Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/2514 E. 2022/1259 K. 12.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2514
KARAR NO: 2022/1259
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/05/2019
NUMARASI: 2016/74 E. – 2019/421 K.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki alacak davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğüne … sicil numarası ile tescillli … Ticaret Anonim Şirketinin kurucu ortağı ve son olarak da 85.000,00 TL nominal değerli 85 adet payının sahibi bulunduğunu, ancak müvekkilinin geçerli bir hisse devir sözleşmesi bulunmadığını ve bedeli ödenmeksizin sahibi olduğu paylarının pay defterine davalı adına kaydedildiğini öğrendiğini, davalının 26/11/2013 tarihinden sonra şirketi, şirketin diğer ortağı … ile birlikte müştereken yönettiği, daha sonra onun hisselerini de devralmak suretiyle tek başına şirket temsil ve ilzam etmekte olduğunu, davalının en az …’e ödemiş olduğu devir bedelinin müvekkile de ödemesi gerektiğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 85 adet payın değerinin şemdilik 10.000,00 TL sinin ihtarname tebliğ tarihi olan 06/05/2015 tarihinden itibaren işletilecek ticari temerrüt fazili ile birliküe davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, savunmasında özetle; davacının HMK’nın 109/1 maddesi uyarınca dava konusu alacağının şimdilik sadece bir kısmını dava ediyorsa kısmi dava açması gerektiğini, davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasında hiçbir hukuki menfaat ve usule uyarlık bulunmadığını bu nedenle davanın menfaat yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiğini, …, halıcılık sektöründe hiçbir bilgi ve tecrübe sahibi olmayan davacı ile müvekkilinden edindiği bilgiye göre davacıyla arasındaki hususi ilişki sebebiyle kağıt üzerinde görüşünüşte ortak olarak yer alan dava dışı … arasında kurulduğunu, dava konusu hisse devrinin başından beri geçersiz olduğundan hebardar olan davacının söz konusu hisse devrinin geçersiz olmasından istifa ettiğini, müvekkilinden haksız menfaat elde etmek amacıyla müvekkiline 27/03/2015 tarihli … yevmiye numaralı ihtarnameyi gönderdiğini ve sonrasında iş bu beyana davayı ikame ettiğini, davacı ile müvekkili arasında geçerli herhangi bir hisse devir sözleşmesi akdedilmediği gibi dava konusu hisse devrine ilişkin yönetim kurulu onayı da bulunmadığını, bu durumda geçerli bir hisse devir işlemi de gerçekleşmediğini, müvekkilinin hisse devir bedeli ödemek yükümlülüğü altında bulunmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Uyuşmazlık konusu 14/10/2014 tarihli hisse devir sözleşmesinin tetkikinde ise davalının, dava dışı … Ticaret A.Ş ‘nde mevcut 85 paya karşılık 85.000 TL ‘lik hissesinin tamamının 85.000 TL bedelle davacıya devredildiğinin kararlaştırıldığı görülmüştür.Anılan hisse devir sözleşmesi, yazılı yapılmış olması itibariyle şekil şartına uygundur.Ne var ki dava dışı şirket karar defterinin tetkikinden, anılan pay devirleri yönünden alınmış bir yönetim kurulu onay kararı bulunmadığı tespit edilmiş olmakla, hisse devirlerinin dava dışı şirket esas sözleşmesine uygun olmadığı, devir prosedürünün tamamlanmadığı anlaşılmıştır.Bu kapsamda davalı …’ın, pay defterindeki kaydın aksine, dava dışı …’dan 25/11/2013 tarihinde 85.000 TL bedelli hisseyi iktisap etmediği gibi dava dışı …’in de yine 25/11/2013 ‘te …’dan 60.000 TL bedelli hisseyi iktisap etmediği anlaşılmıştır.Netice itibariyle dava dışı …’in 14/10/2014 tarihli hisse devir sözleşmesinin yapıldığı tarihte mevcut hissesi, kuruluştaki 25.000 TL bedelli hisse kadardır, davalı …’ın ise dava dışı şirkette usulen iktisap ettiği hissesi bulunmamaktadır. Yukarıda açıklanan gerekçeler ışığında davalı …’a geçerli bir şekilde yapılan hisse devri sözleşmesi dahi bulunmazken davacının davasının ispatlanamaması sebebiyle reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.” gerekçesiyle, ispatlanmayan davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Önceki beyanlarını tekrarlamış ve ilk derece mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, mahkemenin hisse devrinin geçersiz olduğuna dair tespiti doğru olmakla birlikte hisse bedelinin talep edilemeyeceğine yönelik ret kararının haksız ve dayanaksız olduğunu, davalının 26 Kasım 2013 tarihinden sonra şirketi, şirketin diğer ortağı … ile birlikte müştereken yönettiğini, daha sonra 14/10/2014 tarihinde onun hisselerini de devralmak suretiyle tek başına şirketi temsil ve ilzam ettiğini, müvekkilin haklarına halel getiren haksız ve dayanaksız bu durumu düzeltmenin yolunun ise davalının en az …’e ödemiş olduğu devir bedelini müvekkile de ödemesi olduğunu, dava dilekçesinde hisse bedelinin talep edilmesinden kastın müvekkilinin mal varlığındaki azalmanın, davalının mal varlığındaki artış oranında tazmini gayesi olduğunu, mahkemenin, vakıalar ışığında bu talebi yerinde görmesine rağmen hukuki nitelendirmede hata yapmak suretiyle geçerli bir devir olmadığından bahisle davanın reddine karar verdiğini, olayın özelliğine bakıldığında, davalının halen dahi şirket hisselerinin tamamına sahip, şirketi tek başına temsil ve ilzam eden kişi olduğunu, kendisine bu şekilde davranamayacağına yönelik herhangi bir müdahalede bulunulmadığı dikkate alındığında, davalının üzerine düşenin de hisse bedelini ödemek olduğunu, aksi durumda, zamanı geri çevirmek mümkün olmadığına göre 04.10.2014 tarihinde %50 hisseye 235.000-ABD doları ödeyen ve şirketin değerinin en az 470.000- ABD doları olduğunu kabul eden ve yıllardır nizasız ve ihtilafsız olarak şirketi yöneten davalının kötü yönetiminden arta kalanla yetinmek gibi hakkaniyete aykırı bir durumla karşılaşılacağını, müvekkiline hisse bedelini ödediğine dair delil sunmak, bu konuda iddiada dahi bulunmayan, şirket hisselerini kendi uhdesindeki şirket pay defterine dayanarak sahip olduğunu ve yıllarca şirketi yönetmiş olan davalının hisse devir bedeli ödemek yükümlülüğü altında bulunmadığı savunmasına itibar edilmesi mümkün olmadığını, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasını davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, anonim şirket hisse devir bedelinin tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Taraflar arasında ticari ilişkinin olduğu konusunda herhangi bir uyuşmazlık yoktur.Uyuşmazlık, davacının iddia etmiş olduğu şekilde davalı tarafa hisse devrinin gerçekleştirip gerçekleştirmediği ve hisse bedel alacağına hak kazanıp kazanmadığı ile mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olup olmadığına ilişkindir.Dosya kapsamından, davacı tarafça davalı tarafa Bakırköy … Noterliği aracılığıyla 27.03.2015 tarihli ihtarnameyi düzenlediği, ihtarname içerisinde … Ticaret AŞ’nin kurucu ortağı ve son olarak da 85.000,00 TL nominal değerli 85 adet payın sahibi bulunduğunu, ancak herhangi bir geçerli hisse devir sözleşmesi bulunmaksızın ve bedeli ödenmeksizin paylarının pay defterine muhatabın adına kaydedildiğini öğrendiklerini, sürekli yurt dışında bulunması nedeniyle geç ıttıla ettiğini, bu durumun haksız ve dayanaksız bulunduğunu, 26 Kasım 2013 tarihinden sonra şirketin diğer ortak … tarafından müştereken yönetildiğini, daha sonra onun hisselerinin de alınmak suretiyle tek başına şirketin temsil edildiğini, haksız ve dayanıksız bulunan bu durumun düzeltilmesi için …’e ödenen devir bedelinin ödenmesi gerektiğini, sonuç olarak 85.000,00 TL’den aşağı olmamak üzere 85 adet pay için …’e ödenen devir bedelinin ödenerek hisse devir sözleşmesi yapılması, aksi halde yasal yollara başvurulacağının belirtildiği ve işbu davanın açılmış olduğu, dava dışı şirkete ait 02.02.2016 tarihli Ticaret Sicil Müdürlüğü cevabı yazısında şirketin ana sözleşmesinin tescil tarihinin 15.03.2013 olduğu, yönetim kurulu üyelerinin … olup yönetim kurulu başkanı olduğu ve şirketin münferiden temsile yetkili olduğu, şirketin son tescilinin 25.05.2015 tarihinde yaptırılmış olduğu, şirkete ait ticaret sicil kayıt örneklerinden şirketin 30.12.2013 tarihinde tescil ve ilan edildiği, 25.11.2013 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında gündemin 3. maddesi gereğince şirket yönetim kurulu üyeliklerine üç yıl görev yapmak üzere … ve …’in seçilmelerine oy birliği ile karar verildiği, 15.10.2014 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında yönetim kurulu başkanlığına …, yönetim kurulu başkan yardımcılığına …’ın seçilmelerine karar verildiği, 14.10.2014 tarihli adi yazılı anonim şirket hisse devri sözleşmesi ile … tarafından …’a dava dışı şirketin nama yazılı mevcut 85 paya karşılık 85.000,00 TL’lik sermaye hak ve hissesinin tamamını …’a devrettiğine dair sözleşmenin düzenlenmiş olduğu, şirket ortaklar pay defterinden hisse adedi 85, beher hisse değeri 1000, tutarı 85.000,00 TL olarak gösterilen ortaklığa üyeliğe giriş tarihi 25.11.2013 olarak belirtilen … adının yer aldığı, ortaklar pay defterinin de ayrıca 15.03.2013 tarihli olarak … adının yer aldığı, …’nın 25.11.2013 tarihinde hisse devri tarihi alanında yer verildiği, hisse adedinin 25, beher hisse bedelinin 1000, tutarının 25.000,00 TL, ayrıca hisse adedinin 120, tutarının 120.000,00 TL sermaye artışı olduğu hususuna yer verildiği ve parantez içinde 60 hisse olarak yazılı olduğu, 15.03.2013 tarihli ortaklar pay defterinde … adı önünde 60 hisse bedeli 60.000,00 TL, 25.11.2013 tarihinin …’ın adının yer aldığı bölümünde ise 85 hisse, tutarının 85.000,00, 14.10.2014 tarihinin yer aldığı ve devir ifadesine yer verildiği, dava dışı … aleyhinde davalı … tarafından İstanbul Anadolu 6.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/873 Esas sayılı dosyasında anonim şirket pay defterinin geçersizliği ve yapılan ödemenin istirdatı olarak dava açıldığı, söz konusu dosyada alınan bilirkişi heyet raporunda dava dışı şirketin 21.03.2013 tarihinde ilan edilen kuruluş esas sözleşmesi 1 ve 6.maddelerinde belirtildiği üzere …’in şirketin iki kurucusundan biri olduğu, 50.000,00 TL’lik kuruluş sermayesini temsil eden her biri 1.000,00 TL nominal değerli 50 adet paydan 25’inin sahibi olduğu, 17.09.2013 tarihli sermaye artırım kararından anlaşıldığı üzere …’in esas sermayenin 170.000,00 TL’ye artırımına katkıda bulunmadığı, şirket pay defterine bakılırsa diğer ortak olan dava dışı …’un 25.11.2013’te her biri 1.000 TL nominal değerli 60 adet hissesini …’e devrettiği, 14.10.2014 tarihli anonim şirket hisse devir sözleşmesine konu 85 adet paydan 25’inin şirketin kuruluşundan bu yana …’e ait olduğu, 25 adet pay üzerinden tasarruf yetkisi olduğunun açık olduğunu, pay defterinde dava dışı …’undan devralınmış gözüken 60 adet payın …’e ait olup olmadığına ilişkin olduğu, A.Ş’nin ilan edilen esas sözleşmesinin hisselerin devri başlıklık 15.maddesine göre nama yazılı hisselerin her türlü devrinin yönetim kurulunun onayına tabi olduğunu, pay defterine kaydedilmesi gerektiği, TTK’nın ilgili madde ve hükümleri saklı kalmak şartıyla yönetim kurulu ana sözleşme hükümlerine veya kanuna aykırı hisse devirlerini kayıttan intina edebileceği, ön alım hakkının birlikte satma hakkının hisse maliki hissedarlar, hisselerin herhangi bir şekilde satışa arz olunması halinde öncelikli alım ve birlikte satma hakkına haizdirler düzenlemesinin yer aldığını, esas sözleşmenin 15.maddesi ve dava dışı A.Ş’nin nama yazılı paylarının devrinin şirketin onayına tabi tutulduğu, bu onayı verip vermeme noktasında yönetim kurulunun yetkili kılındığı ve yönetim kurulunun onay vermediği devirleri pay defterine kayıttan intina edebileceğini ortaya koyduğu, TTK madde 375/1-f uyarınca pay defterinin tutulmasının yönetim kurulunun devredilemez ve vazgeçilemez görevlerinden olduğu, TTK madde 499-2 uyarınca payın usulüne uygun olarak devredildiğinin ispat edilmediği sürece devralanın pay defterine yazılamayacağı, dolayısıyla esas sözleşmenin 15.maddesi olmasa dahi yönetim kurulu kararı alınmadan pay defteri üzerinde değişiklik yapılmasının mümkün olmadığını, dava dışı …’un 60 adet nama yazılı payının …’e devrinin onaylandığına ve bu devrin pay defterine işlenmesine dair bir yönetim kurulu kararının mevcut olmadığı, şirketin yönetim kurulu karar defterinde böyle bir kararın olmadığı, bu devrin pay defterine işlenmesi halinde yönetim kurulu kararına dayanmayan kayıt işleminin usulsüz olduğu, TTK madde 499. Gerekçesinde ifade edildiği üzere pay defterine yapılan kayıtların kurucu olmayıp açıklayıcı nitelikte olduğu ve aksinin ispatlanabileceği , anonim şirketlerden pay senedine bağlanmamış hisselerin devrinin alacağın devri hükümlerine tabi olduğu ve alacağın devrinin geçerliliğinin de yazılı şekilde yapılmış olmasına bağlı bulunduğu, …’un 60 adet nama yazılı payının 25.11.2013’te …’e devredildiğine dair yazılı bir devir senedinin olması gerektiği, dosyaya böyle bir delil sunulmadığı, BK 27/2.maddesi gereğince sözleşmenin içerdiği hükümlerin bir kısmının hükümsüz olmasının diğerlerinin geçerliliğini etkilemeyeceğini ancak bu hükümler olmaksızın sözleşmenin yapılmayacağı açıkça anlaşılıyorsa sözleşmenin tamamının kesin olarak hükümsüz olacağına dair düzenlemesi gereğince davacının 25.11.2013 tarihinde … tarafından kendisine ve …’e yapılmış gibi gözüken pay devirlerinin geçersizliğini bilseydi 14.10.21014 tarihli A.Ş hisse devir sözleşmesini hiç imzalamayacak olduğunu ileri sürerek sözleşmenin geçersiz sayıldığını iddia ettiğini, sonuç olarak davalı …’in A.Ş’deki 85 adet nama yazılı payının …’a devrini konu edinen 14.10.2014 tarihli anonim şirket hisse devir sözleşmesinin şekil yönünden geçerli bulunduğu fakat dava dışı …’un davalı …’e 25.11.2013 tarihinde yapmış gözüktüğü 60 adet nama yazılı pay devrinin geçerli bir şekilde gerçekleşmediği, …’in bu 60 adet pay üzerinde geçerli bir tasarruf yetkisinin bulunmadığının belirtildiği, mahkemece İstanbul Anadolu 6.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/873 Esas 2019/321 Karar sayılı dosyasının içinde bulunan bilirkişi raporunun usul ekonomisi ilkesi gereğince dosya içerisine alınması yeterli görülerek rapor içeriği ve dosya kapsamına göre yukarıda belirtilen gerekçelere istinaden davanın ispatlanamadığı gerekçesiyle reddine karar verildiği anlaşılmıştır. Anonim Şirketlerde pay senetleri hamiline veya nama yazılı olabilir. Hamiline yazılı pay senetlerinin devri şirket ve üçüncü kişiler arasında zilyetliğin geçirilmesi ile hüküm ifade eder. Nama yazılı paylar ise ilke olarak herhangi bir sınırlandırmaya bağlı olmaksızın alacağın temliki hükümlerine göre devredilebilir. Devir, ancak kanunla veya esas sözleşme ile sınırlandırılabilir. Bu kapsamda, bedeli tamamen ödenmemiş nama yazılı paylar yine ilke olarak ancak şirketin onayıyla devredilebilir. Yine esas sözleşme ile TTK’nın 492 ila 498 maddelerinde gösterildiği üzere, nama yazılı payların devri sınırlandırılabilir. Bu sınırlamaların neye ilişkin olabileceği aynı Kanun’un 493 ve 495. maddelerde gösterilmiş olup, 493/7. maddesine göre esas sözleşme devredilebilirlik şartlarını hafifletebilir ise de ağırlaştıramaz. 6103 sayılı TTK’nın Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanunu’nun 28/7. maddesine göre, esas sözleşmelerinde nama yazılı payların devrine ilişkin bu tür sınırlandırmalar bulunan şirketler Kanun’un yürürlülüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde esas sözleşmelerini TTK’nın 492 ila 498. maddelerine uyarlamak zorundadır. Aksi takdirde bu sürenin dolması ile tüm sınırlandırmalar geçersiz hale gelir. Somut olayda, dosya kapsamından ve bilirkişi rapor içeriğinden, dava dışı anonim şirketin 15.03.2013 tarihinde tescil edildiği, 50 adet paya bürünmüş olduğu, 50.000,00 TL sermaye ile kurulduğu, bu sermayenin 25 paya karşılık 25.000,00 TL’sinin kuruculardan …, 25 paya karşılık 25.000 TL’sinin diğer kurucu … tarafından taahhüt edildiği, ilk yönetim kurulu üyelerinin … ve … olduğu, 09.09.2013 tarihli olağanüstü genel kurul toplantı tutanağından sermayenin 170.000,00 TL olarak arttırıldığı, 25 paya karşılık 25.000,00 TL’sinin … ve 145 paya karşılık 145.000,00 TL’sinin …’a ait olduğunun görüldüğü, 25.11.2013 tarihli olağanüstü genel kurul toplantı tutanağı ile 26.11.2013 tarihli yönetim kurulu kararı incelendiğinde … ve …’ten oluşan yeni bir yönetim kurulu seçildiği, 15.10.2014 tarihli yönetim kurulu kararı ile … ve …’dan oluşan iki kişilik yeni bir yönetim kurulu seçildiği, 27.02.2015 tarihli yönetim kurulu kararı incelendiğinde …’ın yönetim kurulu üyeliğinden istifası kabul edilerek …’ın yönetim kurulu başkanı sıfatıyla münferiden şirketi temsil ve izam etmesine karar verildiği anlaşıldığından ve söz konusu bilirkişi raporunun davalı ve dava dışı şirket ortağı arasında görülen dava ile ilgili olduğundan, davacı şirket ortağının kurucu üye olarak üyeliğinin ve dava konusu iddialarının tespiti amacıyla, dava dışı şirkete ait kayıt ve belgeler ile tüm dosya üzerinde şirketin kuruluş tarihinden itibaren gerçekleştirilen genel kurul kararları da dikkate alınmak suretiyle bilirkişi incelemesi yaptırılarak, bilirkişilerden şirket ortaklığı için senet çıkarılıp çıkarılmadığı, davacı şirket ortağının kurucu ortak sıfatıyla mevcut olan paylarının ne olduğu, buna göre davacı ile davalı arasında geçerli bir devir sözleşmesinin olup olmadığı hususunda ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınarak uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekir iken bir başka dosyada alınan bilirkişi raporunun hükme esas alınarak karar verilmiş olması isabetli olmamıştır.Açıklanan nedenlerle, HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, davacının esasa dair istinaf nedenleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemeseine gönderilmesine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacı vekili tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, talep halinde, ilk derece mahkemesince iadesine,4-Davacı vekili tarafınadan yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair;HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 12.10.2022
KANUN YOLU:HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.