Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/2456 E. 2022/1308 K. 13.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2456
KARAR NO: 2022/1308
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/12/2017
NUMARASI: 2016/284 Esas 2017/1216 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak
Taraflar arasında görülen alacak davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen hükme karşı, davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, , gereği düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davalı ile davacı arasında 26.03.2008 tarihli acentelik sözleşmesi bulunduğunu, bu kapsamda davalının sigorta sözleşmesi tanzimine ve prim tahsiline yetkili kılındığını, sözleşmenin 25.maddesi uyarınca anlaşmazlıklarda müvekkili şirket defter ve kayıtlarının esas alınacağını, acentelik ilişkisinin devam ettiği dönem içerisine davalı yanın müvekkili adına tahsil etmiş olduğu primleri süresi içerisinde aktarmamasından kaynaklı sorunlar yaşanmaya başladığını ve bu sorunların aşılamaması üzerine de Beyoğlu … Noterliğinin 08.05.2015 tarihli, … yevmiye no’lu ihtarnamesi gönderilerek uhdelerinde bulunan 282.325.20 TL’nin 5 gün içerisinde ödenmesinin istendiğini, ancak bu ihtardan bir sonuç alınamadığını, gönderilen ihtardan bir sonuç alınamaması üzerine, acentelik faaliyeti sırasında yapacağı üretim ve tahsilatlar yönünden müvekkili şirket defler ve kayıtlarına göre tahakkuk edecek her türlü borcu için mülkiyeti …’ye ait Aksaray, Merkez, …, … pafta, … ada, … parselde tapuya kayıtlı gayrimenkul üzerine 75.000,00 TL bedelle ipotek tesis edilmiş olduğunu, bu gayrimenkulun paraya çevrilmesi yönünde Ankara … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, yine bakiye tutar yönünden de Ankara … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası marifetiyle takip başlatıldığını, davalının ipotekle teminat altına alınan alacak dışındaki bakiye, 209.448,84 TL asıl alacak tutarlı takibe haksız olarak itiraz ederek takibi durdurduğunu, davalının gerek mevzuat, gerekse akdedilen sözleşme uyarınca, bir hafta boyunca tahsil ettiği primleri en geç ertesi haftanın son iş gününün bitimine kadar müvekkili şirkete intikal ettirmek zorunda olduğunu, emanet para hükmünde olan bu primlerin davalı acente tarafından hiçbir surette kullanılamayacağının açık olduğunu, buna aykırı davranışın güveni kötüye kullanma suçunu oluşturması sebebiyle davalı acente yetkilileri hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına 2015/80413 soruşturma sayılı dosyası ile şikayette bulunulduğunu, kovuşturmanın halen devam ettiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin başvuru hakları saklı kalmak kaydıyla, davanın kabulü ile 209.448,84 TL’nin Beyoğlu … Noterliğinin 08.05.2015 tarihli ve … yevmiye numaralı ihtarnamenin davalıya tebliğini müteakip 5 iş günü sonrasından işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; taraflar arasında düzenlenen acentelik sözleşmesinde herhangi bir uyuşmazlık durumunda yetkili mahkemenin İstanbul mahkemeleri olduğunun belirlendiğini, davacının talep ettiği bu miktarın hangi dönemden, hangi poliçeden kaynaklandığını, ne miktar olduğunu açıkça belirtmesi gerektiğini, kaldı ki davalının, davacıya gerek banka kanalı gerekse de kıymetli evrak ile ödeme yaptığını, ödemelerin davacı şirketin Ankara bölge müdürlüğünde görevli personele yapıldığını, talebin zamanaşımına uğradığını, müvekkilinin davacı dışında üç sigorta şirketi ile çalıştığını, şimdiye kadar böyle bir talebin o şirketlerden gelmediğini, davalının ödemelerini yaptığını, uygulamada, borcu olan acenteye komisyon ve teşvik ödemesi yapılmadığını, ancak bu güne kadar müvekkiline komisyon ve teşvik ödemelerinin düzenli şekilde yapıldığını, davacıya borcu bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; talebin sözleşmeden kaynaklanması sebebiyle on yıllık zamanaşımı süresinin dolmadığı, uyuşmazlığın taraflar arasındaki acentelik ilişkisinin devam ettiği dönem içinde, davalı acente şirket tarafından davacı şirket adına tahsil etmiş olduğu primlerin davacı şirkete aktarılıp aktarılmadığı noktasında toplandığı, davacı … şirketinin işbu iddiası kapsamında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına yapmış olduğu şikayet sonucu yürütülmekte olan soruşturma kapsamında güveni kötüye kullanma suçunun unsurlarının oluşmadığı, tehdit suçu yönünden kamu davası açmaya yeterli delil elde edilemediği gerekçeleri ile kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği, davacı taraf ticari defterleri üzerinde yapılan inceleme icrası ile tanzim olunan 11/10/2016 tarihli mali müşavir bilirkişi raporunda, cari hesabın davacı lehine 284.448,84TL bakiye verdiği, mutabakat belgesinde ise davacı lehine 282.325,20 TL alacak bulunduğu şeklinde mutabakatın sağlandığı, davalının davacı nezdindeki kredi kartı depo hesabında bulunan 76.828,13 TL bakiyenin mahsubu ile 207.620,71 TL davacı yanın alacaklı bulunduğu kanaatine varıldığı ancak 15/11/2013 tarihli mutabakat metninin davalı yanca inkara uğradığı, bu nedenle mutabakat metninin ıslak imzalı aslının ibrazının istenildiği bununla birlikte davacı tarafça ibrazının mümkün olmadığı yönünde açıklamada bulunulduğu, devamında davacı … şirketine yazı yazılarak acentelik ilişkisi kapsamında davalıya yapılan komisyon ödemelerinin celp edildiği, 05/05/2008-05/03/2013 tarihleri arasındaki ödeme trafiğinde davalı acenteye bir kısım komisyon ödemelerinin yapıldığının saptandığı, acentelik sözleşmesinin 17. ve 18. maddeleri bağlamında bu durumun davalı şirket savunması yönünde lehine karine teşkil ettiği, davalı şirket ticari defterleri üzerinde yapılan incelemede ise defterlerin usulüne uygun olarak tutulup davalı taraf lehine delil teşkil ettiği, davalı ticari defterlerinde borç veya alacak bakiyesinin bulunmadığı, hesapların kapatıldığı, yıl sonu itibariyle hesapların bir sonraki yıla devir etmediğinin tespit edildiği, davalı acente yetkilisi tarafından davacı şirketin acentelerden sorumlu muhasebe personeline verilen ve soruşturma kapsamında ifade ekinde teslim tutanakları belirtilen ve davacı şirket çalışanı tarafından itiraza uğramayan çek ve senetlerden dolayı ödenmemiş, protesto edilmiş, karşılıksız işlemi görmüş, arkası yazılmış herhangi bir çek ve senede rastlanılmadığı, bu hali ile davacı tarafın iddiasının sübut bulmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; dosya kapsamında alınan iki bilirkişi raporunun çelişkili olduğunu, bu çelişki giderilmeden karar verilmesinin hatalı olduğunu, mahkemenin kararına dayanak yaptığı bilirkişi raporunda defter kayıtlarının incelenmesi yerine bilirkişinin görevlendirmesi dışındaki konuları inceleyip görüş bildirdiğini, taraflar arasındaki acentelik sözleşmesinin 25.maddesi uyarınca taraflar arasında sorun çıktığında davacının kayıtlarının esas alınacağının açık olduğunu, ancak bu hükmün göz ardı edildiğini, savcılık soruşturma dosyasında verilen kovuşturmaya yer olmadığı kararının mahkeme gerekçesine dayanak yapılmasının hatalı olduğunu, zira iki yargılamanın farklı usullere tabi olduğunu, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde; bilirkişi raporlarının çelişkili olmadığını, davacı tarafından davaya konu olan borcun hangi tarihli poliçelerden kaynaklandığının belirtilmediğini, buna ilişkin herhangi bir delil ileri sürülmediğini, ayrıca davacı şirketin iddia ettiği gibi cari hesap usulü çalışmasının 5684 sayılı Kanuna aykırı bir durum olduğunu, davacı … şirketi sözleşmenin fesih tarihine kadar müvekkiline komisyon ödemesi yaptığını, sözleşmenin 17.maddesinde borcu olan acenteye komisyon ödemesi yapılmayacağının belirtildiğini, HMK’nın 193/2 maddesi uyarınca delil sözleşmesinin varlığının davalı tarafın yasal delillerini sunma olanağını ortadan kaldırmayacağı gibi ticari defter ve kayıtlarının incelenmesine de engel teşkil etmeyeceğini, istinaf başvurusunun sadece süreci uzatmaya yönelik olduğunu ileri sürerek davacının istinaf isteminin reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, davacı ile davalı arasındaki acentelik sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı, acentesi olan davalının tahsil ettiği primleri süresi içinde aktarmaması sebebiyle davalıdan 209.448,84TL alacaklı olduğunu ileri sürmüş, davalı taraf çek, senet ile ve banka kanalı ile ödeme yapıldığını, borcunun bulunmadığını savunmuş, mahkemece davanın reddine karar verilmiştir. Mahkemece tarafların ticari defterlerinin incelenmesine karar verilmiş, alınan bilirkişi raporlarında; taraf defterlerinin usulüne uygun tutulduğu, davacı defterlerine göre davacının 207.620,71 TL alacağının bulunduğu, davalı defterlerinde ise bir borcun bulunmadığı tespit edilmiştir. Her ne kadar taraflar arasındaki 26.03.2008 tarihli acentelik sözleşmesinin 25. maddesi ile taraflar arasındaki anlaşmazlıklarda sigorta şirketinin defter ve kayıtlarının esas olduğu, taraflar arasında HUMK’nın 287 (HMK’nın 193). maddesi uyarınca alacaklılık ve borçluluk ilişkilerinin saptanmasında sigorta şirketinin defter ve kayıtlarının yegane delil olacağı kararlaştırılmış, bir diğer deyişle taraflar arasında münhasır delil sözleşmesi bulunduğu anlaşılmış ise de bu husus usulüne uygun şekilde ileri sürülmüş diğer delillerin incelenmesine engel teşkil etmez. Zira davacı alacağı olduğunu ileri sürereken davalı da çek, diğer kıymetli evrak ve nakit olarak ödeme yaptığını savunduğundan, davacı alacağını, davalı da ödeme yaptığını ispatla yükümlüdür. Davacı defterlerine göre davacının davalıdan alacağının bulunduğunun tespit edilmesi tek başına alacağın varlığını ispata yeterli olmadığı gibi davalı defterlerinde de davalının borçlu bulunmadığının tespit edilmesi de borcun bulunmadığı anlamına gelmeyecektir. Mahkemece bu kapsamda inceleme yapılıp bilirkişi raporu alınmış ise de alınan raporlar hüküm kurmaya elverişli bulunmamaktadır. Söz konusu raporlarda taraf defterleri ayrı ayrı bilirkişilerce incelenerek tek taraflı tespitler yapılmıştır. Oysa ki aralarında acentelik sözleşmesi ve bu kapsamda acentelik ilişkisi bulunan tarafların ticari defter ve kayıtlarındaki davacının alacak kayıtları ile davalının ödeme kayıtları arasında karşılaştırma yapılmamış, davalının ödeme savunmasına ilişkin olarak davalı defterlerindeki ödeme kayıtları ile davacının alacak olarak belirttiği kayıtların birbiri ile karşılaştırması yapılmamış, kayıtlar arasındaki uyumsuzluğun hangi poliçe veya poliçelerden, hangi eksik prim ödemesinden kaynaklandığı araştırılmamıştır. Mahkemece bu hususlarda eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verildiği görülmektedir. Bu durumda mahkemece, acentelik hesap ekstrelerine dayanan davacının alacağının hangi kalemlerden oluştuğu, davalının ödemelerinin hangileri olduğu taraflardan sorulup dosyanın, aralarında sigorta muhasebesinden anlayan bilirkişinin de yer aldığı bir bilirkişi heyetine tevdii ile davacı defterlerindeki alacak kayıtları ile davalının ödeme kalemlerinin birbiri ile karşılaştırılması, aradaki uyumsuzluğunun neden kaynaklandığının tespit edilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, esasa ilişkin istinaf nedenleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, işin esası incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinaf konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacı tarafça yatırılan istinaf peşin karar harcının, talep halinde, ilk derece mahkemesince iadesine, 4-Davalı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair; HMK’nın 353/1.a. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, 13.10.2022 tarihinde, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.