Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/2403 E. 2022/1297 K. 13.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2403
KARAR NO: 2022/1297
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 09.07.2019
NUMARASI: 2018/860 Esas – 2019/640 Karar
DAVA: Alacak
Taraflar arasındaki alacak davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı, her iki taraf vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı arasında 27.02.2009 tarihinde bayilik sözleşmesi imzalandığını, taraflar arasındaki sözleşmenin 2 yıl süreli yapıldığını, sözleşmenin feshine ilişkin belirlenen hükümler dışında taraflardan biri tarafından 3 ay önceden bildirimde bulunulmadığı takdirde sözleşmenin birer yıllık devrelerle uzayacağının kararlaştırıldığını, davalı yanca müvekkilinin su siparişlerinin karşılanmaması, müşteri takip sisteminin müvekkilinin kullanımına kapatılması, müşterilerinin cep telefonlarına mesaj göndererek müvekkilinin numarasından başka numaranın bildirilmesinin tek taraflı fesih sayıldığını ve müvekkili tarafından davalıya ihtarname keşide edildiğini, davalı tarafından da 18.07.2012 tarihli ihtarname ile sözleşmenin feshedildiğini, taraflar arasındaki sözleşme gereğince müvekkilinin 10.000,00 TL bedelli teminat mektubu verdiğini, davalı tarafından bir kısım adlar altında faturalar kesilip müvekkilinden tahsil edildiğini, cari hesaptan kaynaklanan alacağının da bulunduğunu, ayrıca maddi ve manevi zararlarının da bulunduğunu belirterek damacana, damacana bayi butonu, plastik raf ve cooler bedeli olarak şimdilik toplam 23.609,20 TL’nin 21.08.2012 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile cari hesaptan kaynaklanan şimdilik 784,92-TL’nin 21.08.2012 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile teminattan haksız olarak tahsil edilen şimdilik 5.474,35 TL’nin 21.08.2012 tarihinden itibaren avans faizi ile maddi zararların tazmini için şimdilik 1.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren avans faizi ile şimdilik 15.000,00 TL manevi zararın dava tarihinden itibaren avans faizi birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; Taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 11.6 maddesi gereği davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, bu nedenle yetki itirazında bulunduğunu, davacının sözleşmede belirtilen bölgede müvekkilinin bayiliğini yaptığı halde başka marka ile rekabet halinde olan … su satışı da yaptığını, müşterilerin her zaman su siparişinde bulunduklarında başka marka su getirildiği yönünde şikayetlerin bildirilmesi üzerine sözleşmenin Beşiktaş … Noterliğinin … yevmiye nolu ihtarnamesi ile feshedildiğini, bu fesih ihbarında sözleşmenin 10.3 mad. gereği emtianın 3 gün içinde iade edilmesini ve sözleşmeye göre her türlü hakkın saklı tutularak teminata müracaat edileceğinin bildirildiğini, ancak davacının ihtarın kendisine henüz tebliğ edilmemesinden yararlanarak müvekkiline ihtarnameler gönderdiğini, ihtarnamenin sözleşmenin fesih tarihi olan 18.07.2012 tarihinde davacıya şifahen bildirildiğini, davacının ilk olarak 2008-2009 yıllarında fatura karşılığı satın aldığı damacana, bayi butonu, raf ve 15 adet cooler bedellerinin iadesini talep ettiğini, ancak müvekkilinin bu emtiaları geri alma yükümlülüğünün bulunmadığını, bu emtiaların davacı envanterine girdiğini ve herhangi bir şekilde iadeye tabi ürünler olmadığını, davacının bu talebine dayanak olarak sözleşmenin 2.6 ve 10.2 maddeleri öne sürdüğünü, sözleşmenin feshi nedeniyle müvekkili şirket tarafından sözleşme döneminde yapılan ve daha önce faturalandırılmayan muhtelif giderlerin de faturalandırılmasıyla oluşan borcu inkar ettiğini, teminatından tahsil edilen bu fatura bedelleri ile kendisince alacaklı olduğu cari hesap bakiyesini talep ettiği, bahsi geçen faturaların davacının sözleşmeyi haksız bir şekilde ihlal etmesi sonucu düzenlendiğini, davacıya daha önceki masrafların da faturalandırıldığını ve davacı tarafından cari hesaplarına yansıtıldığını, taraflar arasında yapılan mutabakat belgeleri ile bu masrafların hesaba yansıtıldığı yönünde teammüllerinin bulunduğunu, ancak sözleşmenin son dönemlerinde faturalandırılmayan tüm masrafların kalem kalem belirlenerek davacı tarafa faturalandırıldığını, davacının ise bu emtiaları almadığı iddiası ile faturaları iade ettiğini, bu faturaların düzenlenmesinin ve davacının kayıtlarına almasının sözleşmeye uygun olduğunu, ayrıca davacıya emanet olarak teslim edilen 8 adet cooler-in geri iade edilmemesi nedeniyle davacıya faturalandırıldığını, sözleşmenin 4.2, 5.1, 5,2, 5.3, 5,4, 5.5, 6.3, 7.2, 7.3, 7.4, 7,5, 8.1, 8.2, 8.3, 9.4 ve 11.2 maddeleri gereği davacıya yapılan masrafların cari hesabına intikal ve alacağın teminatına müracaat edilerek tahsil usulüne, sözleşme şartlarına uygun olduğunu, bu nedenle sözleşmenin feshi nedeniyle uğranılan bir zararın söz konusu olmadığını belirterek öncelikle yetki itirazının kabulü ile sayın mahkemenin yetkisizliğe karar verilmesini, ayrıca haksız ve mesnetsiz davanın reddî ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı haksız davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; ” … Taraflar arasındaki ticari ilişkinin 30/06/2007 tarihinde başlayıp 14/02/2007 tarihine kadar devam ettiği, bu dönemde davalı tarafça düzenlenen toplam 1.163,621,52-TL bedelle çok sayıda faturaya karşılık davacı tarafça 1.164,406,44-TL bedelli ödeme yapılmış olmakla 14/07/2012 tarihi itibariyle davacının fazla ödemeden kaynaklanan alacağının bakiye 784,92-TL olduğu, davalı tarafça 31/07/2012 tarihinde düzenlenen ve davacı tarafça iade edilen 6.259,27-TL bedelli 21 adet fatura kaydı ile davalının toplamda 6.259,27-784,920=5.435-TL’lik alacak bakiyesini 07/08/2012 tarihinde davacının teminat mektubundan tazmin edilerek hesabın kapatıldığı tespit edilmiştir. Davacının taraflar arasındaki sözleşmenin 2.6 ve 10.2.maddelerine dayalı olarak davalıya bedeli ödenen ve iade edilmek üzere muhafaza edilen damacana ve diğer ürünlerin 23.609,20-TL bedelinin tarafına iadesini talep ettiği, sözleşmenin 2.6.maddesinde davacıya satılarak verilen değil emanet olunarak verilen mallardan bahsedildiği, halbuki davacının bedeli ödenmiş ve emanet teşkil etmeyen damacana ve diğer malların bedelini talep ettiği, bu nedenle sözleşmenin 2.6.maddesinin somut olayda uygulanamayacağının anlaşıldığı, yine davacı tarafından sözleşmenin 10.2.maddesinde davalı şirkete ürünlerin kısmen veya tamamen şirketten ilgili alış fiyatları karşılığında satın alınmasını veya yazılı olarak önereceği kişiye satılmasına ya da bayi tarafından satılması hususunda taktir hakkı tanıdığı, sözleşmede davalı şirketin davacıya satılan bu malların ödenen aynı bedelle davalı şirket tarafından geri alınması hususunda bir yükümlülük öngörülmediği, davalı şirketin söz konusu malları geri alıp bedelini ödemesi sözleşme hükümlerine göre gerekmediği, bu nedenle davacının davalı şirketten satın aldığı malları iade ederek ödediği 23.609,20-TL bedelin tahsili talebinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Dosya içeriğinde davalı şirketin iddia ettiği gibi davacının davalı şirkete ait olmayan … Su sattığını gösteren herhangi bir delil olmadığı, davacının rekabet yasağını ihlal ederek hareket edip etmediğinin belirsiz olduğu, davacı şirketin rekabet yasağını ihlal ettiğinin ispatlanamaması sebebiyle davalı şirketin sözleşmenin feshi ve buna bağlı olarak zarar olarak gösterdiği emanet konusu malların davacıya tesliminin ispatlanamadığından emanet verdiğini iddia ettiği malların bedeli olarak teminat mektubundan 5.474,35-TL tazmininin haksız olduğundan, davacı şirketin cari hesap bakiyesi olan 784,92-TL ve itiraz ettikleri faturalar nedeniyle haksız olarak teminatlarından tahsil edilen 5.474,35-TL olmak üzere toplam 6.259,27-TL davalı şirketten alacaklı olduğu anlaşılmış olup, davanın kısmen kabulü ile söz konusu alacağın ticari alacaktan kaynaklanması nedeniyle ihtarname tebliğ tarihi dikkate alınarak 21/08/2012 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilerek… ” Gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, 6.259,27-TL alacağın 21.08.2012 tarihinden işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, her iki taraf vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davacı tarafın taleplerinden muhtelif faturalara ilişkin olanlar ile ilgili bu faturalardan çok sonradan imzalandığını, 31.03.2012 tarihli mutabakat belgesi ile ispat edildiği ve dolayısı ile davacı tarafça da ikrar edildiği üzere herhangi bir borç bulunmadığını, Taraflar arasında mutabakata yansıyan şekilde ticari ilişki yıllar boyu devam ettiğini, dolayısı ile karara esas alınan bilirkişi raporunun, cari hesaba borç kaydedilen kalemlere ilişkin tespitleri somut ticari ilişkiye uygun olmadığını, Davacı bayinin müvekkilinden satın aldığı ve dava konusu yaptığı damacanaların “depozito” ile ilgisi olmadığını, bunların satış olarak faturalandırıldığını ve davacı envanterine girdiğini, aksi olsa faturalarda depozito yada emanet v.s. gibi ibare bulunacağını, Deliller arasında belgesi sunulduğu üzere davacı tarafın müvekkilinden aldığı 8 adet cooler cihaz ,emanet tutanağına göre geri iade edilmediği için kendilerine faturalandırıldığını, sözleşmenin 2.6 maddesinde bu husus açıkça belirlendiğini, keza sözleşmenin 11.6 maddesi davacının teminatlarına müracaat etme yetkisini müvekkili şirkete verdiğini, Sözleşmeye göre müvekkili şirketin gerekli görüldüğünde bayi ile aynı bölgede başka bayilikler ihdas etme yetkisi bulunduğu gibi, davacının başka marka su satışına geçtiği internette yapılan basit bir arama ile de tespit edilebildiğini, Ankara’da yapılan son bilirkişi incelemesi sonucu dosyaya ibraz edilen bilirkişi raporundaki hatalı değerlendirmelerin, iddiaları destekler deliller bulunmasına karşılık bunların gözden kaçırılarak hataen rapora alındıklarına ilişkin beyanlarının 05.01.2017 tarihli dilekçede ayrıntısı ile beyan edildiğini, dolayısıyla karara esas alınan bilirkişi raporunda somut olaya ve dosyada mübrez delillere açık çelişkili değerlendirmeler bulunduğunu, kaldı ki davacının başka marka su satışına geçtiği de yine delilleri ile arz edildiğini, davacı tarafın sözleşmenin feshi ile ticari faaliyetini sona erdirdiğini iddia etmekte ise de 2012 yılına kadar devam ettiği de ispat edildiğini, Davacı tarafça ilam icra takibine konu edildiğinden ve dosya hesabı depo edileceğinden istinaf incelemesi sonuna dek icranın geri bırakılması için gerekli kararın da ittihazını talep etmek gerektiğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Bahse konu damacana – damacana bayi butonu – plastik raf ve coller müvekkiline satılmadığını, davalı tarafından müvekkili adına düzenlenip bedeli (depozito) tahsil edilen damacana, cooler, raflar müvekkile satılmadığını, bayilik sözleşmesinin gereği olarak müvekkiline verilmiş ve sözleşmenin sona ermesi ile iade edilecek ürünler olduğunu, zaten müvekkilinin bayiliği davalı tarafından sona erdirilince davalı marka, logo, amblemini taşıyan ürünlerin başka bir yerde ve şekilde kullanılması mümkün olmadığını, Öncelikle taraflarca imzalanan sözleşmenin 2.6 maddesi aynen ” …BAYİ ürünlerin polikarbonat damacanaları – şişeleri karşılığında ŞİRKETÇE zaman zaman belirlenecek depozitoyu ödemeyi, aksi ŞİRKETÇE bildirilmediği sürece, aynı depozito tutarının müşterilere de uygulanacağını ve müşterilerden iade alacağı boşalan damacanaları aynen derhal ŞİRKETE teslim etmeyi kabul etmiştir. Aynı şekilde, müşteriler tarafından iade edilecek soğutucular ( cooler ) da ŞİRKETE derhal teslim edilecektir. ŞİRKETİN BAYİYE satışını yaptığı ürünlerin sevkiyatı sırasında, ürünlerin taşınması ve korunması amacıyla BAYİYE ürünler ile birlikte gönderilen dönüşümlü malzemeler ( palet, raf, sunta ve benzeri ) BAYİYE irsaliye ile teslim edilir ve teslim alınır. BAYİ, ŞİRKETİN emanet olarak gönderdiği dönüşümlü malzemeleri, ŞİRKETİN uygun gördüğü sürede iade etmekten kaçınamaz. ” şeklinde olduğunu, Sözleşmenin 2.6 maddesi damacanaların DEPOZİTO karşılığı verildiği ve şirkete teslimin gerektiği düzenlenmektedir. Depozito Türk Dil Kurumu’nun internet sitesinde ” Kabıyla birlikte satılan bir malın kabı için alınan ve kap geri getirildiğinde alıcıya verilen para ” olarak tanımlandığını, davalı şirketin müvekkiline bedelini tahsil ederek verdiği damacanalar depozito karşılığı verilmiş olup bu damacanaların iadesi ile bedel talebinin hakları olduğunu, Sözleşme maddesinde de açıkça belirtildiği üzere ve bayilik sözleşmesinin doğası gereği davalı şirket logo, marka ve amblemini taşıyan damacanaların müvekkiline bayilik sözleşmesi gereği verilmekte; ürünler müşterilere bu damacanalar ile satıldığını, damacanalar için müşterilerden depozito alındığını, bu damacanalar için de müvekkilinin, davalıya depozito bedeli ödediğini, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 05.10.2012 Tarih, 2012 / 19 – 386 Esas, 2012 / 655 Karar, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 25.09.2013 Tarih, 2013 / 9408 Esas, 2013 / 14660 Karar sayılı kararı, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 04.05.2011 Tarih, 2011 / 11600 Esas, 2011 / 6147 Karar sayılı kararı, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 09.03.2011 Tarih, 2010 / 7375 Esas, 2011 / 3102 Karar sayılı kararlarının ekli olduğunu, Sözleşmenin 2.6 maddesinde bedelin tahsil edilmemiş olması şartının arandığı değerlendirilmesi sözleşmede böyle bir şartın olmaması nedeniyle hukuki de olmadığını, bununla beraber müvekkilince bahse konu malzemenin bedeli davalı şirkete ödenmemiş olsaydı iade edilerek ödenen bedelin müvekkiline ödenmesi talebinde bulunmanın imkanı olmayacağını, Sözleşmenin davalı tarafından haksız fesh edildiğinden iade yönündeki talep 10.2 maddesine uygun olduğunu, Maddi – manevi tazminatın reddine ilişkin açıklama ve gerekçe yazılmadığını , teminat mektubunun haksız bozdurulması nedeniyle müvekkilinin ticari itibarının zedelendiğini, Mahkemece tesis edilen kararda talep edilen maddi ve manevi tazminatların neden kabul edilmediğinin gerekçelendirilmediğini, mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olması yasal zorunluluğuna rağmen maddi – manevi tazminat talebinin neden kabul edilmediği mahkeme kararından anlaşılmadığını, oysa; taraflar arasında imzalanan bayilik sözleşmesi kapsamında müvekkili tarafından talep edilen su siparişlerinin davalı yan tarafından karşılanmaması, sözleşme ayakta iken davalının Maltepe / Sıhhiye / Tandoğan’da müvekkil numarasından başka bir numarayı internet sitesinde yayınlaması ( durumu tevsik edici internet çıktısının Noter onaylı sureti dosya içinde bulunmaktadır ) ve müşterilerin siparişlerinin alındığı sistemin müvekkili şirkete kapatılması ile davalı taraflar arasında imzalanan sözleşmeyi fesih ihtarnamesinden önce eylemli olarak haksız feshettiğini, müvekkili sözleşmenin yürürlükte olduğu dönem içinde sözleşme şartlarına uygun davrandığını, müvekkili şirketin başka bir marka su satışı yaptığı yönündeki davalı iddialarının gerçek olmadığı da Vergi Dairesi’nden bildirilen yazı ile ispat edildiğini, yine müvekkili şirketin herhangi bir ticari faaliyet içinde olmadığı da bu yazı cevabı ile ispatlandığını, davalının sözleşmeyi haksız feshi müvekkil şirketin maddi – manevi zararına neden olduğunu, bundan başka hiç bir hukuki neden yokken haksız yere teminat mektubunun bozdurulması müvekkilinin ticari itibarını zedelediğini, bankalar nezdindeki kredibilitesini düşürdüğünü, tek başına bu gerçek dahi müvekkilinin zarara uğradığının ispatı iken bu talebin reddinin hukuka aykırı olduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın tümden kabulüne karar verilmesini istemiştir.İNCELEME VE GEREKÇE Dava, taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin feshi nedeniyle, davalı yanca davacıdan tahsil edilen damacana, damacana bayi butonu, plastik raf ve cooler bedellerinin iadesi, cari hesap alacağı ile haksız paraya çevrilen teminat bedeli tutarı ile maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. İlk derce mahkemesince cari hesap ile davacı teminatından haksız kesilen tutar yönünden davanın kısmen kabulüne, fazla istemin reddine karar verilmiş, karara karşı her iki taraf vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.Davacı tarafından davalı aleyhine açılan eldeki davada, sözleşmenin davalı yanca haksız feshi nedeniyle, davalı yanca davacıdan tahsil edilen damacana, damacana bayi butonu, plastik raf ve cooler bedellerinin iadesi, cari hesap alacağı ile haksız paraya çevrilen teminat bedeli tutarı ile maddi ve manevi tazminat talep edilmiştir. İlk derce mahkemesince cari hesap ile davacı teminatından haksız kesilen tutar yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Ancak mahkeme gerekçesinde davacının uğradığı maddi zarar ve manevi zarar talepleri ve iddiası kapsamında deliler değerlendirilmediği gibi, gerekçeli karar da da bu istemlerin reddi gerekçesinin gösterilmediği anlaşılmaktadır. Davacı vekilince de bu husus istinaf nedeni yapılmıştır.Anayasa’nın 141/3. maddesi ”Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır” hükmünü içermektedir. HMK’nun 297/c, 27/c maddelerinde ise mahkeme kararlarında her iki tarafın iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, çekişmeli konular hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması, ret ve üstün tutma nedenleri, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonucu ve hukuki sebeplerin açıkça gösterilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır.Gerekçe, kararın denetiminin yapılabilmesi ve tarafların kararın doğruluğu veya yanlışlığı konusunda fikir sahibi olmasını sağlayarak kanun yollarına başvurma konusundaki tutumlarının belirlenebilmesi açısından önemli bir işlev görür. Anayasa Mahkemesinin 01/02/2017 tarihli, 2014/12158 başvuru numaralı kararında belirtildiği üzere, “Anayasa’nın 36.maddesi ile güvence altına alınan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. Başvuru konusu olayda tespit edilen ihlal, adil yargılanma hakkının unsurlarından olan gerekçeli karar hakkının ihlal edilmesinden kaynaklanan ve ihlalin yeniden yargılama yapılarak kaldırılmasında hukuki yarar bulunduğundan, 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin 2 numaralı fıkrası gereğince ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili Mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir” denilmiştir. Böylece, gerekçesiz karar verilmesinin adil yargılanma hakkını ihlal ettiği Anayasa Mahkemesince ortaya konulmuştur.Somut olayda istinaf incelemesine konu ilk derece mahkemesi kararında, yukarıda açıklandığı üzere davacının maddi ve manevi tazminat talebinin reddi yönünde gerekçe bulunmamaktadır. Yani ilk derece mahkemesi, maddi ve manevi tazminat istemi kapsamında, iddia ve savunma doğrultusunda delil değerlendirmesi yapmamıştır. Karar, bu haliyle istinaf incelemesine elverişli değildir.HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak dosyanın mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 355-353/1.a.6. maddesi uyarınca, işin esasına dair istinaf nedenleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacı ve davalı vekili tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, talep halinde, ilk derece mahkemesince iadesine,4-Davacı ve davalı vekili tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair;HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 13.10.2022
KANUN YOLU:HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.