Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/2594 E. 2022/1094 K. 15.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2594
KARAR NO: 2022/1094
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/10/2019
NUMARASI: 2018/1097 E. – 2019/1027 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulü kısmen reddine dair verilen karara karşı, davacı ve katılma yoluyla davalı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; taraflar arasındaki ticari satım sözleşmesinde ilk sipariş tesliminin 16.03.2018 tarihinde olmak üzere 6 ay vade ile davacıya toplam 468.785,80 TL tutarında ürün satıldığını, satış bedelinin 452.025,00 TL’lik kısmının davalı tarafça 31.01.2018, 28.11.2018, 28.11.2018 ve 26.12.2018 tarihli çeklerle ödendiğini, çeklerin ödeme tarihleri gözetildiğinde daha yakın vadeli çeklerle değiştirilmesinin talebinin davalıca kabul edilmediğini, satıma konunu 2018 yılı Mart, Nisan ve Mayıs aylarına ilişkin faturaların ise hiç ödenmediğini, 22.05.2018 tarihine kadar müvekkilinin alacağının 468.785,80 TL’ye ulaştığını, bu miktar üzerinden ortalama vade hesabı ile vade farkı faturası düzenleneceğinin davalıya elektronik posta ile bildirildiğini ve 10.10.2018-24.11.2018 tarihleri arası 45 günlük süre için 37.109,53 TL bedelli ve 14.06.2018 tarihli vade farkı faturasının davalıya tebliğ edildiğini, davalı tarafından faturanın iade edildiğini ve elektronik faturanın kayıtlara işlenmesinden sonra yeniden aynı miktarda vade farkı faturası düzenlendiğini, bu faturanın da kabul edilmeyerek iade edilmesi üzerine, vade farkı ve cari hesap alacağının tahsili amacıyla Büyükçekmece … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında başlatılan takibe yönelik itirazın haksız olduğunu ileri sürerek, itirazın iptali ile alacağın % 20’si oranından az olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, savunmasında özetle; davacının süresinde ve siparişe uygun olarak üretip teslim ettiği kumaş bedellerine ilişkin tüm fatura bedellerinin ödendiğini, ancak davacının bir kısım kumaşları mutabık kalınan tarihte teslim etmediğini, ayrıca üretimi yapılan kumaşların vasfının anlaşmaya aykırı olduğunu, gramaj farkı bulunduğunu, müvekkilinin bu nedenle uğradığı zarara karşılık reklamasyon faturası düzenlenerek davacıya tebliğ edildiğini, sipariş formunda yer alan vade farkı kısmının davacı tarafça doldurulduğunu ve anlaşmaya aykırı olarak vade farkı faturası düzenlediğini, müvekkilinin söz konusu fatura nedeniyle borçlu olmadığını savunarak, davanın reddii savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…davacının davalıdan olan alacağı 41.389,85 TL davalının davacıdan olan alacağı 719,68 TL olmak üzere toplam 42.109,53 TL’dir. Yine ihtilaflı işlemlere ilişkin olarak; davacı tarafından davalıya düzenlenen 37.109,53 TL bedelli vade farkı faturası davalı kayıtlarında bulunmadığı gibi, davalı tarafından davacıya düzenlenen 5.000,00 TL bedelli Reklamasyon faturasının da davacı kayıtlarında yer almadığı, ihtilaflı işlemler toplamının 37.109,53 TL + 5.000,00 TL = 42.109,53 TL olduğu anlaşılmıştır. Gerek davacı ve davalı şirketin ticari defterlerinin incelenmesi, gerekse yanlış işlemlerin düzeltilmesi neticesinde, taraflar arasında 42.109,53 TL tutarında ihtilaf olduğu ve ihtilafın davacının vade farkı faturası ile davalının reklamasyon faturasından kaynaklandığı tespit edilmiştir. Öncelikle, davalı taraf davacıya 13/06/2018 tarih … nolu 5.000,00 TL bedelli Reklamasyon faturası düzenlenmiştir. Bu fatura davacı tarafından kabul edilmemiş ve taraflar arasında noter ihtarnamesi ile iade işlemine tabi tutulmuştur. Davalı taraf, bu faturanın davacının imal ettiği kumaşların siparişe uygun olmaması ve geç teslim nedeniyle düzenlendiğini belirtmiş ise de, dosyada davalı tarafından davacı tarafa gönderilmiş bir ayıp veya geç teslime ilişkin ihtarname bulunmadığı, yine davalı tarafından davacı nedeniyle uğranılan bir zarar olduğuna dair herhangi bir ispat vasıtası sunulmadığı gözetildiğinde davalının Reklamasyon Faturasının uygunluğu bu aşamada ispata muhtaçtır. Bu nedenle 5.000,00 TL davalı alacağı olarak değerlendirilmemiştir. Taraflar arasındaki 2. ihtilaf konusu ise; davacının davalıya düzenlediği 14/06/2018 tarihli … nolu 37.109,53 TL bedelli vade farkı faturasından kaynaklanmaktadır. Bu fatura da taraflar arasında Noter ihtarnamesi iade ve itiraza tabi tutulmuştur. Davacı şirket, taraflar arasında ödeme vadesinin 6 ay olarak kararlaştırılmasına rağmen davalının 6 aydan uzun vadeli çekler ile ödeme yapması nedeniyle vade farkı ortaya çıktığını iddia etmektedir. Gerçekten davalı yan borçlarının ifası için yaklaşık 7-8 ay vadeli çekler vermiştir. Davacı, taraflar arasında ödemelerin 6 ay vadeli olacağı hususunda anlaşmaya varıldığına ilişkin Kumaş Sipariş formları ibraz etmiştir. Bu formlarda 6 ay vade yazmaktadır. Formlar davalı tarafından bilgisayar çıktısı olarak düzenlendiğinden, 6 ay olarak belirtilen vadenin davacı tarafından elle yazıldığı görülmektedir. Aynı formları davalı da ibraz etmiş ise de, davalının sunduğu formlarda herhangi bir vade yazmamaktadır. Bu durumda; davalının düzenleyip, davacıya gönderdiği sipariş formlarında vade yazmadığı, sipariş formlarının davacıya gelmesinden sonra ise, davacının formaların üzerine 6 ay vade yazdığı sabittir. Ticari hayatın olağan akışına göre, gerçekten davalı sipariş formu düzenleyip vade yazmayabilir. Yine sipariş formları davacıya geldiğinde, davacı kabul edebileceği vadeleri sipariş formlarına yazabilir. Bu hususlarda herhangi bir uygunsuzluk yoktur. Ancak davacının yazdığı vadelerin, taraflar arasında kabul edilen vadeler olduğunun kabulü için, davacının vade yazdığı sipariş formunu tekrar davalıya göndermesi ve davalının da bunu kabul etmesi gerekmektedir. Davacı şirket sadece kendisinin elle vade yazdığı sipariş formunu ibraz etmiştir. Sipariş Formu’nun vade yazılı bu halini davalıya gönderdiğine ve davalının da kabul ettiğine dair herhangi bir ispat vasıtası sunmadığından, davacının 37.109,53 TL vade farkı faturasının uygun olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca belirtmek gerekirse; davacının davalıya düzenlediği faturalarda, ödeme vadesi, fatura tarihinden itibaren 180 gün (6 ay) sonrası olarak gözükmektedir. Yine vadesinde ödenmeyen faturalara aylık % 5 vade farkı uygulanacağı yazmaktadır. Ancak bu 6 aylık vade şerhi sadece faturalarda bulunmakta, yanlar arasında vade farkı konusunda yazılı bir anlaşma bulunmamaktadır. Taraflar arasında vade farkı alınması hususunda ticari bir uygulama da bulunmamaktadır. 2003 Tarihli Resmi Gazete’nin 25326 nolu sayısında yayınlanan ve Yargıtay İçtihatları Birleştirme Hukuk Genel Kurulu’nce tesis olunan 2001/1 Esas, 2003/1 karar nolu ilamda ‘Taraflar arasında yazılı şekilde yapılmamış olmakla birlikte geçerli sözleşme ilişkisinden doğan uyuşmazlıklarda faturalara (bedelin belli bir sürede ödenmemesi halinde vade farkı ödenir) ibaresinin yazılarak karşı tarafa tebliği ve karşı tarafça TTK.nun 23/2. maddesi uyarınca sekiz gün içinde itiraz edilmemesi halinde bu durum sadece fatura münderecatının kesinleşmesi sonucunu doğurup vade farkının davalı yanca kabul edildiği ve istenebileceği anlamına gelmediği’ hükme bağlanmıştır. 5.000,00 TL Reklamasyon faturasının davalı alacağı, 37.109,53 TL vade farkı faturasının da davacı alacağı olarak değerlendirilmemesi sonucu icra takip tarihinde davacının davalıdan 4.280,32 TL alacaklı olduğu sonucuna varılmıştır. Davacının davalı aleyhine 41.389,85 TL alacağın tahsili istemiyle takibe giriştiği, davalı/ borçlunun borcun tamamına itiraz ettiği,toplanan deliller ile dosyadaki bilgi ve belgelere göre yapılan yargılama sonucunda davacının takip tarihi itibariyle davalı taraftan 4.280,32 TL alacaklı olduğu, davalının bu miktardaki likit alacağa vaki haksız itirazı ile takibin durmasına sebebiyet verdiği, fazlaya ilişkin talebin yerinde olmadığı anlaşılmakla davanın kısmen kabulüne karar verilip aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. ” gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile davalının Büyükçekmece … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına yönelik itirazının 4.280,32 TL yönünden iptaline, takibin bu miktar üzerinden devamına, fazlaya ilişkin istemine reddine, hüküm altına alınan alacağın % 20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili ve katılma yoluyla davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Taraflar arasındaki satım sözlemesinde ilk sipariş teslimi 16.03.2018 olmak üzere altı ay vadeli kumaş satışı yapılmaya başlandığını, 16.03.2018 tarihinden 22.05.2018 tarihine kadar davalı şirkete toplam 468.785,80 TL bedelli fatura keşide edildiğini, bu miktarın 452.025,00 TL’sinin muhtelif keşide tarihli çeklerle ödendiğini, çeklerin ödeme tarihleri göz önünde bulundurularak, faturaların ödenme tarihlerine daha yakın vadeli çeklerle değiştirilmesi talebinin davalıca kabul edilmediğini, 14.06.2018 tarihinde müvekkilince gönderilen yazı ile Mart, Nisan ve Mayıs ayları faturalarına ilişkin herhangi bir ödeme yapılmaması nedeniyle 22.05.2018 tarihine kadar alacağın 468.785,80 TL’ye ulaştığı, bu nedenle 16.03.2018 ila 22.05.2018 tarihleri arasında yapılan toplam satışların değeri olan bu miktar üzerinden vade farkı hesaplanacağının bildirildiğini, faturaların ödenme tarihleri ve çek bedellerinin tahsil edildikleri tarihler baz alınarak 10.10.2018-24.11.2018 tarihleri arası 45 gün üzerinden hesaplanan ortalama vade hesabına göre, 37.109,53 TL bedelli vade farkı faturasının düzenlenerek tebliğ edildiğini, davalının buna karşı iade faturası düzenlediğini, kayıtlara işlenen iade faturasından sonra 31.07.2018 tarihinde 37.109,53 TL bedelli vade farkı faturası düzenlendiğini, ancak bu faturanın da iade edildiğini, müvekkilince toplam 41.389,85 TL alacağın tahsili amacıyla takip başlatıldığını; İlk derece mahkemesince vade farkı alacağının reddine ilişkin kurduğu hükmün hatalı olduğunu, davalının sürekli şekilde belirlenen tarihlerden sonra ödeme yaptığını, müvekkilinin geç ödeme nedeniyle uğradığı zararları talep edebileceğini, faturada bulunan vade farkı uygulanacağına ilişkin kaydın davalı açısından bağlayıcı olduğunu, nitekim süresinde ödeme yapılmaması nedeniyle gönderilen elektronik postada vade farkı uygulanacağının davalıya bildirildiğini, faturalara itiraz edilmemesi nedeniyle vade farkına ilişkin sözleşme kurulduğunun kabulü gerektiğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne, karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili, katılma yoluyla istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Taraflar arasında vade farkına ilişkin herhangi bir sözleşme veya ticari teamül bulunmadığından vade farkı alacağının reddine ilişkin kararın yerinde olduğunu, dosyadaki sipariş formlarındaki vade kısmının sonradan el yazısı ile davacı tarafından doldurulduğunu, taraflar arasında vade farkına ilişkin bir oran kararlaştırılmadığını ve müvekkil şirket tarafından keşide edilen çeklerin ihtirazı kayıt ileri sürülmeksizin kabul edildiğini, taraflar arasında vade farkına ilişkin bir teammül de bulunmadığını, satımın altı aylık vadelerle yapıldığının dava dilekçesinde de kabul edildiğini, davacı tarafından keşide edilen faturalarda vade farkı uygulanacağının yazılı olmasının anlaşma olarak değerlendirilemeyeceğini, vade farkına ilişkin düzenlenen faturanın kabul edilmeyerek iade edildiğini, dava tarafından haksız şekilde talep edilen vade farkı alacağının reddine karar verilmesine rağmen kötü niyet tazminatına karar verilmemesinin hatalı olduğunu, müvekkilince düzenlenen reklamasyon faturasının mahkemece dikkate alınmadığını, davacı tarafından teslim programına uyulmaması ve teslim edilen bir kısım ürünlerin sözleşmede belirlenen nitelikleri taşımaması nedeniyle oluşan zarar için reklamasyon faturası düzenlendiğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine, karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, satım sözleşmesinden kaynaklanan vade farkı ve cari hesap alacağının tahsili amacıyla başlatılan takibe yönelik itirazın iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekili ve katılma yoluyla davalı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Taraflar arasında kumaş satımına ilişkin ticari satım sözleşmesi ilişkisi bulunduğu ve sözleşme kapsamında ürünlerin davacı tarafından davalıya teslim edildiği, davalının ise bir kısım ödemeleri ileri tarihli olarak keşide edilen çeklerle ödediği sabittir. Dava dilekçesindeki açıklamalara göre, davacının satım bedelinin büyük kısmı için yaklaşık altı ay sonrası tarihleri içeren çekleri teslim ederek ödediği sabittir. Çekle vadeli ödeme sırasında davacının ihtirazi kayıt ileri sürmeksizin, ileri tarihli çekleri ödeme aracı olarak kabul ettiği açıktır. Diğer yandan dosya kapsamında bulunan ve davalı tarafından gönderilen sipariş formlarında vade farkına ilişkin bir ibare bulunmadığı gibi, taraflar arasında vade farkına ilişkin yazılı bir sözleme veya teamülün bulunduğu da ileri sürülerek kanıtlanmamıştır. Vade farkına ilişkin yazılı bir sözleşme bulunmadığı sabit olduğu gibi Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 06.12.2012 tarih ve 2012/12679-18618 E.K. sayılı ilamında belirlendiği üzere, iki veya daha fazla vade farkı faturasının davalı tarafından itirazsız ödendiğine ilişkin bir teamül de bulunmamaktadır. Davacı tarafından keşide edilen bir kısım faturalarda vade farkı uygulanacağına ilişkin kayıt da yazılı sözleşme yapıldığı şeklinde yorumlanamaz. Faturaya TTK’nın 21/2.maddesinde gösterilen süre içinde itiraz edilmemiş olması, ancak faturanın içeriği olan hususların kesinleşmesi sonucunu doğuracak olup, vade farkının da davalı yanca kabul edildiği anlamına gelmez. Bu nedenle davalı vekilinin yerinde görülmeyen tüm istinaf başvuru nedenlerinin reddine karar verilmiştir. Davalının katılma yoluyla istinaf başvurusunun incelenmesinde; İİK’nın 67/2.maddesi uyarınca takibin haksız ve kötü niyetli olması halinde alacaklının red edilen miktarın yüzde 20’sinden az olmamak üzere kötü niyet tazminatın mahkum edileceği düzenlenmiştir. Ancak somut olayda, takibin haksız olmasına rağmen kötü niyetli olmadığı, davacının vade farkı alacağı için düzenlenen fatura nedeniyle takip başlattığı, bu nedenle kötü niyet tazminatı koşullarının oluşmadığı anlaşılmıştır. Diğer yandan, davalı yanca davacının ürünleri belirlenen tarihte teslim etmemesi ve teslim edilen bir kısım ürünlerin sözleşmeye aykırı olması nedeniyle reklamasyon faturası düzenlenmiştir. Anılan fatura davacının ticari defterlerinde kayıtlı değildir. Reklamasyon faturasının dayanağı olan geç teslim ile ayıplı ürün teslimine ilişkin, süresinde yapılmış bir tespit veya ihtar davalı yanca ispat edilmemiştir. Davalı yanca, TTK’nın 23/son maddesi anlamında ürünlerde bulunduğu savunulan ayıp, süresi içinde tespit edilerek satıcıya bildirilmediğinden, reklamasyon faturasının bir dayanağının bulunmamaktadır. Cari hesap borcunda bu faturanın dikkate alınmadan karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, davalı vekilinin katılma yoluyla istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir. Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında, davacı vekilinin istinaf başvurusu ile davalı vekilinin katılma yoluyla istinaf başvurusunun HMK 353/1.b.1 maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; A)Davacı vekilinin istinaf başvurusu yönünden; 1-HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına, bakiye 36,30 TL karar harcının davacıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, B)Davalı vekilinin istinaf başvurusu yönünden; 1-HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca, davalı vekilinin katılma yoluyla istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı vekili tarafından yatırılan istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına, 3-Alınması gerekli 292,38 TL haçtan 73,09 TL’nin mahsubu ile bakiye 219,29 TL istinaf karar harcının davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 4-Davalı vekilinin yaptığı istinaf giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 5-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, 6-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.15.09.2022
KANUN YOLU: HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.