Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/2285 E. 2022/956 K. 30.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2285
KARAR NO: 2022/956
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/06/2019
NUMARASI: 2017/645 E. 2019/852 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Ticari nitelikteki saklama sözleşmesinden kaynaklı)
Taraflar arasındaki tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili davasında özetle; müvekkilinin, ağırlıklı olarak yurtdışından ithal ettiği mısır, soya fasulyesi, buğday gibi tarım ürünlerini Türkiye’de pazarlayan bir şirket olduğunu, müvekkili ile davalı arasında yapılan 22 Haziran 2016 tarihli Hizmet Anlaşması uyarınca, müvekkilinin Paraguay’dan ithal ettiği soya fasulyesinin davalıya ait depoda 29.06.2016-17.11.2016 tarihleri arasında depolandığını ve 17.11.2016 tarihinde söz konusu malın depodan tamamen tahliye edildiğini, depoya 29.06.2016 tarihi itibariyle giren mal miktarı 7006,32 ton iken 17.11.2016 itibarıyla depodan tahliye edilen toplam mal miktarının 6930,16 ton olduğunu, arada 76,16 ton ürünün eksiklik olduğunu, müvekkilinin piyasaya satış yaptıkça, satılan miktarları depodan kamyonlar aracılığıyla tahliye ettirerek, müşterilere sevk ettirdiğini, 31.10.2016 tarihi itibariyle depoda bulunması gereken mal miktarının 6034,6 ton olduğunu, depoda yaşanan sorunlar nedeniyle, malın tamamen tahliye edilerek başka depoya sevk edilmesi kararı alınması üzerine 09.11.2016-17.11.2016 tarihleri arasında ekte listesi verilen kamyonlar ile toplam 5874,520 ton malın başka depalara, 83,920 ton malın ise müşteriye sevk edilmiş olduğunu, dolayısıyla nihai olarak tahliye edilen mikatarın depoya giren mal miktarı olan 7006,32 tondan 76,16 ton eksik olduğu anlaşıldığını, taraflar arasındaki 22 Haziran 2016 tarihli hizmet anlaşması uyarınca, hangi sebepten kaynaklanırsa depodan tahliye edilen malda yaşanabilecek %0,2 oranına kadar olan eksikliğin hiçbir müeyyide olmaksızın kabul edileceğini, bu oranı aşan eksikliklerin bedelinin ise davalı tarafından tazmin edileceğini, somut olayda depoya giren mal miktarı üzerniden hesaplanan %0,2 oranındaki tolerans miktarının 14,01 ton olduğunu, müvekkilinin sözleşmede kararlaştırılan tolerans miktarını aşan eksiklik olan 62,15 ton için depodan tahliye tarihinde geçerli olan piyasa fiyatı olan 450 ABD doları ton üzerinde 31.12.2016 tarihli ve … sayılı 99.407,46 TL tutarındaki faturayı düzenleyerek davalıya gönderdiğini, davalının ise sözleşmede belirtilen %0,2 fire oranının sadece kantar farkı ve sevk zayiatından kaynaklanna fire olduğunu iddia ederek faturayı iade ettiğini ve bedelini ödemediğini belirterek; fazlaya dair talep hakları saklı kalması kaydıyla, müvekkilinin davalıya ait depoda bulunan maldaki eksiklik sebebiyle doğan 99.407,46 TL tutarındaki alacağının davalıya gönderilen ihtarnamenin tebliğ tarihi olan 09.01.2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi birlikte davalıdan tahsiline, vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin davalıya tahmiline karar verilmesini talep ile dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; davalının dava açıldığı tarihteki yerleşim yeri itibariyle yetkili mahkemenin Ceyhan Mahkemeleri olduğunu, bu nedenle yetki itirazında bulunduklarını, müvekkili ile davalı arasında yapılan 22.06.2016 tarihli hizmet sözleşmesi uyarınca davacının Paraguay’dan ithal ettiği soya fasulyesini müvekkiline ait depoda 59.06.2016-17.11.2016 tarihleri arasında depoladığını ve 17.11.2016 tarihinde söz konusu malın depodan tamemen tahliye edildiğini, sözleşmenin başladığı ve sona erdiği tarihlerin belirli olduğunu, davanın süresinde açılmadığını, taraflar arasında akdedilmiş olan 22.06.2016 tarihli hizmet anlaşmasında sözleşme içeriğinde %0,2 olarak kararlaştırılan fire oranlarının, kantar farkından kaynaklanan ve sevk zayiatından kaynaklanan fire oranları olduğunu, Ceyhan … Noterliğinin 16.01.2017 tarih … yevmiye numaralı ihtarnamesinde de belirttikleri üzere, depo muhafazasında rutubet kaybından kaynaklanan 76.200 kg fire %1,087kg’ye tekabül etmekte olduğunu, bu oranın ticari örf adet ve teamüllere göre belirlenmiş oranların asgari seviyesinde kalmakta olduğunu, bu nedenlerle davanın haksız ve hukuka aykırı olduğuru belirterek, davanın reddin, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Mahkememizce toplanan tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde; taraflar arasında imzalanan 22 Haziran 2016 tarihli Hizmet Anlaşması, irsaliye listeleri, rutubet ve sıcaklığına dair rapor ve kayıtları, ihtarnameler, Ceyhan Ticaret Borsası Ticari Örf Adet ve Teamülleri, farklı Ticaret Borsalarının soya fasulyesi fire oranlarını gösterir dökümanlar, Ceyhan Asliye Hukuk Mahkemesi 2019/63 Tal. Numaralı dosyadan yapılan keşif sonucu alınan teknik bilirkişi raporu, dayanılan diğer deliller celp edilip incelenmiş, hüküm kurmaya elverişli teknik bilirkişi raporu ile tüm dosya kapsamına göre, mahkememizde de, taraflar arasında Hizmet Anlaşması yapıldığı, bu anlaşmaya istinaden, davacı tarafından ithal edilen ürünün, davalının deposuna konulduğu, davalının deposunda depolanan üründe meydana gelen fire oranının bilimsel olarak normal olduğu ve bu oranın da ticari örf adet ve teamüller kapsamında makul bir fire olduğu, taraflar arasında imzalanan sözleşme kapsamında, davalı şirkete atfedilecek bir kusur ve tazminat sorumluluğu olamayacağı kanaati oluştuğundan, davacının davasının reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLER Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Önceki beyanlarını tekrarlamış ve taraflar arasındaki sözleşmede kabul edilebilir fire oranının %0.2 olacağına dair açık düzenleme yapıldığını, ancak buna rağmen mahkemece hatalı tespitine dayanarak %1,8 fire oranının makul olduğuna bu sebeple davalının sorumluluğu bulunmadığına karar verildiğini,Mahkemece gerekçeli kararda sözleşmede özel düzenleme olan bir konuda neden sözleşme hükümlerine değil de teamül kuralları veya bilimsel varsayımlara dayanılarak gerekçe oluşturulduğunun açıklanmadığını, ancak eğer mahkeme, davalının savunmasına itibar ederek sözleşmedeki %0.2 fire oranının kantar farkı ve sevk zayiatından kaynaklanan firelere uygulanacağı sonucuna ulaşmış ise de bu yöndeki değerlendirmenin hatalı olduğunu, zira sözleşmenin hizmetler başlıklı 1 no’lu belgesinde; malların yeniden tahliyesi ile depoya girişi arasındaki safhada meydana gelebilecek fire oranını %0,2 olarak belirlendiğini, yine sözleşmede saklama ve elleçme hizmetleri ana başlığı altında malların depoya girişi ile depodan tahliyesi arasındaki safhada yani depoda bekleme sırasında meydana gelebilecek fire oranının %0,2 olarak belirlendiğini, sözleşmenin taşıma hizmetleri başlığı altında yapılan düzeltmelerde ise malların kamyona yüklenme anı ile sevk edilen yerde kamyondan tahliyesi arasında fire oranının % 0,2 olarak belirlendiğini, sözleşmede sevk ve kantar farkından dolayı fire meydana gelmesi halinde davalının sorumlu olacağına dair ifade bulunmadığını, sözleşmede fireye sebep olabilecek durumlara ilişkin tanımlama yapılmadığını, onun yerine belli andaki ağırlıkların karşılaştırılarak fire miktarının hesaplanacağının düzenlenmiş olduğunu, İlk derece mahkemesinin, ” sözleşmede %0.2 eksilme olacağı optimum durumlara göre; yani soyanın neminin dokuz nem altı olması için geçerlidir” şeklindeki değerlendirmesinin de hatalı olduğunu, zira malın başlangıçtaki neminin karara esas alınan bilirkişi raporunda varsayıldığı gibi %12 olamayacağını; sözleşmenin hiçbir yerinde %0,2 oranındaki fire oranının malın neminin %9 ‘un altında olması halinde geçerli olacağına dair hüküm bulunmadığını, davalının da böyle bir savunmasının bulunmadığını, Bilirkişilerin her tür maldan depoda beklemeye dayalı nem kaybı olacağını ve bunun neticesi maldaki eksilmenin normal sayılması gerektiği yönünde değerlendirmelerinin de hatalı olduğunu, çünkü somut olayda nem kaybının değil nem artışının bulunduğunu, malın millileşmesi sonrasında yapılan ilk ölçümün 01.08.2016 tarihinde gerçekleştiğini ve dosyaya sunulan raporlarda görüleceği üzere, bu esnada nem oranın %10,8 olarak ölçüldüğünü, Ağustos ayındaki nem oranının Kasım ayı itibariyle arttığını, dolayısıyla maldaki eksikliğin nemdeki azalmaya bağlı normal bir eksiklik olarak kabul edilebileceğini, Bilirkişilerin malın kamyon bazında neminin ölçülmediğini, dolayısıyla başlangıçtaki nem oranının bilinemeyeceğini belirtmiş olduklarını, ancak esasen gemiden boşaltım veya depoya giriş anında veya başka bir safhada nem oranının ölçülmesini gerektirecek sözleşmesel bir durum olmadığını, sözleşmede fire oranını başlangıçtaki nem oranından bağımsız olarak %0,2 olarak belirlendiğini, nemin kamyon bazında ölçülmesine dair ticari teamül de olmadığını, Bilirkişilerce malın depoya giriş anındaki nemin %12 oranında olacağı varsayımı ile rapor hazırlandığını, malın 30 Mayıs 2016 tarihinde gemiye yüklendiğini, Mersin’ e 28.06.2016 tarihinde vardığını, 29.06.2016 tarihinde gemiden tahliye edilerek dava konusu depoya giriş yaptığını, malın tarladan çıkışının üzerinden aylar geçmiş olduğundan rutubet seviyesinin düşmüş olduğunu, rutubet oranı düşük bir malın da beklemeye dayalı olarak bu kadar fazla fire veremeyeceği, mahkemenin bilirkişi raporuna dayanarak atıf yaptığı ticari örf ve teamül kurallarında yer alan fire oranlarının bir sene ve üstü Türkiye’de hasat yapılarak doğrudan tarladan depoya taşınan ürünlerle ilgili depolamalar için geçerli olduğunu, somut olayda uygulanamayacağı, Mahkemenin, bilirkişi raporunda yer alan sözleşmedeki fire oranının aylık olarak yorumlanacağına dair tespitleri zaten kabul etmediğini, çünkü davanın reddedilmiş olduğunu, ancak hak kaybına sebep olunmaması için her ne kadar mahkemece bilirkişinin yorumlarına itibar edilmese de yine de bilirkişinin bu yorumun hatalı bir yorum olduğuna ilişkin istinaf başvurusunda bulunduklarını, zira sözleşmenin hiçbir yerinde %0,2 fire oranın aylık olduğuna dair bir hüküm olmadığını, esasen sözleşmede, %0,2 tolerans oranının aylık olarak değil, giriş ile tahliye arasındaki ağırlık farkı üzerinden uygulanacağının belirtildiğini, zaten kabulü halinde emtianın depoda uzunca bir süre kalacak olması durumunda tamamen tükeneceği sonucuna ulaşılacağını, bilirkişilerin sözleşmenin 2.1 maddesindeki süreye ilişkin düzenlemeyi dikkate alarak %0,2 fire oranının aylık olduğu yönünde hatalı değerlendirme yaptıklarını, ancak sözleşmenin bahsi geçen 2.1 numaralı düzenlemesinde teknik anlamda yenilemenin söz konusu olmadığını, bahsi geçen maddede ilk ay ve devam eden ayların süre olarak tanımladığını, sözleşme ile aylık periyodlar halinde değil süre boyunca geçerli sürekli borç ilişkisinin yaratıldığını, sözleşmenin bir aylık olarak değil belirsiz süre olarak nitelendirilmesi gerektiğini, sözleşmenin teknik anlamda yenilemeye ilişkin olmayan 2.1 hükmünün fesih dönemine işaret ettiğini, nitekim sözleşmenin 12.1, 12.2 ve 12.6 no’lu maddelerindeki hükümlerinde bu hususu doğrulamakta olduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, saklama sözleşmesi ile davalıya teslim edilen ürünün firesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. İlk derece mahkemesince talimat yoluyla alınan 15.05.2019 tarihli Gıda Mühendisi, Ziraat Mühendisi ve SMM bilirkişi tarafından oluşturulan heyetin düzenlendiği raporun incelenmesinde; davalı ticari defterlerindeki kayıtlara göre davalı yanca … şirketine 142.615,46 TL tutarında kira faturası düzenlendiği, … şirketi tarafından da … şirketi adına 197.487,48 TL tutarında fatura keşide edildiği, bahsi geçen her iki faturaya ilişkin olarak da herhangi bir ödeme ve tahsilat yapılmadığı yönünde değerlendirme yapılmıştır. Dosya içerisinde kantar fişlerine göre bilirkişi kurulu tarafından yapılan tespitlerin …’a 7.006.320 Kg mal girişi yapıldığı ve 6.939.120 kg çıkış yapıldığı belirlenmiştir. Bilirkişi raporunu …’a ait depoda yapılan keşif üzerine hazırlandığı, dosya içerisindeki nem sıcaklık ölçüm kontrolleri, Ceyhan Ticaret Borsası örf ve teamülleri, soya fasülyesinin özellikleri dikkate alınarak, davaya esas sözleşmedeki %0,2 nem kaybı olarak belirtilen bu toleransın aylık olduğu, soya fasülyesinin depoya giriş çıkış tarihlerine göre 141 gün ( 4-5 ay) kaldığı, sözleşme gereği soya fasulyesinin %0,2 fire vereceği, beş aylık depoda kalma süresi göz önüne alındığında %1 fire oluşacağı, bu firenin de kilogram karşılığının 70.063,2 kg eksilmeye neden olacağı, sözleşmede kararlaştırılan değer oranında somut olayda 6,137 kg eksilmenin talep edilebileceği, davaya konu soya fasülyesinin dökme olarak davalının deposuna 29.06.2016 tarihinde konduğu, normal şartlarda soya fasülyesinin %11 neme sahip olduğu, ancak kamyondan indir- bindir yapıldığı anda havayla temas etmesi neticesi %1 nem kaybedeceği, bundan kaynaklı olarak soya fasülyesinin ağırlığının düşeceği, somut olayda davalının deposuna dökülen soya fasülyesinin dökme anındaki her kamyon için neminin ne kadar olduğuna ilişkin belgenin yer almadığı, ancak Ağustos ayı itibariyle alınan nem sıcaklık oranı ve depodan sevkiyat yapılırken tespit edilen nem oranları göz önünde alındığında depoya konulan 7.006,32 soya fasülyesinin nem kaybederek bir miktar eksilebileceği, Paraguay’dan gemiyle gelip depoya dökülen ve depoda 4 – 5 ay sonra alınan soya fasülyesinin 76,2 ton eksilmesi neticesi %1.08 fire verdiği, sözleşmede kararlaştırılan %0.2 fire olacağı yönündeki düzenlemenin soyanın neminin dokuz nem altı olması durumunda geçerli olacağı, sonuç olarak soya fasülyesinin boşaltılıp doldurulurken havayla teması neticesi %1 kayıp yaşanacağı, yine boşaltıp doldurma sırasında kırılıp sağa sola saçılması neticesi %0,02 oranında kayıp olacağı, depoda 4-5 ay kalması soyanın havalandırılması, hava verilmesi yada iş makinesiyle karıştırılması sonucu oluşan kaybın 0,06 olarak hesaplandığı, sonuç olarak toplam kaybın %1,08 kayıp olarak belirlendiği anlaşılmaktadır. Tüm dosya kapsamına ve hükme esas alınan bilirkişi raporu ile mahalli ticari örf ve adet kurallarına göre; davaya esas sözleşmede saklama süresi öngörülmediği, ancak sözleşmenin aylık periyotlarda yenileneceği öngörüldüğünden bir aylık süre için düzenlendiği sonucuna ulaşıldığı, sözleşmenin Plan 1 -Hizmetler başlığında X. Maddesinde “tahliye ağırlığı ile giriş ağırlığı arasındaki fark eksikliği toleransı %0,2 olarak belirlendiği, bu toleranstan yüksek olan eksikliklerin, depoya giriş tarihindeki piyasa oranında geçerli fiyat üzerinden hizmet sağlayıcı tarafından tazmin edileceğine ilişkin düzenleme yapıldığı, Ceyhan Ticaret Borsası ticari örf ve adet teamülleri gereği hububatta firenin; buğday, mısır, soya fasulyesinin depo muhafazasındaki süreye bağlı olarak rutubet kaybından meydana gelen vezin azalması olduğu, normal şartlarda bu fire süreye bağlı olarak rutubet kaybından dolayı %1-3 arası olduğunun bildirildiıği, ticari teamüllere göre saklama süresine göre rutubetin azalacağı öngörüldüğü, ancak ürünlerin yıllık üretilip saklandığı dikkate alındığında bu firenin yıl için öngörüldüğünün kabulü ile somut uyuşmazlıkta; soya fasülyesinin depoya giriş tarihinin 29.06.2016 olduğu, çıkış tarihlerine göre 141 gün (4-5 ay süreyle) depoda kaldığı, sözleşme gereği soya fasülyesinin %0,2 fire vereceği, sözleşmede yazılı oranın aylık fire olduğu, depoda kalma süresi de göz önüne alındığında toplam firenin bilirkişilerce 1,08 olarak hesaplandığı, sonuç olarak ürünün depodan çıkış 76,2 ton eksilmesi neticesi %1.08 fire verdiği, bu oranın makul fire oranı olması sebebi ile ilk derece mahkemesince davanın reddi yoluna gidilmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Yukarıda açıklanan gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin ve başvuru harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 36,30 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına,3-Davacı tarafça istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.