Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/2324 E. 2022/1116 K. 15.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2324
KARAR NO: 2022/1116
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2017/620 E- 2017/1179 K.
TARİHİ: 25/12/2017
DAVA: Yargılamanın İadesi- Tazminat
Taraflar arasındaki yargılamanın iadesi davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle reddine dair verilen karara karşı, yargılamanın iadesini talep eden davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı … Sigorta A.Ş. vekili, 07.02.2006 tarihli dava dilekçesinde özetle; sigortalı … Ltd. Şti. tarafından satın alınan muhtelif miktarlardaki hareketli bölme paneller ve aksesuarların Almanya’dan İstanbul’a nakledilmek üzere müvekkili sigorta şirketine Nakliyat emtea poliçesiyle sigortalandığını, sigortalı emteaların nakil işinin ana taşıyıcı … A.Ş. ile yerel taşıyıcı … Ltd. Şti’ne verildiğini, sigortalı emteaların Almanya’dan dorselere yüklendiğini, emtianın tahliye edildiğini, tahliye sırasında tır üzerinden kayarak düşen bir adet palet emtianın hasarlandığını, bu hasarın ardından yedi palet taşıyıcı tekerin ve iki adet hareketli bölme duvar çelik karkasında diğer paletlerinde hasarlı olduğunun tespit edilerek 26.08.2005 tarihli tutanak tanzim edildiğini, hasarlar nedeniyle sigortalıya 21.040,00 TL ödendiğini, davalıların ana ve yerel taşıyıcılar olmaları nedeniyle hasarlardan TTK’nın 781.maddesi ve BK hükümleri uyarınca birlikte sorumlu olduklarını iddia ederek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, 21.040,00 TL tazminatın, ödeme tarihinden itibaren avans faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesine talep ve dava etmiştir. Davalı … Tic. Ltd.Şti vekili, savunmasında özetle; görevli mahkemenin Asliye Ticaret mahkemesi olduğunu, müvekkili şirketin ilk veya son taşımacı şirket olmadığını, alt nakliyeci kullanarak taşımayı alt nakliyeciye devrettiğini, husumet yöneltilemeyeceğini, ayrıca sigorta poliçesinde dain-i mürtekin olarak … Bankası’nın gözüktüğünü, CMR Konvansiyonu’nun 17.maddesi gereğince hasardan nakliyeci şirketin sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını savunarak davanın usul ve esastan reddine karar verilmesini istemiştir. Davalı … A.Ş. vekili, savunmasında özetle; görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu, nakliye işinin ana taşıyıcı sıfatıyla müvekkili şirket tarafından gerçekleştirildiğini, malların alıcısı tarafından teslim alınmasıyla birlikte müvekkili açısından taşıma işinin neticelendiğini, müvekkili şirket ile ara taşıyıcı davalı … adlı şirket arasında herhangi bir ilişki bulunmadığını, söz konusu şirketin tamamen alıcı tarafından görevlendirildiğini savunarak davanın usul ve esastan reddine karar verilmesini istemiştir. İstanbul 7.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2006/24 Esas, 2006/75 Karar ve 21.03.2006 tarihli kararı ile iş bölümü itirazının kabulüne ve dosyanın Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.İstanbul 39. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/162 Esas, 2014/54 Karar ve 10.03.2014 tarihli kararı ile, Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 12.10.2010 tarihli ilamıyla asıl dava ve talep hakkına sahip dava dışı bankanın anılan şubesinden alınmış açılan davaya muvafakat veya icazetleri olduğuna dair gerekli belgeyi sunması için davacı tarafa süre verilmesi ve bu usulü eksikliğin tamamlanması halinde işin esasına girilmesi gerekirken aktif husumet varlığına ilişkin olan mahkemece resen göz önünde bulundurulması gereken bu yön üzerinde durulmadan yazılı şekilde esasa girilerek karar verilmesi doğru görülmediği gerekçesiyle bozulmasına karar verildiği, Yargıtay bozma ilamı ve tüm dosya kapsamına göre bozma ilamı gereğince eksikliğin yerine getirildiği hasarın meydana gelmesinde eşyanın araçtan boşaltılması sırasında aracın manevra yapmak zorunda kalması nedeniyle emtiaların düşmesi neticesinde hasarın meydana geldiği, boşaltma sırasında taşımayı gerçekleştiren aracın manevra yapması halinde emtianın hasara uğrayacağının düşünülmesi ve önleyici tedbirleri alması gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne, 21.040,00 TL’nin 04.05.2010 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte tahsiline karar verilmiştir. Karar taraf vekillerince temyiz edilmiştir. Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 2015/268 Esas, 2015/5472 Karar ve 20.04.2015 tarihli ilamı ile davalılar vekilinin temyiz itirazlarının tümden reddine, kararın faiz başlangıcı yönünden davacı yararına düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir. Yargıtay onama ilamına karşılık davalılardan …Ltd.Şti vekili tarafından karar düzeltme kanun yoluna başvurulmuştur. Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 2015/15764 Esas, 2017/3176 Karar ve 30.05.2017 tarihli ilamıyla; “…Davalı … A.Ş. vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur. 1- Mal sigortalarında, 6762 sayılı TTK’nın 1269.maddesi uyarınca, malların her hangi bir rizikoya karşı sigortalatılabilmesi için, poliçede sigortalı olarak gösterilecek kişinin; para ile ölçülebilecek bir menfaati olan malın maliki veya malikin adi veya rehinli alacaklısı veya malın muhafazasından dolayı malikine karşı mesul olan acenta, kiracı, komisyoncu ya da malın muhafazasında hakikaten menfaatli olan diğer kimselerden birinin olması yahut bunların kanuni temsilcilerinden birinin olması gerekir. Somut olayda, davacı sigorta şirketinin dayanmış olduğu Emtia Nakliyat Sigorta Poliçesinde, hem sigorta ettirenin ve hem de sigortalının dava dışı … Ltd. olduğu, oysa dosya içerisinde bulunan CMR Taşıma Belgesi ve emtia faturasına göre, malların Almanya’da bulunan … isimli firmadan dava dışı … A.Ş. tarafından satın alındığı ve bedelinin ödendiği, keza bu firma tarafından CMR taşımasıyla malların … A.Ş’ye gönderildiği ve malların da taşıma sonunda bu firmaya teslim edildiği anlaşılmaktadır. Mahkemece iki ayrı heyetten alınan bilirkişi raporlarında da, dava dışı … Ltd’nin davaya konu emtia üzerinde korunmaya değer bir menfaatinin bulunmaması nedeniyle bu firma lehine sigorta poliçesinin düzenlenemeyeceği ve bu poliçeye dayalı olarak yapılan ödeme nedeniyle bir hak sahibi olamayacağı, diğer bir anlatımla davacı sigorta şirketinin aktif husumet ehliyetinin bulunmadığı, yargılama sırasında, sigorta poliçesinin tarafı ve sıfatı bulunmayan … A.Ş’nin ödeme talimatının da sonuç doğurmayacağı ifade edilmiştir. HMK 114.maddesi uyarınca, aktif husumet ehliyeti dava şartı olup, HMK 115.maddesi uyarınca, dava şartı noksanlığını taraflar her zaman ileri sürebilecekleri gibi, mahkemelerin de yargılamanın her aşamasında dava şartlarının mevcut olup olmadığını araştırması gerekir. Somut olayda, mahkemece, davaya konu sigorta poliçesinde sigortalı görünen … Ltd.’nin riziko konusu malların muhafazasının teminat altına alınmasında hukuken korunmaya değer bir menfaatinin bulunup bulunmadığı ve buradan hareketle sigorta sözleşmesinin geçerli olup olmadığı, davacı sigorta şirketinin bu poliçeye dayalı olarak yapmış olduğu ödemeye istinaden halefiyet kuralına dayanıp dayanmayacağı ve aktif husumet ehliyetinin bulunup bulunmadığı tartışılmaksızın, sigorta poliçesinin tarafı ve sigortalısı olmayan …A.Ş’nin davacı sigorta şirketine gönderdiği 03.10.2005 tarihli ödeme talimat yazısının sonuç doğurucu nitelikte olup olmadığı davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş ve davacı vekilinin karar düzeltme isteminin KABULÜ ile Dairemizce daha önce 20.04.2015 tarih ve 2015/268-5472 sayılı DÜZELTEREK ONAMA İLAMININ tüm sonuçlarıyla kaldırılarak hükmün anılan gerekçeyle davalı …A.Ş. lehine bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir. 2- Bozma sebep ve şekline göre davacı vekilinin tüm, davalılar vekillerinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına …” karar verilmiştir.Mahkemece karar düzeltme kararı sonrasında dosya 2017/620 Esas sırasına kaydedilerek 07.07.2017 tarihli tensip tutanağı düzenlenmiştir. Davalılardan …Tic. Ltd.Şti., mahkemenin 2017/620 Esas sayılı dosyası içerisine 31.07.2017 tarihli yargılamanın iadesi talepli dilekçesini ibraz etmiştir. Aynı tarihli olarak yargılamanın iadesi davasına dair gerekli olan harcı mahkeme veznesine yatırarak makbuzunu dosyaya ibraz etmiştir. Yargılamanın iadesini talep eden davalı …Tic.Ltd.Şti vekili, 31.07.2017 tarihli dilekçesinde özetle; davalı … şirketinin karar düzeltme talebi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 30.05.2017 tarihli ilamı ile onama kararının tüm sonuçları ile kaldırıldığını, HMK’nın 375. “ğ” ve “ı” maddeleri “karara esas alınan bir hükmün, kesinleşmiş başka bir hükümle ortadan kalkmış/ bir dava sonunda verilen hükmün kesinleşmesinden sonra tarafları, konusu ve sebebi aynı olan ikinci davada, öncekine aykırı bir hüküm verilmiş ve bu hükmün de kesinleşmiş olması ” hallerini yargılamanın iadesi sebepleri arasında saydığını, aynı taşımada oluşan hasar nedeni ile ikame edilen huzurdaki davada, davacı sigortacının aktif husumet ehliyeti kazandığı / kazanmadığı yönünde iki farklı sonuç ortaya çıktığı, bu sonuçtan Yargıtay ilamının tebliği edildiği 19 Temmuz 2017 günü haberdar olunduğu hususlarını gerekçe gösterere, HMK’nın 375/1. ğ/ı maddelerince davalı … yönünden de yargılamanın iadesine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili, 25.12.2017 tarihli duruşma zaptına geçen beyanında özetle; yargılamanın iadesi talebini kabul etmediklerini, bozma ilamına karşı direnilmesini talep ettiklerini belirtmiştir. Mahkemece 25.12.2017 tarihli celsede bozma ilamına konu dosyanın tefrikine ve davalı tarafın yargılamanın iadesi talebinin reddine karar verilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN İSTİNAFA KONU KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince, yargılamanın iadesi talebi hakkında yapılan yargılama sonucunda; “…Tüm dosya kapsamı dikkate alınarak;Hernedar davalı …Ltd.Şti vekili Mahkememizce 2006/277 Esas sayılı dosyası üzerinden verilen 2011/145 Karar sayılı ilamın dava da diğer davalı konumunda bulunan …. Ltd.Şti. Nin karar düzeltme talebinde bulunması nedeniyle bozulduğunu belirterek yargılamanın iadesi talebinde bulunmuş ise de; Mahkememizce 30/03/2011 Tarihinde verilen kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11.Hukuk Dairesi Başkanlığının 2015/268 Esas-2015/5472 Karar sayılı İlamı ile Tarafların temyiz itirazları reddedilerek onandığı, diğer davalı ….Ltd.Şti. nin Karar Düzeltme talebinde bulunması üzerine Yargıtay 11.Hukuk Dairesi Başkanlığının 2015/15764 Esas-2017/3176 Karar sayılı İlamı ile davalı ….Ltd.Şti. Nin lehine Mahkememizin kararının bozulduğu, yargılamanın iadesi talebinde bulunanın karar düzeltme yoluna gitmemesi nedeni ile Mahkememizce kararın onun hakkında kesinleştiği görülmüştür. Yargılamanın iadesi 6100 Sayılı Kanunun 374.md uyarınca kesinleşmiş hükümlere karşı istenebilmekle birlikte 6100 Sayılı Kanunun 375.md sinde Yargılamanın iadesi sebepleri tahditi olarak sayılmıştır. Davacı tarafın ileri sürdüğü sebeplerin 6100 Sayılı Kanunun 375.maddesinde yer alan ‘Mahkemenin kanuna uygun olarak teşekkül etmemiş olması.’, ‘Davaya bakması yasak olan yahut hakkındaki ret talebi, merciince kesin olarak kabul edilen hâkimin karar vermiş veya karara katılmış bulunması.’ , ‘ Vekil veya temsilci olmayan kimselerin huzuruyla davanın görülmüş ve karara bağlanmış olması.’, ‘Yargılama sırasında, aleyhine hüküm verilen tarafın elinde olmayan nedenlerle elde edilemeyen bir belgenin, kararın verilmesinden sonra ele geçirilmiş olması.’, ‘Karara esas alınan senedin sahteliğine karar verilmiş veya senedin sahte olduğunun mahkeme veya resmî makam önünde ikrar edilmiş olması.’ , ‘İfadesi karara esas alınan tanığın, karardan sonra yalan tanıklık yaptığının sabit olması.’ , ‘Bilirkişi veya tercümanın, hükme esas alınan husus hakkında kasten gerçeğe aykırı beyanda bulunduğunun sabit olması.’ , ‘Lehine karar verilen tarafın, karara esas alınan yemini yalan yere ettiğinin, ikrar veya yazılı delille sabit olması.’, ‘ Karara esas alınan bir hükmün, kesinleşmiş başka bir hükümle ortadan kalkmış olması.’ ,’ ‘ Lehine karar verilen tarafın, karara tesir eden hileli bir davranışta bulunmuş olması.’, ‘Bir dava sonunda verilen hükmün kesinleşmesinden sonra tarafları, konusu ve sebebi aynı olan ikinci davada, öncekine aykırı bir hüküm verilmiş ve bu hükmün de kesinleşmiş olması.’, ‘Kararın, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlali suretiyle verildiğinin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmiş olması.’ sebeplerden olmadığı anlaşılmakla…” gerekçesiyle, yargılamanın iadesi talebinin reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, yargılamanın iadesini talep eden davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 2018/3094 Esas 2019/4316 Karar ve 12.06.2019 tarihli ilamıyla; “…Dava, ilk derece mahkemesince verilen ve temyiz incelemesi sonucunda kesinleşen hüküm nedeniyle HMK. 375 ve devamı maddelerinde düzenlenen yargılamanın iadesi talebine ilişkindir. İşbu dava, niteliği itibariyle yeni bir dava olup, karar bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçtiği tarihten sonra verilmiştir. Bu durumda, kanun yolu inceleme görevi Bölge Adliye Mahkemesine ait olduğundan…” gerekçesiyle, kanun yolu değerlendirmesini yapmak üzere dosyanın mahal mahkemesine iadesine karar verilmiş neticede dosya istinaf incelemesi için Dairemize intikal ettirilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Önceki beyanlarını tekrarlamış ve HMK’nın 375. maddesi gereğince karar düzeltme talebi üzerine verilen bozma kararı neticesinde aynı taşımada oluşan hasar nedeniyle ilk ve ara nakliyecilere ikame edilen davada davacı sigortacının ilk nakliyeci davalı …’a karşı aktif husumet ehliyeti kazanmadığı, ara nakliyeci davalı müvekkiline karşı ise aktif husumet ehliyeti kazandığı yönünde iki farklı sonucun ortaya çıktığını, bu nedenle HMK’nın 375/1.ğ/ı maddelerince müvekkili şirket yönünden talep doğrultusunda yargılamanın iadesine karar verilmesi gerekirken, talebin reddine dair verilen kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve yargılamanın iadesi talebinin kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, HMK’nın 374 vd. maddeleri uyarınca yargılamanın iadesi talebine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, yargılamanın iadesi talebinin reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davalı …Tic.Ltd.Şti. vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Yargılamanın iadesi talep edilen hüküm, mahkemenin tefrik kararı öncesinde 2017/620 Esas no’lu dosyasına kaydedilen derdest davadır. Söz konusu dosya üzerinde 2013/163 Esas 2014/54 Karar sayılı ve 10.03.2014 tarihli hükmün her iki davalı ve davacı tarafça temyiz edilmesi neticesinde Yargıtay’ın ilgili dairesinin 20.04.2015 tarihli ilamı ile ilk derece mahkemesi kararı yalnız faiz başlangıcı yönünden ve davacı yararına düzeltilerek onanmıştır. Yargıtay’ın onama ilamı taraflara ve yargılamanın iadesini talep eden davalı vekiline 17.09.2015 tarihinde tebliğ edilmiştir. Davalılardan yalnızca … A.Ş. vekili tarafından karar düzeltme talebinde bulunulmuş ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 30.05.2017 tarihli ilamı ile adı geçen davalının karar düzeltme talebinin kabulüne, dairenin önceki ilamının ortadan kaldırılmasına ve hükmün karar düzeltme talebinde bulunan taraf yararına bozulmasına karar verilmiştir. Davalı vekili ise yukarıda yer verilen yasal düzenleme kapsamında HMK’nın 375/1-ğ ve ı bentlerinde düzenlenen sebeplere dayanarak yargılamanın iadesi talebinde bulunulmuştur.Yargılamanın iadesi , HMK’nun 374 v.d maddelerde düzenlenmiştir. Kesin hükme bağlanmış olan bir davaya yeniden bakılamayacağına ilişkin kuralın en önemli istisnası yargılamanın iadesidir. Yargılamanın iadesi, fevkalade bir kanun yoludur. Ancak kesinleşmiş bir karara karşı başvurulabilir. Yargılamanın iadesi sebepleri HMK’nın 375. maddede sınırlı şekilde sayılmıştır. Bunlar dışındaki bir sebepten dolayı yargılamanın iadesi yoluna gidilemez. Yargılamanın iadesi sebepleri(m 375): a)Mahkemenin kanuna uygun olarak teşekkül etmemiş olması, b)Davaya bakması yasak olan yahut hakkındaki ret talebi, merciince kesin olarak kabul edilen hâkimin karar vermiş veya karara katılmış bulunması, c)Vekil veya temsilci olmayan kimselerin huzuruyla davanın görülmüş olması ve karara bağlanmış olması, ç)Yargılama sırasında, aleyhine hüküm verilen tarafın elinde olmayan nedenlerle elde edilemeyen bir belgenin, kararın verilmesinden sonra ele geçirilmiş olması, d)Karara esas alınan senedin sahteliğine karar verilmiş veya senedin sahte olduğunun mahkeme veya resmi makam önünde ikrar edilmiş olması, e)İfadesi karara esas alınan tanığın , karardan sonra yalan tanıklık yaptığının sabit olması, f)Bilirkişi veya tercümanın , hükme esas alınan husus hakkında kasten gerçeğe aykırı beyanda bulunduğunun sabit olması, g)Lehine karar verilen tarafın, karara esas alınan yeminini yalan yere ettiğinin, ikrar veya yazılı delille sabit olması,ğ)Karara esas alınan bir hükmün, kesinleşmiş başka bir hükümle ortadan kalkmış olması, h)Lehine karar verilen tarafın ,karara tesir eden hileli bir davranışta bulunmuş olması, ı)Bir dava sonunda verilen hükmün kesinleşmesinden sonra tarafları,konusu ve sebebi aynı olan ikinci davada, öncekine aykırı bir hüküm verilmiş ve bu hükmünde kesinleşmiş olması, i)Kararın , İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşme’nin veya eki protokollerin ihlali suretiyle verildiğinin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmiş olması veya karar aleyhine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvuru hakkında dostane çözüm ya da tek taraflı deklarasyon sonucunda düşme kararı verilmesi. Somut olay bu kapsamda değerlendirildiğinde; davalının yargılamanın iadesi sebebi olarak ileri sürmüş olduğu karara esas alınan bir hükmün, kesinleşmiş başka bir hükümle ortadan kalkmış olması ya da bir dava sonunda verilen hükmün kesinleşmesinden sonra tarafları, konusu ve sebebi aynı olan ikinci davada, öncekine aykırı bir hüküm verilmiş ve bu hükmünde kesinleşmiş olması durumlarının işbu yargılamada gerçekleşmiş olduğunun kabulü mümkün değildir. Çünkü bir dava görülürken başka bir davada alınan herhangi bir hüküm mevcut değildir. Somut davada, aynı dosyada birden fazla davalı ile ilgili verilen hükmün, davalılardan yargılamanın iadesi talebinde bulunan davalı tarafça karar düzeltme kanun yoluna başvuru yapılmayarak, aleyhine oluşturulan hükmün kesinleştirilmesi sonucunun doğması neticesinde gerçekleşmiş bir olgudur. Yargılamanın iadesi talebinin aynı dosya üzerinde görülen bir davada taraflardan bir veya bir kaçının usule ilişkin yasal hakkını kullanmaması nedeniyle kesinleşmesi sonucu ortaya çıkan durum, yargılamanın iadesi sebebi oluşturmaz. Diğer bir deyişle, somut olayda, Kanun’un tahdidi olarak düzenlediği yargılamanın iadesi sebeplerinden hiçbirinin mevcut olmadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenlerle, davalı tarafın ileri sürdüğü istinaf nedenlerinin yerinde olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca, yargılamanın iadesini talep eden davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Yargılamanın iadesini isteyen davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru ve karar harçlarının Hazineye irat kaydına; bakiye 44,40 TL istinaf karar harcının yargılamanın iadesini isteyen davalı şirketten tahsiline, Hazineye irat kaydına, 3-Yargılamanın iadesini isteyen davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, 5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.15.09.2022
KANUN YOLU: HMK’nın 362 1.a maddesi uyarınca, dava değeri itibariyle karar kesindir.