Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/2480 E. 2022/1207 K. 28.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2480
KARAR NO: 2022/1207
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 31/10/2017
NUMARASI: 2015/625 E. – 2017/791 K.
DAVANIN KONUSU: Sözleşmenin İptali- menfi tespit
Taraflar arasındaki davanın ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili 24.03.2015 tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket temsilcisi ile davalı şirket temsilcilerinin 06.02.2015 tarihinde Göztepe-Kadıköy/İstanbul adresinde bulunan davalıların işlettikleri işletmeyi davacı müvekkili şirkete devir ettiklerini, keşif ve inceleme yapıldığında ana binanın bahçesine çatı yapılarak restorantın kullanıma verildiğini, bu müştemilatın, yani binanın bahçesinin olmaması halinde restorantın işletmesinin asla mümkün olmayacağını; devir yapanların bu bahçenin ruhsatının bulunduğunu defalarca tekrar ederek bu binayı devir edinceye kadar yabancı uyruklu müvekkilinin hileli sözlerle aldattıklarını, bu müştemilatın ruhsatı olmadığı taktirde müvekkillerinin bu sözleşmeyi asla yapmayacağını, müvekkilinin davacı şirketten davalı tarafların sözleşmede yazılı 175.000 TL’yi nakden ve 239.000,00 TL’sini on adet 24’er bin TL ve ilk senet 25.03.2015 tarihinde başlamak üzere her ay sıralanmış olduğunu, 25.12.2015 tarihinde ödenecek senedin ise 23.000 TL olduğunu, davalı tarafların müvekkili şirkete restorant malzemeleri olarak aldıkları 175.000,00 TL’nin esasen çok fahiş olduğunu, keşif yapıldığında anlaşılacağı gibi tahmini 50.000,00 TL’yi geçmeyen restorant malzemelerinin 175.000,00 TL’ye sayılarak müvekkili firmanın zararına belki de mahvına sebep olacaklarını, davalıların alacaklı oldukları senet bedellerinin yasalara ve ahlaka aykırı olan sözleşmede zikredilmese bile hava parası olduğunu, hava parasının yasal olmadığı gibi belki de müvekkilinin mahvına sebep olacağını, davalı tarafın 5-6 ay önce işletmeye başladığı kârlı olmayacağını anladığı restorantı fahiş fiyatlarla satmasının iyi niyet kaideleri ve objektif iyi niyet kurallarına uygun olmadığını, davalı tarafların yanlış ve hileli bilgilerle restorantın asıl müşterilerini ağırlayacağı üstü örtülü bahçe müştemilatının ruhsatının olduğunu söylemesi ve bu konuda ikna edici sözlerle müvekkili şirketi yanıltmalarının sözleşmeyi geçersiz kıldığını, müvekkilinin ruhsat için belediyeye başvurduğunda hiçbir zaman bu müştemilata ruhsat verilmediğini müvekkiline izah ettiklerini, bu şartlar altında gerek adı zikredilmese bile hava parası gerekse yanıltıcı sözlerle müvekkilini aldatmanın ahlaka aykırı olduğunu iddia ederek; tanzim tarihi 05.02.2015, vade tarihi 25.03.2015 olan ve her ayın yirmi beşinde ödenecek şekilde ve son 25.12.2015 tarihinde bitecek olan 23.000 TL’lik bonoların, sözleşmenin hile sonucu yapılmış olması nedeniyle ve ayrıca adı zikredilmese de hava parası olarak davacı müvekkili firmadan tahsilinin müvekkili firmanın mahvına sebep olacak nitelikte olması nedeniyle, sözleşmenin ve senetlerin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili, savunmasında özetle; taraflar arasındaki ilişkinin dava dışı …Ltd.Şti. ve işlettiği restoranın işletme hakkının devri sözleşmesinden kaynaklandığını, işin bir ticari iş olduğunu, mahkemenin görevsiz olduğunu, ayrıca devir sözleşmesinden anlaşılacağı üzere dava dışı şirketin işlettiği restoranın demirbaşları ile birlikte davacı şirkete devredilmesi olduğunu, müvekkili gerçek kişilerin dava dışı … Ltd.Şti.’nin ortak müdürleri olduklarını, müvekkillerinin devir sözleşmesini asil sıfatıyla imzalamayıp sadece dava dışı şirketi temsilen imzaladıklarını, restoranın işletme hakkının dava dışı şirkete ait olduğunu, müvekkili davalıların kendilerinde olmayan bir hakkı devretmelerinin hukuken mümkün bulunmadığını, dava konusu işletme devrinin tarafların hür iradeleriyle gerçekleştirildiğini, 06.02.2015 tarihinde yapılan sözleşmeye göre işleyen restoranın işletme hakkının içindeki demirbaşları ile birlikte davacı şirkete devrettiklerini, devir sözleşmesinin ifasının davacı şirket tarafından kabul ve beyan edildiğini, müvekkili davalıların ortağı ve müdürleri olduğu şirketin restoranın tüm demirbaşları ve müşteri portföyü ile birlikte devredildiğini, davacı şirketin 175.000,00 TL nakit bedeli ödediğini, ancak sıralı senetleri ödemekten imtina ettiğini, sözleşmeye aykırı hareket ettiğini, devir sözleşmesinde devredilen işletmeyle ilgili aldatma veya hile bulunmadığını, restoranın mevcut hali ile işleyen konumunun gayet güzel müşterisi olan ve kazanan bir işletme olduğunu, TTK’nın 18. maddesinde belirtildiği üzere tacirin basiretli olması gerektiğini, sözleşmenin sıhhatinde bir problem bulunmadığını, bahçenin kullanılmasının ruhsata tabi olmadığını, davacının bahsettiği gibi işletmenin bahçesine ruhsat alınamamasının ise gerçeğe tamamen aykırı olduğunu, söz konusu bahçe eklentisinin ruhsata tabi olmadığını, bu hususun 14.04.2014 tarihli Kadıköy Belediyesi Yapı Kontrol Müdürlüğünün yazısıyla sabit olduğunu, söz konusu yazı ile davacının iddia ettiği hususların ruhsata tabi olmadığını, yazının sonunda ruhsata tabi olmamakla birlikte kat maliki açısından sorun oluşması halinde kat mülkiyeti hukukuna göre çözümlenmesi gerekmekte olduğunun vurgulandığını, dükkanların ön bahçeyi kullanma yetkisinin bulunduğunu, ön bahçenin kullanımının ruhsata tabi olmadığını, 04.01.2014 tarihli kat malikleri toplantısında dükkanların işleri icabı ön bahçeyi kullandıkları, arzu ederlerse belediye müracaatı ve onayıyla kapatabileceklerinin oy çokluğu ile onaylandığı şeklinde karar alındığını ve bu kararda da kat maliklerinin bahçenin kullanılmasına onay verdiklerini, sonuç olarak davacının bir işletme devralması ve buna ilişkin sözleşme yapmasını müvekkili davalıların edimini yerine getirmesi ve davacının edimini yerine getirmemek adına işbu davayı ikame etmesinin haksız ve kötü niyetli olduğunu savunarak , davanın usul ve esas yönlerinden reddine karar verilmesini istemiştir. İstanbul 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/126 Esas 2015/178 Karar ve 20.05.2015 tarihli kararıyla; görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemesi olduğu gerekçesiyle dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesine karar verilmiş, istinaf incelemesine konu görevli mahkemece verilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Taraflar arasında ve davalı … Ltd Şti’ nin işlettiği … Mahallesi … Caddesi … numarada faaliyet gösteren Restoran’ın demirbaşları ile birlikte davacı şirkete devrine ilişkin 06/02/2015 tarihli devir sözleşmesi imzalamış ayrıca devrealan davacı 175.000-TL nakit ödeme ve 239.000-TL yi de 10 adet sıralı senetle ödemeyi kabul ve beyan ettikleri görülmüştür. Sıralı senetlerin ödenmemesi üzerine bu senetlerin İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile ve kambiyo senetlerine mahsup yolla takibe konu edildiği tespit edilmiştir. Davacı tarafın hile iddiasına karşın ve Asliye Hukuk Mahkemesinin görevsizlik kararında da yer verdiği üzere taraflar arasındaki ticari iş niteliğindeki işletme devir sözleşmesinin tarafların hür iradeleri ile imzalandığı, bedelin taraflarca kararlaştırılıp yine ödeme şeklinin de sözleşmede taraflarca belirtilerek senet döküm tutanağı ve tutanak başlıklı belgelerle işletmenin devrinin gerçekleştirildiği, davacının daha önceden kurulmuş ve faal durumda bulunan bir işletmeyi devraldığı, sözleşmenin yapıldığı tarihte halen faal olan bir işletmenin devralınmasında devir alan tarafın basiretli bir tacir gibi hareketle işletmeyi görüp ayrıca gerekli araştırma ve incelemeleri de yapmak suretiyle işletmeyi devralacak olması gerçeği karşısında davacı yanın, yazılı sözleşmenin de varlığı karşısında, hile iddiasının dinlenebilir olmadığı, diğer yandan ön bahçenin kullanımı bakımından da gerek Yapı İşleri Müdürlüğü ve gerekse kat malikleri kurulunun aksine bir karar ve işleminin bulunmadığı, kaldı ki davacının yukarda belirtildiği üzere faaliyette bulunan bir işletmeyi devralırken bu hususları da kapsar şekilde araştırma yapmasının kendisinden beklenen bir davranış olduğu anlaşılmaktadır.Açıklanan bu sebeplerle davacı yanın işletme devrine ilişkin yazılı sözleşmenin varlığı ve yukarıda yer alan tespitler ışığında hile hukuksal sebebine dayalı iptal istemlerinin yerinde olmadığı kanaatine varılarak aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Önceki beyanlarını tekrarlamış ve davalıların davacıya bu restoranın uzun yıllardan beri çalıştığı, kazancının çok yüksek olduğu konusunda müvekkiline dolanlı ve yanıltıcı bilgi verdiklerini, her ne kadar basiretli bir tacir karinesine sığınılmakta ise de müvekkilinin yabancı uyruklu olup söylenenleri doğru kabul ettiğini, BK hükümlerine göre herkesin haklarını kullanırken objektif iyi niyet ve hüsnüniyet kaidelerine riayet etmeleri gerektiğini, davalı tarafın sözleşme ve devir işlemi yapıldığı sıralarda sürekli gerçeğe uygun olmayan bilgilerle müvekkilini inandırdıklarını, hüsnüniyet kaidelerine riayet etmediklerini, hüsnüniyet kaidelerine riayet etmeyen tarafın basiretli tacir kuralına sığınmasının adalet ve hakkaniyet kaidelerine aykırı olduğunu, ayrıca mahkemenin adaletli karar vermesi için keşif yaptırması gerektiğini, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, işletmenin devrine dair sözleşmenin hile nedeniyle iptali, bu sözleşme uyarınca verilmiş olan bonolar nedeniyle menfi tespit (senetlerin iptali) taleplerine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Taraflar arasında davacı şirket ve davalı gerçek kişilerin ortak ve müdürü bulundukları dava dışı şirketin devir sözleşmesini gerçekleştirdikleri, sözleşmeye istinaden davacı tarafça senet borçlusu olarak senetler düzenlendiği, davalı … adına senet alacaklısı olarak senet döküm tutanağı ve tutanak düzenlendiği konularında herhangi bir uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık, devir sözleşmesinin hile ile yapılıp yapılmadığı ve bu kapsamda düzenlenerek davalı alacaklılara verilen senetlerin iptali gerekip gerekmediği ile mahkeme hükmünün usul ve yasaya uygun bulunup bulunmadığına ilişkindir. Dosya kapsamından; devir alan kısmında davacı şirket devir edenler kısmında ise dava dışı … Tic.Ltd.Şti’nin yer aldığını, adı geçen şirketin unvanı altına davalı gerçek kişilerin imzalarının bulunduğu, devir bedeli olarak 414.000 TL’nin belirlendiği, 06.02.2015 tarihinde düzenlenen devir sözleşmesinden devir edenlerin Göztepe-Kadıköy/İstanbul adresindeki işletmeyi gösterilen bedel karşılığında işletme hakkının tamamı ve içinde bulunan bilumum demirbaşları ile birlikte devir ve teslim edildiği, devir bedeli olarak 175.000 TL nakden ve kalan 239.000 TL’nin ise toplam on adet sıralı senet olarak aldıklarını ifade ettikleri, devir edenler imzalarının altındaki yere ise aynı ifadelerle birlikte devir ve teslim edildiği, devir bedelinin 175.000,00 TL nakden ve kalan 239.000,00 TL toplam on adet sıralı senet olarak tamamen ödendiğinin ve herhangi bir borcun kalmadığını, devamında sözleşmenin yapılmasını kabul ettiklerinin belirtildiği, her iki tarafın isim ve imzalarının ayrıca şirket unvanlarının yer aldığı, aynı tarihli adi şekilde düzenlenen devir sözleşmesine ek olarak 06.02.2015 tarihli tanzim tarihi 05.02.2015, senet alacaklısı …, senet borçlusu … ödeme tarihi 25.03.2015 – 25.12.2015 arasını kapsayan her biri 24.000 TL tutarlı dokuz adet ve ayrıca 23.000,00 TL tutarlı bir adet olmak üzere toplam on adet 239.000,00 TL bedelli senetlerin düzenlendiğinin belirtildiği ve tutanağın altına senetlerden herhangi birisinin vadesinde ödenmemesi halinde diğer senetlerinde istenebilecek hale geldiğinin belirtildiği, aynı tarihli tutanak başlıklı adi yazılı belgede ise 25.08.2015 ödeme tarihli senetten başlamak üzere 25.12.2015 ödeme tarihli senet dahil olmak üzere beş adet senedin karşılığında teminat olarak Başakşehir/İstanbul adresindeki gayrimenkulün ipotek olarak alındığının ve herhangi biri vadesinde ödenmediğinden ihbara gerek olmaksızın ipoteğin nakde çevrilerek alacağın tahsili yoluna gidileceğinin belirtildiği, devir edilen dava dışı şirket tarafından davacı şirket ve dava dışı … ayrıca … aleyhine kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile 07.04.2015 tarihinde icra takibi başlatıldığı, takibe konu olan senetlerin devir sözleşmesiyle birlikte düzenlenen toplam on adet senet olduğu, takip alacağının ise senet bedelleri olan 239.000,00 TL ile 82,85 TL işlemiş faiz olmak üzere 239.082,85 TL olduğu, … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında takip başlatıldığı, davacı şirket tarafından işbu davanın açılmış olduğu, dosya içerisine ibraz edilen Kadıköy Belediye Başkanlığı Yapı Kontrol Müdürlüğünün 14.04.2015 tarihli davalı …’ hitaben verilen cevabı yazısında … parsel sayılı yere ait dilekçenin incelendiği, planlı alanlar tip İmar Yönetmeliğinin 63.maddesinde basit tamir ve tadiller ile korkuluk, pergole ve benzerlerinin yazımı ile bölme duvarı, bahçe duvarı, duvar kaplamaları, bacasaçak ve benzeri elemanların tamirlerinin ruhsata tabi olmadığının belirtildiği, ilgili yönetmelik kapsamında kalmak kaydı ile konu yerde cepheleri açık … niteliğinde ilave oluşturulabileceği ancak ortak alanların kullanımı ile ilgili herhangi bir anlaşmazlık oluşması halinde konunun kat mülkiyeti kanunu kapsamında adli makamlarca değerlendirilebileceği hususunun belirtildiği, 04.01.2014 tarihli olağan kat malikleri toplantısına ait karar defterinde dükkanların işleri icabı ön bahçeyi kullandıkları, arzu ederlerse belediye ye müracaatıyla ve onayıyla kapatabileceklerine dair oy çokluğuyla karar alındığı, Kadıköy Belediye Başkanlığı Yapı Kontrol Müdürlüğünün 14.04.2015 tarihli davacı şirkete hitaben cevabı yazılarında … parsel sayılı yere ait dilekçenin incelendiği, kat maliklerinin muvafakat olsa dahi kış bahçelerinin yapı ruhsatı alınmaksızın ya da asgari bahçe mesafeleri içinde yapılmasının mevzuata uygun olmadığının değerlendirildiğinin belirtildiği anlaşılmıştır. 06.09.2016 tarihli bilirkişi raporunda; davacı şirket yetkilisinin bilirkişi incelemesine esas olmak üzere yazı ekinde sunduğu 18.11.2015 tarihli iki sayfalık protokol yazısında 06.02.2015 tarihinde devir teslim aldığı restoranın 11.11.2015 tarihinde maliklerine ve bina yönetimine teslim edildiğinin belirtildiği, davalı … Tic. Ltd Şti’ ne ait 2014 – 2015 dönemi kanuni defterlerin vekili ve davacı …’nin de huzurda iken yapılan incelemede: 2014 ve 2015 döneminde kullanılan defter ve onaylarının cari mevzuata uygun olduğu; davacı … Ticaret A.Ş. ye ait 2015 dönemi kanuni defterlerin 16.02.2015 tarihinden itibaren kullanılan yevmiye defterinin kapanış tasdikinin dönem sonunda yapıldığının görülmediği; … Tic. A.Ş. temsilcisi ve davacı … ile davalı şirket … Tic. Ltd Şti ortak ve temsilcileri …, … ve … arasında 06.02.2015 tarihinde, … Caddesi … Girişi … Apartmanı No:… Göztepe – Kadıköy İstanbul adresinde bulunan restorantı demirbaş eşyaları ile 175.000,00.-TL peşim ödenmek ve daha sonra da eşit taksitlerde, on ayda ödenmek üzere 25.03.2015 tarihinde birinci taksit tutarı 24.000,00.-TL olmak üzere (9 ayrı 24.000,00.-TL lik senetler ile) son senet 25.12.2015 tarihinde 23.000,00.-TL olmak üzere toplamda 239.000,00.-TL daha ödenmek üzere toplamda 414.000,00.-TL tutarla devir teslim yapıldığının görüldüğü, davacı iddialarına göre: davalıların 5-6 ay önce söz konusu restorantı. işletmeye başladıkları, (bu restorantın bahçenin bulunduğu, bu bahçe ile restorantın çok daha iyi çalıştığı) ve bahçenin ruhsatının bulunduğunu defalarca tekrar ederek bu binayı devir edinceye kadar yabancı uyruklu …’ı hileli sözlerle aldattıklarını; peşin ödenen 175.000,00.-TL nin demirbaş bedeli, kalan 239.000,00.-TL’lik borç tutarının da yasal olmayan hava parası olduğunu beyan ettiklerini ancak, davacı iddialarının belge, delil ve varsa üçüncü kişi şahit ifadeleri ile desteklenmediği, sadece iddia olarak beyan edildiği ve dava dosyasında 13.05.2015 tarihi ile belirtilmediği. davalı vekillerinin de: davaya konu işletme devrinin tarafların hür iradeleri ile yapıldığını; davacının basiretli bir tacir gibi davranmadığını; devire konu restoran işletmesinin geçmişte kazanan bir işletme olduğunu; restoranın bulunduğu bina maliklerinin oy çokluğu ile ve 04.01.2014 tarihinde almış oldukları yönetim kurulu kararı ile restorana ait işletmenin bulunduğu bina bahçesinin kullanılabileceğini belirttikleri, Kadıköy Belediye Başkanlığı Yapı Kontrol Müdürlüğü imzalı, 14.04.2015 tarih ve … sayılı yazıları ile (davalı) …’e yazılan yazıda, “ortak alanların kullanımı ile ilgili herhangi bir anlaşmazlık oluşması halinde konunun Kat Mülkiyeti Kanunu kapsamında adli makamlarca değerlendirilebileceği hususunda bilgi edinmenizi” şekli ile ifade edilip belirtildiği; Söz konusu bahçenin restaurant hizmetinde daha önceden İzinli veya izinsiz (ruhsatlı – ruhsatsız) kullanılıp kullanılmadığının tespiti ancak şahit ifadeleri ve izin belgeleri ile mümkün iken bu hususa sözleşmede ve diğer belgelerde rastlanılmadığı; davacı taraf adına şirket yetkilisi … ile … Ticaret Limited Şirketi adına davalılar …, … ve … diğer tarafta … Tic. A.Ş. adına … arasında … Caddesi … Girişi … Apartmanı No:… Göztepe-Kadıköy İstanbul adresinde bulunan Restoran İşletmesini 414.000,00.-TL bedelle işletme hakkının tamamını ve içinde bulunan bilumum demirbaşları ile birlikte devir ve teslim edildiği; devir bedeli toplam 414.000,000.- TL’lik tutardan 175.000,00. TL nakden peşin tahsil – tediye edilerek, kalan 239.000,00.-TL’nin de sıralı bir ödeme planında eşit tutar ve taksitlerle 10 ayda ödenmek üzere anlaştıkları ve bu anlaşmayı da tarafların yukarıda da belirtildiği şekilde 06.02.2015 tarihinde imza altına aldıkları; davacı tarafça nakden ödenen 175.000,00.-TL’lik tutara karşılık mutfak demirbaşlarının bedeli olduğunu belirttikleri ancak devir teslim tutanağında ve sözleşme ekinde devir teslim eşya ve demirbaş listesinin görülmediği; yine devir teslim tutanaklarında kasa, anahtarlar, kıymetli evrak, stok, diğer demirbaş, yetki – izin belgeleri ve değer ifade eden kanuni ve yardımcı kayıtlar gibi diğer kıymetler ile ilgili herhangi bir tutanağın imza altına alındığının görülmediği; toplam 239.000,00 TL’lik tutarın davacı şirket tarafından muhasebe kayıtlarında senetler hesabına 12.02.2015 tarihinde kayıt altına alındığı, söz konusu 239,000,00.-TL lik borç senetlerinin İstanbul … İcra Müdürlüğü’nde … Esas dosya numarası ile 01.06.2015 tarihi itibarı ile faiz ve giderler dâhil 283.712,10.- TL tutar ile kanuni takibatta bulunduğu ve 282.712,10.-TL’lik alacak üzerine de haciz konulduğu belirtilmiştir. Davalılar vekili bilirkişi raporuna karşı beyan dilekçelerinde; müvekkillerinin faal ve çalışmakta olan iş yerlerine yapılan sözleşme ile tüm demirbaşları ve müşteri portföyü ile birlikte devrettiğini, söz konusu işletmenin bahçesinin kullanılıp kullanılmadığı hususunda bir açıklık bulunmadığı iddia edilmiş olsa dahi devir sözleşmesinden bir yıl önce 14.04.2014 tarihli belediye yazısı ile 01.04.2014 tarihli kat malikleri kurulu kararından da anlaşılacağı üzere işletme tarafından ön bahçenin diğer tüm işletmeler gibi uzun yıllardır kullandığını, sözleşmede hiçbir hile unsur olmadığının bilirkişi raporu ile de sabit olduğunun müvekkilinin borçlarını yerine getirdiğini, davacı şirketin ise sözleşmeden kaynaklı borçlarını ifa etmediği gibi mesnetsiz iddialarla ifa etmekten de kaçındığını, tacirin basiretli olmaması gerektiğini belirterek sözleşmenin iptali ile sözleşme konusu senetlerin iptal taleplerinin reddine karar verilmesini istemiştir. 02.06.2017 tarihli bilirkişi heyet raporunda; yapılan mali inceleme sonucunda sözleşmeye göre tarafların devir bedelinin 414.000,00 TL olması hususunda ve bu tutarın 175.000,00 TL’sinin nakden ve kalan 239.000,00 TL’sinin ise on adet sıralı senet ile ödeneceği hususlarında anlaştıkları, davacı defterlerine göre davalı yana yapılan gerek 175.000,00 TL’lik nakit ödemenin ve gerekse sıralı on adet toplamda 239.000,00 TL’lik senetlerin verildiği, ancak bu senetlerin ödenmediği ve bunların ticari defterlerde kayıtlı olduklarının görüldüğü, davacı tarafın devir almış olduğu iş yerinin bahçesinin ruhsatını alamadığını, bahçenin kullanılamaması nedeniyle yapılan devrin hileli olduğunu, bu nedenle verilen senetlerin iptal edilmesi gerektiğini iddia etmesine rağmen bahçenin kullanılamadığına veya kullanımının engellendiğine ilişkin herhangi bir somut delilin sunulamadığı, taraflar arasında sözleşme incelendiğinde sözleşme konusu işletmenin gösterilen bedel karşılığında işletme hakkının tamamı ve içinde bulunan bilumum demirbaşları ile birlikte devir ve teslim edilmesi şeklinde olduğu, işyerinin bahçesinin kullanılması ile ilgili davalıların bir taahhüdünün bulunmadığının da görüldüğü, dosyada bulunan Kadıköy Belediyesi Yapı Kontrol Müdürlüğünün 14.04.2014 tarihli yazısı incelendiğinde bahçenin kullanılmasının ruhsata tabi olmadığı, kat maliklerinin rızasının alınmasının yeterli olduğunun bildirildiği, yine dosyada bulunan 04.01.2014 tarihli kat malikleri toplantı tutanağında iş yerlerinin ön bahçeyi kullanabileceklerinin karar altına alındığının görüldüğü, tacir olan ve dolayısıyla da basiretli davranmakla yükümlü olan davacının gerekli araştırmaları yaparak iş yerini devir almasının gerektiğinin de açık olduğunu, devir almış olduğu iş yerinin bahçesinin ruhsatını alamadığı, bahçenin kullanılamaması nedeniyle yapılan devrin hileli olduğu, bu nedenle verilen senetlerin iptal edilmesi gerektiği yönündeki iddiasının yerinde olmadığı ifade edilmiştir. Davacı vekili esasa dair beyan dilekçesinde; bahçenin kullanılamadığına dair veya kullanımının engellendiğine dair somut delil sunulmadığının ileri sürüldüğünü, iddialarının hile sebebine dayandığı için resmi evrakla kullanımının engellenmesi konusu olmasa bile belediye zabıtalarının mühürleme ikazının müvekkilini haklı çıkardığını, raporun usul hukukuna aykırı olduğunu iddia etmiştir. Mahkemece bilirkişi raporları ve dosya kapsamına göre davanın reddine karar verilmiştir. Taraflar arasında sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan TBK ‘nın 1.maddesi gereğince özgür iradeleri ile oluşturulmuş bulunan devir sözleşmesi mevcuttur. Devir sözleşmesi her iki tarafa edimler yükleyen çift taraflı sözleşmelerdendir. Davacının iddiası olan hile-aldatma TBK’nın 36. maddesinde düzenlenmiştir. Maddede, taraflardan biri, diğerinin aldatması sonucu bir sözleşmeyi yapmışsa, yanılması esaslı olmasa bile sözleşmeyle bağlı olmayacağı, üçüncü bir kişinin aldatması sonucu bir sözleşme yapan tarafın sözleşmenin yapıldığı sırada karşı tarafın aldatmayı bilmesi veya bilecek durumda olması halinde sözleşmeyle bağlı olmayacağıdüzenlenmiştir. Davacı tarafça devir sözleşmesine konu işletmenin bahçesinin olmadığı, buranın ruhsatının bulunmadığı, bu durumun bilinmesi halinde sözleşmenin asla yapılmayacağını iddia ederek aldatıldı ileri sürmüş ve sözleşme ile sözleşme kapsamında düzenlenen senetlerin iptali talep edilmiştir. Dosya kapsamından, taraflar arasında gerçekleştirilen devir sözleşmesinde işletmenin bahçesinin devri veya ruhsatı ile ilgili herhangi bir açıklama mevcut olmadığı gibi ve özellikle Kadıköy Belediye Başkanlığının sözleşme tarihinden önceki 14.04.2014 tarihli cevabı yazısı ve yine işletmenin bulunduğu apartmana ait kat malikleri toplantısında alınan kararlar gereğince bahçenin kullanımının ruhsatla ilgili olmadığı anlaşıldığından davacı iddialarının subuta erdiğinin kabulü mümkün olmamıştır. Çünkü, işletmenin devir tarihinden itibaren davalı tarafa teslim edildiği tarihe kadar 7 – 8 ay süresince davacı tarafça işletildiği, bu işletme sırasında devre konu işletmeyle ilgili davacı tarafın aldatıldığı iddiasını ispata yarar herhangi bir yazılı belgenin dosyaya ibraz edilmemiş olması da dikkate alındığında aksine iddiaları isabetli görülmemiştir. Diğer taraftan, TTK’nın 18. maddesinde tacir olmanın hükümleri başlığı ile ikinci fıkrada, her tacirin ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerekeceği belirtilmiştir. Davacı şirketin bir sermaye şirketi olduğu ve sermaye şirketi olan işletmenin kazanç amacı ile kurulmuş olduğu da göz önünde bulundurulduğunda şirket temsilcilerinin böyle bir devir sözleşmesi gerçekleştirmeden önce devre ilişkin her türlü araştırmayı yaptıklarının kabulü gerekir. İşletmenin devri sözleşmesiyle birlikte devir bedelinin yarısına yakın bir tutarın ödenmiş olduğu da göz önünde bulundurulduğunda, bu hususların incelenmeksizin peşin ödemenin gerçekleştirilmiş olması da basiretli tacir gibi davranışla bağdaşır hareket olarak değerlendirilemez. HMK’nın 190. maddenin birinci fıkrasında ispat yükünün, kanunda özel bir hüküm bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa ait olduğu belirtilmiştir. Somut davada davacı tarafça açıklanan nedenlerle aldatma iddiası yasal ve geçerli delille ispatlanamamıştır. Açıklanan bu gerekçelerle ve ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararında gösterilen gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından peşin olarak yatırılan istinaf başvuru ve peşin harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 49,30 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsiline Hazineye gelir kaydına, 3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 28.09.2022 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.