Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/2317 E. 2022/997 K. 07.07.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2317
KARAR NO: 2022/997
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/01/2019
NUMARASI: 2015/57 E. – 2019/19 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Acentelik sözleşmesinden kaynaklanan)
Taraflar arasındaki tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, davasında özetle; davalı ile müvekkili arasındaki 5 yıllık süreli LPG ile Çalışan Karayolu Taşıtları İçin İkmal İstasyonu Bayiliği Sözleşmesi imzalandığını, davalının sözleşmeden altı ay sonra herhangi bir sebep belirtmeksizin sözleşmeyi fesih ettiğini, bunun üzerine davalıya ihtarname gönderilerek feshin haksız olduğunu, tazminat talep edeceklerini bildirdiklerini, davalının haksız feshettiği sözleşmenin devam etmesi halinde davacının edeceği kârı ödemesi gerektiğini, davalının satış rakamlarının defterlerin incelenmesi ile ortaya çıkacağını, bu tutarlar üzerinden sözleşme süresince elde edilecek kârın hesaplanarak davalıdan alınarak davalıya verilmesi gerektiğini, sözleşmedeki cezai şart bedelinin hesaplanarak ortaya çıkacak rakamların temerrüt tarihinden itibaren ticari temerrüt faizi ile birlikte davalıdan alınıp müvekkiline verilmesini talep ettiklerini belirterek, her bir kalem alacağı için 10.000’er TL olmak üzere, toplam 20.000,00 TL’nin faziyle birlikte davalıdan tahsiline, yapılan yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili, 10.12.2018 tarihli ıslah dilekçesiyle neticei talebini artırmış ve sonuçta; kâr mahrumiyeti nedeniyle tazminat talebini 14.495,30 TL’ye, ceza koşuluna ilişkin alacak talebini 187.735,94 TL’ye çıkarmış ve harcını ikmal etmiştir. Davalının, davaya cevap dilekçesi sunmadığı görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda;”…Netice olarak, dava konusu sözleşmenin 10/12/2013 tarihinde davalı tarafından neden belirtilmeden haksız olarak fesih edildiği, sözleşmenin 32/b maddesine göre davalı tarafın cezai şart ödemesi gerektiği, bilirkişilerce yapılan hesaba göre cezai şartın miktarının 187.735,94 TL olup, davalıya ait yılsonu bilançolarına göre yapılan değerlendirmeye istinaden bu miktarın davalının ekonomik mahvına sebep olmayacağı, davacının kar mahrumiyetinin 131.254,12 TL olup, makul süre kapsamında altı aylık süre üzerinden yapılan değerlendirmeye göre neticeten 14.495,30 TL olduğu belirlenmiş olmakla, bilirkişi raporunda yapılan açıklama değerlendirme ve hesaplamaların dosya kapsamına ve sunulan delil, iddia ve itirazlara göre yerinde olduğu kanaatine varılmış olmakla, dava dilekçesindeki talep miktarları ıslah ile artırılan miktarlar dikkat alınarak davanın kabulüne dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.”gerekçesiyle; kâr mahrumiyetine ilişkin 10.000,00 TL’nin dava tarihinden, 4.495,30 TL’nin ıslah tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine; cezai şarta ilişkin 10.000,00 TL’nin dava tarihinden 177.735,94 TL’nin ıslah tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Önceki beyanlarını tekrarlamış ve dava konusu sözleşmenin fesh edilmesinin, … ve … şirketlerinin saha müdürlerinin bilgisi dahilinde gerçekleştiğini, davacı şirketin sözleşmenin feshinden haberdar olduğunu, davacı şirketin sadece …/ satışı yapan dağıtıcı firma olduğunu, benzin ya da motorin satışı olmadığını, sözleşme tarihinde müvekkil … olarak benzin ve motorin sattığını, …’yi de istediği bayiden alıp satabildiğini, bu yüzden … satışı için dağıtıcı firma olan davacı … ile davaya konu sözleşmeyi yaptığını, ancak müvekkilinin 19.09.2013 tarihinde, … şirketi ile bayilik anlaşması, …’in çatısı altında akaryakıt satma konusunda anlaşma sağladığını, … bayisi olduğu için … şirketinin müvekkiline … gaz satma zorunluluğunu getirdiğini, o dönemde …’in, gazı … A.Ş.’den daha pahalıya verdiğini, buna rağmen müvekkilinin o dönemde … ile bayilik sözleşmesi yaptığından ve sözleşmede …, … gaz satmayı şart koştuğundan sözleşmeyi davacı şirketin bilgisi ve rızası dahilinde ihtarname göndererek feshettiğini, bu anlatılan sistemi davacı firma da dahil tüm dağıtıcı firmaların bildiğini, O dönemde davacı şirketin saha müdürü …’in, sözleşmenin feshedildiğine dair ihtarname gönderilmesini istemesi üzerine müvekkilinin bu talep doğrultusunda sözleşmenin feshine ilişkin ihtarnameyi davacı şirkete gönderdiğini, davacı şirketin saha müdürü …’in işten ayrılmasını fırsat bilerek, sözleşmenin feshinden bir buçuk yıl sonra haksız talepte bulunulduğunu, davacıyla olan sözleşmenin üç ay sürdüğünü, müvekkilinin sözleşmeyi yukarıda açıklanan şekilde feshettiğini, kesinlikle sözleşmeden keyfi dönmediğini, buna rağmen davacı şirket saha müdürünün işten ayrılmasını beklediğini ve saha müdürü işten ayrıldıktan sonra kötü niyetli olarak dava açtığını, Bilirkişi raporuna göre davacının kâr mahrumiyeti zararının 14.495,30 TL olduğunu, cezai şartın ise bunun tam on üç katı, yani 187.735,94 TL olarak belirlendiğini, cezai şartın fahiş bir şekilde hesaplandığını, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, bayilik sözleşmesinin haksız feshi sebebiyle cezai şart ve mahrum kalınan kâr kaybından doğan tazminat taleplerine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın ıslah doğrultusunda kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Taraflar arasında17.06.2013 tarihinde beş yıllık istasyon bayilik sözleşmesinin imzalandığı anlaşılmakta olup, davalı yanca 10.12.2013 tarihinde keşide edilen Kahramanmaraş … Noterliğinin … no’lu ihtarnamesi ile söz konusu bayilik sözleşmesinin davalı tarafından, sebep gösterilmeksizin ve tek taraflı olarak feshedildiği anlaşılmaktadır. İlk derece mahkemesince alınan 18.07.2018 tarihli bilirkişi raporunda; davacı tarafın ticari defterlerinin incelendiği, davalı ile ticari işten kaynaklı muhtelif tarihli ve tutarlı faturaların ticari defterlere kayıt edildiği, davalının cari hesapta satımdan dolayı herhangi bir borcunun bulunmadığı tespit edilmiştir. Cezai şarta ilişkin hesaplama da taraflar arasındaki sözleşmenin 32/b maddesine göre, bayinin davacıdan LPG alımı yaptığı dönem içinde LPG alımının en yüksek olduğu aydaki LPG miktarının fesih tarihindeki perakende satış fiyatı ile çarpımı sonucu bulunacak bedeli cezai şart olarak talep edilebileceği, somut olayda davalı bayinin en çok alım yaptığı toplam alımının 38,889 kg yani, yaklaşık 38,89 ton olduğu, dosya içerisindeki 10.12.2013 yürürlük tarihli perakende litre satış fiyatının 3,19 TL olarak belirtildiği, kilogram ile alının oto gazların litreye çevrilmesinde kesafet oranının 0,56 oranında alındığı, bu doğrultuda 38.889 kilogramın 69.444,64 TL olarak hesaplandığı, sözleşmedeki 32/b maddesine göre cezai şartın KDV hariç litre fiyatının 2,7034 TL üzerinden ( 3,19/1,18) sonuç olarak somut olayda talep edilebilecek cezai şartın (69.444,64 x 2,7034) = 187.735,94 TL olarak hesaplandığı, kâr mahrumiyetine yönelik talebin değerlendirilmesinde ise taraflar arasındaki sözleşmenin 32/a maddesi kapsamında değerlendirme yapılarak … birim fiyatı, Tükraş fiyatı , dağıtım şirketi kâr marjı ve nakliye bedeli göz önünde bulundurularak ton başına dağıtım şirketi kârının 114,77 TL olarak hesaplandığı, sözleşmenin başlangıcı, en son ürün alış tarihi ve sözleşmenin bitiş tarihi göz önünde tutularak, tamamlanan gün ve erken fesih edilen gün sayıları raporda belirtilmek sureti ile çalışma süresindeki günlük alım ortalaması belirlenerek, erken fesih nedeniyle oluşan ton bazındaki kaybın 1.143,64 ton olarak belirlendiği, ortaya çıkan bu sonuçun az yukarıdaki veriler uyarınca hesaplanan 114,77 TL tutarındaki ton başına dağıtım şirketi karına bölünerek toplam kâr mahrumiyeti tutarının 131.254,12 TL olarak hesaplandığı görülmüştür. Bilirkişilerce kâr mahrumiyeti zararı hesaplanmasında, davacının aynı bölgede aynı şartlarda yeni bir bayilik sözleşmesi kurabilmesi için fesih tarihinden itibaren gerekli olan makul süre altı ay olarak belirlenerek bu suretle en son ürün alış tarihi olan 12.12.2013 tarihine üç aylık ilave süre eklenerek 12.06.2014 tarihine ulaşılmıştır. Bu doğrultuda bilirkişilerce altı aylık kâr mahrumiyeti olarak 14.495,30 TL hesaplanmıştır. Bilirkişilerce; somut olayda hem cezai şart hem de kâr mahrumiyeti tazminatı talep edilmiş olduğu bu bağlamda iki kalem halinde toplam 202.231,24 TL tutarındaki cezai şartın; davalının 2013-2014-2015-2016 yılı gelir vergisi beyanlarına ve 2016 mali verilerine göre davalının ekonomik olarak mahvına sebebiyet vermeyeceği yönünde kanaat bildirilmiştir. Yargıtay 19.HD’nin yerleşik içtihadına göre, TBK’nın 114/2. maddesi yollamasıyla aynı Kanun’un 52. maddesi uyarınca, davacının zararı azaltma yükümlülüğü bulunduğundan, kâr mahrumiyeti süresi, feshedilen sözleşmenin bakiye bölümü için değil, davacının aynı bölgede benzer bayilik kurabilmesi için gerekli makul süre kadar olmalıdır ( Yargıtay 19. HD’nin 04/04/2018 tarih, 2017/4479 E.- 2018/1825 K, sayılı ilamı). Nitekim bilirkişi raporunda bu süreye ilişkin değerlendirme yapılmış ve raporda makul sürenin altı ay olduğu gerekçeli şekilde tespit edilmiştir. Bilirkişi tarafından akaryakıt piyasasında makul olan, genel kabul görmüş süre altı ay olarak tespit edilmiş ve hesaplama bu süre göz önünde bulundurularak yapılmıştır. Kaldı ki somut olayda fesihten sonra daha kısa süre içinde yeni bir bayiliğin verilmiş olduğu hususu davalı tarafından usulüne uygun şekilde ispatlanamamıştır. Davacının mahrum kaldığı kazanç kaybı, kâr marjı üzerinde bulunan brüt tutardan davacının yapmak zorunda olduğu personel, kira, taşıt gibi giderlerin mahsubu gözetilerek ve net kar oranı tespit edilerek yapılmalıdır (Yargıtay 19.HD’nin 17/06/2015 tarih, 2014/12105 E., 2015/9030 K. Sayılı ilamı).Dosyanın incelenmesinde, yapılan nakliye giderleri düşülerek net kârın hesaplandığı anlaşılmaktadır. Taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin 32. maddesinin birinci bendinde; bayilik süresinden önce haksız olarak bayilik sözleşmesini feshetmesi veya …’ın bayinin sözleşmeye aykırı davranışı ile sözleşmeyi feshetmesi halinde; …’ın mahrum kaldığı kâr karşılığı tazminatı talep edebileceği, bu kapsamda temerrüt halinin oluşmasında ise temerrüt faizinin temerrüt veya tahsil faaliyetindeki reeskont faizinin iki katı oranında uygulanacağı düzenlenmiş, maddenin ikinci bendinde ise talep edilebilecek cezai şarta ilişkin düzenleme yapıldığı, aynı maddenin b bendinde bayinin …’dan Lpg alımı yapacağı dönem içindeki LPG alımının en yüksek olduğu aydaki LPG miktarının fesih tarihindeki perakende satış fiyatı ile çarpımı sonucu bulunacak bedeli cezai şart olarak ödeyeceğine yönelik düzenleme yapıldığı anlaşılmaktadır. Taraflar arasındaki sözleşmenin 32. maddesinin ikinci bendinde cezai şart düzenlenmiş olup, bayinin sözleşmeye aykırı eylemleri nedeniyle sözleşmenin feshi halinde, 23. maddede düzenlenen yoksun kalınan kârdan ayrı olarak, bayinin son bir yıl içinde aldığı en yüksek aya ait LPG’nin ton miktarının fesih tarihindeki perakende satış fiyatı baz alınarak bulunacak satış fiyatı ile çarpımı sonucu hesaplanacak bedelin cezai şart olarak ödeyeceği düzenlenmiştir. Mahkemece alınan bilirkişi raporlarında cezai şartın sözleşme hükümlerine göre 187.735,94 TL olarak belirlendiği anlaşılmıştır. Bilirkişiler tarafından yapılan hesaplamalar gerekçeli ve denetime elverişle olup ilk derece mahkemesinin bu rapor verilerini esas alarak hüküm kurmasında usul ve yasaya aykırılık görülmemiştir. Davalı yanca Kahramanmaraş …Noterliğinin … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile 10.12.2012 tarihinde taraflar arasındaki istasyon bayiliği sözleşmesinin görülen lüzum üzerine tek taraflı feshedildiği bildirilmiş, bunun üzerine … tarafından davalı tarafa Beyoğlu …. Noterliğinin 03.01.2014 tarihli ihtarnamesi gönderilmiş ve bayilik sözleşmesinin hiçbir neden gösterilmeden tek taraflı feshedilmesini hem taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine hem de hukuk kaidelerine uymadığından bahisle, feshin haksız olduğu, bu nedenle sözleşmenin 32/a ve 32/b maddesinde düzenlenen mahrum kalınan kar ve cezai şart bedelinin taraflarınca tahsilinin talep edildiği bildirilmiştir. Söz konusu ihtarnamenin, davalının daimi çalışanının imzasına 09.01.2014 tarihinde tebliğ edilmiş olduğu da dosyadaki ekli belgelerden anlaşılmaktadır. Davalı vekilince bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde söz konusu feshin her iki tarafın iradesi doğrultusunda yapılmış olduğuna yönelik itirazda bulunulmuş, istinaf başvurusunda da davalı vekili müvekkilinin fesih ihtarının karşılıklı anlaşmaya dayandığını, bu sebeple haksız sayılmaması gerektiğini ileri sürmüştür. Az yukarıda bahsi geçtiği üzere, davacı yanca yapılan feshin haksız olduğu da Beyoğlu …Noterliğinin 03.01.2014 tarihli ihtarnamesi ile davalıya bildirilmiştir. Basiretli tacir konumundaki davalı yan, kendi çektiği fesih ihtarında herhangi bir fesih nedeninden bahsetmediği gibi, davacının anılan ihtarnamesini tebliğ almış olmasına rağmen herhangi bir cevap da vermemiştir. Feshin her iki tarafın ortak iradesiyle gerçekleşmiş olduğuna yönelik savunmalar, ilk kez ilk derece mahkemesince aldırılan bilirkişi raporuna karşı itirazlarlarla ileri sürmüştür. Ancak davalı vekili bahsi geçen iddiasını dosya kapsamında ispatlayamamakla, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Mahkeme gerekçesinde belirlendiği üzere cezai şartın sözleşmeye uygun şekilde belirlendiği, cezai şart tutarının davalı bayinin iktisadi yönden mahvına neden olmayacağı, davalının belirlenen ekonomik durumuna göre cezai şartın fahiş olmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin bu yönlere ilişkin istinaf başvuru nedenleri yerinde görülmemiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine,2-Davalı tarafından yatırılan istinaf peşin ve başvuru harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 10.360,81 TL istinaf nispi karar harcının davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,3-Davalı tarafça istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair;MK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 07.07.2022 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın davalı vekiline tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açıktır.