Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/2489 E. 2021/745 K. 10.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2489
KARAR NO: 2021/745
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/05/2019
NUMARASI: 2017/482E. 2019/564K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabul kısmen reddine ilişkin verilen hükme karşı, davacı ve davalı vekilleri tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, davasında özetle; davalı şirketin, müvekkili şirketle akdettiği sözleşmeyle müvekkili şirkete bayilik yetkisi verdiğini, bunun üzerine müvekkil şirketin yeni bir ofis açtığını, on kişiyi istihdam ettiğini, bu süreçte diğer elektrik satıcısı firmaların iş tekliflerini reddettiğini, davalı şirketin, müvekkili şirketin sisteme girdiği abone dosyalarını, çeşitli gerekçelerle reddetmeğe başladığını, müvekkili şirketin tüm gelirinin, davalı şirket ile olan ticari ilişkisine bağlandığını, ancak davalının engellemeleri yüzünden bu gelirden yoksun kaldığını, müvekkil şirketin davalı şirketin kullanımına sunduğu müşteri portföyünden artık faydalanamayacak olup değer kaybına uğradığını, bu nedenle TTK’nın 122. maddesi uyarınca portföy tazminatına hak kazandığını önü sererek, uğradığı maddi zararın tespiti ile şimdilik 10.000 TL maddi zararın ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000 TL denkleştirme tazminatının avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; müvekkili ile davacı arasında 07.03.2016 tarihli bayilik sözleşmesi imzalandığını, aktivasyon bedeli olarak 125 TL üzerinden anlaşma sağlandığını, davacının nakit problemi yaşaması nedeniyle ön ödemeli prim sistemi uygulamasına geçildiğini, davacının ilk olarak 2016-05 tedarik dönemi için abonelik girişi yaptığını, bu dönemden sonra bütün aktivasyon ve airtime hak edişlerinin davacıya ödendiğini, davacının 2016-09 döneminden sonra üst üste üç giriş dönemi boyunca abonelik girişi yapmadığını, davacının usulsüz işlemler gerçekleştirmiş olması nedeniyle portföy geçiş işlemlerinin yapılamadığını, zira davacının portföye geçiş talep ettiği aboneler için gönderdiği bilgi ve belgelerde bir çok eksikliğin olduğunun tespit edildiğini, abonelere ait olduğu belirtilen numaraların bir çoğunun hatalı olduğunu, taahhütname ve sayaç listelerinin imzasız olarak gönderildiğini, davacının gönderdiği evraklar İçerisinde abonenin son güncel faturaları bulunması zorunlu olmasına karşın fatura eklenmeksizin gönderildiğini, bir çok sözleşmede imza tutarsızlığının olduğunu, davacının tüm alacaklarının ödendiğini, sözleşmenin feshinin davacının kusurlu eylemlerinden kaynaklanması nedeniyle müvekkili tarafından 10.02.2017 tarihinde haklı olarak feshedildiğini, bu nedenle denkleştirme isteminin haksız olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…C) Mahrum kalınan kar nedeniyle maddi tazminat: Davalı, davacının bulmuş olduğu 12 müşteri ile haksız olarak sözleşme akdetmemiş ve davacıyı komisyon alacağından mahrum bırakmıştır. Bilirkişi heyeti tarafından yapılan hesaplamaya göre ise mahrum kalınan komisyon geliri tutarı 1500,00 TL olduğu anlaşılmıştır. Davacı, dava dilekçesinde denkleştirme tazminatı 10000,00 TL, maddi tazminat 10000,00 TL olmak üzere toplam 20000,00 TL olan talebini, ıslah dilekçesi ile 41371,92 TL arttırarak dava değerini 61371,92 TL.sına yükselttiği, Bu durumda ıslah dilekçesinin 10000,00 TL lik kısmı maddi tazminat talebi bakımından, bakiye 51371,92 TL sinin ise denkleştirme tazminatı bakımından değerlendirilmesi gerektiği, Davacının 10000,00 TL maddi tazminat talebinin 1500,00 TL.si yönünden kabulüne, 8500,00 TL.si yönünden ise reddine karar verildiği, denkleştirme tazminatı için (61371,92TL-10000,00TL=) 51371,92 TL ise davacının hak kazandığı denkleştirme tazminatı miktarının altında olduğundan tamamına hükmetmek gerektiği, bu durumda davacının (51371,92TL+1500,00TL=) toplam 52871,92 TL.yönünden kabulüne, 8500,00 TL yönünden reddine karar vermek gerektiği anlaşıldığından davanın kısmen kabulü gerektiği, …” gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile 52.871,92 TL’den 1.500,00 TL’nin dava tarihinden, 51.371,92 TL’nin ise ıslah tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.Bu karara karşı, davacı ve davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Önceki beyanlarını tekrarlamış ve ıslah dilekçesinde 59.871,92 TL denkleştirme tazminatı talep ettiklerini ve maddi tazminat talepleri yönünden taleplerinin 1.500 TL üzerinde kalan kısmını atiye terk ettiklerini, mahkeme de gerekçeli kararında “TTK’nun 122. Maddesinde belirtilen diğer koşullar da bulunduğundan davacının 59.871,92TL denkleştirme tazminatına hak kazandığı anlaşılmıştır.” tespitinde bulunduğu halde, ıslah dilekçelerindeki talebini değerlendirirken maddi tazminat taleplerini 10.000 TL olarak değerlendirerek bu kısmı denkleştirme tazminatı tutarından düşerek hüküm kurduğunu, esasında gerek denkleştirme gerekse mahrum kalınan komisyon geliri olarak tüm taleplerinin maddi tazminat niteliğinde olup ıslah miktarı ve harç bedelinin ayrı ayrı değerlendirilmesinin hatalı olduğunu, İşbu hatalı hükme bağlı olarak yargılama gideri ve harçlara ilişkin hükümlerin de hatalı olarak kurulduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının anılan kısımlarının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın istinaf sebepleri yönünden düzeltilmesini istemiştir. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Önceki beyanlarını tekrarlamış ve ilk derece mahkemesi ilamında kök ve 1.ek rapora itirazlarının dikkate alınmadığını, bilirkişi heyeti kök raporunda sözleşmenin 07.03.2016 tarihinde akdedildiğini ve üç yıl süreli olduğunu, ancak dokuz ay sonra feshedildiğinden ve fesih bilirkişi heyetince haksız bulunduğundan, davacının Şubat 2017- Şubat 2019 tarihleri arasında elde edebileceği muhtemel gelir dikkate alınarak portföy tazminat hesabı yapıldığını, bu hatalı hesap karşısında müvekkili şirketin piyasadaki dalgalanmalardan ötürü piyasadaki birçok toptan elektrik satan şirket gibi toptan elektrik satışına 2018 yılı itibariyle son verdiği belirtilmiş olmakla, bir an için huzurdaki davada müvekkili şirketin kusuru olduğu düşünülecek olursa bile, müvekkili şirketin toptan satış faaliyetini durdurduğu tarih yerine Şubat 2019 tarihine kadar hesaplama yapılmasının fahiş olduğunu, Müvekkili … A.Ş’nin, … şirketleri arasında yer aldığını, … içerisinde yer alan diğer müvekkili … A.Ş. adına yürütmekte oldukları İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/1569 E. sayılı dosyasına ilişkin olarak işbu dosyada görevli hukukçu öğretim üyesi bilirkişi hakkında İstanbul Bilirkişilik Bölge Kurulu Başkanlığına 12.04.2018 tarihinde şikayette bulunulduğunu, yapılan inceleme neticesinde İstanbul Bilirkişilik Bölge Kurulu Başkanlığı 29.06.2018 tarihinde 2018/102 Disiplin 2018/364 Karar sayılı kararı ile anılan bilirkişinin dört ay süreyle bilirkişilik yapmaktan yasaklanmasına karar verildiğini, bilirkişinin ilk raporunu verdiği tarihte bilirkişi ile herhangi bir husumet bulunmaması sebebiyle bilirkişinin reddine yönelik talepte bulunulması için gerekçe bulunmamadığını, İstanbul Bilirkişilik Bölge Kurulu Başkanlığınca 29.06.2018 tarihinde verilen karardan sonra yasaklı bilirkişi … 04.07.2018 tarihli bilirkişi teslim tutanağı ile işbu dosyayı teslim aldığını ve 05.10.2018 tarihli ek rapor tanzim edildiğini, görevini ifadan yasaklı bir bilirkişi tarafından tanzim edilen raporun hükme esas alınması yargılamanın tarafsızlığına gölge düşüreceğini, bilirkişi raporu doğrultusunda davacının talebini ıslah etmesi ve bu doğrultuda verilen kararın da kabulü mümkün olmadığını, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle bayilik sözleşmesinin haksız sebeplerle feshedildiği iddiasına dayalı yoksun kalınan kârın tahsili ve portföy tazminatının tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın kısmen kabul kısmen reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı ve davalı vekili tarafından, yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Dosya içerisindeki 08.02.2017 tarihli ihtarnamenin incelenmesinde, keşidecinin …, muhatabın … olduğu, …in hatalı beyanlarla sözleşme akdettiği şeklindeki durumlar önceden tespit edilerek …’un uyarılmış olmasına rağmen …’un usulsüz işlemlerine devam ettiği, bunun üzerine aralarındaki bayilik sözleşmesinin feshine ilişkin protokolün … tarafından hazırlandığı, ancak …’un söz konusu protokolü imzalamadığı, eksikliğin giderilmesi hususunda önceden keşide edilen 20.01.2017 tarihli ihtarname bulunduğu, ihlalin giderilmesi yönünde zaman da tanınmış olduğu sebepleriyle aradaki sözleşmenin feshedildiği bildirilerek, muhatabın ihtar edenden 3.759,00 TL tutarında bir alacağı olduğu taraflar arasında mutabakat yapıldığında bu alacağın faturaya bağlanarak ödeneceği bildirilmiştir. Taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin incelenmesinde, bayinin … elektrik, karşı tarafın da … olduğu, sözleşmenin 3.1. maddesinde bayinin hak ve yükümlülüklerin düzenlendiği, sözleşmenin süresi yenilenmesi ve feshi başlıklı 7. maddede sözleşmenin belirtilen şartlar dışında feshedilmediğinde 07.03.2016 tarihinden itibaren 3 yıllık dönemi kapsadığı, herhangi bir bildirimde bulunmaması durumunda bir yıl daha yürürlükte kalacağı, 7.1. maddesinde taraflardan birinin anlaşmayı ihlali halinde diğer tarafın ihlalin 7 gün içerisinde giderilmesini ihtar edeceği, bu ihtara rağmen ihlal 7 gün içinde giderilmezse ikinci bir ihtar ile anlaşmanın feshedilebileceği, sözleşmenin 7.3. maddesinde bayinin satışın artırılması için her türlü çabayı göstermediği, çalışmadığı ve pasif kaldığı ve veya …’nin bayinin performansını yetersiz görmesi halinde karşılıklı anlaşmak şartıyla ihbara gerek kalmaksızın sözleşmenin feshedilebileceği düzenlenmiştir. İlk derece mahkemesince alınan Borçlar Hukuku Uzmanı ve mali müşavir tarafından hazırlanmış 18.01.2018 havale tarihli raporun incelenmesinde, davacının ve davalının ticari defterleri incelenmiş, neticede davacı şirketin 20.05.2016 ila 10.08.2016 tarihleri arasında 4 aylık sürede davalı şirkete toplam 22.734,34 TL komisyon ve aktivasyon hizmet faturası kestiği, aynı tutarda ödeme aldığından davacının davalıdan herhangi bir alacağı bulunmadığı, davalı ticari defterlerinde ise davalı şirketin bahsi geçen dört aylık süre için karşı taraftan komisyon ve aktivasyon hizmet faturası ile gecikmiş faiz faturası olmak üzere toplamda 27.455,22 TL tutarında fatura aldığı ve davacıya aynı tutarda ödeme yaptığı, sözleşme 07.03.2016 tarihinde başlamakla üç yıl süre ile olduğundan normal olarak 07.03.2019 tarihinde sona ermesi gerektiği, bayinin sözleşmeye aykırı davranışları nedeniyle sözleşmede belirlenen sebeplerden hangisine dayanarak sözleşmeyi feshetmiş olduğu yönünde bilirkişilerce herhangi bir tespit yapılamadığından davacının davalıdan portföy tazminatı talep edebileceği, davacının davalıya kazandırdığı müşteri portföyünde oluşan muhtemel gelirin Şubat/2017’den Şubat/2019 sonuna kadar davacı davalının defterindeki dokuz aylık sürede elde ettiği geliri elde etmiş olabileceği yönünde kanaate varılmıştır. Davacının dokuz aylık sürede 22.451,97 TL gelir elde ettiği bilirkişilerce tespit edildiğinden, Şubat 2017- Şubat 2019 arasındaki 24 aylık sürede davacının talep edebileceği portföy tazminatının 59.871,92 TL olacağı şeklinde görüş bildirildiği anlaşılmıştır. Elektrik Mühendisinin de önceki heyete katılımıyla yeniden alınan 05.10.2018 tarihli bilirkişi raporunun incelenmesinde; dosya içerisindeki CD’lerde yer alan ses kayıtları incelenmiş, … bayi …’in abone ve abone adayları ile yapmış olduğu görüşmeler, tarafların arasında dosya içerisinde e-mail yazışmaları dosya içerisine … A.Ş. tarafından gönderilen müzekkere cevabı neticesi, davacı şirketin abonelik sözleşmeleri yaparken gerekli özeni göstermediği, buna karşılık davalı şirketin kusurların giderilmesi yönünde gereken çalışmaları yapmadığı, davalının bilerek ve isteyerek eksiklikleri tamamlamaması nedeniyle davacının pasif konumundan kurtulamadığı, …’ın göndermiş olduğu 2 KM abone listesi içindeki daha önce davacı tarafından abonelik yapılan fakat ulaşılamıyor ifadesiyle beklemeye alınan abonelerin hali hazırda şirkete kayıt olmuş olduğu ancak bu aboneliklerin daha önce yapılmış olması durumunda davacının pasif konumdan aktif konuma geçeceği tespit edilmiştir. Bilirkişi raporundaki saptamalara göre; az yukarıda da bahsi geçtiği gibi, davalı bayilik veren de yükümlülüklerini yerine getirmeyerek davacı bayinin pasif duruma düşmesine olumsuz yönde katkıda bulunduğu, yine davalı bayilik veren eksikliklerin giderilmesi hususunda davacıya bayiye uygun bir süre vermeden fesih yoluna gittiği, bu sebeple bilirkişilerce davalı bayilik verinin sözleşmeyi haksız feshettiği yönünde kanaate varılmıştır. Davalının, davacının bulmuş olduğu 12 müşteri ile haksız olarak sözleşme akdetmediği ve davacıyı komisyon alacağından mahrum bıraktığı belirlenmekle, davacının mahrum kaldığı komisyon gelirlerinin tutarı 1.500,00 TL olarak hesaplanmıştır. Kök rapordaki tespit edilen denkleştirme tazminatı olan 59.871,92 TL de göz önüne alındığında toplamda 61.371,92 TL tazminat alacağının bulunduğu sonucuna ulaşılmıştır. Bilirkişilerce dosyaya ibraz edilen 2. ek raporda, yapılan tespitlere davacının beyan ettiği 02.08.2016 tarihinde acentelik ilişkisinin halen devam ettiği, acentelik ilişkisi sözleşmenin feshedildiği 10.07.2017 tarihine kadar devam ettiğine göre tazminatın başlangıcı Şubat 2017 olması gerektiği, davacının sözleşmenin feshi ile birlikte Şubat 2017-Şubat 2019 arasındaki komisyon gelirinden mahrum kaldığı, yine davacı şirketin Mayıs 2016-Ocak 2017 arasındaki dokuz aylık süreçte de elde ettiği safi gelirin 22.451,97 TL olduğu sebepleriyle 59.871,92TL olarak yapılan tazminat hesabının yerinde olduğu, taraflar arasındaki fiili ilişkinin sözleşmenin fesih tarihine kadar devam ettiği tarafların ticari defterlerinden anlaşıldığından, davacının taraflar arasındaki fiili faaliyetin 2 ay 10 gün sürdüğü yönündeki itirazına da itibar edilmediği, yeniden yapılan teknik değerlendirme neticesi reddedilen dosya sayısının 12 olduğu yönündeki kanaatin korunduğu, davalı şirketin 2018 yılında toptan elektrik satışına son verdiğine ilişkin dosyada herhangi bir belge bulunmadığı, aksi bir belge olsa dahi bu durumun taraflar arasındaki bayilik sözleşmesine bir etki etmeyeceği nedenleriyle önceki raporlarında değişiklik yapılmasını gerektirir bir durum görmemişlerdir. Davacı vekili 12.04.2019 tarihli dilekçesi ile dava harcını 61.431,92 TL harca esas değer üzerinden ikmal ettiğini beyan ederek 59.871,92 TL denkleştirme tazminatı ile 1500 TL komisyon bedeli olmak üzere toplam 61.371,92 TL tutarındaki tazminat alacağını dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsilini talep etmiştir. Her ne kadar davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde taraflarınca başka bir dosyaya ilişkin olarak bilirkişi …’in hakkında Bilirkişilik Bölge Kurulu Başkanlığına 12.04.2018 tarihinde şikayette bulunduklarını netice olarak 29.06.2018 tarihinde verilen kararla …’in 4 ay süre ile bilirkişilik yapmaktan yasaklanmasına karar verildiği, oysaki dosyada 04.07.2018 tarihli teslim tutanağı ile dosya yeniden …’e teslim edilerek 05.10.2018 tarihli ek raporun alındığını, bu yönde dosyaya 27.11.2018 tarihli dilekçe sunarak bilirkişi heyetinden …’in çıkartılmasına talep ettiklerini ancak taleplerine yönelik karar verilmediğini, UYAP üzerinden yapılan sorgulamada …’in halen aktif olarak görevde bulunduğu, 4 ay süre ile bilirkişilikten yasaklanmış olsa dahi söz konusu yasak devam ederken yasaklanmadan önce hazırladığı kök rapora ilave olarak ek rapor hazırlaması için kendisine dosya tevdi edilmiş olduğu anlaşılmaktadır. Taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin 3.1. başlıklı bayinin hak ve yükümlülükleri adı altındaki düzenlemesinde bayinin … Enerjinin dışında herhangi bir toptan enerji veya üretim şirketi ile çalışamayacağı, çalıştığı taktire bunun bir fesih sebebi sayılacağı düzenlenmiş olup 3.1.7.maddesinde ise, bayinin … Enerjinin acentesi veya kanuni temsilcisi olmayıp … namına veya hesabına hiçbir şekilde herhangi bir sözleşme yapayamacağı, sözleşmeye katılamayacağı gibi … Enerjiyi taahhüt altına sokan … Enerjiye mükellefiyet veya sorumluluk yüklenen bir işlemde bulunamayacağı, yine … adına veya hesabına sorumluluk ve yükümlülük kabul edemeyeceği, … Enerjinin müşteri hariç üçüncü kişilere karşı temsil edilemeyeceği düzenlenmiştir. Az yukarıda bahsi geçenler ışığında taraflar arasındaki sözleşme bayilik sözleşmesi niteliğinde kabul edilmelidir. Bununla birlikte ilk derece mahkemesi karar gerekçesinde yer verilmediği anlaşılmakla, taraflar arasındaki ilişki ister acentelik isterse bayilik olarak kabul edilsin, TTK’nın 122. maddesi uyarınca denkleştirme (portföy) tazminatı talep edebilmek için davacıya sözleşmede tekel hakkı verilmiş olması şarttır. Bilirkişi kurulu raporu ve söz konusu raporu benimseyen ilk derece mahkemesince somut olayda portföy tazminatını koşullarının oluştuğuna yönelik değerlendirme yapılmışsa da ilk derece mahkemesinin bu hususu gerekçelendirmediği anlaşılmaktadır. Öncelikle ilk derece mahkemesince bahsi geçen sözleşmenin hukuki niteliği ortaya konulup sözleşmenin hüküm ve sonuçlarına göre dosya kapsamında davacıya faaliyet alanı içinde tek satıcılık yetkisi (tekel hakkı) verilip verilmediği net şekilde ortaya konulmalıdır. Dolayısıyla, bu şekilde somut olayda portföy tazminatının talep hakkının doğup doğmadığı belirlenmeli, eğer bu şekildeki bir tazminatın talep edilebileceğine yönelik değerlendirme yapılırsa ancak bu durumda portföy tazminatı hesabı yapılarak sonuca ulaşılmalıdır. Portföy tazminatı (denkleştirme tazminatı) hesabı yapılırken; öncelikle davacının göreve başladığı tarihte mevcut olan müşteri çevresi hariç- faaliyete başladıktan sonra sözleşme ilişkisi sonlandırılıncaya kadar oluşturulan yeni müşterilerin sayısal ve diğer verilerle ortaya konulması, yani, davacının davalıya kaç adet ve hangi sigorta alanlarında yeni müşteri kazandırdığının somut olarak sayısal verileriyle ortaya konulması, bundan sonra, acentenin kendi çabasıyla kazandırdığı yeni müşteri çevresinden davalının elde ettiği/ elde etmesi muhtemel gelirlerin, yani davacının (acentenin) oluşturduğu bu yeni müşteri çevresiyle işlem yapamayacak olması nedeniyle uğradığı gelir kaybının ne olduğunun somut verilere dayanılarak açıklanması, gerek davalının elde edeceği menfaat miktarının gerekse acentenin yoksun kaldığı toplam gelir miktarının bir yıllık miktarının hesaplanması, bundan sonra yeni müşteri çevresinin davalıyla ne kadar süreyle (kaç yıl) ticari ilişkide bulunacağının tahmin edilmesi, bu verilerle davalının yeni müşteri çevresinden elde edeceği menfaatin (dolayısıyla acentenin yoksun kaldığı gelirin) yıllık miktarının hesaplanması; daha sonra, yıllık müşteri azalma oranının somut olayın özelliklerine göre tahmin edilmesi, yıllık azalma oranı dikkate alınarak, davalının yeni müşteri çevresinden elde edeceği menfaatin (dolayısıyla acentenin yoksun kaldığı gelirin) yeni müşterilerin devam edeceği toplam süre için toplam parasal değerinin (ham denkleştirme tazminatı alacağının) hesaplanması, bulunan bu ham alacak üzerinden, davacıya peşin ödeme yapılacağı dikkate alınarak, faiz indirimi yapılmak suretiyle davacının denkleştirme tazminatı alacağının miktarının belirlenmesi; ardından, hakkaniyet denetimi yapılarak ve üst sınır dikkate alınmaksızın, somut olayın özelliklerine göre, hakkaniyet ilkesi gereğince, yukarıdaki şekilde belirlenen alacak tutarında indirim veya artırım yapılıp yapılmayacağının değerlendirilmesi; son aşamada, yukarıdaki şekilde hesaplanan denkleştirme alacağının, yasal üst sınırı aşıp aşmadığı denetlenmesi ve buna göre sonuca gidilmesi gerektiğinden, TTK’nın 122/2. maddesi dikkate alınarak, acentenin sözleşme süresi içinde kalan son beş yıllık faaliyeti sonucu aldığı yıllık komisyon veya diğer ödemelerin ortalamasının hesaplanması suretiyle denkleştirme (portföy) tazminatının üst sınırı belirlendikten sonra, üst sınır denetiminin yapılması suretiyle davacının, varsa portföy tazminatı alacağının net olarak ortaya konulması gerekir. Üst sınır belirlenmesinde, fiilen uygulanmış olan komisyon oranlarının yani fiilen gerçekleşmiş olan gelirin esas alınması gerekir. İlk derece mahkemesinin hükme esas aldığı bilirkişi raporunda bu hesaplama ilkelerine uyulmadığı anlaşılmaktadır. Davacının mahrum kalınan kara yönelik tazminat talebine ilişkin hususların değerlendirilmesinde ise; az yukarıda bahsi geçen bilirkişi raporlarında taraflar arasındaki bayilikten kaynaklı hukuki ilişkinin mevcut duruma gelmesinde davalı bayilik verenin de kendisine düşen yükümlülükleri yerine getirmeyerek davacı bayinin pasif duruma düşmesine olumsuz yönde katkısının bulunup bulunmadığı, yine davacı bayinin pasif durumdan çıkması için gereğini yapıp yapmadığı, aradaki sözleşme gereği davacı bayiye eksiklikleri gidermesi hususunda uygun bir süre verilmesinin gerekli olup olmadığı, bayilik verenin sözleşmeyi fesihte haklı olup olmadığı, müterafik kusur bulunup bulunmadığı konularında denetime elverişli tespitlerin yapılmadığı anlaşılmaktadır. İlk derece mahkemesince, uyuşmazlık noktalarının yeterince ortaya konulmadan ve tespit edilen bu uyuşmazlık noktaları bağlamında deliller toplanıp değerlendirilmeden karar verildiği anlaşıldığından, HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, esasa dair istinaf sebepleri incelenmeksizin, ilk derce mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, işin esasına dair istinaf nedenleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Taraflarca yatırılan istinaf peşin karar harçlarının, talep halinde, ilk derece mahkemesince iadesine, 4-Taraflarca yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair; HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 10.06.2021
KANUN YOLU: HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.