Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/2567 E. 2022/1382 K. 27.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2567
KARAR NO: 2022/1382
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/07/2019
NUMARASI: 2018/1116 E. 2019/779 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin davalıya muhtelif tarihlerde yapı malzemeleri satışı ve teslimi yaptığını, buna ilişkin fatura düzenlendiğini ve defterlere kaydedildiğini, davalıya 211 adet iç oda kapısı ve 319 m2 mutfak dolabının eksiksiz ve montajlı olarak davalıya teslim edildiğini, ancak dava konusu fatura bedelinin ödenmediğini, bunun üzerine alacağın tahsili için Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile davalı aleyhine ilamsız icra takibi başlatıldığını, davalı tarafça takibe itiraz edildiğini, itirazın haksız olduğunu, davacı ve davalının ticari defterleri, cari hesap tabloları, bilirkişi tarafından tetkik edildiğinde davalının müvekkiline borçlu olduğunun anlaşılacağını ileri sürerek, itirazın iptali ile %20 oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı tarafça, usulüne uygun tebliğe rağmen davaya cevap dilekçesi sunulmamıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; ” … Davacı, taraflar arasında yazılı sözleşme bulunduğuna dair belge ibraz etmemiştir. Cari hesap ilişkisine dayalı olarak itirazın iptali davasında bulunduğu, taraflar arasındaki ticari ilişkinin varlığı ve alacak miktarının tespiti konusunda ticari defterler üzerinde inceleme yapılmasına karar verilmiş olup davacı tarafından bilirkişi ücreti yatırılmadığı gibi ticari defterler de ibraz edilmemiştir. Davacı 08/06/2018 tarihli “Çelik kapı, iç oda kapısı, montaj teslim tutanağına dayanmış ise de bu teslim tutanağının hangi faturanın alacağını belirlediği ve alacak miktarının tespitini ispatlamaya yeterli olmadığı, ticari defterler üzerinde inceleme yapılmadan alacağın miktarı tespit edilmeyeceği göz önüne alındığında ticari defter incelemesine mahkeme tarafından resen de karar verilebileceği göz önüne alındığında davacının ticari defterleri ibraz etmediği gibi bilirkişi ücretini de yatırmadığı anlaşıldığından davacı iddiasını ispatlayamadığı … ” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; mahkemenin şekilci bir yaklaşımla hareket ettiğini, 14.12.2018 tarihli beyan dilekçesi ile davanın ispatını sağlayan belgenin dosyaya sunulduğunu, davaya konu davacı alacağına ilişkin kesilen fatura ile ilgili KDV iadesi için vergi dairesine sunulmak üzere müvekkili şirketten teyit yazısı talep ettiğini, davalı borçlu tarafından kaşe imzalı KDV iade talep tutanağından ıslak imzalı bir nüshanın davacıya verildiğini, dava konusu olan bir adet fatura bulunduğunu, bu faturadan kaynaklı davalının KDV iadesi talebi olduğunu, davaya konu 25.06.2018 tarihli ve 381924 sayılı faturanın davalı defterlerinde kayıtlı olduğunu, davalının malın ayıplı olduğuna ilişkin bir itirazı da olmadığını, malların tam ve eksiksiz teslim edildiğini, mahkemece 03.04.2019 tarihli celsenin 1 numaralı ara kararında ibraz edilen faturanın borçluya tebliği ve fatura içeriği ile teslime ilişkin davalının isticvabına karar verildiğini ancak bu ara kararın yerine getirilmediğini, bu ara karardan dönülmediğini de, ara kararın yerine getirilmeden karar verilmesinin hatalı olduğunu, davanın ispatı için ticari defterlerin incelenmesine gerek olmadığını, ispat için sunmuş oldukları faturanın, teslim tutanağı ile KDV iadesine ilişkin formun yeterli olduğunu, mahkemece yargılama safhalarına dikkat edilmeden ve özellikle tahkikatta deliller toplanmadan, tahkikatın bittiği bildirilmeden sözlü yargılamaya geçilmeden karar verildiğini, bu nedenlerle, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE: Dava, İİK’nın 67. maddesi uyarınca, fatura ve cari hesaptan kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan ilamsız icra takibine, davalı tarafça yapılan itirazın iptali ve icra inkar tazminatı istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş, bu karara karşı taraf vekillerince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı taraf, davalıya sattığı ve teslim ettiği mallar nedeniyle alacaklı olduğunu ileri sürmüş, mahkemece iddianın ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Dosya içeriğinde bulunan Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasının incelenmesinde; davacı (takip alacaklısı) tarafından davalı (takip borçlusu) aleyhine 02.10.2018 tarihinde 16.910.00 TL asıl alacağın (işlemiş faiz istemi yok) tahsili için ilâmsız icra takibi başlatıldığı, alacağın sebebinin takip talebinde 01.10.2018 tarihli cari hesap alacağı olarak belirtildiği, ödeme emrinin davalıya (borçluya) 04.10.2018 tarihinde tebliğ edildiği, davalı (borçlu) vekilince 05.10.2018 tarihinde borca itiraz edildiği, itirazın süresinde yapıldığı, itiraz üzerine takibin durduğu, eldeki itirazın iptali davasının da 1 yıllık yasal süre içinde açıldığı anlaşılmaktadır. Her ne kadar mahkemece, tarafların defterlerini sunmadığı, davacının bilirkişi ücretini yatırmadığı ve davanın ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, mahkemece eksik inceleme ile karar verildiği görülmektedir. Şöyle ki; Davacı vekili 25.06.2018 tarihli ve 381924 sayılı faturanın bulunduğunu, bu faturaya ilişkin olarak davalının, davacıdan vergi dairesine sunulmak üzere teyit yazısı talep ettiğini, KDV iade talep tutanağından ıslak imzalı bir nüshasını davacıya verdiğini beyan etmiş, ancak mahkemece bu konuda vergi dairesine yazı yazılıp BA/BS formları istenmemiştir. Yine, 03.04.2019 tarihli ön inceleme duruşmasında verilen 1 no’lu ara kararda, davacı tarafından ibraz edilen irsaliyeli faturaların bir suretinin davalıya tebliği ile fatura içeriği ve teslime dair davalıya isticvapta bulunmak üzere meşruhatlı davetiye gönderilmesine karar verildiği görülmüş ancak dosya kapsamından bu davetiyenin davalıya gönderilmediği, buna rağmen ara karadan dönüldüğüne dair bir başka ara karara veya tespite dosya kapsamında rastlanmadığı gibi, mahkemece ara kararda ”davacı tarafından ibraz edilen irsaliyeli faturaların …” denilmek suretiyle dosyaya sunulduğu belirtilen faturalara da dosya kapsamında rastlanmamıştır. Bu durumda mahkemece; davacıya usulüne uygun kesin süre verilerek, beyanlarında bahsi geçen irsaliyeli faturalar ile 25.06.2018 tarihli ve 381924 sayılı faturanın dosyaya sunulmasının sağlanması, ilgili vergi dairesine müzekkere yazılarak bu faturaya ilişkin davalı şirketçe KDV iadesi talebinde bulunup bulunmadığı sorularak, bulunmuş ise buna ilişkin belgeler ile BA formlarının istenmesi, davacı tarafından irsaliyeli faturaların sunulmasından sonra 03.04.2019 tarihli ara karar gereğince davalıya HMK’nın 171.maddesine uygun ihtarı da içeren isticvap davetiyesi gönderilmesi ve bunların sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde, eksik incelemeyle karar verilmesi usul ve yasaya aykırı görüldüğünden davacı vekilinin istinaf isteminin kabulü gerekmiştir. Öte yandan, eldeki dava, tensip zaptında da belirtildiği üzere niteliği itibariyle basit yargılama usulüne tabidir. HMK’nın basit yargılama usulünü düzenleyen 321/1.maddesinde, ”Tahkikatın tamamlanmasından sonra, mahkeme tarafların son beyanlarını alır ve yargılamanın sona erdiğini bildirerek kararını tefhim eder, taraflara beyanda bulunabilmeleri için ayrıca süre verilme.” hükmü düzenlenmiş olup, bu hüküm uyarınca basit yargılama usulünde tahkikat tamamlandıktan sonra, yazılı yargılama usulünde olduğu gibi, sözlü yargılama için ayrı bir kesit öngörülmemiştir; bunun için ayrıca süre verilmez. Hakim tahkikatın tamamlandığı duruşmada, tarafların son beyanlarını alır ve yargılamanın sona erdiğini belirterek hükmünü tefhim eder. Somut olayda, 17.07.2019 tarihli duruşmada, tahkikatın bittiği taraflara bildirilmeden ve duruşmada hazır olan her iki taraf vekiline son beyanları sorulmadan, davanın bitirilmiş olmasının emredici nitelikteki savunma hakkını düzenleyen Anayasanın 36. maddesine, HMK’nın 321. maddesine, hukuki dinlenilme hakkını düzenleyen 27. maddesine aykırı olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi de yerinde görülmüştür. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, davacı vekilinin istinaf isteminin kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf isteminin kabulü ile işin esası incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinaf konu kararının KALDIRILMASINA,2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyasının kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine,3-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde, ilk derece mahkemesince iadesine,4-Davacı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair; HMK’nın 353/1.a. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, 27.10.2022 tarihinde, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.