Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/2397 E. 2022/1497 K. 10.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2397
KARAR NO: 2022/1497
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 22.05.2019
NUMARASI: 2017/239 Esas – 2019/426 Karar
DAVA: Tazminat
Taraflar arasındaki tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı, davalı … Holding dışındaki tüm taraflarca istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davacı şirket tarafından İstanbul Büyükçekmece, Kapadık Köyünde kain, … B pafta, … ada, … parsel sayılı taşınmaz üzerinde yapılacak olan … 2.Etap Konut Projesinden 04/03/2012 tarihli konut satım sözleşmesi ile toplam 8 adet dairenin satın alındığını, projeyi davalılardan … San ve Tic.AŞ ile … Ortağı AŞ’den oluşan … Ortaklığının başlattığını ve daha sonra … AŞ’nin bu ortaklıktan ayrıldığını, diğer davalılar … AŞ ve … Ltd.Şti’nin katılımı ile adi ortaklığın ünvanının …-Akfil Adi Ortaklığı olarak değiştirildiğini, davacı şirket tarafından satın alınan konutların sözleşmelerinde belirtilen teslim tarihlerinde teslim edilebilir duruma getirilmediğini, bu konuda Büyükçekmece 2.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2012/239 D.iş sayılı dosyası ile tespit yaptırıldığını ve hazırlanan raporda konutların teslim alınmasının devam eden inşaat çalışmaları nedeniyle mal ve can güvenliği açısından uygun olmadığı, mevcut ekipmanlar ile takribi 3 aylık bir çalışma ile tamamlanabileceğinin belirtildiğini, belirli bir süre sonra yeniden Büyükçekmece 2.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2013/21 D.iş sayılı dosyası ile tespit yaptırıldığını, bu mahkemeden alınan raporda ise 3-4 ay gibi bir zamanda eksik işlerin tamamlanabileceğinin belirtildiğini, konutların teslim edilmemesi sebebi ile davacı şirket tarafından davalı şirketlere Bakırköy …Noterliği’nin 03/06/2015 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesinin keşide edilerek konutların tesliminin istenildiğini, taşınmazların 30/06/2015 tarihinde matbu olarak hazırlanan Konut Teslim Belgesi ile davacı şirket yetkilisine teslim edildiğini, ancak davacı şirket yetkilisi tarafından taşınmazların ihtirazi kayıtlı olarak teslim alındığını ve o anda tespit edilebilen eksikliklerin tutanak altına alındığını, konutların teslim alındıktan sonra Bakırköy …Noterliği’nin 14/07/2015 tarihli … yevmiye sayılı ihtarnamesi ile iç/dış/çevre eksikliklerin ve ayıpların giderilmesinin istenildiğini, ancak davalıların taahhütlerini yerine getirmediklerini, konutların ayıplı olarak teslim edildiğini ve davacının ciddi mağduriyetine sebep olduklarını, anılan nedenlerle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile davacı şirket tarafından ihtirazi kayıtlı olarak teslim alınan konutlardaki ayıplar nedeniyle konutlarda oluşan değer azalmaları karşılığı her bir konut için şimdilik 15.000,00 TL’den toplam 120.000,00 TL’nin konut bedelinin ödendiği tarihten itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Islah: davacı vekili ıslah dilekçesi ile; dosyaya ibraz edilen 07/03/2018 tarihli kök bilirkişi raporu ve 02/10/2018 tarihli ek bilirkişi raporlarında eksik işler ve ayıplı işler bedelinin toplamda 459.843,58 TL olarak belirlendiğini, bilirkişi raporu doğrultusunda taleplerini ıslah ederek davanın 459.843,58 TL+KDV üzerinden davanın kabulü ile 04/03/2018 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve ıslah etmiş olup, yapılan ıslaha ilişkin harç mahkememiz veznesine depo edilmiştir. Davalı … vekili, savunmasında özetle; davacı tarafından dava konusu konutlara ilişkin bahsedilen konuların ayıp niteliğinde olmadığını, dairelerin merkezi sistem ısıtmalı olduğunu, panjurlar ve storların yapılması yönündeki girişimlere idari mevzuata aykırılık oluşturacağı gerekçesi ile Belediye tarafından izin verilmediğini, bu sebeple konut satım sözleşmesinde davalının saklı tutmuş olduğu “zaruret durumunda projeyi değiştirme” hakkına istinaden bu konuda değişiklik yapılmasının gerektiğini, sitede görüntü ve telefon bağlantısı bulunduğunu, dairelerin kullanım alanı olarak müşterilere verilen rakamların bürüt kullanım alanına ilişkin olduğunu, bu hususun sözleşme ve teknik şartnamelerde belirtildiğini, gerek Borçlar Kanunu’ndaki eser sözleşmesine ilişkin hükümler, gerekse yargı içtihatlarında ifade edildiği üzere eser meydana getirilirken kullanılması gereken malzemelerin hangi evsafta olacağı taraflarca kararlaştırılmadıysa orta kalitede malzemelerin kullanılması gerektiğini, dava konusu inşaatta kullanılan malzemelerin ise orta kalitenin üzerinde olduğunu, konutların iskan ruhsatı bulunduğunu, sosyal tesislerin tamamlandığını ve faaliyette olduğunu, taraflar arasında akdedilen sözleşmede ayrıca okul ve hastane yapılacağı ve işletileceğine ilişkin herhangi bir taahhüt bulunmadığını, anılan nedenlerle haksız ve mesnetsiz davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yüklenmesine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir. Davalı … İnşaat ve Taah.Ltd.Şti vekili, savunmasında özetle; davacı tarafından dava konusu konutlarda ayıp olduğunun ileri sürüldüğünü, kabul anlamına gelmemek kaydı ile süresi içinde davalı şirkete yapılmış bir ayıp ihbarı bulunmadığını, dava konusu dairelerin sözleşmeye uygun olarak tamamlanıp davacıya teslim edildiğini, eksik bulunmadığını, bahsedilen konuların ayıp niteliğinde olmadığını, davacının yaptırmış olduğu tespitleri kabul etmediklerini, bilirkişi incelemelerinin eksik bilgi ve belgelerle davalı şirketin gıyabında yapıldığını, bu nedenle delil olarak kullanılamayacağını, anılan nedenlerle davanın reddi ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve beyan etmiştir. Davalı … AŞ’ni devralan … İnşaat San.ve Tic.AŞ vekili, savunmasında özetle; davacı tarafından dava konusu konutlara ilişkin bahsedilen konuların ayıp niteliğinde olmadığını, dairelerin merkezi sistem ısıtmalı olduğunu, panjurlar ve storların yapılması yönündeki girişimlere idari mevzuata aykırılık oluşturacağı gerekçesi ile Belediye tarafından izin verilmediğini, bu sebeple konut satım sözleşmesinde davalının saklı tutmuş olduğu “zaruret durumunda projeyi değiştirme” hakkına istinaden bu konuda değişiklik yapılmasının gerektiğini, sitede görüntü ve telefon bağlantısı bulunduğunu, dairelerin kullanım alanı olarak müşterilere verilen rakamların bürüt kullanım alanına ilişkin olduğunu, bu hususun sözleşme ve teknik şartnamelerde belirtildiğini, gerek Borçlar Kanunu’ndaki eser sözleşmesine ilişkin hükümler, gerekse yargı içtihatlarında ifade edildiği üzere eser meydana getirilirken kullanılması gereken malzemelerin hangi evsafta olacağı taraflarca kararlaştırılmadıysa orta kalitede malzemelerin kullanılması gerektiğini, dava konusu inşaatta kullanılan malzemelerin ise orta kalitenin üzerinde olduğunu, konutların iskan ruhsatı bulunduğunu, sosyal tesislerin tamamlandığını ve faaliyette olduğunu, taraflar arasında akdedilen sözleşmede ayrıca okul ve hastane yapılacağı ve işletileceğine ilişkin herhangi bir taahhüt bulunmadığını, anılan nedenlerle haksız ve mesnetsiz davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yüklenmesine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Yapılan yargılama, davacının iddiaları, davalıların beyanları, ibraz edilen deliller, mahkememizce keşfen yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu ibraz edilen bilirkişi kök ve ek raporları ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; dava, davalılar tarafından yapılıp, davacıya satışı yapılan taşınmazlardaki eksik ve ayıplar sebebiyle taşınmazlardaki değer düşüşü sebebiyle oluşan zararın tazmini amacıyla açılmış tazminat davasıdır. Mahkememizce yaptırılan ve kabul gören bilirkişi raporuna göre davacı tarafından satın alınan konutlarda teslim tarihi itibariyle 18.369,00 TL’lik eksik iş bulunduğu, yine bağımsız bölümlerin net alanının mimari tasdikli projesinden küçük inşa edildiği, stor panjurların yapılmadığı, diyafonların görüntülü olmadığı, kartonpiyer ve kornişlerin yapılmadığı, söz konusu eksik ve ayıplar sebebiyle dairelerin değer kaybına uğradığı, bu değer kaybının 321.337,80 TL olduğu, ayrıca tanıtım materyallerinde gösterilen okul ve hastanenin inşa edilmediğinin iddia edildiği, tanıtım materyallerinde gösterilen okul ve hastanenin inşa edilmemesi sebebiyle bu materyallerin geçerli olduğu kanaatine varılması durumunda ise zarar miktarının 444.474,58 TL olduğu, davacı tarafça konutlar teslim alınırken ihtirazi kayıtla teslim alındığı, eksik ve ayıplı işlerin giderilmesini istediği, yine 14/07/2015 tarih … yevmiye sayılı ihtarname ile de davacı tarafın dava dilekçesinde belirtilen eksik ve ayıplı işlerin giderilmesi hususunun davalılara ihtar edildiği, bu kapsamda davacı şirketin ihbar yükümlülüğünü de yerine getirdiği, ayrıca davalıların garanti kapsamında sorumluluklarının da bulunduğu ve devam ettiği, bu kapsamda teslim alınan konutlarda eksik iş bedeli olarak tespit edilen 18.369,00 TL ile ayıplı iş bedeli olan (eksik işler sebebi ile taşınmazların uğradığı değer kaybı) 321.337,80 TL olmak üzere toplam 339.706,80 TL tazminatın davalılardan 120.000,00 TL’sinin dava tarihi olan 18/12/2015 tarihinden itibaren, 219.706,80 TL’sinin ise ıslah tarihi olan 01/02/2019 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan tahsilde mükerrer olmamak şartıyla müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine karar vermek gerekmiş, davacı tarafından 14/07/2015 tarihinde çekilen ihtarname ayıp ihbarı niteliği taşımakta ise de zarar miktarının belirtilmemiş ve temerrüt ihtarı niteliği taşımaması sebebi ile faiz başlangıcı kısmi dava olarak açılan 120.000,00 TL için dava tarihi olarak alınmış ve dava belirsiz alacak davası olarak açılmaması ve kısmi dava olarak açılması sebebiyle kalan miktar içinde ıslah tarihi olan 01/02/2019 tarihinden itibaren faize hükmedilmiştir. Yine her ne kadar tanıtım materyallerinde konut alanında okul ve hastane bulunacağı noktasında görseller bulunmakta ise de davalı firmalar tarafından okul ve hastane için ilgili alanların tahsis edilmiş olduğu, ancak okul ve hastane yapmanın hem kanunen, hem sözleşme gereği davalıların yükümlülüğünde bulunmaması göz önüne alındığında tanıtım materyallerinde yer alan okul ve hastane bulunmama sebebiyle zarar miktarının 444.474,58 TL yönünde olduğuna ilişkin rapor kısmına itibar edilmemiş, doğrudan doğruya satışa ve sözleşmeye konu taşınmazlardaki eksiklik ve ayıplar sebebiyle uğranılan zarar olan 339.706,80 TL’nin tazminine, kalan kısımlar yönünden ise davanın reddine karar vermek gerektiği…” gerekçesiyle, davacının davasının kısmen kabul / kısmen reddi ile 18.369,00 TL eksik iş bedeli, 321.337,80 TL ayıplı iş bedeli olmak üzere toplam 339.706,80 TL tazminatın davalılardan (120.000,00 TL’sinin dava tarihi 18/12/2015 tarihinden itibaren 219.706,80 TL’sinin ise ıslah tarihi olan 01/02/2019 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte) her 3 davalıdan da tahsilde mükerrer olmamak şartıyla müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, kalan kısımlar yönünden davanın reddine, karar verilmiştir.
Bu karara karşı, tüm taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı … Gayrimenkul vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Cevap dilekçesinde de belirtildiği üzere, müvekkili … ANONİM ŞİRKETİ’nin …-AKFİL ADİ ORTAKLIĞI’ndan (eski unvanı … Adi Ortaklığı) 12.03.2013 tarihinde ayrılmış olup, adi ortaklığın unvanı …-Akfil Adi Ortaklığı olarak tadil edildiğini, bu nedenle, davanın müvekkili şirket yönünden pasif husumet yokluğu nedeni ile reddine karar verilmesi gerekirken, mahkemece gerekçeli kararında müvekkili şirketin husumet itirazı ile ilgili olarak olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesinin usule ve hukuka aykırı olduğunu, İlk derece mahkemesince eksik inceleme ile karar verildiğini, bilirkişi raporlarına itirazlarının değerlendirilmediğini, … Projesi, toplu yapı niteliğinde olup, gerek bloklara ve gerekse toplu yapının bütününe ait olan tüm ortak alanlar, mimari projelerine, teknik şartnamelerine ve yürürlükteki imara ve inşaata ilişkin mevzuat hükümlerine uygun şekilde inşa edildiğini, bilirkişi kurulunun aksi yöndeki tüm tespitleri hatalı nitelikte olup, bilirkişi kurulunca söz konusu hatalı ve fiili durum ile örtüşmeyen tespitlere dayalı olarak toplam 274.838,85-TL tutarında değer kaybı tazminatı hesaplandığını, değer kaybı tazminatının fahiş ve davacı şirket lehine sebepsiz zenginleşme yaratır nitelikte olduğunu, … Projesi kapsamında yapılmış ve tamamlanmış olan hiçbir unsur için tazminat hesaplaması katiyetle yapılamayacağını, aksi durumun davacı lehine sebepsiz zenginleşme yaratacağını, nitekim, Yargıtay’ın konuya ilişkin emsal nitelikteki yerleşik içtihatlarının da bu yönde olup, Yargıtay’ın yerleşik içtihatları uyarınca, eksik iş, hiç yapılmayan ve yapılmayacağı kesin olan iş olduğunu, şayet, sosyal donatıların yapılarak ve eksikliklerin giderilerek projenin tamamlanması halinde, bu yönden dava konusuz kalacağından “karar verilmesine yer olmadığına” karar verilmesi, proje kapsamında yapılmayan ve bundan sonra yapılmayacağı kesinleşen sosyal donatılar var ise, ayıp ihbarının süresinde yapılıp yapılmadığı da değerlendirilmek sureti ile ayıp bildirimi süresi içerisinde yapılmış ise proje kapsamında yapılmayan ve bundan sonra yapılmayacağı kesinleşen sosyal donatılar yönünden nispi metoda göre zarar hesaplaması yapılarak hasıl olacak sonuca göre hüküm kurulması gerektiğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Davalı … vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Dava konusu proje yapım öncesinde planlanan projeden daha kapsamlı ve tüm mevzuata uygun olarak yapıldığını, kaldı ki projede belirtilmeyen ve şu an faaliyette olan birçok sosyal tesis ve alan bulunduğunu, bunun da projenin değerini daha da arttırdığını, ancak işbu durumlar bilirkişi tarafından dikkate alınmadığını ve mahkemece bu rapor doğrultusunda karar verildiğini, bilirkişi raporunda yapılan tüm tespitlerin mevcut durumla örtüşmediğini, hatalı ve eksik yapılan değer kaybı, eksik iş vb. hususlar kapsamında hesaplanan tazminat faiş olup davacı adına sebepsiz zenginleşme neticesini doğurduğunu, zira bu fahiş değer kaybı tazminatı kabul edilebilir nitelikte olmadığını, Eksik işin, Yargıtay içtihatlarında; hiç yapılmayan ve yapılmayacağı kesin olan iş olarak tanımlandığını, sosyal donatıların yapılarak ve eksikliklerin giderilerek projenin tamamlanması halinde, bu yönden dava konusuz kalacağından “karar verilmesine yer olmadığına” karar verilmesinin, proje kapsamında yapılmayan ve bundan sonra yapılmayacağı kesinleşen sosyal donatılar var ise ayıp ihbarının süresinde yapılıp yapılmadığı da değerlendirilmek sureti ile ayıp bildirimi süresi içerisinde yapılmış ise proje kapsamında yapılmayan ve bundan sonra yapılmayacağı kesinleşen sosyal donatılar yönünden nispi metoda göre zarar hesaplaması yapılarak hasıl olacak sonuca göre hüküm kurulması gerektiğini, ayrıca Yerleşik Yargıtay içtihatlarınca; yapımı devam eden inşaatın sonradan tamamlanması halinde değer kaybının indirilmemesi sebepsiz zenginleşme durumunu ortaya çıkardığını, Sonuç itibariyle alınan bilirkişi raporuna karşı itirazları doğrultusunda dosya ek rapor için tekrar bilirkişi heyetine gönderilmiş olsa da ek raporda da itirazların incelenmeden rapor tesis edildiğini, aynı rapor üzerinden mahkeme davanın kısmen kabul kısmen reddine karar verdiğini, iş bu hükümle verilen tazminatın fahiş olduğunu, dava konusu projenin tüm hatları ile değerlendirildiğinde bu miktarın kabulü mümkün olmadığını, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Müvekkilinin, dava konusu konutları satın alırken, maket üzerinde değerlendirme yaptığını, broşürlere, reklamlara, kataloglara ve yapılan bilgilendirmelere güvendiğini, ancak, davalılar taahhütlerine uymadıklarını, konutların ayıplı olarak teslim edilmiş ve ciddi mağduriyetlere sebebiyet verildiğini, müvekkilinin tarafından ihtirazi kayıtla teslim alınan konutların 4077 sayılı Yasanın 4. maddesinde belirtilen şekilde ayıplı mal niteliğinde olduğunu, Mahkemece ayıplı iş bedelinin 321.337,80 TL olarak kabul edilmesinin hukuka aykırı olduğunu, tanıtım materyallerinin geçerli olduğu seçeneğin dikkate alınarak 441.474,58 TL (kdv hariç) üzerinden hüküm kurulması gerektiğini, çünkü mahkeme dosyasına sunmuş oldukları tanıtım materyalinde konutlara yürüyüş mesafesinde okul ve hastane logosu mevcut olduğunu, tanıtım materyalinde yer alan hastane ve okulun yapılmamış olması ayıplı iş olup site çevresinde veya içerisinde yapılacak hastane ve okulun dairelerin değerine olumlu etki edeceğinin şüphesiz olduğunu, dolayısıyla 02.10.2018 tarihli bilirkişi ek raporunda seçenekli hesaplama yapılmış olmakla birlikte, mahkemece tanıtım materyallerinin geçerli olduğu kanaatine varılmaması sebebiyle ayıplı iş bedeli olarak 321.337,80 TL’ye hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, zira bilindiği üzere bu tip projelerde, sadece daire değil, komple proje satın alındığını, bu itibarla, tanıtım materyallerinin geçerli olduğu seçeneğin dikkate alınması ve 441.474,58 TL (KDV HARİÇ) üzerinden hüküm kurulması gerektiğini, dava konusu bağımsız bölümler satın alınırken ayrıca KDV ödendiğini, dolayısıyla ayıp nedeniyle belirlenen miktarlara ve eksik iş bedellerine ayrıca KDV ilave edilmesi hakkaniyet gereği olduğunu, bilirkişi raporunda KDV nin hariç olduğu özellikle belirtilmiş olduğundan, hükümde yer alması gerektiğini, Mahkemece tespit edilen faiz başlangıç tarihlerinin hatalı olduğunu, konut bedelinin ödendiği 04.03.2008 tarihinden itibaren avans faizinin işletilmesi gerektiğini, kaldı ki bilirkişi raporunda; eksik iş bedeli olarak, sözleşme tarihi itibari ile 18.369,00 TL (KDV hariç), dava tarihi itibari ile 30.350,00 TL(KDV hariç) belirlendiğini, mahkemece, bilirkişi raporunda sözleşme tarihindeki eksik iş bedelinin esas alınıp, dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesinin hatalı olduğunu, Mahkemece, sözleşme tarihindeki eksik iş bedelin esas alındığından, faizin de sözleşme tarihinden itibaren işletilmesi gerektiğini veya faizin dava tarihinden itibaren işletiliyorsa, dava tarihindeki eksik iş bedelinin esas alınması gerektiğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın tümden kabulüne karar verilmesini istemiştir. Davalı … vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; İlk derece mahkemesi tarafından 22.05.2019 tarihli kararda bilirkişi raporlarına karşı sunmuş oldukları itirazlar dikkate alınmaksızın taşınmazda değer kaybı bulunduğu yönünde hatalı olarak hüküm kurulduğunu, dosya kapsamında tanzim edilen bilirkişi raporunda Özel Okul yapımının başlanmadığı gerekçesiyle taşınmazda değer kaybına sebep olduğu kanaati oluşturulmuşsa da müvekkili şirketin taraflar arasında akdedilmiş olan Konut Satım Sözleşmesi ile okul yapılacağı ve işleteceğine dair herhangi bir taahhüdü bulunmadığını, iş bu hususun bilirkişi raporunda da açıkça belirtildiğini, … projesinde okulun yapılacağı parseller mevcut olup … A.Ş. tarafından 14.000 m²’lik arsası okul için tahsis edildiğini, emsal konu ile açılan İstanbul 2. Tüketici Mahkemesi’nin 2013/1489 E. – 2015/1216 K. sayılı kararının temyiz talebi doğrultusunda incelenmesi neticesinde Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 2016/1294 E. – 2017/6198 K. sayılı ve 24/05/2017 tarihli kararında da açıkça belirtildiğini, bu doğrultuda yerleşik Yargıtay içtihatlarıyla da sabit olduğu üzere yapımı devam inşaatın sonradan tamamlaması halinde davacı tarafından talep edilen değer kaybının tenzilinin sebepsiz zenginleşmeye mahal vereceğini, açıklanan nedenlerle itirazlar doğrultusunda yeniden rapor alınması gerekirken yanlış değerlendirme ve hesaplamaların yer aldığı bilirkişi raporu doğrultusunda karar verilmesi hukuka aykırı olduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, satış esnasında sunulan katalog, proje ve tanıtımlarda belirtilen ancak bunlara uygun olarak yapılmayan veya eksik yapılan işler nedeni ile davacının satın aldığı dairede oluşan değer kaybının yanısıra satış esnasında sunulan projede ve tanıtımlarda taahhüt edilen ancak yapılmayan ya da tamamlanmayan sosyal tesisler ve ortak alanlar nedeniyle bağımsız bölümde meydana gelen değer kaybının tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucu alınan bilirkişi raporu hükme esas alınarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karara karşı taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Yargıtay 13 HD 2016/24579 E 2019/11436 K 25.11.2019 tarihli emsal kararında da işaret edildiği üzere; “… Evleri” adlı proje kapsamında yapılacak konut ve işyeri satışına ilişkin internet ilanlarında, reklam ve tanıtım broşürlerinde 400.000 m2 arazi üzerinde inşa edileceği, 5 etaptan oluştuğu, 5.500 konut yapılacağı, içinde AVM, tam donanımlı hastane, anaokulu, ilköğretim okulu, lise, Club İstanbul, 350.000 m2 peyzaj alanı, festivalpark gibi donatıların yapılacağının vaad edildiği ne var ki taahhüt edilen bu hususlardan bir çoğunun dava ve keşif tarihi itibariyle yerine getirilmediği ya da tamamlanmadığı dosya kapsamı itibariyle sabittir. Söz konusu sosyal tesislerin ve ortak alanların yapılmamış olması, alıcının satın alma kararını etkileyen, taşınmazın değerini azaltan bir husustur. Ancak gerek keşiften sonra ve gerekse istinaf dilekçelerinde sosyal donatı alanlarındaki eksikliklerin tamamlandığı yönünde davalılarca dosyaya belge ve resimlerin sunulduğu anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, sosyal tesislerin davalılar tarafından yapılarak ve eksiklikleri giderilerek projenin tamamlanması halinde bu yönden dava konusuz kalacağından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi, yapılmayan ve bundan sonrada yapılmayacağı kesinleşen sosyal tesisler var ise, bunlardan dolayı davacının uğradığı zararın nisbi metoda göre hesaplanarak değerlendirme de yapılmak suretiyle hasıl olacak sonuca göre hüküm kurulması gerekir. Bu durumda mahkemece, açıklanan hususların tespiti yönünde mahallinde gerekirse uzman bilirkişi heyeti marifetiyle yeniden keşif yapılarak hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken, esasa etkili bu yöndeki deliller toplanmaksızın ve eksik inceleme ile hüküm tesis edilmesi doğru görülmemiştir. Bu nedenlerle kararın kaldırılması gerekmiştir. Diğer taraftan, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 191. maddesi gereğince, borçlunun iflas açıldıktan sonra masaya ait mallar üzerinde her türlü tasarrufu alacaklılara karşı hükümsüzdür. Müflisin masa malları üzerindeki tasarruf yetkisi iflâs ile kısıtlandığından, aynı Kanun’un 226. maddesi uyarınca da masanın kanuni mümessilinin iflas idaresi olduğu hükmü kabul edilmiştir. Belirtilen hükümler gereğince; iflasın açılmasıyla taraf sıfatı ve dava takip yetkisi artık müflise değil, iflas idaresine ait olup, adi tasfiyede İİK’nın 226-229. maddeleri gereği iflas masasını temsil yetkisi iflas idare memurlarına, şayet basit tasfiye (İİK’nın m. 218) usulü benimsenmişse, bu temsil yetkisi İflas Dairesine aittir. Müflisin, iflâsın açılması ile hak ehliyetini kaybetmediği gibi, dava ehliyetini de kaybettiği söylenemese de, müflisin masa malları üzerindeki tasarruf yetkisi kısıtlandığından, masa ile ilgili davalar hakkındaki taraf sıfatı ve dava takip yetkisi artık müflise değil, iflâs idaresine ait olacaktır. İflâs idaresinin bu dava takip yetkisini kullanıp kullanmayacağını tespit edebilmek için, ilk önce iflâs organlarının oluşması ve her dava hakkında esaslı bilgi sahibi olunması gerekir. Bu ise, zaman isteyen bir husustur. İşte bu nedenle, İİK’nın 194. maddesi gereğince müflisin davacı ve davalı bulunduğu hukuk davalarının, iflâsın açılması ile belli bir süre için durması öngörülmüştür. İİK’nın 194. maddesine göre; “Acele haller müstesna olmak üzere iflasın açılması ile kural olarak müflisin davacı ve davalı olduğu hukuk davaları durur ancak alacaklıların ikinci toplantısından on gün sonra devam olunabilir. ” İflâsın açılması ile duracak olan davalar, iflâstan önce açılmış olup da halen derdest bulunan ve iflâs masasına giren mal, alacak ve haklara ilişkin hukuk davalarıdır. Bunlar, müflisin açmış olduğu davalar ile müflise karşı açılmış olan davalardır. Davaların durduğu bu süre içinde, iflâs idaresi, duran davalar hakkında araştırma yapar ve bu davaların geleceği hakkında karar verir. Burada, müflisin davacı veya davalı olmasına göre, usul işlemleri farklılık arz eder. Müflisin davacı olduğu davalarda; iflâs idaresi bir davanın başarı şansı olduğu kanısına varırsa, masanın bu davayı takip etmesine karar verir; bu karar ikinci alacaklılar toplantısının uygun bulması ile kesinleşir ve ikinci alacaklılar toplantısından sonraki on günlük süre geçince, bundan böyle davaya, davacı olarak iflâs idaresi tarafından devam edilir. İflâs idaresi ve ikinci alacaklılar toplantısı, davanın başarı şansı olmadığı kanısına varırlarsa, masanın davayı takip etmemesine karar verirler. Bu halde o davayı takip yetkisi, isteyen alacaklıya devredilir. (İİK md. 245). Hiçbir alacaklı davayı takip etmek istemezse, o zaman, müflisin dava takip yetkisi yeniden doğar ve müflis iflâsın kapanmasını beklemeden, davayı kendi adına devam ettirebilir. Müflisin davalı olduğu davalarda ise; iflâs idaresi, alacakları tahkik ederken, ( İİK md. 230 vd) müflise karşı dava açan alacaklının alacağının mevcut olup olmadığı hakkında bir karar vermez; sadece, bu alacağı davalı çekişmeli alacak olarak sıra cetveline geçirir. Bu alacağın, dolayısıyla davanın kabul edilip edilmeyeceği hakkındaki kararı, ikinci alacaklılar toplantısında karar verilir. İkinci alacaklılar toplanması davaya devam edilmesine karar verirse, iflâs idaresi, ikinci alacaklılar toplantısından on gün sonra davayı takip eder veya tayin edeceği bir avukat vasıtasıyla davayı takip ettirir. Bir hukuk davasının kayıt-kabul davasına dönüşmesi için davalının iflas etmesi, iflas idaresinin de dava konusu alacağı iflas masasına kabul etmemesi gerekir. Davalı tarafı dava sırasında iflas eden aleyhine iflastan önce açılan ve İİK’nın 194. madde hükmünde sayılan istisnalardan olmayan bir davaya bakan mahkemenin asıl dava konusu alacağın, ikinci alacaklılar toplanmasında, iflas masasına kaydedilip, alacağın masaca kesin olarak kabul edilip edilmediğinin araştırması ve şayet kesin suretle kayıt ve kabul edilmiş ise, konusu kalmayan davada hüküm tesisine yer olmadığına karar vermesi; masaya kayıt edilmesi istenip de alacak kısmen veya tamamen reddedilmiş ise ve kayıt-kabul davası ayrıca açılmamışsa, davaya alacağın iflas masasına kayıt ve kabulü davası olarak devam edilerek, varılacak sonuç dairesinde bir karar vermesi gerekir. Yukarıdaki yasal hükümler ve açıklamalar ışığında somut uyuşmazlık değerlendirildiğinde; yargılama devam ederken Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 30.03.2021 tarihli, 2020/917 Esas sayılı dosyasında ile davalı şirketin iflasına karar verildiği istinaf eden davalı şirket vekili beyanından anlaşılmaktadır. Buna göre iflas eden şirket ile ilgili dava gerekirse mahkemece tefrik edilerek, yukarıda açıklanan usullere göre yargılamaya devam edilip, sonucuna göre hüküm kurulması gerekecektir. ( emsal Yargıtay 3 HD 2020/10428 E 2021/9127 K 28.09.2021 T.) Yukarıdaki açıklamalar ışığında ilk derce mahkemesi kararının HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-HMK 353/1.a.6. maddesi uyarınca, İlk Derece Mahkemesinin istinafa konu kararının KALDIRILMASINA,2-Davanın yukarıdaki açıklamalar ışığında yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine,3-İstinaf edenler tarafından yatırılan istinaf peşin karar harçlarının, ilk derece mahkemesi tarafından, talep halinde yatıran taraflara iadesine,4-İstinaf edenler tarafından istinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin, İlk Derece Mahkemesi tarafından, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,5-Gerekçeli kararın İlk Derece Mahkemesince taraflara tebliğine dair; HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, 10.11.2022 tarihinde, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 353/1.a. maddesi uyarınca karar kesindir.