Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/241 E. 2020/1432 K. 17.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/241
KARAR NO : 2020/1432
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 19/07/2018
NUMARASI : 2018/368 Esas – 2018/742 Karar
DAVA: Şirketin İhyası
Taraflar arasındaki şirket ihyası davasının yapılan yargılaması sonunda davanın kabulüne ve şirketin ihyasına yönelik karara karşı tasfiye memuru Ömer Cengiz Eryiğit vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde; sigortalılarından … geçirdiği iş kazası sonunda maluliyeti nedeniyle Bakırköy 2. İş Mahkemesinin 2017/367 E. Sayılı dosyası ile rücuan alacak davası açılmış olup, davalı …San. Ve Tic. Ltd. Şti.’nin sicilden terkin edilmiş olması nedeniyle ihtilaflı alacakların tahsil edilememesi nedeniyle Bakırköy 2. İş Mahkemesinin 2017/367 Esas sayılı 15.03.2018 tarihli duruşmasında 3 nolu ara karar gereğince taraflarına şirketin yeniden ihyası için yetki ve süre verildiğini beyanla, Tasfiye Halinde … San. Ve Tic. Ltd. Şti. nin sicil kaydının ihyası ile tüzel kişilik kazandırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.Davalı … Müdürlüğü vekili cevap dilekçesinde; davaya konu olayın cereyan ettiği dönemde yürürlükte bulunan 6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunu 34.maddesi ve Ticaret Sicil Tüzüğü 28.maddesi hükümleri çerçevesinde işlem yapıldığını, Ticaret Sicil Müdürlüğünün ilgili yasa ve tüzüğün kendisine verdiği yetki ve görev alanı içinde olayı değerlendirip sonuca bağladığını, bu hususların;”..Sicil memuru tescil için aranılan kanuni şartların mevcut olup olmadığını tetkikle mükelleftir. Hükmi şahısların tescilinde, bilhassa şirket mukavelesinin, emredici hükümlere aykırı olup olmadığı ve kanunun mecburi kıldığı esasları ihtiva edip etmediği araştırılır. Tescil edilecek hususların hakikate uygun olması, üçüncü şahıslarda yanlış bir fikir yaratacak mahiyette bulunmaması ve âmme intizamına aykırı olmaması da şarttır.” denilmek suretiyle; TTK.m.34’te ifade edildiği, tasfiye memurunun iddia edilen eksik işlemlerini, müvekkili Sicil Müdürlüğünün tespit etmesinin mümkün olmadığını, tasfiye prosedürünün eksik bırakılmış olmasının tasfiye memurun sorumluluğunu gerektirdiğini, bu nedenlerle açılan davanın Ticaret Sicil Müdürlüğü yönünden reddine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı Tasfiye Memuru … usulüne uygun tebliğe rağmen davaya cevap vermemiş, duruşmalara da katılmamış, kendisini bir vekil ile de temsil ettirmemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesi 19/07/2018 tarihli, 2018/368 Esas – 2018/742 Karar sayılı kararında , “…Tasfiyesi sonlandırılan şirketlerle ilgili; İstanbul ticaret sicil müdürlüğünün … sicil nosunda kayıtlı Tasfiye Halinde …Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti.nim dosyasında yapılan incelemede, şirketin 29.04.2004 tarihinde tasfiyesine karar verildiği, 30/06/2011 tarihinde de tasfiyenin sona erdiğinin tescil edildiği ve şirket sicil kaydının terkin edildiği, şirketin tasfiye memurunun da … olduğu anlaşılmaktadır. Uyap ortamından getirtilip incelenen Bakırköy 2. İş Mahkemesinin 2017/367 E sayılı dava dosyasında , davacı SGK tarafından davalılar …. Ltd. Şti. Ve … aleyhine 12.08.2015 tarihinde alacak davası açıldığı ve davanın derdest olduğu, mahkemenin 15.03.2018 tarihli celsede verilen ara karar ile davalı şirketin ihyası için süre verildiği , iş bu davanın verilen sürede açıldığı anlaşılmaktadır.Şirketin ticaret sicilinden silinmesi işlemi kurucu değil, açıklayıcı nitelik taşır. Açılan davada davacı Kurum sigortalılarından …’un geçirdiği iş kazası sonunda maluliyeti nedeniyle Bakırköy 2. İş Mahkemesinin 2017/367 E. Sayılı dosyası ile iş veren davalı …. Ltd. Şti. Ve … aleyhine rücuan alacak davası açılmış olup, tasfiye ve terkinden önce doğan bir alacağın, terkinden sonra açılan dava ile davalı şirketten tahsili istenmektedir. Bu durumda davacının ihya davası açmakta hukuki menfaati olup, İş Mahkemesinden verilen yetki çerçevesinde tüzel kişiliğin ihyasının talep edilmesi olanaklı bulunduğundan ; …’nunn … sicil nosunda kayıtlı Tasfiye Halinde… Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti.’nin sicil kaydının talep gibi Bakırköy 2 İş Mahkemesinin 2017/367 E sayılı dava dosyası ve müteakip işlemlere istinaden yeniden ihyasına, Tasfiye memuru olarak … atanmasına,, TTK’nun 547. Maddesi hükmü uyarınca kararın tescil ve ilanına … ” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı tasfiye memuru vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı tasfiye memuru vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle: Müvekkiline usulüne uygun tebligat yapılmaksızın, tasfiye olmuş şirket adresine TK 35 madde uyarınca tebligat yapılarak yargılamanını sürdürüldüğünü, yargılama aşamasında 27.08.2028 tarihinde kendileri tarafından vekalet sunulmasına rağmen gerekçeli kararında müvekkiline usulsuz şekilde tebliğe çıkarıldığını, taraf teşkili ve tebligat işlemlerin usulüne uygun bir şekilde yerine getirilmediğini ileri sürerek kararı istinaf etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, TTK’nın 547. Maddesi uyarınca, tasfiye sonucu sicilden terkin edilen şirketin, ek tasfiye için ticaret siciline yeniden tescili (ihyası) talebine ilişkindir.İlk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiş, bu karara karşı davalı tasfiye memuru vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Davalı tasfiye memuru vekili , müvekkiline usulüne uygun tebligat yapılmaksızın, tasfiye olmuş şirket adresine TK 35 madde uyarınca tebligat yapılarak yargılamanını sürdürüldüğünü, yargılama aşamasında 27.08.2028 tarihinde kendileri tarafından vekalet sunulmasına rağmen gerekçeli kararında müvekkiline usulsuz şekilde tebliğe çıkarıldığını, taraf teşkili ve tebligat işlemlerin usulüne uygun bir şekilde yerine getirilmediğini ileri sürerek kararı istinaf etmiştir.Tebligat Kanunu, 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanunla değiştirildikten sonra, gerçek kişilere yapılacak tebligatla ilgili olarak iki aşamalı bir yol benimsenmiştir. Bu değişikliğe göre muhataba çıkarılan ilk tebligat, bilinen veya gösterilen adresine yapılacaktır. Buna göre, ilk defa bildirilen adresin muhatabın (davalının) adres kayıt sistemindeki adresi veya başka bir adres olması arasında fark yoktur. Her iki adres de Tebligat Kanunu’nun 10/1. maddesi kapsamında bilinen adrestir. Bildirilen adrese çıkarılan tebligatın bila tebliğ iade edilmesi halinde, Tebligat Kanunu’nun Uygulanmasına Dair Yönetmelik’in 16/2. maddesi de nazara alınarak muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesine göre tebligat çıkarılacaktır. Söz konusu uyuşmazlıkta, davalı tasfiye memuru vekilinin vekaletnamesini karar tarihi 19.07.2018 tarihinden sonra 27/08/2018 tarihinde dosyaya sunmuş olduğu anlaşılmaktadır. Bu tarihe kadar yapılacak tebligatların davalı asil adına çıkartılması gerekir. Davacı dava dilekçesinde davalı tasfiye memuru adresi olarak TC Kimlik no belirterek mernis adresine veya ticaret sicildeki adresine tebliğ yapılmasını talep ederek davalı adresi olarak bunları göstermiştir. İlk derece mahkemesince dava dilekçesi ve tensip tutanağı, dava dışı tasfiye olmuş şirket adresine tebliğe çıkarılmış, tebligatın iade edilmesi üzerine yine dava dışı tasfiye olmuş şirket adresine TK 35 maddesine göre tebligat çıkarılarak, yukarıdaki açıklamalar kapsamında usulsüz tebligat yapılarak dava sonuçlandırılmıştır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesi ve Anayasanın 36. maddesine göre herkes, yasal yollardan faydalanarak yargı yerleri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir. Adil yargılanma hakkı, 6100 sayılı HMK’nın 27. maddesinde belirtilen hukukî dinlenilme hakkını da içeren daha geniş bir haktır ve hukuk devletinin bir gereğidir.Adil yargılanma hakkı; kanunî, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından yargılanma, makul süre içinde yargılanma, hakkaniyete uygun yargılanma ve hukukî dinlenilme haklarını kapsar.Hukukî dinlenilme hakkı, adil yargılanma hakkının en önemli unsurudur. 6100 sayılı HMK’nın 27. maddesine göre, tarafların yargılama ile ilgili bilgi sahibi olması, bilgi sahibi olduğu konuda açıklama ve ispat hakkını kullanabilmesi, mahkemenin tüm iddia ve delilleri dikkate alarak kararını gerekçeli olarak vermesi gerekir. Hukukî dinlenilme hakkına aykırılık, kanun yolu incelemesinde re’sen dikkat alınır ve Yargıtay nezdinde mutlak bozma sebebidir. Örneğin; dava dilekçesinin usulüne uygun olarak davalıya tebliğ edilmeden aleyhine hüküm kurulması, ıslah dilekçesi davalıya tebliğ edilmeden ıslah ile artırılan talebin hüküm altına alınması (HMK.177 maddesi gerekçesi), tarafların gösterdiği deliller toplanmadan karar verilmesi, duruşmanın tayin edilen gün ve saatten önce yapılıp tarafların yokluğunda karar verilmesi, hukukî dinlenilme hakkının ihlalidir.Bu itibarla; Tebligat Kanunu hükümlerine uygun olarak, davalı tarafa dava dilekçesi ve duruşma günü tebliğ ettirilip, dosyada taraf teşkili tamamlandıktan ve savunma ve delillerini bildirme olanağı tanındıktan sonra işin esasına girilip hüküm kurulması gerekirken, taraf teşkili yöntemince tamamlanmadan, hukukî dinlenilme hakkı göz ardı edilerek, davalının savunma ve delillerini bildirmesine olanak tanınmadan, Anayasa ile güvence altına alınan savunma hakkını kısıtlayacak biçimde işin esasına girilerek yazılı biçimde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.Taraf teşkilinin sağlanarak yargılamanın yürütülmesi, davanın görülüp sonuçlandırılması için şarttır. Bu şart sağlanmadan karar verilmesi usule aykırıdır. Bu açıklamalar ışığında, davanın görülüp sonuçlandırılabilmesi için usuli koşullar tamamlanmadan verilen ve bu nedenle usul hatası içeren ilk derece mahkemesi kararının HMK 353/1-a4 maddesi uyarınca kaldırılarak, davanın görülüp sonuçlandırılmasına ilişkin usuli şartlar tamamlanmak suretiyle davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR :Yukarıda açıklanan gerekçelerle;-HMK’nın 353/1.a.4. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesinin istinafa konu kararının KALDIRILMASINA,2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davalı tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının ilk derece mahkemesince talep halinde iadesine,4-Davalı tarafından istinaf kanun yolu aşamasında yapılan yargılama giderlerinin, esas hükümle İlk Derece Mahkemesi tarafından, yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,5-Gerekçeli kararın İlk Derece Mahkemesince taraflara tebliğine dair;Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 17.12.2020