Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/2486 E. 2022/1118 K. 15.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2486
KARAR NO: 2022/1118
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2018/175 E- 2019/1015 K.
TARİHİ: 18.10.2019
DAVA: İtirazın İptali
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle kısmen kabulüne dair verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, 16.02.2018 tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı şirket arasında ticari ilişki kurulduğunu, cari hesap ekstresinde görülen bedelin tahsil edilememesi üzerine alacağın tahsili amacıyla Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında icra takibi başlatıldığını, davalı şirketin borca itiraz ettiğini, itirazın haksız olduğunu, müvekkili şirketin davalı şirketten cari hesap alacaklısı olduğunun irsaliyeli fatura ve cari hesap özeti incelendiğinde açıkça görüleceğini, borcu ödememekte ısrar ettiğini, itirazın yerinde olmadığını iddia ederek, icra takibine yapılan itirazın iptali ile takibin devamına, %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; müvekkilinin ticari ilişkiden kaynaklanan 10.730,00 TL borcuna karşılık davacının lehtar olduğu, … Bankası’nın Dünya Ticaret Merkezi Şubesinin 02.01.2018 tanzim, 04.06.2018 vade tarihli, 10.730 TL’tutarlı çekin teslim edildiğini, karşılığı olan ve geçerli olan çekin davacıda iken ilamsız takip başlatması ve avans faizi istemesinin hukuksuz olduğunu, müvekkili şirketin davacı ile olan ilişkiyi ve borcu kabul etmediğini, müvekkilinin davacının lehtar olduğu ve davacıya teslim edilen çekin iade edilmesi veya çekin iptal edildiğine dair mahkeme kararının ibrazı halinde borcunu ödeyeceğini savunarak, davanın reddi ile davacı lehine keşide edilen çekin davacıdan alınıp kendisine teslimine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Tüm dosya kapsamına göre; taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında davacı tarafından davalıya mal satışının yapıldığı, cari hesaba dayanak satış işlemine ve ticari ilişkiye konu malların teslim edilmediğine dair herhangi bir iddia bulunmadığı, aksine davalı tarafından cari hesap borcunun aynı tutarlı çek ile davacıya ödendiğinin iddia edildiği, mahkememizce getirtilen banka kayıtlarına göre davalı tarafından davacıya verilmiş olan 10.730,00 TL tutarlı çekin bankaya ibraz edilmediği ve bedelinin tahsil edilmemiş olduğu, bu durumda davacının davalıdan 10.730,00 TL alacağının bulunduğu, davalının takip öncesinde temerrüde düşürülmemiş olması nedeniyle davacının işlemiş faiz talep etmesinin mümkün olmadığı sonucuna varılarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; alacak likit olup davalının itirazında haksız olması nedeniyle davacı yararına tazminata hükmedilerek aşağıdaki hüküm kurulmuştur. ” gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile davalının Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra takibine yönelik itirazının kısmen iptaline, takibin 10.730,00 TL asıl alacak üzerinden ve bu tutara takip tarihinden itibaren davacının takipteki talebi aşılmamak üzere değişen oranlarda ticari avans faizi uygulanmak suretiyle devamına, takip konusu asıl alacak tutarı olan 10.730,00 TL üzerinden hesaplanacak %20 oranında tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Önceki beyanlarını tekrarlamış ve mahkeme kararının yeterli araştırma ve inceleme yapılmadan kurulduğunu, kararın hatalı olduğunu, asıl alacak miktarı kadar çekin davacıya teslim edildiğini, cari hesap bakiyesinin ödeme ile kapatıldığını, muhasebe kayıtlarında müvekkilinin 11.436,43 TL borçlu gözüktüğü iddia edilmiş ise de davacı tarafından sunulan cari hesap ekstresi incelendiğinde bakiyenin 10.730 TL olduğunun görüleceğini, müvekkili şirkete ait defter ve kayıtlar incelendiğinde bakiyeye karşılık verilen çekle ödemenin yapılmış olduğunun görüleceğini, dolayısıyla ödeme sebebi ile davanın konusuz kaldığını, takip konusu cari hesap bakiyesinin tamamen ödendiğini, raporun haksız ve hukuka aykırı olduğunu, rapora göre hüküm tesisinin hatalı olduğunu, müvekkilinin kötü niyetli olmadığını, aksine elinde çek olduğu halde ilamsız takip açan davacının kötü niyetli olduğunu, müvekkili aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilemeyeceğini, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, ticari satıma dayalı açık hesap alacağının tahsili amacıyla başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali davasıdır. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Taraflar arasında ticari ilişkinin mevcudiyeti konusunda herhangi bir uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık, davalı tarafın takip konusu cari hesap bakiye borcunu çekle ödeyip ödemediği, davalının bakiye borcunun kalıp kalmadığına ilişkindir. Dosya kapsamından, davacı alacaklı şirket tarafından davalı borçlu şirket hakkında Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra dosyasında 10.730 TL cari hesaptan kaynaklanan asıl alacak ve 676,43 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 11.406,43 TL alacağın tahsili amacıyla 16.11.2017 tarihinde ilamsız icra takibi başlattığı, borcun sebebi olarak cari hesap alacağının gösterildiği, davalı borçlu şirket tarafından yasal süre içerisinde borca ve ferilerine itiraz edildiği, davacı şirketin ise İİK’nın 67. maddesi gereğince bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde itirazın iptali davasını açmış olduğu, davalının davacı şirket adına 04.06.2018 vade tarihli 02.01.2018 keşide tarihli … Bankası Dünya Ticaret Merkezindeki çek hesabından 10.730 TL meblağlı çek düzenlediği, dava dışı banka şubesinin 21.06.2019 tarihli dosyaya ibraz edilen cevabı yazısında davalı şirket tarafından keşide edilen çek yaprağının 02.01.2018 tarihinde basılmış bankalarına ait çek olduğu, çek yaprağının şubelerine ve elektronik olarak takas servisi aracılığı ile ibraz edilmediğinin tespit edilmiş olduğu ve çekin önlü arkalı suretine de rastlanılmadığının beyan edildiği anlaşılmıştır. 30.10.2018 tarihli bilirkişi raporunda; dava dosyasına ibraz edilmiş muavin defter, yazışmalar ve benzeri belgelerin incelemeye tabi tutulmuş olduğu, tarafların defter ve fatura sunmadığı, davacı şirket tarafından belirlenen gün ve saatte ticari defter ibrazında bulunmadığı, takibe dayanak cari hesap dökümünde davacının takip tarihi itibariyle 10.730 TL alacağı olduğunun görüldüğü, davalının ödeme define ilişkin ileri sürdüğü çekin davacı şirkete teslimi edildiğine ve çek bedelinin ödendiğine dair dosyaya mübrez bir bilgi ya da belge sunulmadığı, çekle ödeme savunmasının kanıtlanmadığının kabulü halinde, davalının çekle ödeme beyanı borcun mevcudiyetinin ikrarı niteliğinde olduğundan davacının takip tarihi itibariyle 10.730,00TL asıl alacağı olduğu sonucunun ortaya çıktığı, her halükârda davalı vekilinin söz konusu çekin 04.12.2017 tarihinde verildiğini beyan etmiş olmakla çekin takip tarihinden sonra davacıya verildiği savunulduğuna göre, takip tarihi itibariyle 10.730,00 TL davalıdan alacaklı olduğu konusunda tereddüt olmadığı yönünde görüş bildirilmiştir.Davacı vekili bilirkişi raporuna karşı beyan dilekçesinde; davalı tarafın çek vererek borcu ödediğini beyan etmesine rağmen ispat edemediğini, davalının borcunun kesin olduğunu belirterek davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Cevaba cevap dilekçesinde ise müvekkili şirketin muhasebe kayıtlarında davalı tarafın iddia etmiş olduğu gibi bir çek olmadığını, müvekkiline böyle bir çek verilmediğini, bahse konu çekin alınmadığını belirtmiştir. Davalı vekili bilirkişi raporuna karşı beyan dilekçesinde; çekin teslim edildiğini, çek görüntüsünün sunulduğunu, raporun yetersiz olduğunu, müvekkilinin ticari ilişkiyi ve borcu kabul ettiğini ancak borç karşılığında geçerli ve karşılığı olan çeki davacıya teslim ettiğini savunarak yeni bir bilirkişiye dosyanın tevdi ile rapor alınmasını ve davanın reddi ile çekin teslimine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece muhatap banka şubesine müzekkere yazılarak bilirkişi raporu ve yazı cevabı doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 190. maddesinde ispat yükünün, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa ait olduğu, TMK’nın 6. maddesinde, taraflardan her birinin hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlü olduğu düzenlenmiştir. Somut davada, davalı taraf, davacı şirket ile ticari ilişki ile takip konusu alacaktan dolayı borçlu olduğunu kabul etmiş, ancak düzenlemiş olduğu çekle ödediğini savunmuştur. Bu durumda borcu ödediğini ispat külfeti davalı tarafa aittir. Davalı tarafça ödemeye ilişkin olarak her ne kadar davacı şirket adına düzenlenmiş olan çeke ait fotokopi örneği dosyaya ibraz edilmiş ise de çekin alacaklı davacı şirkete teslimine ilişkin herhangi bir belge ibraz edilmediği gibi muhatap bankaya yazılan cevabı yazıdan da çekin herhangi bir şekilde ibraz edildiğine dair bir bilgi mevcut değildir. Çek bir ödeme vasıtası olmakla birlikte davalı tarafça savunmasında ileri sürüldüğü şekilde takip konusu borcun ödenmiş olduğuna dair savunmasını uygun delillerle ispat etmiş olduğunun kabulü mümkün olmayacağından ve ayrıca takip konusu alacak likit ve belirlenebilir nitelikte bulunduğundan mahkemenin davalı şirketin icra takibine karşı yapmış olduğu itirazın iptali ile kabul edilen asıl alacak miktarı üzerinden davacı yararına talep doğrultusunda icra inkar tazminatına karar verilmiş olmasında usul ve yasaya aykırılık görülmemiştir.Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarıca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 594,72‬ TL istinaf nispi karar harcının davalıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına, 3-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, 5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, davalı taraftan alınması gereken istinaf nispi harcı yönünden üye hakim Fatma Duru’nun karşı oyu ile oy çokluğuyla, diğer yönlerden oy birliği ile ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.
KARŞI OY: Nisbi harca tabi olan davalarda, özellikle 492 sayılı Harçlar Kanunu ile bağlı tarife hükümleri, 5235 sayılı Kanun ve ilgili tüm yasal mevzuat, ulusal ve uluslararası yargı kararları kapsamında, ilk derece mahkeme kararı kaldırılarak esas hakkında karar verilmedikçe Bölge Adliye Mahkemelerinde istinaf kanun yoluna başvuran davalıdan başvuru aşamasında ve istinaf başvurusunda nisbi değil maktu karar ve ilam harcı alınması gerektiği kanaati nedeniyle, çoğunluğun nisbi harç alınmasına dair görüşüne katılmadığımı ve hükmün ilgili bentlerine muhalif kaldığıma dair görüşümü bildiririm.