Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/2496 E. 2022/76 K. 03.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2496
KARAR NO: 2022/76
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/09/2019
NUMARASI: 2017/453 E. – 2019/966 K.
DAVANIN KONUSU:Alacak (Bankacılık İşleminden Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki alacak davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabul- kısmen reddine dair verilen hükme karşı, davacı vekili ve davalı vekili tarafından ayrı ayrı istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı bankanın Yeşilyurt Şubesi’nde bulunan hesabına yapılan ihracat karşılığında 15.09.2014 tarihinde 203.500,00 Euro yatırıldığını, şirketin tek yetkilisi …’ın hesaptan sorumlu banka görevlilerine, paranın hesaba yatacağını bildirerek, şehir dışında olması nedeniyle paranın bir hafta sonra çekilebileceğinin bildirildiğini, şirket yetkilisi tarafından verilen geçerli bir talimat olmaksızın, 16.09.2014 tarihinde 201.000,00 Euro’nun müvekkili ile ticari yada hukuki bir bağlantısı olmayan … Ltd. Şti.’nin hesabına havale edildiğini, hesaptan yapılan usulsüz havaleye ilişkin bilgi verilmemesi üzerine keşide edilen Bakırköy … Noterliğinin 17.10.2014 tarihli ihtarıyla hesapta yapılan işlemlere ilişkin bilgi talep edildiğini, davalının ihtara cevap vermemesi üzerine banka hesap ekstrelerinin yazılı olarak talep edildiğini, hesaptan talimat olmaksızın usulsüz şekilde havale edilen bedelin ödenmesi için keşide edilen Bakırköy …Noterliğinin 18.11.2014 tarihli ihtarına cevap verilmediği gibi usulsüz havalenin de hesaba iade edilmediğini, davalı banka tarafından gerçekleştirilen havale işlemi için … Ltd.Şti.’nin imza yetkilileri tarafından müvekkilinin antetli kağıdına benzer kağıt, kaşe ve müvekkili şirket yetkilisi …’a ait imza kullanılmak suretiyle havale yapılması için sahte talimat düzenlendiğini, sahte talimatta kullanılan antetli kağıdın müvekkilinin antetli kağıdıyla benzer olmasına rağmen, adres ve logo kısmının farklı olduğunu, davalı bankanın yaptığı yetkisiz ve usulsüz işlem dolayısıyla Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının 2016/31660 soruşturma dosyasında suç duyurusunda bulunulduğunu, bankaca hesap sahibinin veya yetkili temsilcisinin talimatı olmaksızın hesaptan havale yapılmasının bankanın sorumluluğunu gerektirdiğini ileri sürerek, şimdilik 201.000,00 Euro (782.673,90 TL) alacağın, usulsüz işlem tarihi olan 16.04.2014 tarihinden itibaren işleyecek ticari faiz ile birlikte, davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; davacının müvekkili bankanın Yeşilyurt Şubesi müşterilerinden olduğunu, davacının iddiaları karşısında müvekkilinin İş Kontrol Daire Başkanlığı’nca 09.01.2015 tarihli inceleme raporu düzenlendiğini, davacının … nolu Euro hesabından 16.09.2014 tarihinde gerçekleştirilen 201.000,00 Euro tutarlı havale işleminin, 11.04.2012-25.05.2012 tarihleri arasında davacı şirketin %50 ortağı ve yetkilisi olan … tarafından aynı gün şubeye getirilen ve kamera kayıtlarına göre müvekkili bankanın Kobi MİY sorumlusu …’a elden teslim edilen yazılı havale talimatına istinaden gerçekleştirildiğini, ilgili talimatın davacı … Ltd.Şti’nin antetli kağıdı üzerine, firma kaşesi ve yetkilisi …’ın imzasıyla düzenlendiğini, talimat üzerinde yer alan imzanın, şirket yetkilisi …’ın imza sirkülerinde, BHS’de ve Banka sisteminde yer alan imzaları ile gözle görülür bir şekilde benzediğinin tespit edildiğini, banka görevlilerince şirketin antetlik kağıdı üzerine yazılı havale talimatının şirket yetkilisinin diğer imzaları ile karşılaştırılarak işlemin yapıldığını, davaya konu havale işleminde alıcı …’nın unvanı ile …’e ait unvanda benzerlik bulunduğunu, her iki şirketinde müvekkili Banka ile aynı yılın aynı ayında çalışmaya başladığını, davaya konu havale talimatının şubeye getiren …’nın davacı …’nm eski ortağı ve yetkilisi olduğunu, anılan kişinin …’in ortağı …’nın da kardeşi ve davacı şirket yetkilisi …’ın kuzeni olduğunu, davacı ile … arasında çok açık bir bağ varken müvekkilinin yapılan işlemlerden sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Somut olayda, davalı bankanın Yeşilyurt/İstanbul şubesi nezdinde bulunan davacı … Ltd.Şti’ye ait hesaba 12/09/2014 tarihinde gelen 203.500 Euro’dan 201.000 Euro, 16/09/2014 tarihinde … tarafından ibraz edilen … imzalı talimat ile … San.Ltd Şti’ye ait hesaba aktarılmıştır. Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2016/31660 soruşturma sayılı dosyası üzerinden alınan bilirkişi raporu ile talimat altındaki imzanın davacı şirketin 28/01/2013 tarihinden beri tek yetkilisi …’ın eli ürünü olmadığı sabittir. Davacı şirket 11/01/2011 tarihinde kurulmuş olup, bir dönem şirketin % 50 ortağı ve müdürü …’dır. Paranın havale edildiği … Ltd.Şirketinin % 50 ortağı … ve … kardeş olduğu, davacı şirket yetkilisi … ile de kuzen oldukları anlaşılmaktadır. Davacı şirket yetkilisi ile parayı çeken şahısların akrabalık ilişkisi elbette ki davacının kusurlu kabul edilmesi için yeterli değildir. Bununla birlikte uyuşmazlığın çözümü için son derece önemli olan, davacı şirket ile ihbar olunan şirket arasında ticari ilişki bulunup bulunmadığı noktasında değerlendirme yapılmasını sağlayacak ticari defter ve belgeler gerek davacı tarafça gerekse de ihbar olunan şirket tarafından ibraz edilmemiş, bilirkişi incelemesi bakımından banka hesaplarıyla yetinilmiştir. Havale talimatı, 09/01/2015 tarih ve … sayılı rapora göre … tarafından bankaya ibraz edilmiş ve paranın havale edilmesi işleminde de … ve … birlikte hareket etmiştir. Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde, davacının illiyet bağını kesecek nitelikte ağır kusuru tespit edilememekle birlikte davacının da zarara yol açan eylemde % 50 kusurunun varlığının kabul edilmesinin gerektiği değerlendirilmekle…” gerekçesiyle; davanın kısmen kabul- kısmen reddine, 100.500,00 EURO’nun dava tarihi olan 12/05/2017 tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi gereğince değişen oranlardaki döviz faizi uygulanmak suretiyle davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, taraf vekillerince ayrı ayrı istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davacının işbu davaya konu ettiği 201.000 Euro havale işleminin davacının talimatına istinaden yapılması karşısında müvekkiline kusur isnadının haksız olduğunu, havale talimatının 11.04.2012-25.05.2012 tarihleri arasında davacı şirketin %50 ortağı ve yetkilisi olan … ve … tarafından aynı birlikte şubeye getirilerek müvekkili Bankanın Kobi MİY sorumlusu …’a elden teslim edildiğini, havale talimatının bizzat şirket ortakları tarafından verildiğini, bilirkişi raporunda da, davacı şirket ile ihbar olunan (eft alıcısı) şirket arasında hukuki ve fiili bağ olması halinde, bankanın işlemi gerçekleştirmesinde kusurlu olmayacağının ifade edildiğini, kaldı ki davacı şirket ve ihbar olunan (eft alıcısı) şirketin, defter ve belgelerini sunmadıkları gibi, birbirleri arasındaki para akışının görülmemesi için banka hesap hareketlerini de sunmadıklarını, davacı ile havale alıcısının unvanlarının dahi neredeyse aynı olduğunu ve aralarında fiili ve hukuki irtibat bulunması nedeniyle müvekkiline kusur izafe edilemeyeceğini; davacı şirket yetkilisi …’ın imza incelemesinin hukuk mahkemesince yapılmadan karar verildiğini, oysa havale talimatının anılan kişinin imzasıyla şirketin antetli kağıdına yazılı olarak bankaya ibraz edildiğini ve havale talimatındaki imzanın bankada bulunan imzalarla büyük ölçüde uyuştuğunu, buna rağmen mahkemece savcılık tarafından yapılan inceleme ile yetinilmesinin hatalı olduğunu, imzanın şirket yetkilisine ait olduğunu, savcılık tarafından yapılan imza incelemesi ile yetinildiğinin gerekçeli kararla öğrenildiğini, Savcılık tarafından imza incelemesi yapıldığının kendilerine tebliğ edilmediğini, Cumhuriyet Savcılığında yapılan imza incelemesinin hukuk mahkemesinde delil teşkil etmesinin mümkün olmadığını; 22.10.2018 tarihli bilirkişi raporunda da tespit edildiği üzere havale talimatını şubeye getiren …’nın davacı şirketin eski ortağı ve yetkilisi olduğunu anılan kişinin aynı zamanda havale alıcısı şirketin ortağı ve diğer ortağı olan …’nın kardeşi, davacı şirket yetkilisi …ın ise kuzeni (halasının oğlu) olduğunu, davacı ile havale alıcısı arasında ticari ilişki bulunması nedeniyle müvekkilinin kusurunun bulunmadığını; mahkemenin taleple bağlılık kuralını ihlal ettiğini, davacının 201.000,00 Euro karşılığı 782.673,90 TL talep etmesine rağmen, mahkemece Euro cinsi para üzerinden hüküm kurulmasının hatalı olduğunu, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; İlk derece mahkemesince müvekkili şirket veya yetkilisinin kusuruna yönelik herhangi bir tespit veya delil bulunmamasına rağmen yüzde elli oranında kusurlu kabul edilerek karar verilmesinin yasaya aykırı olduğunu, 2013 yılından bu yana şirketin tek yetkilisinin … olduğunu ve davacının illiyet bağını keser nitelikte ağır bir kusuru bulunmadığını, kusura ilişkin yeterli gerekçe oluşturulmaması nedeniyle müvekkilinin adil yargılama hakkının ihlal edildiğini; hukuki dinlenilme hakkı kapsamında tanık bildirilmesine ve şirketin temsili ile bankacılık işlemleri yapılmasına ilişkin işlemler konusunda tanık dinletme talebinin reddine karar verilmesinin yasaya aykırı olduğunu; cumhuriyet savcılığınca grafolji bilirkişisinden alınan raporda imzanın müvekkili şirket yetkilisine ait olmadığının belirlenmesi nedeniyle, müvekkilinin kusurunun bulunmadığı, bilirkişi kurulunca müvekkili ile havale alıcısı şirketin banka hesaplarının incelenmesi sonucu aralarında borç veya ticari ilişki bulunmadığının saptandığını, havaleyi yapan banka çalışanının havale için evrakı getiren …’nın davacı ve havale alıcısının ortağı olmamasına rağmen işlemi yaptığını kabul ettiğini, yetkili olmadığı anlaşılan kişi tarafından talep edilen havale işlemlerinin yapılmasının bankanın ağır kusuru olduğunu, …’nın havale tarihinden üç yıl önce şirket ortaklığı ve müdürlüğünden ayrıldığını ve anılan kişinin şirketle hiçbir bağının bulunmadığını, müvekkilinin hesaba yatırılan paranın bir hafta sonra kendisi tarafından çekileceğini bildirmesine rağmen bankanın telefonla onay almadan imza benzerliği gerekçesiyle havale yapmasının usulsüz olduğunu, havale alıcısı şirketin yetkilisi …’nın cumhuriyet savcılığında 05.05.2017 tarihinde verdiği ifade de işlemin davacı şirket yetkilisi … tarafından verilen yetki dahilinde gerçekleştiğini belirtmesine rağmen havale talimatındaki imzanın müvekkiline ait olmadığını ve beyanın kötü niyetli olduğunu, havale talimatını sunan kişinin kısa bir süre şirketin yetkilisi olması, işlem tarihinden üç yıl önce ayrıldığı dikkate alındığında yetkili olmadığının açık olduğunu, ıslak imzalı talimat üzerine telefonla imzanın şirket yetkilisine ait olup olmadığının teyiti gerektiğini, her iki şirket arasında unvan benzerliği dışında bir ilişki bulunmadığını, taraflar arasında hiçbir ticari faaliyet, borç-alacak ilişkisi bulunmadığını belirterek davanın kısmen reddine ilişkin kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle, davacının banka hesabında bulunan ve usulsüz şekilde dava dışı kişinin hesabına aktarıldığı iddia edilen paranın davalı bankadan tahsili istemiyle açılmış bir alacak davasıdır. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, taraf vekillerince yasal süresi içinde ayrı ayrı yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Somut olayda davacı şirketin davalı bankanın Yeşilyurt Şubesi’nde bulunan … nolu Euro hesabından 201.000 Euro’nun … Limited Şirketi’nin aynı bankada bulunan … nolu hesabına havale yapılması talep edilmiştir. 16.09.2014 tarihli yazılı havale talimatının altında şirket kaşesi üstüne şirket yetkilisinin imzası atıldığı anlaşılmıştır. Dosyadaki belgeler ve davalı vekilinin kabulüne göre, ıslak imzalı havale belgesi davacı şirketin 11.04.2012-25.05.2012 tarihleri arasında ortağı ve yetkilisi olan … tarafından getirildiği ve banka yetkilisi …’a elden teslim edildiği, anılan kişi tarafından evrakın paraf edilerek başka bir çalışanına verildiği ve havale işleminin gerçekleştirildiği anlaşılmıştır. Davacının iş bu davadaki alacak iddiası, havale işlemine esas alınan havale talimatındaki imzanın sahteliğine dayanmaktadır. Davalı taraf savunmasında, sahtelik iddiasını kabul ettiğine daire bir beyanda bulunmadığı gibi, talimattaki imzanın davacı şirket yetkilisinin imzasına benzediğini, gerekli kontrolleri yaparak havale işlemini gerçekleştirdiğini savunmuştur. Mahkemece verilen ara kararlarında da talimattaki imzanın sıhhatti üzerinde durulmuş, bu konuda ara kararları oluşturulmuş, davacı şirket yetkilisinin örnek imzalarının alınmasına karar verilmiş ise de daha sonraki aşamalarda, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının 2016/31660 Soruşturma sayılı dosyasında grafolog bilirkişiden alınan raporla yetinilerek ve başkaca bir inceleme yapılmadan sonuca gidilmiştir. Oysa, anılan ceza soruşturmasının akıbeti mahkemece hükümden önce sorulmadığı gibi, bu raporun ceza mahkemesince de hükme esas asılıp alınmadığı belli değildir. Davadaki en önemli uyuşmazlık noktası, talimattaki imzanın davacı şirket yetkilisine ait olup olmadığı hususu olup, bu uyuşmazlığın mahkemece öncelikle çözülmesi gerekir. Bu nedenle, mahkemece yapılması gereken; ceza soruşturmasının akıbeti de sorularak ve eğer ceza davası açılmışsa orada Adli Tıp Kurumundan yada başka bir bilirkişi kurulundan sahtelik konusunda rapor alınıp alınmadığı da belirlenip, varsa bu raporları dosyaya celp etmek, daha sonra davaya dayanak yapılan havale talimatı aslı ile davacı şirket yetkilisinin daha önce bankada yaptığı işlemler sebebiyle imzaladığı ıslak imza içeren belge asıllarının celbi, yine davacı şirket yetkilisinin huzurda alınan imza örnekleri yanında ayrıca resmi dairelere bu talimattan önce yakın tarihte imzalayarak verdiği ıslak imza içeren belge asılları, ticaret sicil dosyasına sunulan imza sirkülerinin noterlikteki ıslak imzalı aslı (medarı tatbik imza içeren belgeler) celp edildikten sonra, havale talimatındaki imzanın şirket yetkilisi …’a ait olup olmadığı konusunda Adli Tıp Kurumundan ya da mahkemece seçilecek uzman bilirkişi kurulundan rapor alarak sonuca gitmekten ibarettir. Dosya içeriğine göre davadaki en önemli uyuşmazlık noktasının çözümü için deliller toplanıp uzman bilirkişi ya da Adli Tıp Kurumundan rapor alınmadan hüküm verildiğinden HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca kararın kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Taraflarca yatırılan istinaf peşin karar harçlarının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde, ilk derece mahkemesince iadesine, 4-Taraflarca icranın geri bırakılması için yatırılan teminatların, yatırana iadesine, 5-Taraflarca yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair; HMK’nın 353/1.a. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.03.02.2022
KANUN YOLU:HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.