Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/2269 E. 2022/950 K. 30.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2269
KARAR NO : 2022/950
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Ticari satımdan kaynaklanan)
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne dair verilen hükme karşı, davacı vekili tarafından, reddedilen kısım açısından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
Davacı vekili, davasında özetle; davalı şirketin siparişlerine uygun olarak mal üretip, tedarik eden müvekkili ile davalı şirket arasında tedarik sözleşmesi bulunduğunu, icra takibine konu olan alacağa ilişkin emtiaların müvekkilince tedarik edilip davalıya teslim edilmesine rağmen bedellerinin ödenmediğini, sözleşmenin 34. maddesinde fatura tarihinden itibaren en geç 60 gün içinde ödemelerin Euro bazında yapılacağının, ödenmezse aylık %1 gecikme faizi uygulanacağının düzenlendiğini, ödeme yapmayan davalı aleyhine müvekkilince İstanbul Anadolu 4. İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi yapıldığını, davalının haksız olarak takibe itiraz ettiğini ve takibin durduğunu belirterek; itirazın iptali ile takibin devamına, %20 oranda icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, vekili aracılığı ile icra dosyasına itiraz etmiş olmakla birlikte davaya cevap dilekçesi vermemiş ve duruşmalara katılmamıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Mevcut deliller çerçevesinde dosya değerlendirilmiş olup, davacı tarafın ticari kayıtlarında icra takibine konan miktarda alacaklı olduğunun görüldüğü; dayandığı 12 adet faturanın kendi kayıtlarında yer aldığı; kaldı ki, bu 12 adet faturanın davalının BA kayıtlarında yer alıp, vergi iadesinde de kullanıldığı; bu nedenle davacı tarafın dayandığı 12 adet faturadaki malları teslim ettiğinin kabulü gerektiği ancak bu faturaların kesilmesinden sonra davalı tarafın 56.658,80 Euro ödemesinin bulunduğu; bu nedenle söz konusu ödemenin önceki alacaklarına ilişkin olduğunu ispatla da davacının sorumlu olduğu; davacı tarafın önceki alacaklarına ilişkin bedeli ödenmemiş faturaları sunmadığı, onlara ilişkin BA kayıtlarına dayanmadığı; bu hususa bilirkişi raporunda açıkça işaret edilmesine rağmen davacı tarafın ‘bilirkişi raporuna itiraz etmediklerini’ bildirdiği; başkaca bir delili kalmadığını da bildirdiği nazara alınarak; davacı tarafın, dayandığı 12 adet faturalardan daha sonra yapılan davalı ödemesini önceki borçlara mahsup etmesi ile ilgili işleminin doğru olduğunu ispat edemediği; bir başka deyişle bu faturalardan önce de bedeli ödenmemiş teslimlerin bulunduğunu ileriye sürmediği, belgelendirmediği; bu durumda fatura tarihlerinden sonra yapılan ödemelerin takibe konan alacağa ilişkin olduğunun zorunlu olarak mahkememizce kabul gördüğü; Faturaya dayalı mal teslimine ilişkin alacağın likit olduğu, bu nedenle davacının inkar tazminatı talebininde kabul edilen miktar üzerinden hüküm altına alındığı; Takibin döviz üzerinden yapıldığı, bu nedenle yerleşik uygulama ve Yargıtay kararları gereğince harç hesaplamasının dava tarihindeki Euro, vekalet ücretinin ise karar tarihindeki Euro üzerinden yapılarak hüküm tesis edilmiştir.” gerekçesiyle; davanın kısmen kabulüne, davalının İstanbul Anadolu 4. İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyasına yapmış bulunduğu itirazın kısmen iptali ile takibin 111.056,31 Euro üzerinden ve bu bedele takip tarihinden itibaren devlet bankalarının 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi uyarınca hesaplanacak temerrüt faizi uygulanmak suretiyle devamına, fazlaya dair itirazın iptali talebinin reddine, 454.884,95 TL üzerinden %20 oranındaki icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline, karar verilmiştir.
Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle;
Önceki beyanlarını tekrarlamış ve müvekkili şirket ile davalı şirket arasında akdedilen Tedarik Sözleşmesi kapsamında, çeşitli tarihlerde davalı tarafça verilen siparişlerin müvekkili şirket tarafından tedarik edildiğini, davalı şirkete teslim edilmesine rağmen, davalı tarafça ürün bedellerinin ödenmemesi sebebiyle başlatılan icra takibine haksız itirazın tümüyle iptali gerektiğini,
Davalı tarafça fatura tanzim tarihlerinden sonra yapılan ödemeler, cari hesap ilişkisi kapsamında önce muaccel olan borçlara mahsup edilmiş olup, işbu hususun gerek cari hesaptan gerekse de ticari defter ve kayıtlarından açık bir şekilde tespit edilebildiği, Dosyada mübrez 25.01.2018 tarihli bilirkişi raporuna beyan ve itiraz dilekçesinde tüm bu hususların detaylı bir şekilde açıklanmış olmasına rağmen gerekçeli kararda hukuka aykırı olarak taraflarınca bilirkişi raporuna itiraz edilmediği gerekçesiyle hüküm kurulduğunu,Müvekkili şirketin usulüne uygun olarak tutulan ticari defter ve belgelerinin kesin delil niteliğinde olduğunu, delil listesi incelendiğinde de görüleceği üzere, taraflarınca delil olarak ticari defter ve belgelere, BA ve BS formlarına dayanılmış olup, söz konusu kayıtların sunulmadığı veya delil olarak dayanılmadığı tespitinin hatalı olduğunu, İhtaratlı davetiyeye rağmen davalı tarafça ticari defter ve belgeler sunulmamış olup, bu durum karşısında cari hesaba konu faturaların ispatına gerek olmaksızın defter ve belgelerin uyumlu olduğunun kabulü gerektiğini, Yukarıda nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kısmi redde ilişkin bölümünün usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın tümüyle kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE
Dava, ticari satımdan kaynaklanan açık hesap alacağının tahsili amacıyla başlatılmış olan ilamsız icra takibine vaki itirazın İİK’nın 67.maddesi uyarınca iptali ve icra inkar tazminatının tahsili talebine ilişkindin.
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.
İstanbul Anadolu 4. İcra Müdürlüğünün… Esas sayılı dosyasında alacaklının … Sanayi, borçlunun… Makine Kimya olduğu, 167.715,11 Euro alacağın takibe konu edildiği, takip sebebi olarak cari hesabın gösterildiği, borçlu vekilinin icra dosyasına itirazında; müvekkilinin ticari faaliyetlerini sürdürdüğü adres Nilüfer/Bursa olduğundan icra dairesinin yetkisiz olduğunu, ayrıca müvekkilinin alacaklı gözüken şirkete hiçbir borcunun olmadığını beyan ederek, tüm borca ve işlemiş faize itiraz ettiği anlaşılmıştır. İcra dairesinin yetkisi İİK’nın 50. maddesinde düzenlenmiş olup, HMK’daki mahkemelerin yetkisini düzenleyen hükümler çerçevesinde, ön sorun (hadise) şeklinde incelenip karara bağlanması gerekir. İcra müdürlüğünün yetkisine vaki itirazın haklı olduğu sonucuna varılması halinde, mahkemece, davanın, dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekecektir. Çünkü, itirazın iptali davalarında, icra dairesinin yetkisine itiraz halinde, yetkili icra dairesince ödeme emri tebliğ edilmiş olması, HMK’nın 114/2.anlamında özel dava koşuludur. Davalı; somut davada cevap dilekçesi vermemiş dava ve duruşmalara katılmamıştır ancak dosya kapsamındaki belgelere göre taraflar arasındaki sözleşme ilişkisinin varlığı ispatlanmıştır. TBK’nın 89. maddesi gereğince para borcu alacaklıya götürülerek ödenmesi gereken borçlardan olduğundan, HMK’nın 10. maddesi uyarınca davacının yerleşim yeri icra dairesi ve mahkemeleri de yetkilidir. Davacı alacaklının merkez adresinin bulunduğu yer itibariyle İstanbul Anadolu İcra Daireleri yetkili olmakla, davalı borçlu vekilinin icra dairesinin yetkisine itirazı yerinde değildir. İlk derece mahkemesince yargılama aşamasında alınan 07.01.2018 tarihli bilirkişi raporunda; davacının ticari defterlerine göre 2015 ve 2016 yıllarında davacı tarafından davalıya 268.392,55 Euro tutarlı yirmi üç adet satış faturasının kesildiği, bu suretle toplam alacağın 315.161,86 Euro olduğu, davacının davalıdan yapmış olduğu toplam tahsilatın 147.446.75 Euro şeklinde hesaplandığı ve sonuç olarak davacının davalıdan 167.710.15 Euro alacağının bulunduğu belirlenmiştir. Davalının ticari defterlerinin ise talimat yoluyla incelenmesine karar verildiğinden söz konusu raporda davalının ticari defterlerine ilişkin bir tespit yapılmamıştır. ilgili vergi dairesi müdürlüğünden gelen 16.02.2017 tarihli yazı ekinde davalı şirkete ait BA formlarının 2015 Aralık, 2016 Ocak, 2016 Nisan dönemi için gönderildiği, davalı tarafından 2016 Ocak – 2016 Nisan dönemi için beyan edilen faturaların davacının ticari defterindeki fatura defteriyle örtüştüğü, davacının BS formunda Aralık 2015 yılı için beyan edilen fatura tutarı 199.503.78 TL davalının BA formunda beyan edilen aynı döneme ait fatura tutarında 199.503,78 TL olduğu sonuç olarak; raporda belirtilen on iki adet toplamda 167.715,15 Euro tutarlı fatura içeriği malların davalıya teslim edildiği, 56.658.80 Euro ödemenin geçmiş dönem borçlarına karşılık ödendiği kabul edildiğinde davacının takip tarihi itibariyle 111.056.31 Euro alacağının olduğu; 56.658,80 TL tutarındaki ödemenin geçmiş dönem borçlarına sayılıp sayılmayacağını noktasında bilirkişinin terditli değerlendirme yaptığı anlaşılmaktadır.Davalının ticari defterleri incelenmesi için yazılan talimatın bila ikmal iade edildiği anlaşılmıştır.İlk derece mahkemesinin 26.04.2018 tarihli celsesinde; davacı vekilinin hazır olduğu ve kayıtları yönünden düzenlenene bilirkişi raporunu kabul etmiş olduklarına ilişkin beyanda bulunduğu görülmüştür.Taraflar arasında tedarik sözleşmesinin bulunduğu, bu sözleşme kapsamında, davalının siparişleri üzerine davacının üretim yaparak ürettiği emtiayı davalı yana teslim etmekle yükümlü olduğu anlaşılmaktadır. İlk derece mahkemesince davacının ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmış, davalının ticari defterlerinin incelenmesi için talimat yazılmasına rağmen davalı inceleme gününde defterlerini incelemeye esas olmak üzere sunmadığından talimat bila ikmal iade edilmiştir. Mahkemece alınan bilirkişi raporunda davacının ticari defterlerinde kayıtlı on iki adet fatura konusu malın teslimi hususunda davalının ilgili 2016 Ocak – 2016 Nisan dönemine ilişkin beyan ettiği BA formlarının davacının ticari kayıtlarıyla örtüştüğü, dolayısıyla on iki adet faturanın toplamı olan 167.710.15 TL emtianın davalıya teslim edildiğinin kanıtlandığı, söz konusu on iki adet faturanın 05.10.2012 tarihinden itibaren keşide edilmeye başlandığı, 05.02.2016 tarihinde ve 08.03.2016 tarihinde olmak üzere toplam 56.658.80 Euro’nun davalı tarafından ödendiği, ancak davacı taraf ticari defterlerinin incelenmesinde davacının 2014 yılından 2015 yılına devreden 46.769.31 Euro alacağının olduğu, yine davacının 2015 ve 2016 yıllarında da davalıya 268.392.55 Euro tutarlı yirmi üç fatura daha kestiği, zira bu noktada davalı tarafından yapılan 56.658.80 Euro tutarlı ödeminin 2014 yılından devreden borca ilişkin olarak mı, 2015 yılında davacı tarafından keşide edilen diğer fatura borçlarına karşılık olarak mı yoksa eldeki davaya konu 167.715.11 Euro tutarlı on iki adet fatura borcuna karşılık mı kesildiği hususu bilirkişi raporunda da tam olarak saptanamamakla, bu sebeple bilirkişinin terditli rapor hazırladığı görülmüştür.Davacı vekili istinaf dilekçesinde; 25.01.2018 tarihli dilekçe ile bilirkişi raporuna itiraz etmiş olduğunu beyan etmiştir. İlk derece mahkemesince gerekçeli kararda; davacı yanın bilirkişi raporuna hiçbir itirazının olmadığı yönünde değerlendirme yapılmış olsa da UYAP sistemi içerisinde yapılan araştırmada davacı vekilinin 07.01.2018 tarihli bilirkişi raporuna itiraz ettiği görülmektedir. Sözkonusu itirazın incelenmesinde; davalı yanca fatura tanzim tarihinden sonra yapılan ödemelerin önceden muaccel olan borçlara mahsup edildiğinin TBK’nın 102. maddesine göre kabulü gerektiği, nitekim takibe konu borcun cari hesaptan kaynaklandığı, dolayısıyla herhangi bir ödemenin herhangi bir fatura borcuna mahsuben yapılması gibi bir durumun söz konusu olamayacağı; bilirkişi raporundaki 56.658.80 Euro ödemenin geçmiş dönem borçlarına karşılık ödendiğinin kabulü halinde davacının takip tarihi itibariyle davalı şirketten 167.715.11 Euro alacağının olacağı, dolayısıyla davanın kabul edilmesi gerektiği ileri sürülmüştür. Davacı vekilinin 26.04.2018 tarihli celse de ise bilirkişi raporunu kabul etmiş olduğuna ilişkin net beyanı mevcuttur.İlk derece mahkemesince davaya konu edilen ve davacının haklılığını ispat ettiği yönünde değerlendirme yapılan on iki adet faturanın keşide edilmeye başlandığı tarihten üç buçuk yıldan daha uzun süre sonra peyderpey yapılan ödemelerin dava konusu fatura borcuna ilişkin olduğu kabul edilerek yapıldığı söylenilen ödemeler icra takibindeki alacaktan mahsup edilmek suretiyle sonuca ulaşılmıştır. İcra takibinde işlemiş faizin hesaplanmadığı ve sadece asıl alacağa yönelik takip yapıldığı anlaşılmaktadır. Somut olayda, taraflar arasında 2015 yılında bir yıl süreli tedarik sözleşmesi yapıldığı, davacının davaya esas icra takibine söz konusu tedarik sözleşmesinden doğan alacağın konu ettiği, davacının ticari kayıtlarına göre taraflar arasında 2015 yılı öncesine dayanan ticari ilişki olduğu, bu kapsamda davacı tarafın davalıdan 2014 yılında 2015 yılına devreden bir alacağının bulunduğu, davacının davaya konu icra takibini 01.12.2016 tarihinde başlattığı ve takibe dayanak olarak taraflar arasındaki 01.12.2016 tarihli cari hesabı gösterdiği anlaşılmaktadır.Davacı taraf her ne kadar 2015 tarihli tedarik sözleşmesi kapsamında keşide ettiği faturalara dayalı olarak talepte bulunduğunu ileri sürerek davalı ödemelerinin bu döneme ilişkin olarak ortaya çıkan borçtan önce muaccel olan diğer borçlara mahsup edilmesi gerektiğini ileri sürmüş olsa da; taraflar arasındaki hukuki ilişki, cari hesap (açık hesap) ilişkisi olmakla, bu ilişki kapsamında keşide edilen faturalar ve bu faturalar kapsamındaki ödemeler bütünlük teşkil edecek şekilde defterlere kaydedildiği, önceki yıllardan devreden bakiyelerin de aynı açık hesap üzerinden muhasebeleştirildiği anlaşılmaktadır. Yani, davacı ticari defterlerinde de davalının tek bir cari hesap kaydı üzerinden takip edildiği, ayrıca icra takibinin dayanağının takip tarihi itibariyle cari hesap şeklinde gösterildiği; bu durumda söz konusu cari hesabın bütünü esas alınarak alacak borç durumu çıkarılarak değerlendirme yapılması gerektiği anlaşılmaktadır. Bu durumda, davalı ödemelerinin cari hesaba ilişkin olması ve tüm ilişkinin tek bir hesap üzerinden alacak borç mahsubu şeklinde yapıldığı anlaşılmakla, davalı ödemelerinin hangi faturaya ilişkin olduğu konusunda ayrıca bir değerlendirmenin sonuca etkisi yoktur. Bu nedenle, davacı vekilinin, davalı ödemelerinin önceki borca mahsubu gerektiği yönündeki istinaf nedeni yerinde görülmemiştir.
Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine,
2-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin ve başvuru harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 36,30 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafça istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair;
HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 30.06.2022 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU : HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın davacı vekiline tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açıktır.