Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/2398 E. 2022/964 K. 30.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2398
KARAR NO: 2022/964
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 18.06.2019
NUMARASI: 2016/1103 Esas – 2019/771 Karar
DAVA: İtirazın İptali
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, her iki taraf vekillerince istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı arasında 01/04/2012 tarihli belirli süreli hizmet sözleşmesi imzalandığını, davalının bu sözleşme uyarınca kadın hastalıkları ve kadın doğum bölümünde uzman doktor olarak çalışacağını, sözleşmenin 1 yıl için imzalandığını ve hiçbir ihbar veya ihtara gerek kalmaksızın süre sonunda sona ereceğini, süresinden önce sözleşmeyi feshetmek isteyen tarafın 30 gün önceden yazılı olarak karşı tarafa bildirimde bulunması gerektiğini, davalının bu yükümlülüğe aykırı davrandığını ve sözleşmeyi fesh ettiğini, sözleşmede belirtilen cezai şartı ödemesi gerektiğini, davalının sözleşmede yer alan rekabet yasağına aykırı davrandığını, bu durumun müvekkilini zarara uğrattığını, cezai şartın istemi amacıyla İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalının takibe haksız bir şekilde itiraz ettiğini bildirerek itirazın iptaline, takibin devamına, borçlunun %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama masrafları ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; müvekkilinin 13/04/2016 tarihine kadar davacı yanında kadın doğum uzmanı olarak çalıştığını, taraflar arasındaki sözleşmenin davacının müvekkilinin tazminatlarını ödemesi sebebiyle sona erdiğini, davalının kendi kaşesinin başka hekimlerce kullanılmasına izin vermemesi sebebiyle kendisine baskı uygulandığını, yıllık izinde olduğu dönemlerde hastalarına “işten ayrıldı” şeklinde yanlış beyanda bulunulduğunu, bunun işveren tarafından sözleşmenin bildirimsiz feshi anlamına geldiğini, bu sebeple kıdem ve ihbar tazminatlarının ödenmesi amacıyla Gaziosmanpaşa …Noterliğinin 06/04/2016 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesinin davacıya gönderildiğini, davalının alacaklarının tamamının elden ödendiğini, iş sözleşmesinin bu şekilde sona ermiş olduğunu, sözleşmesinin süresinin 1 yıl olduğunu, 1 yıl geçtikten sonra sone erdiğini ve o tarihten sonra belirsiz süreli ve yazılı olmayan yeni bir sözleşmenin varlığının kabul edilmesi gerektiğini, davalının işten ayrıldıktan sonra çalıştığı … Hastanesi’nin Kartal ilçesi sınırları içerisinde bulunduğunu, sözleşmenin ise sadece Tuzla, Pendik ve Sultanbeyli ilçelerini kapsadığını, davacının maddi bir zararının olmadığını, müvekkilinin davacı hastaneden eğitim almadığını, sözleşmenin süresi sonunda yenilenmediğini belirterek davanın reddini, alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesini, davacının alacağın %15’i oranında vekalet ücretine ve 5.000,00 TL’lik disiplin cezası ödemesine mahkum edilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Tüm dosya kapsamı, alınan bilirkişi kök ve ek raporu , tarafların iddia ve savunmaları ile dosyaya sunulan tüm deliller ve İl Sağlık Kuruluşları Bilgi Sistemi’nden alınan müzekkere cevap yazısı birlikte değerlendirildiğinde, taraflar arasındaki sözleşmenin belirsiz süreli hizmet sözleşmesine dönüştüğü, mevzuat ve içtihatlar ışığında yapılan incelemede sözleşmenin 6.maddesinde yer alan rekabet yasağının süre, yer, konu açısından hakkaniyete uygun ve geçerli olduğu, yine alınan müzekkere cevapları doğrultusunda davalının rekabet yasağı süresi içinde sözleşmedeki yer sınırlamasına aykırı yerlerden birinde çalışmış olduğu anlaşılmıştır. Ancak sözleşmenin yapıldığı tarihte geçerli olan eski Borçlar Kanunu’nun 352/2 hükmünü ihtiva eden yeni Borçlar Kanunu’nun 447/2 maddesinin açık hükmü gereği( 6101 sayılı kanunun m.1 ikinci cümlesinin yollaması ile ) eğer sözleşme işverenin haklı bir sebep olmadan sözleşmeye feshetmesi yahut işverene yüklenebilecek bir sebeple işçi tarafından sözleşmenin feshedilmesi durumunda rekabet yasağı da sona erecektir. Tüm dosya kapsamındaki belgeler, dosyaya sunulan mail yazışmaları ve İl Sağlık Kuruluşları Bilgi Sistemindeki davacı tarafından davalının işten çıkışının istifa olarak kayıt altına alınması, davalı tarafından davacı kuruma gönderilen ihtarname birlikte değerlendirildiğinde ,sözleşmenin ,davacı tarafın iddiasının aksine davalı tarafın kusurundan kaynaklı sebeple sona ermediği, işverene yüklenebilen sebeple işçi tarafından feshedildiği, dolayısıyla kanunun açık hükmü gereği rekabet yasağının da sona erdiği kanaatine varıldığından davacı vekilinin cezai şart talebi yerinde görülmeyerek davanın reddi ile Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 329. Maddesindeki yasal şartları oluşmayan davalı vekilinin talepleri ile dosya kapsamı itibariyle davacının davasını açmakta haksız olduğu anlaşılmakla birlikte kötüniyetli olduğu hususu ispat edilemediği…” gerekçesiyle, davanın reddine, davalının kötü niyet tazminatı talebinin reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, her iki taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket çalışanı olan davalı doktorla yaptığı sözleşmede 2 yıl süreyle hastanenin muvaffaktı olmadan olmadan Pendik-Tuzla ve Sultanbeyli ilçesi sınırları içerisinde çalışmaması üzere rekabet yasağı anlaşması yapıldığını, davalı tarafından sözleşme feshedilip başka hastanede çalışılmaya başladığında öğrenildiği üzere Kartal ve Sultan beyli gölgesinde çalıştığı tespit edilerek huzurdaki iş bu dava açıldığını, Bilirkişi raporunda Rekabet Yasağı anlaşmasının geçerli şartları taşıdığı belirtildiğini, ayrıca doktorunda Sultanbeyli de bulunan bir hastanede çalıştığı SGK kayıtlarıyla sabit olduğunu, mahkemece davanın reddinin gerekçesi işçinin feshinin “işverene yüklenebilecek nedenle işçi tarafından haklı fesih” olarak feshedildiğini ve TBK gereği rekabet yasağının uygulanamayacağı belirtilerek karar verildiğini, itirazlarının bu yönde olduğunu, Bu konuda ise itirazların ise iki yönlü olduğunu, birincisinin, iş akdinin işçi davalı tarafından feshedildiğinin kabulü gerektiğini, mahkemece işverene yüklenebilecek nedenle işçi tarafından haklı fesih edildiğinin kabulüne karar verilmesinin kabulü mümkün olmadığını, işçinin kendi isteği ile istifa ettiğini, tarafların yaptığı sözleşmenin 12. Maddesinde feshin 30 gün önceden belirtilmesi kararlaştırıldığını, bu süreye uymayan davalı işçi haksız fesih yaptığını, İkinci yönün ise mahkemenin görev ve yetkileri ile ilgili olup, görülmekte olan davanın ise Rekabet Yasağına ilişkin olduğunu, iş sözleşmesinin bitiminden itibaren gündeme geldiğinden görevli mahkeme Ticaret Mahkemeleri olduğunu, TTK’dan doğduğundan da ticari nitelikte olduğunu, bu nedenle iş mahkemesince verilecek kararların burada verilemeyeceğini, işçinin feshinin haklı mı haksız mı olduğu hususu ancak iş mahkemeleri tarafından getirilecek bir kararla mümkün olduğunu, kaldı ki bu konuda hiç bir delil sunamadıklarını, sadece watsapp veya e-mail’e göre karar verilmesinin uygun olmadığını, bunların delil niteliğinde olmadığını, sadece delil başlangıcı sayılabileceklerini, bu konuda zaten karar vermeye yetkili mahkemenin iş mahkemeleri olduğunu, ticaret mahkemesinde iş sözleşmesinin haklı mı haksız mı feshedildiğinin araştırılması ve SGK kayıtları gibi yazılı delillere karşı karar kurulması hukuka uygun olmadığını, açık bir şekilde Adil yargılanma ilkesine aykırı olduğunu, SGK kayıtlarının değiştirilmesi ancak iş mahkemesi kararlarıyla mümkün olduğunu, Ekte sunulan (İstanbul BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 12. Hukuk Dairesi Esas: 2018/45 Karar: 2018 / 490 Karar Tarihi: 26.04.2018, İstanbul BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 12. Hukuk Dairesi Esas: 2018 / 183 Karar: 2018 / 825 Karar Tarihi: 28.06.2018, İstanbul BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 12. Hukuk Dairesi Esas: 2017 / 394 Karar: 2018 / 161 Karar Tarihi: 01.03.2018, YARGITAY 22. Hukuk Dairesi 2017/41731 2017/28540 Karar Tarihi: 13.12.2017) emsal kararlarda konuya açıklık getirildiğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; cevap dilekçesinde icra inkar tazminatı talep ettiklerini, mahkemenin bu taleple ilgili hiçbir karar vermediğini, davacının dava açmaya hiçbir hakkı olmadığını, davalının ihtarnamesine bir cevap verilmemesi, davalının iş akdinin tazminatları ödenerek sona ermesi, davalının, davacı hastaneden özel bir eğitim almamış olması, davalının davacıyı zarara uğrattığı ispat edilememesi gerekçeleri dikkate alındığında, davacının dava açamaya hiçbir hakkı olmadığı halde davalıya karşı dava açtığını belirterek, icra inkâr tazminatı ve HMK’nın 329.maddesi yönünden kararın düzeltilmesine, bu mümkün değilse kararın bu yönden ortan kaldırılmasına, yargılama gideri ve vekâlet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle, işçinin rekabet yasağını ihlal etmiş olması nedeniyle, sözleşmede yer alan ceza koşulu alacağının tahsili için başlatılan takibe vaki itirazın İİK’nın 67. maddesi uyarınca iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, her iki taraf vekillerince, yasal süreleri içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacının istinaf başvurusunun değerlendirilmesinde; Taraflar arasındaki hizmet sözleşmesinin 818 sayılı Borçlar Kanun’unun yürürlükte olduğu 01.04.2012 tarihinde düzenlendiği anlaşılmaktadır. Davalı 13.04.2016 tarihinde, yani 6098 sayılı TBK yürürlüğe girdikten sonra hizmet akdini istifa suretiyle sona erdirmiştir. 6101 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 1. maddesi uyarınca, “Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği tarihten önceki fiil ve işlemlere, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına, bu fiil ve işlemler hangi kanun yürürlükteyken gerçekleşmişse, kural olarak o kanun hükümleri uygulanır”. Yine aynı Kanun’un 4. maddesi uyarınca, “Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden önce gerçekleşmiş olup da Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği sırada henüz herhangi bir hak doğurmamış fiil ve işlemlere Türk Borçlar Kanunu hükümleri uygulanır”. Taraflar arasında 818 sayılı BK yürürlükte olduğu dönemde akdedilen hizmet sözleşmesinde; işçinin, işten ayrıldığı takdirde iki yıl süreyle rekabet etmeme yükümlülüğü altına girdiği anlaşılmaktadır. Sözleşmenin bu hükmü, davalının işten ayrıldığı 2016 yılında hüküm doğurmaya başlamıştır. Bu durumda, 6101 sayılı Yasa’nın 4. maddesindeki düzenleme dikkate alınarak dava konusu rekabet yasağı ve ceazi şarta ilişkin sözleşme hükmü konusunda Türk Borçlar Kanunu hükümleri uygulanmalıdır (Yargıtay 11.H.D.’nin 2015/6975 E.- 2016/2969 K.sayılı, 16.03.2016 tarihli emsal kararı). Somut olayda sözleşme yer, zaman ve konu sınırlaması yapılmıştır. Rekabet yasağı sözleşmesinin sona ermesi hali TTK’nın 447. maddesinde düzenlenmiştir. Anılan madde uyarınca, rekabet yasağı, işverenin bu yasağı sürdürülmesinde gerçek bir yararının olmadığı belirlenmişse sona erer. Sözleşme, haklı bir sebep olmaksızın işveren tarafından veya işverene yüklenebilen bir nedenle işçi tarafından feshedilirse, rekabet yasağı sona erer. Taraflar arasında 01.04.2012 tarihinde imzalanan iş sözleşmesinin eki niteliğindeki rekabet yasağı sözleşmesinde, davalı işçinin fesih tarihinden itibaren iki yıl içinde davacı şirketin muvafakati olmaksızın Pendik-Tuzla ve Sultanbeyli ilçe sınırları içerisinde tıp merkezi, dal merkezi, teşhis merkezi, poliklinik ve hastana vb. Adıyla hizmet veren sağlık kuruluşlarında çalışmamayı ve/veya ortaklık yapmamayı ya da kendi adına muayenehane açmamayı kabul beyan ve taahhüt eder. Doktor bir başkası üzerinden de belirtilen rekabet yasağına aykırı eylemde bulunamaz . Doktor, sözleşmenin iş bu hükmünü ihlali halende iş bu sözleşmenin ayrılmaz bir parçası olan ek-2 deki yer alan cezai şartı hastaneye ödemeyi peşinen kabul, beyan ve taahhüt eder şeklinde kararlaştırılmıştır. İş sözleşmesi davanın istifasıyla sona ermiş olmakla birlikte, davalı savunmasında, davacı tarafından kıdem ve ihbar gibi işçilik tazminatlarının davacı tarafından ödenerek iş sözleşmesinin sona erdirildiğini ileri sürmüş, bu yönde davalı yanca davacıya gönderilen ihtarname ile davacı tarafından yapılan ödemelerin kanıtı olarak banka eft dekontları ve mail yazışmaları delil olarak sunulmuştur. Davacı yanca davalının bu savunma, iddia ve delillerine karşı, davalıya işçilik alacaklarının ödenmediği ve davalının kusuru nedeniyle iş sözleşmesinin haklı nedenle davacı yanca fesh edildiği yönünde kanıt sunulmadığı gibi, davalının bu yöndeki savunmalarına da açıkça karşı çıkılmamıştır. Buna göre davalıya işçilik alacak ve tazminatlarının davacı tarafından ödendiği sonucuna varılmıştır. Davalı doktorun iki yıllık süre geçmeden davacı işverene rakip bir firmada doktor sıfatıyla göreve başladığı dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Yargıtay 9.Hukuk Dairesi 2007/913 E 2007/9258 K 3.4.2007 Tarihli emsal karar içeriği de gözetildiğinde ; eski Borçlar Kanununun 352. maddesinin 2. Fıkrasında ( yeni TBK 447/2 madesi), “iş sahibi işçinin feshi muhik gösterecek bir kusuru yok iken akdi feshetmiş yahut iş sahibinin feshi haklı gösteren bir kusuru dolayısiyle akit işçi tarafından feshedilmiş ise, işçi aleyhine memnuiyete muhalefetinden dolayı dava ikame edilemez” şeklinde kurala yer verilmiştir. Anılan hükme göre, davacı işverenin rekabet yasağına aykırılık sebebiyle dava açabilmesi için işçinin kusuru ile haklı nedenle iş sözleşmesini feshetmiş olması gerekir. Somut olayda davacı işveren, davalı işçinin iş sözleşmesinin sona erdirilmesinde davalının kusuruna dayanmamıştır. Yukarıda açıklandığı üzere davalının iş sözleşmesinin davalının yasal hakları ödenmek suretiyle sona erdiği anlaşılmaktadır. Böyle olunca, Borçlar Kanunun 352.( TBK 447/2 ) maddesi hükmü uyarınca davacı işverenin rekabet yasağı sözleşmesi sebebiyle tazminat isteğinin reddine karar verilmesi isabetli olup, aksi yöndeki davacı istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Davalı vekilinin istinaf başvurusunun değerlendirilmesinde; Davalı vekilince davanın reddine karar verilmesine rağmen, lehlerine kötü niyet tazminatına hükmedilmemesinin doğru olmadığı ileri sürülerek karar istinaf edilmiştir. İlk derce mahkemesi gerekçesinde de işaret edildiği üzere, davacı tarfından davalı aleyhine başlatılan takipte, davacının kötü niyetli olduğu sabit olmadığından, davalı lehine kötü niyet tazminatına karar verilmemesi de isabetli olup, aksi yöndeki davalı istinafı da yerinde değildir. Davalı vekilinin HMK’nın 329.maddesine dayalı talebi de aynı gerekçeyle yerinde görülmemiştir. İlk dererce mahkemesi karar ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, her iki taraf vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-Davacı vekilinin ve davalı vekilinin istinaf başvuruların, HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca, ayrı ayrı esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf harçlarının Hazineye irad kaydına; 36,30 TL bakiye istinaf karar harcının davacıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 3-Davalı tarafından yatırılan istinaf harçlarının Hazineye irad kaydına; bakiye 36,30 TL istinaf karar harcının davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 4-Taraflarca yapılan istinaf giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına, 5-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 30.06.2022 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.