Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/2364 E. 2021/369 K. 25.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2364
KARAR NO : 2021/369
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/06/2019
NUMARASI: 2014/1483 E. – 2019/508 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabul kısmen reddine yönelik verilen hükme karşı davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin cam piyasasında hizmet veren öncü şirketlerden olduğunu, şirket sırlarının korunması amacıyla çalışanlarla rekabet yasağı sözleşmeleri düzenlendiğini, davalının, müvekkili şirkette şube yetkilisi olarak çalışması nedeniyle müvekkilinin müşterileri ile birebir ilişki içerisinde olduğunu ve şirketin tüm sırlarıyla birlikte şirket politikalarına vakıf olduğunu, taraflar arasında 16.06.2012 tarihinde düzenlenen belirsiz süreli iş sözleşmesine rekabet etmeme ile ilgili hükümler konulduğunu, sözleşmenin 17. maddesinde, davalının iş akdinin son bulması halinde, iki yıl süre ile müvekkilinin hizmet verdiği illerde rekabet etmek maksadıyla aynı sektörde aynı veya yakın pozisyonda bir işle iştigal etmesi halinde, belirlenen tazminat tutarının ödenmesinin kararlaştırıldığını, davalının, müvekkili şirketten 06.02.2014 tarihinde kendi rızasıyla ayrılıp aynı sektörde faaliyet gösteren … Ltd.Şti.’nde, müvekkili şirkette çalıştığı pozisyonda işe başladığını, anılan şirkette müvekkilinin çalışma prensipleri ve iş sistemlerini aynen adapte ederek müvekkilinin sırları ve iş geliştirme prensipleriyle çalıştığını, davalının, müvekkilinin müşteri listesine sahip olması nedeniyle bölgedeki müşterilerine teklifler götürerek müşterilerini ayartmaya çalıştığını, müvekkilinin tüm iş sistemleriyle bilgi birikimini çalıştığı şirkette kullandığını, davalının eylemlerinin sözleşme ile TBK’nın 444 ve devamı maddelerine aykırı olduğunu ve rekabet yasağına aykırı eylemler nedeniyle müvekkilinin zararının oluştuğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, şimdilik 30.000,00 TL cezai şartın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, rekabet etmeme yasağına aykırı davranışların menine, müvekkili şirketin zararı ve mahrum kaldığı karına ilişkin şimdilik 500,00 TL tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı, cevap dilekçesinde özetle; davacı işveren tarafından aleyhine açılan davanın yersiz ve dayanaksız olduğundan reddi gerektiğini, Adana ilinde oto cam sektöründe çalıştığı sırada davacı yetkililerince Antalya ilindeki şubelerinde yetkili kişi olarak çalışma teklifi üzerine önceki işyerinden karşılıklı rıza ile ayrılarak, davacının Antalya ilindeki şubesinde, şube yetkilisi olarak 16.06.2012 tarihinde çalışmaya başladığını, uzunca bir süre çalışacağı vaadiyle ailesiyle birlikte Antalya’ya taşındığını, kısa bir süre sonra davacının Adana şubesi yetkilisinin işten ayrılışı nedeniyle Adana ilindeki şubede çalışmaya başladığını, davacı şirketin o tarihteki genel müdürünün kendisiyle çalışmak istememesi üzerine karşılıklı olarak iş akdini feshettiklerini, bir süre işsiz kaldığını, aile yükümlülükleri ve borçları nedeniyle kısa süreli olarak petrol istasyonunda çalıştığını, çalıştığı sektörde iş bulması nedeniyle Antalya ilinde bulunan … Ltd.Şti.’nde 03.07.2014 tarihinden itibaren mali işler ve muhasebe sorumlusu olarak çalıştığını, pazarlamacı olarak çalışmadığından davacı şirketin müşterileriyle ilişkisinin bulunmadığını, davacının Antalya şubesinin 2015 yılı Nisan ayında davadan kısa bir süre sonra kapandığını, haksız rekabet oluşturan bir eyleminin bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Dava, rekabet etmeme yükümlülüğüne aykırılık nedeniyle tazminat, bu yükümlülüğe aykırılık nedeniyle oluştuğu iddia olunan zararın tazmini ve aykırılığın meni taleplerine ilişkindir. Mahkememizce, davalının SGK sicil dosyası, dava dışı … Ltd. Şti.’ndeki işyeri dosyası celp edilmiş, davacı tanığı talimat ile dinlenmiş, dosya bilirkişi heyetine tevdii edilerek davacının ticari defter ve kayıtları ile dosya kapsamı üzerinde inceleme yaptırılarak rapor alınmıştır. Bilirkişi heyeti raporunda özetle; davalının, davacı şirketten 06/02/2014 tarihinde ayrıldıktan sonra çeşitli işyerlerinde çalıştığını ve daha sonra 03/07/2014 tarihinde, dava dışı … Ltd. Şti. isimli işyerinde çalışmaya başladığını, 2015 Aralık döneminde net maaşının 879,30 TL olduğunu, dava dışı işyeri tarafından dosyaya sunulan ve Antalya …. İcra Dairesine 25/12/2014 tarihinde gönderilen yazıda ise maaşının 891,76 TL olarak bildirildiğini, bu miktarlar güncel olmamakla birlikte talep edilen cezai şart bedelinin davalının iktisaden mahvına sebep olacak derecede yüksek olduğunu, davacının kayıtları üzerinde yapılan incelemeye göre 2014 yılında satışlarının toplamının 38.324.550,26 TL, 2015 yılında ise 42.830.675,95 TL olduğunu, rekabet etmeme yükümlülüğüne ilişkin sözleşmenin zaman ve yer bakımından geçerli olduğunu, davacının kar kaybı talebi ile ilgili mevcut dosya kapsamı itibariyle bir değerlendirme yapılamadığını tespit ve beyan etmiştir. Rapor taraflara tebliğ edilmiş, Mahkememizce denetime açık ve hüküm kurmaya elverişli görülmüştür.6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun Rekabet Yasağının Koşulları başlıklı 444. maddesinde ‘Fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir. Rekabet yasağı kaydı, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkanı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerlidir.’ hükmü ve rekabetin sınırlandırılmasına yönelik 445. maddesinde ‘Rekabet yasağı, işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar içeremez ve süresi, özel durum ve koşullar dışında iki yılı aşamaz. Hakim, aşırı nitelikteki rekabet yasağını, bütün durum ve koşulları serbestçe değerlendirmek ve işverenin üstlenmiş olabileceği karşı edimi de hakkaniyete uygun biçimde göz önünde tutmak suretiyle, kapsamı veya süresi bakımından sınırlayabilir.’ hükmü yer almaktadır.Açıklanan yasal düzenlemeler ışığında tüm dosya kapsamının değerlendirilmesi neticesinde; davalının, davacıya ait işyerinde 16/06/2012 tarihinden 06/02/2014 tarihine kadar çalıştığı, taraflar arasında imzalanan 16/06/2012 tarihli iş sözleşmesinin gizlilik ve rekabet etmeme yükümlülüğü başlıklı maddesinde, Çalışan, çalıştığı süre boyunca ve işin sona ermesi veya işten çıkarma sebeplerinin ne olduğuna bakılmaksızın işin sona ermesinden sonra da 2 yıl boyunca işverenin faaliyet gösterdiği il sınırları içerisinde şirket ve onun külli ve cüzi haleflerinin işiyle doğrudan ve dolaylı rekabet etmeme yükümlülüğünü kabul eder.Buradaki kullanımıyla ‘rekabet etmeme’ terimi, çalışanın, şirketin şimdiki işi veya şirketin çalışma boyunca gerçek anlamda esaslı olarak iştigal edeceği diğer iş aktiviteleriyle önemli ölçüde benzer veya bunlarla rekabet halinde olan bir işe sahip olamayacağı, böyle bir işi idare edemeyeceği, işletemeyeceği, böyle bir işte danışman olarak hareket etmeyeceği veya böyle bir işte çalışmayacağı manasına gelecektir. Çalışan, işverenin işyerinde çalıştığı süre içinde veya işyerinden ayrıldıktan sonra 2 yıl süreyle işverenin faaliyet gösterdiği il sınırları içerisinde kendisine veya başkasına ait yeni işyerinde, işverenin müşterilerine ve işyerine ait bilgileri ve sırları kullanması suretiyle işverene zarar verecek bir faaliyet gösteremez, çalışamaz veya ortak olamaz, danışmanlık yapamaz, sır saklama yükümlülüğünü ihlal edemez…. Çalışan, rekabet yasağına uymaması ve/veya sır saklama yükümlülüğünü ihlal etmesi halinde, işverenin ilk talebinde derhal, 30.000,00 TL tutarında cezayı işverene ödemekle yükümlüdür. İşverenin ceza miktarını aşan zararı tazmin talebi rekabet yasağına aykırı hareketin menini de talep etme hakkı mahfuzdur.’ düzenlemesinin yer aldığı, davacı şirketin araç camı piyasasında iştigal ettiği, davalının 03/07/2014 tarihinde dava dışı …Ltd. Şti. isimli şirkette çalışmaya başladığı, bu şirketin iştigal konusunun da araç camı piyasasında olduğu, her iki şirketin aynı alanda faaliyet gösterdikleri, davacının işçisi olan davalı ile mezkur yasal düzenleme çerçevesinde rekabet yasağı sözleşmesi yapma hakkı olduğu, yerleşik Yargıtay kararlarında da kabul edildiği üzere rekabet yasağı sözleşmesinin geçerli olabilmesi için süre, coğrafi alan ve işlerin türü bakımından sınırlamalar içermesi ve işçinin çalışma hürriyetini kısıtlar şekilde kelepçeleme sözleşmesi niteliğinde olmaması gerektiği, davaya konu rekabet yasağının, davacının faaliyet gösterdiği il sınırları içerisinde 2 yıl süre ile sınırlandırıldığı, davacının Antalya ilinde faaliyette bulunduğu ve davalının çalıştığı dava dışı şirketin de Antalya ilinde olduğu, bu şekilde davalının, davacı şirketten ayrıldığı tarih üzerinden 2 yıl geçmeden, davacının faaliyette bulunduğu ilde davacı ile aynı alanda faaliyette bulunan şirkette çalışmaya başlayarak, kelepçeleme niteliğinde olmayan, mevzuat ve içtihatlara uygun sınırlamalar içeren ve geçerli olan rekabet yasağı sözleşmesini ihlal ettiği, davacının söz konusu ihlal nedeniyle cezai şart talep etme hakkının doğduğu ve fakat talep edilen cezai şartın miktarı itibariyle davalının iktisaden mahvına sebep olacağı anlaşılmakla talep edilen cezai şart miktarından takdiren indirim yapılarak 10.000,00 TL cezai şart bedelinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. Davalının, rekabet etmeme yükümlülüğü olan 2 yıllık süre karar tarihi itibariyle dolmuş olduğundan bu talep hakkında karar verilmesine yer olmadığına, kar kaybı talebinin ise, davalının, davacının sırlarını, müşteri portföyünü kullandığı ve bu sebeple davacının somut bir müşteri kaybına ve zarara uğradığı ispat edilemediğinden reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.” gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davacının haksız rekabet nedeniyle tazminat talebinin kısmen kabulü ile 10.000 TL tazminatın 22.12.2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine, rekabet yasağının ihlalinin konusuz kalması nedeniyle men’i konusunda karar vermeye yer olmadığına, kar kaybı talebinin reddine karar verilmiştir.
Bu karara karşı, davalı tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davalı şirketin Antalya şubesinde, şube yetkilisi olarak 16.06.2012- 06.02.2014 tarihleri arasında çalıştığını ve iş sözleşmesinin davacı şirketçe sonlandırıldığını, fesihte kendi kusurunun bulunmadığını, işten ayrıldıktan uzun süre sonra 03.07.2014 tarihinde dava dışı … Ltd.Şti.’nde muhasebe sorumlusu olarak 31.03.2016 tarihine kadar kısa bir süre çalıştığını, bu süre zarfında haksız rekabet oluşturacak bir eyleminin bulunmadığını, SGK kayıtlarıyla da sabit olduğu üzere davacı şirketteki görevi ile dava dışı şirketteki görevlerinin farklı olduğunu; davacıya ait sırların ve iş geliştirme prensiplerinin dava dışı şirkette kullanıldığı, müşteri listesine sahip olması nedeniyle bölgedeki davacı şirket müşterilerine teklif götürdüğü ve davacının müşterilerini ayartmaya çalıştığına ilişkin iddialarının asılsız olduğunu ve iddiaların davacı yanca kanıtlanamadığını, davacının ticari sırlarına vakıf olmadığını, şirkete bağlı şubede çalışması nedeniyle ticari sırları öğrenmesinin mümkün olmadığını, dava dışı şirkette aynı görevde çalışmadığını, bu şirkette muhasebe sorumlusu olarak çalışması nedeniyle beyannamelerin düzenlenmesi, muhasebe kayıtlarının tutulması dışında haksız rekabet teşkil edecek herhangi bir görevde bulunmadığını, başka bir şirkette çalışması ile davacının iddia ettiği zarar arasında illiyet bağı bulunmadığını; Yargıtay’ın yerleşik içtihatları gereği rekabet yasağı sözleşmesinin her işçiyle akdedilemeyeceği, işçinin kendi mesleki bilgi ve deneyimi ile sektörde faaliyet gösteren pek çok firmada az çok öğreneceği bilgilerin, benzer üretim tekniklerinin rekabet yasağıyla korunacak iş sırlarından olmadığını, ispat yükünü taşıyan işverence önemli bir zarara uğrama ihtimalinin somutlaştırılmadığı durumlarda davanın reddi gerekeceğini, iş sözleşmesi ve rekabet yasağı maddesinin temel yasalara aykırı ve batıl olduğunu, sözleşmenin işin başında ve sadece işçinin aleyhine şartlar içermesi nedeniyle geçersiz olduğunu, müzakere edilmeden matbu düzenlenen sözlemenin imzalatıldığını, genel işlem koşulları içeren batıl sözleşmeye dayalı olarak tazminata karar verilemeyeceğini, tek taraflı cezai şart içeren sözleşmenin geçersiz olduğunun Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarıyla kabul edildiğini, davacı işverene karşı hiçbir şekilde rekabet yasağı ihlali anlamına gelen bir işlem ve eylem içinde olmadığını, muhasebe sorumlusu olarak çalıştığı işinin davacıya zarar verme ihtimalinin bulunmadığından maddi tazminat talebinin reddedildiğini, sadece sözleşmede hüküm bulunması nedeniyle cezai şarta karar verilmesinin yasal olmadığını, iş sözleşmesinin işverenden kaynaklı nedenlerle feshedilmesi nedeniyle TBK’nın 447. maddesi gereğince rekabet yasağının sona erdiğini, sözleşmeyle çalışma hürriyetinin hakkaniyete aykırı şekilde sınırlandırıldığını, bu tür sözleşmelerin TBK tarafından yasaklandığını, sözleşmedeki coğrafi sınırın işçinin mahvına sebep olması nedeniyle geçersiz olduğunu belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle, hizmet sözleşmesi sona erdikten sonra işçinin rekabet yasağını ihlal ettiği iddiasına dayalı olarak TBK’nın 446. maddesi uyarınca ceza koşulu alacağının tahsili ve tazminat istemine ilişkindir.İlk derece mahkemesince, yukarıda açıklanan gerekçelerle, kâr kaybından kaynaklanan tazminat isteminin reddine, konusuz kalan rekabetin önlenmesi talebiyle ilgili karar verilmesine yer olmadığına, cezai şart miktarının tenkisiyle takdiren 10.000,00 TL cezai şart alacağının davacıdan tahsiline karar verilmiş; bu karara karşı, davalı tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. İlk derece mahkemesince reddine karar verilen tazminat talebi ile konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilen rekabet yasağını ihlal eden eylemlerin önlenmesi talepleri davacı tarafça istinafa konu edilmediğinden; istinaf incelemesi sadece cezai şart alacağına ilişkin olarak yapılacaktır. Taraflar arasında düzenlenen 16.06.2012 tarihli “iş sözleşmesi”nin incelenmesinde; davalının sözleşme tarihinde Antalya şube yöneticisi olarak çalışmaya başladığı, davacının merkez adresinin İstanbul ili olduğu, ücret ve çalışma şeklinin sözleşmede belirlendiği görülmüştür. Sözleşmenin 17. maddesinde gizlilikle ve rekabet etmeme yükümlülüğü düzenlenmiştir. Maddenin ilk bendinde, “Çalışan, çalıştığı süre boyunca ve işin sona ermesi veya işten çıkarma sebeplerinin ne olduğuna bakılmaksızın, işin sona ermesinden sonra, iki yıl boyunca iş verenin faaliyet gösterdiği il sınırları içerisinde şirket ve onun haleflerinin işiyle doğrudan veya dolaylı olarak rekabet etmeyeceği” düzenlenmiştir. Devam eden maddede rekabet etmeme terimi açıklanmış olup, şirketin şimdiki ve gelecek işleri ile önemli ölçüde benzer veya bunlarla rekabet halinde olan bir işe sahip olamayacağı, böyle bir işi idare edemeyeceği, çalışamayacağı anlamına geldiği belirlenmiştir. Çalışan, işverenin iş yerinden ayrıldıktan sonra iki yıl süreyle, iş verenin faaliyet gösterdiği il sınırları içerisinde kendisine veya başkasına ait yeni iş yerinde, iş verenin müşterilerine ve iş yerine ait bilgileri ve sırları kullanması suretiyle iş verene zarar verecek bir faaliyette bulunamayacağı, çalışamayacağı, ortak olamayacağı, danışmanlık yapamayacağı ve sır saklama yükümlülüğünü ihlal etmeyeceği kararlaştırılmıştır. Devam eden fıkrada ise, çalışanın rekabet yasağına uymaması veya sır saklama yükümlülüğünü ihlal etmesi halinde, iş verenin ilk talebinde derhal 30.000,00 TL tutarında ceza ödeyeceği ve iş verenin ceza miktarını aşan tazminat zararından sorumlu olacağı belirlenmiştir. Davalının, davacıya ait iş yerinde 06.02.2014 tarihine kadar çalıştığı ve işten ayrıldıktan sonra davacıyla aynı alanda faaliyet göstermeyen petrol istasyonunda çalıştığı, daha sonra 03.07.2014 tarihinde davacıyla aynı alanda faaliyet gösterdiği anlaşılan dava dışı … San. Tic. Ltd. Şti. işe başladığı, bu iş yerinden 2015 yılı Nisan ayında ayrıldığı, davanın ise 22.12.2014 tarihinde açıldığı görülmüştür. Dinlenen tanık …’in beyanında, davalının davacı şirketin Antalya’daki şubesinin yetkilisi olarak çalıştığı, müşteri ilişkilerini davacının yönettiği, yeni şirkette çalışmaya başladıktan sonra davacının iş sırlarını ve müşterilerini kullandığına ilişkin bilgisinin bulunmadığını beyan ettiği görülmüştür.Mahkemece yapılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen raporda, davacının 2014 yılı satışlarının, 2015 yılı satışlarından daha düşük olduğu, davalının işten ayrılmasından sonra davacının işlerinde bir azalma bulunmadığı belirlenmiş, rekabet yasağı sözleşmesinin geçerli olduğu ve davacının cezai şart alacağı olduğu belirlenmiştir. Davalı işçi, davacı iş yerinden ayrıldıktan yaklaşık dört ay sonra benzer alanda faaliyet gösteren başka bir iş yerinde muhasebe görevlisi olarak çalışmaya başlamıştır. İşçinin her iki şirkette çalıştığı pozisyonlar farklı olup, mahkemece yapılan bilirkişi incelemesinde de, davalının, davacıya ait müşteri çevresini kullanmadığı ve davacının satışlarında bir azalma meydana gelmediği belirlenmiştir. Davalı işçinin, davacının müşteri portföyünü kullanması söz konusu değildir. İlk derece mahkemesince yapılan bilirkişi incelemesinde de davalının işe başlamasından sonra davacının Antalya ilindeki şubesinin satışlarında bir düşüş bulunmadığı belirlenmiştir. Davadan kısa bir süre sonra davacı şirket Antalya ilindeki şubesini kapatarak ticari faaliyetlerine son vermiştir.Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin emsal nitelikteki 18.09.2019 tarih ve 2018/4038 Esas -2019/5529 Karar sayılı ilamında belirtildiği üzere; TBK’nın 444/2. maddesi “Rekabet yasağı kaydı, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerlidir.” hükmü haiz olup, anılan madde hükmü uyarınca rekabet yasağının işçinin yaptığı iş nedeniyle edindiği bilgileri, çalışmaya başladığı başka bir rakip işletmede kullanarak davacı işverene önemli ölçüde zarar verme ihtimalinin bulunması halinde geçerli olacaktır. Bu durumda TBK’nın 444/2. maddesi uyarınca öncelikle, davacı tarafça dosya kapsamına ibraz edilen deliller nazara alınarak rekabet yasağı düzenlemesinin geçerli olup olmadığı değerlendirilmeli ve geçerli olduğu belirlendiği takdirde, aynı Kanun’un 445/2. maddesi uyarınca rekabet yasağının aşırı nitelikte olması durumunda gerekli sınırlandırılmalar yapılarak karar verilmesi gerekir. Somut olayda dayanılan sözleşmenin 17. maddesinde işçinin rekabetinin coğrafi alan olarak sınırlandırıldığı, rekabet yasağının iki yıldan fazla olamayacağının düzenlendiği ve sözleşmenin davalının çalıştığı Antalya ili için iki yıl süreyle geçerli olacağı görülmüştür.Davalının, davacıya ait iş yerinde şube sorumlusu olarak çalıştığı, işten ayrıldıktan sonra benzer alanda faaliyette bulunan dava dışı şirkette ise ön muhasebede çalışmaya başladığı, işçinin çalıştığı işlerin benzer olmadığı, davalının TBK’nın 444. maddesinde düzenlenen ve işverene zarar verebilecek her hangi bir eyleminin bulunmadığı, davacının ürünleri, müşteri çevresi, ürün tedarikçilerine ilişkin bilgilerin kullanıldığının somut olarak kanıtlanmadığı, davalının, davacıya önemli bir zarar verme tehlikesinin bulunduğunun kanıtlanmadığı anlaşılmaktadır. Diğer yandan, işçi ve işveren, rekabet yasağı anlaşmasına bir ceza koşulu koyabilir. Ancak, bu ceza koşulunun geçerliliği TBK’nın 420/1. maddesine bağlıdır. Yani, burada getirilecek bir ceza koşulunun sadece işçi aleyhine bir ceza koşulu olmaması, bunun karşılığında işverenin de bir edim üstlenmiş olması gerekir. Kanun’da bu yorumun aksinin kabulünü gerektirecek hiç bir hüküm yoktur. TBK’nın 393 ilâ 447. maddelerinin tamamı hizmet sözleşmelerini düzenleyen maddelerdir. Sözleşmedeki bir hükmün, sözleşme sona erdikten sonra hüküm ifade edecek olması, o hükmün sözleşmenin bir maddesi olmadığı, başka bir sözleşme olduğu anlamına gelmez. Taraflar arasındaki rekabet yasağı içeren sözleşme 446. maddedeki yasal sınırlar içinde geçerli bir anlaşma olsa bile, buna bağlanan tek taraflı ceza koşulu hükümsüz olur. Buradaki hükümsüzlük, TBK’nın 27/2. maddesi anlamında kısmî hükümsüzlüktür. Yani, hizmet sözleşmesi ve rekabet yasağı anlaşması geçerli olacak, sadece tek taraflı ceza koşulu içeren sözleşme maddeleri hükümsüz olacaktır. Bu durumda, işveren, rekabet yasağını ihlal eden işçiden ceza koşulunu isteyemeyecektir.Bu hukuki açıklamalara göre; ilk derece mahkemesince davacının cezai şart talebinin açıklanan gerekçelerle reddine karar verilmesi gerekirken, ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı bulunmuştur. Bu nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusu haklı bulunmuştur.Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.2. maddeleri uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, davalının istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine ve davanın reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca davalının istinaf başvurusunun kabulüne ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine, bu doğrultuda;1-Davanın reddine,2-Alınması gerekli 59,30 TL harcın, peşin olarak yatırılan 520,90 TL’den mahsubu ile artan 461,60 TL harcın, talep halinde, ilk derece mahkemesince davacıya iadesine,3-Davacı tarafça sarf edilen yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Davalı tarafından yargılama gideri yapılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, 5- Artan gider avanslarının, yatıran tarafa iadesine,6-İstinaf aşamasındaki yargılama giderleri yönünden;a)Davalı tarafça yatırılan 121,30 TL istinaf başvuru harcının Hazineye irad kaydına; davalı tarafından yatırılan 171,40 TL peşin istinaf karar harcının, talep halinde davalıya iadesine,b)Davalı tarafça sarf edilen 121,30 TL başvuru harcı gideri, 34,30 TL posta gideri olmak üzere toplam 155,60 TL istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,7-Gerekçeli kararın, ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine,8-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353.1.b.2. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 25.03.2021 tarihinde, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.