Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/2291 E. 2022/1263 K. 12.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2291
KARAR NO: 2022/1263
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 03/09/2019
NUMARASI: 2017/895 E. – 2019/723 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin Konya’da mukim makarna üretimi ve ihracatı işleriyle iştigal etmekte olan bir şirket olduğunu, ürettiği makarnaların …, Güney Afrika gibi ülkelere ihracatı için davalı şirket ile ticari ilişki kurduğunu, bu bağlamda 22.01.2016 tarihli faturaya konu toplam 586.080 kg makarnanın …’a ihraç edildiğini, taraflar arasındaki anlaşma uyarınca ilgili faturada ödeme tarihinin belirlendiğini ve gününde ödenmeyen faturalara günlük %0,3 oranında faiz uygulanacağının faturaya işlendiğini, davalı şirketin söz konusu faturaya karşı herhangi bir itirazda bulunmadığını, ihtirazı kayıt da koymadığını, ancak davalı şirketin müvekkili şirkete faturaya konu borcunu ödeme gününde ödemediğini, öte yandan müvekkili şirket denetçi firması tarafından hesapların olağan denetimi gereğince 30.06.2016 tarihi itibariyle kendilerine ait bakiyelerin bildirilmesinin istendiğini, davalı şirketin tüm ticari ilişki kapsamında 22.08.2016 tarihi itibariyle 358.773,02 ABD Doları tutarında borçlu olduğu konusunda mutabık olduklarını kabul ve ikrar ettiğini, diğer yandan davalı şirket yararına 14.01.2011 tarihinde doğmuş ve doğacak borçlarına karşılık olmak üzere 1.500.000,00 TL bedelli olarak bağımsız bölüm üzerine ipotek tesis edildiğini, davalı …’in de müvekkili şirket lehine davalı şirketin müvekkili şirket ile bilumum ticari ilişkileri nedeniyle 17.01.2011 tarihli 1.000.000,00 TL bedelli arsa olan taşınmaz üzerinde ve mesken olan bağımsız bölüm üzerinde ipotek tesis ettiğini, davalı şirketin kabul ve ikrarına rağmen müvekkili şirkete olan borcunu ödemediğini, davalı şirketten tahsil edilemeyen 273.992,40 ABD Doları asıl alacağı ve bu alacağa takip tarihine kadar işlemiş olan 347.797,70 ABD faizinden oluşan toplam 621.790,10 ABD Doları alacağını tahsil için İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası tahtında davalılar hakkında ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile icra takibi başlamak zorunda kaldığını, davalıların borca itiraz ettiklerini, itirazın haksız olduğunu iddia ederek, icra takibine karşı yapılan itirazın iptali ile takibin devamına, 621.790,10 ABD Dolarının asıl alacağa faturada yer alan ödeme tarihinden itibaren fiili ödeme gününe dek işleyecek günlük %0,3 akdi faiz ile davalılardan tahsiline, %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; davanın haksız ve hukuka aykırı olduğunu, alacağa dayanak yapılan faturanın TL üzerinden olduğunu, fatura bedelinin ABD doları bazında ödeneceğine dair taraflar arasında mutabakat veya anlaşma bulunmadığını, fatura bedelinin dolar olarak talep edilmesini kabul etmediklerini, takibe konu fatura nedeniyle müvekkili şirketin herhangi bir borcu bulunmadığını, taraflar arasında fatura bedelinin dolar olarak ödeneceği hususunda herhangi bir şart ve anlaşma bulunmamakla birlikte davacının talep etmiş olduğu fatura bedeli olan 273.992,40 ABD dolarının müvekkili şirket tarafından o dönemde dolar çek koçanı müsait olduğundan muhatabı … Bankası AŞ Mecidiyeköy Branch Şubesi, keşide tarihi 28.05.2016, 91.330,80 USD meblağlı, keşide tarihi 04.06.2016 olan 91.330,80 USD meblağlı, 11.06.2016 keşide tarihli, 91.330,80 USD meblağlı üç adet çek karşılığı ödendiğini, çeklerin takas kapsamında ödendiğine ilişkin banka dekontlarının ibraz edildiğini, fatura bedelinin çek karşılığı ödendiğini, kabul anlamına gelmemek kaydı ile binde üç oranındaki fahiş gecikme faizinin herhangi bir yasal dayanağının olmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Mahkemece, bilirkişi raporuna göre davacı ve davalı şirketin ticari defterlerinin usulüne uygun tutulduğu ,davacı tarafın 02.06.2017 takip tarihi itibariyle davalıdan 358.781,02 USD kur farkı dahil 1.305.460,62 TL alacaklı olduğu ,tacir olan her iki tarafın ticari defterlerinin davacının davalıdan alacağına İlişkin aynı mahiyette olduğu ,birbirini doğruladığı ve netice de davacının davalıdan her iki tarafın ticari defterlerine göre 02.06.2017 takip tarihi itibariyle 358.781,02 USD karşılığı kur farkı dahil 1.305.460,62 TL alacaklı olduğunun anlaşıldığı ,yanlar arasındaki uyuşmazlığın İcra takibinin dayanağı olan 22.01.2016 tarihli fatura nedeniyle davacının davalıdan alacağının bulunup bulunmadığı hususu olduğu ,davacı tarafın 22.01.2016 tarihli fatura alacağının ödenmediğini ,davalı tarafın ise 3 adet çek karşılığı ödendiğini beyan ettiği ,sevk irsaliyeleri İle eldeki davanın ve İcra takibi dayanağını oluşturan 22.01.2016 tarihli itiraz edilmeyerek kabul edilen fatura içeriğinden açıkça anlaşılacağı üzere davacının 586.080 kg makarna sandtona ihraç ettiği ,bu sebeple davalıdan fatura bedeli yönünden alacaklı olduğu gerek rapordan ,gerekse toplanan delillerden açıkça anlaşıldığı üzere davalının davacıya 22.01.2016 tarihli faturadan kaynaklanan borcunu 3 adet çek karşılığı tam olarak ödediği bu suretle davacının İcra takibi ve eldeki davanın dayanağı 22.01.2016 tarihli fatura sebebiyle alacağının kalmadığı ,her ne kadar davacının davalıdan 358.781,02 USD karşılığı kur farkı dahil 1.305.460,62 TL alacaklı olduğu tespit edilmiş ise de bu alacağın dava ve İcra takibinin dayanağı 22.01.2016 tarihli faturadan kaynaklanmadığı , davacının davasının yerinde olmadığı ” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Önceki beyanlarını tekrarlamış ve kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, hükme esas alınan bilirkişi raporuna karşı itirazlarının sunulmuş olmasına rağmen mahkemece TBK’nın 102. maddesine aykırı düşen hatalı raporun hükme esas alınarak hatalı karar tesis edildiğini, TBK’nın 102. maddesinde yer alan kanunen geçerli bir açıklama yapılmadığı veya makbuzda bir açıklık bulunmadığı durumda ödemenin muaccel borç için yapılmış sayılacağı, birden çok borcun muaccel olması halinde ise borçluya karşı ilk olarak takip edilen borç için yapılmış olduğunun kabul edileceği, takip yapılmamış ise ödemenin vadesi ilk önce gelmiş olan borç için yapılmış olacağı hükmünün ihtilafa uygulanması durumunda davalı şirket tarafından üç adet çek ile yapılan ödemelerin takip konusu yapılan ve ipoteğin paraya çevrilmesine neden olarak gösterilen faturaya istinaden yapılmış bir ödeme olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığını, 2014/2018 yıllarına ait cari hesap ekstrelerinden de anlaşılacağı üzere müvekkili şirket ile davalı şirket arasında süregelen bir ticari ilişki nedeniyle müteaddid defalar keşide edilen faturalar ve bu faturalara istinaden yapılmış kısmi ödemelerin söz konusu olduğunu, bu nedenle davalı şirketin bu ticari ilişkiden dolayı davacıya birden fazla muaccel hale gelmiş borcu bulunduğunu, davalının da zaman zaman bu borçlara istinaden kısmi ödemeler yaptığını, davalının cevap dilekçesinde konu ettiği 28.05.2016,04.06.2016 ve 11.06.2016 tarihli her biri 91.330,80 USD tutarında üç adet çeki teslim ederken bu çekleri hangi borcuna istinaden teslim ettiği konusunda bir açıklama yapılmadığını, taraflar arasında yıllardır süregelen ticari ilişkide TBK’nın 102. maddesi de göz önüne alınarak davalının yapmış olduğu kısmi ödemelerin, faiz yükünden kurtulması amacı ile vadesi ilk önce gelmiş olan borcuna mahsup edildiğini, taraflar arasında süregelen bu teamülün TBK’nın 102. maddesinin açık hükmü göz önüne alınarak davalının üç adet çek aracılığıyla yapmış olduğu toplam 273.992,40 USD tutarında ödemenin davalının daha önce muaccel hale gelmiş olan faturalardan doğan borcuna karşılık mahsup edilerek ödeme yapılmayan takip konusu faturaların tespit edildiğini ve bu faturaya dayanılarak takip başlatıldığını, dosyaya sunulan Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 2017/4841 Esas, 2018/2190 Karar ve 18.04.2018 tarihli vb kararlarda da belirtildiği üzere, TBK’nın 102. maddesinde yer alan borçlunun birden çok muaccel borcunun bulunması halinde yapılan ödemenin vadesi ilk önce gelmiş olan borç için yapılmış kabul edilmesi gerektiğinin hüküm altına alındığını, yapılması gerekenin davacıya birden fazla muaccel borcun bulunup bulunmadığı ve birden fazla borç bulunuyorsa vadesi önce gelen borcunun bulunup bulunmadığı ve vadesi önce gelen borcunun hangisi olduğunun tespiti gerektiğini, bilirkişinin vadesi en son olan takip konusu faturaya mahsup ettiğini, raporda ulaşılan sonuçta yaşanan tereddütler ve çelişkiler göz önüne serildiğini, borca istinaden düzenlendiği iddia edilen toplam 273.992,40 USD bedelli çeklerin takibe konu faturadaki borcun doğumundan 4 ve 5 ay sonra düzenlendiğini, çeklerin teslim tarihinde davalının takip konusu faturadan doğan borcu dâhil olmak üzere 1.171.406,27 USD tutarında borcu bulunduğunu, çeklerin takip konusu faturaya istinaden teslim edildiğine dair iddianın ispat külfetinin davalıya ait olduğunu, bu güne kadar bu iddianın yazılı delilinin davalı şirket tarafından dosyaya sunulmadığını, müvekkili şirketin davalı şirketten alacaklı olduğunun tartışmasız olduğunu, taraflar arasındaki ticari ilişkinin takibe konu fatura ile de sınırlı olmadığını, müvekkili şirketin davalıdan tahsil edemediği alacağı bakımından icra takibi başlatmak zorunda kaldığını, incelemenin sınırlı tutularak davanın reddine karar verildiğini, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali davasıdır.İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Taraflar arasında, ticari ilişkinin varlığı ,davalı şirket tarafından çekle yapılmış olan ödemeler konusunda herhangi bir uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık, davalı tarafından çekle yapılan ödemelerin TBK’nın 102. maddesi gereğince takip konusu fatura alacağına mahsuben yapılıp yapılmadığı, bilirkişi raporu doğrultusunda verilen hükmün usul ve yasaya uygun olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır. Dosya kapsamından, alacaklının davacı şirket, borçlunun davalı şirket olarak yer aldığı, davalı şirkete ait taşınmaz üzerine 1.500.000,00 TL bedelli 14.01.2011 tarihli ,davalı gerçek kişi borçlu adına olan taşınmaz üzerine 1.000.000,00 TL bedelli 17.01.2011 tarihli ipotekler tesis edildiği ,sipariş tarihi 30.12.2015 ,sevk tarihi 20.01.2016,21.01.2016 ,22.01.2016 tarihli birden fazla sevk irsaliyesinin ve takip konusu ,fatura ve irsaliye tarihi 22.01.2016 , vade tarihi 30.03.2016 tarihli ,KDV dahil toplam 899.187,17 TL tutarlı ve fatura üzerinde ,vergi istisna muafiyet sebebi ,ihraç kayıtlı satışlar ,1 USD ;3.0387YTL proforma 273.992,40 $ , gününde ödenmeyen faturalara günlük %0,3 vade farkı uygulanacağının yazılı olduğu ,faturanın e- fatura olarak düzenlenmiş olduğu ,davalı borçlu şirketin … Bankası A.Ş Mecidiyeköy Branch şubesindeki çek hesabından davacı alacaklı şirket adına ,26.05.2016, 04.06.2016 ve 11.06.2016 vade tarihli her biri 91.330,80 USD olan üç adet çek keşide edildiği ,çek fotokopisinin yer aldığı sayfa üzerinde el İle “273.992,40 $ faturaya istinaden “ yazısının yer aldığı ,imza veya başka bir bilgi olmadığı ,çek bedellerinin ödenmiş olduğu ,davacı şirket tarafından davalı şirkete gönderilen e – posta İle firmanın hesaplarının olağan denetiminin yapıldığı belirtilerek denetim gereği 30.06.2016 tarihi itibariyle şirketlerine ait bakiyenin ekteki forma doldurularak en geç iki gün içinde denetim firması faksına , aslının ise adresine gönderilmesinin istendiği ,davalı şirket tarafından 20.07. 2016 tarihli cevabı faks İle 30.06.2016 tarihi itibariyle davacı şirkete 358.773,02 USD olarak 22.08.2016 tarihi itibariyle mutabıkız yazıldığı ,davacı şirket tarafından, davalılar hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında 273.992,40 USD fatura alacağı( 970.727,67 TL ) ,347.797,70 USD geçmiş gün faizi ( 1.232.212,47 TL ) olmak üzere toplam 621.790,10 USD (2.202.940,15 TL ) alacağın tahsili amacı ile 02.06.2017 tarihinde ipoteğin paraya çevrilmesi yolu İle İcra takibi başlatıldığı ,davalıların yasal süre içerisinde borca ve takibe itiraz ettikleri ,davacının İİK 67. maddesi gereğince İş bu İtirazın iptali davasını açtığı anlaşılmıştır. 31.08.2018 tarihli bilirkişi raporunda; davacı yanın 2016-2017 yıllarına ait ticari defterlerinin incelemeye tabi tutulduğu ,ticari defterlerinin usulüne uygun tutulduğu ,davacı şirket ticari defterlerinde ticari İlişkinin 2016 yılı öncesine dayandığı ,takibe konu faturanın ihraç kayıtlı teslim şekline tabi olması nedeni ile KDV tahsil edilmeyecek şekilde 22.01.2016 tarihinde 273.992,40 USD karşılığı 832.580,71 TL olarak hesap altında kayıtlı olduğu , anılan hesabın 2016 yılsonu bakiyesinin dolar karşılığının 358.781,02 olduğu ve 2017 yılına devrettiği ,2017 yılında üçer aylık dönemlerde kur farkı kayıtlarının yapıldığı ,anılan hesabın 02.06.2017 takip tarihi itibariyle kur farkı dahil 1.305.460,62 TL alacaklı olduğunun görüldüğü, davalı tarafça ibraz edilen 2016/2017 yıllarına ait ticari defterlerinin usulüne uygun olarak tutulduğunun görüldüğü ,davalı ticari defter kayıtlarında davacı ile aralarındaki ticari ilişkiye ait muhasebe hareketlerinin satıcılar hesabında ,USD ,Euro ve TL olarak takip ettiği ,ticari ilişkinin 2016 yılı öncesine dayandığı ve takibe konu faturanın bu hesap aktında kayıtlı olduğu ,anılan hesabın 21.12.2016 yılsonu ve 02.06.2017 takip tarihi itibariyle bakiyesine göre davacı yana 358.781,02 USD borçlu olduğunun görüldüğü .davacı yana ait muavin hesap ekstreleri ile davalı yanın dosyaya sunmuş olduğu muavin hesap ekstreleri mukayese edildiğinde davacı yanın faturaya konu ürünleri 20-21 ve 22 Ocak 2016 tarihlerinde sevk ettiği ,faturayı e- fatura sistemi üzerinden gösterdiği ,20.01.2016 tarihinde de birebir fatura tutarı İle örtüşecek şekilde davalı yandan 3 adet her biri 90.330,80 USD olmak üzere toplam 270.992,40 USD tutarında çek aldığının görüldüğü ,bu anlamda davacı yanın davalı yandan ön ödeme karşılığı tahsil ettiği ürün bedeli karşılığında ürünleri sevk ederek fatura düzenlediğinin anlaşıldığı ,davacı yanın davalı yandan çekleri almadan önceki son cari hesap durumuna göre davalıdan 1.171.406,27 USD alacaklı olduğu hususu olduğunu, çeklerin geçmiş dönem bakiye borcuna mahsuben alındığının iddia edilmesi mümkün olmakla gerek çek toplamlarının bire bir takibe konu fatura tutarı İle örtüşmesi ,gerek çeklerin alınma tarihleri ile takibe konu fatura muhteviyatı ürünlerin sevkinin başlama tarihlerinin uyuşması karşısında çeklerin takibe konu fatura muhteviyatı ürünler için alınmış olduklarının değerlendirildiği ,dava dosyasında .davacı yan tarafından davalı yana gönderilen davacı yanın 358.773,02 USD alacaklı olduğunu ifade eden 20.07.2016 tarihli mutabakat mektubunda davalı yanın “ mutabıkız “ ibaresi ile kaşe ve imzasının olduğunun görüldüğü , davalı tarafın kendi ticari defter kayıtlarına nazaran 02.06.2017 takip tarihi itibariyle davacı yana 358.781,02 USD borçlu gözüktüğü ,taraflar arasında takibe konu faturanın tahsilinin döviz cinsinden talep edilip edilemeyeceği hususunda herhangi bir anlaşma olmamakla birlikte davalı yanın kendi cari hesabını USD ve Euro olarakta takip ettiği , zira takibe konu faturanında kayıtlara USD karşılığı olarak kaydedildiği ,ödemelerin de USD bazında takip edildiğinin anlaşıldığı ,mutabakat mektubundan da anlaşılacağı üzere davalı yanın dolar bakiyesinde mutabık olduğu , rapor içeriğinde açıklanan nedenlerle davacının takibe konu ettiği fatura yönünden alacaklı olmadığının değerlendirildiği belirtilmiştir.Davacı vekili , rapora beyan ve itiraz dilekçesinde ,raporda müvekkili alacağının tespit edildiğini belirterek davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.Davalılar vekili ,çeklerin davacı tarafın ticari kayıtlarında da mevcut olduğunu ve bilirkişi tarafından da tespit edildiğini , çeklerin davacı tarafa teslim edildiğine dair belge aslını ibraz ettiklerini beyan etmiştir. Mahkemece yukarıda yer verilen gerekçeye istinaden davanın reddine karar verilmiştir. Çekle yapılan ödemelerin ne için yapıldığına dair dekontlarda bir açıklama bulunmamaktadır. Bu durumda uyuşmazlığın TBK’nın 102. maddesi hükmü çerçevesinde çözümlenmesi gerekir. TBK’nın 102. maddesinde; “Kanunen geçerli bir açıklama yapılmadığı veya makbuzda bir açıklık bulunmadığı durumda ödeme, muaccel borç için yapılmış sayılır. Birden çok borç muaccel ise ödemenin, borçluya karşı ilk olarak takip edilen borç için yapılmış olduğu kabul edilir. Takip yapılmamış ise ödeme, vadesi ilk önce gelmiş olan borç için yapılmış olur.” denilmektedir. Bu durumda ilk derece mahkemesince; tarafların açık hesap ilişkisi bir bütün olarak değerlendirilerek, takip tarihinden önce davacı tarafça düzenlenen faturalar nedeniyle davaladan alacaklarının tarihleriyle belirlenmesi, hangi alacağın hangi tarih itibariyle muaccel olduğunun belirlenmesi, davalının çekle ödeme yaptığı tarihler itibariyle muaccel alacaklar belirlenerek bu ödemelerin hangi alacağa mahsup edilmesi gerektiğinin TBK’nın 102.maddesi uyarınca belirlenmesi ve yapılan ödemelerin bu şekilde davacının alacaklarına mahsubu ile daha önce muaccel olan alacaklardan fazla ödeme yapılığı anlaşılırsa o ödemelerin takip konusu faturaya yapılmış sayılması suretiyle ortaya çıkacak sonuca göre karar verilmelidir. Mahkemece bu hususlar, denetime elverişli bir raporla ortaya konularak sonuca gidilmelidir. İlk derece mahkemesince bu konuda yeterli araştırma ve inceleme yapılmadan karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur (Emsal Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 2017/4841 Esas, 2018/2190 Karar ve 18.04.2018,Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 2014/752 Esas, 2014/4811 Karar ve 23.06.2014 ). Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, esasa dair istinaf nedenleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacı vekili tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, talep halinde, ilk derece mahkemesince iadesine, 4-İİK’nın36. maddesi uyarınca yatırılan teminatların, yatıran taraflara iadesine, 5-Davacı vekili tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair; HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 12.10.2022
KANUN YOLU:HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.