Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/2428 E. 2022/965 K. 30.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2428
KARAR NO: 2022/965
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 19.06.2019
NUMARASI: 2017/413 Esas – 2019/579 Karar
DAVA: Alacak (Perdenin aralanması talebine dayalı)
Taraflar arasındaki alacak davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı … Ltd. Şti. arasında 25/03/2014 tarihinden itibaren ticari ilişki olduğunu, müvekkili tarafından davalı … Ltd. Şti.’ye deniz ürünleri satıldığını, davalı … Ltd. Şti.’nin nakit sıkıntısı çekmesi nedeniyle müvekkiline ürün bedellerine ilişkin vadeli bonolar verdiğini, bonoların vadesinde ödenmemesi üzerine davalı … Ltd. Şti. aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalının takibe rağmen yine ödeme yapmadığını ve hiçbir malvarlığına rastlanmadığını, 08/04/2017 tarihinde hasılat haczi yapmaya gittiklerini, haciz işlemi tamamlanmak üzereyken bir müşterinin hesabı kredi kartı ile yapmak istemesi üzerine mekanda bulunan ve Bağcılar adresinde faaliyet gösteren … Ltd. Şti.’ye ait pos cihazının olduğunu, tahsilatın büyük bir bölümünün bu pos cihazı üzerinden gerçekleştirildiğini, 25/03/2014 tarihinden itibaren şirketin faaliyetinden elde ettikleri geliri müvekkilinden gizlemek koşulu ile … Ltd. Şti. namına … Ltd. Şti. hesaplarına yaptıklarını tespit ettiklerini, davalıların aralarında organik bağ bulunduğunu ve mal varlıklarının birbirine karıştığını, davalı şirketler arasındaki perdenin çapraz olarak kaldırılmasını haklı kılan iktisadi bir özdeşliğin mevcut olduğunu, her türlü şüpheden uzak olduğunu, bu nedenle takip konusu çek ve senetlerden dolayı davalı … Ltd. Şti. ile davalı … Ltd. Şti.’nin borçlu bulunduklarının tespitine, davalıların hesaplarına ve mal varlıklarına ihtiyati haciz konulmasını talep ve dava etmiştir. Davalı … Ltd. Şti. vekili cevap dilekçesinde özetle; 08/04/2017 tarihli haciz tutanağında müvekkili şirkete ait pos cihazı çıktısının fotoğraflandığını, davacının başka alacakları nedeniyle İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile takip başlattığını ve 27/04/2018 tarihinde müvekkiline birinci haciz ihbarnamesi gönderildiğini, ihbarnameye süresinde cevap verdiklerini, müvekkilinin de davalı … Ltd. Şti.’den alacaklı olduğunu, müvekkilinin davalı ile aynı yerde bulunan 10 ayrı iş yerine gıda maddeleri verdiğini, verilen tüm ürünlerin süresinde faturası tahakkuk ettirilmek suretiyle ilgili restoranlara verildiğini, müvekkili çalışanlarının gece tüm restoranları gezerek nakit ya da kredi kartından çekmek sureti ile tahsilat yaptıklarını, bu uygulamanın Kumkapı esnafının alışveriş için bir teamül olduğunu ve yıllardır tüm Kumkapı esnafı için geçerli bir uygulama olduğunu, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasının dayanağı çek ve bonodan dolayı müvekkilinin bir ilgisi olmadığını, müvekkilinin fatura mukabilinde verilen ürünler nedeniyle davalı … Ltd. Şti.’den alacaklı olduğunu, işbu davanın haksız olduğunu, bu nedenle reddi gerektiğini, davacı aleyhine %20 kötü niyet tazminatın hükmedilmesini talep etmiştir. Davalı … Ltd. Şti. davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Bu kapsamda somut olaya bakıldığında davacının kendisi ile sözleşme ilişkisi içinde bulunan borçlu … Ltd. Şti ile davalı … Ltd. Şti arasındaki organik bağı ispat etmesi gerekir. Mali müşavir bilirkişi Dr. …, SMM … ve muhasebe finans bilirkişisi …’ndan alınan 18/02/2019 tarihli bilirkişi raporu ile; davalı borçlu … Ltd. Şti’nin faaliyet merkezinin “… Sk. No:… Kumkapı/ İstanbul” olduğu, ortaklarının … ve …, şirketi temsil ve ilzama yetkili kişinin … – … olduğu, diğer davalı … Ltd. Şti’nin faaliyet merkezinin “… … Çarşısı … Ada Sk. No:… Bağcılar/ İstanbul” ve ortaklarının … ve … olduğu, şirketin temsil ve ilzama yetkili kişinin ise … olduğu, davacı ile davalı … Ltd. Şti arasında herhangi bir ticari ilişkinin mevcut olmadığı, davalı … Ltd. Şti tarafından …, … Restorant, …, … ve davalı … Ltd. Şti’ye mal satıldığı ve buna yönelik faturalar olduğu, ayrıca bu şirketin perakende olmak kaydıyla diğer müşterilere yönelik olarak mal sattığı ve faturalar düzenlediği tespit edilmiştir. Dosya kapsamıyla denetime açık ve hüküm kurmaya yeterli bilirkişi raporu ile İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasında davacıya borçlu bulunan … Ltd. Şti ile diğer davalı … Ltd. Şti arasında tüzel kişilik perdesinin aralanmasını gerektiren bir organik bağın olduğu ispat edilmemiş olduğu…” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Tüzel kişilik perdesinin kaldırılması teorisinin, ülkemiz mevzuatında düzenlenmemiş olmasına karşın, uygulamada mahkemeler tarafından sıklıkla uygulandığını, söz konusu teorinin, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 24.3.2015 tarihinde verdiği 2014/7187 esas numaralı ve 2015/4144 karar numaralı kararında da olduğu gibi içtihatlar ile gelişen ve uygulamada kabul gören bir müessese olduğunu, Yargıtay birçok kararında alacaklıların zararına hareket edildiğinin ve dolayısıyla hilenin varlığının tespiti halinde, borçtan dolayı sorumluluğuna gidilemeyen tüzel kişiliğin de borçtan sorumlu tutulabileceğinin önünü açtığını, emsal nitelikteki Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2014/7187E. 2015/4144 K.sayılı kararının ekli olduğunu, Somut olayda davalı şirketlerin farklı tüzel kişiliklere sahip olduğunun sabit olduğunu, dosya kapsamındaki bilirkişi raporları, gerek haciz tutanağı ve tahsilat slipleri ile sabit olan iktisadi bütünlüğün mahkeme tarafından gerekçeli kararda değerlendirilmeye dahi tabi tutulmadığını, haklı davanın kabulü için önemli bir delil teşkil eden iktisadi bütünlüğü göz ardı ettiğini, kabul anlamına gelmemek kaydı ile davalı şirketler arasındaki organik bağın ispatlanamadığı kabul edilse dahi, davalı şirketler arasında namı müstear işlemi olduğunu ve bu işlemler taraflarınca yazılı deliller ile ortaya konduğunu, Mahkemece tüzel kişiliklerin perde kaldırılması teorinde başkaca ortaya konması gereken organik bağlar olduğu düşünülse ve bu kararın usul ve yasaya uygun olduğu düşünülse dahi, somut uyuşmazlıkta davalılar arasında nam-ı müstear işleminin mevcut olduğu, ve dosya kapsamında bu durumun kesin deliller ile ispatlandığı göz ardı edildiğini, davanın hukuki nitelendirilmesi, davanın konusunun ne olduğu ve taleplerin hukuki tasnifinin hakime ait olduğunu, bu sebeple tüzel kişilik perdesinin kaldırılması ilkesinin uygulanması olanaksız görülse dahi, ortaya konan nam-ı müstear işlemi sebebiyle talepler doğrutusunda yargılamanın sübut bulması ve davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini, emsal nitelikteki yargıtay 17. hukuk dairesi 2016/1858 e. 2019/1299 k. 12.02.2019 t. kararın ekli olduğunu, 06.09.2018 tarihli bilirkişi raporunda da bahsedildiği üzere, davalı şirketler arasında muvazaalı ve mutat olmayan ödemelerin mevcudiyeti mal varlıklarının karışmasına ve müvekkilinin İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyasıyla kesinleşen alacak hakkının kötü niyetli şekilde zayi edilmesine sebebiyet verdiğini, yine bilirkişinin bu hususun, … Bankası A.Ş. Tarafından sunulmuş, dosyada mevcut CD’den tespit edilebildiği ve davalılar arasındaki bu uygulamanın 2014 yılından bu yana devam ettiği tespit edildiğini, Tüm bu hususların iyi niyet ve dürüstlük ilkeleriyle birlikte düşünüldüğü vakit, davalı şirketler arasında organik bir bağ olduğu (İktisadi bütünlük), davalı şirketler arasındaki perdenin çapraz olarak kaldırılmasını haklı kılan iktisadi bir özdeşliğin mevcut olduğu, davalı şirketler arasında nam-ı müstear işlemlerin mevcut olduğu, bu durumun dosyada mübrez somut deliller ve bilirkişi raporlarıyla her türlü şüpheden uzak şekilde, somut ve yeterli deliller ile ispatlandığının sabit olduğunu, tüm bu deliller ile müvekkili şirketin yasal alacağını tahsil etmesini engellemek maksadı ile davalı … İle birlikte müvekkile karşı hareket eden …nin de İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı icra takibine konu edilen çek ve senet borçları toplamı olan 63.880,00 TL’den müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini, dava sonunda müvekkili şirketin alacağının karşılıksız kalma tehlikesine karşın …aleyhine ihtiyati haciz kararı verilmesini talep etmenin zaruri olduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve talepleri gibi davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle, davacının davalı … Ltd. Şti.’nden olan alacağının diğer davalı … Ltd.Şti.’nin de sorumluluğunda olduğu iddiasıyla ve perdenin aralanması teorisine göre davalılardan tahsili istemine ilişkindir. İlk derce mahkemesince yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekilince yasal sürede istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi HMK 355 maddesi uyarınca istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı vekilince davalılardan … Ltd. Şti ye satılan deniz ürünleri nedeniyle alacaklı olunduğu, borca karşılık verilen bonoların ödenmediği, borçlu hakkında çek ve bonoya dayalı başlatılan takibin kesinleştiği, alacağın tahsil edilemediği, borçlu şirketin işlettiği restauranta hasılat haczine gidildiğinde, bir kısım müşteri hesaplarının diğer davalıya ait pos cihazından kredi kartlarından tahsil edildiğinin tespit edildiğinin anlaşıldığını, buna göre davalılar arasında organik bağ olduğunu ve mal varlıklarının birbirine karıştığının anlaşıldığını ileri sürerek, davalı … Ltd. Şti den var olan alacağın perdenin aralanması teorisi uyarınca, her iki davalının da sorumlu görülmesi gerektiği iddia edilmiştir. Davalı … Ltd.Şti savunmasında, davalının restaurantının da bulunduğu kumkapı bölgesinde, davalı da dahil olmak üzere yaklaşık on adet resatauranta gıda maddeleri sattığını, bu kapsamda diğer davalı … Ltd. Şti den kendilerinin de alacaklı olduğunu, satılan malların bedelinin şirket çalışanları tarafından gidilerek tahsil edildiğini, borçlu davalı ve diğer mal verilen restaurantlardan bazen nakit bazen de kredi kartından slip çekilerek tahsilatlar yapıldığını, diğer davalı … Ltd. Şti de yapılan haciz sırasında kendi şirket çalışanın çıkan gürültüler üzerine orada bulunduğunu, davalı … Ltd Şti nin işlettiği restaurantın komşusu olan …tan olan alacağın tahsiline ilişkin siliplerin görülüp fotoğraflandığını, davacı tarafından iş bu silipler delil olarak sunularak davalılar arasında organik bağ ve namı müstear ilişkisi bulunduğunun iddia edildiğini, kendilerinin de zaten diğer davalıya sattıkları ürünler nedeniyle alacaklı olduğunu ileri sürerek davanın reddini talep etmiştir. TTK’nın 125. maddesine göre ticaret şirketleri tüzel kiiliğe haizdir. Ticaret şirketleri Türk Medeni Kanunu’nun 48. maddesi çerçevesinde bütün haklardan yararlanabilir ve borçları üstlenebilirler. Bu hususdaki kanuni istisnalar saklıdır. Ticari şirketleri tüzel kişiliğe sahip olduklarına göre ortaklık mal varlığının sahibi tüzel kişidir. Aktif ve pasif dava ehliyetine sahip olan tüzel kişidir. Kural olarak her tüzel kişi şirket kendi borçlarından ve sadece kendi mal varlığı ile sorumludur. Ancak, tüzel kişilik perdesinin kötüye kullanıldığı durumlarda, perdenin aralanması suretiyle gerçek sorumlulara da başvuru imkanı verilebilmektedir. Perdenin aralanması ilkesi genel olarak tüm modern hukuklarda öğretide ve içtihatlarda gittikçe netleşen ve ilkeleri hukuk kuralları haline dönüşen bir kuramın yerleşmesi sonucunu doğurmuştur. Bu kural perdeyi kaldırmak diğer bir ifadeyle hakkaniyet ve hükümlerin gaye ve ruhunun gerektirdiği anda perdenin arkasına sığınmış diğer bir tüzel kişiliğine giderek onun bu perdeden haksız yere faydalanmasını, sorumluluktan dolayısıyla takipten kurtulmasını önlemektir. Perdenin kaldırılmasında genel hukuki dayanak, tüzel kişiliğin kötüye kullanılması sebebi ile TMK’nın 2. maddesidir. Davalı … Ltd.Şti.’nin defter ve kayıtları üzerinde yapılan inceleme ile alınan bilirkişi heyet rapor içeriğindeki tespitlere göre, davalı … Ltd. Şti. ile organik bağı olduğu ileri sürelen diğer davalı … Ltd. Şti arasında da ticari ilişki bulunduğu ve davalı … Ltd.Şti.’nin diğer davalı … Ltd. Şti.’nden cari hesap alacağı bulunduğu anlaşılmaktadır. Davacı ile davalı … Ltd. Şti. arasında ticari ilişki bulunmadığı ise taraflar arasında ihtilafsızdır. Davalı şirketler ayrı tüzel kişiliklere sahip şirketler olup, ticari faaliyet alanları farklı olduğu gibi, adresleri ve ortak yetkilileri de farklı gerçek kişilerdir. Bu hususlar bütün olarak değerlendirildiğinde, davalı borçlu şirket adresinde yapılan haciz esnasında diğer davalı … Ltd. Şti.’ne ait post cihazına ilişkin sliplerin tespit edilmesi, tek başına davalı şirketlerin birlikte ve davacıya zarar vermek kastıyla hareket ettiğini kanıtlamaya yeterli bir olgu olarak görülemez. Somut olayda perdenin aralanması teorisinin uygulanması gerektiği ve davalılar arasında namı müstear ilişkisi bulunduğu kanıtlanmamış olup, ilk derce mahkemesince kurulan hüküm isabetli bulunmuştur. Eldeki dava, perdenin aralanması teorisine dayalı olarak açılmış olup davanın reddine karar verilmiş olması, davadaki netice-i talep dikkate alındığında, davalı … Ltd. Şti.’nin İstanbul … İcra Müdürlüğünün … sayılı kesinleşmiş takip dosyası kapsamında davacıya borçlu olmadığı anlamına da gelmeyecektir. İlk derece mahkemesi karar ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin aksi yöndeki istinaf nedenleri yerinde görülmemiş ve HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irat kaydına; 36,30 TL bakiye istinaf harcının davacıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, 5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 30.09.2022
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.