Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/2252 E. 2022/958 K. 30.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2252
KARAR NO: 2022/958
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 23/05/2019
NUMARASI: 2017/991 E. 2019/480 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Banka kredi sözleşmesinden kaynaklı)
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, davasında özetle; müvekkili ile davalı banka arasında 14.02.2013 tarihli, 500.000 TL bedelli genel kredi sözleşmesi imzalandığını, temlik eden bankanın iş bu krediden kaynaklı alacak iddiası ile müvekkili aleyhine İstanbul 10 Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/24 D. İş sayılı dosyasından alınan ihtiyati haciz kararı üzere İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyası ile takibe girişildiğini, takip talepnamesine konu 500.000 TL ‘nin takipten çok önce ödendiğini, bu hususun bilirkişi incelemesi ile açığa kavuşacağını, davalının sözleşmenin kefili olan takip borçlularından … yönünden bütün alacak taleplerinden feragat ederek bu şahsı ibra ettiğini, bu hususun iş bu takip dosyası ile alacaklı olmadığının ispatı olduğunu beyanla; davcının, anılan takip dosyası nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine, kötüniyetli davalıdan %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatının tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir. Davalı vekili, savunmasında özetle; davacının huzurdaki davayı açmakta hukuki yararının olmadığını, davanın sırf vekalet ücreti ve yargılama gideri kazanmak amacıyla açıldığını, ilamsız takibe karşı süresinde itirazda bulunan borçlunun itirazı üzerine takibin durmuş olması sebebiyle buna rağmen menfi tespit davası açmada hukuki yararı olmadığını, bu nedenle davanın öncelikle dava şartı yokluğundan reddi gerektiğini, davacı tarafın borcunu ödemek yerine kötü niyetle huzurdaki davayı açtığını, banka kayıtları incelenirse davacının borçlu olduğunun ortaya çıkacağını beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Dolayısıyla davacı banka tarafından aynı alacaktan dolayı hem alacak hem itirazın iptali davası açılamayacağı, alacağın 13/07/2015 tarihli kredi sözleşmesinden kaynaklı olduğunun tüm tarafların kabulünde ve delil ve belgelerle doğrulandığı, alacaklı banka tarafından itirazın iptali davası alacak davasına dönüştürülmekle, alacak olarak davalılardan tahsiline karar verildiği, ancak takibin derdestliğini devam ettirdiği, işbu dosya ile mahkememizin 2018/692 Esas sayılı dava dosyası ile birleşen İstanbul 2 Asliye Ticaret Mahkemesinin 30127/973 esas sayılı dosyasında, borçlu- davacılar tarafından menfi tespit davası açılmasında hukuki yararları bulunduğu anlaşılmakla, birleşen davanın kabulüne, davacı … Ltd. Şti.’nin İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasında borçlu olmadığının tespitine, ancak davacı bankanın takibe girişirken kötüniyetli olduğu tespit edilemediğinden, nihayet davalılardan alacaklı olduğundan, davacının kötüniyet tazminatı taleplerinin reddine, ayrıca borçlu davacıların birlikte aynı takibe karşı menfi tespit davası açmaları, aleyhlerine birlikte takibe girişilmiş olması sebebiyle olması gereken olarak düşünülmekle birlikte, borçlu davacılar vekili tarafından ayrı ayrı menfi tespit davaları açıldığı, bununla birlikte borçlu davacıların dava açmakla hukuki yararları kabul edilmesine rağmen davacı alacaklı bankaya borçlu olduklarının da kabul ve asıl davada bu yönde karar verildiği, dolayısıyla davacı bankanın davalılardan fazla alacak talebinde bulunmadığı sadece kredi sözleşmesi olarak dayanağı yanlış göstermekle hataya düştüğü, dolayısıyla davacı alacaklı bankanın dava açmakta ve alacağını tahsilde haklı olduğu da subut bulmakla, Avukatlık Ücret Tarifesi 3. maddesi de gözönüne alınarak davacı borçlu vekilleri yararlarına menfi tespit davasında maktu vekalet ücretine ve davada maktu harca hükmetmek ( Yargıtay 3 Hukuk Dairesinin 2017/2534-3956 E.K. Sayılı kararı) yasal ve yerinde görülmüştür. ” gerekçesiyle; davacı şirketin İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E sayılı takip dosyasında davalıya borçlu olmadığının tespitine, davacı yanın kötüniyet tazminatı taleplerinin koşulları olmadığından reddine, Harçlar Kanunu uyarınca alınması gerekli 44,40 TL karar ve ilam harcının başlangıçta peşin yatırılan 7.297,53 TL harçtan mahsubu ile bakiye 7.253,13 TL harcın karar kesinleştiğinde davacıya iadesine, davacı tarafından yapılan 31,40 TL başvuru harcı, 44,40 TL ilam harcı, 4,60 TL vekalet harcı, 134,50-TL davetiye gideri olmak üzere toplam 214,90-TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, davacı yanın vekiledeni ile yaptığı anlaşma gereği kararlaştırılan vekalet ücretinden davalının sorumlu tutulması taleplerinin reddine, AAÜT uyarınca belirlenecek tutarın devreden ve devralan davalıdan müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, bu kapsamda; davacı duruşmalarda kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 2.725,00-TL maktu vekalet ücretinin temlik eden … A.Ş. ve temlik alan … A.Ş.’den müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Önceki beyanlarını tekrarlamış ve davalının alacak iddiasının 750.000 TL bedelli sözleşmeden kaynaklandığını, açtığı itirazın iptali davasını alacak davası olarak ıslah eden davalının, ıslah tarihinden sonra da icra takip dosyası üzerinden ihtiyati haciz işlemlerine devam ederek müvekkili şirketi huzurdaki menfi tespit davasının ikamesine mecbur bıraktığını, müvekkilinin huzurdaki menfi tespit davasından başka mukavemet imkânı bulunmadığını, davalı bankanın bir güven kurumu olmasının yanında basiretli tacir gibi davranma yükümlülüğü altında olduğunu, tek iştigal konusu finans olan davalı bankanın, hangi sözleşmeden kaynaklı ne miktarda alacağı olduğunu bilmemesinin mümkün olmadığını, müvekkili şirkete karşı giriştiği itirazın iptali davasını alacak davasına dönüştüren davalı bankanın ıslah tarihinden sonra da icra takibi üzerinden ihtiyati haciz işlemlerine devam etmesinin, icra takibine girişmekteki kötüniyetinin ispatı olduğunu, zira bir taraftan davalının mahkemede 750.000 TL üzerinden alacak talebi devam ederken diğer yandan aynı alacağı eldeki takip dosyası üzerinden de tahsile çalıştığını, Diğer yandan; davalı bankanın, elinde tuttuğu iki ayrı sözleşmeden eski tarihli ve tüm borçları ödenmiş sözleşmeye dayanması; işbu sözleşmede dava dışı …’in de kefaletinin bulunması ve iddia olunan alacağı ondan da tahsil etme kötüniyetli saikinden kaynaklandığını, davalının sonradan … ve … A.Ş. yönünden tüm taleplerinden feragat etmek ve ibraname vermek zorunda kaldığını, Bu açıklamalara göre davalının icra tekibine girişmekte kötü niyeti sabit olduğundan, müvekkilinin kötü niyet tazminatı talebinin kabulüne karar verilmesi gerekirken bu talebin reddine karar verildiğini, Verilen kararın niteliğine göre davacı müvekkili lehine, HMK’nın 329 maddesi uyarınca avukatlık ücretine hükmedilmesi gerektiğini, mahkemece maktu vekalet ücretine hükmesinin hukuka aykırı olduğunu, ayrıca maktu vekalet ücretine değil, tarife uyarınca en azından nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini, Ortada karar verilmesine yer olmayan ya da konusuz kalan bir dava değil, yapılan yargılama neticesi esastan kabul edilen bir dava bulunmakta olup karar verilmesine yer olmayan ya da konusuz kalan davalar yönünden kurulan harç iadesinin eldeki davada tatbikinin mümkün olmadığını, huzurdaki davada mahkemenin harçlar yönünden kurduğu 3 nolu hükmünün kanuna aykırı olduğunu, dava harcının tamamının yargılama gideri olarak davalıdan tahsil edilerek müvekkiline ödenmesine karar verilmesi gerektiğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kötü niyet tazminatı, vekalet ücreti, harç ve yargılama giderleri yönünden usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek; kararın istinaf sebepleri doğrultusunda düzeltilerek davacının kötü niyet tazminatı talebinin kabulü ile dava değerinin %20’si oranındaki kötü niyet tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, HMK’nın 329. maddesi uyarınca vekalet sözleşmesin kararlaştırılan ücretin davalıdan tahsiline, bu kabul edilmediği takdirde AAÜT uyarınca dava değeri üzerinden belirlenecek nispi avukatlık ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, harç ve yargılama giderlerine ilişkin kısımların düzeltilerek yargılama giderlerinin davalı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, kredi sözleşmesinden kaynaklı olarak başlatılan icra takibine karşı İİK’nın 72. maddesi uyarınca açılmış bir menfi tespit davasıdır. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, hükme karşı, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. İlk derece mahkemesince davanın kabulüne dair verilen hükmün esası bakımından ileri sürülmüş bir istinaf nedeni yoktur. İstinaf nedenleri kötü niyet tazminatına, vekalet ücretine, harca ve yargılama giderlerine ilişkindir. Kötü niyet tazminatına ilişkin istinaf sebebinin incelenmesinde: Somut olayda kötü niyet tazminatının koşullarının bulunup bulunmadığının belirlenmesi bakımından işin esasının değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu bağlamda; davalı temlik eden banka ile davacı asıl borçlu şirket arasında kredi sözleşmesi imzalandığı, davalı temlik eden bankanın, kredi borcunun ödenmediğini iddia ederek itirazın iptali davası olarak ikame ettiği, davasını ıslah ederek alacak davası haline getirmiş olduğu anlaşılmaktadır. İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/973 E- 2018/1320 K sayılı ilamı incelendiğinde; davacının …, davalının … A.Ş. olduğu, dava konusunun dava dışı … ile davalı arasında imzalanan sözleşmede davacının kefil sıfatının bulunduğu, dava dışı şirketin sözleşmeden kaynaklanan borçlarını ödediğini, davalının kredi sözleşmesinin diğer kefili … yönünden alacak taleplerinden feragat ederek ibra ettiği, bu sebeple İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E sayılı takibinden dolayı davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi talebine ilişkin olduğu, davalı vekilinin savunmasında taraflarınca başlatılan icra takibine itirazda bulunulması üzerine itirazın iptali davası açıldığı, davacının menfi tespit talep etmekte hukuki yararı bulunmadığı sebepleriyle davanın reddini talep ettiği anlaşılmaktadır. Davaya esas İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası incelendiğinde; alacaklının …, borçluların … Ltd. Şti., …, …, … oldukları, 427,318,35 TL toplam alacak için icra takibi başlatıldığı, takip sebebinin Kahramanmaraş … Noterliğinden keşide edilen 07.12.2016 tarihli … sayılı ihtarname, hesap özeti, 14.03.2013 tarihli genel kredi sözleşmesi olduğu görülmüştür. Borçların borca itirazı üzerine davacı vekilinin dava açılışında dayanak yapmış olduğu kredi sözleşmesinin 13.07.2015 tarihli kredi sözleşmesi olduğu anlaşılmaktadır. Dosya kapsamında 14.02.2013 tarihli 500.000 TL ve 13.07.2015 tarihli 750.000 TL limitli iki adet genel kredi sözleşmesi bulunmaktadır. Buna göre, bankanın İkitelli Şubesi ile davalı borçlu şirket arasında akdedilen 13.07.2015 tarihli, 750.000,00 TL limitli genel kredi sözleşmesini aynı limit dahilinde davalı … kefil olarak imzalamıştır. Bu kez davacı bankanın Kazasker Şubesi ile davalı borçlu şirket arasında 14.02.2013 tarihli 500.000,00 TL limitli genel kredi sözleşmesinde ise aynı limit dahilinde …, … ve …’ın müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla yer aldıkları görülmüştür. Nitekim eldeki istinafa konu dava dosyasında da davacı …, bahsi geçen 14.02.2013 tarihli kredi sözleşmesine konu alacakların İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına konu 500.000 TL’nin takipten çok önce ödendiğini ileri sürerek menfi tespit davası açmıştır. Davacı bankanın noter kanalıyla borçlulara keşide ettiği 07.12.2016 tarihli hesap kat ihtarında açıkça borçlu şirkete bankanın İkitelli Şubesi tarafından kullandırılan krediler nedeniyle 06.12.2016 tarihi itibariyle hesabın kat edildiği belirtilmiştir. Temlik eden sıfatındaki banka ile dava dışı …, … A.Ş. ve … arasında imzalanan 16.02.2017 tarihli “İbra sözleşmesi” başlıklı protokolde, davacı asıl borçlu şirket olan … Ltd.Şti. ile davalı temlik eden banka arasında imzalanan 13.07.2015 tarihli genel kredi sözleşmesinden doğan ve bu sözleşmeye istinaden keşide edilen Kahramanmaraş …Noterliğinin … sayılı ve 07.12.2016 tarihli hesap kat ihtarnamesine konu 391.711,85 TL borca ve bu borç dolayısıyla davalı temlik eden banka tarafından başlatılan İstanbul …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra dosyasından kaynaklı borçlu …’den diğer borçlulara müracaat hakkı saklı kalmak kaydıyla herhangi bir alacağının bulunmadığının kabul ve beyan edildiği, söz konusu takipten … adına feragat ettiğini, davalı borçlu şirket ile tanzim edilen sözleşmelerden kaynaklı …’den başka bir alacağı bulunmadığını kabul ve beyan ettiği anlaşılmıştır. Dosya içerisindeki ibra sözleşmesinin incelenmesinde; … ile … arasındaki 13.07.2015 tarihli genel kredi sözleşmesinden doğan Kahramanmaraş …Noterliğinin … sayılı 07.12.2016 tarihli hesap kat ihtarnamesine konu 391.711,85 TL borca ilişkin düzenlendiği, … ve …’nin 27.01.2017 tarihli 383.000,00 TL bedelli senetten ve İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından en geniş anlamda ibra edildiği, konusu ibraname isimli belgenin düzenlenme tarihinin 16.02.2017 tarihi olduğu görülmektedir. İstanbul 13.Asliye Ticaret Mahkemesinin 12.10.2017 tarihli 2017/102 Esas 2017/745 Karar sayılı ilamının incelenmesinde; davacının …, davalıların … ve … olduğu, taraflar arasında imzalanan ibra sözleşmesinde hesap kat ihtarnamesine konu tüm borçların ödendiği ve borçların ibra edildiğinin bildirildiği, alacak davasının dayanağı, 13.07.2015 tarihli kredi sözleşmesinden kaynaklı borcun talebi kapsamında keşide edilen bir ihtarnameye rastlanılmadığı dolayısıyla kredi borcunun muaccel olmadığı, muacceliyet ihbarı bulunmadığından davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiştir. Bahsi geçen kararın istinaf incelemesi Dairemizce yapılmış ve Hal böyle olunca, davacının davalı asıl borçlu şirket ile akdettiği her iki kredi sözleşmesinde davalı …’in kefil sıfatı bulunduğu, 07.12.2016 tarihli hesap kat ihtarına konu alacağın dayanağının 13.07.2015 tarihli genel kredi sözleşmesi olduğu, davalıların borçtan ibra edilmediği gözetildiğinde işin esası hakkında inceleme ve değerlendirme yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmediğinden karar hukuka aykırı bulunmuştur. Bunun üzerine ilk derece mahkemesince yeniden yargılama yapılmış ve 12.02.2019 tarihli bilirkişi raporu dosyaya kazandırılmıştır. Söz konusu raporun incelenmesinde; davaya konu 14.02.2013 tarihli 500.000 TL tutarındaki kredi sözleşmesinin davacı bankanın İki Telli şubesi ile asıl borçlu davalı … Ltd.Şti arasında imzalandığını, söz konusu çerçeve kredi sözleşmesi kapsamında üç adet kredinin kullandırıldığını, üç adet krediden birinin … no’lu spot kredi olduğunu, kredinin kullandırıldığı 23.08.2016 tarihi ile kat tarihi olan 07.12.2016 tarihi arasında işlemiş faiz ve BSMV ile birlikte toplam alacağın 292.020,16 TL şeklinde hesaplandığı, Kahramanmaraş …Noterliğinin 06.12.2016 tarihli … yevmiye no’lu ihtarnamesi ile kredi borcunun kat edildiği söz konusu kat ihtarıyla bahsi geçen kredi kapsamında bankanın 295.322,23 TL talep ettiği anlaşılmıştır. Diğer kredi ise 23.08.2016 tarihinde kullanılıp kullandırılan … no’lu taksitli kredi olduğu, 24.10.2016 tarihiyle kat tarihi olan 07.12.2016 tarihi arasında işlemiş faiz ve ferileri ile birlikte toplam alacağın 30.603,94 TL olarak hesaplandığı ancak kat ihtarıyla bankanın 31.644,83 TL talep ettiği görülmüştür.Bahsi geçen kredi sözleşmesi kapsamında kullanılan ve diğer kredi ise … no’lu kredi kartına ilişkindir. Bahsi geçen kredi kapsamında en son hesap kesim tarihi olan 14.11.2016 tarihi ile kat tarihi aralığındaki işlemiş faiz ve ferilerinin de eklenmesiyle 07.12.2016 tarihli kat tarihi itibariyle toplam alacağın 64.489,38 TL olarak hesaplandığı, davacı bankanın ise kat ihtarında 64.744,79 TL talep ettiği, söz konusu kredilerinin tamamının 13.07.2015 tarihli çerçeve kredi sözleşmesi kapsamında kullanıldığı, kat ihtarına ilişkin asıl borçlu adına çıkartılan ihtarnamenin 12.12.2016 tarihinde iade edildiği, yine davalı kefil … adına çıkartılan ihtarnamenin de 12.12.2016 tarihinde iade edildiği, dolayısıyla davalı kefilin takipten önce temerrüde düşürülmediği, söz konusu ihtarnamedeki adreslerin kredi sözleşmesinde yazılan adresler olduğu, davalı asıl borçlunun kat ihtarıyla ödeme için verilen bir günlük süre bitiminde temerrüde düştüğü anlaşılmaktadır. Davalı kefilin kefalet limit tutarı 1.250.000,00 TL olarak gösterilmiştir. Davacı bankanın dava tarihi itibariyle davalıların ihtarnameyle temerrüde düşürüldüğünün kabulü halinde; kredi kartına ilişkin kullanılan kredi bağlamında asıl alacağın 64.744,79 TL işlemiş faizin 2.664,86 TL, taksitli ve spot kredisi yönünden asıl alacağın 323.938,19 TL işlemiş faizin 44.091,56 TL BSMV’nin 2.337,82 TL ihtarname giderinin 841,71 TL ihtiyati haciz vekalet ücretinin 400 TL ihtiyati haciz giderinin 82.20 TL olduğu dolayısıyla toplam alacağın 439.101,13 TL olarak hesaplandığı görülmektedir. 14.02.2013 tarihli kredi sözleşmesinde asıl borçlunun … olduğu, …’in 500.000 TL tutarında kefalet limitiyle kefil olduğu, …’in eşi …’inde 14.02.2013 tarihli beyanı ile söz konusu kefalete rıza verdiği anlaşılmaktadır. Eldeki istinafa konu davaya esas İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasında takibe konu edilen 13.07.2018 tarihli kredi sözleşmesinde esasen borç ödenmiş olmasına rağmen söz konusu kredi sözleşmesi; icra takibine dayanak gösterilmiştir. Davalı tarafça takibe konu edilen kredi sözleşmesinin esasen borcu ödenmiş önceki sözleşme olduğu anlaşılmakla, davalı vekili bu sebeple, az yukarıda bahsi geçen itirazın iptali davasını alacak davası olarak ıslah etmiştir. Bu sebeple, eldeki istinafa konu davada; davalı vekilinin, icra takibine girişmekte haksız ve kötü niyetli olduğunun ispatlanamadığı, takibe girişilmesinin bakiye borca ilişkin kredi sözleşmesinin hangisi olduğu konusunda hataya düşülmesi olduğu, davalının davacı aleyhine icra takibine girişmekte kötü niyetli olduğuna dair somut bir olgu bulunmadığı, bu nedenle davalı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesini gerektirecek bir durum bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Bu nedenle, ilk derece mahkemesince davacının kökü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmesi hukuka uygun olup, davacı vekilinin kötü niyet tazminatına ilişkin olarak ileri sürdüğü istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Harç ve yargılama giderlerine ilişkin istinaf sebeplerinin incelenmesinde: İstinafa konu dava, icra takibine karşı İİK’nın 72. maddesi uyarınca açılmış bir menfi tespit davasıdır. Dava dilekçende harçlandırılan dava değeri 427.318,35 TL’dir. İlk derece mahkemesince menfi tespit davasının kabulüne karar verildiğine göre, davanın harçlandırılmış olan değeri üzerinden, Harçlar Kanunu I Sayılı Tarife uyarınca, dava değerinin binde altmış sekizi oranında nispi harca hükmedilmelidir. Dava değeri üzerinden Tarifeye göre davalıdan tahsili gereken nispi harç miktarı 29.190,10 TL olup bu tutardan, davacının dava açarken peşin yatırmış olduğu 7.253,13 TL’nin mahsubu sonucunda bakiye 21.936,97 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına karar verilmesi gerekirdi. Bu nedenle, ilk derece mahkemesince maktu harca hükmedilip fazla harcın iadesine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olmuş, davacı vekilinin harca ilişkin istinaf başvurusunun kabulü ile hükmün, yukarıda açıklandığı şekilde harç yönünden düzeltilmesi gerekmiştir. İlk derece mahkemesi, usule aykırı harç kararına bağlı alarak yargılama giderleri konusunda da hatalı hesaplama yaptığından, davacı vekilinin yargılama giderlerine yönelik istinaf nedeni kabul edilmiş ve ilk derece mahkemesi hükmü, yargılama giderleri yönünden de düzeltilmiştir. Vekalet ücretine ilişkin istinaf sebeplerinin incelenmesinde: Dava, İİK’nın 72. maddesi uyarınca açılmış bir menfi tespit davasıdır. Dava dilekçendeki dava değeri 427.318,35 TL olup bu değer üzerinden nispi peşin harcın eksiksiz yatırıldığı anlaşılmaktadır. İlk derece mahkemesince menfi tespit davasının kabulüne karar verildiğine göre, hüküm tarihinde yürürlükte olan AAÜT uyarınca dava değeri üzerinden nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirdi. İlk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmesine rağmen somut olaya uymayan gerekçe ile maktu vekalet ücretine hükmedildiği anlaşılmış, ilk derece mahkemesinin istinaf konu kararının vekalet ücreti yönünden düzeltilmesi gerekmiştir. Davacı vekili, istinaf dilekçesinde, davacının takip ve itirazın iptali davası açmakta ve ıslah sonrası itirazın iptalini ıslah suretiyle alacak davasına dönüştürmesine rağmen davacı aleyhindeki icra takibini devam ettirmeye çalışmakta kötü niyetli olduğu iddiasıyla HMK’nın 329. maddesi uyarınca, müvekkili ile yapılan vekalet sözleşmesinde kararlaştırılan ücrete hükmedilmesini talep etmişse de yukarıda açıklandığı üzere, davalının icra takibine girişmekte kötü niyetli kabul edilemeyeceği sonucuna varıldığından ve somut olayda HMK’nın 329. maddesindeki koşulların mevcut olmadığı kanaatine varıldığından, davacı vekilinin bu konuda ileri sürdüğü istinaf nedeni yerinde görülmemiştir.Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının, vekalet ücreti, harç ve yargılama giderleri yönünden düzeltilmek üzere kaldırılmasına, davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının vekalet ücreti, harç ve yargılama giderleri yönünden düzeltilmek üzere kaldırılmasına, davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine, bu doğrultuda; 1-Davanın kabulü ile davacının, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E sayılı takip dosyası nedeniyle davalı tarafa borçlu olmadığının tespitine, 2-Davalının icra takibine girişmekte kötü niyetli olduğu sabit görülmediğinden, davacının kötü niyet tazminatı talebinin reddine, 3- Harçlar Kanunu uyarınca alınması gerekli 29.190,10 TL harçtan, dava açılırken peşin yatırılmış olan 7.253,13 TL harcın mahsubu ile bakiye 21.936,97 TL harcın, temlik alan davalı …’den ve Temlik Eden … A.Ş.’den müştereken ve müteselsilen tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 4-Davacı tarafından yapılan 31,40 TL başvuru harcı gideri, 7.253,13 TL peşin harç gideri, 4,60 TL vekalet harcı gideri, 134,50 TL davetiye gideri olmak üzere toplam 7.423,63 TL yargılama giderlerinin, temlik alan davalı …’den tahsili ile davacıya verilmesine, 5-Davacı yanın vekil edeni ile yaptığı anlaşma gereği kararlaştırılan vekalet ücretinden davalının sorumlu tutulması yönündeki talebinin reddine; hüküm tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca dava değeri üzerinden hesaplanan 26.242,73 TL nispi avukatlık ücretinin, temlik alan davalı …’den ve Temlik Eden … A.Ş.’den müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, 6-Taraflarca yatırılan gider avanslarından artan bakiyelerin, karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine, 7-İstinaf aşamasındaki harç ve yargılama giderleri yönünden; a) Davacı vekili tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına; davacı tarafından yatırılan 44,40 TL istinaf karar harcının davacıya iadesine, b) Davacı tarafından harcanan 121,30 TL başvuru harcı gideri ile 64,80 TL posta gideri olmak üzere 186,10 TL kanun yolu giderinin davalı …’den alınıp davacıya verilmesine, c)Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine, 8-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine, 9-Dosyanın, karar kesinleştikten sonra, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan istinaf incelemesi sonucunda, 07.07.2022 tarihinde, oybirliğiyle ve temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU:HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine (davacı vekiline, temlik alan davalı vekiline ve temlik eden vekiline) tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.