Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/2221 E. 2022/593 K. 18.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2221
KARAR NO: 2022/593
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/05/2019
NUMARASI: 2016/1094 E. 2019/486 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, davasında özetle; davalı firma ile müvekkili arasında ticari ilişkinin mevcut olduğunu, davalı firmanın, müvekkiline mal sattığını ancak mallarda gizli ayıp çıktığını, davalı tarafın müvekkiline karşı Bakırköy … İcra Dairesi’nin … E. sayılı dosyası üzerinden icra takibi başlattığını, müvekkilinin itirazı sehven süresi içerisinde yapmaması nedeniyle itirazın reddedildiğini, haciz baskısı altında haricen yapılan sözlü anlaşma ile davalı firma vekiline “… Tic. Ldt.Şti. ne hitaben yazılmış … ve … in kefaleti olan miktar ve tarih kısımları boş 3 adet senetin düzenlenerek verildiğini, …’ in davacı firmanın imza yetkilisi … in kardeşi olduğunu, müvekkilleri tarafından … Ltd. Şti’ ne icra borcuna karşılık verilen 3 adet senetten 1 tanesinin davalı firma tarafından miktar ve ödeme gün kısımları ile diğer kısımları doldurulmak suretiyle icraya konulduğunu, bahsi geçen Bakırköy … İcra Dairesi’nin … E. sayılı dosyasının halen derdest olduğunu, tarafların tacir olduğunu, ticari defterleri incelendiğinde taraflar arasında ilgili dava dosyası ile takibe konu fatura dışında alacak olmadığının ortaya çıkacağını, davalı tarafından müvekkillerinin imzasını taşıyan davalı adına verilen diğer 2 boş senedin de kötü niyetli olarak icra takibine konu edilmesi ve 3. Kişilere ciro edilmesi ihtimali nedeniyle istirdatını talep etmek mecburiyetinin doğduğunu, fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla tedbir talebinin kabulüyle İstanbul … İcra Dairesi’nin … E. Sayılı dosyasında ,müvekkillerinin davalıya borçlu olmadıklarının tespiti ile takibin iptalini, davacılar aleyhine başlatılan takip nedeniyle alacağın %20 sinden az olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkûm edilmesini talep etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; taraflar arasında ticari ilişkiye bağlı olarak mal satışı olduğunu, ancak satışı yapılan malların bedellerinin ödenmediğini, bu nedenle Bakırköy … İcra müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası üzerinden icra takibi başlatıldığını ve takibin kesinleştiğini, davacı şirket adresine 18.10.2016 tarihinde hacze gidildiğini, haciz esnasında davacı şirket yetkilisi olan davacı …’in dosya borcunun tamamı olan 50.034,07 TL bedelin tamamını 21.10.2016 tarihinde ödeyeceğine ilişkin icra dosyasına taahhütte bulunduğunu, aynı esnada davacı şirket ve yetkilileri ile sözlü bir protokol yapıldığını, buna göre davacı …’ in icra dosyasına taahhütte bulunmasının yanı sıra şirket yetkilisi ve kardeşinin de şahsi teminatlarının istendiğini, dava konusu senedinde bu icra borcu teminatı olarak davalıya verildiğini, davacı …’in taahhütdünü yerine getirmesi durumunda senedin geri verileceğinin taraflar arasında kabul edildiğini, davacı …’in bu taahhütü yerine getirmediğini, bu nedenle Bakırköy 7. İcra mahkemesi’nin 2016/7351 E. sayılı dosyasından şikayet edildiğini ve … aleyhine taahhüdü ihlal suçu ile ceza davası açıldığını, ayrıca davacı şahısların kişisel teminatını da içeren ve dosya borcunu kapsayan bononun da İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası üzerinden icra takibine konu edildiğini, söz konusu senet diğer davacı gerçek kişilerin kişisel teminatını havi olduğu için davacılardan … in taahhüdünü ihlal etmesi üzerine icra takibine konulduğunu, bu hususta davalı tarafın kötü bir niyetli bir yaklaşımının olmadığını, beyan ederek davanın reddi ile davacılar aleyhine %20 oranında kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Buna ilişkin tarafların iddia- savunma ve toplanan delilleri, bilirkişi raporu ile ticari şirket olan tarafların ticari kayıtları incelenmiştir. Hukuken denetlenebilen hüküm kurmaya elverişli belirli ve eksiksiz iddia ve talepleri karşılayan ve hükme esas alınan bilirkişi raporu alınmış ve deliller hakimce kanuni taktir hakkı kapsamında değerlendirilmiştir. TMK 6 ve 7 ile HMK 187- 293. maddeleri gereğince ispat hususuna ve ispat kurallarına dikkat edilmiştir. İş bu davada ispat yükünün davacı tarafta olduğu kanunen değerlendirilmiştir. Davacı tarafın neden davalı tarafa borçlu olmadığını, neden paranın verilmesinin lazım gelmediğini, boş senedin varlığını, neden iddia olunan boş senedin kendi tarafına istirdadının gerektiğini ispatla yükümlü olduğu değerlendirilmiştir. İbraz edilen ve delil olarak kabul edilebilmesi için usule uygun tutulan ticari kayıt ve defterlere itibar edilebileceğinin şart olduğu hususuna dikkat edilmiştir. Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır. Şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz. Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur. Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır. Davacı şirket ile davalı şirketin ticari defter ve kayıtları incelenmiştir. Bilirkişi SMMM … tarafından hazırlanan 08/03/2019 havale tarihli bilirkişi raporu incelenmiştir. ( Davacı … tarafından incelemeye sunulan 2015- 2016 yılları ticari defterlerin TTK. ilgili hükümleri yönünden usulüne uygun tutulmuş olmadığını, davalı … Tic. Ltd. Şti. ‘nin tarafından incelemeye sunulan 2015 yılları ticari defterlerin TTK. ilgili hükümleri yönünden usulüne uygun tutulmuş olduğunu, 2016 ve 2017 yılı yevmiye defterinde kapanış tasdikinin bulunmadığı takdirin Mahkememize ait olduğunu, davacının ticari defter ve cari hesap ekstrelerine göre davalıya 941,89.-TL borcu bulunduğunu, 31.07.2016 tarihinde “Ödeme” açıklaması ile yazılan 65.000,00.-TL’lik rakamın ispata muhtaç olduğunu, davalı ticari defter ve cari hesap ekstrelerinde ise davacıdan 19.783,83.-TL alacaklı olduğunu, icra dairesi yoluyla yapılan bir kısım ödemelerin cari hesaba işlendiğini, davalı taraf cari hesap alacağı için senet alındıysa yapılan ödemeler neticesinde 31.12.2017 sonu itibariyle davacıdan 19.783,83.-TL alacaklı olduğunu, bahsi geçen 3 adet senetten sadece bir adet senedin dosyada bulunduğunu, fakat davalı ve davacı ticari defterlerinde bu senedin kaydı ile ilgili herhangi bir işleme rastlanmadığını, eğer talep uygun görülürse davacı yanın 3095 sayılı yasaya istinaden icra takip tarihinden itibaren alacaklarına 3095 sayılı kanuna (md.2) göre değişen oranlarda avans faiz talep edebileceğini, bu hususun Mahkememizin takdirinde olduğunu teknik olarak değerlendirmiştir. ) Tarafların usul hukuku gereğince süresinde ve ihtaratlı sonuçları hatırlatılan 22.11.2017 tarihli ön inceleme celsesinde verilen sürede bildirilen ve somutlaştırılan delillerine itibar edilmiştir. Saptanan ve hukuksal durum karşısında; davacıların menfi tespit talebini ve boş senedin varlığı ile istirdadının gerektiğini yasal olarak ve şirket açısından ticari defter ve kayıtlarla ispatlayamadığına, dava konusu dikkate alındığında HMK m. 226/2 kapsamında yemin delilinin icrasının mümkün olmadığına, davacı tarafın davalı savunmasının aksine ilişkin dosyaya bilgi ve belge sunamadığına, şirket ticari defter ve kayıtlarının usule uygun tutulmaması nedeni ile davacı şirket aleyhine delil olduğuna ayrıca dava konusu çekişme senetten ve alacaktan kaynaklanmakla ve davalı tarafın talebi olmakla davacı tarafın borçtan kurtulmaya yönelik tutumu karşısında iyi niyetli sayılamayacağı, dürüstlük kuralına aykırı davrandığı, basiretli davranmadığı bu nedenle davalı lehine kötü niyet tazminatına hükmolunması gerektiğine kanaat getirilmiş” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Önceki beyanlarını tekrarlamış ve davalı …’nin müvekkili … Tic. A.Ş.’ye gizli ayıplı mallar sattığını, davalı tarafın ayıplı malları iade almaya yanaşmadığını, söz konusu mal satımından doğan cari hesaba istinaden, davalı tarafından Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile müvekkili şirkete karşı icra takibi başlatıldığını, İcra takibine sehven süresi içerisinde itiraz edemedikleri için borca itirazı reddedilmiş olup, davalı alacaklının söz konusu bu icra takibine istinaden müvekkili davacının iş yerine hacze geldiğini, davalı alacaklı haciz mahalinde, … Tic. A.Ş yetkilisi …’den davalı …’ne ithafen, Bakırköy … İcra Müdürlüğü … E. dosya borcuna istinaden 3 adet teminat senedi teslim aldığını, söz konusu senedi, …’in kardeşi …’in de kefil olarak imzaladığını, işbu senetlerin teminat senedi olduğunun davalı tarafın 13.12.2016 tarihli cevap dilekçesinde açıkça ikrar edildiğini, senetler kayıtsız şartsız bir ödeme vaadini içermediği için takibe konu edilmelerinin olanaksız olduğunu, Tüm bunların yanı sıra, söz konusu teminat senetlerinin, haciz mahallinde haciz baskısı altında davalı alacaklı tarafa verildiğini, davacı müvekkil zor durumda kalması nedeniyle işbu senetleri imza ettiğini, bu durumda davacı müvekkilin irade kabiliyetinin ortadan kalktığını, Davacı vekili, … A.Ş.’nin yönetim kurulu üyesi ve ortağı olan müvekkilinin, şirketin diğer ortağı dava dışı …’nın şahsi borcundan dolayı şirketin menkul mallarının haczini önlemek amacıyla ve cebri icra tehdidi altında düzenlemiş olduğu bonodan dolayı borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini dava ve istediğini, Davalı vekili, davacının özgür iradesiyle bonoyu düzenlediğini, icra baskısı altında yapılan bir işlem bulunmadığını, malların muhafaza altına alınmadığını, ikrahın koşullarının oluşmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istediğini, Borcun teminatının sağlanması amacı ile imza edilip, alacaklıya teslim edilen söz konusu senetlerden bir tanesinin boş kısımları, alacaklı davalı tarafından doldurularak İstanbul … İcra Müdürlüğü … E. sayılı dosyası ile takibe konulduğunu, işbu takip başlatıldığı zaman Bakırköy … İcra Müdürlüğü … E. sayılı dosyasından feragat edilmemiş olduğundan, ikinci takip tahsilde tekerrür olmamak kaydını havi olsa dahi ilk takipten feragat edilmeksizin aynı alacak için ikinci takibin başlatılmasının kötü niyetin açık göstergesi olduğunu, Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyasında talep edilen 40.000 TL alacaktan geriye müvekkili tarafından yapılan ödemeler neticesinde, 31.12.2017 tarihi itibariyle 19.783,83 TL bakiye kaldığını, söz konusu bu ödeme ve bakiyelerin de alacaklı davalının ticari defterlerinde açıkça belirtildiğini, Haksız ve hukuksuz olan mükerrer ikinci takibe (İstanbul … İcra Müdürlüğü … E.) dayanak teminat senedinin, ilk icra takibine (Bakırköy … İcra Müdürlüğü … E.) istinaden yapılan ödemeler dikkate alınmaksızın davalı alacaklı tarafından doldurularak 49.800,00 TL senet bedeli olarak takibe koyulduğunu, Davalı tarafın dava konusu takipte kötü niyeti bulunduğu açık iken, mahkemece müvekkilleri aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesi de hukuka aykırı olduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, İİK’nın 72. maddesi uyarınca menfi tespit talebine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama soncunda davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. İstanbul …İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasının incelenmesinde; kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla takip yapıldığı, alacaklının … borçluların …, …, … oldukları, 49.800,00 TL asıl alacak olmak üzere avans faizi masraf ve vekalet ücretiyle birlikte 50.482,16 TL toplam alacağın takibe konu edildiği, takip sebebi olarak 07/10/2010 vadeli 49.800 TL tutarındaki bononun gösterildiği, takibe ekli bono suretinin incelenmesinde; keşidecisinin … A,Ş avalistinin …, lehtarının … Senet bedelinin 49.800 TL olduğu, senet üzerinde “nakden ” ibaresinin bulunduğu, senedin düzenleme tarihinin 04.10.2016 vade tarihinin ise 07.10.2016 olduğu anlaşılmaktadır. İcra dosyasında dayanağının İstanbul 5.ATM’nin 25.10.2016 tarihli 2016/1600 D.İ 2016/1595 karar sayılı ihtiyati haciz kararını olduğu, söz konusu kararın incelenmesinde ihtiyati haciz isteğinin … Tekstil karşı tarafın ise …, … ve … oldukları, 07.10.,2016 ödeme günü 49.800 TL bedelli bir adet bononun ihtiyati haciz talebine konu edildiği anlaşılmaktadır. Bakırköy …İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasının incelenmesinde; alacaklının … Tekstil, borçlunun … toplam alacağın 40.008,83 TL olduğu, borç sebebinin mal satımından doğan cari hesaba dayalı alacak gereği ödenmeyen kısım olarak gösterildiği anlaşılmaktadır. Takibe ekli irsaliyeli faturaların incelenmesinde … Tekstil tarafından … adına keşide edildiği görülmektedir. İtiraz eden borçlu vekili müvekkilinin adresi Sancaktepe olduğundan İstanbul Anadolu İcra Dairelerinin yetkili bulunduğu söyleyerek yetki itirazında bulunmuş, borca ve işleyecek faize itiraz etmiştir. İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … Talimat sayılı dosyasının Bakırköy …İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyasıyla bağlantısının bulunduğunu, söz konusu dosyasındaki 18.10.2016 tarihli haciz tutanağının incelenmesinde; haczedilen malların …e’e yediemin olarak bırakıldığı, haciz sırasında …’in söz alarak “borcun tamamı olan 50.04.03 TL’yi ödemeyi taahhüt ettiğini, bahsi geçen toplam borç tutarının 21.10.2016 tarihine kadar ödeyeceğini beyan etmiş olduğu anlaşılmaktadır. İlk derece mahkemesince alınan 08.03.2019 tarihli bilirkişi raporunun incelenmesinde; davacının 2015-2016 ticari defterlerinde davalı yana 31.12.2016 tarihi itibariyle 941,86 TL borçlu olduğu, davalı …’in ticari defterlerinin incelenmesinde ise; 31.12.2017 tarihi itibariyle davacıdan 19.783,83 TL alacaklı olduğu belirlenmiştir. Davacının ticari defterlerinde 31.07.2016 tarihinde ödeme açıklaması yazılan 65.000 TL’lik rakamın ispata mahcup olduğu yönünde değerlendirme yapılmıştır. Davaya ve takibe konu bononun davalının, davacılardan olan alacağının tahsili amacıyla başlatılan Bakırköy …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası üzerinden yapılan haciz işlemleri sırasında ve bu dosya borcunun ödenmesi amacıyla davacılar tarafından imzalandığı sabittir. Davacıların borçlu ve avalist sıfatlarının bulunduğu bononun üzerinde nakden ibaresi yazmaktadır. Senedin teminat amaçlı verildiğinin kabul edilebilmesi için, neyin teminatı olarak verildiğinin açıkça yazılması gerekir (YHGK 06.03.2013 tarih ve 2012/12-768 E-2013/312). Kambiyo senedinin teminat senedi olarak verildiğini iddia edenin, bu hususu yazılı belge ile ispatlaması gerekir. Yani, teminat senedi iddiasının HMK’nın 200. maddesi uyarınca, senet ile aynı nitelikte yazılı delliler ile ispatlanması gerekir. Haciz sırasında davacı şirket yetkilisi takibe konu borcun 130.000 TL’lik kısmına yönelik beyan resmi makamlar önünde ikrar ile borcun kabulü niteliğinde olduğundan davacı vekilinin şirket yetkilisinin beyanının haciz baskısı altında olduğundan geçersiz olduğu yönündeki iddiası yerinde görülmemiştir. Davacı vekili, davaya konu senedin güvence (teminat) olarak verildiğini aradaki ticari ilişki uyarınca mevcut borçtan fazla ödeme yapıldığını bu nedenle borçlu olmadığını iddia etmektedir. Davaya konu senedin üzerinde, teminat senedi olduğu ya da bu anlama gelecek herhangi bir ibare bulunmamaktadır. Davalı defterleri ve davacı ticari defterine göre takip tarihi itibarıyla davacı taraf davalıya borçlu olup, davaya konu senedin teminat senedi olduğuna ilişkin herhangi bir kayıt içermemektedir. Teminat iddiası ile çelişir şekilde, davalı şirket temsilcisinin resmi makamlar önünde ikrar mahiyetinde borcun tamamı olan 50.04.03 TL yönünden borcu kabulü de nazara alındığında, davacı dosya kapsamındaki delillerle davaya konu senedin teminat çeki olduğu iddiasını ispatlayamamıştır. Kaldı ki, TTK’nın 702. maddesinin 2. fıkrası gereğince aval veren, sadece kambiyo senedindeki zorunlu şekil eksikliğini ileri sürebilir (20.04.2018 tarihli ve 2017/4 E., 2018/5 K. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı). Nitekim aynı hususlara Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.10.2020 tarihli ve 2017/12-268 E., 2020/729 K. sayılı kararında da değinilmiştir. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; eldeki dava da davacı … aval veren olarak imzalamış olduğu bononun teminat senedi olduğunu ileri sürmektedir. Davacı aval veren tarafından senedin zorunlu şekil şartlarına ilişkin bir eksiklik ileri sürülmemiş, sadece teminat senedi olduğundan bahisle geçersiz olduğu ileri sürülmüştür. Oysa ki TTK’nın 702. maddesinin 2. fıkrası gereğince aval veren kişinin teminat altına aldığı borç, şekle ait noksandan başka bir sebepten dolayı batıl olsa da, aval verenin taahhüdü geçerlidir. Bu nedenlerle davacı vekilinin aksi yöndeki itiraz nedenleri yerinde görülmemiştir. İİK’nın 72/4. maddesinde; “Dava alacaklı lehine neticelenirse ihtiyati tedbir kararı kalkar. Buna dair hükmün kesinleşmesi halinde alacaklı ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış bulunmaktan doğan zararlarını gösterilen teminattan alır. Alacaklının uğradığı zarar aynı davada takdir olunarak karara bağlanır. Bu zarar herhalde yüzde yirmiden aşağı tayin edilemez.” düzenlemesi bulunmaktadır. Görüldüğü gibi, menfi tespit davasında davacının (borçlu) talebi üzerine mahkemece verilen tadbir kararı nedeniyle alacaklının (davalı) alacağına geç kavuşması halinde, alacaklının bu nedenle uğradığı zararların, talep olmasa dahi, mahkemece değerlendirilerek alacaklı yararına tazminata hükmedileceği düzenlenmiştir. Bu hukuki açıklamaya göre somut olayın incelenmesinde; ilk derece mahkemesince tedbir kararı verilmediğinden davalı alacağına kavuşmakta gecikmemiştir. İİK’nın 72/4. maddesinde davalı/alacaklı yararına düzenlenen tazminat, davanın haksız olması ile ilgili olmayıp, davadaki tedbir nedeniyle alacaklının alacağını geç tahsil etmesiyle ilgilidir. Dolayısı ile ilk derece mahkemesince davacı aleyhine tazminata hükmedilmesi hukuka aykırı olmuştur. Davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf başvurusunun kabulü ile hükmün düzeltilmesi gerekmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulüne, icra inkâr tazminatı yönünden düzeltilmek üzere ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM/ Gerekçesi yukarıda izah olunduğu üzere; HMK’nın 353.1.b.2. maddesi uyarınca davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine verilmesine, bu doğrultuda; 1-Davanın reddine, 2-Yasal koşulları bulunmadığından, davalı vekilinin icra inkâr tazminatı talebinin reddine, 2 Harçlar Kanunu uyarınca alınması gerekli 44,40 TL ‘nin davacı tarafça peşin olarak yatırılan 853,88 TL harçtan mahsubu ile Hazine’ ye gelir kaydına, bakiye 809,48 TL harcın karar kesinleştiğinde davacı tarafa talebi halinde iadesine, 3-İşbu dava nedeni ile davacı tarafından yapılan yargılama giderinin uhdesinde bırakılmasına, davalı tarafından yargılama gideri sarf edilmemekle bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, 4-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A….T. deki esaslara göre belirlenen 5.828,00 TL nispi vekalet ücretinin davacılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davalıya verilmesine, 5- HMK’nın 333.maddesi uyarınca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-İstinaf aşamasındaki harç ve yargılama giderleri yönünden; a-Davacı tarafından yatırılmış olan 121,30 TL istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına; 44,40 TL istinaf peşin karar harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine, b-Davacı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf başvuru harcı gideri ile 45,00 TL posta gideri olmak üzere toplam 166,30 TL istinaf kanun yolu giderlerinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, c-İstinaf incelemesi dosya üzerinden yapıldığından, istinaf aşaması için ayrıca avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 7-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, 8-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU :HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konularının değerine göre karar kesindir.