Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/2444 E. 2022/859 K. 16.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2444
KARAR NO : 2022/859
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 27.12.2018
DAVA: Alacak
Taraflar arasındaki alacak davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile … bank arasında 25/12/2015 tarihli DBS (Doğrudan Borçlandırma Sistemi) Sözleşmesi imzalandığını, bu sistem ile bankanın sisteme dahil ettiği firmalar arasında doğan alacakları sözleşme şartları dahilinde doğrudan alacaklıya ödeyerek bir teminat görevi gördüğünü, işbu sözleşme kapsamında müvekkilinin söz konusu DBS sisteminde yer alan … San. Tic. Ltd. Şti. (…) firması ile bir ticari ilişki gerçekleştirdiğini, davalı tarafından … firmasına belli limitlerde DBS kredisi tanımlandığını, bu limitler dahilinde firmanın faturaları sözleşmeye uygun olarak davalı sistemine girdiğini ve günü gelince dava konusu faturalar hariç diğer fatura bedellerini davalıdan tahsil ettiğini, olağandışı ve keyfi bir şekilde davalı yanın, 01/12/2016 tarihinde … firmasının 5 iş günü içerisinde sistem dışı olacağını ve email tarihi ile aynı gün birdenbire sözkonusu firmaya ait limitin 150.000,00-TL’den 12.366,18-TL’ye düşürüldüğünü bildirdiğini, 01/12/2016 tarihinde müvekkile, … firmasının DBS kredisinin 5 iş günü içerisinde iptal edileceğini, satış yapılmaması gerektiğini, daha önceki satışların da ihtiyaç olursa eski kredi limitleri doğrultusunda ödeneceği ama tebliğden sonra doğan alacaklar bakımından davalının belirlediği yeni limitlere göre işlem yapılacağının bildirildiğini, davalının ilgili şubesinin yaptığı dönüşte, ilgili faturaların DBS sisteminde olmadığını yeni fatura girilmesi halinde de limitlerin artık 150.000,00-TL değil 12.366,18-TL olduğunu bildirdiğini, davalı yanın keyfi olarak müvekkilinin faturalarını sisteme girmediğini yapılan görüşmelerde beyan ettiğini, oysa ki faturaların sisteme girildiğine dair gelen onay mailinin apaçık ortada olduğunu, bir an için ilgili faturaların, sistemsel hata ile girilmediği düşünülse dahi, ilgili müşteri firmanın DBS sisteminden çıkarılacağı yönünde müvekkile bildirim yapıldığı tarihte, müşteri firmanın limitlerinin uygun olup yeniden faturaların sisteme girilmesinin mümkün olduğunu, davalı yanın bunun da önüne geçerek kendiliğinden keyfi olarak limitleri düşürdüğünü, faturaların sisteme girilmesinin engellendiğini, faturaların tarihi, malların sevk tarihi, ticari deftere işlenme tarihi dikkate alındığı zaman, fatura konusu satışın DBS iptal bildirimi tebliği yapılmadan çok önce olduğunun açıkça görüleceğini, bu dönemlerde de müşteri limitlerinin DBS kaydı ve ödemesi için yeterli olduğunu, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 5.2 maddesinde de açık bir şekilde belirlendiği üzere, önceki ticaretler için eski limitten fatura bedellerinin sisteme işlenip bedelin talep edileceğinin aşikar olduğunu, davalı bankanın DBS sözleşmesinin teminat unsurunu hiçe sayarak müvekkili keyfi olarak zarara uğrattığını, DBS sisteminin, ticarette satıcıya, alacağı bakımından banka garantisi olmasına duyulan güven vermeye dayalı bir sistem olduğunu, DBS süresi içerisinde müvekkilin malları gönderip faturasını dahi sonra kesebileceğini, limit düşecek ise de firmanın gönderdiği mallar için kesilmeyen faturaları dahi etkilemeyeceğini, eski limitten faturanın sisteme girileceğini, yeni mal alım satımında limit düşümünün etkili olacağını, müvekkil tarafından yapılan satışın, Eylül 2016 tarihinden çok önceki bir tarihte yapılmış olduğunu, bu fatura bedellerinin ödenmemesinin izahı bulunmadığını, davalı bankanın davranışının, DBS sözleşmelerinin ana unsuru olan alım satım teminatı oluşu ile taban tabana zıt olduğunu, davalı yanın muhtemelen, fatura ödeme garantisi verdiği firmanın borca batık duruma düştüğünü geç farketmesi ile kendisini korumak adına sözleşmeye aykırı bir şekilde işlem yaparak müvekkili zarara uğrattığını, müvekkilce 05/02/2018 tarihli ihtarname ile uğranılan zararın davalı yandan talep edildiğini ancak davalı yanın 06/02/2018 tarihli cevabi ihtarnamesi ile gerekçesiz şekilde müvekkilin talebini red ettiğini, ayrıca tahsile tekerrür olmamak kaydı ile … firması aleyhine İstanbul Anadolu … İcra Dairesi … E. sayılı icra takibinin müvekkilce başlatıldığını ve devam ettiğini beyan ederek İstanbul Anadolu … İcra Dairesi … E. sayılı dosya ile tahsile tekerrür olmamak üzere; davanın kısmi alacak davası olarak kabulüne ve alacaklı olduğunun tespitine, şimdilik toplam 30.000,00-TL’nin sözleşme gereği ödenmesi gereken 06/12/2016 tarihinden itibaren işleyecek temerrüt faizi ile birlikte davalıdan alınarak tarafına verilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili savunmasında özetle; müvekkili banka tarafından yapılan tüm işlemlerin akdedilen sözleşme hükümleri ve davacı firma tarafından verilen DBS yetki belgesi hükümleri kapsamında yapılmış olup hukuka uygun olduğunu, bu nedenle davacının tahsilatını sağlayamadığı fatura tutarlarının dilekçesinde de ikrar ettiği üzere İstanbul Anadolu … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosya üzerinden takibinin yapılması ve tahsil talebinin asıl borçluya yöneltilmesi gerektiğini, DBS sözleşmesinin 6.6 maddesine göre de davacı ve dava dışı firma arasındaki özel borç ilişkisi sebebiyle doğabilecek ihtilaflardan bankanın sorumlu olmadığını ve bankanın taraf olmayacağının açıkça düzenlendiğini, davacı … Tic. A.Ş. ile müvekkil banka arasında 22/12/2015 tarihinde Doğrudan Borçlandırma Sistemi Sözleşmesi akdedildiğini, dava dışı … Tic. Ltd. Şti.’nin bu sözleşmeye göre müşteri olduğunu, müvekkil bankaya Doğrudan Borçlandırma Yetki Belgesi verdiğini, dava konusu olan, davacı tarafından … San. Tic. Ltd. Şti.’ne kesilen 3 adet faturanın dava dilekçesi ekinde sunulan Teknik Şartnamedeki usullere uygun olarak sisteme yüklenseydi müvekkili banka tarafından, dava dışı firma olan müşteri olarak adlandırılan … Tic. Ltd. Şti.’ne tahsis edilen kredi limiti kapsamında ödenmesi gerekeceğini, davacı tarafça 23/09/2016 tarihinde dava konusu edilen faturaların sisteme girilmediğini dolayısıyla ödeme için işleme alınmadığını, müvekkil banka tarafından yapılan tüm işlemlerin sözleşme, teknik şartname ve yetki belgesi hükümlerine uygun olarak yapıldığını, dava dışı DBS Bayi / Müşteri … Tic. Ltd. Şti.’nin 01/12/2016 tarihinde limit iptal sürecine alındığında mevcut limitinin 150.000,00-TL olduğunu ancak bu limitin 137.633,82-TL’sinin nakdi risk olması sebebi ile kullanılabilir limit boşluğunun 12.366,18-TL olduğunu, 7 fatura toplamının 137.689,33-TL olduğunu, bunun 137.633,82-TL’sinin müşterinin DBS limitinden tahsil edildiğini ve kalan limit boşluğunun 12.366,18-TL olduğunu beyan ederek haksız ve mesnetsiz açılan davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Saptanan ve hukuksal durum karşısında; dosyaya alınan ve hüküm kurmaya elverişli görülen bilirkişi raporu ile yapılan teknik değerlendirme sonucunda, davalı banka ticari defter ve kayıtları ile dosya kapsamındaki iddia, savunma, toplanan deliller ile somutlaştırma yükümlülüğü kapsamında ve taraflarca getirilme ilkesi gereğince davacı alacağının varlığını ispatlayamadığı…” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Müvekkilinin, müşterisi … Tic. Ltd. Şti.’ne (…) Davalı nezdinde açılan kredili DVBS hesabı üzerinden mal satışları gerçekleştirdiğini ve bir dönem bu ticari faaliyet devam ettiğini, Davalı tarafın olağandışı ve keyfi bir şekilde, 01.12.2016 tarihinde gönderdiği email ile “… firmasının 5 iş günü içerisinde sistem dışı olacağını ve email tarihi ile aynı gün birdenbire söz konusu firmaya ait limitin 150.000.00 TL’den 12.366,18 TL’ye düşürüldüğünü” bildirdiğini, Taraflarınca da cevap olarak gönderilen email ile ” ekli tabloda yer alan faturaların 23.09.2016 tarihinde sisteme girildiği ve vadesinde ödenmediği, bu nedenle email tarihi itibariyle ödenmesi gerektiği” bildirildiğini, davalı tarafından …’un limitinin düşüleceğini bildirdiği tarihten çok öncesine ait olduğunu, davalının keyfi uygulama ile müvekkili ile arasında olan DBS sözleşmesine aykırı hareket etmekte ve haksız kazanç elde ettiğini, Davalı tarafın, öncelikle sisteme böyle bir faturanın, 23/09/2016 tarihinde girilmediğini belirttiğini, müvekkili şirketin de cevaben “karşı yan iddiasının geçerli olmadığını, sözleşme gereği davalı taraf limit indirecekse de 5 gün içinde faturaların eski limitten sisteme işlenebileceği, … limitinin mail tarihi olan 01/12/2016 tarihinde yeterli olduğunu, müvekkili tarafından kesilen fatura tutarlarını karşıladığını ( davaya konu faturalar dışında başkaca sistemde ödeme bekleyen fatura yoktur)” bildirdiğini, gelen cevapta ise eski limitlerin değil, sadece 12.366,18 TL limite kadar fatura kayıt edileceğinin kendilerine bildirildiğini, davalı bu uygulamayı keyfi olarak yaptığını, müvekkili ile davalı arasında imzalanan sözleşmenin 5.2.maddesinde, limit değişiminden önceki 5 gün içerisinde müvekkilinin sisteme fatura işleyebileceği, davalının bildirimden 5 gün sonrasında limiti düşürebileceği düzenlendiğini, hal böyle iken, davalının keyfi olarak 23.09.2016 tarihinde sisteme işlenen faturaların sistemde görünmediğini beyan etmesinin yanında limit düşüm tarihinden önceki 5 gün içerisinde de limitin müsait olmasına rağmen sisteme fatura girişine izin vermemsi, haksız ve hukuka aykırı olduğunu, Yapılan bu haksız ve hukuka aykırı işlem nedeni ile müvekkili tarafından dava konusu üç faturanın sisteme işlenemediğini ve 3. kişi firmadan fatura bedelinin tahsil edilemediğini, bu nedenle davalıdan dbs sistemi kapsamında ödeme istendiğini ve iş bu davanın açıldığını, Dava aşamasında dosya bilirkişiye gitmiş ve bilirkişi eksik bir rapor tanzim ederek hukuka aykırı bir karar çıkmasına neden olduğunu, bilirkişi raporunun 10. sayfasında davalı banka riskinin 137.633,82 TL olduğu, bu nedenle 01.12.2016 tarihinde var olan DBS limitinin 12.366,18 TL olduğu gibi bir kanıya varılmasının kabul edilemeyeceğini, bilirkişinin bu hesaba varırken banka defterlerinin incelediğini tahmin ettiklerini, bankanın dava dışı 3. Kişi olan .. Firmasından tahsil edemediği fatura bedellerini raporda tarafımıza risk olarak yansıttığını, bu bir tahmin olup bu konuda raporda bir açıklama olmadığını, bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde özellikle riskin nereden, nasıl hesaplandığı açıklanması istenmiş olmasına rağmen mahkeme tarafından bu konuda bir ek rapor alınmaması dahi başlı başına bir bozma sebebi olduğunu, Müvekkilinin DBS limitinin … firması ile kestikleri fatura tutarı ile alakalı olup bu durumun ispatı … firması ile tutulan cari hesap tablosu olduğunu, mahkemenin defterleri incelememesinin de ayrıca bir bozma sebebi olduğunu, (01-05 aralık 2016 tarihleri arası DBS limit belirlemek için) taraflar arası cari hehsap incelendiği takdirde cari hesaptan kaynaklı davaya konu faturalar dışında bir alacakları olmadığından DBS limitimizin 01/12/2016 ve 06/12/2016 tarihleri arasında 150.000 TL müsait olduğu açıkça görüleceğini, asla 137.633 TL tutarında bir limit doluluğu riski olmadığını, bu riskin nasıl oluştuğunu bilirkişi ek rapor ile izah etmesi gerekirken ek rapora gitmeden karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğunu, bu hususta bilirkişi raporuna itirazlarının dikkate alınmadığını, Ayrıca kendilerince anlaşılamayan, maddi gerçekliğe tamamen aykırı bir diğer konu 23/09/2016 tarihinde limitler uygun iken bu tarihten sonra başkaca fatura kesilmediğini ve sisteme işlenmemişken nasıl olur da 3 ay içinde 01/12/2016 tarihinde ve 06/12/2016 tarihlerinde limitlerinin direkt 12.366,18 TL civarına düşebileceğini, davacının limitinin zaten 12.366,18 TL denildiğinin anlaşılamadığını, (bilirkişi raporu 10.sayfa) tüm bu sözleşmeye aykırılıklar bir yana, bir an için keyfi limit indirimi tasarrufunun haklı olduğu düşünülse dahi davalı tarafın keyfi olarak limiti indirdiği rakam dahi kendilerine ödenmediğini, bu durum bile tek başına davalı yanın işbu davaya konu anlaşmazlık süreci içinde tamamen kötü niyetli olarak hareket ettiğinin en açık göstergesi olduğunu, mahkemenin en kötü kötü taraflarca kabul edilen 12.366 TL için davayı kabul etmesi gerekirken Reddetmesinin kabul edilemez olduğunu, müvekkili şirketin, tüm faturaları sisteme süresinde limit dahilinde işlediğini ve çıktısını aldığını bunu da daha önce delillerinde bankaya sunduklarını ve çıktı aldıklarını, bu konuda sistem gereği ekran çıktısı almak dışında yapabilecekleri başka bir yol bulunmamakta olup bilirkişi raporunda ve gerekçeli kararda bu hususa da değinilmediğini, mevcut sistemi belirleyen davalı bankanın kendisi olduğunu, bir tacir olacak fatura kesildikten sonra bu faturaları ne amaçla eylül ayında sisteme işlenmesi gerektiğinin anlaşılamadığını, hem hayatın olağan akışı gereği hem de faturanın sisteme işlenmesinde bir eksiklik bir kusur varsa bu kusur davalı bankaya ait olacağını, yine fatura işlendiği ispat edilmese dahi ihbarın yapıldığı 01/12/2016 ve 06/12/2016 tarihleri arasında taraflar arası cari hesap alacağından kaynaklı davaya konu faturalar dışında bir alacağı olmadığından DBS toplam limitinin 150.000 olarak kalması gerektiğinden davaya konu 80.470,96 TL fatura bedellerinin taraflarına DBS kredi dahilinde ödenmesi gerektiğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Davacı, dava dışı … Tic. Ltd. Şti ye satılan mallar karşılığı düzenlenen 3 adet fatura bedellerinin, davalı banka ile 22.12.2015 tarihinde imzalanan doğrudan borçlanma protokolü kapsamında, dava dışı şirketin banka nezdinde bulunan hesabından veya kredili mevduat hesabından karşılamayı taahhüt ettiğini, ancak toplam 80.470,96 TL üç adet fatura bedellerini ödemediğini iddia ederek bu bedelden fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 30.000 TL lik kısmının tahsilini istemiş, davalı banka ise, sorumluluğunun dava dışı şirketin kredi limiti ile sınırlı olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama soncunda davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı vekilince uyuşmazlık tarihinde dava dışı müşterinin davalı bankadaki riskinin ve kredi limitinin tespiti için kendi ticari defterler ve kayıtlarının incelenmesinin de talep edildiği, ancak mahkemece davalı banka kayıtlarında inceleme yaptırılarak bilirkişi raporu alındığı, bunun da uyuşmazlığı çözmeye yeterli olmadığı, 01-05.12.2016 tarihleri arası dava dışı şirketin davalı nezdindeki DSB limitinin belirlenmesi için davacı defterlerinin incelenmemesinin eksik inceleme ile hüküm kurulmasına neden olduğunu ileri sürülmüş ve istinaf nedeni yapılmıştır. Mahkeme gerekçeli kararında da yer verildiği üzere taraflar arasındaki ihtilafsız DSB sözleşmesinin 6.5 maddesinde ” Firma ve banka aralarında çıkacak uyuşmazlıklarda bankanın defter ve kayıtların ile mikrofilm, mikrofiş, bilgisayar ve elektronik kayıtlanın, görüntü, telefon ve ses kayıtlarının, bankanın faks cihazlarınca üretilen faks mesajı çıktılarının vb. Veri, çıktı, data ve sair belgenin kesin ve münhasır delil teşkil edeceğini ve bu maddenin HMK 193 maddesi uyarınca yazılı delil sözleşmesi niteliğinde olduğunu kabul ederler” şeklinde düzenlendiği, bu düzenleme de dikkate alındığında davacı iddiaları kapsamında banka kayıtları üzerinde yapılan inceleme sonucu bilirkişi raporu alınmış olduğu da dikkate alındığında, davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf nedeni yerinde görülmemiştir. HMK 282 maddesi uyarınca hakim bilirkişinin oy ve görüşünü diğer deliller ile birlikte serbestçe değerlendirir. Yasal düzenleme uyarınca bilirkişi raporu takdiri delil olup, mahkemece bilirkişi raporu, sözleşme hükümleri, banka kayıtları değerlendirilerek ve gerekçesi yazılmak suretiyle hüküm kurulmuştur. Bilirkişi raporunda dava dışı müşterinin davalı banka nezdinde tanımlı limitinin 150.000 TL olduğu, raporun 8 sayfasında fatura nosu, tutarları, son ödeme tarihleri ve kullanılabilir DBS limitlerini ayrıntılı şekilde gösterir tabloya yer verildiği anlaşılmakla, davalı vekilinin bilirkişi raporunda risk ve tutarının nasıl hesaplandığı, buna göre kredi limitinin ne olduğu hususunun açıklanması yönünde ek rapor alınması gerekirken, bu yönde itirazları kapsamında ek rapor alınmaksızın hüküm kurulmasının yasaya aykırı olduğu yönündeki istinaf nedeni yerinde görülmemiştir. Bilirkişi raporunda taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine de yer verilerek, DBS sistemi nin işleyişi kapsamında teknik bilgiler verilmiş, yukarıda söz edilen sözleşmenin 6.5 maddesindeki düzenleme dikkate alınarak davalı banka kayıtlarında inceleme yapılmış, 23.09.216 tarihinde davacının …-… bayisine ait 11.616,93 TL lik fatura kaydının sistemde mevcut olmasına rağmen, davacının alacağa dayanak gösterdiği üç adet faturanın aynı tarihte DBS sistemi kapsamında banka sistemine transfer ettiğini/ yüklediğini kanıtlayamamıştır. Yine banka kayıtlarında yapılan incelemede bilirkişi tarafından elde edilen ekran görüntülerine göre dava dışı bayinin limit boşluğunun 12.366,18 TL kadar olduğu tespit edilmiştir. Buna göre davalı tarafından davacıya limit iptali bildirim tarihi 01.12.2016 tarihi ile verilen 5 günlük opsiyon süresi sonu 06.12.2016 tarihi arasında DBS kapsamında ödenebilecek miktar boşluğunun 12.366,18 TL kadar olduğu anlaşılmıştır. Somut olayda davacının iddia ettiği gibi kredi limitinin düşürülmesi söz konusu olmayıp, buna göre davacının bu üç faturayı banka sistemine kaydetmiş olduğunu kanıtlaması halinde dahi, DBS sistemi uyarınca ancak bu tutar kadar ödeme mümkün olabilecektir. Davacı vekilince davalının savunmalarına itibar edilip, limitin 12.366 TL ye düştüğünün kabulü halinde dahi bu tutarın ödenmesi gerekip, bu tutarın dahi hüküm altına alınması gerektiği ileri sürülerek karar istinaf edilmiştir. Bilirkişi rapor içeriği ile sunulu kanıtlar çerçevesinde davacı yanın dava ve talep konusu yaptığı üç adet faturanın DBS sistemine davacı tarfından sözleşme hükümleri uyarınca kaydedildiğinin kanıtlanmadığı, DBS sistemine kayıtlanmayan faturaların ödenmemesi nedeniyle bankaya izafe edilebilecek kusur bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin bu yöndeki istinafı da yerinde görülmemiştir. İlk derce mahkemesi karar ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden davacı vekilinin istinaf istinaf başvurusununu HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin ve başvuru harçlarının Hazineye gelir kaydına, 3-Davacı tarafça istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine, 5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.16.06.2022
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, ödenmediği iddia edilen üç faturanın toplam değerine göre karar kesindir.