Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/2603 E. 2022/1483 K. 10.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2603
KARAR NO: 2022/1483
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/05/2019
NUMARASI: 2016/477 E. 2019/603 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükme karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davalının, müvekkili şirkete satmak üzere üreteceği kumaşlarda kullanacağı malları tedarik etmek amacı ile müvekkilinden avans çeki istediğini, bunun üzerine müvekkili tarafından davalıya 12 adet çekin teslim edildiğini, davalının anlaşma konusu malzemelerin büyük bir kısmını müvekkiline teslim etmediği gibi teslim ettiği bir kısım malzemenin de ayıplı olduğunun anlaşıldığını, malzeme teslimi veya çeklerin iadesi için davalıya ulaşılmaya çalışıldığını, ancak davalının adresini terketmesi ve borca batık olması nedeniyle ulaşılamadığını, vaadeleri gelmiş olan 9 adet, toplam 417.000,00 TL bedelli çeklerin davalıyla birlikte hareket eden üçüncü kişilerce bankaya ibraz edilmesi üzerine müvekkilinin borçlu olmadığı halde çek bedellerini ödemek zorunda kaldığını, müvekkilinin vadesi gelmemiş çekler nedeniyle telafisi imkansız zarara uğramaması için Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/1233 D.iş sayılı dosyası ile ihtiyati tedbir talep edildiğini ve mahkemece tedbir kararı verildiğini, vadesi gelmemiş olan … Bankası, Güneşli Şubesi’ne ait 06.05.2016 keşide tarihli, … seri numaralı, 41.000,00 TL bedelli, aynı bankaya ait 10.05.2016 keşide tarihli, … seri numaralı, 43.000,00 TL bedelli, yine aynı bankaya ait 20.05.2016 keşide tarihli, … seri numaralı ve 44.000,00 TL bedelli çekler yönünden müvekkilinin davalıya borçlu olmadığını ileri sürerek, davacının bu üç çek nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespiti ile daha önce verilen ihtiyati tedbir kararının devamına ve %20 oranında kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; davacı ile ticari ilişki içerisinde müvekkilinin davacının talepleri doğrultusunda istediği nitelikte kumaşları davacıya teslim ettiğini, bunlara karşılık olarak ödemeyi çek şeklinde kabul ettiğini, davacının ayıplı mal teslimi ve çeklerin avans çeki olduğu yönündeki iddialarının dayanağının bulunmadığını, çeklerin kendisine teslim edilmiş malların karşılığı olarak davacıdan alındığını, bu nedenle avans çeki olmadığını, yine ticari defter kayıtları incelendiğinde görüleceği üzere taraflar arasında önceye dayalı bir ticari ilişki olup cari hesap bakiyesinin bulunduğunu, davacının zaten müvekkiline borçlu olduğunu, davacının borcuna karşılık olarak verdiği çeklerin bedelini ödemediğini ve müvekkilini haksız haciz baskısı ile karşı karşıya bıraktığını, davacının eksik teslim iddiasının yerinde olmadığını, iddia edilen ayıpların yasal süresinde müvekkiline bildirilmediğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda;”Taraflarca bildirilen tüm deliller toplandıktan sonra dosya ve tarafların ticari defter kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmış, bilirkişi kurulu tarafından düzenlenen 21/12/2018 tarihli raporda; davacının siparişi üzerine davalı tarafından kumaş satışı yapıldığını, davalının davacıya satmış olduğu kumaşların kullanılarak davacı tarafından bayan bluzu üretilerek satışının yapıldığını, ürünlerin bir kısmının sipariş formunun sunulduğunu, ancak kalite kontrol raporlarının sunulmadığı, bu ürünlerin ayıplı olduğuna dair herhangi bir delil sunulmadığı, 11/01/2016 tarihli rapora göre … sipariş no.lu ürünlerin kontrol edildiğini, dikim işleminden kaynaklanan iz hatası, leke hatası, metal hatası, kaçmış iplik hatası, renkli iplik hatası ve kumaş hatası olmak üzere 41 hata tespit edildiği, kumaş hatasının toplam hatanın %10’u olduğu, ürünün kalite kontrolünden geçmemesindeki kusurun %90’ının davacıya ait olduğunu, kumaş hatasının açık ayıp niteliğinde bulunduğu, davacının kumaşları kontrol etmeden kesip diktiği, süresinde ayıp ihbarında bulunmamış olduğu, 06/10/2015 tarihli rapora göre … sipariş no.lu 125 adet ürünün kontrolünde kumaş parçaları arasındaki renk farklılığı nedeniyle toplam 66 hata tespit edildiği, hatanın %73 oranında olduğu, kumaş parçaları arasındaki renk farklılığının ayıp niteliğinde bulunduğu, ayıbın çıplak gözle tespit edilebilecek bir ayıp olduğu, yine davacı tarafından kontrol edilmeden dikim yapıldığı, davacının süresinde ayıp ihbarında bulunmamış olduğu, davacının ticari defter kayıtlarına göre davalıdan 108.806,54 TL alacaklı olduğu, davalının ticari defter kayıtlarına göre davalının davacıdan 55.743,64 TL alacağının bulunduğu, taraf ticari defterleri arasındaki cari hesap farkının 164.550,18 TL olduğu, bu farkın ise davacı tarafından düzenlenmiş olan toplam 159.997,72 TL fatura ile 2015 yılından gelen 4.553,06 TL bakiye farkından kaynaklandığı, dava konusu çeklerin davalının ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, taraflar arasındaki uyuşmazlığın davacının ayıp iddiası çerçevesinde düzenlemiş olduğu faturaların davalının defterlerinde kayıtlı olmamasından kaynaklandığı, yapılan teknik değerlendirme çerçevesinde davacının ayıp iddiasının süresinde olmadığı ve yerinde olmadığı, bu nedenle davacının talep ettiği çeklerden dolayı davalıya borçlu olduğunun kabulünün gerekeceği belirtilmiştir. …
Tüm dosya kapsamına göre; taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında davalı tarafından davacıya kumaş satışı yapıldığı, süregelen ilişki çerçevesinde davacı tarafından ödemelerin dava konusu 3 adet çekin de aralarında bulunduğu çeklerle yapıldığı, toplanan deliller ve bilirkişi raporu ile de tespit edildiği üzere çekler avans çeki olmayıp çek tutarları karşılığı kumaşların davacıya teslim edilmiş olduğu, taraflar arasındaki uyuşmazlığın davalı tarafından davacıya teslim edilen bir kısım malların ayıplı olduğu iddiasından kaynaklandığı, yine bilirkişi raporu ile tespit edildiği üzere davalı tarafından davacıya teslim edilen kumaşların bir kısmında açık ayıp niteliğinde ayıp bulunduğu, kumaşların teslim tarihleri de dikkate alındığında davacının yasal süresinde ayıp iddia ve ihbarında bulunmadığı, tarafların ticari defter kayıtlarından anlaşılacağı üzere davacının halen davalıdan alacaklı olduğu, davacının dava konusu çekler nedeniyle davalıya borçlu olmadığı iddiasının kanıtlanamadığı sonucuna varılarak davanın reddine karar vermek gerekmiş, davanın icra takibinden önce açılmış olması nedeniyle davacı yararına tazminat koşullarının oluşmadığı … ” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; dava konusu çeklerin dava dışı … tarafından bankaya ibraz edilip Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile takibe konu edildiğini, çek bedellerinin …’a ödendiğini, ancak dosyada mübrez bilirkişi raporu ile sabit olduğu üzere çeklerin tahsil edilmesine rağmen davalı ticari defterlerine bu hususunun işlenmediğini ve davalının hala alacaklı göründüğünü, bunun davalının kötü niyetli olduğunu gösterdiğini, davalının çek bedellerini tahsil etmesine rağmen defterler kayıtlarını düzeltmediğini, müvekkilince davalıya gönderilen reklamasyon faturalarını ticari defterlerine işlemeyerek haksız kazanç elde ettiğini, mahkemece bu hususların nazara alınmadığını, delil listesinde tanık beyanına dayanıldığını, tanıkların dinlenmediğini, davalının teslim ettiği ürünlerin ayıplı olduğunu, ayıp ihbarının süresinde yapıldığını, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 1997/9174 Esas sayılı kararında da belirtildiği üzere ayıp ihbarının süresinde yapılıp yapılmadığının ve ayıbın var olup olmadığı hususunda tanık dinlenebileceğini, kumaşlardaki ayıpların sözlü olarak davalıya bildirildiğini, yazılı ihbarın şart olmadığını, dava konusu kumaşlardaki ayıbın giderilmemesi sebebiyle müvekkilinin zarara uğradığını, avans olarak verilen çeklerden müvekkilinin sorumlu olduğu tespitinin hatalı olduğunu, tüm çeklerin üretimin başında avans olarak verildiğini, bu nedenlerle, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE: Dava, İİK’nın 72/2 hükmü uyarınca icra takibinden önce açılan menfi tespit istemine ilişkidir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı, davalıdan kumaş satın aldığını, bu kapsamda davalıya bir takım çekler verdiğini, bu çeklerin avans çeki olduğunu, ancak karşılığında malların teslim edilmediğini, bir kısmının da ayıplı olduğunu iddia ederek dava konusu çekler yönünden müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiş, davalı taraf ise davalı ile aralarında mal alım satım ilişkisi bulunduğunu, çeklerin teslim edilen mallar karşılığı alındığını, teslim etiği mallara ilişkin herhangi bir ayıp ihbarının yapılmadığını savunmuştur. Dava konusu olan … Bankası, Güneşli Şubesine ait 06.05.2016 keşide tarihli, … seri numaralı, 41.000,00 TL bedelli, 10.05.2016 keşide tarihli, … seri numaralı, 43.000,00 TL bedelli ve 20.05.2016 keşide tarihli, … seri numaralı ve 44.000,00 TL bedelli çeklerin davacı tarafından düzenlenerek davalıya teslim edildiği, dava tarafından da dava dışı …’a ciro edildiği, takip konusu yapılan çek bedellerinin tahsil edildiği anlaşılmıştır. Taraflar arasında kumaş alım satımına ilişkin ticari ilişki bulunduğu hususunda uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık, satılan malların ayıplı olup olmadığı, ayıplı ise ayıbın niteliği ve buna göre süresinde ayıp ihbarı yapılıp yapılmadığı hususlarında toplanmaktadır. Tacir olan taraflar arasında satım ilişki bulunmakta olup uyuşmazlığın TTK’nın 23. maddesi ile TBK’nın satım sözleşmesini düzenleyen hükümlerine göre çözümlenmesi gerekmektedir. TTK’nın 23/1-c maddesinde ayıplı mal hakkında alıcıya ihbar yükümlülüğü getirilmiş olup alıcı muayene ve ihbar yükümlülüğünü yerine getirmeden ayıp nedeniyle satıcıdan mal bedeli ve zarar gideriminde bulunamaz. Davalı alıcı, süresinde ayıp ihbarında bulunduğunu yazılı belge ile kanıtlamak zorundadır (Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 23.11.2015 tarihli ve 2015/5982 Esas, 2015/15327 Karar sayılı ilamı). TTK’nın 23/1-c maddesinde, malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı, malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya inceletmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbar etmekle yükümlüdür. Ayıp olağan bir muayene ile meydana çıkarılamayacak, kullanma sonucunda ortaya çıkan bir ayıp ise TBK’nın 223/2 maddesinin tatbik olunması gereklidir (Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 08/06/2022 tarihli, 2020/8002 E. 2022/4625 K., 04/11/2020 tarihli ve 2020/3279 E., 2020/4723 K. sayılı ilâmı ilamı ile Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 04/12/2018 tarih ve 2018/270 E., 20218/6287 K. Sayılı ilamı).Yukarıda yer alan tespit ve bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; Mahkemece hükme esas alınan 21.12.2018 tarihli bilirkişi heyeti raporunda da belirtildiği üzere, davacının siparişi üzerine davalı tarafından davacıya kumaş satışı yapıldığı, davalının davacıya satmış olduğu kumaşların kullanılarak davacı tarafından bayan bluzu üretildiği, davacı tarafından sunulan belgeler üzerindeki incelemelerde … sipariş no’lu ürünlerin dikim işleminden kaynaklanan iz hatası, leke hatası, metal hatası, kaçmış iplik hatası, renkli iplik hatası ve kumaş hatası olmak üzere 41 hata tespit edildiği, kumaş hatasının toplam hatanın %10’u olduğu, kumaş hatasının açık ayıp niteliğinde bulunduğu, davacının kumaşları kontrol etmeden kesip diktiği, … sipariş no’lu 125 adet ürünün kontrolünde kumaş parçaları arasındaki renk farklılığı nedeniyle toplam 66 hata tespit edildiği, hatanın %73 oranında olduğu, kumaş parçaları arasındaki renk farklılığının ayıp niteliğinde bulunduğu, ayıbın çıplak gözle tespit edilebilecek bir ayıp olduğu, davacı tarafından kontrol edilmeden dikim yapıldığı, buna göre davalının teslim ettiği bir kısım malların ayıplı olduğu, bu ayıbın açık ayıp olduğu, ancak davacı tarafından davalıya yapılan her hangi bir ayıp ihbarının dosya kapsamında bulunmadığı görülmektedir. Davacı vekili ayıp ihbarının yazılı yapılmasının şart olmadığını belirterek bu konuda tanıklarının dinlenmemesini istinaf sebebi olarak ileri sürmüş ise de, az yukarıda da değinildiği üzere taraflar arasındaki ilişki ticari alım- satım ilişkisi olup, TTK’nın 23/1-c maddesinde ayıplı mal hakkında alıcıya ihbar yükümlülüğü getirilmiştir. Alıcı muayene ve ihbar yükümlülüğünü yerine getirmeden ayıp nedeniyle satıcıdan mal bedeli ve zarar gideriminde bulunamaz. Davacı alıcı, ayıp ihbarında bulunduğunu yazılı belge ile kanıtlamak zorundadır. Somut olayda, davalı taraf, tanık dinlenmesine de açıkça rıza göstermemiştir. Buna göre davacı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Davacı vekili, çeklerin tahsil edilmesine rağmen davalı ticari defterlerine bu hususunun işlenmediğini ve davalının hala alacaklı göründüğünü, bunun davalının kötü niyetli olduğunu gösterdiğini, müvekkilince davalıya gönderilen reklamasyon faturalarını ticari defterlerine işlemeyerek haksız kazanç elde ettiğini, mahkemece bu hususların nazara alınmadığını istinaf sebebi olarak ileri sürmüş ise de; bu hususlar eldeki davada sonuca etkili olmayıp uyuşmazlık, teslim edilen malların ayıplı olup olmadığı, ayıplı ise ayıp ihbarının yapılıp yapılmadığı noktalarına ilişkin olduğundan ve davacı tarafından ayıp ihbarında bulunulmadığı da sabit olduğundan davacı vekilinin belirtilen istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Öte yandan, davacı vekili çeklerin avans çeki olarak verildiğini de istinaf sebebi olarak ileri sürmüştür. Ancak çek bir ödeme aracı olup, kural olarak mevcut bir borcun tasfiyesi amacıyla verildiği kabul edilir. Somut olayda olduğu gibi, aksinin iddia edilmesi halinde, bir başka ifade ile çekin avans olarak verildiği, ancak karşılığında mal teslim edilmediğinin iddia edilmesi halinde ispat yükü, malın teslim edilmediğini iddia eden tarafa düşmektedir. TBK’nın 207. maddesi uyarınca davacının, davalıya, mal alımı için avans ödemesi yaptığının usulüne uygun delillerle ispatının gerektiği, aslolanın peşin satış olup satıcı ve alıcının borçlarını aynı anda ifa etmekle yükümlü olduğu, ödeme aracı olan çekin borcun tediyesi amacıyla verildiğinin kabulü gerektiği ve aksini iddia eden ve çeklerin sipariş edilen mallara karşılık avans olarak verildiği ve malın teslim edilmediğini iddia eden tarafından bu durumun yazılı delillerle ve koşulları varsa yemin delili ile ispatı gerekir. Somut olayda, davacının malların teslim edilmediği, teslim edilen malların da ayıplı olduğu iddia edilmiştir. Yukarıda izah edildiği üzere teslim edilen mallara ilişkin olarak tespit edilen ayıba ilişkin davalıya ayıp ihbarında bulunmadığı sabittir. Teslim edilmediğini iddia ettiği mallara ilişkin olarak ise davacının, hangi sipariş konusu malın teslim edilmediğini, teslim edilmemesine rağmen hangi çekin teslim edildiğine ilişkin somut bir delil ortaya koyamadığı görülmektedir. Bu nedenle, aksi yöndeki istinaf sebepleri de yerinde görülmemiştir. Sonuç olarak, kumaşların ayıplı olduğunu iddia eden alıcı-davacının TBK’nın 223/2. maddesi uyarınca gerekli incelemeyi yaptıktan sonra bunu davalı-satıcıya bildirdiğine dair herhangi bir yazılı delil sunamadığı, bu sebeplerle mal karşılığı verildiği görülen dava konusu çekler nedeniyle borçlu olmadığını ispatlayamadığı anlaşıldığından mahkemece davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle, HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, ilk derece mahkemesice davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik görülmediğinden,davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353 1.b.1 maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin ve başvuru harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 36,30 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına,3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 10.11.2022 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.