Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/2459 E. 2020/25 K. 22.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2459
KARAR NO: 2020/25
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 29/05/2017
NUMARASI: 2015/640 -2017/554 E.K
DAVANIN KONUSU: Alacak
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davacılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLAR İDDİA VE SAVUNMA ÖZETİ Davacı vekili, müvekkillerinin müteveffa …’nın yasal mirasçıları olduğunu, murisin ise davalı şirketin vefat ettiği tarihteki ortağı olduğunu, müvekkillerinin 09.07.2014 tarihli adi şirket hisse devri sözleşmesi ile şirkette bulunan hisselerini davalı …’e devretme konusunda anlaşmaya vardıklarını, bu sözleşmede davalı …’in şirketin tüm alacak ve borçlarını devraldığını kabul ettiğini, 09.07.2014 tarihli noter hisse devir sözleşmeleri ile hisselerin devredilerek devir işleminin ticaret sicil gazetesinde ilan edildiğini, müteveffanın davalı şirketi idaresi sırasında şirket adına taşıt kredisi kullandığını, şirket hisse devir sözleşmesinde şirket kredilerinin 620.934,65 TL olarak belirtildiğini, müteveffanın kullandığı taşıt kredilerinde lehine ölüm teminatı olarak hayat sigorta poliçelerinin düzenlendiğini, müvekkillerinin hayat sigortalarından dolayı sigorta şirketinden mirasçı olarak almaları gereken hisselerine düşen 168.457,02 TL’nin 18.08.2014 tarihinde davalı şirketin kullandığı kredilerin kapatılması için dain-i mürtehin bankaya ödendiğini öğrendiklerini, davalıların müvekkilleri aleyhine sebepsiz zenginleştiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, müvekkili … yönünden şimdilik 1.000,00 TL’nin, müvekkili … yönünden ise şimdilik 3.000,00 TL’nin, sebepsiz zenginleşme tarihi olan 25.08.2014 tarihinden işleyecek avans faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili, 15.10.2016 tarihli ıslah dilekçesi ile, talep edilen tutarın davacı … açısından toplam 126.342,77 TL’ye, davacı … açısından ise toplam 42.114,25 TL’ye çıkarmıştır. Davalı … vekili, müteveffanın davalı şirketin tek ortağı ve müdürü sıfatıyla şirket nam ve hesabına muhtelif zamanlarda ticari araç ve nakit kredisi kullandığını, kullanmış olduğu kredilere karşılık hayat sigortası yapıldığını, dain-i mürtehin sıfatıyla bankanın ticari araç kredilerinden kalan borç bakiyelerini kapattığını, müvekkilinin davalı şirketi 14.04.2015 tarihinde üçüncü şahsa devrettiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Davalı şirket vekili, davaya cevap vermemiştir.
DELİLLER 1-Müteveffa …’nın 18.05.2014 tarihinde vefat etmesi sonucunda geriye davacıların kaldığı, murisin terekesi 4 pay kabul edilerek davacı …’nın 1 pay, davacı …’nın ise 3 pay sahibi olduğu Kadıköy … Noterliğinin 24.06.2014 tarihli miracılık belgesinden anlaşılmıştır. 2-Devreden … Ltd Şti’ni temsilen …, Devralanın … olduğu, 09.07.2014 tarihli “Adi Şirket Hisse Devri Sözleşmesi” başlıklı belgede, 09.07.2014 tarihi itibari ile şirketin tüm alacakları ve borçları ile devredildiği, şirketin borçlarının toplam 2.381.840,47 TL olarak gösterildiği ve borç tutarı içinde şirket kredilerinin 620.934,65 TL olduğu görülmüştür. 3-Davacı …’nın 25.06.2014 tarihinde 40 seneliğine davalı şirket müdürü olarak atandığı ve kararın 07.07.2014 tarihli ticaret sicil gazetesinde ilan edildiği görülmüştür. 4-Davacıların miras yoluyla intikal eden hisselerini 09.07.2014 tarihli noter hisse devir sözleşmeleri ile davalı …’e devrederek ortaklıktan ayrıldıkları, kararın 18.07.2014 tarihli ticaret sicil gazetesinde ilan edildiği görülmüştür. 5-İhbar olunan … AŞ tarafından davacı …’ya yazılan 25.08.2014 tarihli yazısında, hayat sigorta poliçelerinden doğan vefat tazminatı tutarı toplamı 225.316,86 TL’nin 168.457,02 TL’sinin dain-i mürtehin sıfatıyla 18.08.2014 tarihinde … AŞ’ne ödendiği, bu tutardan sonra kalan bakiye 56.859,84 TL’nin mütevffanın yasal mirasçılarına ödeneceği belirtilmiştir. 6- … AŞ tarafından davacı … hesabına 11.11.2014 tarihinde 56.859,84 TL ödeme yapıldığına dair banka dekontunun dosyada bulunduğu görülmüştür. 7-Poliçe suretlerinin incelenmesinde tamamında …’ın “dain mürtehin” olarak gözüktüğü, poliçe eklerinde yer alan bilgilendirme formlarında “…sigortalının sigorta süresi içinde vefat etmesi halinde poliçede belirtilen vefat teminat tutarı … AŞ’nin dain mürtehin olarak atandığı ürünlerde vefat tazminatı olarak sigortalının dain mürtehine olan borçları nispetinde dain mürtehine ödenir, kalan bakiye varsa sigortalının lehdarlarına, lehdar belirtilmemişse kanuni varislerine ödenir, … AŞ’nin dain mürtehin olarak atanmadığı ürünlerde ise vefat tazminatı sigortalının lehdarlarına ödenir” hükmünün yeraldığı görülmüştür. 8-Müteveffa …’ın davalı şirket adına kefaleten kullanmış olduğu kredilere dayanak 18.08.2013 tarihli genel kredi sözleşmesinin suretinin dosyaya sunulmuş olduğu ve anılan kredi sözleşmesinde kredi lehtarının davalı şirket olduğu, müteveffa …’ın kredi sözleşmesinde müşterek borçlu müteselsil kefil olarak yer aldığı görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, poliçe suretlerinin incelenmesinde, poliçelerin tamamında dava dışı …’ın “daini mürtehin” olarak gözüktüğü, poliçe eklerinde yer alan bilgilendirme formlarında “…sigortalının sigorta süresi içinde vefat etmesi halinde poliçede belirtilen vefat teminat tutarı … A.Ş.’nin dain mürtehin olarak atandığı ürünlerde vefat tazminatı olarak sigortalının dain mürtehine olan borçları nispetinde dain mürtehine ödenir, kalan bakiye varsa sigortalının lehdarlarına, lehdar belirtilmemişse kanuni varislerine ödenir, … A.Ş.’nin dain mürtehin olarak atanmadığı ürünlerde ise vefat tazminatı sigortalının lehdarlarına ödenir” hükmünün yeraldığı, bu nedenle poliçedeki tazminatlar için sigorta şirketinden talepte bulunmaya öncelikli olarak dava dışı … A.Ş.’nın yetkili olduğu, bu haliyle dain mürtehine ve bakiye kısım yönünden davacılara yapılan ödemelerin kredi sözleşmesi ve poliçelere uygun olduğu, davalı tarafın sebepsiz zenginleşmesi durumunun sözkonusu olmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacılar vekilini istinaf başvuru dilekçesinde özetle; 09.07.2014 tarihli adi şirket hisse devir sözleşmesinde davalı şirketin kredi borcunun vefat tazminatından karşılanacağına ilişkin bir hüküm bulunmadığını, bu sebeple hayat sigortasından yapılan haksız kazanım nedeniyle davalıların sebepsiz zenginleştiklerini belirterek, ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Davacılar, muris …’ın hayat sigorta poliçelerinden kaynaklı ödemelerinin bir bölümünün davalı şirketin kredi borcuna karşılık dain-i mürtehin sıfatıyla krediyi kullandırılan banka tarafından mahsup edildiğini, şirket hisselerinin tümünün davalı …’e devredildiğini, 09.07.2014 tarihli adi yazılı şirket hisse devir sözleşmesinde davalı şirketin kredi borcunun vefat tazminatından karşılanacağına ilişkin bir hüküm bulunmadığını, davalıların sebepsiz zenginleştiklerini iddia etmiş, davalı … davanın reddini savunmuş, diğer davalı ise, davaya cevap vermemiştir. İlk derece mahkemesince, yukarıda yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiş, bu karara karşı davacılar vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Dava dosyası, Dairemize ilk geldiğinde 2018/121 E numarasını almıştır. Anılan dosya numarasıyla yapılan istinaf incelemesi sonucunda, 2018/558 K sayılı, 24.05.2018 tarihli kararla; “Davacıların istinaf başvurusunun kabulü ile HMK 353/1.b.2. maddesi uyarınca, İlk Derece Mahkemesinin 29/05/2017 tarihli, 2015/640 E- 2017/554 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA, davanın esası hakkında Dairemizce yeniden karar verilmesine, bu doğrultuda; 1-Davacıların davasının davalı … Ltd Şti.( yeni unvanı … Ltd Şti.) yönünden Kabulüne, davacı … yönünden 42.114,25 TL ve davacı … yönünden 126.342,77 TL olmak üzere toplam 168.457,02 TL’nin davalıdan alınarak davacılara verilmesine, 2-Davacıların davasının davalı … yönünden pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine,…” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacılar vekili ve davalı şirket vekili tarafından temyiz kanun yoluna başvurulması üzerine, temyiz incelemesini yapan Yargıtay 11. HD’nin 2018/3791 Esas – 2019/5808 Karar sayılı, 25.09.2019 tarihli ilamıyla, Dairemizin anılan kararı bozulmuştur. Yargıtay bozma ilamında; ” “…Kararı, davacılar vekili ve davalı şirket vekili temyiz etmiştir. 1- İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK’nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK’nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına ve asıl borçlunun davalı şirket olduğunun anlaşılmasına göre davacılar vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki sair, davalı şirket vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir. 2- Davacılar ile davalı … arasında 09.07.2014 tarihli “ADİ ŞİRKET HİSSE DEVRİ SÖZLEŞMESİ” başlıklı hisse devir sözleşmesi yapıldığı, sözleşme ile davalı şirketin hissesinin devrinin yanı sıra davacılarının murisinin kefili olduğu kredilerin de dahil olduğu davalı şirketin tüm kredi borçlarından 09.07.2014 tarihinden sonra davacıların hiçbir sorumluluğunun bulunmayacağının da kabul edildiği, dava dışı sigorta şirketince murisin kefili olduğu krediler için dava dışı bankaya 18.08.2014 tarihinde ödeme yapıldığı uyuşmazlık dışındadır. Hisse devri tarihi itibariyle davalı şirketin toplam kredi borcunun 620.934,65 TL olduğu, anılan sözleşmede belirtilmiş ve bu borcun tamamından devralan …’in sorumlu olduğu, davacıların bu borçlardan hiçbir sorumluluğunun bulunmadığı anlaşılmaktadır. Ancak sigorta poliçesine göre lehtar olan davacıların alması gereken sigorta tazminatının hisse devrinde belirtilen kredilerin bir kısmı nedeniyle dava dışı bankaca tahsil edilmiş olup, bu durumda 09.07.2014 tarihli sözleşme ile bu borçları davacılara karşı üstlenen davalı … sebepsiz zenginleşmiş olmaktadır. Bu durumda dava dışı bankaca tahsil edilen miktardan sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca davalı …’in de sorumlu olduğunu kabulü ile davalı … yönünden de davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde yanılgılı gerekçe ile karar verilmesi doğru görülmemiş hükmün açıklanan nedenlerle davacılar yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı şirket vekilinin tüm, davacılar vekilinin sair temyiz itirazların reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazının kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA…” karar verilmiştir. Dairemizce HMK’nın 373/3.maddesi uyarınca duruşma açılmış ve Yargıtay bozma ilamına uyulmuştur. Somut olayda, müteveffa …’nın davacıların murisi olup, vefat ettiği tarihte davalı şirketin ortağı ve yetkilisidir. Murisin vefatından sonra murisin hisselerini veraseten malik olan davacıların 09.07.2014 tarihinde şirketteki hisselerinin tümümü davalı …’e devrederek şirket ortaklığından ayrıldıkları, murisin hayat sigorta poliçelerinden doğan vefat tazminatı tutarı toplamı 225.316,86 TL’nin 168.457,02 TL’sinin dain-i mürtehin sıfatıyla 18.08.2014 tarihinde … A.Ş.’ne ödendiği, bu tutardan sonra kalan bakiye 56.859,84 TL’nin müteveffanın yasal mirasçılarına ödendiği ihtilafsızdır. Dosyaya sunulan dava dışı … A.Ş.’nin “dain-i mürtehin” sıfatıyla yer aldığı poliçe suretlerinde; “…sigortalının sigorta süresi içinde vefat etmesi halinde poliçede belirtilen vefat teminat tutarı … A.Ş.’nin daini mürtehin olarak atandığı ürünlerde vefat tazminatı olarak sigortalının dain mürtehine olan borçları nispetinde dain mürtehine ödenir, kalan bakiye varsa sigortalının lehdarlarına, lehdar belirtilmemişse kanuni varislerine ödenir, … A.Ş.’nin dain mürtehin olarak atanmadığı ürünlerde ise vefat tazminatı sigortalının lehdarlarına ödenir” hükmünün bulunduğu görülmüştür. O halde, müteveffa …’nın yetkilisi olduğu davalı şirket adına dava dışı … A.Ş.’den kefaleten kredi kullandığı, bu krediler kapsamında düzenlenen hayat sigortalarında … A.Ş.’nin dain-i mürtehin sıfatıyla yer aldığı dosya kapsamıyla sabit olduğundan, kredi borcuna kefaleti nedeniyle murisin hayat sigorta poliçelerinden doğan alacaktan yapılan kesintiden kredi lehtarı asıl borçlu davalı şirketin ve uyulan bozma ilamındaki gerekçelerle davalı gerçek kişinin sorumlu olduğunun kabulü gerekir. Başka bir ifadeyle, davalı şirket, kredi borcunun tamamından asıl borçlu sıfatıyla, davalı gerçek kişi de hisse devir sözleşmesindeki beyanı uyarınca kefilin yasal mirasçılarına hayat sigorta poliçelerinden dolayı ödenmesi gereken tutardan kredi borcuna mahsuben yapılan 168.457,02 TL kesintiden sorumludur. Bu nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusu haklı bulunduğundan, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılması ve davanın ıslah doğrultusunda kabulü gerekmiştir. İlk derece mahkemesinin gerekçeli karar başlığında diğer davacı …’nın gösterilmemiş olması da doğru görülmemiş, bu husus Dairemizce düzeltilmiştir. Diğer taraftan, davacılar vekili gerek dava dilekçesinde gerekse ıslah dilekçesinde, dava konusu alacağa, sebepsiz zenginleşmenin gerçekleştiği 25.08.2014 tarihinden itibaren ticari işlerde uygulanan avans faizi yürütülmesine karar verilmesini istediği halde; Dairemizin bozulan kararında faiz talebinin sehven karara bağlanmadığı, davacılar vekilinin bu hususu temyiz sebebi yapmasına rağmen, Yargıtay bozma kararında bu hususun bozma sebepleri kapsamına alınmadığı anlaşılmaktadır. Yargıtay bozma ilamında davacılar vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine karar verilmiş ise de bu hususun maddi hataya dayalı olduğu vicdani kanaatine varılmıştır. Davacıların alacağı sebepsiz zenginleşmeden kaynaklanmakta olup bu alacağa, sebepsiz zenginleşmenin gerçekleştiği tarihten itibaren faiz yürütülmesi talebi haklıdır. Davacılar vekilinin temerrüt faizi konusunu, temyiz dilekçenin 5. paragrafında temyiz sebebi olarak ileri sürmesine rağmen, bozma sebepleri arasında gösterilmemesinin maddi hataya dayalı olduğu, maddi hataya dayalı bozma kararına uyulmasının usulî kazanılmış hak yaratmayacağı sonucuna varıldığından, bu kez davacıların hüküm altına alınan alacağına, talep gibi temerrüt faizi yürütülmüştür. Davalıların sebepsiz zenginleşme tarihi, dosya kapsamına göre, sigortadan tahsilatın yapıldığı 18.08.2014 tarihi olmakla birlikte, taleple bağlı kalınarak 25.08.2014 tarihi temerrüt tarihi olarak kabul edilmiştir. Yukarıda açıklanan gerekçelerle, uyulan bozma ilamı doğrultusunda duruşma açılarak yapılan yargılama sonucunda, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, uyulan Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine, bu doğrultuda; 1-Davanın her iki davalı yönünden kabulüyle, davacı … yönünden 42.114,25 TL, davacı … yönünden 126.342,77 TL olmak üzere toplam 168.457,02 TL alacağın, 25.08.2014 tarihinden itibaren işleyecek ve 3095 sayılı Kanun’un 2/2. maddesi uyarınca avans esasına göre hesaplanacak temerrüt faiziyle birlikte, her iki davalıdan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılara verilmesine, 2-a) Alınması gerekli 11.507,29 TL harçtan peşin yatırılan 2.876,83 TL harcın mahsubu ile bakiye 8.630,46 TL harcın davalılardan tahsili ile hazineye irad kaydına, b)Davacı tarafça harcanan 2.876,83 TL peşin harç gideri, 27,70 TL başvuru harç gideri ile posta, tebligat gideri ve bilirkişi ücreti 1.430,50 TL olmak üzere sarf edilen toplam 4.335,03 TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacılara verilmesine, c)Davacılar kendilerini vekille temsil ettirdiklerinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T.’ne göre belirlenen 19.953,42 TL nispi vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacılara verilmesine, d)Artan gider avanslarının, karar kesinleştiğinde, yatıran tarafa iadesine, 5-İstinaf harç ve giderleri yönünden; a)Davacılar tarafından istinaf kanun yoluna başvuru harcı olarak yatırılan 98,10 TL’nin Hazineye gelir kaydına, b)Davacılar tarafından yatırılan 35,90 TL peşin istinaf harcının talep halinde davacılara iadesine, c)Davacılar tarafından istinaf aşamasında sarfedilen davetiye ve dosya gönderme gideri 110,00 TL ile 98,10 TL istinaf yoluna başvuru harcı olmak üzere toplam 208,10 TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacılara verilmesine, 6-İstinaf incelemesinde bir duruşma yapıldığından, karar tarihindeki A.A.Ü.T. uyarınca belirlenen 1.700,00 TL maktu avukatlık ücretinin davalılardan alınıp davacılara verilmesine, 7-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine, 8-Dosyanın, karar kesinleştikten sonra, ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;Davacı vekili ile davalı … vekilinin yüzlerine karşı, davalı şirket vekilinin yokluğunda, gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açık olmak üzere, oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 22/01/2020
KANUN YOLU: HMK’nın 361.maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açıktır.