Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/2418 E. 2022/667 K. 26.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2418
KARAR NO : 2022/667
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 28.06.2019
NUMARASI : 2017/742 Esas – 2019/600 Karar
DAVA : İtirazın İptali
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin pil ithalat, satış ve pazarlama işi ile iştigal olduğunu, davalıya satılan ve teslim edilen mal mukabilinde toplam 33.252,00 TL tutarında alacaklı bulunduğunu, tarafların toplam 65 mağaza üzerinden davalı firmanın pil standı açması, teşhir ve ürün satışı yapması ve buna mukabil davacı firmanın 25.000,00 TL lik 4 adet taksit halinde toplam 100.000 TL satış desteği vermesi konusunda anlaşmaya varıldığını, kazan kazan şeklinde değerlendirilebilecek bu anlaşmasının müvekkili şirket yönünden edimler yerine getirilerek 11 adet fatura ile toplam 33.252,00 TL. tutarındaki malın davalı firmaya gönderildiğin, davalı firmanın kötü niyetli olarak malları alır almaz 25.000,00 TL. + KDV toplamı 29.500,00 TL. satış destek faturasını keserek cari hesap ekstresinden ödeme yapılmış gibi gösterdiğini, bu şekilde davalının satın aldığı malları bedavaya getirmeye çalıştığını, davalı tarafın 65 mağazada stant açılacağına ilişkin sözleşmeye uymadığını, 14.04.2016 tarihinden itibaren hiçbir ürün satın almadığını, bunun üzerine davalı tarafından kesin 29.500,00 TL. bedelli satış destek faturasının iade edildiğini ve İstanbul 2. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, davalının takibin 31.902,38 TL.’lik kısmına itiraz üzerine takibin durduğunu beyanla, haksız itirazın iptali ile takibin devamına, %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderlerinin ve ücreti vekaletin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini vekaleten talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, savunmasında özetle; davacı firma ile müvekkili şirket arasında hiçbir yazılı sözleşme bulunmadığını, dava dilekçesinde iddia ve beyan edilen gibi müvekkili şirket tarafından davacıya herhangi bir miktarda alım taahhüdünde de bulunulmadığını, davacı firmaya ait ürünlerin müvekkili şirkete ait mağazalarda satıldığını, karşılıklı mutabakatlarla faturalar düzenlendiğini ve ticari defterlere işlendiğini, sonrasında söz konusu ürünlerin satış performansının kötü olması nedeniyle davacının bilgisi dahilinde ürünlerin satıştan kaldırıldığını, müvekkilinin ürünlerin 65 mağazada satılacağı hususunda hiçbir taahhüdünün bulunmadığını, davacı tarafın tamamen kötü niyetli olduğunu, 30.04.2016 tarihli faturanın alınıp defterlere işlenmesinin üzerinden 1 yıl geçtikten sonra bu faturayı kabul etmediğini beyanla icra takibi başlattığını, söz konusu fatura içeriğine itiraz etmeksizin ticari defterlerine işleyen davacı firmanın sonrasında bu davaya konu takibi başlatmasının kötü niyetini ortaya koyduğunu beyanla, haksız ve hukuki mesnetten yoksun davanın reddine, yargılama giderlerinin ve ücreti vekaletin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini vekaleten talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Davacı şirketin 2016-2017 takvim yıllarına ait ticari defterleri incelendiği, bu ticari defterinin TTK 64-65-66 ve 82 Mad. ve VUK 220-226 maddesine göre açılış tasdikinin usulüne uygun olarak yaptırıldığı, kayıt nizamı bakımından VUK 215-219 Mad. hükümleri ile muhasebe sistemi uygulama tebliğlerine uygun olduğu, davacı lehine delil vasfına haiz olduğu, davacının incelenen resmi defter ve belgelerinde davalıdan 33.252,00 TL. alacaklı olduğu, davalı şirketin 2016-2017 takvim yıllarına ait ticari defterleri incelenmiştir. Bu ticari defterinin TTK 64-65-66 ve 82 Mad. ve VUK 220-226 maddesine göre açılış tasdikinin usulüne uygun olarak yaptırıldığı, kayıt nizamı bakımından VUK 215-219 Mad. hükümleri ile muhasebe sistemi uygulama tebliğlerine uygun olduğu, davalı lehine delil vasfına haiz olduğu, davalının incelenen resmi defter ve belgelerinde davacı … Ür.İth.Ltd.Şti. ye 07.03.2017 icra takip tarihi itibarıyla 3.751,96 TL. borçlu olduğu, davalı tarafından düzenlenen 30.04.2016 tarihinde ATM2016000003097 nolu (KDV dahil) 29.500,00 TL. tutarlı “Fiyat farkı “ açıklamalı fatura her iki tarafın kayıtlarında mevcut olduğu, davacı yan 21.02.2017 tarihinde SNT201700000676 nolu 29.500,00 TL.(KDV dahil) iade ft. düzenleyip kayıtları almış olup, bu fatura davalı yan kayıtlarına işlenmediği, davacı ile davalı yan arasındaki fark (33.252,00 – 3.751,96 ) 29.500,00 TL. tutarlı bu fatura olduğu, dosyada mübrez e-posta yazışmalarının olduğu, yazışmalar ve dosya kapsamına göre, davacının 08.03.2017 icra takip tarihi itibarıyla 29.500,00 TL. talep edebileceği, davalının alacağı olan %3 Ciro prim tutarı 997,56 TL. (KDV dahil) davacının 08.03.2017 icra takip tarihi itibarıyla 29.500,00 – 997,56, : 28.502,44 TL. talep edebileceğinin (Davacının, davalıyı icra takibinden önce BK.m.117 uyarınca temerrüde düşürdüğüne dair herhangi bir delil dosyaya ibraz edilemediğinin), tespit ve rapor edildiği, denetlemeye ve hükme dayanak etmeye elverişli bilirkişi raporuna göre…” davacının davasının kısmen kabulü ile davalının İstanbul 2. İcra Müdürlüğünün esas sayılı takip dosyasına yaptığı itirazın 28.502,44 TL asıl alacak üzerinden iptaline, takibin asıl alacağa yıllık %9 oranında yasal faiz uygulanmak suretiyle devamına, alacak üzerinden %20 icra inkar tazminatı 5.700,48 TL’ nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, karar verilmiştir.
Bu karara karşı, davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle;
Davacı firma ile müvekkili şirket arasında hiçbir yazılı sözleşme olmayıp düzenlenen faturalar ise ticari ilişkideki karşılıklı mutabakata dayanarak düzenlendiğini, taraflar arasında yazılı bir sözleşme bulunmayıp müvekkili şirketin davacı firmaya herhangi bir taahhüdü söz konusu olmadığını, davacı firmaya ait (… markalı piller) ürünler müvekkili şirkete ait mağazalarda satıldığını, karşılıklı mutabakatlarla faturalar düzenlendiğini ve ticari defterlere işlendiğini, sonrasında söz konusu ürünlerin satış performansının kötü olması nedeniyle davacı firmanın da bilgisi dahilinde bu ürünler satışa kapatıldığını, yargılama sürecinde iddia edildiği üzere müvekkili şirketin 65 mağazada bu ürünlerin satılacağı hususunda davacıya herhangi bir taahhüdü söz konusu olmadığını, davacı tarafın bu yöndeki beyanlarının hiçbir gerçekliği ve hukuki mesnedi bulunmadığını,
Müvekkili şirketin davacı firmaya hiçbir borcu bulunmadığını, ticari defter ve kayıtlar üzerinde yapılan incelemede taraflar arasındaki sorunun 29.500,00 TL bedelli faturadan kaynaklandığını, söz konusu faturanın ticari mutabakata uygun olarak müvekkili şirket tarafından düzenlendiğini ve 30.04.2016 tarihinde davacı şirket defterlerine işlendiğini, davacı firmanın iş bu fatura içeriğine yönelik hiçbir itirazı söz konusu olmadığını, davacı firma faturayı kayıtlarına işledikten tam 1 yıla yakın bir süre geçtikten sonra 21.02.2017 tarihinde 29.500,00 TL bedelli iade faturası düzenlediğini ve müvekkili şirkete göndermiş ise de bu faturanın içeriğine itiraz edilerek iade edilmiş olup müvekkili şirket defter ve kayıtlarında böyle bir fatura bulunmadığını,
Bilirkişi raporunda yapılan tespite göre müvekkili şirketin ticari defter ve kayıtlarına göre davacı tarafa hiçbir borcu bulunmadığını, aksine beyan ve tespitlerin kabulünün mümkün olmadığını, buna rağmen mahkemenin müvekkili şirketin davacıya borçlu olduğu kanaatine vardığını, kararın bilirkişi raporuyla da taraf ticari defter kayıtlarıyla da çeliştiğini,
Davacı tarafça iddia edilen hususların yazılı delille ispatlanması gerekirken tanık beyanları veya mail mesajı gibi hukuken delil olamayacak hususlarla ispatlanmaya çalışılmasının hukuken bir mesnedi bulunmamakta iken yerel mahkeme tarafından bu deliller esas alınarak karar verildiğini, her iki tarafta tacir olup “basiretli tacir gibi hareket etme” zorunlulukları bulunduğunu, davacının iddia ettiği hususların taraflar arasında yazılı delille ispatlanması gerekirken davacı tanık beyanlarıyla ispatlayabileceğini beyan ettiğini, HMK hükümleri gereğince müddeabih dikkate alındığında bu hususların tanıkla ispatlanması mümkün olmadığı halde mahkemenin bu delillere dayanarak davanın kabulüne karar verdiğini,
Taraflar arasında yazılı bir sözleşme bulunmayıp müvekkili şirketin davacı firmaya herhangi bir alım taahhüdü de söz konusu olmadığını, söz konusu ürünlerin satış performansının kötü olması nedeniyle davacı firmanın da bilgisi dahilinde bu ürünler satışa kapatıldığını,
Davacı tarafın, karşılıklı mutabaktlarla düzenlenen faturalara itiraz ettiğini, müvekkili şirketin davacıya herhangi bir miktarda alım taahhüdünde bulunmadan karşılıklı mutabakatla ticari ilişkide bulunduğunu ve yine bu mutabakata istinaden müvekkili şirket tarafından 30.04.2016 tarihinde düzenlenen faturanın davacı tarafça kabul edilip ticari defterlere işlendiğini,
Davacıya ait ürünlerin satışının beklenen seviyede olmaması sonrasında ise bu ürünlerin satışına son verildiğini, davacının ise 30.04.2016 tarihli faturanın alınıp defterlere işlenmesinin üzerinden 1 yıllık bir süre geçtikten sonra bu faturayı kabul etmediğini beyanla davaya konu icra takibini başlattığını, söz konusu fatura içeriğine itiraz etmeksizin ticari defterlerine işleyen davacı firma sonrasında bu davaya konu takibi başlatarak kötü niyetini ortaya koyduğunu,
Hükme esas alınan bilirkişi raporunda tek taraflı olarak dosyaya sunulan e-mail mesajları delil kabul edilerek rapor düzenlenmesinin usul ve yasaya aykırı olup bu mesajların kim tarafından ve ne şekilde düzenlendiği, gönderildiği ispata muhtaç olup hiçbir delil niteliği bulunmadığını, buna rağmen davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğunu,
Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE
Dava, ticari satım ilişkisinden kaynaklanan açık hesap alacağının tahsili için başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın İİK’nın 67. maddesi uyarınca iptali ve inkar tazminatı istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama soncunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı davalı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Taraflar arasında sözlü anlaşma ile ticari ilişki kurulduğu, bu kapsamda mal alım- satım ilişkisi bulunduğu ihtilafsızdır. Davacı, taraflar arasında yapılan sözlü anlaşma uyarınca davalıya dört eşit taksitte 100.000 TL destek ödemesi yapılmasının kararlaştırıldığını, bunun ilk taksidi 25.000 TL için davalı yanca düzenlenen 26.04.2016 tarihli faturanın düzenlendiğini, faturanın sözle anlaşma kapsamında kabul edilerek davacı defterlerine kaydedildiği, taraflar arasındaki ticari ilişkinin davlı taahhütlerinin yerine getirilmemesi nedeniyle devam ettirilmemesi üzerine yaklaşık on ay sonra davacı tarafından davalıya iade faturası kesildiği iddialarını ileri sürmüş; davalı ise taraflar arasında ticari defterlere yansıyan ve faturalar kapsamında ticari ilişki kurulduğunu, müvekkilinin davacıya herhangi bir miktarda alım taahhüdünün bulunmadığını, yapılan alışveriş kapsamında düzenlenen faturaların taraf defterlerine kaydedildiğini, defterlerin uyumlu olduğunu, davacının ürünlerinin satış performansının kötü olması nedeniyle müvekkilinin başka mal alımı yapmadığını ve ticari ilişkiyi sonlandırdığını, davacının aradan on aylık bir süre geçtikten sonra bir iade faturası keserek kendini alacaklı hale getirmeye çalıştığını, müvekkilinin bu iade faturasını kabul etmeyip iade ettiğini belirterek davaya karşı koymuştur. Bu durumda, taraflar arasındaki ilişki kapsamında davalının alım taahhüdünün bulunduğuna, davalıya yapılan 25.000 TL’lik ödemenin destek ödemesi olduğuna, davalının kestiği fiyat farkı faturasının buna ilişkin olduğuna dair iddiaları ispat yükü, davacı uhdesindedir. Davacı, delil olarak mail yazışmalarına, taraf defterlerine ve tanık beyanlarına ve ayrıca yemin deliline dayanmıştır. Davacının, taraflar arasındaki sözleşmenin koşulları konusundaki iddiasını yazılı delillerle kanıtlaması gerekir. Ancak, HMK’nın 202. maddesi anlamında “delil başlangıcı” varsa tanık da dinlenebilir. Anılan yasal düzenlemeye göre delil başlangıcı, iddia konusu hukuki işlemi tamamen ispata yeterli olmamakla birlikte, söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş belgedir.Somut olayda ilk derece mahkemesi, delil başlangıcı bulunup bulunmadığı hakkında hiç bir değerlendirme yapmadan, ön inceleme duruşmasında tanık dinleme kararı vermiş ve takip eden tahkikat duruşmasında tanıkları dinlemiştir. Davacı tarafın dayandığı e posta yazışmalarının örnekleri dosyada mevcut değildir. Bilirkişi raporunda bahsedilen e posta yazışmaları ise davalıdan ya da onun çalışanlarından sadır olmayan, davacının çalışanı tarafından davalı tarafa hitaben yazıldığı belirtilen yazılardır. Yasal tanımda da belirtildiği üzere, e posta yazışmalarının delil başlangıcı olması için davalı taraftan sadır olması gerekir. Bu nedenle mahkemece, karara ve bilirkişi raporuna dayanak yapılan e posta yazışmalarının örneklerinin dosyaya sunulmasının sağlanması, bunlar içinde davalıdan ya da çalışanlarından sadır belge varsa, bunların içerikleri de değerlendirilerek delil başlangıcı vasfında olup olmadıklarının değerlendirilmesi ve eğer delil başlangıcı vasfı varsa tanık beyanlarına bu durumda değer atfedilerek bir sonuca gidilmesi; delil başlangıcı vasfında belge yoksa bu kez davacı vekiline yemin delilinin hatırlatarak hasıl olacak sonuca göre bir hüküm verilmesi gerekir. Açıklanan bu gerekçeler ışığında, ilk derece mahkemesince ispat yükü doğru tespit edilmeden ve davanın çözümünde etkili olacak önemli deliller değerlendirilmeden karar verildiğinden, HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, işin esasına dair istinaf nedenleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına,
2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
3-Davalı vekili tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, talep halinde, ilk derece mahkemesince iadesine,
4-Davalı vekili tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair;
HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 18.05.2022
KANUN YOLU :HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.