Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/2202 E. 2022/480 K. 20.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2202
KARAR NO: 2022/480
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/05/2019
NUMARASI: 2016/682 E. – 2019/633 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki menfi tespit ve alacak davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı, davalılar tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı … arasındaki sözleşmeyle, davalıya ait dükkanın 8.000,00 TL karşılığında müvekkiline kiralanmasının kararlaştırıldığını, bedelin ödenmesi için bono düzenlenmeye başlandığı sırada davalının ısrarı üzerine, yakın tarihte öde ve böylece kira bedelinden indirime gidilmesi teklifinin kabul edilerek bono verilmesinden vazgeçildiğini, müvekkilinin dükkandaki eşyaların devri için 8.200,00 TL’yi ödedikten sonra dükkanın davalı …’a ait olmadığının anlaşıldığını, müvekkili tarafından yanlışlıkla kendi adı yazılan geçersiz bononun Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında takibe konulduğunu, takip öncesi müvekkilinin adının yazıldığı kısmın karalanarak paraf veya imzası olmaksızın … adının yazıldığını, aynı şekilde tarihin karalanarak değiştirildiğini, keşidecinin imzasını içermeyen değişikliklerin yok hükmünde olduğunu, müvekkilince düzenlenen ve karalanmadan önceki haliyle müvekkilinin kendi adına düzenlediği bononun geçersiz olduğunu, müvekkilinin sonrasında senetteki bedeli banka havalesiyle davalı …’a ödediğini, aralarındaki anlaşma gereğince kirada yapılacak indirim karşılığı müvekkilinin senet vermesinden vazgeçilerek borcun ödendiğini, bono geçerli olsa dahi bedelinin ödenmiş olduğunu, davalı …’ün ise eklemeler yapılmış bonoyu iyiniyetle iktisap ettiğine ilişkin savunmasının yerinde olmadığını ileri sürerek, Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra takibinin iptaline, müvekkilince yapılan 8.200,00 TL ödemenin iadesine ve davalılar aleyhine kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … vekili, savunmasında özetle; müvekkilinin diğer davalıdan olan alacağına karşılık bono aldığını, borcun ödenmemesi üzerine keşideci ve ciranta aleyhine takip başlatıldığını, senetteki değişikliklerin basit hatadan kaynaklandığını ve keşidecinin bilgisi dahilinde yapıldığını, davacının diğer davalıya yaptığı ödemeden geriye kalan borcunun 8.000,00 TL olduğunu, dolayısıyla senedin bakiye borç için verildiğini, davacının senetteki imzaya itiraz etmediğini savunarak, davanın reddini istemiştir. Davalı … vekili, savunmasında özetle; müvekkilinin işyerini devretmek için 20.000,00 TL bedelle davacı ile anlaştığını, bedelin 3.800,00 TL’sinin peşin 8.200,00 TL’sinin ise banka yoluyla ödendiğini, bakiye 8.000,00 TL için ise dava konusu bononun düzenlendiğini, davacının devir esnasında halen SGK’lı olarak çalıştığını beyan ederek işyerinin ortağı … adına devredilmesini istemesi üzerine, dükkanın davacı ve ortağına terk edildiğini, davacının ortağının dükkan sahibi … ile kira kontratı yaptığını, davacı ve ortağının birkaç ay sonra dükkanın kâr etmediğini düşünerek kapattıklarını, davacının bonodaki imzayı inkar etmeyerek temel ilişkiyi kabul ettiğini, bu nedenle bononun geçersizliğini ileri sürmesinin mümkün olmadığını, davacı tarafından ödenen bedellerin ise bonoya ilişkin olmayıp devir bedeli karşılığında yapıldığını, 13.01.2016 tarihli havalede devir için ödeme yapıldığının belirtildiğini, 11.01.2016 tarihli havalede ise herhangi bir açıklama bulunmadığını, bu nedenle bu ödemenin var olan bir borcun ödenmesine ilişkin yapıldığının kabulünün gerektiğini savunarak, davanın reddi ile kötü niyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Dava, menfi tespit ve alacak istemine ilişkindir. Öncelikle menfi tespit istemi yönünden yapılan değerlendirmede; takibe dayanak bonoda ödeme tarihinin 10/01/2016 iken karalanarak 05/05/2016 olarak değiştirildiği, yine lehtar ve keşideci … iken karalanarak … olarak yazılmış olduğu, söz konusu değişikliklerin ayrıca onaylanması gerektiği, ancak buna ilişkin herhangi bir paraf veya imza bulunmadığı, senedin orjinal halinde keşidecinin aynı zamanda lehtar olduğu, bu nedenle takibe dayanak bononun geçersiz olduğu, mutlak defi niteliğindeki bu hususun lehtar ve ciranta olan her iki davalıya karşıda ileriye sürülmesinin mümkün olduğu anlaşılmakla menfi tespit isteminin kabulüne karar vermek gerekmiş, alacaklının takipte haksız ve kötüniyetli olması nedeniyle davacı yararına tazminata hükmedilmesine karar verilmiştir. Alacak istemi yönünden yapılan değerlendirmede ise, davacı tarafınan dükkan kiralama bedeli olarak davalıya 8.200,00 TL ödemenin banka yoluyla yapılmış olduğu, banka dekontlarından birisinde ödemenin devir bedeli olduğuna dair kayıt bulunduğu, diğerinde ise açıklama bulunmadığı, ancak davalı tarafça bu ödemenin de dükkan devir bedeline mahsuben yapıldığının kabul edildiği, ancak ödemeler karşılığında yapılması gerekli dükkan devrinin davacıya yapılmamış olduğu, devir yapıldığı hususunun davalı tarafça kanıtlanamadığı, davalı tarafça delil olarak ileri sürülen kira sözleşmesi ve vergi dairesine hitaben yazılmış dilekçede davacının adının bulunmadığı, vergi dairesine yazılan dilekçede dava dışı …’ın adının bulunduğu, davacının bu kişiyle ortak olduğu iddia edilmesine rağmen bu hususun da kanıtlanamadığı, bu nedenle davacı tarafından davalı …’a yapılmış olan 8.200,00 TL tutarında ödemenin davacıya iadesinin gerektiği sonucuna varılarak davanın kabulüne karar vermek gerekmiştir. ” gerekçesiyle; davacının Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takibine dayanak olan 10.01.2016 düzenleme ve 05.05.2016 ödeme tarihli, keşidecisi …, lehtarı … olan 8.000,00 TL bedelli bono yönünden davalılara borçlu olmadığının tespitine, asıl alacak tutarı olan 8.000,00 TL üzerinden hesaplanacak %20 oranında tazminatın davalılardan tahsiline, 8.200,00 TL alacağın davalı …’dan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalılar vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı … vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Müvekkillinin iyi niyetli ciranta olduğunu, bono üzerinde müvekkilince düzeltme yapılmadığını, senedin asli unsurlarında bir değişiklik olmadığını, senedin diğer davalıdan ciro yoluyla devir alındığını, değişikliklerin basit hatadan kaynaklandığını ve keşideci tarafından veya bilgisi dahilinde düzeltildiğini, senette bir kişinin borçlu ve alacaklı olamayacağı için bononun düzeltildiğini, bu hatanın fark edilmesi nedeniyle lehdarın düzeltildiğini, rakamla yazılan kısımda hata bulunmadığını, ancak yazı ile yazılan kısımların senetle aynı tarihli olduğunu, üzerinin çizilerek doğru vadenin yazılması nedeniyle bononun geçerli olduğunu, yapılan basit değişikliklerin keşideci tarafından imzalanmasının gerekmediğini, müvekkilinin kötü niyetli olmaması nedeniyle hükmedilen tazminatın hatalı olduğunu, bonodaki imzaya itiraz edilmeyerek temel ilişkinin kabul edildiğini, bononun zımni olarak kabulü nedeniyle menfi tespit talebinin reddi gerektiğini, geçersizliği ileri sürülen bononun tevilli olarak kabul edildiğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Davalı … vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Usulüne uygun açılmış bir menfi tespit davası bulunmadığını, menfi tespitin yanı sıra alacak talebinde bulunulması nedeniyle talep yığılması bulunduğunu, ancak menfi tespite ilişkin harç ödenmediğinden sadece alacak davasının sürdürülmesi gerektiğini, mahkeme kabulünün aksine müvekkilince dükkanın davacıya devir edildiğini, devir görüşmelerine davacının … ile birlikte geldiğini, halen sigortalı olması nedeniyle devirin ortağına yapılmasını istediğini, bu nedenle devrin bu kişi adına yapıldığını, işlerin takibi için davacının anılan kişiye vekalet verdiğini ödemelerin yapılması ile … tarafından iş yerinin açılması arasında kısa süre bulunmasının müvekkilinin edimini yerine getirdiğini gösterdiğini, davacının tevilli olarak ihlal ettiği ticari ilişki kapsamında verilen bononun geçerli olduğunu; Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, iş yeri devir bedeli olarak verilen paranın istirdadı ile takip konusu bono nedeniyle menfi tespit istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalılar vekillerince, yasal süreleri içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı ile davalı … arasında, davalıya ait dükkanın devri konusunda sözlü anlaşma bulunduğu tarafların kabulündedir. Nitekim davacı 8.200 TL ödemeyi devir kapsamında banka aracılığıyla yapmıştır. Davacı, dükkanın sözleşmeye rağmen kendisine devir edilmediğini ileri sürmektedir. Gerçekten de tarafların kabulünde olan sözleşme kapsamında dükkanın davacıya devir edilmediği sabittir. Davalı, davacının talebi doğrultusunda dükkanı …’a devir edildiğini savunmuştur. Davacı ise anlaşmaya rağmen dükkanın … tarafından gerçek sahibinden kiralandığını ileri sürmektedir. İş yeri devir olgusu her iki tarafça kabul edildiğinden ve bu devir karşılığı ödeme yapılıp bono verildiği davalı tarafından savunulduğuna göre, ticari işletmenin davacı veya yetkili temsilcisine devir edildiğinin usulüne uygun belgelerle kanıtlama yükü davalı …’a aittir. Belirtilen şekilde bir ispat vasıtası ileri sürülmediğinden, soyut davalı beyanları ile dükkanın devir ediminin yerine getirildiği kabul edilemez. Davada alacak davasının yanı sıra menfi tespit talep edilmiş, başlangıçta sadece alacağa ilişkin harç yatırılmış, ancak mahkemece verilen süre üzerine 22.01.2019 tarihinde tamamlama harcı yatırılmak suretiyle 07.12.2018 tarihli ara kararın gereklerinin yerine getirildiğinden, usulüne uygun açılmış bir menfi tespit davasının bulunduğu anlaşılmıştır. Davalı …, bononun dükkan devri karşılığı verildiğini savunmuştur. Bono üzerinde yapılan incelemede bononun keşidecisi ve lehtarının davacı … olduğu, ancak lehtar adının silinerek … adının yazıldığı, senedin keşide tarihinin 05.01.2016 olduğu, ödeme tarihinin 10.01.2016 iken daha sonra düzeltilerek 05.05.2016 yapıldığı, yapılan düzeltmelerde keşidecinin imza veya parafının bulunmadığı anlaşılmıştır. Kambiyo senedi olan bonoda bulunması zorunlu olan unsurlar TTK’nın 776. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre, kime veya kimin emrine ödenecek ise onun adı ile vade tarihi senedin esaslı unsurlarındandır. Vadenin gösterilmesi halinde TTK’nın 777/2. maddesi uygulanamayacağından senedin, üzerinde yazılan vadede ödenmesi gerekir. HMK’nın 207. maddesi gereğince senetteki düzeltmelerin borçlu-keşideci tarafından paraf edilmesi gerekir. Senette mevcut olan çıkıntı, kazıntı, silintiler ile yeniden yazılan vade ve lehtarın paraf veya imza edilmemiş olması nedeniyle bononun geçerli şekilde düzenlendiği kabul edilemez. Geçersiz şekilde düzenlenmiş bir bono, keşidecisi açısından borç doğurmaz. Bononun tevil yoluyla kabul edilmesi söz konusu değildir. Esasen davacı, anlaşmaya rağmen, dükkanın kendisine devir edilmediğini ileri sürdüğünden, senedin ifa edilmiş bir edim kapsamında verildiği de kabul edilemeyecektir. Bu nedenle davalılardan istinaf başvuruları yerinde değildir. Ancak, İİK’nın 72/5. maddesi gereğince, dava borçlu lehine hükme bağlanırsa takip derhal durur. İlamın kesinleşmesi üzerine münderecatına göre ve ayrıca hükme hacet kalmadan icra kısmen ya da tamamen eski hale iade edilir. Borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılırsa, talebi üzerine borçlunun dava sebebi ile uğradığı zararında alacaklıdan tahsiline karar verilir. Somut olayda, davalı … tarafından davacı ve diğer davalı aleyhine kambiyo senedine dayalı takip başlatılmıştır. Kambiyo senedinin zorunlu unsurlarından olan vade ve lehtar isminin paraf edilmemiş olması nedeniyle geçersiz olduğu ve bononun kambiyo senedi vasfını taşımadığı, buna rağmen senetteki imzanın inkâr edilmemesi nedeniyle takibin haksız olduğu, ancak kötü niyetli olduğuna dair bir kanıt bulunmadığı anlaşılmaktadır. Zira senet metninden anlaşılan mutlak defiye karşı hamilin iyi niyet iddiası dinlenemez ise de senet metnindeki değişikliğin keşidecinin bilgisi ve onayı dışında yapıldığını davalı hamilin bildiğine ve buna rağmen senedi takibe koyduğuna dair bir kanıt bulunmamaktadır. İcra takibini başlatan davalının kötü niyet tazminatından sorumlu tutulması bu nedenlerle usul ve yasaya aykırı olmuştur. Diğer taraftan, kötü niyet tazminatından sadece icra takibini başlatan davalının sorumluluğu söz konusu olabilir. Takibe dayanak senedi icra takibine koymayan davalının da icra inkar tazminatına mahkum edilmesi de hukuka aykırı olmuştur. Sonuçta, her iki davalı hakkındaki kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmiş olması hukuka aykırı olduğundan, davalar vekillerinin bu yöne ilişkin istinaf başvurularının kabulü ile hükmün düzeltilmesi gerekmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davalılar vekillerinin istinaf başvurularının kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının icra inkar tazminatı yönünden düzeltilmek üzere kaldırılmasına ve davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm kurulmasına dair aşağıdaki hüküm vekilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçeyle; 1-DAVANIN KABULÜNE, 2-a)Davacının Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra takibine dayanak olan 10.01.2016 keşide tarihli, 05.05.2016 ödeme tarihli, keşidecisi …, lehtarı … olan 8.000,00 TL bedelli bono yönünden davalılara borçlu olmadığının tespitine, b)İcra takibi takibi haksız olmakla birlikte, davalının icra takibine girişmekte kötü niyetli olduğu sabit görülmediğinden, davacının kötü niyet tazminatı talebinin reddine, 3-8.200,00 TL alacağın davalı …’dan alınarak davacıya verilmesine, 4-Harçlar tarifesi uyarınca alınması gereken 1.106,62 TL harçtan davacı tarafça yatırılan 276,66 TL harcın mahsubu ile bakiye 829,96 TL harcın davalılardan tahsili ile Hazineye irat kaydına, 5-Davacı tarafça sarf edilen 276,66 TL peşin harç, 285,70 TL tebligat ve posta masrafı olmak üzere toplam 562,36 TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, 6-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret tarifesi gereğince 2.725,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, 7-Davacı tarafça yatırılan ve kullanılmayan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde davacıya iadesine, 8-İstinaf aşamasındaki yargılama giderleri yönünden: a-Davalılar tarafından yatırılan 121,30’ar TL istinaf başvuru harçlarının Hazineye gelir kaydına, b-Davalılar tarafından istinaf başvurusu için yatırılan 277,00’şer TL istinaf peşin karar harçlarının, talep halinde davalılara iadesine, c-Davalı … tarafından istinaf aşamasında yatırılan 121,30 TL başvuru harcı gideri, 42,40 TL posta ve tebligat gideri olmak üzere, toplam 163,70 TL yargılama giderinin davacıdan alınıp davalı …’a verilmesine; diğer davalı … tarafından harcanan 121,30 TL başvuru harcı giderinin davacıdan alınıp bu davalıya verilmesine, d-Artan gider avansının, yatıran tarafa iadesine, e-İstinaf incelemesi dosya üzerinden yapıldığından, istinaf aşaması için ayrıca avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına, 9-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine dair; HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20.04.2022 tarihinde, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.