Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/2565 E. 2022/1245 K. 30.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2565
KARAR NO: 2022/1245
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/05/2019
NUMARASI: 2016/627 E. – 2019/540 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen hükme karşı, davacılar vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacılar vekili, dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında uzun yıllardır ticari ilişki bulunduğunu, davacıların müvekkillerinden 1120 kasa hamsiyi kasa başına 22,50 TL’den 1190 kasa hamsiyi ise 25,00 TL’den satın aldığını, bu nedenle müvekkilince 07/11/2015 tarihli ve 54.912,50 TL’lik fatura düzenlendiğini, ancak davalının eksik ödeme yaptığını ve kasa başına KDV dahil 17,50 TL üzerinden anlaşma yapıldığını iddia ederek 01/12/2015 tarihli ve 14.610,00 TL tutarında iade faturası düzenleyip faturayı ihtarname ile müvekkillerine gönderdiğini, TTK’nın 21. maddesi uyarınca davalının aldığı faturaya 8 gün içinde itiraz etmediğini ve fatura içeriğini kabul etmiş sayılacağını, iade faturasının da müvekkillerine süresinde düzenlenip gönderildiği hususunun incelenmesi gerektiğini, balıkların hangi fiyat üzerinden anlaşma sağlanarak gönderildiği hususunda tanıklarının dinlenmesi gerektiğini, davalının fiyat konusundaki beyanlarının gerçeği yansıtmadığını, davacıların davalıdan 14.610,00 TL alacaklı olduğunu, bu bedelin davalı tarafından ödenmemesi üzerine alacağın tahsili için İstanbul …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile davalı aleyhine ilamsız icra takibi başlatıldığını, davalı tarafça takibe itiraz edildiğini, itirazın haksız olduğunu ileri sürerek, itirazın iptali ile %20 oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; davalı ile davacıların kasa başına 17,50 TL üzerinden anlaşmaya varmasına rağmen davacıların 1120 kasa hamsi için, kasa başına 21,20 TL’den, 1190 kasa hamsi için ise 23,58 TL’den hesaplama yaparak 54.912,50 TL’lik fatura düzenlediğini, bu nedenle müvekkilince 40.302,50 TL ödeme yapıldıktan sonra 14.610,00 TL iade faturası düzenlendiğini, bu faturanın davacılara tebliğ edildiğini, müvekkiline tebliğ edilmiş bir fatura bulunmadığını, sorunun davacıların fahiş fiyattan fatura düzenlemesinden doğduğunu, davacıların haksız olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; davacı ile davalı arasında ticari ilişki bulunduğu, toplam 2310 kasa (sele) hamsinin satışı ve tesliminin gerçekleştirildiği, davalı tarafından davacıya 40.302,50 TL ödeme yapıldığı hususlarında bir uyuşmazlık bulunmadığı, uyuşmazlığın sele başına hangi miktardan anlaşma gerçekleştirildiği hususundan kaynaklandığı, davacının takibe konu 07/12/2015 tarihli faturanın 24/12/2015 tarihinde davalıya tebliğ edildiğini savunduğu, davalının, kabul etmediği tutar bakımından 01/12/2015 tarihinde ”… nolu faturaya istinaden fiyat farkı bedelidir.” açıklamalı iade faturası düzenlediği, bu durumda ispat yükünün davacı tarafta olduğu, davalının tanık dinletilmesine muvafakatinin olmadığı, HMK’nın 200/2 maddesi nedeniyle tanık beyanlarının değerlendirilmediği, davacıların dava dilekçesinde yemin deliline dayandığı, bu nedenle davacılara yemin hakkının hatırlatıldığı, 28/05/2019 tarihli celsede davalının yemini eda ettiği ve davacının davasını kanıtlayamadığı, kötü niyet tazminatı şartlarının da oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacılar vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacılar vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacılar tarafından fahiş fiyat uygulanmadığını, kasa başına ne kadar fiyat uygulandığının tanık beyanları ile anlaşıldığını, daha önce de belirtildiği gibi 1120 kasa hamsinin 22,50 TL’den 1190 kasa hamsinin ise 25,00 TL’den satıldığını, tanıkların alacağın miktarı yönünden değil ne kadar fiyat üzerinden anlaşma sağlandığı hususunda dinletildiğini, zira balık alım satımının balığın çabuk bozulması nedeniyle acele işlerden olduğunu, öncesinde bir araya gelinerek fiyat konusunda sözleşme yapma imkanının olmadığını, bu sebeplerle mahkemece tanık beyanlarına itibar edilmemesinin usule aykırı olduğunu, TTK’nın 21. maddesi uyarınca davalının 25/12/2015 tarihinde teslim aldığı faturaya sekiz gün içinde itiraz etmediğini, iade faturasının müvekkillerine süresinde düzenlenip gönderildiği hususunun da incelenmesi gerektiğini, iade faturası zamanında düzenlenmiş olsa dahi haksız ve gerçeğe aykırı itirazda bulunduğunu, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE: Dava, İİK’nın 67. maddesi uyarınca, ticari satıma ilişkin fatura bedelinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan ilamsız icra takibine, davalı tarafça yöneltilen itirazın iptali ve icra inkar tazminatının tahsili istemine ilişkindir.İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacılar vekilince, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı taraf, teslim ettikleri toplam 2310 kasa hamsi karşılığında davalının fatura bedeli olan 54.912,50 TL borcu bulunmasına rağmen eksik ödeme yapması nedeniyle davalıdan 16.410,00 TL alacaklı olduğunu ileri sürmüş, davalı taraf ise borcu bulunmadığını savunmuş, mahkemece, davanın ispatlanamadığı gerekçesiyle reddine karar verilmiştir. Dosya içeriğinde bulunan İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasının incelenmesinde; davacılar (takip alacaklısı) tarafından davalı (takip borçlusu) aleyhine 15/04/2016 tarihinde 14.610,00 TL asıl alacak ve 672,46 TL işlemiş faiz olmak üzere 15.282,46 TL’nin tahsili için ilâmsız icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin davalıya (borçluya) 05/05/2016 tarihinde tebliğ edildiği, davalı (borçlu) vekilince 06/05/2016 tarihinde borca itiraz edildiği, itirazın süresinde yapıldığı, itiraz üzerine takibin durduğu, eldeki itirazın iptali davasının da bir yıllık yasal süre içinde açıldığı anlaşılmıştır. Taraflar arasında hamsi alım satımına ilişkin anlaşma bulunduğu, davacılar tarafından davalıya iki seferde 1120 ve 1190 kasa hamsinin teslim edildiği, davacılar tarafından davalıya bu satım nedeniyle 07/11/2015 tarihli, … seri numaralı, 54.912,50 TL bedelli fatura düzenlendiği, davalı tarafından 10/11/2015 tarihinde davacılar hesabına 40.302,50 TL EFT yoluyla ödeme yapıldığı ve davacılar adına 01/12/2015 tarihli, 14.610,00 TL’lik iade faturası düzenlendiği hususları dosya kapsamı ile sabittir. Bu aşamalardan sonra, davacıların takip dayanağı satış faturasının, 25/12/2015 tarihinden davalıya tebliğ edildiği anlaşılmaktadır.Taraflar arasında hamsi satışı yapıldığı çekişmesiz olmakla birlikte, davacı taraf bu satış sözleşmesine göre davalıya 1120 kasa hamsiyi 22,50 TL’den 1190 kasa hamsiyi ise 25,00 TL’den sattığını iddia etmiş; davalı ise kasa başına 17,50 TL’den anlaşmaya varıldığını savunmuş olup uyuşmazlık kasa başına birim fiyatının ne olduğu noktasındadır. Bu durumda ispat külfeti davacı tarafta olmakla birlikte, TTK’nın 21/2. maddesinde, bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde fatura içeriği hakkında itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır (Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 03/03/2016 tarih ve 2015/18039 Esas, 2016/3759 Karar sayılı kararı). Buna göre eldeki davada, davacılar tarafından davalı adına düzenlenen 07/11/2015 tarihli, … numaralı, 54.912,50 TL bedelli fatura davalıya 24/12/2015 tarihinde tebliğ edildiğine dair belge sunulmuş ise de taraf defterlerinin incelendiği bilirkişi raporunda, bu faturanın davalı defterine, fatura tarihi olan 07/11/2015 tarihi itibariyle işlendiği, davalının bu faturaya karşı yukarıda yer verilen söz konusu madde uyarınca sekiz gün içinde itiraz edilmediği, bu durumda fatura içeriğinden sayılan bedelin, yani 54.912,50 TL’nin kesinleşmiş olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim, 14.05.2018 tarihli bilirkişi raporunun 5. sayfasında, davalı tarafından iade faturası düzenlenmeden önce davacıların takip dayanağı faturasına vakıf olduğu yönünde tespit yapılmıştır (Bu husus zaten, fatura tarihleriyle sabittir). Davalı defterlerinin incelendiği 04.06.2018 tarihli bilirkişi raporunun 3. sayfasında, davacıların takip dayanağı 45.912,50 TL’lik faturasının, davalının işletme defterine 07.11.2015 tarihin itibariyle kayıtlı olduğunun tespit edildiği; aynı raporun 6. sayfasında da takip dayanağı davacı faturasının davalı defterine 07.11.2015 tarihi itibariyle kayıtlı olduğu, bu faturaya istinaden davalının davacıya 10.11.2015 tarihinde banka havalesi yoluyla 40.302,50 TL ödeme yaptığı, artan kısım için iade faturası kestiği, bun işlemlerden sonra davacı faturasının kargo yoluyla davalıya gönderildiği yönünde tespitler yapıldığı anlaşılmaktadır. Davacı faturasının davalı defterine kaydından çok sonra faturanın tekrar tebliğe gönderilmiş olması, faturaya itiraz bakımından davalıya yeni bir süre vermez. Faturaya itiraz süresinin, davacı faturasının davalı defterine kaydedildiği tarih esas alınarak hesaplanması gerekir. Süresinde bir itirazın varlığı kanıtlanmamış olup, davacı faturası ve faturadaki bedel kaydı, taraflar bakımından kesinleşmiş kabul edilmelidir. Bu durumda, taraflar arasında varlığı tartışmasız olan hamsi satım sözleşmesi uyarınca davacılar tarafından düzenlenen 07/11/2015 tarihli, … seri numaralı, 54.912,50 TL bedelli fatura bedeli kesinleşmiş olup süresinde faturaya itiraz etmeyen davalının, eksik kalan ve takip konusu edilen fatura bedelini ödemekle yükümlü olduğu, davacıların aslında ispat yükünü yerine getirdiği ve davasını ispat ettiği görülmektedir. Davacı faturasının davalı defterine yazılmasından sonra, bu faturanın 24.12.2015 tarihinde davalıya tebliğe gönderilmiş olması, davalıya itiraz için yeni bir süre bahşetmez. Öte yandan, yemin, taraflardan birinin bir vakıanın doğru olup olmadığı hakkında ”namusu, şerefi ve kutsal saydığı bütün inanç ve değerleri ” üzerine beyanda bulunmasıdır. Bir vakıayı ispat yükü kendisine düşen taraf o vakıayı başka delillerle ispat edemezse, diğer tarafa (ispat yükü kendisine düşmeyen tarafa) bir yemin teklif edebilir. İspat yükü kendisine düşmeyen taraf (ispat yükünün kendisine düştüğü sanısı ile ) diğer tarafa yemin teklif ederse diğer taraf yemin etmiş olsa bile bu yemin kesin delil teşkil etmez (Baki Kuru; İstinaf Sistemine Göre Yazılmış Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, Ankara 2017, s. 284, 285.). Nitekim bu husus Yargıtay yerleşik içtihatları ile de benimsenmiştir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 02/12/2020 tarih ve 2017/1-1252 Esas, 2020/992 Karar, 2017/3-457 Esas, 2020/469 Karar sayılı kararı ile Yargıtay 3.Hukuk Dairesinin 15/04/2014 tarih ve 2014/2935 Esas, 2014/6044 Karar, 25/04/2019 tarih ve 2019/1411Esas, 2019/3673Karar sayılı kararları). Bu bilgiler ışığında somut olaya bakıldığında; az yukarıda da belirtildiği üzere davacılar, taraflar arasında varlığı tartışmasız olan satım sözleşmesi uyarınca düzenlenen fatura bedelinin itiraz edilmemesi sebebiyle kesinleştiğini ve takip konusu asıl alacağı talep hakları olduğunu ispat etmiş olmalarına rağmen mahkemece, ispat yükü ters çevrilerek davacılara 12/02/2019 tarihli ara karar ile yemin hakkının hatırlatılarak yemin metnini sunmak üzere kesin süre verilmesi üzerine davacılar vekilince yemin metninin sunulması ve sonrasında davalı tarafça yemin edildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur. Zira, ispat yükü kendisine düşmeyen taraf (ispat yükünün kendisine düştüğü sanısıyla) diğer tarafa yemin teklif ederse, diğer taraf yemin etmiş olsa bile bu yemin geçersizdir, başka bir ifadeyle kesin delil teşkil etmez. Bu sebeplerle mahkemece, davacıların davasını ispatladığı gözetilerek davanın asıl alacak yönünden kabulüne karar verilmesi gerekirken faturaya yasal süre içinde itiraz edilmediği hususu gözden kaçırılarak ispat yükünün yanılgılı şekilde davacılar üzerinde olduğu ve davacıların davasını ispatlayamadığı belirtilerek yemin teklif etme hakkı hatırlatılarak davacıların, davalıya yemin teklif etmesi suretiyle ve davalının yemin ettiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır. Belirtilen sebeplerle, davacılar vekilinin istinaf isteminin kabulü ile mahkeme kararının kaldırılması ve Dairemizce esas hakkında yeniden hüküm kurulması ve neticede davanın kabulü gerekmiştir. Ancak, TBK’nın 117. maddesi uyarınca muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarıyla temerrüde düşer. Temerrüt ya bir ihtar ile ya dava açılmasıyla yahut takip yapılması suretiyle gerçekleşir. Borçlunun temerrüdü, borçluya gönderilen ihtarnamenin tebliğinden veya ihtarnamede ödeme için süre verilmişse bu sürenin bitiminden itibaren oluşur. Talepte bulunulmadan temerrüt faizi işlemez. Somut olayda, davalının 01/12/2015 tarihli iade faturasının 26/01/2016 tarihli ihtarname ile davacılara tebliği üzerine, davacılar tarafından davalıya gönderilen 28/01/2016 tarihli ihtarnamede, dava ve takip konusu 14,610,00 TL’nin derhal ödenmesi talep edilmiştir. Ancak söz konusu ihtarnamenin davalıya tebliğine ilişkin tebliğ evrakı sunulmadığı gibi, ihtarda kesin bir ödeme günü belirtilmediğinden, bu ihtar davalıyı temerrüde düşürmeye yeterli görülmemiştir. Bu nedenle, Dairemizce yeniden hüküm kurulurken davalının takip tarihi itibariyle temerrüte düştüğü kabul edilerek davacıların takipte işlemiş faiz talebinin reddi ile davanın kabulüne karar verilmesi gerekmiştir. Ayrıca, İİK’nın 67/2. maddesi uyarınca, borçlunun itirazında haksızlığının belirlenmesi ve alacağın likit olması halinde, alacaklı yararına icra inkar tazminatına hükmedilir. Somut olayda davacı tarafça takip konusu edilen alacak, faturadan doğmakta olup borcun davalı yönünden bilinebilir, hesap edilebilir nitelikte olduğu, belirlenebilir olan bu alacağın likit alacak niteliğinde olduğu kanaatine varıldığından, davacılar yararına İİK’nın 67/2. maddesi uyarınca icra inkâr tazminatına hükmedilmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353.1.b.2 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak, davanın esası hakkında yeniden hüküm kurulmasına ve neticede davanın kabulüne dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353.1.b.2. maddesi uyarınca kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm kurulmasına, bu doğrultuda; 1-Davanın İİK’nın 67. maddesi uyarınca davanın kısmen kabulü ile davalının İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı ilamsız icra takibine yönelttiği itirazın kısmen iptaline, takibin 14.610,00 TL asıl alacağın icra takip talebindeki şartlarla ve icra takip tarihinden itibaren işleyecek temerrüt faiziyle birlikte tahsili için devamına; takip talebindeki işlemiş faize ilişkin itirazın iptali talebinin reddine, 2-Hüküm altına alınan alacağın %20’si oranında hesaplanan 2.922,00 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacılara verilmesine,3-Harçlar Kanununca alınması gerekli 998,00 TL kara ve ilam harcından, davacılar tarafından peşin yatırılan 260,99 TL harcın mahsubu ile bakiye 737,01 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydedilmesine,4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T gereğince hesaplanan 9.200,00 TL avukatlık ücretinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine,5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T gereğince hesaplanan 672,46 TL avukatlık ücretinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine, 6-Davacılar tarafından yapılan 29,20 TL başvuru harcı, 260,99 TL peşin harç olmak üzere, toplam 290,19 TL harç giderinin davalıdan alınıp davacılara verilmesine; harç dışında yapılan 2.411,90 TL yargılama giderinin, davadaki haklılık oranlarına göre belirlenen 2.305,87 TL’lik bölümünün davalıdan alınıp davacılara verilmesine, bakiye kısmın davacılar üzerinde bırakılmasına, 7-Artan gider avanslarının, yatıran taraflara iadesine,8-İstinaf aşamasındaki harç ve yargılama giderleri yönünden;a-Davacılar tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına; davacılar tarafından yatırılan 44,40 TL istinaf peşin karar harcının, karar kesinleştiğinde talep halinde, ilk derece mahkemesince davacılara iadesine,b-Davacılar tarafından harcanan 121,30 TL başvuru harcı gideri ile 104,70 TL posta gideri olmak üzere, toplam 226,00 TL kanun yolu giderinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine, 8-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 30.09.2022 tarihinde, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1a . maddesi uyarınca, dava değeri itibariyle karar kesindir.