Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/2568 E. 2022/1214 K. 28.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2568
KARAR NO: 2022/1214
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 23/09/2019
NUMARASI: 2017/217 E. – 2019/646 K.
DAVANIN KONUSU: Yönetim Kurulu Kararının Butlanının Tespiti
Taraflar arasındaki anonim şirket yönetim kurulu kararının butlanının tespiti davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı, davalı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin, davalı şirketin ortaklarından olduğunu, davalı şirketin ortaklarından olan muris …’ın 16.07.2015 tarihinde vefat ettiğini, yönetim kurulu başkanı …’ın talebi üzerine İstanbul 15. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2015/833 esas- 2015/490 karar sayılı kararı ile düzenlenen mirasçılık belgesine göre, murisin mirasçılarının …., …, … ve … olduğunu, bu mirasçıların muristen kalan 636.502,00 TL itibari değerde 636.502 adet paya elbirliği ile sahip olduklarını, TTK’nın 701-703. maddelerine göre elbirliği ile mülkiyetin tüzel kişiliğinin bulunmadığını ve ortaklardan birinin doğrudan bir hakkının bulunmadığını, bu mülkiyette payların ayrılmadığını, mirasçılar tarafından ortaklığın giderilmesi davası açıldığını, davacının rızası olmadan miras payları oranında payların dağıtılmasına karar verildiğini ve alınan kararın TTK’nın 391. maddesine göre batıl olduğunu ileri sürerek, davalı şirketin 07.03.2016 tarihli hisse intikallerinin pay defterine işlenmesine dair 1 nolu kararının batıl olduğunun tespitini ve pay defterindeki kayıtların önceki haline getirilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; murisin Bodrum … Noterliğinin 24.07.2014 tarih ve … yevmiye nolu vasiyetnameyi düzenlediğini ve vasiyetnamenin ölüme bağlı bir tasarruf olduğunu, iptal edilinceye kadar tüm hüküm ve sonuçlarını doğurduğunu, davacının dayanmış olduğu mirasçılık belgesinin vasiyetname dikkate alınmadan hazırlandığını ve bu mirasçılık belgesinin iptali ve vasiyetnameye uygun mirasçılık belgesi verilmesi istemi ile dava açıldığını, şirket ortaklarından … ve …’ın vasiyetnameye uygun pay devrinin gerçekleştirilmesi için şirkete 07.03.2016 tarihinde başvurduklarını, bu talep üzerine ölüme bağlı tasarrufların iptal edilinceye kadar geçerli olduğu ilkesi gereğince mirasçıların paylarının pay defterine kayıt edildiğini, TTK’nın 391. maddesindeki yönetim kurulu kararının iptali koşulların oluşmadığını, şirket yönetim kurulunun, murisin bağlayıcı nitelikteki vasiyetnamesine uygun olarak karar aldığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda;”… Uyuşmazlık konusunun davalı şirket hissedarlarından …’ın vefatı üzerine, yönetim kurulu tarafından murisin hissesinin henüz elbirliği mülkiyeti paylı mülkiyete çevrilmeden mirasçılarına paylaştırılıp paylaştırılamayacağı noktasındadır. Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, müteveffanın 16/07/2015 tarihinde vefat ettiği İstanbul 6 Sulh Hukuk Mahkemesinin 2016/253E ve 2016/243K sayılı ilamı ile mirasçılık belgesinin alındığı, iptali için açılan davanın İstanbul 15 Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/797E sayılı dosyasında görüldüğü ve kesinleşmediği, müteveffanın vasiyetnamesinin Bodrum 2 Sulh Hukuk Mahkemesinin 2015/797E dosyası ile açıldığı ve iptali için yine İstanbul 2 Asliye Hukuk Mahkemesinin 2017/34E sayılı dosyası ile dava açıldığı, ayrıca tenkis davasının da var olduğu, İstanbul 2 Sulh Hukuk Mahkemesinde yine 2016/620E sayılı dosyası ile ortaklığın giderilmesi davasının sürdüğü anlaşılmıştır. Görüldüğü üzere davaların henüz neticelenmediği … mirasının ve miras paylarının henüz belirlenmediği, bu hususlarda ihtilaf bulunduğu ve netleşmediği Türk Medeni Kanununun ilgili hükümleri gereğince murisin vefatı halinde mirasçıların terekeye el birliği ile sahip olduğu, paylaşım olana kadar terekedeki tüm hak ve borçlardan birlikte sorumlu oldukları ve ancak birlikte tasarruf edebilecekleri, henüz tereke ve miras payları hususunda ihtilaf sürerken ve davalar kesinleşmemişken kanunun el birliği kavramına aykırı şekilde 07/03/2016 tarihli mirasçıların şirketteki pay oranlarının belirlenmesi kararının TTK’nın 391 maddesi gereğince iptalinin gerektiği davacının davasında haklı olduğu anlaşılarak davanın davanın kabulüne, davalı şirketin 07/03/2016 tarihli 1 nolu yönetim kurulu kararının hükümsüzlüğünün tespitine ve davalı şirketin faaliyetlerindeki kaydın kararın hükümsüzlüğü nedeniyle önceki duruma getirilmesine… ” gerekçesiyle, davanın kabulü ile davalı şirketin 07.03.2016 tarihli 1 nolu yönetim kurulu kararının hükümsüzlüğünün tespitine, davalı şirketin paylarının önceki duruma getirilmesine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Muris …’ın, davalı şirketin kurucu ortağı olup, 16.07.2015 tarihinde vefat ettiğini, mirasçıları olarak eşi …, oğlu …, oğlu … ve oğlu …’ın kaldığını, murisin Bodrum … Noterliğinin 24.07.2014 tarihli işlemiyle vasiyetname düzenlediğini, Bodrum 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2015/797 Esas, 2016/238 Karar sayılı dosyasıyla vasiyetnamenin açıldığını ve temyiz isteminin reddine karar verilerek vasiyetnamenin açılmasına ve okunmasına ilişkin kararın kesinleştiğini, vasiyette eşi …, oğulları … ve …’a yasal miras paylarının, davacıya ise sadece saklı payın bırakıldığını ve artan kısmın hayır işlerine harcanmak üzere oğlu …’a kalmasını istediğini, böylece …’ın, davacının saklı payından arta kalan 1/ 8 pay için ayrıca mirasçı atandığını, bir kısım hissedarların başvurusu ile şirket yönetim kurulunca vasiyetnameye uygun şekilde pay devirlerinin gerçekleştirildiğini, ölümüme bağlı tasarrufun iptal edilinceye kadar geçerli olduğunu, davacının dayandığı mirasçılık belgesinin vasiyetname dikkate alınmadan hazırlandığını, bu nedenle vasiyete uygun veraset belgesi düzenlenmesi için iptal davası açıldığını, davada usulsüz şekilde düzenlenen veraset belgesinin dikkate alınarak talepte bulunulduğunu, mahkemece veraset belgesinin iptali davasının sonucunun beklenmesi gerekirken davanın kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu, vasiyetnameye uygun şekilde işlem yapılması nedeniyle yönetim kurulu kararının iptalini gerektirir bir durum bulunmadığını, ilk derece mahkemesi, kararını mirasçılar arasındaki el birliği ile hak sahipliğine dayandırıldığını, ancak murisin vasiyetnamesi, bir mahkeme kararı ile iptal edilip bu iptal kararı kesinleşinceye kadar geçerli olduğunu, şirketin bu uygulamasının kimseye zarar vermediğini, vasiyete konu payın haklarının hayır işlemlerine harcanmak üzere bir hesapta değerlendirildiğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine, karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, anonim şirket yönetim kurulu kararının batıl olduğunun tespiti ile pay defterine işlenen kaydın düzeltilmesi istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. TTK’nın 391. maddesinde, yönetim kurulu kararının batıl olduğunun tespitinin mahkemeden istenebileceği, özellikle; eşit işlem ilkesine aykırı olan, şirketin temel yapısına uymayan veya sermayenin korunması ilkesini gözetmeyen, pay sahiplerinin, özellikle vazgeçilmez nitelikteki haklarını ihlal eden veya bunların kullanılmalarını kısıtlayan ya da güçleştiren, diğer organların devredilemez yetkilerine giren ve bu yetkilerin devrine ilişkin kararların batıl olduğu hususu düzenlenmiştir. TMK’nın 640. maddesi uyarınca; murisin birden çok mirasçısının bulunması halinde, mirasın geçmesi ile birlikte paylaşmaya kadar, mirasçılar arasında terekedeki bütün hak ve borçları kapsayan bir ortaklık meydana gelir. Mirasçılar terekeye elbirliği ile sahip olurlar ve terekeye ait bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf ederler. TMK’nın elbirliği mülkiyetini düzenleyen 701-703. maddelerine göre ise; elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır. Ortakların hakları ve yükümlülükleri, topluluğu doğuran kanun veya sözleşme hükümleri ile belirlenir. Kanun veya sözleşmede aksine bir hüküm bulunmadıkça, yönetim ve tasarruf işlemleri için ortakların oybirliğiyle karar vermeleri gerekir. Elbirliği mülkiyeti malın devri, topluluğun dağılması veya paylı mülkiyete geçilmesiyle sona erer. Somut olayda; davacının paydaşı olduğu davalı şirket ortaklarından …’ın 16.07.2015 tarihinde vefat ettiği, değişik mahkemelerce verilmiş üç adet veraset ilamına göre davacı ile …, …, … ve …’ın 1/4’er miras payının bulunduğu, murisin düzenlediği 24.07.2014 tarihli vasiyetname ile davacının miras payı saklı payla sınırlandırılarak, arta kalan payın hayır işlerinde kullanılmak üzere diğer mirasçı …’a bırakıldığı, vasiyetnamenin Bodrum 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2015/797 esas sayılı kararıyla açılıp okunmasına karar verildiği, kararın temyizi üzerine Yargıtay’ca onanarak kesinleştiği, bir kısım paydaşların başvurusu üzerine davalı şirket yönetim kurulunca alınan 07.03.2016 tarihli karar ile murisin vasiyetnamesi esas alınmak suretiyle ortakların yeni pay durumunun şirket pay defterine kaydedilmesine karar verildiği, karar doğrultusunda ortakların belirlenen paylarının pay defterine işlenmiş olduğu anlaşılmaktadır. İncelenen dosya içeriklerine göre; davacı tarafından dayanak vasiyetnamenin iptali istemiyle İstanbul 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2017/45 esas sayılı dosyasında dava açıldığı, mahkemece yetkisizlik kararı verildiği, dosyanın derdest olduğu; davacı tarafından aynı vasiyetnamenin tenkisi istemiyle İstanbul 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2017/46 esas sayılı dosyasında dava açıldığı ve dosyanın derdest olduğu; İstanbul 15. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2015/833 esas, Bodrum 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2015/765 esas ve İstanbul 6. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2016/253 esas sayılı dosyalarında murisin veraset ilamının düzenlendiği, veraset ilamlarının iptali istemiyle İstanbul 15. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/358 esas sayılı dosyası ile açılan davanın derdest olduğu; yine ortaklığın giderilmesi istemiyle İstanbul 15. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2016/620 esas sayılı dosyasında açılan davanın da derdest olduğu görülmüştür. Yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda, murisin ölümü ile mirasçılara intikal eden paylar bakımından, henüz bir taksim yapılmamış olmakla, elbirliği mülkiyeti kuralları geçerlidir. Anonim şirketlerde ise paylar, paydaşın ölümü halinde, limited şirketlerin aksine, kendiliğinden mirasçılara intikal etmez. Bunun için öncelikle miras taksim sözleşmesinin yapılması veya TMK’nın 2. maddesine uygun şekilde, yazılı taksim sözleşmesine eşdeğer bir halin varlığının kanıtlanması ve mirasçılarca bu suretle şirkete başvurulması gerekir. Anonim şirket paydaşı olan murisin, ölmeden önce düzenlediği vasiyetname ile davacının payını yasal saklı pay ile sınırladığı, ancak vasiyetnamenin henüz kesinleşmediği, zira davacı tarafından vasiyetnamenin iptali istemiyle açılan davanın derdest olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda, bu aşamada mirasçılar arasında düzenlenmiş bir miras taksim sözleşmesi bulunmadığına veya taksim sözleşmesine eşdeğer bir halin mevcut olmadığına göre, davalı şirket yönetim kurulunca henüz kesinleşmemiş vasiyetname uyarınca pay sahipliği belirlenmesine ve pay defterine işlenmesine karar verilmesi TTK’nın 391. maddesine aykırı olup, ilk derece mahkemesince söz konusu kararın hükümsüzlüğünün tespitine karar verilmesinde hukuka aykırılık bulunmamaktadır. İlk derece mahkemesince, davanın açıldığı tarihe göre davadaki talebin değerlendirilmesi nedeniyle, mirasa bağlı davaların sonucunun beklenmesine gerek bulunmamaktadır (Emsal nitelikteki Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 28.04.2022 tarih ve 2021/6102 Esas, 2022/3535 Karar ile 13.06.2022 tarih ve 2021/1080 esas, 2022/4810 Karar sayılı ilamları da bu yöndedir). Bu nedenle davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irat kaydına, bakiye 23,30 TL istinaf karar harcının davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına, 3-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 28.09.2022 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.