Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/2381 E. 2022/868 K. 16.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2381
KARAR NO: 2022/868
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 02/04/2019
DAVA: Alacak
Taraflar arasındaki alacak davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin … marka ve modeline sahip telefonun, müşterisi … T.C Kimlik numaralı …’ın … Mah. … Sok. … Sitesi … blok D:… Kağıthane/ İstanbul adresine teslim edilmek üzere davalı şirket Dikili şubesine 18/05/2017 tarihinde kargosunu teslim ettiğini, söz konusu kargo adrese teslim olarak gönderilmesine rağmen usulsüz olarak şubede teslimat yapıldığını, kargo hareket bilgileri incelendiğinde söz konusu kargonun 19.05.2017 tarihinde Sadabad Şube’de teslim edildiğini, kargo paketinin üstüne içerisinde ne olduğu yazılmaması gerekirken telefon bulunduğunun açıkça yazılmış olduğunu, bu durum gizliliğe aykırı olduğu gibi usule ve yasaya da aykırılık teşkil ettiğini, kargo teslimatı kimlik kontrolü yapılmadan yanlış kişiye teslim edildiğini, isminin … olduğunu iddia eden 3. bir kişi kargoyu teslim aldığını, davalı şirket görevlileri ise kimlik kontrolü yapmaksızın kargoyu kötü niyetli 3. kişiye teslim ettiğini, isminin … olduğunu iddia eden kişinin vermiş olduğu TC kimlik numarası … olup, müvekkili müşterisinin kimlik numarasından farklı olduğunu davalı şirketin Karayolu Taşıma Kanunu’nun 9. Maddesine, Karayolu Tasıma Yönetmeliği’nin 42-43.maddelerine ve Posta Gönderilerine İlişkin Güyeniik Tedbirlerine Yönelik Usul ve Esasların 4. maddesinin b bendi hükümlerine aykırı davrandığını, ilgililer tarafından kimlik kontrolü yapılmaksızın kargonun teslim edilmiş olması sebebiyle müvekkili maddi zarara uğradığını, kargo paketinde bulunan telefonun değeri 5.600,00 TL olup, müvekkili şirketin söz konusu zararın giderilmesi için davalı şirkete başvuruda bulunduğunu, ancak müvekkilinin zararının giderilmesine ilişkin talebi davalının kabul etmediğini belirterek, 5.600,00 TL maddi zararın, davalı kuruma başvuru tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte, davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; 18.05.2017 tarihinde göndericisi … tarafından herhangi bir değer beyan edilmeksizin içeriği dahi belirtilmeyen 1 adet koli cinsi 0,50 kg/desi kargo İzmir’den İstanbul’daki alıcısı …’a teslim edilmek üzere müvekkili şirkete teslim edildiğini bunun üzerine … fatura numaralı fatura düzenlendiğini, kargonun 19.05.2017 tarihinde tam ve eksiksiz olarak alıcısı …’a teslim edilmiş olup müvekkili şirketin üzerine düşen edimi tam ve eksiksiz olarak yerine getirdiğini, taşımada müvekkili şirketin izafe edilebilecek hiçbir bir kusur bulunmadığını, taşımaya konu kargo eksiksiz ve sağlam olarak alıcısına teslim edildiğini, müvekkiline düşen edim yükümü ifa ile sona erdiğini, davaya konu olan kargo 19.05.2017 tarihinde alıcısına teslim edilmiş olup davacının dava dilekçesinde yer alan iddiaları taşıyana yöneltilebilecek iddialar olmadığını, söz konusu kargo alıcı olduğunu söyleyerek şubeye gelen ve fatura numarasını veren şahsa kimlik tespiti yapılarak teslim edildiğini, alıcının talebi ve fatura bilgisi ile şubeye gelmesi neticesinde ve kimlik bilgileri ile alıcı adının uyuşması karşısında kendisine tesliminde hiçbir eksiklik ve kusur bulunmadığını, alıcı ismi davacı tarafından da teyit edildiğini, davacı adrese teslim kargonun usulsüz olarak şubeden teslim edildiğini belirttiğini, bu iddiaların kabulü mümkün olmadığını, bir kargonun alıcısı konumundaki kişinin kargo henüz dağıtıma çıkmamışken kargoyu teslim almak üzere şubeye gelerek talepte bulunması halinde şube personelinin “adrese teslim” iddiasıyla kargoyu teslimden imtina etmesi söz konusu dahi olmadığını, müvekkili taşıyıcı, taşımasını üstlendiği kargoların zilyedi konumunda olup mülkiyet hakkına haiz değildir, gerçek ve mutlak hak sahibinin emtiasını talep etmesi halinde teslimattan imtina edilmesi müvekkili şirketten kargoyu zapt ettiği gerekçesiyle farklı hukuki sorumlulukları doğuracak olduğunu, davacı dava dilekçesinde kimlik kontrolü yapılmadan, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı olarak üçüncü bir şahsa teslim edildiğini iddia ettiğini, şubede kargo alıcıya teslim edilmeden önce kimlik kontrolü ve tespiti yapılmış olup şube personelinin alıcı olduğunu iddia eden şahsın kullanmış olduğu kimliğin sahte olup olmadığını tespit etmesi ve anlaması beklenmediğini, Üçüncü kişi tarafından yapılan bir sahtecilik fiili var ise müvekkili şirketten taşıyanın yetki ve sorumluluklarını aşan ve yasalar nezdinde öngörülmemiş bir denetim yapmasının beklenmesi hiçbir şekilde mümkün olmadığını, davacı tarafından belirtilen kimlik numarasının alıcıya ait olmadığı iddia edilerek tazmin talebinde bulunduğunu, tarafından halen söz konusu kimlik bilgisinin sahte olup olmadığı bilinmediğini, müvekkili şirketin bu anlamda bir denetim yükümlülüğü bulunmadığı gibi yetkisi de bulunmadığını, kişilerce sahte kimlik üretilerek müvekkili şirketin yanıltılması halinde müvekkili şirketten taşıyan olarak yükümlülüklerini yerine getirmesine karşın hiçbir şekilde kaçınamayacağı şekilde üçüncü kişilerce kimlik tespitinde kandırılmak suretiyle alıcıya teslimat yapılmasında kusuru bulunduğu kabul edilmediğini, davacının herhangi bir zararı mevcut ise bunun sorumlusunun kendisi veya kargoyu teslim alarak sahtecilik yaptığı sonraki aşamada iddia edilen kişi olduğunu, Borçlar Hukuku Sorumluluk Hukuku temel prensibi uyarınca “zarar ile eylem arasındaki illiyet bağı kesen hallerden birinin varlığı sorumluluktan bahsedilemez.” Bu haller, ‘zarar görenin kusuru, mücbir sebebin varlığı ve üçüncü kişinin ağır kusuru’ dur, müvekkili şirketi tarafından tüm yükümlülükleri yerine getirilmek suretiyle kimlik kontrolü neticesinde alıcıya teslim yapılması sebebiyle sorumluluk yüklenmesi mümkün olmayıp Sorumluluk Hukuku genel ilkelerine aykırı olduğunu, davacı tarafından kargo üzerine kargonun içeriğinin yazıldığı iddia edilmiş ise de müvekkili şirketi gönderenin beyanları ile bağlı olup gönderici tarafından bildirilen hususların faturaya işlendiğini, somut uyuşmazlıkta kargonun üzerine herhangi bir içerik bilgisi işlenmediğini, müvekkili şirketin tarafından ihlal edilmiş bir gizlilik bulunmadığını, gönderen kargo içeriğini bildirip bildirmemekte inisiyatif sahibi olduğunu, Posta Hizmetleri Kanunu uyarınca müvekkili şirketin kargo içeriğini araştırma ve kontrol yetkisi bulunmadığından bu hususta gönderenin beyanları doğrultusunda işlem yapıldığını, taşımaya ilişkin hükümler uyarınca, içeriği doğru beyan edilmeyen kargonun mahiyetinden kaynaklanan zarar göndericiye ait olduğunu, TTK 864 gereği gönderici gönderdiği kargoya ilişkin tüm bilgileri tam ve eksiksiz olarak taşıyıcıya bildirmek zorunda olup eksik bildirimden kaynaklanan sorumluluk kendisine ait olduğunu, Karayolu Taşıma Kanunu m. 8 de, taşımaya konu kargo içeriğinin taşıyana tam ve doğru beyan edilmesini, eksik bildirimden kaynaklan sorumluluğun gönderenin kendisine ait olacağını açıkça öngördüğünü, davacı dava dilekçesinde kargonun içeriğinin “… ” olduğunu beyan ve iddia etmekte ise de henüz bu iddiasını ispatlamamış olup kargo içeriği ve değeri iddiası ispata muhtaç olduğunu, yapılan teslimatın yasal mevzuata aykırılık bulunmadığını, davacı tarafından belirtilen Posta Gönderilerine İlişkin Güvenlik Tedbirlerine Yönelik Usul ve Esaslar 4. maddesi uyarınca; alıcının kimlik bilgisi alındığını bu doğrultuda teslimat yapıldığını ve kimlik bilgilerinin doğruluğunun TC nüfus cüzdanı veya TC kimlik kartı ile teyit edileceği belirtilmiş olup müvekkil şirket tarafından da teslim anında alıcının kimliği alınarak ve kimlik bilgileri sisteme girilerek teslimatın gerçekleştiğini bu sebeple mevzuata aykırılıktan söz edilmesi mümkün olmadığını, olayda tam tazminata hükmedilmesini gerektiren koşulların bulunmadığını, müvekkili şirketin teslim edimini eksiksiz olarak yerine getirmiş olup herhangi bir sorumluluğunun da bulunmadığını, TTK’da eşya taşımada taşıyanın sorumluluğunu sınırlandırdığındaki amacının, taşıma işinin hacmi nedeniyle taşıyıcının tazmin edeceği her kargoda mahvına neden olabilecek tazminatlar ödemesi riskine karşı taşıyanın sektörde tutunmasına yardımcı olup ticari risklerini azalttığını, kilogram hesabına göre taşıyandan kargonun değerinden fazla tazminat koparılmasını sağlamak olmadığını, 882. maddenin başlığı dahi “Sorumluluk Sınırları” olup maddede belirtilen tutar azami tazminat haddini gösterdiğini, müvekkilinin mezkur taşımada herhangi bir kusuru olmadığı sebebiyle müvekkilinin tazmin mükellefiyeti de bulunmadığını, müvekkili şirket söz konusu olayda sorumluluğu bulunduğu kabul edilecek olsa dahi TTK. madde 882 hükmüne uygun olarak gönderinin net olmayan ağırlığının her bir kilogramı için 8.33 özel çekme hakkı istenebileceği ortadadır kargonun taşıyana teslim tarihindeki kura göre 1 ÖÇH = 4,99 TL olduğundan müvekkili şirketi tazmin sorumluluğu gönderinin net olmayan ağırlığının her bir kilogramı için 4,99 TL x 8,33 SDR x 0,5 kg/desi= 20,78 TL ile sınırlı olduğunu, bu nedenle davacı tarafın içeriği dahi beyan edilmeyen bir kargoya ilişkin olarak tazminat talebinin yersiz ve dayanaksız olduğunu belirterek, davanın reddine ve yargılama giderlerinin davacıya tahmiline karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Mahkememizce tespit edilen uyuşmazlık noktalarında icra edilen yargılama ve tüm dosya kapsamında edinilen vicdani kanaat gereğince; kargo şirketinin teslim aldığı kargoyu gerçek alıcısına teslim etmesi halinde borcundan kurtulabileceği, dosya kapsamında kargonun … adlı kişiye teslim edildiğine dair kargo şirketi tarafından düzenlenmiş teslim belgesi olmasına rağmen 20.11.2018 tarihli celsenin 1 numaraları ara kararı ile davalı şirkete kargonun teslim edildiği kişinin kimlik belge örneklerinin ibrazı hususunda verilen kesin süre gereğinin yerine getirilmeyerek kesin süreye bağlanan hukuki sonucun gerçekleştiği, bu haliyle kargo şirketinin kargoyu gerçek alıcısına teslim ettiği olgusunu ispatlayamadığı, aynı zamanda kargo paketi içeriğinin “1 paket 1 adet tele” olarak gösterilmiş olması karşısında bu açıklamayı gören herkesin hayatın olağan akışına göre paket içeriğinde cep telefonu olduğunu anlayabileceği, nitekim benzer olaya ilişkin Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2016/1934 esas, 2016/8314 karar sayılı ilamında; ilk derece mahkemesinin kargo paketi içeriğinin ceza davası sırasında cep telefonu olduğu beyanı ile anlaşılması halini gerekçe göstererek davanın kabulüne karar verdiği hükmü onadığı, yine aynı Yargıtay ilamında gerekli kimlik bilgileri tespit edilmeksizin yetkisiz alıcıya kargonun tesliminin davalı çalışanlarının ağır kusurunu oluşturduğunun belirtildiği, tüm bu gerekçelerle dosya kapsamına alınan bilirkişi heyet raporlarında ulaşılan sonuçlara itibar edilmeyerek davalı şirketin tazminat talepli başvuruya olumsuz yanıt verdiği 13.11.2017 tarihinde temerrüde düştüğü kabulü ile…” … karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin sektöründe öncü bir firma olup mezkûr taşımada müvekkili şirkete izafe edilebilecek hiçbir bir kusur bulunmadığını, Dava konusu uyuşmazlıkta tam bedel tazminini gerektiren koşullar gerçekleşmediğini, gönderici davacının, taşıma işindeki eksik bildirimden dolayı sorumlu olduğunu, gönderici, kargonun içeriğini ‘paket’ olarak belirttiğini, iş bu davada müvekkili şirket göstermesi gereken tüm özeni gösterdiğini, Müvekkilinin taşıdığı emtiayı kimliğini ibraz eden alıcıya eksiksiz olarak teslim ederek TTK’nun 868.maddesi gereğince edimini ifa ettiğini, gönderinin kimliğini ibraz edene teslimi karşısında müvekkilinin sorumluluğunun bulunmadığını, görevlinin sahte kimliği ayırt edebilecek durumda olmadığından müvekkiline kusur izafe edilemeyeceğini, zararlandırıcı eylemin üçüncü kişinin dolandırıcılık şeklinde gerçekleşen haksız fiili olması nedeniyle sorumluluğun haksız fiil failine ait olduğunu, müvekkilinin sorumluluğunun TTK’nun 880.maddesi gereğince teslim alındığı yer ve zamandaki değerine göre belirlenmeden fatura değeri üzerinden sorumlu tutulmasının yerinde olmadığını, sorumluluğun TTK’nun 882.maddesi gereğince sınırlandırılması nedeniyle belirtilen maddeye göre sorumluluğun belirlenmesi gerektiğini belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Yanlış ve eksik olan mezkur bilirkişi raporu doğrultusunda karar verilmemesi gerektiğini, İş bu uyuşmazlık konusu teknik ve uzmanlık gerektiren hususlar içerdiğini, bu sebeple kara taşıma hukuku konusunda uzman bilirkişice incelenmesi ve değerlendirilmesi gerektiğini, Davacının taleplerinin tamamı haksız olduğunu ve davacının iş bu dava ile haksız kazanç sağlama gayreti içerisinde olduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle yurt içi kargo taşıması sırasında zayi olan emtia bedelinin, TTK’nın 875 vd. maddeleri uyarınca, davalı taşıyandan tahsili istemiyle açılmış bir tazminat davasıdır. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı, kargo gönderisinin doğru alıcıya teslim edilmediğini ileri sürerek tam zayi nedeniyle tazminat talep etmektedir. Yargılama sürecinde mahkemece lojistik ve taşımacılık alanında uzman bilirkişinin de yer aldığı kuruldan kök ve taraf itirazlarını gidermek için ek rapor alındığı anlaşılmaktadır. Buna göre, davalı vekilinin bilirkişilerin niteliğine yönelik istinaf nedeni yerinde görülmemiştir.Dosyadaki bilgi ve belgelerden, dava konusu emtianın cep telefonu olduğu, emtianın davalıya teslim edildiğinin çekişmesiz olup taraflar arasındaki uyuşmazlık noktalarının, davalıya teslim edilen taşıma konusu emtianın gerçek alıcısına teslim edilip edilmediği ve kargo içeriğinde ne olduğu, gerçek alıcıya teslimin gerçekleşmemesinin kabulü halinde davalının sorumluluğu mevcutsa sorumlu olduğu miktarın ne olduğu, sınırlı sorumluluk hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağı noktalarında toplanmaktadır. Davacı tarafından … marka telefonun … adlı kişiye teslim edilmek üzere davalı şirketin Dikili/İzmir şubesine teslim edildiği, taşımanın davalı tarafından gerçekleştirildiği, taşınan emtianın cinsinin cep telefonu olduğunun gerek düzenlenen 18.05.2017 tarihli faturada (içerik bölününde 1 paket 1adet tele ibaresi bulunduğu) gerekse barkod etiketi üzerinde yazılı beyanla ( içr: 1 paket 1 adet tele ibaresi bulunmakla) anlaşılmaktadır. Alıcıya teslim aşamasında davalının şubesine gelen bir kişi tarafından ibraz edilen kimlikle alıcı olduğunu söyleyen kişiye gönderinin teslim edildiği anlaşılmaktadır. TTK’nın 875. maddesi uyarınca, taşıyıcı, eşyanın taşınmak üzere teslim alınmasından alıcısına teslim edildiği ana kadar geçen süre içinde eşyanın ziyaından veya hasarından doğan zararlardan sorumludur. Aynı Kanun’un 879. maddesi uyarınca, taşıyıcı, adamlarının görevlerini yerine getirmeleri sırasındaki fiil ve ihmallerinden de kendi fiil ve ihmali gibi sorumludur. Somut olayda, kargo teslim tutanağında teslim alanın TC kimlik numarasının, gerçek alıcının TC numarasında farklı olduğu gözetildiğinde, kargonun gerçek alıcısınca teslim edilmediği anlaşılmaktadır. Taşımaya konu emtianın gerçek alıcısına değil, başka bir kişiye teslim edildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda, davalı taşıyıcı, yukarıda anılan maddeler uyarınca meydana gelen zarardan sorumludur. Bu durumda davalının, 876 ve 878. maddelerinde düzenlenen sorumluluktan kurtulma hallerinden birisinin bulunduğunu kanıtlayarak sorumluluktan kurtulabilir. Davalı taşıyıcı, bu hallerden birisinin bulunduğunu kanıtlayamadığından, sorumluluğu esastar. TTK’nın 882. maddesine göre, 880. ve 881. maddeler uyarınca ödenecek tazminat, gönderinin net olmayan ağırlığının her bir kilogramı için 8,33 Özel Çekme Hakkını karşılayan tutar ile sınırlıdır. Gönderinin münferit parçalarının zıyaı veya hasarı hâlinde taşıyıcının sorumluluğu; gönderinin tamamı değerini kaybetmişse tamamının, gönderinin bir kısmı değerini kaybetmişse, değerini kaybeden kısmının, net olmayan ağırlığının her bir kilogramı için 8,33 Özel Çekme Hakkını karşılayan tutar ile sınırlıdır. Genel kural, taşıyıcının zıya ve hasardan sınırlı sorumluluğunun olduğu şeklinde ise de TTK’nın 886. maddesinde de taşıyıcının sorumluluk sınırlamalarından yararlanamayacağı haller düzenlenmiştir. Bu maddeye göre göre; zarara, kasten veya pervasızca bir davranışla ve böyle bir zararın meydana gelmesi ihtimalinin bilinciyle işlenmiş bir fiilinin veya ihmalinin sebebiyet verdiği ispat edilen taşıyıcı veya 879. maddede belirtilen kişiler, sorumluluk sınırlamalarından yararlanamaz. Somut olayda, her ne kadar taşıma faturası içeriği itibariyle adrese teslim (AT) kaydı bulunmasa ve bu yönde ilave ücret alınmadığı anlaşılsa da davalı yanca düzenlenen barkot etiketinde alıcı adı ile adresine yer verilmiş olduğu, yine davacı şubesi tarafından düzenlenen faturada alıcı adresine yer verildiği, davalı yanca delil listesi eki olarak sunulan kargo ön izleme formu içeriğinden teslim şeklinin “adrese teslim” kaydı içerdiği, ancak davalı yanca kargonun alıcının adresinde teslim edilmeyip, şubede teslim edildiği, teslim sırasında da gerekli kontrolün yeterli düzeyde yapılmadığı anlaşılmaktadır. Davalının TTK’nın 850/2.maddesi gereğince taşınan kargoyu varma yerine götürmeyi ve belirtilen adreste alıcısına teslim etmeyi taahhüt ettiği, buna karşın davalının, taşınan kargoyu varma yerinde alıcı adresinde değil kendi şube adresinde bizzat müracaat eden dava dışı kişiye sahte kimlik karşılığı teslim ettiği, bu durumda kendi adresine yükün gitmesi gereken alıcıdan ziyade, gönderen davacıya haber verilerek şubede teslime muvafakat istenmesi gerektiği, bu durumun TTK’nın 886. maddesi kapsamında şube açısından ağır kusur teşkil ettiği, taşınan yükün tam zayi olduğu sonucuna ulaşılmakla, davalı, sorumluluk sınırlamalarından yararlanamayacaktır (Yargıtay 11.HD’nin emsal 11.04.2018 tarihli, 2016/10553 E- 2018/2587 K sayılı ilamı). Bu durumda davacının, TTK’nın 880/1.maddesi uyarınca, eşyanın taşınmak üzere teslim edildiği yer ve zamandaki değerini tazminat olarak isteyebileceği, davalının sorumluluğunu sınırlandırma hakkını kaybettiği sonucuna varılmıştır. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davalının istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine,2-Davalı tarafından yatırılan istinaf peşin ve başvuru harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 286,90 TL nispi istinaf karar harcının davalıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına,3-Davalı tarafça istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine,5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 16.06.2022
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.