Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/2519 E. 2022/1273 K. 12.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2519
KARAR NO: 2022/1273
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/06/2019
NUMARASI: 2017/1112 E. – 2019/940 K.
DAVANIN KONUSU: Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma Veya Çıkarılmaya İlişkin)
Taraflar arasındaki davanın ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne dair verilen hükme karşı, davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili davacının uzun yıllar Kazankistan’da ticaret yaptığını ve 2002-2003 yıllarıda Laleli’de ticaret yaptığını söyleyen davalı şirketin diğer ortağı … ile tanıştığını, … kendisinin 1993 yılında kurulmuş olduğu davalı şirkete ortak olması için teklifte bulunduğunu, müvekkilinin de bunun üzerine davalı şirkete ortak olduğunu, müvekkilinin davalı şirkete ortak olduğu tarihten itibaren davalı şirketin hiçbir ortaklar kurulu toplantısına çağrılmadığını, alınan kararlara katılmadığını ve hiçbir belge imzalamadığını, davalı şirketin bulunduğu adreste … yanında birkaç adamla birlikte tabanca göstererek müvekkilinden üç adet toplam 450.000,00 TL bedelli çekleri zorla aldığını, müvekkili tarafından kendisinden çeklerin zorla, tehditle alınması sebebiyle diğer ortağı İstanbul C. Başsavcılığına şikayet ettiğini ve halihazırda soruştumanın 2015/53729 soyılı dosya ile devam ettiğini, çekle ile ilgili olarak müvekkili aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğünün …, … ve … esas sayılı dosyalardan icra takibi yapıldığını, müvekkili tarafından İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/1178 Esas sayılı dosyası ile açtıkları menfi tespit davasının devam ettiğini, davalı şirket ortağının, müvekkilinden kendisine borçlu olduğunu iddia ettiğini, müvekkilinin aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasından ilamsız takip başlatıldığını, icra takibine davacı tarafca itiraz edildiğini, müvekkili aleyhine İstanbul 19. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2017/52 Esas sayılı dosyasında itirazın iptali davası açıldığını belirterek; yukarıda açıklanan nedenlerle, müvekkilinin davalı şirket ortaklığından çıkmasına, müvekkilinin davalı şirketteki ayrılma payının tespiti ile tespit edilen miktardan şimdilik 10.000,00 TL’nin ticari faiziyle birlikte davalı şirketin malvarlığından ödenmesine, müvekkilinin davalı şirkete ortak olarak girdiği tarihten itibaren kâr payı almamış olması sebebiyle, davalı şirket ticari defterleri üzerinde yaptırılarak bilirkişi incelemesi ile tespit edilecek olan kâr payından şimdilik 10.000,00 TL’nin ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya dair haklarının saklı tutulmasına, davalı şirketin borçlandırılması ve şirket malvarlığınnı azaltılması kuvvetle muhtemel bulunduğundan müvekkilinin alacaklarının güvence altına alınması zımnında, davalı şirketin borçlandırıcı işlemler yapmasının engellenmesine ve taşınmaz malları ile bankalardaki mevcut hesapları üzerine teminatsız olarak ihtayati tedbir konulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; davacı tarafın iddiasının mesnetten yoksun ve yersiz olduğunu, davacı tarafın iddialarının çelişkili ve asılsız olduğundan davanın reddini talep ettiklerini, davacı taraf davasının şirket ortaklığından çıkma davası olarak açtığını, ancak talep kısmında ortaklıktan çıkma ile birlikte hisse bedeli ve kâr payı alacağı taleplerinde bulunduğunu, anılan taleplerin davalı tarafça farklı davaların konusu olduğunu, talep edilmesinin mümkün olmadığını, davacı tarafın şirkete ortak olmak sürecini belirtirken davalı şirkete sermaye veya pay koyarak ortak olduğunu beyan ettiğini, davalı şirket ile hiçbir ticari faaliyette bulunmadığını, toplantılara katılmadığını ifade ettiğini, ancak ortaklıktan çıkarken sermaye koymadığını, ticari faaliyet yürütmediği şirketten kâr payı talep ettiğini, davacı tarafın beyanları ile taleplerinin çelişk alacak- olarak verecek durumu mevcut olduğunu, davacı tarafın şirketin diğer ortağı …’na borçlarının bulunduğunu, bu sebeple davacı aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas, .. Esas, … Esas, … Esas sayılı dosyaları ile takip başlatıldığını, bu süreç zarfında davacının İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında itiraz ettiğini, davacı aleyhinde İstanbul 18. Asliye Ticaret mahkemesinin 2015/1178 Esas sayılı dosyası ile menfi tespit davası açtığını, borçlunun 2015/6501 Esas sayılı dosyaya yaptığı itirazla ilgili olarak taraflarınca İstanbul 19. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2017/52 Esas sayılı dosyası ile itirazın iptali davası açıldığını belirterek; yukarıda açıklanan nedenlerle, ortaklıktan çıkmayı gerektirecek haklı sebepler bulunmaması sebebiyle davanın reddine, ortaklıktan çıkma kararı verilmesi halinde davacı tarafın ortak olma sürecinde sermaye koymamış olması ve devir aldığı hisselere hiçbir bedel ödememiş olması sebebiyle hisse bedeli talebinin reddine, şirketin reel bir kârı ve genel kurulun kâr payı dağıtım kararı bulunmaması nedeniyle kâr payı alacağı talebinin reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Dosya incelendiğinde, taraflar arasında birçok ihtilaf oluştuğu tarafların birbirlerine karşı davalar açtıkları tarafların ayrıca birbirlerini suçladıkları ve bu nedenle de aralarında husumet oluştuğu anlaşıldığından, TTK.636/3.madde hükmü gereğince davacının davalı şirketten haklı nedenle çıkma şartlarının oluştuğu kanaatine varılmıştır. Bilirkişi raporu ile, davalı şirketin, 31.12.2017 tarihli bilançosunda, şirketin mevcut ve alacakları toplamının 422.697,59-TL olduğu, kısa ve uzun vadeli bilançoları toplamının 585.512,90-TL. olduğu, şirketin kayıtlı değerlerine göre öz varlığının (-) 162.815,31-TL. olduğu, şirketin kayıtlı değerlere göre özvarlığını uyarınca şirketin mevcutlarının borçlarını karşılamaya yetmediği ve şirketin borca batık olduğu, davalı şirketin kâr payı dağıtım kararı almadığı ve bu yönde de herhangi bir önerinin bulunmadığı, davacının, davalı şirketteki %5 oranındaki hissesinin 31.12.2017 tarihi itibariyle herhangi bir değeri kalmadığı şirketin zarar ettiği tespit edilmiştir.Mahkememizce toplanan tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde; Ticaret Sicil Kayıtları, İstanbul 18.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/1178 E., İstanbul 19.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2017/52 E.,İstanbul 1.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2017/52 E. ,İstanbul CBS.2015/53729 soruşturma nolu dosyası, İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … E.-… E.-… E. sayılı dosyaları, ticari defterler, tüm dosya kapsamına göre alınan bilirkişi raporu hüküm kurmaya yeterli ve denetime elverişli olduğundan, mahkememizde de, TTK.636/3.madde hükmü gereğince davacının davalı şirketten haklı nedenle çıkma şartlarının oluştuğu, şirketin kayıtlı değerlere göre özvarlığı uyarınca şirketin mevcutlarının borçlarını karşılamaya yetmediği ve şirketin borca batık olduğu, davalı şirketin kâr payı dağıtım kararı almadığı, davacının, davalı şirketteki %5 oranındaki hissesinin 31.12.2017 tarihi itibariyle herhangi bir değerinin kalmadığı ve şirketin zarar etmesi nedeniyle davacıya ayrılma ve kâr payı verilemeyeceği kanaati oluştuğundan, davacının davasının kısmen kabulü ile, davalı şirket ortaklığından çıkmasına izin verilmesine, ayrılma ve kâr payı isteminin reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.” gerekçesiyle, davacı ortağın davalı … Limited Şirketi ortaklığından çıkmasına izin verilmesine, davacı ortağın ayrılma payı ve kâr payı alacağı taleplerinin reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Önceki beyanlarını tekrarlamış ve mahkeme kararının yargılama gideri ve vekalet ücretine ilişkin hüküm fıkralarının kaldırılarak davacının yargılama gideri ve vekalet ücreti talebinin reddine karar verilmesini istediklerini, yargılama giderleri hakıknda karar verilirken tarafların kusur durumları ve davaya sebebiyet verme durumlarının gözetilmesi gerektiğini, davacının kendisine ait şirket hissesinin şirketin diğer ortağı tarafından zorla kendisine verildiğini iddia ettiğini ve ortaklıktan çıkmak istediğini beyan ettiğini, bunu diğer ortağa ileterek ortaklıktan çıkma hakkının her zaman olacağını, davacının ortaklıktan çıkmak istediğini davalı tüzel kişiliğe ve şirketin diğer ortağına hiç bildirmeden bu konuda davalıyı temerrüde düşürmeden doğrudan dava yoluna gittiğini, davacının ortaklıktan çıkmak için davalıya müracaatı olmadığını, bu nedenle ilk derece mahkemesinin yargılama giderleri ve vekalet ücretiyle ilgili bölümün usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın yargılama giderleri yönünden düzeltilmesine, yargılama giderlerinin davacıya tahmiline karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, TTK’nın 638. maddesi gereğince limited şirket ortaklığından çıkma ve ayrılma payı ile kâr payı alacaklarının tahsili taleplerine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Taraflar arasında davacının davalı şirketin ortaklarından olduğu, şirket yetkilisinin dava dışı … ve … olduğu, davacı ve dava dışı şirket ortağı … arasında uyuşmazlıkların mevcut olduğu hususunda herhangi bir ihtilaf yoktur. İstinaf incelemesi bakımından uyuşmazlık, işbu davada davanın kısmen kabulü kararı sonrasında, yargılama giderlerine dair verilen hükmün usul ve yasaya uygun bulunup bulunmadığına ilişkindir. HMK’ nın Yargılama giderlerinden sorumluluk başlığını taşıyan 326. maddesi gereğince-” (1) Kanunda yazılı hâller dışında, yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verilir. (2) Davada iki taraftan her biri kısmen haklı çıkarsa, mahkeme, yargılama giderlerini tarafların haklılık oranına göre paylaştırır. (3) Aleyhine hüküm verilenler birden fazla ise mahkeme yargılama giderlerini, bunlar arasında paylaştırabileceği gibi, müteselsilen sorumlu tutulmalarına da karar verebilir”. Kural olarak yargılama giderlerinin aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verilir. (HMKm.326/1). Yargılama harç ve giderlerinin davada haksız çıkmış olan tarafa yükletilmesine ilişkin ana kuralın bazı istisnaları vardır. Bunlar, davadan feragat, davayı kabuldür. Fakat davada haklı çıkan taraf, gereksiz yere davanın uzamasına veya gider yapılmasına sebebiyet vermiş ve böylece dürüstlük kuralına aykırı davranmış ise davada lehine karar verilmiş olsa bile karar ve ilam harcı dışında kalan yargılama giderlerinin tamamının veya bir kısmını ödemeye mahkum edilir. (m.327/1, Yargıtay 11.HD’nin 12.06.2017 tarihli, 2113/3589 karar sayılı ilamı). Ayrıca bir kişinin davada sıfatı olmadığı halde davacıyı davalı sıfatı kendisine aitmiş gibi yanıltıp kendisine karşı dava açılmasına sebebiyet verirse davanın sıfat yokluğu nedeniyle reddi halinde davalı yararına yargılama giderlerine hükmedilemez. Ortaklığın giderilmesi davaları ise iki taraflı davalardandır. Davacı ve davalı aynı hakka haizdir. Bu davalarda kazanan ve kaybeden taraf yoktur. Bu itibarla yargılama giderleri payları oranında taraflara yükletilir. Somut dava, yasal düzenlemeler ve yukarıdaki hukuki açıklamalar doğrultusunda değerlendirildiğinde; davacı tarafça dürüstlük kuralına aykırı davranıldığına yönelik herhangi bir delil veya dosya içerisinde belge yoktur. Davalı tarafça her ne kadar davadan önce şirket ortaklığından çıkma talebinin şirkete ulaştırılmadığı, ulaştırılması halinde davacının ortaklıktan çıkarılabileceği belirtilmiş ise de dosya içerisindeki örnek belgelerden ve bilgilerden dava dışı şirket ortağı ile davacı arasında birden fazla uyuşmazlığın mevcut olduğu, bu durumda davacının davadan önce davalı şirkete ihtarda bulunmamasının dürüstlük kuralına aykırı bir davranış olarak değerlendirilemeyeceği sonucuna varılmıştır. Diğer taraftan, yukarıda yer verildiği üzere davalı tarafın yargılama giderlerinden sorumlu tutulmaması için feragat ve kabul halinde yargılama giderlerini düzenleyen 313/2. fıkrada belirtildiği üzere davanın açılmasına davalının kendi hal ve davranışlarıyla sebebiyet vermemiş ve yargılamanın ilk duruşmasında da davacının talep sonucunu kabul etmiş olması gerekir iken davalı tarafça davanın kabulüne yönelik herhangi bir beyanı söz konusu değildir. Açıklanan nedenlerle ve yasal düzenlemeler kapsamında mahkeme tarafından davanın kısmen kabulü neticesinde HMK’nın 326. maddesi de gözetilerek, davdaki haklılık oranlarına uygun şekilde yargılama giderlerinin davalıya yüklenmesinde bir isabetsizlik görülmediğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 maddesi gereğince reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı vekili tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 36,30 TL istinaf karar harcının davalıdan tahsiline Hazineye gelir kaydına, 3-Davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oy birliği ile ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, istinaf başvurusuna konu edilen yargılama giderinin değeri itibariyle, karar kesindir.