Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/2335 E. 2022/501 K. 21.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2335
KARAR NO: 2022/501
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 06.05.2019
DAVA: İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen hükme karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili bankanın İstoç şubesi ile davalı …Ltd.Şti. arasında genel kredi sözleşmesine istinaden müvekkili banka tarafından davalı …Ltd.Şti.’ne kredi kullandırıldığını, davalı borçluların kredi geri ödemelerini düzenli olarak yapmadıklarından dolayı hesabın kat edilerek kredi borcunun ödenmesi için Üsküdar … Noterliğinin 13.07.2018 tarih, … yevmiye numaralı ihtarnamenin düzenlenerek davalılara gönderildiğini, ihtarnameye rağmen borcun ödenmediğini, bu nedenle İstanbul … İcra müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, borçluların borca, faize ve ferilerine itiraz ettiklerini, borçluların itirazlarının tümünün haksız olduğunu, borçluların kendilerine gönderilen ihtarnameye itiraz etmediklerini, ancak icra takibi başlatıldığında böyle bir borcun olmadığını iddia ettiklerini, davalıların müvekkili bankanın alacağını geciktirmek maksadında olduklarını belirterek; borçluların İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasına yapılan itirazın iptali ile nakit ve gayrinakit alacakların tahsili için takibin devamına, davalının %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatı ödemesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı …, savunmasında özetle: Müvekkilinin ….Ltd. Şti.’nin yetkilisi olarak iddia edildiği gibi kredi sözleşmesi imzaladığını, ancak icra takibine konu alacak kadar bir borcunun bulunmadığını, kullandırılan krediye karşılık müvekkilinin yetkilisi olduğu diğer davalı şirketin müşterilerinden aldığı müşteri çeklerinin şirket tarafından davacı bankaya teslim edildiğini, davacıya verilen çekler ile meblağlarının tarafların ticari defterleri üzerinde yapılacak inceleme ile ortaya çıkacağını, yine müvekkilinin müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı genel kredi sözleşmesinin geçerli olmadığını, TBK 583 ve 584.maddelerinde belirtilen şartlara uygun olarak düzenlenmediğini, açıklanan nedenlerle; haksız olarak ikame edilen iş bu davanın reddine, davacı aleyhine %20 tazminata karar verilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı …, savunmasında özetle: Müvekkilinin …Ltd. Şti.’nden ayrıldığını, …Ltd. Şti.’nin müvekkili ortaklıktan ayrıldıktan sonra davacı banka ile yeniden genel kredi sözleşmesi imzaladığını, yeni imzalanan sözleşmelere istinaden 2017 ve 2018 yıllarında çekilen kredilerden müvekkili hakkında icra takibi yapılması ve alacağın müvekkilinden tahsil edilmeye çalışılmasının hukuki dayanağının olmadığını, davacının kötü niyetli olduğunu, müvekkili …’in 22 Nisan 2016 tarihinden sonra …Ltd. Şti. ile ilgili hiçbir ticari anlaşma, kullanılan kredi, alınan ve satılan ticari ürünlerde onayı ve imzasının bulunmadığını, açıklanan nedenlerle; ikame edilen davanın reddine, kötüniyetli davacının %20 tazminata mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Dava konusu ihtilaf; davacının genel kredi sözleşmesinden kaynaklı davalıdan alacağı olup olmadığı varsa dava ve takip tarihi itibariyle miktarı ve alacağın likit olup olmadığı noktalarında toplanmıştır. Mahkememizde açılan itirazın iptali davası 2 adet genel kredi sözleşmesine dayalı olarak, takipteki miktar üzerinden itirazın iptaline ilişkindir. Davacı vekilince 23.01.2019 tarihli dilekçesi ile müteselsil kefillerden … yönünden davadan feragat ettiğini bildirir dilekçe sunmuştur. Hakkında feragat beyanı sunulan …’in biri 500.000,00 TL, diğeri 350.000,00 TL olmak üzere toplamda 850.000,00 TL müteselsil kefaletinin olduğu, yine diğer davalı asıl borçlu …Ltd.Şti ile müteselsil kefil …’nın da aynı sözleşmelerden kaynaklanan (500.000,00 TL + 350.000,00 TL) toplam 850.000,00 TL’lik genel kredi sözleşmesine istinaden takip borçlusu ve itirazen de davalı oldukları sabittir. Feragat HMK 307 maddesinde “…davacının talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesidir.” şeklinde tarif edilmiş olup, feragat ile davacı talep sonucundan vazgeçtiğinden, 6098 sayılı TBK’nun 162 maddesinde belirlenen “…birden çok borçludan her biri alacaklıya karşı borcun tamamından sorumlu olmayı kabul ettiğini bildirirse müteselsil borçluluk doğar” hükmü uyarınca davalılardan … borcun müteselsil kefili olup …’da aynı şekilde aynı kredi sözleşmesinden kaynaklanan borcun müteselsil kefili olduğundan ve 6098 sayılı TBK’nun 166.maddesindeki “…borçlulardan biri ifa veya takasla borcun tamamını veya bir kısmını sona erdirmişse, bu oranda diğer borçluları da borçtan kurtarmış olur.” şeklindeki hüküm dikkate alındığında, doğan maddi sonuçtan diğer davalılar da yararlanır.Davacı tarafça sunulan 23.01.2019 tarihli … yönündeki feragat dilekçesinde açıkça ifa veya takastan bahsetmemiş olmasına rağmen diğer davalıların bu feragatten madde 6098 sayılı TBK’nun 166/1 uyarınca yararlanmaları gerektiği, keza 166/2.fıkrasındaki “borçlulardan biri alacaklıya ifada bulunmaksızın borçtan kurtulmuşsa, diğer borçlular bundan, ancak durumun veya borcun niteliğinin el verdiği ölçüde yararlanabilirler” şeklindeki düzenleme dikkate alındığında davacı tarafça borcu ne şekilde … yönünden sonlandığına ilişkin açıklama yapılmaksızın doğrudan feragat edildiği, yani koşulsuz bir feragatte bulunulduğu, bu nedenle de diğer borçlular yönünden bu madde hükmü uyarınca da yine …’e yönelik feragatten yararlanacaklarına, nitekim Yargıtay 11. H.D 31.10.2006 tarih 2005/9944 esas, 2006/10090 karar sayılı ilamı da mahkememiz görüşünü destekler nitelikte olup, bu nedenle davacının davasının … yönünden feragat nedeniyle, diğer borçlular yönünden de esastan reddine karar vermek gerekmiştir. Davalı taraf her ne kadar kötü niyet tazminatı talebinde bulunmuş ise de açıkça davacı tarafın kötü niyetinin iddia ve ispat edilemediği cihetiyle şartları oluşmadığından…” gerekçesiyle, davacının davalı …’e ilişkin davasının HMK’nın 307. maddesi uyarınca feragat nedeniyle reddine, davacının diğer davalılara ilişkin davasının reddine, şartları oluşmadığından davalı tarafın kötü niyet tazminatı taleplerinin reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Mahkemenin davayı ret gerekçesine bakıldığında davacı olarak 23.01.2019 tarihinde davalılardan … hakkında yaptıkları feragatın koşulsuz yapıldığı ve bu feragatın borcun tamamının ödenmesi gibi yorumlanıp, TBK’nun 166.maddesine göre müteselsil diğer davalıların da bu madde hükmünden yararlanacağı gerekçesiyle davanın tüm davalılar yönünden reddine karar verildiğini, mahkemenin … dışındaki davalılar hakkında davanın reddine dair kararı hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, Öncelikle sunulan davadan şartlı feragatin, davalı …’in kısmi ödemesi sebebiyle yapıldığını, ekte sundukları ibranameye/protokole göre davalı …’in 366.000-TL ödeme yaptığını ve borcun tamamen kapanmadığını, feragat dilekçesinde … ile yapılan protokol veya kısmi ödeme belirtilmediğini, ancak hayatın olağan akışına göre, hem icra dosyasında hem de dava dosyasında sadece … yönünden davadan feragat edip, diğer davalı için davaya devam ediyor olunmasının, … tarafından kısmi bir ödeme olduğunu gösterdiğini, mahkemenin, bu feragati hiçbir inceleme ve araştırma yapmadan borcun tamamının ödenmiş olarak yorumlayarak karar verdiğini halbuki mahkemenin taraflardan bu feragate konu ödeme olup olmadığını, ödeme miktarını, varsa protokol ve ibraname olup olmadığının, gerekirse bilirkişiler vasıtasıyla incelenme yapılmasını, sonra toplanan bilgi ve delillere göre bir hüküm vermesi gerektiğini, ancak mahkemenin hiçbir inceleme ve araştırma yapmadan sadece feragat dilekçesine göre borcun tamamı hakkında ödeme olarak yorumladığını ve davanın reddine karar verdiğini, bu karar hukuka ve ekte sunduğumuz Yargıtay kararına aykırılık teşkil ettiğini, Yargıtay’ın 17.HD 06.06.2017 tarih 2014/ 22096 E ve2017/6432K kararının da bunu destekler nitelikte olduğunu, Müteselsil Borçluluk” ile “Müteselsil kefalet” kavramlarının farklı olup, TBK’nunda müşterek borçluluğun 162-169 maddeleri arasında düzenlenmişken müşterek kefaletin 581-603 maddelerinde düzenlendiğini, davalı … ve …’nın, müvekkili bankaya karşı “müteselsil kefil” olduklarını, mahkemenin müteselsil borçluluk müessesesini düzenleyen TBK’nun 166 maddesinin hükümlerini müteselsil kefiller hakkında uyguladığını, mahkemenin kararına dayanak gösterdiği Yargıtay11:HD 2005/9994 ve2006/10900 sayılı kararının da müteselsil borçlular hakkında verilmiş bir karar olduğunu, mahkemenin dava konusu olaya uymayan kanun maddesine göre hüküm verdiğini, sadece bu yönüyle bile istinaf incelmesi sonucunda kararın ortadan kaldırılması için yeterli olduğunu, mahkemeye sunulan feragat dilekçesinin, şarta bağlı olarak verildiğini, HMK’nın 309/4.maddesine göre feragatin kayıtsız şartsız olması gerektiğini, feragat edenin şarta bağlı olarak davasından feragat ettiğini bildirmesinin geçerli bir feragat olmadığını, davacının, şarta bağlı olarak davadan feragat ettiğini bildirmesi halinde, bunun HMK’nun madde 313/4 göre bir “sulh teklifi” olduğunun kabul edilmesi gerektiğini, bu sebeple eğer davalı şarta bağlı feragati kabul ederse, davanın feragat nedeniyle değil, “sulh anlaşması” nedeniyle sona ermesi gerektiğini, Bu açıklamalar ışığında davalılardan … hakkında yaptıkları şartlı fergatin (sulh teklifi), davalı … vekilinin mahkemeye vermiş olduğu dilekçe ile kabul edildiğini, bu sebeple mahkemenin feragat sebebiyle esastan reddine dair kararının hukuka aykırılık oluşturduğunu, dolayısıyla diğer davalıların TBK’nun 166 göre bu “feragattan” yararlanmasının söz konusu olmadığını, ekte sundukları Yargıtay kararlarının da yukarıda ki iddiaları destekler nitelikte olup, Yargıtay’ın bu kararlarında şartlı feragat’ın sulh teklifi anlamına geldiğini ve bu sulh teklifini karşı tarafın kabul edip etmemesine göre davanın sonuçlandırılması gerektiğinin belirtildiğini, Bununla birlikte kabul anlamına gelmemek kaydıyla şartlı feragatin (sulh teklifi) koşulsuz bir feragat gibi anlaşılmış olsa bile mahkemenin vermiş olduğu diğer davalılara ilişkin davanın reddine ve davalılar vekili lehine vekalet ücretine hükmedilmesine ilişkin kısmına ilişkin kararın da yine hukuka aykırı olduğunu, bu yönüyle de ortadan kaldırılması gerektiğini, mahkemenin hem TBK’nın 166/1 maddesinde göre borcun “ifasından” bahsedip hem de feragat sebebiyle davayı reddetmesinin hukuka aykırı olduğunu, çünkü eğer borçluların ifasından söz ediliyorsa davanın “feragat” sebebiyle reddine değil, davanın “konusuz kalması” sebebiyle reddine karar vermesi gerektiğini, davanın konusuz kalması durumunda ise davanın açıldığı tarih itibariyle haklılık durumuna göre yargılama giderleri ve avukatlık ücretine hüküm etmesi gerektiğini, HMK’nın 331/1.maddesi doğrultusunda davanın konusuz kalması halinde davanın açıldığı tarihte haksız olduğu tespit edilen taraf yargılama giderini ödemekle yükümlü olacağını, bu nedenle yargılama gideri hakkında hüküm kurulabilmesi için mahkemece davanın açıldığı tarihte haksız olan tarafın tespit edilmesi için yargılamaya devam edip delilleri toplayıp duruma göre karar vermesi gerektiğini, ekte sunulan Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin E 2004/2153K. 2004/11366 22.11.2004 tarihli kararında dava konusu olaya uygunluk gösterdiğini, Davadan feragat aynı zamanda bir maddi hukuk işlemi olduğundan, davalı hakkındaki feragatin diğer davalılaları etkileyip etkilemediğinin durumunu ağırlaştırıp ağırlaştırmadığının mahkemece araştırılması gerektiğini, mahkemenin davalı … hakkında yaptıkları feragatin koşulsuz olduğundan diğer borçluların TBK’nun 166/2.fıkrasındaki hükümden yararlanabilecekleri sonucuna vardığını, ancak mahkemenin bu kararının da hukuka aykırı olduğunu, TBK’nun 166/2 maddesindeki düzenlemeye göre borcun davalılardan biri tarafından ifa olmaksızın borçtan kurtulması sebebiyle feragat edilmesi halinde, diğer davalıların bu feragattan yararlanıp yararlanamayacağı veya bu feragatın diğer davalı borçluların durumu ağırlaştırıp ağırlaştırmadığının mahkemece araştırılması ve sonuca göre feragattan yararlandırması gerektiğini, mahkemenin kararını destekler nitelikte olduğunu iddia ettiği Yargıtay 11.Hukuk mahkemesinin 2005/994 ve 2006/10900 sayılı kararında da aynen bu yönde olduğunu, dava konusu olayda müvekkili bankaya kısmi ödeme yapan …’in ödediği miktarı müteselsil kefalet hükümlerine göre diğer davalılara müracaat edebilecekken bu karara göre borç ifa olmaksızın bittiğinden diğer borçluların …’in rücu talebi karşısında borcun ifa olmaksızın sona erdiği itirazında bulunacağını, mahkemenin diğer davalılar hakkında feragat sebebiyle davanın reddine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, konuyla ilgili dilekçe ekinde Yargıtay kararları sunduklarını, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davalı … dışındaki davalılar hakkında davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, banka kredi alacağının asıl kredi borçlusu ve müteselsil kefil davalılardan tahsili için başlatılan takibe vaki itirazın İİK’nın 67. maddesi uyarınca iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama soncunda davalı … yönünden davanın feragat nedeniyle reddine, diğer davalılar yönünden davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. 6098 sayılı TBK’nın 166. maddenin 1. fıkrasına göre; borçlulardan biri, ifa veya takasla borcun tamamını veya bir kısmını sona erdirmişse, bu oranda diğer borçluları da borçtan kurtarmış olur. Somut olayda mahkemece, davacının davalı … hakkındaki davadan feragat ettiği, bu davalı hakkındaki feragatin diğer davalılara da sirayet edeceği benimsenerek diğer davalılar hakkındaki davanın da reddine karar verildiği anlaşılmaktadır. Somut olayda, davacı banka, davaya dayanak icra takibinde davalı asıl kredi borçlusu davalı şirkete kullandırdığı kredi borcu nedeniyle toplam 817.391,18 TL alacağının asıl kredi borçlusu şirket ve kredi sözleşmesini müteselsil kefil olarak imzalayan diğer davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir. İddianın ileri sürülüş biçimine göre davalılar arasında teselsül söz konusu olmakla, davacı yan vekilinin müteselsil borçlulardan biri hakkındaki davadan feragat etmiş olmasının, TBK’nın 166 vd. maddeleri çerçevesinde diğer müteselsil borçlu davalılara da sirayet edip etmeyeceği hususunun değerlendirilmesi gerekmektedir. Davadan feragatin diğer borçlulara sirayeti hususunun TBK’nın 166 ve devamı maddelerine göre belirlenmesi gerekmekte olup, anılan Kanun’un TBK’nun 166/2 maddesi hükmüne göre, borçlulardan biri, alacaklıya ifada bulunmaksızın borçtan kurtulmuş ise, diğer borçlular bundan, ancak halin veya borcun mahiyetinin elverdiği oranda yararlanabilirler. Aynı Kanun’un 168/2. maddesi hükmüne göre ise alacaklı, diğerlerinin zararına olarak müteselsil borçlulardan birinin durumunu iyileştirdiği takdirde, bu fiilin neticelerine şahsen katlanmak durumundadır. Yine aynı Kanun’un 168/1. maddesi hükmüne göre, diğerlerine rücu hakkından yararlanan müteselsil borçlulardan her biri, ödediği miktar oranında alacaklının haklarına halef olur. Burada, ifada bulunan müteselsil borçlunun alacaklıya halef olması hali düzenlenmekte olup, madde metninden de anlaşılacağı üzere, alacaklının müteselsil borçlulardan biri hakkındaki davadan feragat etmesi, alacaklıya yapılan ödeme nedeniyle olması durumunda, diğer müteselsil borçlular o ödeme oranında borcun sona ermesinden yararlanırlar. Somut olayda, davacı vekilince, davalılardan … hakkında 23.01.2019 tarihinde UYAP üzerinden sunulan dilekçe ile … aleyhindeki davadan, bu davalı ile karşılıklı olarak mahkeme masrafı ve avukatlık ücreti talep edilmemek koşuluyla feragat edildiği bildirilmiştir. Aynı dilekçede, davalı … ve vekilinin avukatlık ücreti ve mahkeme masraflarını istemediğini yazılı olarak mahkemeye bildirmesi halinde davalı … hakkındaki davadan feragat ile davalının UYAP’tan silinmesinin talep edildiği anlaşılmaktadır. Davalı … vekilinin de 28.01.2019 tarihli dilekçesinde, müvekkili aleyhindeki davadan feragat edilmesi halinde davacıdan vekalet ücreti ve yargılama gideri taleplerinin olmadığı bildirilmiş, mahkemece de yazılı gerekçe ile … yönününden davanın feragat nedeniyle reddine, diğer davalılar yönünden de feragatin etkisi dikkate alınarak, davanın reddine karar verilmiştir. Davacı vekilince istinaf dilekçesi ekinde, hakkındaki davadan feragat edilen … ile yapıldığı ve bu davalı yönünden davadan feragate esas olduğu ileri sürülen 09.01.2019 tarihli protokol başlıklı belge sunulmuş, belgenin 2 nolu bendi içeriğinde davalı … tarafından 366.000 TL ödeme yapılması karşılığında, dava ve dayanak icara takibindeki alacaktan dolayı icra harçları hariç herhangi bir borcu kalmayacağı ve müteselsil kefaletinin sona ereceği kararlaştırılmıştır. Yine protokolün 6 nolu bendinde diğer davalı borçlular yönünden davaya devam edileceği belirtilmiştir. Mahkemeye, müteselsil borçlulardan biri hakkında verilen feragat dilekçesi üzerine, dilekçede feragat sebebi konusunda açıklık yoksa, bu feragatin diğer davalılara etkisinin ortaya konulabilmesi için HMK’nın 31.maddesi uyarınca, hâkimin davacıdan izahat istenmesi gerekir. TBK’nın 166 ve 168 maddelerindeki düzenlemeler ve davacı vekilince sunulu protokol hükümleri dikkate alındığında, davacı vekilinin davalılardan … tarafından yapılan kısmı ödeme nedeniyle, bu davalı hakkındaki feragat beyanının diğer davalılara etkisi ve sirayet edip etmeyeceğinin değerlendirilerek sonuca gidilmesi gerekir. Somut olayda, hakkındaki davadan feragat edilen davalı, müteselsil kefil konumunda olup asıl borçlunun kefile rücuu söz konusu olamayacağından, bu feragatin asıl borçluya sirayetinden de söz edilemez. Kefil hakkındaki feragatin diğer davalı kefile sirayet edip etmediği hususu ise TBK’nın 587. maddesine göre mahkemece değerlendirilmelidir. Hakkındaki davadan feragat edilen kefilin yaptığı ödemeden tüm davalılar, ödeme miktarınca yararlanır. Bu açıklamalar ışığında yargılama yapılıp sonuca gidilmesi gerekirken, davanın yukarıdaki gerekçeyle ve tüm davalılar yönünden ret kararı vermek suretiyle sonuçlandırılması usul ve yasaya aykırı olmuştur. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, işin esası incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, işin esasına dair istinaf nedenleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacı vekili tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, talep halinde, ilk derece mahkemesince iadesine, 4-Davacı vekili tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair; HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 21.04.2022
KANUN YOLU:HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.