Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/221 E. 2020/909 K. 17.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/221
KARAR NO: 2020/909
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 17. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 08/10/2018
NUMARASI: 2018/116 E. – 2018/363 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Gemi Ve Yük Alacaklılığından Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın usulden reddine dair verilen hükme karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili tarafından nakliyat emtia sigorta poliçesi ile sigortalanan dava dışı … Ltd. Şti.’ne ait emtiaların Türkiye’den Amerika’ya nakledilmek üzere davalılar tarafından temin edilen konteynerlere sağlam olarak yüklendiğini, konteynerin tahliyesi sırasında içinde bulunan emtianın kırmızı renge boyanmak suretiyle hasarlandığının tespit edildiğini, hasarın konteynerin tavanında bulunan boyanın emtia üzerine akması sonucu meydana geldiğini, hasarlı emtiaların alıcı firma tarafından imha edildiğini, hasarın davalılarca temin edilen konteynerin taşımaya elverişsiz olmasından kaynaklanması nedeniyle davalıların hasardan sorumlu olduklarını, yapılan tespitlere göre belirlenen 3.328, 21 USD hasar bedelinin sigortalıya ödenerek haklarına halef olunduğunu, hasar bedelinin rücuen tahsili amacıyla İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında başlatılan takibe yönelik itirazın haksız olduğunu ileri sürerek, itirazın iptali ile takibinin devamına, alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatının davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkillerinden … Acenteliğinin deniz taşıması işi ile iştikal eden diğer davalı … şirketinin Türkiye acenteliğini yaptığını, TTK’nın 105. maddesine göre acentenin aracılık ettiği sözleşmelerden doğan ihtilaflar nedeniyle ancak taşıyıcı firmaya izafeten acenteye karşı dava açılabileceğini, dolayısıyla acente aleyhine açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddi gerektiğini, öte yandan taşıyan tarafından düzenlenen taşıma sözleşmesi şartlarının yer aldığı konişmentonun 10. maddesinde uyuşmazlıkların çözümü için başvurulacak yetkili mahkemenin Londra Mahkemeleri olduğu, uygulanacak hukukun da İngiliz hukuku olarak belirlendiğini, söz konusu yetki şartı nedeniyle davanın Londra Mahkemelerinde açılması gerektiğinden mahkemenin yetkisiz olduğunu, iddia edilen hasarla ilgili olarak süresinde hasar ihbarında bulunulmadığını, hasarın ne şekilde oluştuğu ve taşımanın hangi aşamasında meydana geldiğinin anlaşılamadığını savunarak, davanın yetkisizlik, pasif husumet yokluğu ve esastan reddi ile takibin kötü niyetli yapılmış olmasından dolayı %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; ” …Dosyaya sunulan belge ve bilgilerden sigortalı emtianın konteyner içerisinde … isimli gemi ile … nolu konişmento tahtında İzmir’den Amerika’ya taşındığı, taşıyıcı firmanın … olduğu, taşıma şartlarının yer aldığı konişmentonun 10. maddesindeki yetki klozu ile taşıma sözleşmesinin uygulanmasından kaynaklanan uyuşmazlıklara İngiliz Hukukunun uygulanacağı, yetkili mahkemenin ise Londra Mahkemeleri olduğunun kararlaştırıldığı anlaşılmaktadır. Yabancılık unsuru taşıyan uyuşmazlıkların çözümünde uygulanacak kanunun tayininden önce çözümü gereken sorun, açılan davada mahkemenin milletlerarası yetkisinin bulunup bulunmadığı hususuna ilişkin olduğundan (Aysel Çeliker/Bahadır Erdem, Milletlerarası Özel Hukuk, Sayfa 19) uygulanacak hukuktan önce yetki konusunun karara bağlanması gerekmektedir. MÖHUK 47. maddesinde yer itibari ile yetkinin münhasır yetki esasına göre tayin edilmediği hallerde taraflar arasında yabancılık unsuru taşıyan ve borç ilişkisinden doğan uyuşmazlığın yabancı bir devlet mahkemesinde görülmesi konusunda anlaşma yapılması mümkündür. Yetki şartı taraflar arasındaki ilişkiyi düzenleyen sözleşmeye ayrı bir madde olarak konulabileceği gibi ayrı bir sözleşme olarak da düzenlenebilecektir. Anılan hükme göre yetki şartının geçerli olması için uyuşmazlığın yabancılık unsuru taşıması, Türk Mahkemelerinin yetkisinin münhasır yetki esasına göre düzenlenmemiş olması ile uyuşmazlığın borç ilişkisinden doğması gerekmektedir. Eldeki dosyada somut uyuşmazlığın yabancılık unsuru taşıdığı, dava konusunun Türk mahkemelerinin yetkisinin münhasır yetki esasına göre düzenlenmiş bir konuya ilişkin olmayıp deniz taşımasından yani akdi ilişkinden kaynaklanmış olması nedeniyle konişmentoda yer alan yetki şartına göre uyuşmazlığın yetkili kılınan Londra Mahkemelerinde görülmesi gerektiği kanaatine varıldığından, davalı … vekilinin milletlerarası yetki itirazının yerinde olduğu değerlendirilmiştir. Diğer davalı … AŞ’nin taşıyıcı firmanın Türkiye acentesi olduğu dosya kapsamına göre belirli olup TTK’nun 105.maddesinde ‘Acente aracılıkta bulunduğu veya yaptığı sözleşmeler ile ilgili her türlü ihtar, ihbar ve protesto gibi hakkı koruyan beyanları müvekkili adına yapmaya ve bunları kabule yetkilidir. Bu sözleşmelerden doğacak uyuşmazlıklardan dolayı acente müvekkili adına dava açabileceği gibi kendisine karşı da aynı sıfatla dava açılabilir’ hükmü düzenlenmiştir. Anılan yasa maddesine göre acentenin aracılık ettiği sözleşmelerden kaynaklanan ihtilaflar nedeniyle acenteye karşı doğrudan husumet yöneltilemeyeceğinden davalı … AŞ hakkında açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine, diğer davalı hakkındaki davanın ise yetkisizlik nedeniyle reddi yönünde aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.” gerekçesiyle, 1 nolu davalı hakkında açılan dava yönünden davalı vekilinin milletlerarası yetki itirazının kabulü ile mahkemenin yetkisizliği nedeniyle davanın usulden reddine, 2 nolu davalı hakkındaki davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine, karar verilmiştir.Bu karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; dava konusu hasarın konşimentoya davayı olmadığını, davalılarca temin edilen konteynerlerin yüke elverişsiz olması nedeniyle konşimento şartlarının uygulanma imkanı bulunmadığından yetki itirazının kabulünün hatalı olduğunu, kaldı ki sunulan konşimentonun yüke ait olup olmadığının belli olmadığını, sigortalının kaşe ve imzasının konşimentoda bulunmadığını, her hangi bir taşımaya ilişkin olabilecek belgenin yetkisizlik kararına dayanak yapılmasının yerinde olmadığını, yetki şartı bulunsa dahi davacı ve acentenin faaliyet adresinin Türkiye’de olması nedeniyle Türk Mahkemelerinin yetkili olduğunu, konşimentodaki yetki şartının Türk Mahkemelerinin yetkisini ortadan kaldıramayacağını, matbu olan bu tür sözleşmelerdeki yetki şartının kabul edilemeyeceğini, acente yönünden husumetten ret kararının hatalı olduğunu, zira konteynerlerin acente tarafından temin edildiğini, hasarın da temin edilen konteynerlerin yük ve taşımaya elverişsiz olmasından kaynaklandığını, her bir ret yönünden ayrı vekalet ücretine ücretinin hatalı olduğunu, tek vekalet ücreti takdir edilerek bu vekalet ücretinin davalılar arasında paylaştırılması gerektiğini belirterek, ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak esas hakkındaki davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE: Dava, davacı sigortacı tarafından nakliyat emtia sigorta poliçesi kapsamında sigortalıya yapılan ödemenin rucuan tahsili amacıyla taşıyan ve acentesi aleyhine başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, 1 nolu davalı hakkındaki davanın, mahkemenin uluslararası yetkisi bulunmadığından usulden reddine, davalı acente aleyhindeki davanın ise pasif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiş, bu karara karşı, davacı vekili tarafından yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Dosya kapsamında bulunan poliçenin incelenmesinde, davacı tarafından dava dışı sigortalı … A.Ş.’nin taşıyacağı emtiaların 22.01.2017 başlangıç tarihli, bir yıl vadeli nakliyat emtea blok sigorta poliçesiyle sigorta örtüsü altına alındığı anlaşılmıştır. Hasar üzerine yapılan inceleme sonucu ödenen 3.328,21 USD’nin tahsili amacıyla takip başlatılmış, süresinde itiraz üzerine takip durmuştur. Dosyada bulunan deniz konşimentosunun incelenmesinde, nakliye acentesi olan sigortalı tarafından yükletilen konteyner içindeki yükün davalı taşıyıcılarca deniz yoluyla taşındığı, taşıma konşimentosunda, taşıma ile ilgili ortaya çıkabilecek tüm uyuşmazlıkların Londra Mahkemelerinde çözüleceği ve İngiliz Hukukunun uygulanacağı kararlaştırılmıştır. 5718 sayılı MÖHUK’un “Yetki anlaşması ve sınırları” başlıklı 47. maddesi hükmü ile Türk mahkemelerinin yer itibariyle yetki kurallarının münhasır yetki esasına göre tayin edilmediği hâllerde, tarafların, aralarındaki yabancılık unsuru taşıyan ve borç ilişkilerinden doğan bir uyuşmazlığın yabancı bir devletin mahkemesinde görülmesini kararlaştırmalarının Türk Hukuku bakımında da geçerli olacağı düzenlenmiştir. Yabancı devlet mahkemesine yetki tanıyan anlaşmanın Türk hukuku bakımından hukuki değer taşıması için öncelikle yazılı ve taraflar arasında yabancılık unsuru taşıyan ve borç ilişkisinden doğan bir uyuşmazlığa ilişkin olmalıdır. İkinci olarak söz konusu uyuşmazlık yönünden münhasır bir mahkeme tayin edilmemiş olmalıdır. Üçüncü olarak ise yetki anlaşması “uyuşmazlığın yabancı bir devletin mahkemesinde görülmesi konusunda” olmalıdır. Diğer yandan, yetki anlaşmasıyla yetkilendirilen yabancı devlet mahkemesinin HMK’nın 17 ve 18. maddelerindeki düzenlemeye paralel olarak “belirli” olması şartı MÖHUK’un 47. maddesi yönünden de aranmalıdır.Seçilen mahkemenin belirli olduğunun kabulü için yetkili kılınan mahkeme ismen zikredilmiş olmalıdır. Somut uyuşmazlıkta açıkça, uyuşmazlığın çözümünde Londra’daki İngiliz Yüksek Adalet Mahkemesi’nin yetkili olduğu kararlaştırılmıştır. Bu sebeple yetki şartı”belirli olma” kriterini taşımaktadır.Taşıyan ile gönderilen (konişmentonun meşru hamili) arasındaki ilişkide konişmento esas alınır ( TTK.m.1237/1). Dolayısıyla konişmento hamili gönderilen eşyayı teslim alma hakkının kapsam ve koşulları, navlun sözleşmesinden bağımsız olarak konişmentoya göre belirlenir. TTK.m.1237/2 hükmünde ‘taşıyan ile taşıtan arasındaki ilişki ise navlun sözleşmesi hükümlerine bağlı kalacağı’ öngörülmüş olmakla birlikte navlun sözleşmesi hakkında ayrı bir belgenin düzenlenmediği hallerde, taşıyan ile taşıtan arasındaki ilişkide de konişmento esas alınır; zira konişmento bir navlun sözleşmesi yapıldığını ve şartlarını tespit eder (TTK.m.1228/1) (Kender/Çetingil/Yazıcıoğlu, s.193).Davaya konu konşimentonun ön yüzünün tercümesinde sigortalı ve gönderilenen adının yazılı olduğu ve tarafların taşıma senedinde yazılı olan şartlar çerçevesinde taşımayı yapacakları açıktır. Konişmentonun özel şartlarının düzenlendiği 10. maddede yargı yetkisi ve uygulanacak hukuk düzenlenmiş olup, uyuşmazlığa İngiliz Hukukunun Uygulanacağı ve Londra Mahkemelerinin yetkili olacağı benimsenmiştir. TBK’nın 14. maddesi gereğince kanunda aksi öngörülmedikçe, imzalı bir mektup, asılları borç altına girenlerce imzalanmış telgraf, teyit edilmiş olmaları kaydıyla faks veya buna benzer iletişim araçları ya da güvenli elektronik imza ile gönderilip saklanabilen metinler de yazılı şekil yerine geçer. Aynı yasanın 20 nci maddesinde ise genel işlem koşullarının sözleşme metninde veya ekinde yer alması, kapsamı, yazı türü ve şeklinin nitelendirmede önem taşımayacağı belirlenmiştir. Bu durumda, yüke ilişkin konşimentoda taşımaya taraf olanların isimleri arasında sigortalının adının da yazılması karşısında, sözleşmenin parçası olan eklerdeki yetki sözleşmesinin sigortalı ve sigortalının halefi olan davacı açısından da bağlayıcı olduğunun kabulü gerekmektedir.Taraflar arasında yabancılık unsuru taşıyan borç ilişkisi mevcut olup, bu ilişkiden doğan uyuşmazlıkların yabancı bir devlet mahkemesinde görülmesi konusunda tarafların anlaşması mümkündür. Davada münhasır yetki veya kamu düzeni sözkonusu değildir. Konişmentoda nakliyeci, davacının sigortalısı olup, konişmentonun koşulları ile yükleten ve onun halefi davacı … bağlıdır. Yetkili kılınan mahkemenin belirli bulunduğu, yetki sözleşmesinin taraflarının tacir olduğu, tacirler arasında TTK hükümlerinin uygulanması gerektiğinden TBK’nın 20.vd. maddelerinin haksız işlem şartlarına ilişkin hükümlerinin uygulanmasında tacirin özenli davranma borcunun da gözetilmesi gerektiği, buna göre yetki sözleşmesinin geçerlilik koşullarını taşımakta olduğu, HMK’nın 17. maddesi gereğince yetki sözleşmesinde belirlenen yetki şartının genel yetkili mahkemelerin yetkisini kaldırdığı, somut uyuşmazlıktaki gibi Türk Mahkemesinde dava açılamayacağı açıktır. Konişmentodaki yetki şartı nedeniyle mahkemenin, davalının milletlerarası yetki itirazını kabul edip bu nedenle davanın usulden reddine karar vermesinde hukuka aykırılık bulunmadığından, davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekir.Davalı taşıyanın yabancı uyruklu olması, acenteye açılan davanın izafeten açılması karşısında, yabancılık unsuru içeren taşıma senedi ile yetkili hukuk ve mahkeme belirlenen uyuşmazlık yönünden yetki itirazının ileri sürülmesinin TMK m.2 hükmüne aykırı olduğundan da söz edilemez.Davalıların, taşıma ve konteyner teminini üstlendiği sözleşmede, emtianın taşınması için gerekli olan konteynerlerin davalılarca temin edilerek taşımanın yapılması nedeniyle asli edimin taşıma olduğu, konteyner teminin de taşıma ediminin ferisi niteliğinde olması karşısında konşimentodaki yetki şartının bağlayıcı olduğu anlaşılmakla, bu yöne ilişkin istinaf istemi de yerinde değildir.Davacı yan taşıyıcı yanında acenteye karşıda dava açmıştır. Davaya konu icra takibi taşıyana ve taşıyana izafeten acentası aleyhine başlatılmıştır. Acente, fiilen aracılıkta bulunduğu veya müvekkili adına ve hesabına bizzat gerçekleştirdiği sözleşmeler kapsamında müvekkili namına davaya muhatap olabilecektir. Somut olaya uygulanması gereken 6102 Sayılı TTK m.105/2 gereğince, acente aleyhine ancak müvekkiline izafeten dava açılabilir. Doğrudan hasım gösterilerek acente aleyhine dava açılamaz. Bu nedenle, acenteye doğrudan yöneltilmiş olan davanın husumetten reddine karar verilmesi isabetli olup, bu konudaki istinaf nedeni yerinde görülmemiştir.Davanın acenteye karşı doğrudan açıldığı, bunun yanı sıra müvekkiline izafeten de acenteye dava açıldığı, bu durumda, her iki dava yönünden ret sebepleri farklı olduğundan, mahkemece hakkındaki dava reddedilen her bir davalı yönünden ayrı ayrı vekalet ücreti takdirinde de bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının ve gerekçesinin usul ve yasaya uygun olduğu, ileri sürülen istinaf başvuru nedenlerinin yerinde olmadığı kanaatine varıldığından, davacının istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına, 3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Duruşma açılmadığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına, 5-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine, 6-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 17/09/2020
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.