Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/2569 E. 2022/1211 K. 28.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2569
KARAR NO: 2022/1211
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/10/2019
NUMARASI: 2018/4 E. – 2019/636 K.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Çekten Kaynaklanan Sebepsiz Zenginleşme Nedeniyle)
Taraflar arasındaki alacak davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine dair verilen karara karşı, davacı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davanın TBK’da düzenlenen sebepsiz zenginleşmeden kaynaklandığını, davalı tarafından keşide edilen 22.05.2010 tarih ve 60.000,00 TL bedelli çek ile 19.06.2010 tarih ve 55.000,00 TL bedelli iki çeki ticari ilişki karşılığında aldıklarını, keşidecinin kötü niyetli olarak takip hukukundan kaynaklanan haklarını ileri sürerek çeke ilişkin takip haklarını düşürdüğünü, ancak çeke ilişkin takip hakkı düşen hamilin temel ilişkiye dayalı olarak TTK’nın 730/14. maddesi uyarınca sebepsiz iktisap davası açabileceğini, davalı şirketin 60.000 TL ve 55.000 TL bedelli çeklerde hakkını kötüye kullanarak çek bedellerini ödememesi nedeniyle müvekkilinin 2010 ile 2017 yılları arasında 115.000 TL anaparadan yoksun kaldığını, bu çeklerin ödenmesi halinde şu anda talep edilen toplam 108.439,46 TL faiz yerine müvekkilinin tahsil edeceği anaparayla, yaklaşık 2.000.000 TL gelir elde edebileceğini, paranın zamanında tahsil edilmemesi nedeniyle müvekkilinin kâr kaybı yaşaması karşısında 2010 ile 2017 yılları arasındaki kâr kaybının tespiti ile tahsiline karar verilmesi gerektiğini; ticari ilişki kapsamında alınan çeklerin şirket yetkilisinin akrabasına ciro edilmeden verildiğini, ibrazda karşılıksız çıkan çekler nedeniyle ve şirket cirosu bulunmadığından şirket çalışanı … tarafından 55.000 TL bedelli çekin Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında, 60.000 TL bedelli çekin ise Bakırköy …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında takibe konu edildiğini, ancak …’nın çekte hak sahibi olmaması nedeniyle Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/328 Esas, 2016/207 Karar sayılı dosyasında ve bu dosyayla birleşen Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2010/187-327 E. K. sayılı dosyasında, davalının …’ya borçlu olmadığının tespitine karar verildiğini, kararın borcun yokluğuna ilişkin olmayıp, takibin, takip hukukuna uygun yapılmaması nedeniyle iptaline ilişkin olduğunu, davalının …’ya değil müvekkiline borçlu olduğunu, bu kişinin de parayı tahsil etmesi halinde müvekkiline vereceğini, ancak bu çekler nedeniyle davalının hala müvekkiline borçlu olduğunu, davalının bu çekleri düzenleyerek, …Kalıp Otomotiv… Ltd. Şti.’ne verdiğini, lehtar cirosuyla da çeklerin müvekkiline geçtiğini, Bakırköy 3.ATM’nin 2014/328 Esas sayılı dosyasında çeklerin lehtar tarafından müvekkiline verilmesi nedeniyle, müvekkilinin hak sahibi olduğunun belirlendiğini, ancak müvekkilinin çeklerin çalışanları aracılığıyla iki ayrı icra takibiyle tahsil etmeye çalıştığını, müvekkilinin mal ve hizmet karşılığı aldığı iki adet çekin bedelinin ödenmemesi nedeniyle keşidecinin sebepsiz zenginleştiğini, müvekkilinin kambiyo senetleri ile temel ilişkiye dayanan alacağını tahsil edememesi nedeniyle TTK’nın 644 ve BK’nın 61. maddelerine göre sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre tahsil edilebileceğini, lehtar veya hamilin senede bağlı hakkını kullanamaması nedeniyle keşidecinin senet bedeli kadar zenginleşeceğini, TTK’nın 732. ve TBK’nın 77. maddelerinde düzenlendiğini ileri sürerek, her iki çekin ödenmemesi nedeniyle, davalı yararına oluşan haksız zenginleşmenin tespiti ile faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, bu talep kabul edilmediği takdirde, çek bedelleri ile 22.05.2010-08.05.2017 tarihleri arasındaki faiz ve ana para toplamı olan 223.439,50 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, savunmasında özetle; talebin TTK’nın 732/4. maddesine göre zamanaşımına uğradığını, davacının somut bir delil ileri sürmeksizin kötü niyetli olarak eldeki davayı açtığını, dava dilekçesindeki anlatımlara göre, davacı şirketin ticari teamüllere aykırı şekilde dava konusu çekleri çalışanları olan dava dışı …, … ve …’ya tahsil amacıyla verdiğini beyan ettiğini, Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/207 Esas sayılı dosyasında yapılan tüm işlemlerin kötü niyetli olarak yapıldığının belirlenerek müvekkilinin yukarıda belirtilen kişilere borçlu olmadığının tespitine karar verildiğini, bunun üzerine davacının, çekler nedeniyle müvekkilinin sebepsiz zenginleştiğini iddia ettiğini, menfi tespit davalarından sonuç alınmayınca farklı bir kurgu ile bu davanın açıldığını, dava dilekçesinin sekizinci maddesinde çeklerin zamanaşımına uğradığının ikrar edildiğini, dava konusu çeklerin fabrika binası alımına avans olarak dava dışı … şirketine verildiğini, ancak lehtarın satımdan vazgeçmesine rağmen verilen çekler ve paranın iade edilmediğini, müvekkilince İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2009/961 Esas sayılı dosyasında lehdara karşı açılan davada, bedelsiz kalan çeklerin iptaline ilişkin verilen kararın kesinleştiğini, Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/328 Esas sayılı dosyasında da müvekkilinin çekler nedeniyle borçlu olmadığının tespit edildiğini, bu davada …’nın en başından beri çeklerin kendisine ait olduğunu ileri sürdüğünü, yargılama sırasında davanın müvekkili lehine sonuçlanacağının anlaşılması üzerine davanın ve savunmanın değiştirilerek, çeklerin davacı şirkete ait olduğunun belirtildiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…19.06.2010 tarih çek 23.06.2010 tarihinde bankaya ibraz edilmiştir. 22.05.2010 tarihli çek ise 24.05.2010 tarihinde bankaya ibraz edilmiştir. Dolayısıyla üç yıllık zamanaşımı süreleri bu tarihlerden itibaren işlemeye başlamıştır. 19.06.2010 tarih çek ibraz tarihi olan 23.06.2010 tarihinden sonraki üç yıl olan 23.06.2013 tarihinde; 22.05.2010 tarihli çek ise ibraz tarihi olan 24.05.2010 tarihinden sonraki üç yıl olan 24.05.2013 tarihinde TTK m. 814’deki üç yıllık zamanaşımına uğramıştır. Davacının asli talebini oluşturan 6102 sayılı TTK m. 732’ye göre sebepsiz zenginleşme davasında zamanaşımı süresi bu maddenin 4’üncü fıkrasında ‘Zamanaşımı süresi, poliçenin zamanaşımına uğradığı tarihi takip eden tarihten itibaren bir yıldır; ispat yükü, sebepsiz zenginleşmediğini iddia edene aittir.’ şeklinde düzenlenmiştir. Buna göre TTK m. 732’ye dayalı sebepsiz zenginleşme davası çeke dayalı alacağın zamanaşımına uğramasından en geç bir yıl sonra açılabilecektir. Bu durumda 19.06.2010 tarih çek için TTK m. 732’ye göre bir yıllık sebepsiz zenginleşme davası zamanaşımı süresi 24.06.2014 tarihinde; 22.05.2010 tarihli çek için zamanaşımı süresi ise 25.05.2014 tarihinde dolmuştur. Dava konusu çeklerle ilgili olarak başlatılan Bakırköy … İcra Dairesinin … ve Bakırköy … İcra Dairesinin … sayılı icra takipleri ile bu takiplerden sonra açılan Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/328 Esas; 2016/207 Karar ve Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2010/187 Esas; 2010/327 Karar sayılı menfi tespit davaları ise zamanaşımı sürelerini davacı yönünden kesmeyecektir. Çünkü her iki icra takibinin ve karara bağlanan Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/328 Esas; 2016/207 Karar ve Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2010/187 Esas; 2010/327 Karar sayılı menfi tespit davalarının alacaklısı ya da davacı tarafı dava dışı … olup dosyamız davacısı bu dosyaların tarafı konumunda değildir. Bu icra dosyalarının ya da dava dosyalarının zamanaşımı süresini davacı açısından kesebilmesi için dosyaların tarafı konumunda bulunması gerekmektedir. Yukarıda yaptığımız açıklamalara göre dava konusu çeklere ilişkin zamanaşımı sürelerinin 24.06.2014 ve 25.05.2014 tarihlerinde dolduğu, mahkememizdeki davanın ise 08.05.2017 tarihinde açıldığı anlaşılmakla davalı tarafın zamanaşımı definin kabulüne yönelik olarak aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur” gerekçesiyle, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Önceki beyanlarını tekrarlamış ve Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/328 Esas sayılı dosyasının takip hukukuna ilişkin bir dava olduğunu, bu davanın bekletici mesele yapılmasını istediklerini, mahkemece bu davanın sonuçlanmasının beklenmesine karar verildiğini, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 26.06.2019 tarihli ve 2019/1107 E., 2019/4081 K. sayılı kararıyla karar düzeltme talebinin reddine karar verilmek suretiyle kararın 26.06.2019 tarihinde kesinleştiğini, bu davanın … lehine sonuçlanmış olması halinde bu davanın konusuz kalacağını ve tahsil edilen bedellerin takip alacaklısı tarafından müvekkiline verileceğini, çeklerin bankaya ibraz edilmesi, icra takibine konu olması ve bunlara karşı açılan menfi tespit davası ile zamanaşımının kesildiğini, bu açıklık karşısında zamanaşımı def’inde bulunmanın hukuka aykırı olduğunu; Davanın Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesindeki dosya henüz kesinleşmemişken açıldığını, mahkemece bu davanın sonucunun beklendiğini, bu nedenle dava açıldığında henüz zamanaşımı süresinin işlemeye başlamadığını, dava konusu çeklerin, müvekkilinin sigortalı çalışanı … tarafından bankaya ibraz edildiğini, karşılıksız çıkması üzerine, üzerinde müvekkil şirket cirosu bulunmayan karşılıksız çeklerin şirket adına icra takibine konu etmesi için …’nın görevlendirildiğini, çeklerin bankaya ibrazından sonra başlatılan takipler ve açılan davalar nedeniyle zamanaşımı süresinin kesildiğini, çeklerin bedelinin de davalı çek keşidecisi tarafından icra dosyasına bloke edildiğini, çek bedelleri icra dosyasına bloke edildiğinden de bu çeklere ilişkin hiç bir şekilde zamanaşımı süresinin işlemeyeceğini; Çeklerin karşılıksız çıkması sebebiyle müvekkili şirketin zarara uğradığını, çekler üzerinde asıl hak sahibinin müvekkili şirket olduğunu, … tarafından yapılan tüm işlemlerin aslında müvekkili şirket adına yapıldığını, yapılan bu işlemler nedeniyle zamanaşımının müvekkili şirket yönünden de kesildiğini; Bakırköy 3.ATM’nin 2014/328 E. sayılı davasında, mündemiç hak sahibinin … olmaması ve hak sahibinin müvekkili şirket olması nedeniyle menfi tespit davasının kabulüne karar verildiğini, bu nedenle müvekkilinin anılan davada taraf olmadığı iddiasının yerinde olmadığını, çeklerin dava dışı … ile yapılan ticari işlemler çerçevesinde alındığını; Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/328 Esas sayılı dosyasında müvekkilinin, ticari ilişki kapsamında iki adet çeki lehtardan aldığının incelenen defterlerle belirlendiğini, çek bedellerinin ödenmemesi ile davalının sebepsiz zenginleştiğini, TTK’nın 732/4. maddesinde sebepsiz zenginleşmediğini ispat yükünün keşidecide olduğunu, Bakırköy 3. ATM’nin 2014/328 Esas sayılı dosyasının Yargıtay incelemesinden yeni dönmesi nedeniyle zamanaşımı süresinin işlemeye başlamadığını, davalının sebepsiz zenginleşmediğini yazılı ve kesin delillerle ispatlaması gerektiğini, davalının çekten kaynaklı borcunu kötü niyetle ödemediğini, bu davranışın basiretli tacir gibi davranma yükümlülüğüne aykırı olduğunu; Tüm bu açık duruma rağmen ilk derece mahkemesinin davanın esasına girmeden ve sebepsiz zenginleşme davasına ilişkin zamanaşımı süresinin kesilmiş olduğu gözetilmeden davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu; Dava dilekçesinde açıkça yemin deliline dayanılması nedeniyle bu hakkın hatırlatılmadan karar verilmesinin hatalı olduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne, karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, dava konusu iki adet çek nedeniyle sebepsiz zenginleştiği ileri sürülen keşideciye karşı TTK’nın 732.maddesi uyarınca açılmış alacak davasıdır. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine, karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. TTK’nın 732/1. maddesinde, zamanaşımı sebebiyle veya poliçeden doğan hakların korunması için gerekli olan işlemlerin yapılmasının ihmal edilmiş olması dolasıyla, düzenleyenin veya kabul edenin poliçeden doğan yükümlülükleri düşmüş bile olsa, bunlar poliçenin hamiline karşı, onun zararına zenginleşmiş olabilecekleri kadar borçlu kalırlar. Keşidecisi davalı … Ltd. Şti. olan, 19.06.2010 keşide tarihli, 55.000 TL bedelli çek ile 22.05.2010 keşide tarihli, 60.000 TL bedelli çekler dava dışı … Ltd. Şti. emrine ciro edilmiştir. Çekler, lehtar cirosu ile dava dışı …, onun cirosuyla …, onun cirosuyla …’ya ciro edilmiştir. Çeklerde, davacının cirosu bulunmamaktadır. Çeklerin süresinde … tarafından ibraz edildiği, karşılıksız işleminin yapıldığı anlaşılmıştır. Yetkili hamil olduğu anlaşılan … tarafından dava konusu bir adet çekin Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında takibe konu edildiği anlaşılmıştır. Keşideci tarafından Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/378 Esas sayılı dosyasında çek cirantaları …, … ve … aleyhine, 09.06.2010 tarihinde menfi tespit davası açılarak, bu dosyada Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında takibe konu edilen 60.000 TL bedelli çek yönünden davalılara borçlu olmadığının tespiti talep edilmiştir. Birleştirilen Bakırköy 4.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2010/187 Esas sayılı dosyası ise 25.06.2010 tarihinde açılmış, bu davada ise 55.000 TL bedelli çekin … tarafından ibraz edildiği henüz takibe konu edilmediği belirtilerek, menfi tespit talep edilmiş, her iki dava birleştirilmiştir. Bu dosyadaki davalı savunmalarında, diğer cirantalarla iş birliği içeresinde hareket edilmediğini, çeklerin ticari ilişki kapsamında alındığını savunmuşlardır. Anılan mahkemece yapılan yargılama sırasında, davalıların beyanları dikkate alınarak çeklerin … Ltd. Şti.’ne ait olduğu, çeklerin şirket adına tahsile konulduğu beyanları dikkate alınarak menfi tespit davasının kabulüne 11.03.2016 tarihinde karar verilmiştir. Dava konusu her iki çekin yetkisiz hamil tarafından takibe konu edildiği ve menfi tespit davasının yetkisiz hamile karşı açıldığı sabittir. Bu davada, davacı şirketin taraf sıfatının bulunmaması nedeniyle, yetkisiz hamil tarafından yapılan takip işlemleri, açılan menfi tespit davası ve usulü işlemlerin davacı yönünden zamanaşımını kestiği düşünülemez, TBK’nın 154/2. maddesinde de alacaklı, dava veya defi yoluyla mahkemeye veya hakeme başvurmuşsa, icra takibinde bulunmuşsa yada iflas masasına başvurmuşsa, zamanaşımı kesilir düzenlemesi bulunmaktadır. Somut olayda, davacı tarafından yapılmış bir takip, açılmış bir dava veya eş değer bir usulü işlem bulunmadığı gibi, borçlunun borcunu ikrar etmesi, faiz ödemesi, kısmen ifada bulunması yada rehin yada kefil göstermesi söz konusu olmadığından, davacı yönünden zamanaşımının kesildiğinden söz edilemez. Menfi tespit davasında borçlu tarafından alacağın icra dosyasına depo edilmiş olması borcun kabul edildiği anlamına gelmez. Davacı ile keşideci olan davalı arasında temel ilişki bulunmamaktadır. Davalı çekleri lehdardan ticari ilişki kapsamında aldığını, ancak tahsili için şirket çalışanlarının görevlendirilmesi nedeniyle ciro silsilesinde bu kişilerin bulunduğunu ileri sürmüştür. Bu durumda davacı, çek hamili olduğunu ispatlaması halinde, kambiyo hukukununa göre takip hakkını yitirmesi nedeniyle TTK’nın 732. maddesinde düzenlenen sebepsiz zenginleşme davası açabilir. TTK’nın 818/1.m. maddesi gereğince, bu hüküm çekler hakkında da uygulanır.Zamanaşımı süresi, poliçenin zamanaşımına uğradığı tarihi takip eden tarihten itibaren bir yıldır. İspat yükü, sebepsiz zenginleşmediğini iddia eden keşideciye aittir. Somut olayda davacı, Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesindeki tespitlere göre yetkili hamil olduğu kabul edilse dahi, bu davada TTK’nın 732/4. maddesinde belirtilen zamanaşımı süresinin uygulanması gerekir. Yukarıda belirtildiği üzere davacı çalışanı olduğu anlaşılan … tarafından yapılan takip ve dava işlemlerinin davacı yönünden zamanaşımını kestiği kabul edilemez. Bu nedenle, ilk derece mahkemesince çeklere ilişkin zamanaşımına uğrama ve sonuç itibariyle sebepsiz zenginleşme davasında tespit edilen zamanaşımı süresi yerinde olup, davacı vekilinin bu yönlere ilişkin istinaf başvuru nedenleri yerinde değildir. Davacının diğer istinaf başvuru nedenleri davanın esası ile ispat yüküne ilişkin olup, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş olması karşısında, diğer iddiaların incelenmesine gerek bulunmamaktadır. Zira, alacak zamanaşımına uğradığına göre, artık keşidecinin sebepsiz zenginleşmediğini ispat etmesi beklenemez. Açıklanan bu gerekçelerle HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irat kaydına, bakiye 36,30 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsiline, 3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 28.09.2022 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın davacı vekiline tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açıktır.