Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/2472 E. 2020/1184 K. 12.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2472
KARAR NO: 2020/1184
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 04/07/2019
NUMARASI: 2015/490E. – 2019/663 K.
DAVANIN KONUSU:Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl davanın kısmen kabul kısmin reddine, karşı davanın reddine yönelik verilen hükme karşı asıl davada davalılar vekili ve davalı-karşı davacılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Asıl davada davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkil şirketin dava dışı borçlu … Ltd. Şti.’nden olan faturaya dayalı cari hesap alacağı nedeniyle Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında başlatılan takibe yönelik itirazın iptaline, Bakırköy 1.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/72 Esas sayılı dosyasında karar verilerek borçlu aleyhine %40 oranında kötü niyet tazminatına karar verildiğini, mahkeme kararından sonra takip işlemlerine devam edildiğini, borçlu şirketin mahkemenin kararından kısa bir süre önce adresini değiştirdiğinin belirlenmesi üzerine söz konusu yeni adrese haciz işlemi yapılmak için gidildiğini, ancak adresin ofis özelliklerini taşımadığı ve içerisinde sadece piyasada çöp diye tabir edilen kumaşların bulunduğunu, masa, sandalye ve kurulu bir telefon düzeneğinin dahi bulunmadığını ve şirket yetkililerinin bu adrese gelip gitmediğinin ve adresin göstermelik olduğu tespit edilerek herhangi bir işlem yapılmadan geri dönüldüğünü, daha sonra borçlu şirketin ortakları olan davalılar … ve …’ın ticari faaliyetlerini yargılama sırasında ticaret sicil kaydı yapılarak faaliyete başlamış olan ve söz konusu bu kayıtlara göre ortak ve yetkilisinin … olarak gösterildiği davalı … Ltd.Şti. unvanlı şirket üzerinden yürütmeye devam ettikleri bilgisine ulaşıldığından, işlem yapılmak üzere icra müdürü eşliğinde davalı şirketin ticari sicilde kayıtlı adresine gidildiğini, adrese girilmeden önce işyerinin bulunduğu binanın satış ofisi yetkilileri ve güvenlik görevlilerine geliş nedeninin anlatılarak borçlu … ile ortakları … ve … sorulduğunu, alınan beyanlarının zapta geçirildiğini, satış ofisi yetkilisinin beyanında “…’in sahibi olarak bildiğim ve kayıtlarımızda bu şekilde yer alan … ile 481 (yeni 475) no.lu ofisin satış ile ilgili görüşme yaptık, tüm görüşmelerde … hazırdı, satış hususunda … ile anlaşma sağlandı. Önce kardeşi olarak bildiğim … adına satışı yaptık, daha sonra kredinin onaylanmadığını söyleyerek … adına yaptık” dediğini, güvenlik görevlisinin ise “Borçlu şirketi bilmediğini ancak gelinen bu yerin …-… olarak bilindiğini ve kayıtlarda da bu şekilde yer aldığını, hatta bugün saat 08:25 itibariyle …’ın ofise giriş kaydının olduğunu” söylediğini, beyanlardan sonra kayıtlı adrese gidildiğinde kapının borçlu şirket ortakları … ve … tarafından birlikte açıldığını ve bu sırada mahalde başkaca kimsenin bulunmadığını, iş yerinde yapılan evrak araştırmasında bulunan borçlu …’e ait kartela, sipariş ve fatura belgeleri ile borçlu şirketin ortakları olan … ve …’a ait kişisel belgelerden borçlu …’in faaliyetlerini fiili olarak bu adreste yürüttüğü kanaatine varıldığından haciz işlemine başlanarak bir kısım taşınır ve paranın haczedildiğini, davalı … şirketinin gerçekte borçlu …’in ticari faaliyetlerini sürdürmek amacıyla davalılar tarafından kullanılan paravan bir şirket olduğunu, davalı şirketin ana sözleşmesinin davalılar … ve … tarafından hazırladığını ve bu şirket için üçüncü kişilere yeni kurulan şirketleri olduğunun söylendiğini, borçlu şirkete ait ayni ve nakdi varlıkların, müvekkile zarar vermek kastıyla davalı şirkete aktarılarak borçlu şirkete ait ticari faaliyetlerin bu şirket üzerinden yürütülmeye devam edildiğini, borçlu şirkete ait önemli bir kısım varlıkların da yine müvekkiline zarar verme kastıyla davalılardan …, …, … ve … üzerine geçirildiğini, davalı şirketin ticari merkez adresi olarak kullanılan gerçekte borçlu şirket adına tescili gereken taşınmazı tapuda şirket ortağı adına tescil ettirdiğini, taşınmaz bedeline ilişkin tüm ödemelerin gerçekte borçlu şirket varlıklarından karşılandığını, …’ın davalı şirketin kuruluşu için gerekli masrafları ve sonrasında muhasebe ve vergi giderleri gibi aylık düzenli ödemeleri borçlu şirket hesabından yaptığını, aynı şekilde borçlu şirketin varlıklarıyla …’de ticari bir taşınmaz satın alarak bu taşınmazı göstermelik şekilde davalı … üzerine tapuda tescil ettirdiğini, davalı … adına … Konutlarında bir daire satın aldığını, …’ın eski eşi olan davalı …’a nafaka adı altında yapmış olduğu yüksek meblağlı ödemeleri borçlu şirket hesabından gerçekleştirdiğini, borçlu şirketin diğer ortağı olan ve aynı zamanda şirkete ait kayıtları tutan ve parasal işlemleri yürüten davalı …’ın müvekkile zarar vermek ve alacaklarına kavuşmasını engellemek kastıyla baştan itibaren davalı … ve … ile fikir ve eylem birliği içerisinde hareket ettiğini, bu doğrultuda şirketin nakdi varlıklarının diğer davalılar üzerine kaçırılmasını gerçekleştirdiğini, davalı şirketin kurulduktan sonra haksız eylemlerine burada devam ederek borçlu şirkete ait varlıklar ile kendisine konut niteliğinde bir taşınmaz satın aldığını, satım bedelinin borçlu şirket hesabından ödendiğini, …’ın da diğer davalı … gibi borçlu şirket kasasını şahsi kasası gibi kullandığını, davalılardan …’ın borçlu şirketten alacaklı olmadığı halde nafaka adı altında şirket hesabından her ay düzenli olarak büyük miktarlı paralar tahsil ettiğini, eski eşi davalı …’in müvekkil şirket bakımından gerçekleştirmeyi düşündüğü haksız fiilleri ve zarar verme kastının baştan itibaren bildiğinden muvazaalı boşanmaya razı olduğunu, …’ın olası sorumluluklarından kurtulabilmesi için davalı adına olan bir taşınmazın davalı … adına tescil edilmesinin bu davalının da müvekkiline zarar vermek kastıyla diğer davalılar ile fikir ve eylem birliği içerisinde hareket ettiğini gösterdiğini ileri sürerek, davalıların mal varlıklarıyla ilgili olarak ihtiyati tedbir kararı verilerek, davalıların hileli davranışları sonucu halen tahsil edilemeyen 5.190.629,70 TL tutarındaki alacağın, dava tarihinden itibaren işletilecek ticari temerrüt faizi ile birlikte davalılar … Ltd.Şti., …, … ve …’den müteselsilen tazminine, sebepsiz zenginleşme ve kasıtlı zarar verme şeklindeki haksız fiilleri sebebiyle yararlandığı para ve mal miktarı üzerinden davalı …’ın da müteselsilen sorumlu tutulmasına, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davalılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar … ve … Ltd.Şti.vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; müvekkili …’nin birçok şirketin ortağı ve yetkilisi olduğunu, davalı şirketin ise … A.Ş.’ye bağlı şirketlerden denim ve kumaş pazarlama işleri ile iştigal ettiğini, davalı …’ın … şirketinin eski ortağı olduğunu, …’un aynı şirketin eski ortaklarından biri iken evlenerek çalışmayı bıraktığını, diğer davalının ise …’ın eşi olduğunu, davacı şirketin ise müvekkili ile sadece 2009 yılında ticari ilişkisi bulunan iki ortağının da yabancı kişi olan fiilen faaliyet göstermeyen tüzel kişi olduğunu, müvekkillerinin dava konusu taleple herhangi bir ilgilerinin bulunmaması nedeniyle öncelikle husumet yönünden davanın reddi gerektiğini, zira müvekkilleri ile davacı arasında hiçbir ticari ilişki bulunmaması nedeniyle taraf sıfatının bulunmadığını, müvekkili … yönünden mahkemenin yetkisiz olduğunu, yetkili mahkemenin Kahramanmaraş Mahkemeleri olduğunu, dava konusu alacağın tamamen davacı ile dava dışı şirket arasındaki ticari ilişkiden kaynaklanmasına rağmen bu şirketin davalı gösterilmemesinin usule aykırı olduğunu, davacı şirketin her iki ortağının yabancı olması nedeniyle yabancılık teminatı gösterilmesi gerektiğini, davacının haciz tutanağına ilişkin beyanlarının düzmece olduğunu, zira resepsiyon görevlisi ile görüşülmeden satış ofisine çıkılamayacağını, satış ofisi görevlisinin tutanağı imzalamaması nedeniyle haciz tutanağındaki beyanın hukuki bir öneminin bulunmadığını, diğer davalıların birlikte kapıyı açtıklarının tutanakta yazılmadığını, haczedilen mallar yönünden, Bakırköy 1.İcra Hukuk Mahkemesinin 2012/969 Esas sayılı dosyasında istihkak davasının kabulüne karar verildiğini, müvekkili şirketin diğer şirketi perdeleme amacıyla kurulduğuna ilişkin beyanlarının yersiz olduğunu, müvekkili gibi ciddi ticari işleri bulunan kişilerin bu şekilde bir perdelemeye ihtiyaç duyduğu ithamının haksız ve iftira niteliğinde olduğunu, daha öncede bahsedildiği üzere davalı şirketin büyük ölçekli … şirket grubu içerisinde kurulduğunu, müvekkilinin birçok şirkete ortaklığı bulunduğu gibi büyük ölçekli işler yaptığını, satılan emtianın niteliğine göre farklı kalitedeki emtialar yönünden farklı şirketler kurularak ticari faaliyetin devam etmesini hayatın olağan akışına uygun olduğunu, müvekkilinin, davacı hakkında şikayetleri bulunduğunu, takipsizlik kararına karşı itirazda bulunulduğunu, dava bakımından borca batık olan … ile müvekkilinin ilişkilendirilmesinin hukuken mümkün olmadığını, müvekkillerinin, imzası bulunmayan düzmece belgelerle sorumlu tutulamayacağını, dava dilekçesinde bahsi geçen … Plazadaki taşınmazın müvekkili … tarafından bankadan kredi alınmak suretiyle kendi öz sermayesinden ve gelirlerinden taksitler halinde ödendiğini, müvekkili şirketin, … tarafından … adına kurulduğuna ilişkin herhangi bir belge bulunmadığını, davacı tarafından yapılan şikayet üzerine Bakırköy 11.Ağır Ceza Mahkemesinin 2015/15 Esas sayılı kamu davasının takipsizlik kararının kaldırılması nedeniyle zorunlu olarak açıldığını, mahkemece müvekilinin beraatına karar verildiğini, davacı vekilinin suç teşkil eden eylemleri nedeniyle Muğla Ağır Ceza Mahkemesinde yargılandığını savunarak asıl davanın reddini istemiştir. Karşı davada ise; davacının müvekkilini maddi ve manevi açıdan zarara uğrattığını, davacı-karşı davalının müvekkilin ofisine haksız yere hacze geldiğini, müvekkili … ve iş ortaklarının davacı-karşı davalının sebebiyet verdiği olaylar nedeniyle Gayrettepe’de dolandırıcılık masasında bir gün boyunca göz altında tutulduğunu, müvekkilinin şirketlerine polis baskınları yapıldığını, şirketlerdeki tüm evraklarına el konulduğunu, ilgili ilgisiz el konulan evraklarıyla ticari itibarının zedelendiğini, Bakırköy …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasıyla vekalet ücreti alacağının bulunduğunu ve bu alacağın halen tahsil edilemediğini, bu nedenle davacı-karşı davalı şirket hakkında ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz istendiğini, davacı/karşı davalı şirketin ortaklarından … ve hem ortağı hem yetkilisi olan …’in Pakistan uyruklu olması sebebiyle MÖHUK gereği teminat göstermesi veya yatırması gerektiği halde teminat gösterilmediğini, gösterilecek teminatın nakit ve Pakistan’da bulunan bir banka veya Pakistan’da kayıtlı bir sigorta şirketi tarafından gösterilecek garanti ile sağlanması gerektiğini, müvekkilinin bankalarla olan kredi ilişkilerinin bile bu dava sebebiyle zarar gördüğünü ileri sürerek, müvekkil … yönünden yetki itirazının kabulüne, davacı tarafından aleyhe talep edilen ihtiyati tedbirin HMK 389.maddedeki belirtilen şartların oluşmaması nedeniyle reddine, yargılama sonunda davacının haksız ve mesnetsiz davasının ve diğer taleplerinin reddine, davacının borca batık olması ve dava konusunun değerinin çok yüksek olması sebebiyle yargılamanın lehe sonuçlanması halinde yargılama giderlerini ve vekalet ücretini ödemeleri mümkün olmadığından yargılama giderlerine ilişkin davacıdan teminatın alınmasına, davacının MÖHUK’un 48.maddedeki yabancılık teminatı yatırması yönündeki talebin kabulüne, karşı davadaki ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz taleplerinin kabulüne, şimdilik … yönünden 10.000,00 TL maddi tazminatın, 100.000,00 TL manevi tazminatın, davacı şirket yönünden şimdilik 10.000,00 TL maddi tazminat ile 10.000,00 TL manevi tazminatın ayrı ayrı dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davacı-karşı davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Diğer davalılar …, …, … vekili tarafından süre tutum dilekçesi verilip mahkemece bu talep kabul edilmesine rağmen cevap verilmemiş, yargılama aşamasındaki beyanlarda asıl davanın reddi istenmiştir. Karşı davada davalı … Ltd.Şti. Vekili cevap dilekçesinde; cevap ve karşı dava dilekçesinde belirtilen hususların gerçeğe aykırı olduğunu, müvekkileri hakkında verilen takipsizlik kararına itiraz edilmediğini, Muğla Ağır Ceza Mahkemesinde müvekkilerinin yargılanmadığını, …’nin dosyada şikayetçi veya katılan olmadığını, davalı şirketin diğer şirketi perdelemek için kurulduğunu, eski şirket ortaklarının davalı şirketin fiili sahibi ve yöneticileri olduğunu, yapılan hacze ilişkin tutanakta diğer davalıların imzalarının bulunduğunu, müvekkilinin dava dışı şirketten olan alacağının karşılıksız bırakılmak için davalı şirketin kurulduğunu savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesinin kararında; ” …. Tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları, ticaret sicil kayıtları, Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyası, Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/72 esas sayılı dosyası, banka kayıtları, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, dava dışı şirketin “…” sicil numarası ile kayıtlı olduğu, Dava dışı şirketin 05/10/1994 Tescil tarihi ile 250.000,00 TL sermaye ile kurulduğu, Dava dışı şirketin eski unvanının … Limited Şirketi olduğu, Dava dışı şirket faaliyet adresinin ‘… Mh. … Cad. … Tic. Mrkz. … ….BL. … …’ olduğu, dava dışı şirket faaliyet konusunun ‘Pamuklu, yünlü, suni ve sentetik elyaftan, mamul her nevi kumaşlardan her türlü iç ve dış giyim, konfeksiyon, tuhafiye, triko, mefruşat, iplik ve kumaş boyaları ve benzeri tekstil ürünlerinin işlenmesi, imali, ihracatı, ithalatı, toptan ve perakende ticareti ve ana sözleşmesinde yazılı olan diğer işler’ olduğu, ortaklarının … ve … olduğu, Dava dışı şirket eski ortaklarının, …, …, …, …, … Ve … olduğu, Dava dışı şirket yetkilisinin … olduğu, dava dışı şirket İTO kaydından tespit edilmiştir. Davalı … Ltd. Şti.’nin istihkak davasının kabulüne ilişkin kararın Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 2015/13577 esas 2015/17216 karar sayılı ilam ile, davalı şirketle borçlu … Ltd. Şti. arasında organik bağ bulunduğu gerekçesiyle bozulduğu, bozma gerekçesinin davacının tüzel kişilik perdesinin kaldırılması talebinin yerinde olduğunu ortaya koyduğu, Tüzel kişilik perdesinin kaldırılması (delinmesi) teorisine göre … Ltd. Şti., …, … (…) ve …’ye karşı doğrudan talep yöneltip takipte bulunabileceği, …, … ve bu gibi şirket kasasından karşılıksız kazandırma yapılanların ayrıca sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre de sorumlu olacağı, bütün sorumluların alacaklıya karşı TBK m.61 uyarınca müteselsilen sorumlu olacağı, dava dışı …’in eski ortakları … ile …’un haciz tarihinde davalı … şirketinde bulunmaları ve özellikle dava dışı … şirketine ait banka hesabından … şirketinin adres değişikliği ve muhasebe ücreti için Mali Müşavire eft işleminin yapılması davalı … İle …’un ticari faaliyetlerini … şirketi üzerinden devam ettirdiğinin açık bir göstergesi olduğu, bununla beraber dava dışı … şirketinin müşterilerinin … şirketinde de devam ettiği, bu itibarla davacı … şirketinin … şirketinden olan alacaklarını davalılardan talep edebileceği, dava dışı … şirketi ile davalı … şirketleri arasında organik bağın bulunduğu, davalı karşı davacıların alacak talebinin dayanağının bulunmadığı anlaşılmakla asıl dava yönünden Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasından alınan 04/07/2019 tarihli kapak hesabı miktarı, dava tarihi ve bilirkişi raporu dikkate alınarak davanın kısmen kabulü ile 4.992.796,02 TL nin dava tarihi itibariyle işleyen ticari temerrüd faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine, davalı karşı davacıların alacak talebinin ispatına ilişkin tüm deliller değerlendirildiğinde alacak dayanağının bulunmadığı anlaşılmakla karşı davanın reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” gerekçesiyle, asıl davanın kısmen kabulü ile 4.992.796,02 TL’nin dava tarihi itibariyle işleyen ticari temerrüt faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin taleplerin reddine, karşı davanın reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı-karşı davacılar vekili ile asıl davada davalılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı-karşı davacılar … ve … Ltd.Şti.vekili istinaf başvuru dilekçesinde; ilk derece mahkemesince verilen kararın haksız, usul ve yasaya aykırı olan bilirkişi raporuna dayanılarak oluşturulduğunu, tüm yargılama sırasında savunulduğu üzere davalıların, davada taraf ehliyetlerinin bulunmadığını, davadaki asıl hasımın dava dışı şirketin … şirketi olduğunu, bu nedenle bu şirketin davaya dahil edilmesi gerektiğini, anılan şirketin davalı olmaması nedeniyle savunma yapamayarak hukuki dinlenme hakkının ihlal edildiğini, dava konusu borç ve alacağın tarafının davalılar olmadığını, sorumlu bulunması halinde dahi davalı …’nin sorumlu olduğu miktarının hesaplanması gerektiğini, üçüncü kişi olan müvekkillerinin ekonomik gücü ile sektördeki bilinirliğinin haksız menfaat için kullanıldığını, davacının davasını kanıtlayamadığını, haksız fiil ve sebepsiz zenginleşme koşullarının oluşmadığını, zarar ile iddia edilen eylemler arasında nedensellik bağının bulunmadığını, mahkemece de nedensellik bağının bulunup bulunmadığının araştırılmadığını, iddia edilen zararın oluşup oluşmadığının değerlendirilmediğini, mahkemece müvekkili …’nin şirket kasasından karşılıksız kazandırma yapılanların ayrıca sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre de sorumlu tutulmasının haksız olduğunu, davacının kurgu talepleri ile müvekkillinin doğrudan veya dolaylı hiçbir ilişkisi yokken ve bu husus ispatlanamamışken iddia edilen zararlardan sorumlu tutulmasının hukuki dayanağı bulunmadığını, bilirkişi raporu ile dahi zarar tespit edilmemişken mahkemece hiçbir veriye dayanmadan salt tahminler yürüterek karar verilmesinin hatalı olduğunu, müvekkillerinin hiç bir zaman usulsüz kazandırmalar yapmadıklarını, şirketin kuruluşu ve ortaklık yapısının resmi ve ticari teamüllere uygun olduğunu, mahkemece esas alınan haksız fiil sorumluluğunun yasada belirlenen unsurlarından hiç birinin gerçekleşmediğini, aynı şekilde müvekkillerinin davacı aleyhine sebepsiz zenginleşmesinin bulunmadığını, asıl davanın kanıtlanmamasına rağmen kabul kararı verilmesinin hatalı olduğunu, … yönünden hangi gerekçeyle kabul kararı verildiğine ilişkin gerekçe dahi oluşturulmadığını, davalı şirketin diğer ortağına husumet yöneltilmemesinin manidar olduğunu, kötü niyetli davacının, davalı müvekkilinin ekonomik gücünden yararlanarak haksız kazanç sağlama çabasında olduğunu, müvekkilinin şirketini, tamamen ticari amaçlarla kurduğunu Bakırköy 11.Ağır Ceza Mahkemesinde yapılan yargılamada açıkça beyan ettiğini, anılan mahkemece müvekkilinin beraatına karar verildiğini, şirket ortağının sermaye dışında sorumluluğu bulunmamasına karşın hiç bir şekilde müvekkillerine ait olmayan borçtan sorumlu tutulmalarının hukuki olmadığını, delilerinin toplanmadan dosyanın bilirkişiye tevdi edildiğini, ceza dosyasının değerlendirilmediğini, mahkemece adil yargılanma hakları ile mülkiyet haklarının ağır şekilde ihlal edilerek karar verildiğini, davacı ile dava dışı şirket arasındaki davadaki delillerin müvekkili aleyhine kullanılamayacağını, bilirkişi kurulu oluşumuna ilişkin taleplerinin göz adı edilerek tek yanlı düzenlenen raporla karar verilmesinin hatalı olduğunu, organik bağın tespitinde Yargıtay tarafından kullanılan kriterlerin bilirkişi tarafından kullanılmadığını, bu kriterlerin dikkate alınması halinde müvekkili ile davalılar arasında hiç bir bağ bulunmadığının açıkça anlaşılabileceğini, şirketlerin ortaklık yapısı, ticari merkezleri ve faaliyetlerinin dahi farklı olmasına rağmen bu miktardaki bir tazminattan müvekkillerinin sorumlu tutulmasının hatalı olduğunu, müvekkilinin satın aldığı taşınmazları kendi parasıyla aldığını, blokeli olan dava dışı şirket hesaplarından müvekkili şirket veya ortağına para gönderilmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, ödendiği ispat edilmeyen az miktarda bir ödeme nedeniyle büyük miktardaki tazminattan müvekkilinin sorumlu tutulmasının hakkaniyetle bağdaşmadığını, el konulduğu iddia edilen bilgisayar içindeki belgelerde müvekkile ait aynı excel dosyası içinde gelir gider tablolarının olmasının gerçek dışı olduğunu, bilirkişi raporunda hangi tarihli ve hangi excel sayfası içinde bu bulgulara rastlandığı hususunun tam olarak açıklanmadığını, kaldı ki excel dosyalarının, dosyanın içine giren herkes tarafından kolayca değiştirilebileceğini, bu belgelerin müvekkilince kullanılan bilgisayardan da ele geçirilmediğini, müvekkili şirketle alakalı olmayan …’ın kendi şahsi sorunu olan eski eşi davalı …’a yaptığı düzenli ödemelerin müvekkilleri açısından da organik bağa kanıt yapmasının hatalı olduğunu, organik bağa kanıt sayılan …’ın şahsi hesabından … şirketine yapılan toplam 770.000,00 TL tutarında çek ödemesinin davayla ilgisinin bulunmadığını, müvekkilinin diğer şirketleri ile davalı … arasındaki ticari ilişki nedeniyle ödendiğini, ücret karşılığı alınan hukuki görüşlere itibar edilmesinin yerinde olmadığını, mahkeme gerekçesinin çelişkili ve hatalı olduğunu, zira bilirkişi raporunda …’nin herhangi bir eyleminin dahi tespit edilmediğini, müvekkili ile davalılar arasında hiç bir organik ilişki bulunmadığını, …’ın müvekkili …’nin sahibi olduğu … şirketine borcu karşılığında, müşteri temin edeceğini ve bunun karşılığında borcunun ödenmiş kabul edilmesini istediğini, taraflar arasında bunun dışında ticari ilişki bulunmadığını, bu nedenle her iki müvekkili yönünden verilen kararın hatalı olduğunu, ciddi miktarda ciro ve ticari faaliyetleri bulunan müvekkililerinin bu gibi eylemlerde bulunmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, eylemin haksız fiil veya sebepsiz zenginleşme olarak kabul edilmesi hallerinde alacağın zamanaşımına uğradığını, ıslahla ileri sürülen zamanaşımı savunmasının gerekçesiz olarak reddedildiğini, yabancılık unsuru içeren davada teminat alınmamasının yasanın açık hükmüne aykırı olduğunu belirterek, ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak, asıl davanın reddine , karşı davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir. Davalılar …, … ve … vekili istinaf başvuru dilekçesinde; dava dışı … şirketinin davaya dahil edilmeyerek müvekkillerinin savunma hakkının kısıtlandığını, dosyadaki mevcut delil durumu itibari ile davacı iddialarını kanıtlanamadığını, haksız fiil ve sebepsiz zenginleşmenin koşullarının oluşmadığını, nedensellik bağının bulunup bulunmadığının araştırılmadığını, mahkemece az miktardaki bir takım işlemlerin esas alınarak nedensellik bağının bulunduğunun kabulünün hatalı olduğunu, bilirkişi raporunun var olmayan belgelere göre düzenlendiğini, yapılan ödemelerin hiç birinin şirket hesabından yapılmadığını, ödemelerin şahsi hesaplardan yapıldığını, banka hesaplarının getirtilmesi halinde dava dışı şirketten … ve …’un hiç bir kazanımlarının bulunmadığının açıkça anlaşılacağını, mahkemece her bir davalının durumunun ayrı değerlendirilmesi gerekirken tüm davalılar yönünden aynı gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu, tacir olmayan müvekkillerinin ticari faaliyetlerinin de bulunmadığını, müvekkili …’ın boşandığı eski eşi …’dan nafaka alacağı bulunduğunu, gönderilen miktarların ilama bağlı nafaka alacağı olduğunu ve karşılıksız kazanımının bulunmadığını, buna rağmen mahkemece bu miktarda bir borçtan sorumlu tutulmasının haksız olduğunu, müvekkili …’ın konut taksitleri ve şahsi harcamaları için para ödendiğinin doğru olmadığını, bu kazanımlara ilişkin hiç bir belge bulunmadığını, mahkeme gerekçesinin hatalı olduğunu, haksız fiil ve sebepsiz zenginleşme koşullarının oluşmadığını, müvekkillerinin dava dışı şirketle organik bağlarının bulunmadığını, davacının şikayeti üzerine Bakırköy 11.Ağır Ceza Mahkemesinin 2015/15 Esas sayılı dosyasıyla açılan davada verilen beraat kararının değerlendirilmediğini belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak, asıl davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle, davacının dava dışı … şirketinden olan alacağının, perdenin aralanması teorisine göre davalılardan tahsili istemine; karşı dava ise davalının haksız eylemi sonucu karşı davacıların uğradığı maddi ve manevi zararların tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda asıl davanın kısmen kabulüne, karşı davanın reddine karar verilmiş, karara karşı asıl davada davalılar ile karşı davada davacılar vekilleri ayrı ayrı istinaf isteminde bulunmuşlardır. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Dava dilekçesinde ekli Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 05.02.2012 tarih 2011/72 Esas, 2012/297 karar sayılı ilamının incelemesinde, davacı şirket tarafından dava dışı … Ltd. Şti. aleyhine ticari satım alacağının tahsili amacıyla Bakırköy …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında başlatılan takibe yönelik itirazın iptalinin talep edildiği, mahkemece yapılan yargılama sonucu takibin, 1.222.804,70 USD’lik kısmına yönelik itirazın iptali ile icra inkar tazminatına karar verildiği, kararın Yargıtay 19.Hukuk Dairesine 05.06.2013 tarih 2012/13430 Esas, 2013/10387 Karar sayılı ilamıyla onandığı, karar düzeltme isteğinin aynı Dairenin 2013/15524-19810 E.K. Sayılı ilamıyla reddedilerek kararın kesinleştiği anlaşılmıştır. Dava dışı … Ltd. Şti. 2002 yılında kurulduğu, şirketin tekstil alanında faaliyet gösterdiği, ortaklarının davalılar … ve … olduğu, bu kişilerce ortaklık payının 02.05.2012 tarihinde ilk derece mahkemesi kararının kesinleşmesinden önce devredilerek şirket ortaklığından ayrıldıkları anlaşılmıştır. Davalı şirketin ise 16.01.2012 tarihinde tekstil sektöründe faaliyet göstermek üzere iki ortaklı olarak kurulduğu, ortaklarının … ve … olduğu, şirketin muamele merkezinin …’de bulunduğu anlaşılmıştır. Dosya da bulunan davacı şirkete ait sicil kaydının incelenmesinde, davacı şirketin 28.05.2007 tarihinde tescil edildiği, şirket ortaklarının … ve … olduğu, şirketin yetkililerinin ise … ile … olduğu, şirketin muamele merkezinin Esenler ilçesi olduğu ve şirketin Türk Hukukuna göre kurulduğu anlaşılmaktadır. Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının 22.01.2015 tarihli Kovuşturma Yapılmasına Yer Olmadığı kararıyla, davalı … tarafından, davacı şirket ortak ve yetkilileri hakkında yapılan suç duyurusu sonucu kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verilmiştir. Davacı şirket yetkililerinin şikayeti üzerine, Bakırköy 11.Ağır Ceza Mahkemesinin 2015/15 Esas sayılı dosyasında …, …, … hakkında dolandırıcılık suçundan kamu davası açıldığı, mahkemece, önceden doğmuş bir borç için hileli davranması halinde zarar veya borcun kandırıcı nitelikte davranışlar sonucu doğmayacağı gerekçesiyle unsurları oluşmayan dolandırıcılık suçundan sanıkların beraatine karar verilmiştir. İlk derece mahkemesince, taraflarca gösterilen deliller toplanmış, tanıklar dinlenmiştir. Davacı tarafından ibraz edilen Bakırköy İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında, davacı tarafından davalı şirketten ticari satımdan kaynaklı alacağın tahsilinin talep edildiği, itiraz üzerine Bakırköy 1.Asliye Ticaret Mahkemesinde dava açıldığı, mahkemece itirazın iptaline ilişkin verilen kararın kesinleştiği belirlenmiştir. 03.07.2012 tarihinde yapılan hacze ilişkin haciz tutanağının incelenmesinde, haciz mahalline girilmeden önce yapılan araştırmada borçlu şirket sahibinin … olduğu, yerin … adına alındığı, … ile birlikte sözleşme yapılarak taşınmazın alındığı, davalı şirkete ait … Plazadaki haciz mahallinde davalılar … ve …’ın bulunduğu, yapılan araştırmada borçlu şirkete ait malzeme ve emtiaların tespiti karşısında davalı şirkete ait bir kısım menkullerin haczedildiği anlaşılmıştır. Davalı şirketin, davacı aleyhine Bakırköy 1.İcra Hukuk Mahkemesinde istihkaka dayalı dava açtığı, davanın kabulü üzerine Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 01.10.2015 tarih 2015/13577 Esas 2015/17216 Karar sayılı ilamı ile davacı şirketin 16.01.2012 tarihinde kurulduğu, borçlu şirketin 02.07.2012 tarih hisse devir işlemine kadar ortaklarının …, … olduğu, ceza soruşturmasında el konulan borçlu şirkete ait bilgisayarların incelenmesi neticesi her iki şirket arasında organik bağ bulunduğu belirlenerek davanın reddine karar verilmesi için istihkak davasının kabulü kararı bozulmuş, karar düzeltme talebi reddedilmiştir. Davacının şikayeti üzerine Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının 2013/20558 soruşturma sayılı dosyasında, davalılar …, … ve … hakkında başlatılan soruşturmada haciz sırasında fiilen haczedilen bilgisayarlar üzerinde inceleme yapılmış olup emniyet fezlekesinde yapılan tespitlere göre borçlu şirkete ait hesap bilgi ve dökümanlarında davalı şirketin kurulmasından sonrada aynı hesapların takip edildiği, davalı şirket ortağı olan …’ye düzenli paralar gönderildiği, davalı şirketin SGK, SMM ve benzeri ödemeleri ile borçlu şirketin bir kısım giderlerini aynı hesaplardan takip edildiği anlaşılmıştır. Haciz mahalli olan …’de bulunan bağımsız bölümün daha önce davalı …’ın kızkardeşi olduğu iddia edilen …’a satıldığı, tahsis sözleşmesinin …’ın 11.05.2011 tarihli isteği üzerine iptal edilerek bağımsız bölümün aynı tarihte …’ye tahsis edildiği, her iki kişiye satış ve tahsise ilişkin belgelerin dava dosyası içerisinde bulunduğu, …’nin 470.00,00 TL bedelli senet verdiği 353.500,00 TL kredi kullandığı anlaşılmıştır. Ancak dava ve istinafa cevap dilekçesine ekli olan CD çözümlerinden borçlu şirket hesaplarından … kapora ödemesi, … ödeme, … ödeme … ara ödeme, … ödemesinin üstü, … ara ödeme vb. ödemeler adı altında … tarafından satın alınan taşınmaza ilişkin ödemeler yapıldığı gibi, davalı şirketin kuruluş masrafları ve davalı şirketin irsaliye, matbaa masrafları, emlakçı giderlerinin yapıldığı görülmüştür. Diğer yandan aynı hesap çizelgesinde borçlu … şirketine ait masraflar yapıldığı gibi, borçlu şirkete ait SSK ödemelerinin yapıldığı ve davalı …’a ait ev ödemelerinin yanı sıra davalılar … ve …’a şirket kasasından ciddi miktarda paralar ödendiği görülmüştür. Yapılan bu ödemelerin yanı sıra davalılar …’a da bir kısım ödemelerin yapıldığı görülmüştür. Davalı tarafından 12.10.2020 tarihinde sunulan dilekçe ekindeki belgelere göre davalı … ile …’ın Üsküdar 2.Aile Mahkemesinin 2010/10-579 Esas karar sayılı ilamıyla boşandıkları, boşanmaya TMK’nın 166/3.maddesi gereğince karar verildiği, ilamda müşterek çocukların velayeti anneye verildiği,… için aylık 3.000,00 TL, müsterek çocuklar için aylık 5.000,00 TL iştirak nafakasına hükmedildiği bunun yanı sıra 300.000,00 TL maddi-manevi tazminata hükmedildiği, … ve şirket hesaplarından zaman zaman gönderilen ödemelerin nafaka açıklamasıyla gönderildiği, bir kısım ödemelerde ise açıklama bulunmadığı anlaşılmıştır. Dava dilekçesine ekli ve sadece borçlu sıfatıyla …’ın imzasını taşıyan 19.09.2019 tarihli belgenin incelenmesinde, …’ın yönetimindeki …e ait varlıkların …’ye sermaye olarak devredilmesine karar verildiği ve devre ilişkin hususların şirket bünyesinde yer alan araçlar, demirbaş olarak belirlendiği, ayrıca sözleşme tarihi itibariyle … ve …deki gayrimenkullere ödenen miktarların 1/2 sinin …’ye sermaye olarak devrdedileceği, şirketin sabit giderlerine …’nin katılacağı bu kapsamda …ye ait gayrimenkulun 11.300,00 TL olan ödemenin 1/2 si, …a ait olan ödemenin 1/2’si ile davalı …’ın masraflarının yarısının davalı …’ye ait olduğu, ayrıca davalı şirketin dava dışı şirkete verdiği vadesi gelmeyen çeklerden kaynaklı borcunun belirlenen miktarının davalıya devredildiği kararlaştırılmıştır. Dosyada bulunan … ile … Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı arasında düzenlenen satış vaadi sözleşmesinde düzenlenen davalıya satılan taşınmaz bedellerini yukarıda sözü edilen ekstrelere göre borçlu şirket hesabından ödendiği anlaşılmaktadır. Dosyada bulunan … tarafından davadışı müşterilere gönderilen 23.02.2012 tarihli e-postada, borçlu … şirketinin stoğunun sıfır olduğu, bu nedenle satışın yeni şirketleri olan … Ltd.Şti. Tarafından fatura düzenlenerek yapılması gerektiği, şirketin haciz yapılan adresinin bildirildiği, bu şekilde çok sayıda yazışma yapıldığı, davalı … tarafından gönderilen 27.12.2011 tarihli e-postada ise, şirketin adresinin değiştiği, bu yerin … adına alındığı, asgari stopaj ödenecek şekilde kira sözleşmesi yapılmasının talep edildiği görülmüştür. Bu kapsamda, davalı şirketin elkonulan bilgisayarlarında yapılan incelemede, borçlu … şirketinin, plakaları yazılı araçların, davalı …’ye … A.Ş.’nin borçları nedeniyle devir edildiği, aynı kapsamda borçlu şirkete ait demirbaşların da devir edildiği anlaşılmaktadır. Davalı şirketin kuruluşuna ilişkin masrafların borçlu şirket kasasından ödendiği yukarıda açıklanmış olup bu kapsamda, davalı şirket ana sözleşmesinin muhasebeci … tarafından 22.12.2011 tarihli e-posta ekinde davalı …’a gönderildiği belirlenmiştir. Dava ve istinafa cevap dilekçesinin ek-9 da bulunan belgelere göre davalı ve borçlu şirketin vergilerinin davalı … tarafından ödendiği anlaşılmıştır. Ek-11 de bulunan belgede borçlu şirkete ait antetli kağıda davalı şirketin kaşesi basılmak suretiyle borçlu şirket hesabından … hesabına para gönderilmesinin talep edildiği anlaşılmıştır. Mahkemece verilen ilamın infazı kapsamında alınan ihtiyati haciz İstanbul Anadolu İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında 08.08.2019 tarihinde icra edilmiş olup borçlu …’ın evinde yapılan hacizde, boşanma sonucu … tarafından davalı …’a verilen evin …’ye satıldığını beyan ettiği anlaşılmıştır. Davacı vekilince istinaf başvuru dilekçesinden sonra verilen 08.06.2020 tarihli dilekçede, ilamın infazı için davalı şirketin muamele merkezinde yapılan hacizde de şirket ortağı olmayan davalı …’ın şirket merkezinde olduğu, yapılan tespitte davalı …’a ait marka belgelerinin bulunduğunu, davalıların muvazaalı işlemlerinin halen devam ettiğini beyan etmiştir. Mahkemece tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde inceleme yapılmasına karar verilmiş olup, bilirkişi kurulu tarafından 14.09.2018 havale tarihli rapor ibraz edilmiştir. Raporun incelenmesinde; davalı, davacı ve dava dışı şirkete ilişkin sicil kayıtları bilirkişi kurulu tarafından incelendiği, bilirkişi raporunda ceza soruşturması sırasında alınan raporun incelendiği görülmüştür. Bilirkişi kurulunca incelenen davalı şirketin 2012/2013 yılları defterlerinin kapanış tasniflerinin bulunmadığı, davalı şirketin el konulan bilgisayar ve belgeleri üzerinde yapılan incelemede davalı …’ın, ticaretin davalı şirket üzerinden devam ettiğine ilişkin yazışmalarının bulunduğu (19.sayfa), elde edilen bir kısım belgelerde davalı şirketin muamele merkezi olan ve diğer davalı adına kayıtlı olan ofise ilişkin ödemelerin yapıldığı, dava dışı şirketin banka hesaplarından davalı şirketin muhasebecisine adres değişikliği ve mali müşavir ödemelerinin yapıldığı, ceza soruşturmasında alınan bilirkişi raporunda her iki şirketin muhasebe işlemlerinin ve ödemelerinin aynı hesaptan takip edildiğini, her iki şirketin müşterilerinin benzer olduğunun belirlendiği (23.sayfa), davalı …’ın şahsi hesabından 2012 yılında …a 770.00,00 TL bedelli çek verdiği belirlenmiştir. Bilirkişi raporunun tebliği üzerine diğer davalılar rapora karşı beyanda bulunmamış, davalılar-karşı davacı … ve … vekili tarafından itirazda bulunulmasına rağmen mahkemece yeniden rapor alınmamıştır. TTK’nın 125. maddesine göre ticaret şirketleri tüzel kişiliğe haizdir. Ticaret şirketleri Türk Medeni Kanunu’nun 48. maddesi çerçevesinde bütün haklardan yararlanabilir ve borçları üstlenebilirler. Bu hususdaki kanuni istisnalar saklıdır. Ticari şirketleri tüzel kişiliğe sahip olduklarına göre ortaklık mal varlığının sahibi tüzel kişidir. Aktif ve pasif dava ehliyetine sahip olan tüzel kişidir. Kural olarak her tüzel kişi şirket kendi borçlarından ve sadece kendi mal varlığı ile sorumludur. Ancak, tüzel kişilik perdesinin kötüye kullanıldığı durumlarda, perdenin aralanması suretiyle gerçek sorumlulara da başvuru imkanı verilebilmektedir. Perdenin aralanması ilkesi genel olarak tüm modern hukuklarda öğretide ve içtihatlarda gittikçe netleşen ve ilkeleri hukuk kuralları haline dönüşen bir kuramın yerleşmesi sonucunu doğurmuştur. Bu kural perdeyi kaldırmak diğer bir ifadeyle hakkaniyet ve hükümlerin gaye ve ruhunun gerektirdiği anda perdenin arkasına sığınmış diğer bir tüzel kişiliğine giderek onun bu perdeden haksız yere faydalanmasını, sorumluluktan dolayısıyla takipten kurtulmasını önlemektir. Perdenin kaldırılmasında genel hukuki dayanak, tüzel kişiliğin kötüye kullanılması sebebi ile TMK’nın 2. maddesidir. Dosya kapsamındaki deliller, özellikle davalı şirkete ait iş yerinde yapılan haciz ve aramalar sonucu elde edilen bilgisayar ve CD’ler üzerinde ceza soruşturmasında yapılan inceleme ve çözümler ile belirlenen hukuki ilkeler çerçevesinde somut olay ve istinaf nedenlerinin incelenmesinde, davacı ile dava dışı … arasında 2011 ve önceki yıllara ait ticari ilişki bulunduğu, bu kapsamda dava dışı şirketin borcunu ödememesi üzerine başlatılan takibe itiraz edilmesi sonucu Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/72 Esas sayılı dosyasında itirazın 1.222.804,70 USD üzerinden iptaline karar verildiği, bu kararın 12.12.2013 tarihinde karar düzeltme işleminin reddi ile kesinleştiği, borçlu şirketin bu tarihteki ortaklarının …, … olduğu, itirazın iptali davasının 02.02.2011 tarihinde açıldığı, kararın 10.05.2012 tarihinde verildiği, her iki davalının 02.05.2012 tarihinde şirket ortaklığından ayrıldıkları dosya kapsamındaki delillerle sabittir. Davalı şirket ise 13.02.2012 tarihinde kurulmuş olup, ilamın icrası için yapılan haciz esnasında şirketin ayrılan ortakları davalılar, davalı şirketin … adresinde bulunmaktadırlar. Yapılan hacizde, borçlu şirkete ait evrak ve malzemelerin haciz mahallinde bulunduğu tespit edilmiştir. Diğer yandan gerek haciz ve gerekse Bakırköy 11.Ağır Ceza Mahkemesindeki yargılamaya konu soruşturma nedeniyle davalı … Şirketinde yapılan haciz ve arama işlemlerinde el konulan şirkete ait bilgisayarlardaki belgeler ile CD’ler üzerinde yapılan inceleme ve bilirkişi raporlarına göre, dava dışı borçlu şirket ile davalı şirketin hesapların aynı tablolarda takip edildiği, bu tablolara göre kayden … adına alınan şirketin muamele merkezinin daha önce davalı …’ın kızkardesi adına alındığı, daha sonra tarafların mutabakatı ile davalı şirketin ortağı davalı … adına kayıt edildiği, davalı şirket hesaplarının takip edildiği belgelere göre davalı …’ye satın alınan yer nedeniyle büyük miktarda ödemeler yapıldığı, davalı … tarafından imzalanan belgeye göre, borçlu şirkete ait bir kısım teçhizat ve araçların davalı şirkete devir işlemlerinin yapıldığı ve davalı şirketin 1/2 pay sahibinin bu işlemler nedeniyle davalı … olduğu anlaşılmıştır. Diğer yandan davalı şirket cari hesaplarından tüm davalılara kişisel ödemeler yapıldığı, bir kısım ödemelerin, davalılar tarafından alınan mal varlıkları, bir kısım ödemelerin ise şahsi harcamaları için gönderildiği anlaşılmaktadır. Davalı şirketin kuruluş ve tescil işlemleri içinde aynı çizelgede takip edilen davalı şirket hesaplarından ödeme yapılmıştır. Bu durumda olayların kronolojik sırası, davalı şirketin bilgisayar ve dijital kayıtları üzerinde yapılan incelemeler dikkate alındığında, davalı şirketin borçlu şirketin alacaklılarının perdelenmesi amacıyla kurulduğu ve borçlu şirkete ait mal varlıklarını davalılara aktarıldığına ilişkin mahkeme gerekçesinde herhangi bir isabetsizlik olmadığı kanaatine varılmıştır. Diğer yandan davacı tarafından daha önce açılan davada, dava dışı şirketten olan alacağın ilama bağlanmış ve kesinleşmiş olması nedeniyle yeniden dava dışı borçlu şirkete yönelik dava açılmasına gerek bulunmamaktadır. Esasen alacak ilama bağlı olduğundan yeniden açılacak dava kesin hüküm itirazıyla karşılaşacaktı. Bu nedenle, davalı tarafın bu konudaki istinaf nedeni yerinde değildir. Davacının, dava dışı şirketten, alacağını tahsil edememesinin anlaşıldığı tarih, borçlu şirketten haciz yapılan tarih olup belirtilen tarih itibariyle davanın süresinde açıldığı ve zaman aşımına uğramadığı anlaşılmıştır. Mahkemece yapılan bilirkişi incelemesi ile karar verilmiş olup davalı- karşı davacıların itirazı üzerine ek rapor alınmamıştır. HMK’nın 282. maddesi gereğince, hakim, bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir. Bu durumda bilirkişi raporundaki tespitler, davalı ortakların dava dışı şirketteki ortaklıklarını sona erdirme tarihleri, davalı şirketin kuruluş tarihi ve işlemleri, haciz tutanakları ve Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin organik bağın tespitine ilişkin ilamı, haczedilen ve ceza soruşturması sırasında el konulan bilgisayar kayıtları birlikte değerlendirildiğinde, dosyanın yeterince aydınlanmış olması karşısında ve mahkemece yapılan değerlendirmeler de dikkate alındığında, yeniden ek rapor alınmasının gerek bulunmadığına ilişkin mahkeme kararında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davacı şirketin Türk hukukuna göre kurulmuş tüzel kişi olması karşısında HMK’nın 84 ile 5817 sayılı kanununun 48. maddesi gereğince yabancılık teminatı alınmamasından herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır. TBK’nın 74. maddesi gereğince hakim, zarar verenin kusurunun bulunup bulunmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığına karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hakimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. Bakırköy 11.Ağır Ceza Mahkemesindeki yargılamada iddia edilen eylemlerin önceden doğmuş bir borç için hileli davranışlarda bulunması halinde, zarar veya borcun kandırıcı nitelikteki davranışlar sonucu oluşmayacağından beraat kararı verildiğinden, verilen bu kararın sorumluluğun hukuk mahkemesince değerlendirilmesinde bağlayıcı olmayacağı anlaşılmıştır. Ceza mahkemesinin tespiti, sadece suçun unsurlarının oluşmadığına ilişkindir. Hukuki sorumluluğun, deliller değerlendirilerek hukuk hakimi tarafından tespitine engel değildir. Mahkemece toplanan deliller, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin ilamı, borçlu şirket ortakları ile davalı şirket ve ortağı arasındaki sözleşme, taşınmaz satımı, demirbaş devrine ilişkin işlemler, davalı şirket merkezinde yapılan arama sonucu elde edilen bilgisayardaki kayıtlara göre tarafların ticari ilişkilerinin aynı cari hesap üzerinden takip edilmesi, bizzat davalı şirket bilgisayarındaki kayıtlara göre kayden davalı şirket ortağı adına alınan taşınmaza ilişkin ödemelerin, borçlu şirket ortağı …’a ait taşınmazı yapılan ödemelerin, tarafların şahsi ödemelerinin aynı cari hesaptan ve dava dışı şirkete ait varlıklarla yapılması karşısında organik bağ bulunduğu kabul edilmelidir. Diğer yandan bilirkişi tespitlerine göre, dava dışı şirketin ortaklarının şirketten ayrılmasına yakın bir zamanda kurulan davalı şirket ile dava dışı şirketin müşterilerinin benzer olması da taraflar arasındaki organik bağın bulunduğuna kanıt oluşturmaktadır. Asıl davada dayanılan aynı gerekçelerle, karşı davadaki maddi tazminatın reddine ilişkin istinaf nedenleri yerinde değildir. Karşı davadaki manevi tazminat talebi yönünden, davacının şikayet hakkını kullanması anayasal hakkın kullanılması kapsamında olup, hukuka uygun şikayet hakkının kullanılması kapsamında, kamu otoritesince yapılan arama, el koyma ve gözaltı işlemleri nedeniyle manevi zarar oluşmaz. Belirtilen gerekçelerle davalı … dışındaki tüm davalılar ile karşı davadaki davacıların tüm istinaf nedenleri yerinde görülmemiş, reddine karar verilmiştir. Davalı … yönünden yapılan incelemede ise; yukarıda da açıkladığı üzere, davalı tarafından 12.10.2020 tarihinde sunulan dilekçe ekindeki belgelere göre davalı … ile …’in Üsküdar 2.Aile Mahkemesinin 2010/10 E.-57 K. sayılı ilamıyla boşandıkları, boşanmaya TMK’nın 166/3.maddesi gereğince karar verildiği, ilamda müşterek çocukların velayeti anneye verildiği, … için aylık 3.000,00 TL, müsterek çocuklar için aylık 5.000,00 TL iştirak nafakası ile 300.000,00 TL maddi-manevi tazminata hükmedildiği, … ve şirket hesaplarından zaman zaman gönderilen ödemelerin nafaka açıklamasıyla gönderildiği, bir kısım ödemelerde ise açıklama bulunmadığı anlaşılmıştır. Ancak bu davalıya yapılan ödemelerin kesinleşmiş bir mahkeme ilamına dayanması, gönderilen miktarların hükmedilen nafaka ve tazminat miktarıyla uyumlu olması, nafaka borçlusunun kendi hesabından yaptığı ödemelerin yanı sıra borçlu şirket hesabından ödeme yapmasının nafaka alacaklısı yönünden herhangi bir öneminin bulunmadığı, nafaka borçlusu ortak tarafından şirket hesabından yapılan ödemelerin ortağın şirkete olan borcu olarak değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmakla bu davalı yönünden davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamış olup HMK’nın 353/1.b.2 maddesi gereğince mahkememizce yeniden esas hakkında hüküm kurularak bu davalı yönünden sabit görülmeyen davanın reddine karar verilmesi gerekmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, davalı karşı davacıların ve davalı … dışındaki davalıların istinaf başvurularının esastan reddine; HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca davalı …’ın istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin bu davalı hakkında verdiği hükmün kaldırılarak davanın esası hakkında yeniden hüküm verilmesine, bu davalı hakkındaki davanın reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM: Ayrıntısı yukarıda açıklanan gerekçelerle; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davalı- karşı davacılar… ve …ltd.Şti. vekilinin asıl ve karşı davaya yönelik istinaf başvurularının ve davalı davalı … dışındaki davalıların asıl davaya yönelik istinaf başvurularının esastan reddine; HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca davalı …’ın istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu hükmünün kaldırılarak davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine, doğrultuda; 1-Asıl dava yönünden, … aleyhindeki davanın reddine, 2-Asıl davanın diğer davalılar yönünden kısmen kabulü ile 4.992.796,02 TL’nin dava tarihi itibariyle işleyen ticari temerrüt faiziyle birlikte davalılar …, … ile davalı/karşı davacılar … Ltd. Şti ve … ‘den müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin taleplerin reddine, 3-Karşı davanın reddine, 4-Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 341,057,89 TL harçtan peşin alınan 88.642,98 TL harcın mahsubu ile eksik 252.414,91 TL harcın asıl davada davalılardan tahsili ile hazineye irad kaydına, 5-Asıl davada davacı tarafından yapılan 12.040,35 TL yargılama giderinden, davanın red ve kabul edilen kısımları dikkate alınarak takdiren 11.580,41 TL yargılama gideri ile 88.674,78 TL. toplam harç masrafı ile toplam 100.255,19 TL yargılama giderinin, davalı … dışında kalan asıl davadaki davalılardan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine, bakiye yargılama giderinin asıl davada davacı üzerinde bırakılmasına, 6-HMK’nun 333. maddesi uyarınca yatırılan avanstan kullanılmayan gider avansının (iş bu kararın tebliğ gideri avanstan karşılanmak ve bu gider mahsup edilmek kaydıyla) kararın kesinleşmesinden sonra resen taraflara iadesine, 7-Davacı/karşı davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden yürürlükteki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap edilen 138.552,96 TL avukatlık ücretinin davalı … dışında kalan asıl davadaki davalılardan ile asıl davada davacıya ödenmesine, 8-Davalı/karşı davacılar … Ltd. Şti ve … tarafından yapılan 100,00 TL yargılama giderinden davanın red ve kabul edilen kısımları dikkate alınarak takdiren 3,82 TL yargılama giderinin asıl davada davacı şirketten tahsili ile Davalı/karşı davacılar ödenmesine, bakiye yargılama giderinin asıl davada davalılar üzerinde bırakılmasına, 9-Asıl davada davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiğinden Yürürlükteki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap edilen 22.298,36 TL avukatlık ücretinin asıl davada … dışında kalan davalılara ödenmesine, 10-Davalı … yönünden dava reddedildiğinden, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap edilen 138.552,96 TL avukatlık ücretinin, asıl davada davacıdan alınarak, davalı …’a verilmesine, 11-Karşı davada Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 44,40 TL harcın peşin alınan 2.220,10 TL harçtan mahsubu ile artan 2.175,70 TL harcın, hükmün kesinleşmesini müteakip talep halinde karşı davacılara iadesine, 12-Davacı/karşı davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden maddi tazminat yönünden Yürürlükteki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap edilen 3.400,00 TL ile manevi tazminat yönünden hesap edilen 3.400,00 TL toplam 6.800,00 TL avukatlık ücretinin Davalı/karşı davacılar … Ltd. Şti. ve …’den tahsili ile davacı/karşı davalıya ödenmesine, 13-İstinaf aşamasındaki yargılama giderleri yönünden: a-Asıl dava için davalılar tarafından yatırılan 121,30’ar TL istinaf başvuru harçlarının Hazineye gelir kaydına; nispi istinaf karar haçlarının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran davalılara iadesine, b-Davalı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf başvuru harcı gideri ile 31,50 TL posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 152,80 TL istinaf yargılama giderinin, davacıdan alınarak davalı …’a verilmesine, c-Davalı-karşı davacılar tarafından karşı dava için yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına, d-Karşı dava için yapılan istinaf giderlerinin başvuranlar üzerinde bırakılmasına, 14-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine, 15-Dosyanın, karar kesinleştikten sonra, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1-2 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, oy birliğiyle ve temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi gereğince, gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliği tarihlerinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açıktır.12.11.2020