Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/2429 E. 2022/962 K. 30.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2429
KARAR NO : 2022/962
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 09.07.2019
DAVA: Alacak
Taraflar arasındaki alacak davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı banka müşterisi olduğunu, davalı bankadan 2006-2016 yılları arasında kredi kullandığını, kullandığı krediler karşılığı müvekkilinden çeşitli adlar altında dosya masrafı alındığını, alınan iş bu masrafların haksız ve hiçbir yasal dayanağı olmadan tahsil edildiğini, sözleşmede yer alan hükümlerin haksız şart niteliğinde olduğunu, kredi kullanımına bağlı olarak müvekkilinden alınan tutarları tespit imkanları bulunmadığından müvekkilinden haksız suretle ve farklı adlar altında alınan şimdilik 4.000,00 TL tutarın, dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; eldeki davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını, bankanın kredi kullandırırken aldığı zorunlu masrafların olduğunu, davacının banka ile Genel Kredi Sözleşmesi imzaladığını, davacı tarafın hiçbir hukuki dayanak içermeyen beyan ve iddialarının kabulünün mümkün olmadığından bahisle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Tüm dosya kapsamının değerlendirilmesinde; davacı tarafça davalı banka tarafından kullandırılan krediler nedeniyle alınan masrafların haksız ve hukuka aykırı olması nedeniyle iadesinin talep edildiği, davalı tarafça davanın reddinin savunulduğu anlaşılmıştır. Taraflar arasında imzalanan ve uyuşmazlık konusu olan kredilerin 2006 – 2016 yılları arasında kullandırıldığı, kesintilerin bir kısmının 818 sayılı BK’nın yürürlükte olduğu dönemde, bir kısmının da 6098 sayılı TBK döneminde yapıldığı anlaşılmaktadır. TBK’nın yürürlüğe girdiği 01/07/2012 tarihinden önce imzalanmış sözleşmeler yönünden, sözleşmede yer alan hükümlerin TBK 20 vd. uyarınca değerlendirilemeyeceği dikkate alınarak, öncelikle dava konusu kesintilere dayanak sözleşme tarihlerinin ve yapılan kesintilerin hangi tarihli sözleşmeye dayalı olarak yapıldığı tespit edilmiştir. 01/07/2012 tarihinden sonra imzalanan sözleşmeler bakımından 6098 sayılı TBK’nın m. 20 vd. daki genel işlem koşullarına ilişkin hükümlerinin uygulanması gerektiğinden, genel işlem koşulu denetimine tabi tutulması gerekmektedir. Somut olay bakımından ise; 6098 sayılı TBK’nın yürürlüğe girdiği tarihten sonra davacı ile davalı banka arasında 18/02/2013 tarihli, 17/05/2013 tarihli ve 24/06/2013 tarihli kredi sözleşmelerinin yapıldığı, dosya kapsamında alınan ve denetime elverişli bilirkişi raporu ile iş bu krediler nedeniyle, davacıdan herhangi masraf veya komisyon adı altında kesinti yapılmadığı tespit edilmiş olmakla; iş bu krediler yönünden değerlendirme yapılması gerekli görülmemiştir.TBK’nın yürürlüğe girdiği 01/07/2012 tarihinden önce imzalanmış sözleşmeler yönünden ise, sözleşmede yer alan hükümlerin TBK 20 vd. uyarınca değerlendirilemeyeceği dikkate alınarak; olaya uygulanacak 818 sayılı BK hükümleri çerçevesinde ve ayrıca davaya konu kredi yönünden emsal banka uygulamaları araştırılıp uyuşmazlık konusu bedelin kredi müşterilerinden tahsiline dair teamül bulunup bulunmadığı ve varsa diğer bankalarca hangi oranda tahakkuk ettirildiği ve buna göre davalı Banka uygulamasının yerinde olup olmadığı hususlarında değerlendirme yapılması gerekmektedir. (Yargıtay 11. HD 2016/4676 E. 2017/3160 K. Sayılı İlamı). Bu doğrultuda emsal banka uygulamalarının tespiti için bir kısım bankalara müzekkereler yazılmış ve bankacılık konusunda uzman bilirkişiden rapor alınmıştır. Denetime elverişli bilirkişi raporu ile; davalı bankanın kullandırılan ticari krediler için masraf ve komisyon açıklamaları ile toplam 3.648,69 TL tutarında ücret tahsil ettiği, davalı banka tarafından yapılan kesintilerin ‰ 55 oranında olduğu, yapılan kesintilerin emsal banka uygulamalarına göre uygun oranlarda olduğu tespit edilmiştir. Her ne kadar bilirkişi raporunda … Bankası’na yazılan müzekkereye cevap verilmediği, … Bankası tarafından gönderilen CD içeriğinin boş olduğunundan bahisle iş bu bankalar yönünden değerlendirme yapılamadığı bildirilmiş ise de; … A.Ş’ye yazılan yazı cevabının dosyada mevcut olduğu, yazı cevabında belirtilen kredi türü için standart bir kesinti bulunmadığında emsal teşkil edecek bir işlem bulunmadığı ifade edildiği; … Bankası A.Ş tarafından gönderilen yazı cevabının ise bilirkişi raporundan sonra dosyamıza ulaştığı, ancak Mahkememizce diğer yazı cevapları ve bilirkişi raporu ile kıyaslandığında, raporda herhangi değişikliğe yol açmayacağı gözlemlendiği, anılan nedenlerle ek rapor alınmasına gerek bulunmadığı…” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Bilirkişiler 01.06.2017 tarihli raporda; müvekkilinden kesilen masrafların toplam 5.195,TL olduğunu belirtmiş olmasına rağmen; 20.04.2018 tarihli raporda; tahsil edilen masrafların toplam 3.648,69TL olduğu yönünde tespit ve değerlendirmede bulunulduğunu, kaldı ki; 01.06.2017 tarihli raporda; hesap işletim ücreti, hesap özeti ücreti, komisyon ücreti, kredi dosya ücreti v.s gibi kesintilerin yapıldığından bahsedilmesine rağmen 20.04.2018 tarihli raporda bu kalemlere ilişkin hiçbir değerlendirme ve tespitte bulunulmadığını, bununla birlikte; 01.06.2017 tarihli raporda “diğer masraflar adı altında” toplam 5. 134,03TL masraf alındığı yönündeki tespite rağmen, 28.02.2018 tarihli raporda bu duruma ilişkin bir değerlendirme yapılmadığını, 20.04.2018 tarihli bilirkişi raporunda, 28.02.2018 tarihinde verilen ara kararına uygun olmadığı halde bu husus üzerinde hiç durulmadığını, çünkü; 28.02.2018 tarihinde verilen ara kararda işaret edilmiş olmasına rağmen, bilirkişinin bu hususları gereği gibi irdelemediğini, 28.02.2018 tarihli raporda; 2006-2012 yılları arasında akdedilen “işlek kredi sözleşme- sine” istinaden hiçbir masraf ve komisyon alınmadığı belirtildiği halde, hesap ekstrelerinde komisyon adı altında masraf alındığı açıkça anlaşıldığını, hesap ekstrelerinde açıkça; hesap işletim ücreti, hesap özeti ücreti, istihbarat ücreti, teklif ücreti, komisyon ücreti, para yatırma ücreti, vb. gibi bir takım kalemler adı al- tında kesintilerin yapıldığı sabit olmasına rağmen; raporda; alınan masrafların ticari komisyon adı altında tahsil edildiği belirtilmekle yetinildiğini, görüleceği üzere müvekkilinden tahsil edilen masraf miktarının kalem kalem ne kadar olduğu, bu kalemlerin bankaca verilen bir hizmetin karşılığı olup olmadığı ve TBK ile kredi sözleşmelerinde davalı bankaca alınabileceği öngörülen masraf ve komisyon ücretlerine dair düzenlemeler bakımından genel işlem koşullarının varlığının aranıp aranamayacağı hususları konusunda hiçbir bir bilgi bulunmadığını, öte yandan; 2013-2016 yılları arasında kullanılan kredilere ilişkin olarak hiçbir tespit ve değerlendirmeye de yer verilmediğini, taraflar arasında 01.07.2012 tarihinden sonra imzalanan kredi sözleşmelerinde TBK’nın 20 ve 21. maddelerindeki hükümler göz önünde bulundurularak sözleşmenin tip sözleşme olduğu, masraf alınacağına dair sözleşme hükümlerinin TBK’ nun 21madde- si gereğince “hiç yazılmamış” sayılması gerektiği hususunun da dikkate alınmadığını, Davalı bankanın, müvekkilinden hesap işletim ücreti, hesap özeti ücreti, istihbarat ücreti, teklif ücreti, komisyon ücreti, para yatırma ücreti, vb. gibi bir takım kalemler adı altında masraflar tahsil etmiş olmasına rağmen, 20.04.2018 tarihli raporda bu hususlara hiç değinilmediğini, dayanak alınan raporun, hüküm kurmaya elverişli olmadığı ve iki rapor arasında çelişki olduğu açık olduğu halde, 20.04.2018 tarihli raporun karara dayanak alınmasının yasa ve usul hükümlerine uygun olmadığını, Davalı bankaca, krediler için yapılması gerekli ve yapılmış makul ve belgeli masraflara raporda yer verilmediğini, belgelendirilmeyen masrafların müvekkilinden tahsil edilmesinin haksız şart olduğunu ve davalı banka lehine sebepsiz zenginleşmeye mütedair olduğunu, dolayısıyla, 20.04.2018 tarihli rapor, mahkeme ve istinaf denetimine elverişli bulunmadığını, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, davalı bankadan 2006-2016 yılları arasında kullanılan krediler nedeniyle, davalı banka tarafından hesap işletim ücreti, istihbarat ücreti , komisyon ücreti , kredi dosya masrafı vb. Adlar altında haksız tahsil edilen tutarların tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı yan dava dilekçesinde, davalı bankadan 2006-20016 tarihleri arasında krediler kullandığını, banka tarafından hesap işletim ücreti, istihbarat ücreti , komisyon ücreti , kredi dosya masrafı vb. Adlar altında haksız tahsilatlar yapıldığını ileri sürerek belirsiz alacak davası olarak şimdilik 4.000 TL nin tahsilini talep etmiştir. İlk derce mahkemesince alınan bilirkişi rapor içeriğindeki tespitler ile deliller değerlendirilerek davanın reddine karar verilmiştir. HMK 282 maddesi uyarınca hâkim, bilirkişinin oy ve görüşünü diğer deliller ile birlikte serbestçe değerlendirir. Buna göre, bilirkişi raporları takdiri delil niteliğinde olup, mahkemece sunulan deliller değerlendirilerek ve gerekçesi yazılmak suretiyle hüküm kurulduğu anlaşılmakla, davacı vekilinin alınan raporlar arasındaki çelişki giderilmeksizin hüküm kurulduğu yönündeki istinaf nedeni yerinde görülmemiştir. Genel işlem koşulları TBK’nın 20 vd. maddelerinde düzenlenmiştir. TBK yürürlüğe girdikten sonraki dönemde imzalanan sözleşmeler yönünden; yasal düzenlemeye göre, genel işlem koşulu içeren sözleşmeler yapılması hukuken mümkündür. Bir hükmün salt genel işlem koşulu niteliğinde olması, onun geçersiz olması sonucunu doğurmaz. TBK’nın 25. maddesi uyarınca, “Genel işlem koşullarına, dürüstlük kurallarına aykırı olarak, karşı tarafın aleyhine veya onun durumunu ağırlaştırıcı nitelikte hükümler konulamaz”. Yani, genel işlem koşulu niteliğindeki sözleşme maddesinin geçersiz sayılması için, hükmün dürüstlük kuralına aykırı olması gerekir. Somut olayda; genel kredi sözleşmesinde masraf ve komisyon vb. alınmasına dair sözleşme hükümlerinin, sözleşmenin niteliğine aykırı olduğundan söz edilemez. Zira komisyon ve masraflar açısından tüm bankalar tarafından benzer kesintiler yapılmakta olup, davacı bu hususu bilmediğini ileri süremez. Bu sebeple haksız işlem şartının varlığından söz edilemeyeceğinden davacı vekilinin 01.07.2012 tarihinden sonra kullanılan krediler yönünden TBK 20-21 maddeleri uyarınca masraf alınacağını dair hükümlerin hiç yazılmamış sayılması gerektiği yönündeki istinaf başvurusu da yerinde görülmemiştir. Bu tür uyuşmazlıklarda, sözleşmede oran veya miktar belirlenmemiş ise davalı banka ile diğer bankaların uygulaması araştırılarak bu tür işlemlere kredi grupları bakımından uygulanan komisyon, masraf, erken kapama ücreti vb. ad altında kesilen masraf miktar ya da oranları sorulup karşılaştırılarak, davacıdan talep edilebilecek ortalama miktar konusunda bilirkişi heyetinden rapor alınarak, alınan masraflar konusunda 5411 Bankacılık Kanunu 144. maddesinin vermiş olduğu yetkiye istinaden, Bakanlar Kurulunun 16.10.2006 tarih ve 2006/11188 sayılı kararına istinaden Merkez Bankasının çıkarmış olduğu 09.12.2006 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 2006/1 sayılı tebliğin 4. maddesi hükmü de dikkate alınmak suretiyle davalı banka tarafından yapılan kesinti miktarının uygun olup olmadığı veya ne miktarda olduğu, dürüstlük kuralına aykırı olup olmadığı davacıya iadesi gereken miktar bulunup bulunmadığı değerlendirilerek sonucuna göre bir karar vermek gerekmektedir ( Yargıtay 11.HD’nin 26/06/2018 tarih, 2016/11653 E. 2018/4811 K. ve 2017/276 E. 2018/5662 K. sayılı ilamları). Somut uyuşmazlıkta, ilk derece mahkemesince alınan 20.04.2018 tarihli bilirkişi raporunda ; tahsil edilen masraf ve komisyonların emsal nitelikteki üç bankanın azami masraf ve oranları ile karşılaştırılmasının yapılmış olduğu, davalının uygulamasının emsal banka uygulamalarına göre fahiş olmadığı anlaşılmaktadır. Her iki tarafın da tacir olduğu dikkate alındığında; tarafların serbest iradeleriyle sözleşme akdetmiş oldukları, davacıdan alınan masraf ve komisyonların sözleşmede kararlaştırılan hususlara uygun olduğu, ayrıca davalı bankanın davacıya verdiği krediyi temin ederken belli bir maliyete katlandığı dikkate alındığında, bankanın almış olduğu komisyon, masraf vb. fahiş oranda olmadığı, makul düzeyde bulunduğu kabul edilmelidir. İlk derece mahkemesince yargılama aşamasında alınan 20.04.2018 tarihli raporda bilirkişi raporunda uyuşmazlığa konu genel kredi sözleşmesinin emsal banka araştırmaları dikkate alınarak hazırlandığı görülmüştür. Bu sebeplerle ilk derece mahkemesince alınan rapor gerekçeli ve denetime elverişlidir. Davalının kullandırdığı ticari krediler için masraf ve komisyon açıklamaları ile kredi tutarının %0,55 oranında tutarda tahsilat yaptığı, uyguladığı oranın piyasa rayiçlerine göre uygun oranlarda olduğu ve fahiş olmadığı anlaşılmakla, kurulan hüküm isabetli olup, aksi yöndeki davacı vekili istinaf nedenleri yerinde değildir. Açıklanan bu gerekçelerle, ilk derce mahkemesi karar ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusununa HMK’nın 353/1.b. maddesi uyarınca reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irat kaydına, 36,30 TL bakiye istinaf harcının davacıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine 5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 30.09.2022
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.