Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2239
KARAR NO: 2022/583
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/07/2019
NUMARASI: 2015/972 E. – 2019/673 K.
DAVANIN KONUSU: Portföy tazminatı (Denkleştirme alacağı- Acentelik sözleşmesi)
Taraflar arasındaki tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen hükme karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, davasında özetle; müvekkili ile davalı arasında dilekçesine ekli 06/02/1995 tarihli acentelik sözleşmesinin imzalandığını, müvekkilinin davalı sigorta şirketinin acenteliğini yaptığını, sözleşme devam ederken davalı tarafın İstanbul Beşiktaş … Noterliği aracılığı ile ihtarname çekerek, taraflar arasındaki sözleşmenin 20. maddesine göre sözleşmeyi feshettiklerini, müvekkilinin bu ihtara karşı Giresun … Noterliğince düzenlenen 29/11/2013 tarihli, … yevmiye sayılı ihtarı ile cevap vererek, taraflar arasındaki acentelik sözleşmesinin feshi nedeniyle doğmuş olan portföy tazminatının kendisine ödenmesini talep ettiğini, davalının bu ihtara cevap vermediği gibi TTK’nın 121. maddesi hükmüne göre doğan portföy tazminatı alacağını ödemediğini beyan ederek; davalı tarafça haksız feshedilen acentelik sözleşmesi nedeniyle müvekkilinin doğmuş portföy tazminatı hakkı olan 250.000,00 TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; taraflar arasındaki yetki sözleşmesi ve müvekkilinin ikametgah adresi uyarınca yetkili ve görevli mahkemenin İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu, dava konusu alacağın zamanaşımına uğradığını, taraflar arasındaki 06/02/1995 tarihli sözleşmenin 20. maddesi ve 01/04/2008 tarihli sözleşmenin 11.5. maddesi uyarınca davacının portföy tazminatı talebinin haksız ve hukuka aykırı olduğu, sözleşmenin haklı nedenle feshedildiğini beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Dosya incelendiğinde taraflar arasında bir acentelik sözleşmesi ve buna bağlı iki ek sözleşmenin bulunduğu, sözleşmenin 10.maddesinde davacıya üretimi arttırma yükümlülüğünün yüklendiği, bilirkişilerce raporda yer verilen istihsal komisyonu grafiğine göre 2011 yılında davacının işleri arttırdığının görüldüğü; ancak, 2012 ve 2013 yıllarında yaptığı işlerin azaldığı, 2012 ve sonrasında iptal komisyonlarının arttığı görülmüştür. Taraflar arasında akdolunan sözleşmenin 7.maddesinde davacının, diğer sigorta ve acente şirketleri ile çalışmamasının düzenlendiği, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin 16/10/2017 tarihli cevabi yazısında, davacının, davalı sigorta şirketi dışında 28/03/2005-21/10/2015 tarihleri arasında … Sigorta AŞ ile, 24/07/2013 ile yazı tarihine kadar devam eden … ve … AŞ ile, 02/01/2015-19/08/2016 tarihleri arasında … Sigorta AŞ ile çalıştığının ifade edildiği görülmüştür olup davacının, davalı taraf ile arasında olan sözleşme ve eklerinde düzenlenen hükümlere aykırı davrandığı, davalının sözleşmeyi haklı nedenle feshettiği sonucunda ulaşılmış olup, sözleşmenin haklı nedenle davalı tarafça feshedildiği göz önünde bulundurulduğu…” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Önceki beyanlarını tekrarlamış ve müvekkilinin acentelik sözleşmesinin 7, 10 ve 20. maddeleri ile 10.04.2016 tarihli ek sözleşmesinin 6.3 maddesine aykırı davranmasının söz konusu olmadığını, müvekkili ile davalı arasındaki sözleşmenin konusunun bireysel emeklilik acenteliği hususundan ibaret olduğunu, müvekkilinin başka hiçbir sigorta şirketi ile bireysel emeklilik sistemi (…) sözleşmesi yaparak bu konuda poliçe düzenlemediğini, bireysel emeklilik acenteliği alanında faaliyette bulunan şirket ortağı veya yönetim kurulu üyeliği gibi görevlerde bulunmadığını, müvekkilini Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin 16.10.2017 tarihli cevabi yazısındaki belirtilen şirketler ile acentelik sözleşmesi yaptığını, ancak sözleşmelerin hiçbirinin konusunun … acenteliği olmadığını, … ‘in davalı şirketin faaliyet alanına girmeyen başka bir konuda çalıştığını, kaldı ki bu şirket ile müvekkilinin acentelik ilişkisinin davalıyla müvekkili arasındaki acentelik ilişkisi bittikten sonra başladığını, müvekkilinin 28.03.2015 yılında acentesi olduğu … sigorta şirketinin ise kasko ve trafik sigortasına ilişkin hususlarda çalıştığını, Taraflar arasındaki sözleşmenin 1995 yılında imzalandığını, ancak 2011 yılında TTK’nın değiştiğini, yeni TTK’da zaten acentenin başka şirketler ile aynı iş kolunda başka sözleşme yaparak faaliyet yapmasına izin verildiğini, Kabul anlamına gelmemek kaydıyla karşı tarafça yapılan feshin hukuka uygun olduğu kabul edilse dahi müvekkilinin son beş yıla ilişkin portföy tazminatı talep hakkının ortadan kalkmayacağını, taraflar arasındaki hukuki ilişki 2013 yılında sona erdiğinden dosyaya ibraz edilen 10.04.2016 tarihli ek sözleşmenin kabul edilemeyeceğini, Bilirkişi raporunda, 2011 yılında davacının işlerinin arttığı, 2012 ve 2013 yıllarında davacının işlerinin azaldığı, 2012 ve sonrasında ise iptal konusunun arttığı yönünde değerlendirme yapılmış olsa da bu yöndeki itirazlarının karşılanmadığını, esasen belirlenen azalmanın nedeninin davalının komisyon bedellerini düşürmesinden kaynaklandığını, Acentelik sözleşmesi devam etmiş olsaydı, müvekkilinin her bir portföyden %1 komisyon alacağının doğacağını, bu hesaba göre müvekkili şirketin 2018 portföyüne göre alacağı komisyonun yaklaşık 250.000 TL olduğunu, dolayısıyla mahkemece alınan bilirkişi raporunda tespit edilen 230.154,34 TL portföy tazminatının, müvekkiline ödenmesi durumunda karşı tarafın müvekkili şirkete komisyon ödemesinin artık söz konusu olmayacağını, Bahsi geçen bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, TTK’nın 122 ve 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 23/16 maddesi uyarınca acentelik sözleşmesinden kaynaklı portföy tazminatı (denkleştirme alacağı) talebine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Dosya içerisindeki 06/02/1995 tarihli acentelik sözleşmesinin 7. maddesinde; “Acente, kendi bölgesi içinde veya dışında, doğrudan doğruya veya herhangi bir aracı vasıtasıyla veya sair herhangi bir suretle başka bir sigorta şirketinin acenteliğini veya vekilliğini yapamaz. Başka bir sigorta şirketine dolaylı veya dolaysız sigorta işleri temin edemez. Başka sigorta şirketlerine iş temin eden ortaklıklara dahil olamaz. Ancak gerekçesini bildirerek ve şirket’in yazılı müsaadesini aldıktan sonra başka bir sigorta şirketinin de acenteliğini yapabilir.” düzenlemesine yer verilmiştir. Aynı sözleşmenin 10. Maddesinde; “Acente, mevzuata uymak koşulu ile üretimini arttırmak ve şirketin vereceği satış hedeflerine ulaşmak için gerekli önlemleri almak zorundadır. Acentenin verilen satış hedefine ulaşmaması halinde şirketin sözleşmeyi feshe yetkili olduğuna taraftarlar önceden mutabıktırlar.” şeklinde düzenleme mevcuttur. Aynı sözleşmenin 20. maddesinde; “İş bu acentelik sözleşmesi, 06/02/1996 tarihinden itibaren gayri muayyen bir müddetle yapılmıştır. Taraflardan her biri, bir ay evvel Noter aracılığı ile veya iadeli-taahhütlü bir mektup ile feshi ihbar kaydı ile sözleşmeyi her zaman fesih edebilir. Ancak, acente sözleşme hükümlerine, kanun ve nizamlarına ve şirketçe verilen talimatlara uymazsa ve diğer herhangi bir sebep varsa, şirket sözleşmeyi bir aylık ihbar müddeti aramaksızın derhal feshedebilir. Sözleşmenin gerek acente ve gerek şirket tarafından feshi halinde, acente portföy mülkiyeti ve diğer her nam altında olursa olsun bir tazminat talep edemez.” düzenlemesi mevcuttur. Dosya içerisindeki 01.04.2008 tarihli … A.Ş. bireysel emeklilik aracısı istihdam eden sigorta acentelik ek sözleşmesinin 6.3 maddesinde “Acente ve aracı doğrudan doğruya veya bireysel emeklilik aracısı ile başka bir emeklilik şirketine iş temin edemez.” şeklinde düzenleme olduğu görülmektedir.Taraflar arasında imzalanan 24/03/2011 tarihli ek protokolün 3.2. maddesinde; “Acente ve ortakları, şirket dışında faaliyet gösteren hiçbir şirketten acentelik alamaz, acenteliklere ortak olamaz, bu şirketlerde her nam ve ad altında olursa olsun çalışamaz, ortak olamaz ve yönetim kurulu üyeliği yapamaz. Aksine davranış şirket tarafından önceden ihbar ve ihtarda bulunmaksızın, acentelik sözleşmesi ile ek protokolün feshi sebebidir. Bu kapsamda acente, 31/12/2011 tarihine kadar faaliyet gösterdiği diğer … şirketlerine dair acenteliklerini fesih edecektir.” düzenlemesine yer verilmiştir. 10/04/2016 tarihli ek sözleşmenin 6.3.maddesinde; “Acente ve aracı doğrudan doğruya veya bireysel emeklilik aracısı ile başka bir emeklilik şirketine iş temin edemez.” düzenlemesine yer verilmiştir. Dosya muhteviyatında, davalı sigorta şirketinin davacı acenteye 10/04/2013 tarihinde portföy azalışı hakkında konulu bir bildirimde bulunduğu ve bu bildirimde; ayrılma oranlarının yüksek olduğu konusu ilgililerce defalarca görüşülmüş olmasına karşın portföye sahip çıkılmadığı ve bu azalışın devamı halinde acenteliğin fesih edileceği hususlarının yer aldığı görülmüş, davalının 24/06/2013 tarihli bildirimde de aynı hususa yer verildiği görülmüştür. Davalı sigorta şirketinin davacı acenteye 22/11/2013 tarihinde Beşiktaş … Noterliği kanalıyla … yevmiye numarasıyla fesih bildiriminde bulunduğu görülmüş ve iş bu bildirim incelenmiştir. İncelenen mezkur bildirimde, davalının sözleşmeyi feshetmekte acentelik sözleşmesinin 20. maddesine dayandığı görülmüştür. Davalı sigorta şirketinin 10.04.2013 tarihli ve 24.06.2013 tarihli ihtarnamelerinde, 2013 yılına ait üretimlerin incelenmesinde yeni üretim yapılmadığı, mevcut portföyde açık vade ve ayrılma oranlarının yüksek olduğu sebepleriyle davacıya durumun düzeltilmesi yönünde ikazlarda bulunulmuş ve aksi taktirde acentelik sözleşmesinin feshedileceği, ayrıca risklere karşı aylık komisyon bedelinin teminata ekleneceği hususunda ikazlarda bulunulmuştur. Sonrasında davalı sigorta şirketi Beşiktaş … Noterliğinin … yevmiye numaralı, 22.11.2013 tarihli ihtarnamesi ile acentelik sözleşmesinin 20. maddesindeki düzenleme gereği ihbar süresi aranmaksızın sözleşmeyi feshettiğini bildirmiştir. Fesih ihtarnamesinde davalı sigorta şirketinin davacı acenteye sözleşmeyi feshettiği dönemlerle alakalı satış hedefi koyup koymadığı belirsiz olduğu, ancak 2011 Mayıs ayında zirve yapan istihsal komisyonun 2012 ve 2013 yıllarında düşme seyrinde olduğu, iptal komisyonlarının ise 2012 ve sonrasında artış gösterdiği, dolayısıyla 2011 yılı sonrası davacı acentenin davalı şirket adına yaptığı sigorta işlerinde düşüş yaşandığı, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin 16.10.2017 tarih 15797 sayılı yazısında davacı acentenin 28.03.2015-21.10.2015 tarihleri arasında … Sigorta A.Ş 24.07.2017 yazı tarihinde devam eden … A.Ş. ile 02.01.2015-19.08.2016 tarihleri arasında … Sigorta A.Ş ile acentelik sözleşmeleri yapmış olduğu görülmektedir. Davacı vekilinin az yukarıda bahsi geçen bilirkişi raporuna karşı itiraz dilekçesinde; davacının 28.03.2005 yılında acentesi olduğu … Sigorta’nın kasko ve trafik sigortası işiyle iştigal ettiğini, … A.Ş.’ninde hayat sigortası şirketi olduğunu, kaldı ki bu şirketin hayat poliçelerinin davalı şirket ve vekili arasındaki hukuki ilişkin sona erdirilmesinden sonra başladığını belirtmiştir. Tüm dosya kapsamında yapılan değerlndirmede; davacı acentenin davalı sigorta şirketi dışında başka sigorta şirketleri ile acentelik sözleşmesi yaparak sözleşme hükümlerini ihlal ettiği, taraflar arasındaki tüm protokol ve ek sözleşmelerin incelenmesinde, davacının sadece bireysel emeklilik sigorta şirketlerine iş temin etmesinin yasaklanmış olduğuna dair iddiasının ippatlanmadığı, 10/04/2016 tarihli ek sözleşmenin 6.3. maddesinin, ticari ilişki kapsamında imzalanan karşılıklı protokol ve sözleşmelerdeki düzenlemeleri ortadan kaldırdığına ya da değiştirdiğine, yani iştigal konusu bireysel emeklilik olmayan sigorta şirketlerinin yasak dışında kaldığı hususunda irade uyuşmasının bulunduğuna dair kesin nitelikte bir belgeye rastlanmadığı kanaatine varılmıştır. Kaldı ki davacı acentenin, davalı sigorta şirketine yeni müşteri kazandırmadığı, davacı acentenin poliçe prim üretiminin düştüğü, davalı sigorta şirketinin acentelik sözleşmesini tek taraflı olarak feshetmesinin bu bakımdan da haklı nedene dayandığı, davacının bu nedenle denkleştirme tazminatı talep hakkının doğmadığı kanaatine varıldığından, ilk derece mahkemesinin davanın reddine kararı isabetli bulunmuştur. Yukarıda bahsi geçen sebeplerle, HMK’nın 353/1.b maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin ve başvuru harcının Hazineye gelir kaydına; bakiye 36,30 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendilerinin üzerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 18.05.2022 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: Davanın kısmi dava olarak açılmış olması nedeniyle, HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın davacı vekiline tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açıktır.