Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2449
KARAR NO: 2022/1222
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 02/07/2019
NUMARASI: 2016/990 E. – 2019/783 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükme karşı, taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davalı tarafından müvekkiline gönderilen 20/02/2016 tarihli sipariş formu ile ”Rulo çim 55m2, gübreli dikim harcı 11,5 m3, 3 adet nakliye, moloz atımı işçilik” talep ettiğini, müvekkili davacı şirket tarafından talep edilen bu hususların yerine getirildiğini, karşılığında 06/04/2016 tarihli ve … numaralı ve 5.068,10 TL bedelli irsaliyeli faturanın davalıya gönderildiğini, fatura içeriğini itiraz edilmediğini, davalı tarafın 16/08/2016 tarihinde mail ile bu fatura bedeli kadar borçlu olduğuna dair müvekkiline mutabakat mektubu gönderdiğini, fatura bedelinin davalı tarafından ödenmemesi üzerine alacağın tahsili için İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile davalı aleyhine ilamsız icra takibi başlatıldığını, davalı tarafça takibe itiraz edildiğini, itirazın haksız olduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile %20 oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; mahkemenin davaya bakmaya yetkili olmadığını, müvekkili davalı şirketin merkezinin İzmir ilinde bulunması sebebiyle İzmir mahkemelerinin yetkili olduğunu, davacının davayı açmakta hukuki yararı bulunmadığını, tarafların müvekkili davalı şirketi için bir kısım işin yapımı konusunda anlaştığını, ancak davacının üstlendiği edimleri gereği gibi ifa etmeyip ayıplı ve eksik ifa ettiğini, anlaştıkları kalitenin altında iş yaptığını, çimleri gereği gibi ekilmediğini, beklenen görüntünün oluşmadığını, çimlerin kuruduğunu, buna ilişkin fotoğrafların sunulduğunu, yaptırılan incelemede yeniden çimlendirmenin gerekli olduğunun tespit edildiğini, bu nedenle yerinde keşif yapılması gerektiğini, faturanın tek başına sözleşmenin ifası aşamasıyla ilgili olduğunu, ifa gereği gibi yapılmadığından düzenlenen belgenin de fatura kabul edilemeyeceğini, alacağın likit olmayıp tartışmalı olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; icra takibine konu edilen alacağın faturaya dayalı olduğu, taraflar arasındaki ticari ilişkinin tarafların kabulünde olduğu, faturaya dayalı alacakların para borcu niteliğinde olduğu, para borçlarına ilişkin alacaklıların bulunduğu yer mahkemeleri ve icra dairelerinin yetkili olduğu, bu nedenle davalının yetki itirazının yerinde olmadığı, tarafların tacir olması nedeniyle defterler üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırıldığı, davalı defterlerinin e-defter usulüne göre tutulduğu, defterlerin delil niteliği bulunduğu, davacı tarafından davalıya düzenlenen 06/04/2016 tarihli 5.068,10 TL tutarındaki faturanın davalı şirketin ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, davacı defterlerinin incelenmesi için gün tayin edilmesine ve gerekli ihtaratın yapılmasına rağmen davacı defterlerinin sunulmadığı, bu nedenle davacı defterlerinin incelenemediği, davacı ile davalı arasındaki ticari ilişkinin varlığı, hizmetin davacı tarafından verilmiş olduğu, davalı tarafından faturaya konu bedelin ödenmediği hususlarında uyuşmazlık bulunmadığı, dosyaya sunulan deliller arasında davalının süresi içerisinde yapmış olduğu bir ayıp ihtarının bulunmadığı, buna göre davacının davalıya kararlaştırılan hizmeti verdiği, davacı tarafından düzenlenen fatura bedelinin ödenmediği, davalının ayıplı ifa yapıldığı iddiasının bulunması sebebiyle alacağın yargılamayı gerektirdiği ve davalı aleyhine icra inkar tazminatı şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, davalının icra dosyasına yapmış olduğu itirazın iptaline, takibin 5.068,10 TL üzerinden devamına, alacağa takip tarihinden itibaren avans faizi uygulanması, icra inkar tazminatına hükmedilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı ve davacı vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde; faturanın müvekkilince hizmetin ayıplı ifa edildiğinden haberdar olmadan önce kayıtlarına alındığını, faturaya itiraz edilmemesinin sözleşmeye geçerlilik kazandırmayacağını, ayıplı ifayı kabul anlamına gelmediğini, bilirkişi raporunda belirtilen 30/06/2016 tarihli mutabakatın davacının sebep olduğu ayıbın sonucu kerhen sağlandığı hususunun gözden kaçırıldığını, bilirkişi raporunda dava konusu işin 3-4 ay sonra bir başkasına yaptırıldığı ve buna ilişkin olarak davalıya 27/09/2016 tarihli ve 2.300,00 TL tutarında fatura kesildiği ve bedelinin müvekkilince ödendiği tespitine rağmen bu hususun nazara alınmadığını, çimlerin ayıplı olduğuna dair mahkemece inceleme ve keşif yapılmadığını, fotoğraflar üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmadığını, çimleri yeniden eken dava dışı kişiye ait defter ve kayıtların incelenmesi taleplerinin de değerlendirilmediğini, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Davacı vekili, katılma yoluyla sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde; davalının hizmetin ayıplı verildiğini iddia ettiğini, ancak müvekkiline herhangi bir ayıp ihbarında bulunmadığını, bu nedenle mahkeme kararının yerinde olduğunu, ancak dava konusu alacağın faturaya dayandığını ve likit olduğunu, bu nedenle icra inkar tazminatına hükmedilmemesinin hatalı olduğunu, kararın bu yönüyle düzeltilmesi gerektiğini ileri sürerek, kararın icra inkar tazminatı yönünden düzeltilmesine ve icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE: Dava, İİK’nın 67. maddesi uyarınca, ticari satıma ilişkin faturadan kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan ilamsız icra takibine, davalı tarafça yapılan itirazın iptali ve icra inkar tazminatının tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince davanın kabulüne, davacının icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiş; bu karara karşı, yasal süreleri içinde her iki tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Dosya içeriğinde bulunan İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasının incelenmesinde; davacı (takip alacaklısı) tarafından davalı (takip borçlusu) aleyhine 13/06/2016 tarihinde 5.068,10 TL asıl alacak ve 99,14 TL işlemiş faiz alacağı olmak üzere toplam 5.167,24 TL’nin tahsili için ilâmsız icra takibi başlatıldığı, borcun sebebi olarak ”06/04/2016 tarihli, 001192-001193-001194 seri no’lu irsaliye fatura alacağı” ibaresinin bulunduğu, ödeme emrinin davalıya (borçluya) 22/07/2016 tarihinde tebliğ edildiği, davalı (borçlu) vekilince 29/07/2016 tarihinde borca itiraz edildiği, itirazın süresinde yapıldığı, itiraz üzerine takibin durduğu, eldeki itirazın iptali davasının da 1 yıllık yasal süre içinde açıldığı anlaşılmaktadır. 1-Davalı vekilinin istinaf sebepleri yönünden yapılan incelemede; Dosya kapsamından; davalının davacıdan ”Rulo çim 55 m2, gübreli dikim harcı 11,5 m3, 3 adet nakliye, moloz atımı işçilik” olarak belirtilen mal satın aldığı, bu çimin ekiminin de davacı tarafından yapıldığı, davacı tarafından, hizmetin verilip malın teslim edildiği ancak takip konusu fatura bedelinin ödenmediğinin ileri sürüldüğü, davalı tarafından ise teslim edilen çimlerin ayıplı olduğunun savunulduğu, davacı tarafından 06/04/2016 tarihli ve 5.068,10 TL’lik faturanın düzenlendiği, mahkemece alınan bilirkişi raporuna göre bu faturanın davalı defterlerinde kayıtlı olduğu, taraflar arasında düzenlenen 15/08/2016 tarihli mutabakat metninde davacının, takip konusu fatura bedeli olan 5.068,10 TL kadar davalıdan alacaklı olduğunun belirtildiği anlaşılmaktadır. Tacir olan taraflar arasında satım ilişki bulunmakta olup uyuşmazlığın TTK’nın 23. maddesi ile TBK’nın satım sözleşmesini düzenleyen hükümlerine göre çözümlenmesi gerekmektedir. TTK’nın 23/1-c maddesinde ayıplı mal hakkında alıcıya ihbar yükümlülüğü getirilmiş olup alıcı muayene ve ihbar yükümlülüğünü yerine getirmeden ayıp nedeniyle satıcıdan mal bedeli ve zarar gideriminde bulunamaz. Davalı alıcı, süresinde ayıp ihbarında bulunduğunu yazılı belge ile kanıtlamak zorundadır. TTK’nın 23/1-c maddesinde, malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı, malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya inceletmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbar etmekle yükümlüdür. Ayıp olağan bir muayene ile meydana çıkarılamayacak, kullanma sonucunda ortaya çıkan bir ayıp ise TBK’nın 223/2 maddesinin tatbik olunması gereklidir (Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 08/06/2022 tarihli, 2020/8002 E. 2022/4625 K., 04/11/2020 tarihli ve 2020/3279 E., 2020/4723 K. sayılı ilâmı ilamı ile Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 04/12/2018 tarih ve 2018/270 E., 20218/6287 K. Sayılı ilamı). TBK’nın 223/2.maddesi ise ” Alıcı gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse, satılanı kabul etmiş sayılır. Ancak, satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması hâlinde, bu hüküm uygulanmaz. Bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa, hemen satıcıya bildirilmelidir; bildirilmezse satılan bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılır.”hükmünü içermektedir. Yukarıda yer alan tespit ve bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; Taraflar arasında yazılı bir sözleşme bulunmadığından satım konusu çimin niteliği, bakım şartları hususunda bir bilgi bulunmamakla birlikte çimler ekildikten sonra gerektiği gibi sulanmasına rağmen yeşillenmeyip kuruduğu savunmasında bulunan alıcı-davalının TBK’nın 223/2. maddesi uyarınca gerekli incelemeyi yaptıktan sonra bunu davacı-satıcıya bildirdiğine dair herhangi bir yazılı delil sunamadığı görülmektedir. Davalı taraf çimlerin ayıplı olduğu savunmasını ispatlayamadığından anılan madde uyarınca satılanı olduğu gibi kabul etmiş sayılmalıdır. Davalı vekilinin dosyaya sunmuş olduğu fotoğrafların ne zaman, nerede ve kim tarafından çekildiği kanıtlanmamakta olup delil değeri bulunmamaktadır. Süresinde ayıp ihbarının varlığı kanıtlanmadığından, keşif yapılarak bilirkişi raporu alınması gerektiği yönündeki istinaf sebepleri de yerinde görülmemiştir. Diğer yandan, davalı vekili çimlerin ayıplı olması sebebiyle bir başkasından yeniden çim satın alınıp ekildiğini ileri sürmüş ve bu kişinin ticari defter kayıtlarının incelenmesini talep etmiş ise de davacının sattığı çimlerin ayıplı olması nedeniyle yeniden çim satın alındığı yönünde dosyada herhangi bir delil bulunmadığı gibi dava dışı üçüncü bir kişinin ticari defterlerinin eldeki davada incelenmesi de mümkün görülmemiştir.Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. 2-Davacı vekilinin katılma yoluyla ileri sürdüğü istinaf sebepleri yönünden yapılan incelemede; Davacı vekili, dava konusu alacağın faturaya dayanması ve likit olması sebebiyle icra inkar tazminatına hükmedilmemesinin hatalı olduğunu ileri sürerek kararı istinaf etmiştir. İİK’nın 67/2. maddesi uyarınca, borçlunun itirazında haksızlığının belirlenmesi ve alacağın likit olması halinde, istem varsa borçlu aleyhine, alacaklı yararına icra inkar tazminatına hükmedilir. Somut olayda davacı tarafça takip konusu edilen alacak, faturadan doğmakta olup borcun davalı yönünden bilinebilir, hesap edilebilir nitelikte olup, belirlenebilir olan bu alacağın likit alacak niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır. Bu itibarla, mahkemece, dava konusu alacağın bu niteliği gözetilerek, yargılama sonunda itirazın haksızlığı belirlenen alacak tutarı üzerinden davacı yararına İİK’nın 67/2. maddesi uyarınca icra inkâr tazminatına hükmedilmesi gerekirken, bu talebin reddine karar verilmesi yerinde görülmemiş, bu nedenle davacı vekilinin istinaf başvurusu kabul edilmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353.1.b.2 maddesi uyarınca kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının icra inkar tazminatı yönünden düzeltilmek üzere kaldırılarak davanın esası hakkında yeniden hüküm verilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; A- Davalı vekilinin istinaf başvurusu yönünden: 1-HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca davalının istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin harçlarının hazineye gelir kaydına; bakiye 259,64 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 3-Davalı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, B-Davacı vekilinin istinaf başvurusu yönünden: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353.1.b.2 maddesi uyarınca kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının icra inkar tazminatı yönünden düzeltilmek üzere kaldırılmasına, davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine, bu doğrultuda; 1-Davanın kabulü ile davalının İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına yönelik itirazının kısmen iptaline, takibin 5.068,10 TL alacak üzerinden devamına, takip konusu alacağa takip tarihinden itibaren 3095 sayılı Kanun’un 2/2. maddesi uyarınca avans esasına göre belirlenecek temerrüt faiz uygulanmak suretiyle, takibin, takip talebindeki diğer koşullarla devamına, 2-Likit alacağa vaki haksız itiraz nedeniyle, İİK’nın 67/2.maddesi uyarınca takdiren %20 oranında belirlenen 1.013,62 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 3-Harçlar Kanununca alınması gerekli 346,20 TL ilam harcından, davacı tarafından peşin yatırılan 86,56 TL harcın mahsubu ile bakiye 259,64 TL harcın davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydedilmesine, 4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T gereğince hesaplanan 5.068,10 TL avukatlık ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 5-Davacı tarafından yapılan 29,20 TL başvuru harcı gideri, 86,56 TL peşin harç gideri, 1.589,00 TL bilirkişi ücreti ve posta gideri olmak üzere toplam 1.704,76 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 6- Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde yatıran taraflara iadesine, 7-İstinaf aşamasındaki harç ve yargılama giderleri yönünden; a-Davacı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına; davacı tarafından yatırılan 44,40 TL istinaf peşin karar harcının, talep halinde, ilk derece mahkemesince davacıya iadesine, b-Davacı tarafından harcanan 121,30 TL başvuru harcı gideri ile ayrıntısı UYAP’ta kayıtlı olmak üzere 20,0 TL posta gideri toplamı olan 141,30 TL kanun yolu giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 8-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.b.1-2. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 29.09.2022 tarihinde, oy birliğiyle ve kesin olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1a . maddesi uyarınca, dava değeri itibariyle verilen karar kesindir.