Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/2216 E. 2022/481 K. 20.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2216
KARAR NO: 2022/481
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 27/06/2019
NUMARASI: 2017/719 E. – 2019/837 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı … A.Ş.’in bayisi olan diğer davalıdan 01.03.2017 tarihinde 300,00 TL, 06.03.2017 tarihinde 317,03 TL değerinde yakıt aldığını, 07.03.2017 tarihinde aracın “yakıtta su ikazı” göstergesinin yandığını, yetkili serviste yapılan kontrollerde yakıtta su olduğunun tespit edildiğini, davalılardan alınan yakıttaki ayıbın hasara neden olduğunu, aracın servis taşımacılığında kullanılması nedeniyle serviste kaldığı sürece başka araç kiralandığını ileri sürerek, 1.206,63 TL hasar bedeli, 708 TL aracın onarımı için geçen süreçteki ikame araç bedeli, 617,03 ayıplı yakıt masrafları ve şimdilik 2.000,00 TL araçtaki enjeksiyon değişimi için yapılacak giderlerin tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı … AŞ. vekili, savunmasında özetle; henüz gerçekleşmemiş olan enjeksiyon zararına ilişkin onarım bedelinin talep edilemeyeceğini, onarılan tüm parçalardaki arızanın öne sürülen yakıt arızası ile ilgili olup olmadığı ile gerçekten onarım gerekliliğinin belirsiz olduğunu, davacının zarara neden olan arızanın bayiden alınan yakıttaki bir ayıptan kaynaklandığını ispatlayamadığını, davacıya yakıt verilen tanklardan alınan yakıt numunelerinde bir bozukluk bulunmadığını, aynı tarihlerde ve aynı tankından farklı müşterilere yapılan satışlar nedeniyle şikayet olmadığını, aracın serviste kaldığı sürenin zorunlu olup olmadığının belirsiz olması nedeniyle ikame araç bedelini talep edilemeyeceğini, davacının 01.03.2017 tarihinde aldığı yakıtı kullanması nedeniyle mükerrer olarak yakıt bedelini talep edemeyeceğini, hasarın başka yerlerden alınan yakıtlardan kaynaklanmış olabileceğini, araçtan alınan numunelerin, numune alım prosedürlerine uygun alınmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir. Davalı … Tic.AŞ vekili, savunmasında özetle: tanklarda yakıt seviyesi ve su varlığını tespit edecek düzenek bulunduğunu, tanklardaki temizliği düzenli olarak yapıldığını, istasyondan çok fazla satış yapılmasına rağmen başka bir şikayet gelmediğini, davacının ileri sürdüğü enjektör sistemi arızası, değişimi ve araca başka yakıt alınıp alınmadığının belirsiz olduğunu, aracın ticaret için kullanıldığına ilişkin delil bulunmadığını, basiretli tacirin gerekli önlemleri alması gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Mahkemece yapılan yargılama sırasında taraflarca gösterilen deliller toplanmıştır. Davalı … A.Ş nin görev itirazı, davacı yanın sunduğu belgelere göre davanın ticari iş olduğu kabul edilerek reddedilmiştir. Bilirkişi heyetinden alınan rapor içeriğine göre; ‘davacının aracında hasara yol açtığı iddia edilen yakıtta bulunan suyun davalılar ile illiyet bağının tam olarak kurulamaması nedeniyle davacının hasar bedelini davalılardan talep edemeyeceği, analiz sonucu ayıplı çıkan yakıtın davalılar ile illiyet bağının tam olarak kurulamaması nedeniyle davacının yakıt bedelini davalılardan talep edemeyeceği, davacının aracında oluşan hasarın davalılar ile illiyet bağının tam olarak kurulamaması nedeniyle davacının ikame araç bedelini davalılardan talep edemeyeceği, davacının aracında oluşan hasarın davalılar ile illiyet bağının tam olarak kurulamaması nedeniyle davacının yedek parça bedelini davalılardan talep edemeyeceği,’ yönünde görüş bildirmiştir. Mahkememizce yapılan yargılama, toplanan deliller ve alınan bilirkişi raporuyla; davacı adına kayıtlı … plakalı aracıyla davalı … A.Ş nin bayisi olan diğer davalı … A.Ş den 01/03/2017 tarihinde ve 06/03/2017 tarihinde yakıt (motorin) satın aldığını, aracın deposunu tam olarak doldurduğunu, 07/03/2017 tarihinde aracının göstergesinde ‘yakıtta su ikazı’ göstergesinin yanarak arıza vermesi üzerine çekici vasıtasıyla servise götürüp kontrollerde yakıtta su olduğunun tespit edildiğini bundan kaynaklı alınan yakıtın kusurlu ve ayıplı olduğundan araçta meydana gelen hasar bedeli ile tamirinden kaynaklı enjeksiyon değişim bedeli, aracın tamiri sırasında geçen araç kiralama bedeli ile ödenen yakıt bedelini davalılardan talep etmiştir. Bilimsel verilere dayalı ve denetlenebilir bilirkişi raporuyla; 08/03/2017 tarihinde akaryakıt numune tutanağının analizinde yakıtın teknik düzenlemelere aykırı olduğunun belirlendiği, davalı … A.Ş den aynı gün (08/03/2017) alınan yakıt(motorin) numunesinin TS EN 590:2013+A1 de yer alan özelliklere uygun olduğu belirlenmiş olmakla; davacının aracında meydana gelen ve hasara yol açtığı belirtilen yakıtta bulunan suyun davalıların sattığı yakıtta bulunduğu tespit edilemediğinden ve bu nedenle buna bağlı hasar bedeli, araç kiralama bedel, yakıt bedeli ve enjeksiyon değişim bedeli talep edemeyeceği düşüncesiyle açılan davanın reddine karar vermek gerekmiş..” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davalılara birden fazla vekalet ücreti takdir edilmesinin tarife hükümlerine aykırı olduğunu, tarifinin 3/2. maddesine göre birden fazla davalı aleyhine açılan davanın reddi halinde, ret sebebi ortak olan davalılar lehine tek, ret sebebi ayrı olan davalılar lehine ise her ret sebebi için ayrı ayrı vekalet ücretine hükmolunacağının belirlendiğini, her iki davalı için ret sebebinin aynı olması nedeniyle tek vekalet ücreti takdiri gerekeceğini; müvekkiline ait araca davalı … A.Ş.’ den 01.03.2017 tarihinde 300,00 TL ve 06.03.2017 tarihinde 317,03 TL değerinde yakıt alındığını, 07.03.2017 tarihinde yakıtta su bulunduğuna ilişkin ikaz lambasının yanması üzerine, aracın çekici ile yetkili servise götürüldüğünü, yapılan kontrollerde araca alınan yakıtta su olduğunun tespit edildiğini, müvekkilinin 1.206 TL bedelli onarım faturasını ödediğini, yetkili serviste yapılan incelemede, müvekkilinin başvurusu üzerine istasyonca analiz yapıldığını, istasyondan alınan numunenin uygun olmasına rağmen, araçtan alınan numunenin sulu olduğunun belirlendiğini, müvekkilin aracı için en son davalıdan yakıt aldığını ve bu numunelerin teknik özelliklere uygun olmadığının belirlendiğini, müvekkilinin 4 günlük tamir süresi için araç kiralayarak bedelini ödediğini, aracın enjeksiyon sisteminin zarar gördüğünden zamanla değiştirilmesi için 10.000,00 TL gerektiğinden şimdilik 2.000,00 TL enjeksiyon değişim bedeli istendiğini, tüm zararların ispatına rağmen mahkemece davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, TBK’nın 227 ve 112. maddeleri uyarınca ayıba karşı tekeffül hükümleri kapsamında, davalılarca satılan akaryakıt nedeniyle davacıya ait araçta oluştuğu ileri sürülen zararların tazmini istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacıya ait … plakalı araca 01.03.2017 tarihinde 300,00 TL, 06.03.2017 tarihinde 317,03 TL bedelli motorin alındığı sabittir. 07.03.2017 tarihinde aracın yakıt ikaz ışığının yanması üzerine serviste yapılan kontrolde, yakıtta su bulunduğu tespit edilmiştir. Davacı, davalıdan alınan yakıtın ayıplı olduğunu ve meydana gelen arızanın ayıplı yakıttan kaynaklandığını ileri sürmüştür. Davacıya ait araç deposundan alınan numune üzerinde yapılan incelemede, numunenin dibinde serbest su ve tortu bulunduğu belirlenmiştir. Akaryakıt satışı yapılan istasyondaki tanktan alınan numunede ise herhangi bir su veya yabancı materyal bulunmadığı belirlenmiştir. Mahkemece alınan bilirkişi raporunda; davalı tarafından satılan akaryakıtta ayıp bulunmadığı, bu yakıtın satışı sonrası yakıt satılan tanka ikmal yapılıp yapılmadığı, yakıt kalitesini değiştirecek bir delil bulunmadığı, davacının başka bir yerden yakıt almadığı ile analiz yapmak üzere plastik kap içerisinde istasyona getirdiği yakıtın davacıya ait araçtan alınıp alınmadığının belirsiz olduğu, her iki numunenin aynı olmadığı, bu nedenle zararla satılan ürün arasında illiyet bağı bulunmadığı belirlenmiştir. Bu durumda, davalılar tarafından satılan yakıt ile araçta meydana gelen arızalar arasında nedensellik bağı bulunmadığı, arızanın satılan yakıttan kaynaklanmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin bu yönlere ilişkin istinaf nedenleri yerinde değildir. Ancak, hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 3/2. maddesindeki birden fazla davalı aleyhine açılan davanın reddinde, red sebebi ortak olan davalılar vekili lehine tek, red sebebi ayrı olan davalılar vekili lehine ise her red sebebi için avukatlık ücretine hükmolunur düzenlemesi gereğince; her iki davalı yönünden red sebebinin aynı olması nedeniyle tek bir vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, her bir davalı yararına ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesi usul ve yasaya aykırı olduğundan, ilk derece mahkemesinin kararının vekalet ücreti yönünden düzeltilmesi gerekmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının vekalet ücreti yönünden düzeltilmek üzere kaldırılarak davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının vekalet ücreti yönünden düzeltilmek üzere kaldırılmasına, davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine, bu doğrultuda; 1-Davanın reddine, 2-Alınması gerekli 44,40 TL harcın başlangıçta yatırılan 77,39 TL’den mahsubu ile bakiye 32,99 TL harcın karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine, 3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına, 4-Davalılardan …A.Ş.’nin yaptığı, 15,00 TL yargılama giderinin davacından tahsili ile anılan davalıya verilmesine, 5-Davalılardan …A.Ş.’nin yaptığı 88,00 TL yargılama giderinin davacından tahsili ile anılan davalıya verilmesine, 6-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden, karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT’nin 3/2. maddesi gereğince ret sebebi aynı olduğundan takdir olunan 2.725,00 TL vekalet davacıdan alınarak davalılara eşit miktarlarda verilmesine, 7-Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa veya ahzu kabza yetkili vekillerine iadesine, 8- İstinaf aşamasındaki harç ve yargılama giderleri yönünden; a-Davacı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına; davacı tarafından yatırılan 44,40 TL peşin istinaf karar harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde, ilk derece mahkemesince davacıya iadesine, b-Davacı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, kararımızın mahiyetine ve düzeltilen hususun mahkemece resen karara bağlanması gereken bir hususa ilişkin olması nedeniyle, davacı üzerinde bırakılmasına, 9-Gerekçeli kararın, ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine, 10-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20.04.2022 tarihinde, oy birliğiyle ve kesin olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1a . maddesi uyarınca, dava değeri itibariyle verilen karar kesindir.