Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/2368 E. 2022/961 K. 30.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2368
KARAR NO: 2022/961
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 9.Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 14.02.2019
NUMARASI: 2015/238 Esas – 2019/142 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Şirket ortaklığından kaynaklanan)
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; … Ltd Şti nin %45 paylı ortağı olduğunu, diğer ortak …’ın ise %55 paylı ortağı olduğunu, şirket ortakları tarafından alınan 28.08.2012 tarihli 01 no.lu kararın ‘Çalışma Prensipleri’ başlıklı K maddesinin; …: Ortakların hepsi maksimum gayrimenkul danışmanı olarak çalışacaktır, şirketin kendini toplaması ve yeni kurulacak ofisler için kasada nakit bulunması amacı ile 2012 Aralık itibariyle aylık 1.000.- USD + KDV olarak maksimum ödeyecekler ve paylaşımı Aralık 2013 tarihine kadar 70/30 olarak yapacaklardır’ şeklinde olduğunu, davalının 2013 Mart ayından Haziran 2015 e kadar olan dönemde 28 aylık … ödemesini yapmadığını, bunun için yapılmayan ödemeler için davalı aleyhine icra takibine geçildiğini, davalının itirazı üzerine takibin durduğunu, davalının itirazın hukuki gerekçesinin bulunmadığını, şirket tarafından alınmış kararlara bütün ortakların riayet etmesi gerektiğini, bu nedenlerle davalının haksız itirazının iptali ile takibin devamına ve davalının icra inkar tazminatı ödemesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili 14/02/2019 tarihli esas hakkındaki beyanında; Yazılı beyanlarını tekrarla, … ödemelerinin 31/12/2013 tarihinden sonra devam ettiğini, bilirkişi ödemelerin 31/12/2013 tarihinden sonra olmadığına ilişkin tespitini kabul etmediklerini beyanla, dava dilekçesi doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; Müvekkilinin 2014 Haziran ayında yapılan anlaşma gereği fiili olarak davacı şirketten ayrıldığını, ancak diğer ortağın anlaşmaya riayet etmemesi üzerine bu kez 2014 Aralık ayında şirketten çıkma talebini resmi olarak ilettiğini, ancak diğer ortağın uzlaşmaz tavrı nedeni ile İstanbul Anadolu 3 ATM 2015/312 E sayılı dosyası ile ortaklıktan çıkma davası açtığını, davacı şirket ortağı …’ın müvekkiline hakaret ve tehdit ettiğinden bu kişi hakkında İstanbul Anadolu 46 Asliye Ceza Mahkemesinin 2015/674 E sayılı dosyası ile dava açıldığını, bu dosyayı delil olarak bildirdiklerini, icra takibine dayanak yapılan ortaklar kararının tamamının incelendiğinde … ödemesi adı altında konulan cümlenin yeni kurulan şirketin kendini toplaması ve yeni kurulacak ofisler için kasada nakit bulunması amacıyla konulduğunu ve Aralık 2013 tarihine kadar kararlaştırıldığını, 2013 yılı boyunca müvekkili adına kesilen … aidatının müvekkilin davacı şirkete kesmiş olduğu hak edişlerinden mahsup edildiğini, 2014 yılı boyunca her iki ortağa da … aidatı adı altında hiçbir fatura kesilmediğini, 2015 yılında da bu şekilde bir ödeme faturasının mevcut olmadığını, bu durumun sebebinin anılan uygulamanın 2013 yılı sonuna kadar uygulanmak üzere kararlaştırılmış olmasından kaynaklandığını, davacı şirket tarafından 10.06.2015 tarihli … no.lu 38.232,00 TL bedelli, yine 10.06.2015 tarihli 19.116,00 TL bedelli maksimum katkı payı adı altında 2 adet fatura kesildiğini, anılan faturaların kötü niyetli olarak müvekkiline değil müvekkilinin muhasebecisine gönderildiğini, müvekkilinin söz konusu faturaları kabul etmeyerek Kadıköy … Noterliğinin 24.07.2015 tarihli … no.lu ihtarnamesi ile iade ettiğini, davacı şirketin 10.06.2015 tarihinde 18 aylık … Ödemesi adı altında fatura kesmesinin kötü niyetli olduğunu, davacının müvekkili aleyhine 28 aylık aidat borcu olduğu iddiası ile faturalardan hiç bahsetmeyerek takip yaptığını, müvekkilinin 2013 yılı sonuna kadar hak edişlerine karşılık davacı şirkete toplam 68.732,00 TL tutarında fatura kestiğini bu tutarın ancak 28.000,00 TL sını aldığını, davacı şirketin 2013 yılı sonuna kadar müvekkiline … ödemesi altında 28.025,00 TL tutarında fatura kestiğini, ekte sunulan faturalar, şirket kayıtları, banka hesapları incelendiğinde müvekkiline 2012 ve 2013 yıllarında kesilen …. faturalarının bedellerinin müvekkilinin alacağından mahsup edildiğinin tespit edileceğini, aynı dönemde şirketin diğer ortağı …’ın toplam 138,944,00 TL tutarlı fatura kestiğini, davacı şirket tarafından da …’a 32.616,00 TL tutarlı fatura kesildiğini, …’ın bu dönemde şirketten 211.617,00 TL çektiğini, davacı şirketin diğer bir ifade ile …’ın 2014 yılında davacı şirketin kendisine aidat faturası kestiğini ve fatura bedellerini ödendiğini belge ile ispat etmesi gerektiğini, davacı şirket kayıtlarına göre çalışma süresince 1.400.000,00 TL gibi kazanç elde edildiğini, müvekkilinin bu kazançtan sadece 68.000,00 TL aldığını, diğer ortağın ise 550.000,00 TL üzerinde para çektiğini, müvekkilinin 2014 Haziran ayından beri davacı şirkette çalışmasının bulunmadığını, diğer ortağın şirketin tüm gelirlerini kendi nam ve hesabına kullandığını, açıklanan nedenlerle haksız davanın reddine davacının %20 den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Mahkemece mali müşavir bilirkişi …’dan kök rapor ve ek rapor aldırıldığı, kök raporda davcının davalı ortaktan 19.363,00 TL talep edebileceği, ek raporda ise … ödemesine mukabil davalı tarafından emanete gönderilen açıklanarak 37.985,09 TL ve sermaye ödemesi açıklamak 65.000,00 TL ödeme yaptığı, diğer ortağın … ödemesi yapmadığı tespit edilmiştir. İtirazlar üzerine Mali müşavir bilirkişi İleri …’dan alınan raporda; ortaklar kurulu kararın … ödemesinin ortaklar tarafından en son 31/12/2013 tarihine kadar yapacakları, 2014 yılında yapılmayacağı, davalının 31/12/2013 tarihine kadar kendisine kesilen faturaları ödediği, 10/06/2015 tarihinde kesilen faturaların dayanağının bulanmadığı tespit edilmiştir. Dosyada mevcut tüm delillerin incelenmesinde davalı ortağın ortaklar kurulu kararına uyarak 31/12/2013 tarihine kadarki tüm faturaları ödediği, diğer ortakların ödemede bulanmadığı, davacı tarafından kesilen 10/06/2015 tarihli faturaların dayanağı bulunmadığı, davanın yargılamayı gerektirmesi nedeniyle davalının kötü niyet tazminatı koşullarının oluşmadığı…” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Gerekçeli kararda davanın reddedilmesine dayanak olarak mali müşavir bilirkişiden alınan raporun gösterildiğini, mezkur raporda ortaklar kurulu kararının … ödemesinin ortaklar tarafından en son 31/12/2013 tarihine kadar yapacakları, 2014 yılında yapılmayacağı, davalının 31/12/2013 tarihine kadar kendisine kesilen faturaları ödediği, 10/06/2015 tarihinde kesilen faturaların dayanağının bulunmadığı beyan edildiğini, oysa ki davaya konu 28.08.2012 tarihli ortaklar kurulu kararının 01. nolu maddesinde “Ortakların hepsi maksimum gayrimenkul danışmanı olarak çalışacaktır. Şirketin kendini toplaması ve yeni kurulacakl ofisler için kasada nakit bulunması amacı ile 2012 Aralık itibariyle aylık 1.000.-USD+KDV olarak maksimum ödeyecekler ve paylaşımı 31.12.2013 tarihine kadar 70/30 olarak yapacaklardır.” hükmü yer aldığını, iş bu madde ile tarafların maximum … ödemesi olarak 2012 Aralık ayından itibaren 1.000.-USD+KDV olarak ödeme yapacakları bununla birlikte paylaşımı 31.12.2013 tarihine kadar 70/30 olarak yapacakları belirtildiğini, bu iki olgunun tamamen birbirinden bağımsız ve ayrı konulardan bahsettiğini, … ana sözleşmesi gereğince ortaklar/brokerlar yapmış oldukları işin %80’ini kendilerine alırken %20’sini ofise bıraktıklarını, ancak 28.08.2012 tarihli ortaklar kurulunda alınan kararla birlikte 31.12.2013 tarihine kadar şirketin kendini toplaması için ortakların/brokerların yapmış oldukları işlerde %80 yerine %70 alacakları ve %30 payın ofise bırakılacağı düzenlendiğini, yoksa … ödemesinin 2013 yılında son bulacağı ile ilgili burada bir düzenleme olmadığını, kaldı ki, karardan da anlaşılacağı üzere ortakların tamamının maximum gayrimenkul danışmanı olarak çalışacağı açık ve net bir şekilde kararlaştırıldığını, … ödemesinin de 1.000.-USD+KDV olacağı aynı maddede düzenlendiğini, … çalışma yönetmeliğine göre yapılacak … ödemeleri devamlı olmak zorunda olduğunu ve bunun herhangi bir zamanda son bulacağı kararlaştırılmaz olduğunu, ancak miktarı değiştirilebileceğini, ortaklar kurulu tarafından alınmış böyle bir karar da olmadığını, Mahkeme dosyasına ibraz olunan 07.09.2017 tarihli bilirkişi raporunda da “28.08.2012 tarihli 1no.lu ortaklar kurulu kararının 31.12.2013 tarihinden sonra maxium … ödemesi yapılmayacak şeklinde yorumlanmasının hiçbir yasal dayanağının olmadığı, söz konusu kararın çok net ve açık olduğu, sonrasında da bu kararı ortadan kaldıran yeni bir kararın bulunmadığı” ifade edildiğini, Dosyada mübrez kök raporda davalının borçlu olduğunun bildirilmesine rağmen, eksik ve hatalı yorumlara dayanan yetersiz 23/10/2018 tarihli bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm kurulmasının hatalı olduğunu, mezkur rapor mali müşavir tarafından alınmış olup, davaya konu 28.08.2012 tarihli ortaklar kurulu kararının tamamen yanlış yorumlanması sonucu oluşturulduğunu, hükme esas alınamayacak hatalı bir rapor olduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, şirket ortaklığından kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılmış olan ilamsız icra takibine davalı tarafından yöneltilmiş olan itirazın İİK’nın 67. maddesi uyarınca iptali ve icra inkâr tazminatının tahsili talebine ilişkindir. İlk derce mahkemesince yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Dava ve icra takibine konu alacak, davacı şirket ortaklar kurulunun 28.08.2012 tarihli 01 numaralı ortaklar kurulu kararının 2-k maddesi uyarınca şirket ortaklarınca şirkete ödenmesi kararlaştırılan 1000 USD + KDV’ nin davalı ortak tarafından ödenmemesi iddiasına dayandığı anlaşılmaktadır. Mahkemece yapılan yargılamada toplanan deliller ve alınan bilirkişi rapor içerikleri uyarınca, kararın 31.12.2012 tarihine kadar olan dönem için geçerli olabileceği, davalı ortağın ortaklar kurulu kararına uyarak 31.12.2013 tarihine kadar ödemelerini yapmış olduğu, buna göre davalının sorumlu olduğu borç bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Alınan bilirkişi raporu içeriğindeki tespitler de dikkate alındığında, davacının iddia ettiği alacağının, 2013 Mart- 2015 Haziran ayları aralığı için yapılmayan … ödemesinden kaynaklı olduğu, davacının dayandığı sözleşmedeki kar payı dağıtım maddesindeki ilk iki yıl ( 2012-2013) yıllarında kar payı dağıtılmayacağı,ilk kar payı dağıtımının 31.12.2014 tarihinde yapılacağına dair hüküm de dikkate alındığında, ortaklar kurulu kararındaki şirket ortaklarının en son 31.12.2013 tarihine kadar … ödemesi yapmayı kararlaştırdıkları sonucuna varıldığı, davlının 31.12.2013 tarihine kadar … ödeme sorumluluğu kapsamında ödemelerini yaptığı, bu tarihten sonra ise davacının geriye dönük olarak 15.06.2015 tarihinde geriyle dönük 18 ay için fatura düzenlendiği de dikkate alındığında, davalının ancak 31.12.2013 tarihine kadar … ödemesi yapma sorumluluğu bulunduğu, buna göre 15.06.2015 tarihli faturanın dayanağı bulunmadığı sonucuyla kurulan hüküm isabetli olup, davacının … ödeme sorumluluğunun 31.12.2013 tarihine kadar olduğunun kabul edilemeyeceği yönündeki istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Yukarıdaki açıklamalar ışığında ilk derce mahkemesi karar ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf harçlarının Hazineye irat kaydına; 36,30 TL bakiye istinaf karar harcının davacıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, 5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 30.09.2022
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.