Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/2322 E. 2022/1097 K. 15.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2322
KARAR NO: 2022/1097
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 30/04/2019
NUMARASI: 2016/243 E. – 2019/542 K.
DAVANIN KONUSU: Bankacılık İşleminden Kaynaklanan (İtrazın İptali)
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı, davalı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; dava dışı … Ticaret Limited Şirketi ile müvekkili banka arasında düzenlenen genel kredi sözleşmesinin davalı tarafından müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzalandığını, müvekkilince sözleşmeye istinaden taşıt kredisi kullandırıldığını, kullanılan kredinin ödenmemesi üzerine Üsküdar … Noterliğinin 10.12.2009 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi ile hesabın kat edildiğini, ihtarın tebliğine rağmen ödenmeyen borcun tahsili amacıyla İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında başlatılan takibe yönelik itirazın haksız olduğunu ileri sürerek, itirazın iptali ile takibin devamına ve inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; davaya konu borcun kaynağının … Ticaret Limited Şirketi’nin kullandığı taşıt kredisi olduğunu, müvekkilinin dava dışı şirketin eski ortağı olduğunu, borcun o dönemlerde müvekkilinin imzasının taklit edilerek veya müvekkilinden habersiz çekilen kredilerden olabileceğini, dosyaya sunulan sözleşme fotokopilerindeki imzaların müvekkiline ait olmadığını, taraflar arasında ticari ilişki bulunmadığından ticari faiz uygulanamayacağını, ihtarnamenin müvekkiline tebliğ edilemediğinden dava tarihinden itibaren faiz talep edebileceğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… taraflar arasında genel kredi sözleşmesi ve ek taşıt kredisi sözleşmesi düzenlendiği, sözleşmede asıl borçlunun dava dışı şirket olup davalının müteselsil kefil ve borçlu olduğu, davalının dava dışı şirketin eski ortağı olduğu, yapılan imza incelemesi neticesinde dava konu sözleşmedeki imzaların davalıya ait olduğu buna göre davalı yönünden kefalet sözleşmesinin geçersiz olduğuna ilişkin iddiaların haklı bulunmadığı, davacı tarafın hesabı kat ederek buna ilişkin ihtarnamenin davalıya tebliğ edildiği, bilirkişi raporlarındaki hesaplamaların usul, yasa ve dosya kapsamına uygun olup, (maddi hata dışında) davalının müteselsil kefili sıfatıyla raporda belirtilen miktarlarda davacıya karşı sorumlu olduğu dikkate alınarak davanın kabulü ve davalının davaya konu icra dosyasına yaptığı itirazın iptali ile takibin bilirkişi raporunda belirlenen alacak kalemleri ve işleyecek faiz türü ve oranı yönünden devamına, davalının takibe ve davaya konu borcu ödemediğini bildiği halde borca itiraz ettiği ve alacağın likit nitelikte olup yargılamayı gerektirmediği dikkate alınarak asıl alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatı ile sorumlu tutulmasına… ” gerekçesiyle davanın kabulü ile davalının İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın iptali ile takibin 18.724,70 TL asıl alacak, 16.885,95 TL işlemiş faiz ve 844,29 TL faizin %5 gider vergisi olmak üzere toplam 36.454,94 TL üzerinden devamına, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davadaki hukuki meselenin, genel kredi sözleşmesindeki kefaletin taşıt kredisinde geçerli olup olmayacağı olduğunu, müvekkilinin davaya konu icra takibine dayanak olan taşıt kredi sözleşmesinde kefil olmadığını, kefalet sözleşmesinin esas itibariyle asıl borç ilişkisinin tarafı olmayan üçüncü kişilerce, alacaklıya şahsi teminat verilmesi niteliğinde olduğunu, kefalet sözleşmesinin geçerliliğinin yazılı şekle tabi olduğunu ve sözleşmede kefilin sorumlu olacağı belirli bir miktar gösterilmesi gerektiğini, kefilin, borçluya ait def’ileri alacaklıya karşı ileri sürebilme hakkı bulunduğunu, kefilin sorumluluğunun, asıl borcun geçerli oluşuna ve devamına bağlı olduğunu, bu nedenle müvekkilinin sadece genel kredi sözleşmesine kefil olduğundan taşıt kredisi sözleşmeden doğan alacaklardan sorumlu tutulamayacağını, taşıt kredi sözleşmesi ile yeni hukuki ilişki tesis edildiğini, kefaletin fer’iliği ilkesi gereği genel kredi sözleşmesinde kefaletin taşıt kredi sözleşmesi bağlamında bir hukuki etkisi olmayacağını (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 2013/19-557 K. 2014/379 sayılı kararı), borcun taşıt kredisinden kaynaklanmasına rağmen müvekkilinin genel kredi sözleşmesindeki kefaleti nedeniyle takip başlatıldığını, kefilin, sadace imzaladığı genel kredi sözleşmesine istinaden geri ödemesi yapılmamış kredilerden sorumlu olduğunu, kefilin, kefil olduğu GKS dışında başkaca herhangi bir borçtan sorumlu tutulamayacağı ve borçlunun doğmuş veya doğacak tüm borçlarının teminatı olarak kefalet sözleşmesinin düzenlenmesinin buna etkisi olmayacağının Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2012/15421 2013/1789 K sayılı kararında belirlendiğini, bu yönlere ilişkin itirazların karşılanmadan alınan rapora itibar edilerek verilen kararın hatalı olduğunu Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine, karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, genel kredi sözleşmesi kapsamında ödenmeyen borcun tahsili amacıyla başlatılan takibe yönelik itirazın iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. İlk derece mahkemesince yapılan imza incelemesi sonucunda takibe esas genel kredi sözleşmesindeki imzanın davalının eli ürünü olduğu belirlenmiştir. Davacı banka ile asıl kredi borçlusu … Tekstil Ltd. Şti. arasında düzenlenen genel kredi sözleşmesine borçlu davalı … ve …’ın müteselsil kefil oldukları, 2008 yılında düzenlenen genel kredi sözlemesindeki kefil imzasının davalıya ait olduğu, anılan sözleşme kapsamında alacaklı bankaca borçlu şirkete taşıt alımı için kredi kullandırıldığı ve banka ile borçlu şirket arasında taşıt rehini sözleşmesi düzenlendiği anlaşılmıştır. Kullandırılan kredilerin ödenmemesi üzerine, alacaklı banka tarafından hesabın kat edilerek, Üsküdar … Noterliğinin 10.12.2009 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesinin gönderildiği anlaşılmaktadır. İhtarın asıl borçlunun sözleşmede belirlenen adresine gönderildiği ve tebliğ edilmediği belirlenmiştir. Banka borcunun hesap kat ihtarına rağmen ödenmemesi üzerine bankaca 25.042015 tarihinde İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında toplam 36.454,94 TL alacağın tahsili amacıyla ilamsız takip başlatılmıştır. Ödeme emrinin tebliği üzerine, davalı borçlu tarafından süresi içinde itiraz edilmesi nedeniyle takibin durduğu, itiraz ve itirazın iptali davasının süresinde olduğu anlaşılmıştır. Genel kredi sözleşmesindeki kefalet sözleşmesi, sözleşme tarihinde yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanun’unun 483 ve devamı maddelerine uygun şekilde kurulmuştur. Sözleşmede BK’nın 484.maddesinde belirlenen şekilde, yazılı şekil şartı ve kefilin sorumlu olduğu belirli bir miktarın bulunduğu anlaşılmıştır. Genel kredi sözlemesi, banka ile müşteri arasında düzenlenen bir çerçeve sözleşme olup, bu sözleşme kapsamında banka limit dahilinde müşterisine çeşitli nakdi veya gayri nakdi krediler kullandırabilir. Banka 200.000 TL limitli bu genel kredi sözlemesi kapsamında asıl borçlu şirkete 12.05.2008 tarihinde 29.600 TL, 36 ay vadeli ve yıllık %17,87 faiz oranı ile taşıt kredisi kullandırılmıştır. Kullandırılan kredinin, genel kredi sözleşmesi kapsamında kullandırıldığı açık olup, genel kredi sözleşmesine kefil olan borçlunun limit dahilinden kullandırılan her bir nakdi veya gayri nakdi kredi için ayrıca imzasının alınması gerekmemektedir. Hesabın kat edilmesi, kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın muacceliyeti için yeterli olup ayrıca kefillere ihtarın tebliği şartı aranmaz. Asıl borçluya gönderilen ihtar, borçlunun temerrüdünün yanı sıra, TBK’nın 586. maddesinde öngörülen müteselsil kefilin takibi koşullarının gerçekleşmesi bakımından da gerekli bir unsurdur. Bu itibarla, ilk derece mahkemesince yukarıda açıklandığı üzere, kat ihtarının alacağı muaccel hale getirdiği ve ayrıca ihtarın kefile tebliğinin gerekmediği, TBK’nın 586. maddesine göre de asıl kredi borçlusuna gönderilen kat ihtarnamesinin İİK’nın 68/b maddesi uyarınca tebliğ edilmiş sayılıp sonuçsuz kalması halinde, müteselsil kefiller hakkında takip yapılabilir. Kefilin, borcuna kefil olduğu şirketin ortaklığından ayrılmış olması, kefalet sözleşmesinin sona erdirecek nitelikte değildir. Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 09.07.2012 tarih ve 2012/841Esas, 2012/11400 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere, davalı kefil, genel kredi sözleşmesinin kefili olup bu sözleşme uyarınca müşteriye kullandırılan tüm kredilerden dolayı kefalet limiti dahilinde sorumludur. Sözleşme uyarınca, kullandırılan kredilerden birinin kapatılması, kefilin sorumluluğunu sona erdirmez. İstinaf başvurusunda sözü edilen Hukuk Genel Kurulu kararı, hesabın kat edilmesinden sonra banka ile borçlular arasında düzenlenen yapılandırma sözleşmesinin hukuki niteliğine ilişkin olup, somut olayda uygulama yeri bulunmamaktadır. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda taraflar arasındaki sözleşme hükümlerinin değerlendirilerek borcun belirlendiği, kefaletin geçersizliğine ilişkin itirazların hukuki nitelendirmeye ilişkin olması nedeniyle ve istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda istinaf başvurusunun yerinde olmadığı sunucuna ulaşılmıştır. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, davalının istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davalının istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 1.867,24TL istinaf nispi karar harcının davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 3-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, 5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.15.09.2022
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.