Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/24 E. 2020/1156 K. 05.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/24
KARAR NO : 2020/1156
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/10/2018
NUMARASI : 2015/769 E. – 2018/1032 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik verilen hükme karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasındaki cari hesap ilişkisi kapsamında davalının müvekkilinden satın aldığı yedek parçalar ile tamir ve bakım hizmetlerine karşılık düzenlenen fatura bedellerini ödenmemesi nedeniyle davalı aleyhine Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası üzerinden icra takibine girişildiğini, davalının haksız itirazı nedeniyle takibin durdurduğunu ileri sürerek, davalının icra takibine yaptığı itirazın iptali ile takibin devamını, davalının %20 oranında icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama gideri ile ücreti vekaletin davalı borçluya yükletilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu takip değerinin 92.683,88 TL, dava değerinin ise 80.605,47 TL olduğunu, takip ve davanın hangi faturaya istinaden açıldığının belirsiz olduğunu, dava konusu 08.11.2014 tarihli fatura bedelinin müvekkili tarafından ödendiğini, ancak diğer faturalara ilişkin müvekkili şirkete hiç bir hizmetin verilmediğini, davacı tarafın bedeli ödenmiş faturaları da icra takibine konu ettiğini, bazı faturaların Noter kanalı ile davacı tarafa iade edildiğini, diğer faturaların müvekkil şirketçe teslim alınmadığı gibi fatura konusu hizmet ve malların müvekkili tarafından talep edilmediğini, fatura ve teslim tutanaklarında teslim alan olarak görünen …, … ve …’ın müvekkili şirkete çalıştıkları dönemde şirket aleyhine usulsüz işlemler yaptıklarının ve müvekkilini zarara uğratmak amacıyla davacı taraf ile birlikte hareket ettiklerinin tespit edildiğini, faturalarda belirtilen hizmetlerin hiç bir şekilde alınmadığını, söz konusu kişilerin davacı şirketle organik bağları sebebiyle müvekkili şirketten ayrıldıklarını, davacı tarafın da bu tarihten sonra icra takibine giriştiğini, adı geçen kişilerin şirket yetkilisi olmadıklarını ve şirketi borç altına sokacak yetkilerinin bulunmadığını, faturaların geçerliliği için taraflar arasındaki temel borç ilişkisini oluşturan sözleşmeye ve verilen hizmete uygun olarak düzenlenmesinin gerektiğini, davacı tarafından verildiği iddia olunan dava konusu hizmeti başka firmalardan aldıklarını savunarak, davanın reddini ile % 20 oranından az olmamak üzere kötüniyet tazminatının davacıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; ” .. Dava dosyasında mevcut yazılı beyanlara ve ibraz olunan belgelere göre; taraflar arasında yedek parça temini ve tamir/bakım işine ilişkin ticari ilişkinin ve cari hesabın varlığı tartışmasızdır.Davacının teslim olunan yedek parça ile verilen tamir/bakım hizmeti karşılığında düzenlenen takip dayanağı fatura bedellerinin ödenmediğini iddia etmesi, davalının da bu faturalarda belirtilen mal/ve hizmeti almadığını, faturaları teslim alan kişilerin davacı şirket ile organik bağlarının bulun- duğunu ve açıkça müvekkili şirketi zarara uğratma kastıyla hareket ettiklerini savunması karşısında ihtilafın dava ve takip konusu toplam 80.605,47 TL tutarındaki fatura içeriği mal/ve hizmetin da- valıya sunulup sunulmadığı, davacının bu faturalar nedeniyle takip tarihi itibariyle davalıdan alacaklı olup olmadığı, tahsili gereken asıl alacak ve faizden ibaret alacak miktarının ne olduğu hususunda toplanmaktadır.Taraflar davet ve teşvik edilmelerine rağmen ihtilafın sulh ve arabuluculuk yoluyla çözü- münü istemediklerinden yargılamada tahkikat aşamasına geçilmiş, dava konusu alacağın varlığı ve miktarının tespiti hususunda bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiştir. Mahkememizce verilen ara karar gereğince dava ve icra dosyalarında mevcut tüm belge- bilgiler, davacı ve davalı tarafa ait ticari defterler üzerinde SMMM- Finans Uzmanı bilirkişi …tarafından yapılan inceleme neticesinde düzenlenen 26/08/2016 tarihli raporda özetle; ‘Davacının, 2014 ve 2015 yıllarına ait Ticari Defterlerinin VUK., HMK. ve TTK. Hüküm- lerindeki unsurlara uygun olmadığını, davalının 2014 ve 2015 yıllarına ait Ticari Defterlerinin VUK., HMK. ve TTK. Hüküm- lerindeki unsurlara uygun olduğunu, davacının her ne kadar icra takibini 90.596,53 TL. Asıl Alacak üzerinden başlatmış ise de huzurdaki davayı 80.605,47 TL. üzerinden harçlandırarak ikame ettiğini, davacının kendi 2015 yılı ticari ve muavin defter kayıtlarına göre icra takip tarihi itibariyle davalı yandan 103.958,26 TL alacaklı olduğunun kayıtlı olduğunu ve ancak davalının davacı tarafa (raporun 9. sayfası b bendinde irdelenmiş olan) 26.208,39 TL tutarında çek ödemesi yapıldığını ve bu çekin davacı defterlerine davalı lehine işlenmemiş olduğunu, davacının bu çeki tahsil ettiklerini kabulü halinde davacı yanın alacağının 103.958,26 TL – 26.208,39 TL= 77.749,87 TL olacağını, davacı yanın bu alacağının tümünün davalı yana 2015 yılında tanzim etmiş olduğu 58 adet faturadan kaynaklandığını, tarafların 2015 yılbaşı itibariyle borç/alacak tutarları yönünden uyumlu ve aynı rakam olmakla birlikte 2015 yılındaki davacı faturalarının tümünün davalı defterlerinde kayıtlı olmadığını ,davalının kendi muavin ve ticari defterlerine göre icra takip tarihi itibariyle davacı yana borcunun kayıtlı olmadığını, davacının icra takibindeki asıl alacağına konu 69 adet faturayı gösterdiğini, 4 adet 2014 yılı faturası tenzil edildiğinde 65 adet 2015 yılı fatura adedi olarak hesap edildiğini ve ancak davacı yanın 2015 yılında tanzim etmiş olduğu tüm fatura adedinden neden 7 adet fazla olduğunun anla- şılamadığını, davacı yanın davalı yana tanzim etmiş olduğu fatura bedellerininin hak edip etmediği hususunda denetime elverişli rapor sunulabilmesi için raporun 9. maddesinde detaylandırılan a,b,c bendlerindeki bilgi ve belgelerin davacı tarafça dava dosyasına sunulması gerektiğini, davacının işlemiş faiz talep hakkının olmadığını, davacının alacağına hükmedilirse takip tarihinden itibaren Asıl Alacağını tahsil edene değin ‘taleple bağlılık ilkesi’ gereği değişebilecek oranlarda Reeskont faiz talep hakkı olduğunu’ belirtmiştir.Davacı vekili rapora ilişkin beyan ve itirazlarını içerir dilekçe ekinde bilirkişi kök raporunun 9. maddesinde detaylandırılan a,b,c bendlerindeki bilgi ve belgeleri dosyaya sunmuş olmakla tarafların idida va savunmaları, ibraz olunan belgeler ve önceki rapora itirazlar gözetilerek ek rapor düzen- lenmek üzere dosya yeniden bilirkişiye tevdi edilmiştir.Bilirkişi tarafından düzenlenen 29/05/2018 havale tarihli ek raporda özetle,’Davacının kendi 2015 yılı ticari ve muavin defter kayıtlarına göre icra takip tarihi itibariyle davalıdan 103.958,26 TL alacaklı olduğu, ancak davalı tarafından davacıya yapılan 26.208,39 TL.Tık çek ödemesinin davacı defterlerine davalı lehine işlenmemiş olduğu, davacının çekle yapılan bu tahsilatı beyanen kabul ettiği , düzeltilmiş hesapla davacının ticari defterlerinde kayıtlı ve davalı yan ticari defterlerinde kayıtlı olmayan 58 adet faturadan kaynaklı alacağının 77.749,87 TL olduğu, davacının, icra takibine konu alacağının kaynağı 58 adet irsaliyeli faturasından toplamı 65.894,41 TL olan 46 adet îrsaliyeli Faturalara ait servis fişleri ile mal/hizmeti davalıya teslim edimini gerçekleştirdiği , SGK kayıtlarına göre servis fişlerinde davalı adına imza-teslim alan …-…’ın davalının çalışanları olduğu, rapo içinde ayrıntısı verilen 12 adet faturaya ait toplam 11.855,46 TL’lik mal/hizmetin teslimine ilişkin servis fişleri veya servis fişlerinde davalı adına teslim alanların isim ve imzalarını içeren belgelerin dosyada mevcut olmadığı’ belirtilmiştir.Davacının dava dilekçesinin deliller kısmında “yemin deliline” dayandığı görülmekle yemin delili hatırlatıldığında yemin deliline başvuracaklarını bildirerek dosyaya yemin metnini içerir dilekçe sunmuşlardır.Davacının talebi doğrultusunda davalı tarafa HMK 228 md gereğince ‘Davacı …. Ltd. Şti. tarafından … numaraları ile yetkilisi olduğum … Tic.A.Ş.’ye kesilen fatura içeriğine konu toplam 11.855,46 TL’lik malı teslim almadığı”na dair yeminini eda etmek üzere davetiye çıkarılmış, davetiye üzerine’ yemine konu hususlar hakkında sorulacak sorular ile geçerli bir özrü olmaksızın yemin için tayin olunan gün ve saatte mahkemeye bizzat gelmediği veya gelip de yemini eda etmekten kaçındığı takdirde yemin konusu vakıaları ikrar etmiş sayılacağı’ ihtarı not edilmiştir.Davalı taraf yemin için çağrıldığı 12/10/2018 tarihli duruşmaya geçerli bir mazeret olmaksızın gelmediğinden yemin konusu vakıaları (… numaralı faturaların içeriği toplam 11.855,46 TL’lik mal/ve hizmetin sunulduğunu kabul etmiş sayılmıştır.Toplanan deliller ile dosyadaki bilgi ve belgelere göre davalıdan 77.749,87 TL alacaklı olduğu,takip öncesi işlemiş faiz ile fazlaya ilişkin talebin yerinde olmadığı, takip sonrası için talep edilen faiz tür ve oranı yönünden hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla davanın kısmen kabulüne karar verilip aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. ” gerekçesiyle davanın kabulü ile davalının Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına vaki itirazının 80.605,47 TL üzerinden iptali ile takibin devamına, alacağa takip tarihinden itibaren talebi aşmamak üzere yıllık %10 ve değişen oranlarda avans faizi uygulanmasına, fazlaya ilişkin istemin reddine, alacağın %20 si oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar vermiş, gerekçeli kararda ise davanın kısmen kabulü ile itirazın 77.749,87 TL asıl alacak üzerinden iptaline karar verilmiştir.Bu karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili istinaf başvuru delikçesinde; Mahkeme kararında gerekçe bulunmadığını, taleplerin değerlendirilmeden soyut olarak davanın kabulüne karar verildiğini ve müvekkili şirket yetkilisinin şehir dışında bulunduğunun duruşmada bildirilmesine rağmen mazerete ilişkin belgenin sunulmasına fırsat verilmeden müvekkilinin yeminden kaçındığının kabul edilerek karar verildiğini, oysa belirtilen tarihte müvekkili şirket yetkilisinin yurt dışında bulunduğunu, dava ve takibin hangi faturalara dayandığının belirsiz olduğunu, daha önce müvekkilince ödenen fatura bedelininde talep edildiğini, davacı defterlerinin usulüne uygun şekilde düzenlenmediğini, müvekkilinin aldığı hizmet bedellerini ödediğini, diğer hizmetlerin ise verilmediğini, malların teslim edilmediğini, belgelerin sonradan davacı tarafından düzenlenerek davacı ile birlikte usulsüz işlemler yapan şirket çalışanlarına teslim edildiğini bu kişilerin şirketi temsil ve ilzam yetkilerinin bulunmadığını, alacağın likit olmaması nedeniyle icra inkar tazminatı talebinin yerinde olmadığını, kötü niyet tazminatı konusunda olumlu veya olumsuz bir karar verilmediğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili tashih kararına karşı sunduğu istinaf dilekçesinde ise, tashih kararı ile taraflara yüklenen hak ve yükümlülüklerin değiştirildiğini yapılan düzeltmenin maddi hataların düzeltilmesi şeklinde olmadığını, tahsis kararı ile vekalet ücretinin miktarının artırıldığını belirterek maddi hatanın düzeltilmesine ilişkin kararın kaldırılarak davanın tümden reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, satım ve hizmet sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla başlatılan takibe yönelik itirazın iptali istemine ilişkindir.İlk derece mahkemesince verilen davanın kısmen kabulü kararına karşı davalı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355.maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.İlk derece mahkemesince duruşmada okunan kısa kararda; ” Davanın kabulüne, davalının Bakırköy 10. İcra Müdürlüğü’nün 2015/5425 Esas sayılı dosyası üzerinden takibine girişilen dava ve takip konusu 80.605,47 TL’lik borca vaki itirazının iptali ile takibin bu miktar üzerinden devamına, Takip konusu asıl alacağa – davacının talebi aşılmamak üzere- takip tarihinden iti- baren 3095 sayılı Kanun’un 4489 Sayılı Kanun ile değişik 2.md gereğince T.C. Merkez Bankası tarafından kısa vadeli avans kredilerine uygulanan faiz oranları dikkate alınarak yıllık % 10,50 ve değişen oranlarda basit usulde (3095 S.K. Md 3.) temerrüt faizi uygulanmasına, Likit alacağa vaki haksız itirazı ile takibin durmasına sebebiyet veren davalı/ borçlu- nun hüküm altına alınan alacağın % 20’si oranında icra/inkar tazminatı ile mahkumiyetine dair” karar verildiği tefhim edilmiştir.Gerekçeli kararda ise, ” Davanın kısmen kabulüne, davalının Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası üzerinden takibine girişilen dava ve takip konusu (80.605,47 TL’lik) borcun 77.749,87 TL’lik kısmına vaki itirazının iptali ile takibin bu miktar üzerinden devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine,Takip konusu asıl alacağa davacının talebi aşılmamak üzere takip tarihinden itibaren 3095 sayılı Kanun’un 4489 Sayılı Kanun ile değişik 2.maddesi gereğince T.C. Merkez Bankası tarafından kısa vadeli avans kredilerine uygulanan faiz oranları dikkate alınarak yıllık % 10,50 ve değişen oranlarda basit usulde (3095 S.K. Md 3.) temerrüt faizi uygulanmasına, Likit alacağa vaki haksız itirazı ile takibin durmasına sebebiyet veren davalı/ borçlunun hüküm altına alınan alacağın % 20’si oranında icra inkar tazminatı ile mahkumiyetine” hükmedildiği, ayrıca gerekçeli kararın 4/a fıkrasında 4.702,49 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesine rağmen, davacı vekilinin tavzih istemi üzerine 03.12.2018 tarihli maddi hatanın düzeltilmesi kararıyla davacı lehine 8.902,49 TL vekalet ücretine hükmedildiği anlaşılmıştır. Diğer yandan kısa kararda davanın kabulü ile 80.605,47 TL ‘lik borca yönelik itirazın iptaline karar verilmesine rağmen 17.10.2018 tarihinde gerekçeli kararın yazıldığı tarihte hesap hatası yapıldığı belirtilerek, kısa kararda davanın kabulüne karar verilmesine rağmen hüküm tashih edilerek davanın kısmen kabulüyle dava konusu olan 80.605,47 TL’lik borcun 77.749,87 TL’lik kısmına yönelik itirazın iptaline karar verildiği anlaşılmaktadır. Düzeltme karına rağmen, gerekçeli kararla kısa karar arasında, gerek hükmedilen asıl alacak ve gerekse vekalet ücreti yönünden kararın infazında tereddüt yaratacak çelişki oluştuğu görülmektedir. HMK’nın 304. maddesinde hükümdeki maddi hataların resen veya taraflardan birinin talebi üzerine düzeltilebileceği düzenlenmiştir. Ancak somut olayda maddi hata bulunmadığı gibi HMK’nın 305. Maddesi gereğince hüküm fıkrasında taraflara tanınan haklar ve yüklenen borçlar tavzih yoluyla sınırlandırılamaz, genişletilemez ve değiştirilemez hükmüne aykırı davranılmıştır. Mahkeme kısa kararında ne kadar alacağa hükmettiğini açıkça gösterdikten sonra, maddi hata gerekçesiyle kararın değiştirilmesi ve hükmedilen tutarın azaltılması cihetine gidilmiştir. Söz konusu olan basit bir yazım veya hesap hatası değildir. Mahkeme kısa kararında davada talep edilen tutara hükmetmiş, bilirkişi raporuyla belirlenen miktara hükmedilmemiş olup bu yanlışlığın HMK’nın 304. maddesi kapsamında yazı ve hesap hatası olarak kabulü mümkün görülmemektedir. HMK’nın 297/2. maddesi uyarınca, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.Somut olayda ise, yukarıda açıklandığı üzere, mahkemenin kısa kararıyla gerekçeli kararı arasında çelişki mevcut olup, bu haliyle mahkemenin neye hükmettiği konusunda tereddüt oluştuğu, hükümdeki bu yanlışlığın adi yazı ve hesap hatası niteliğinde olmadığı anlaşılmaktadır.Açıklanan bu gerekçelerle, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararın, HMK’nın 297. maddesine uygun bir karar olmadığı, kısa kararla gerekçeli karar arasında çelişki bulunduğu, karardaki asıl alacak ve vekalet ücretine yönelik bu yanlışlığın maddi hata şeklinde düzeltilmesinin de mümkün olmadığı, sonuç olarak kararın istinaf incelemesine uygun bir karar olmadığı kanaatine varıldığından, HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR : Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, işin esası incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinaf konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyasının kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davalı tarafça yatırılan istinaf peşin harcının, talep halinde kendisine iadesine,4-Davalı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince esas hükümle birlikte, yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,5-Duruşma açılmadığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına dair;HMK’nın 353/1a. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.05/11/2020