Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/2546 E. 2020/560 K. 16.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2546
KARAR NO: 2020/560
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/02/2017
NUMARASI: 2013/210- 2017/69 E.K
DAVANIN KONUSU: Alacak
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı mahkemenin görevsizliğine yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davalı TMSF vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ Davacı vekili, müvekkilinin … Bankası Yozgat şubesi nezdinde … ve … numaralı … hesaplarında bulunan paraya BDDK tarafından el konulması nedeniyle ödenmediğini, oysa ki, … hesaplarındaki mevduatın bankalar kanununa göre, garanti kapsamında olduğunu, bankaya el konulmadan önce Kıbrıs’da mukim … Ltd Şti. muhasebe kaydında görülen ancak gerçekte yurtdışına hiç bir surette çıkmayan ve … Bankası nezdinde fiilen bulunan paranın müvekkiline iadesi gerektiğini, anılan bankanın yönetimi ve denetimi 03.07.2003 tarihinden itibaren davalı TMSF’ nin kendi uhdesinde olmasına rağmen, müvekkilinin parasının halen ödenmediğini, diğer davalıların el konulan bankanın yönetiminde yer aldıklarını, hukuka aykırı iş ve eylemleri nedeniyle sorumlu olduklarını, ceza davasında yargılandıklarını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 37.779,79 TL’nin 03.07.2003 tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı TMSF vekili, dava konusu işlemin idare tarafından ihdas edilen bir işlem olması nedeniyle bu tür işlemlerden doğan ihtilafların idari yargıda çözülmesi gerektiğini, müflis bankanın aktif ve pasifleriyle fona devredilmediğinden bankanın borçlarından müvekkilinin sorumlu olmadığını, müvekkiline husumet düşmediğini, müvekkili kurum aleyhine dava konusu alacağın tahsili için İstanbul 7. İdare Mahkemesinin 2006/3028 E. sayılı dosyasında açılan davanın mahkemenin 28.11.2007 tarih ve 2006/3028 E., 2007/2137 K. sayılı kararıyla davanın reddine karar verildiğini, kanun yolundan geçmek suretiyle kararın kesinleştiğini, kesin hüküm nedeniyle eldeki davanın reddi gerektiğini, davacının bilerek ve isteyerek parasını … Ltd’ e gönderildiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Diğer davalılar … ve …, davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARAR ÖZETİ İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, davacının ticari faaliyeti ile ilgili olmadan yatırmış olduğu bir miktar parasının tahsili talebi ile açmış olduğu davada, tüketici sıfatına haiz olduğu, 6502 sayılı sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden sonra bir tarafını tüketicinin oluşturduğu bankacılık işlemlerinden kaynaklı anlaşmazlıklarda anılan kanunun 3/1-k,1, 4/3, 73/1, 83/2 ve geçici 1. maddeleri uyarınca görevli mahkemenin tüketici mahkemesi olduğu gerekçesiyle görev şartı nedeniyle davanın reddine, yasal süresinde talep halinde dosyanın görevli İstanbul Nöbetçi Tüketici Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı TMSF vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı TMSF vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; müvekkili aleyhine açılan davanın idari yargıda görülmesi gerektiğini, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğuna dair verilen kararların yargıtay denetiminden gereçerek kesinleştiğini, ayrıca bu konuda uyuşmazlık mahkemesince de benzer şekilde kararlar verildiğini belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE Dava, dava dışı … Bankası … Ltd. hesabına aktarılan paranın faiziyle birlikte tahsili istemiyle açılmış bir alacak davasıdır. İlk derece mahkemesince, yukarıda açıklanan gerekçe doğrultusunda tüketici mahkemesine görevsizlik kararı verilmiş, karara karşı süresi içerisinde davalı TMSF vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK.’nın 355.maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf sebepleriyle ve kamu düzeniyle sınırlı olarak yapılmıştır. Somut olayda, davacı tarafça mevduat alacağının hesabının bulunduğu … Bankası AŞ nezdindeki paranın banka tarafından … Bankası … Ltd. adlı bankaya aktarıldığı, bankaya BDDK tarafından el konulduğu, banka yönetimi ve denetiminin davalı TMSF’ye ait olması nedeniyle tarafına ödenmeyen paradan davalı TMSF’nin sorumlu olduğu, bankanın yönetiminde olan diğer davalıların da hukuka aykırı iş ve eylemlerinden sorumlu olduklarını iddia etmiştir. Öncelikle, bir uyuşmazlığın adli yargı içinde çözümlenmesi gerektiğini tespit ettikten sonra, bu uyuşmazlığın adli (medenî) yargı içindeki hangi mahkeme tarafından çözümlenmesi gerektiği sorusuna cevap vermek gerekir. Dolayısıyla davalı TMSF’ye karşı yönetilen davanın adli yargı içinde çözülmesi gerekip gerekmediği noktasının açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. Uyuşmazlık Mahkemesinin konuyla ilgili vermiş olduğu 26.02.2018 tarih ve 2018/106-2018/107 E.K sayılı ilamında; “…Dava, TMSF’ ye devredilen … Bankası mevduat hesaplarında bulunan davacı ve ailesine ait paranın bilgileri dışında yurtdışı off shore hesaplara aktarıldığı, dolayısıyla paranın TMSF güvencesinde olması gerektiği halde başvurularına olumsuz cevap verildiğinden bahisle söz konusu hesaplarda bulunan paranın 03/07/2003 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ödenmesi istemiyle açılmıştır. 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 12. Kısmında 111-142 maddeleri arasında düzenlenen Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna İlişkin Hükümlerin 111. Maddesinde: “Bu Kanun ve ilgili diğer mevzuat ile verilen yetkiler çerçevesinde tasarruf sahiplerinin hak ve menfaatlerinin korunması amacıyla, mevduatın ve katılım fonlarının sigorta edilmesi, Fon bankalarının yönetilmesi, mali bünyelerinin güçlendirilmesi, yeniden yapılandırılması, devri, birleştirilmesi, satışı, tasfiyesi, Fon alacaklarının takip ve tahsili işlemlerinin yürütülmesi ve sonuçlandırılması, Fon varlık ve kaynaklarının idare edilmesi ve Kanunla verilen diğer görevlerin ifası için kamu tüzel kişiliğini haiz, idarî ve mali özerkliğe sahip Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu kurulmuştur” hükmü yer almıştır. Dosyanın tetkikinden; Davacının kendisinin ve ailesinin mevduat hesabı bulunduğu … Bankasındaki paranın bilgi ve istemleri dışında yurtdışı off shore hesaplara aktarıldığı, Bankanın devredildiği TMSF nin paranın iadesine ilişkin taleplerine olumsuz cevap verdiği, bunun üzerine söz konusu davanın açıldığı anlaşılmaktadır. İdare hukuku kuralları içinde kamu hizmetinin yürütülmesi amacıyla kamu gücü kullanılarak tek yanlı irade beyanıyla tesis edilen idari işlemler, idari eylemler ve idari sözleşmelerden doğan uyuşmazlıklar sebebiyle açılan davaların görüm ve çözümü İdari Yargının görev alanında bulunmaktadır. Yukarıda alıntılanan 5411 sayılı Kanunun 111. Maddesinden de anlaşılacağı üzere, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun, olayda kanunla kendisine verilen görev uyarınca tek taraflı ve kamu gücünü kullanarak hareket ettiği görülmektedir. Açıklanan nedenlerle dava konusu uyuşmazlığın idari yargıda görülüp çözümlenmesi gerekmekte olup,..” denilmiştir. O halde, HMK 114/b maddesi gereğince, yargı yolunun caiz olması dava şartı olduğundan, ilk derece mahkemesince, davalı TMSF hakkında açılan davada idari yargı görevli olduğundan davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. Diğer davalılar yönünden ise, dava, eski TTK.nun 336 ncı maddesi hükmü uyarınca müflis bankanın yöneticileri olan davalıların sorumluluğundan kaynaklanan tazminat davası olup, davacı mevduat hesabının olduğu müflis bankadan alacaklı olduğunu iddia etmiştir. Bilindiği üzere, ortaklar ve alacaklılar, yönetim kurulu üyelerinin kusurlu yönetimi nedeniyle doğrudan doğruya zarara uğramaları durumunda, yönetim kurulu üyeleri aleyhine, hükmedilecek tazminatın doğrudan kendilerine verilmesi şartıyla sorumluluk davası açabilirler. Bu durumda, dava konusu olayda, alacaklı sıfatı ile dava açan banka mudisinin, davalıların kusurlu yönetimi ile doğrudan kendisinin zarara uğradığını iddia ettiği, bu davalılar bakımından eski TTK’nın 309 ve 341. maddelerine göre açılmış bir dava bulunduğu gözetildiğinde, bu davalılar yönünden yazılı şekilde görevsizlik kararı verilmesi doğru değildir. Hal böyle olunca ilk derece mahkemesince yapılması gereken iş, davalı TMSF hakkında açılan davanın eldeki davadan tefrik edilerek yukarıda açıklanan gerekçe doğrultusunda görevsizlik ve diğer davalılar yönünden ise, davanın heyetçe görülüp, işin esasına girilerek toplanan deliller doğrutusunda varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar vermekten ibaret olmalıdır. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.a.3. maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.a.3. maddesi uyarınca, İlk Derece Mahkemesinin istinafa konu kararının KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için, dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-İstinaf yoluna başvuran davalı kurum harçtan muaf olduğundan bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, 4-Yapılan kanun yolu masraflarının, ilk derece mahkemesince, yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Kararın, ilk derece mahkemesince taraf vekillerine çıkarılacak davetiyelerle tebliğine dair; HMK’nın 353/1.a.4. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, 16/06/2020 tarihinde, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 353/1.a. maddesi uyarınca karar kesindir.