Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/2196 E. 2023/220 K. 15.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2196
KARAR NO: 2023/220
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 04/07/2019
NUMARASI: 2017/382 Esas – 2019/699 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak (Vade Farkından Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı, davalı tarafından istinaf kanın yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin eski ortakları … ve … tarafından internet bankacılığı aracılığı ile … bank Hopa Şubesindeki şirket hesabından 230.000,00 USD’nin …’ün …bank Atrium Şubesindeki hesabına davacı şirketin bilgisi dışında 24.03.2004 tarihinde havale edildiğini, yapılan suç duyurusu sonucu Bakırköy 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 2010/220 E- 2011/220 sayılı kararı ile sanıklar hakkında mahkumiyet kararı verilerek, davalı bankanın Florya Şubesindeki hesabında bulunan ve üzerine ihtiyati tedbir konulan 230.000 USD’nin işlemiş ve işleyecek faizi ile birlikte davacı şirkete ödenmesine karar verildiğini, Yargıtay incelemesi aşamasında ceza zamanaşımı nedeniyle düşme kararı verildiğini, Bakırköy 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 26.11.2015 tarih 2014/328 E., 2015/329 K. sayılı kararı ile davalı bankanın Florya Şubesindeki … hesabında bulunan 230.000,00 USD üzerindeki ihtiyati tedbirin kaldırılarak işlemiş ve işleyecek yasal faizi ile birlikte davacı şirkete ödenmesine karar verildiğini, kararın Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 06.06.2016 tarih 2016/5428 E, 2016/5229 K sayılı kararı ile onanarak kesinleştiğini, paranın iadesine ilişkin görüşmelerden sonuç alınmaması üzerine Hopa Noterliğinin 12.08.2016 tarihli ihtarıyla paranın iadesinin istenildiğini, 18.08.2016 tarihinde tebliğ edilen ihtardan sonra 09.09.2016 tarihinde 230.000 USD ile 24.03.2004 tarihinden ödeme gününe kadar olan 4546 gün için yıllık %1,20 oranı üzerinden hesaplanan 29.219,00 USD faizin ( toplam 259.219,00 USD ) davacı hesabına havale edildiğini, ödemenin ihtirazi kayıtla kabul edildiğini, 3095 sayılı Kanun’un 4/a maddesi gereğince davalının eksik faiz ödemesi yaptığını ileri sürerek, faiz farkının belirlenerek ödeme tarihinden itibaren USD uygulanan yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Dava dilekçesinde dava değeri 3000 USD üzerinden gösterilip harçlandırılmış; 28.03.2019 tarihli bedel artırım dilekçesiyle talep sonucunu 69.688,29 USD’ye çıkarmış ve artırdığı kısım için harç ikmal etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; müvekkili bankanın pasif husumet ehliyeti bulunmadığını, davanın muhatabının havale alıcıları ve göndericileri olduğunu, belirsiz alacak davası açmada davacının hukuki yararı bulunmadığını, dava dilekçesinde faizin başlangıç tarihi ve nasıl hesaplanması gerektiğinin açıklanmadığını, müvekkilince Bakırköy 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 26.11.2015 tarih 2014/328 E, 2015/329 K sayılı kararı ile hesap üzerindeki ihtiyati tedbirin kaldırılması ve 230.000 USD nin davacı şirkete iadesine karar verildiğini ancak uygulanacak faiz konusunda bir açıklık bulunmadığını, mahkeme ve davacı vekili ile yapılan görüşmelerde uygulanacak faiz oranı ile ilgili bir bilgi alınamadığını, müvekkilince uygulanan % 1,20 oranındaki faiz oranında bir hata bulunmadığını, müvekkilinin ana para ve faizi ödemekle sorumluğunun sona erdiğini, müvekkilinin kazanç sağlama niyetinin bulunmadığını, sorumluluğun hesapta kalan para ile sınırlı olduğunu, davacının bankanın ödediği bedel ve faiz dışında fazlaca hakları varsa, bunun ilgili kişilere yöneltilmesi gerektiğini, bankanın ödeme yapmakla sorumluluğunun sona erdiğini savunarak, davanın usul ve esas yönlerinden reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Davalı bankanın pasif husumet itirazı ve ihbar talebi, davaya konu para davalı banka hesabında bulunduğu, davalı bankanın ceza yargılamasının sürdüğü 24.03.2004 tarihinden 09.09.2016 tarihine kadar parayı elinde bulundurduğu dikkate alınarak kabul edilmemiştir. Davalı bankanın davanın belirsiz alacak olarak açılamayacağı itirazıda, devlet bankalarınca uygulanan USD mevduat faiz oranları farklı olduğundan, istenebilecek miktarın belirlenmesi yargılamayı gerektirip, HMK 107 gereğince açılabilecek davalardan olduğundan kabul edilmemiştir. Mahkememiz dosyasında alınan bilirkişi … un 07/01/2019 tarihli raporu karara esas alınmış, bilirkişi raporunda ayrıntısı ile açıklandığı üzere; ‘Kanuni faiz ve temerrüt faizi 3095 sayılı yasa ile düzenlenmiştir. Bu itibarla tedbir konulan hesaptaki paranın normal koşullar içinde oluşturulup hesaba aktarılan bir para olmadığı, yargılama sonucunda da bu paranın sahibine işlemiş ve işleyecek yasal faizi ile birlikte iadesine ceza mahkemesince karar verildiğine göre, paranın hesapta kaldığı süre içerisinde uğranılacak bir zarar veya kaybın önlenmesi bakımından kümülatif olarak nemalandırılması gerektiği, 3095 sayılı yasanın 4/a maddesinde “sözleşmede daha yüksek akdi veya temerrüt faizi kararlaştırılmadığı hallerde, yabancı para borcunun faizinde Devlet Bankaları’nın o yabancı para cinsinden açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranı uygulanır” hükmünü içermekte olduğu ve benzer uygulamalardaki Yargıtay kararlarında bu hususun esas alındığı göz önünde bulundurularak, tedbir kararı verilen 230.000 USD için faiz hesaplamasının yasa kapsamında yapılabileceği değerlendirilmektedir. Bu nedenle dosyaya celbedilen üç kamu bankası tarafından bir yıl vadeli döviz tevdiat hesaplarına fiilen uygulanan faiz oranları incelendiğinde, -…Bankası T.A.O tarafından bildirilen faiz oranlarının 2011 tarihinden olmak üzere yıl sonunda bir yıl vadeli hesaplara uygulanan en yüksek faiz oranları, -… Bankası A.Ş. tarafından suçun işlendiği 24.03.2004 tarihi baz alınarak buna göre bir yıl vadeli hesaplara uygulanan en yüksek faiz oranları, -… Bankası A.Ş. tarafından yapılan bilgilendirmede ise, 2011 yılına kadar dönemde 1 yıl vadeli mevduata faiz oranı %0 olarak bildirildiği veya faiz belirlenmediği, diğer yıllara dair en yüksek faiz oranlarının,bildirildiği görülmüş, davalı bankaca faiz hesabında suç tarihi baz alınarak hesaplama yapılması, bu konuda taraflar arasında bir ihtilaf olmadığı dikkate alınarak suç tarihi 24.03.2004 tarihinden davacı şirkete ödemenin yapıldığı 09.09.2016 tarihine kadar kümülatif olarak yapılan hesaplamada; Stopaj (vergi) düşüldükten sonra 98.688,29 USD net faiz hesaplandığı, bu faizden daha önce ödenen net 29.219 USD tutarındaki faiz mahsup edildiğinde 69.469,29 USD tutarında bir zararın yada eksik ödemenin söz konusu olduğu, paranın suçun işlenmesinden sonra ödemenin yapıldığı 09.09.2016 tarihine kadar davalı banka nezdinde kaldığı dikkate alınarak bu tutardan davalı bankanın sorumlu olduğu kanaatine varıldığı, bu tutara 09.09.2016 tarihinden ödemenin yapılacağı tarihe kadar yine 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi kapsamında işleyecek faizin istenebileceği’ tespit edilmiştir. Davalı bankanın davacı şirkete ait 230.000 USD’yi 24.03.2004 tarihinden 09.09.2016 tarihleri arasında elinde bulundurduğu, paranın işlemiş faiziyle birlikte davacı şirkete ödenmesine dair Bakırköy 4.Ağır Ceza Mahkemesinin 26.11.2015 tarih 2014/328 E -2015/329 K sayılı kesinleşmiş kararının verildiği, kesinleşmiş mahkeme kararı gereğince davalı bankanın 3095 sayılı yasının 4/a maddesi gereğince hesaplama yaparak ödemesi gereken 98.688,29 USD işlemiş faizden 29.219 USD ödeme yaptığı, davacı şirketin, yapılan ödemeyi ‘Faiz ve Fazlaya İlişkin hakkımız saklıdır’ şerhi koyarak aldığı, bu nedenle bakiye 69.469,29 USD faiz alacağını istemek hakkının bulunduğu anlaşılmıştır.69.469,29 USD faiz alacağının 09/09/2016 ödeme tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi gereğince işleyecek faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine…” gerekçesiyle, davanın kabulü ile 69.469,29 USD alacağın, 09/09/2016 tarihinden itibaren işleyecek ve 3095 sayılı Kanun’un 4/a maddesi gereğince hesaplanacak temerrüt faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesinekarar verilmiştir. Bu karara karşı, taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Dava ve ceza mahkemesi kararı ile ilk derece mahkemesinin gerekçesi tekrar edilerek, mahkemece itirazların dikkate alınmayıp davacının beyanı esas alınarak karar verilmesinin hatalı olduğunu, Bakırköy 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 2014/328 E. 2015/329 K. sayılı gerekçeli kararında, müvekkili bankanın Florya Şubesindeki …’ın hesabında bulunan 230.000,00 USD üzerindeki ihtiyati tedbirin kaldırılmasına ve işlemiş ve işleyecek yasal faizi ile birlikte davacı şirkete ödenmesine karar verildiğini, müvekkilinin bu karardan 19.07.2016 tarihli müzekkere ile haberdar olduğunu, müzekkere sonrası 230.000 USD anapara ve işleyen 29.219 USD faizin davacının hesabına aktarıldığını, ancak davacının faizin eksik ödendiği iddiasıyla dava açtığını, müvekkiline gönderilen müzekkere ve kararda faiz oranına ilişkin bir açıklama bulunmadığını, bu nedenle müvekkilince, müvekkili banka nezdinde uygulanmakta olan USD kuru üzerinden hesaplama yapılarak %1,20 faiz oranı üzerinden 24.03.2004 tarihinden ödeme gününe kadarki dönem için 29.219 USD faiz ödendiğini, bankaların müşterinin parasını kendi faiz oranları ile işletilmesinden sorumlu olduğunu, bankanın 2004 yılına ilişkin %1,20 faiz oranı belirlendiğini ve paranın buna göre nemalandırıldığını, bu miktarın müvekkilinin borcu olmadığını, bu nedenle 3095 sayılı Kanun’un 4.a maddesi uyarınca hesaplama yapılamayacağını, Bakırköy 4. Ağır Ceza Mahkemesi dosyasındaki müvekkilinin sorumluluğunun 230.000 USD’lik bedelin dava dışı …’ın hesabından virman yoluyla eşinin müvekkili bankadaki hesabına göndermesiyle bedelin müvekkil banka hesaplarında bulunması olduğunu, müvekkilinin olayda kusuru veya borcu bulunmadığını, yasada belirlenen orandaki faiz borcundan ancak sanıkların sorumlu tutulabileceğini, müvekkilinin banka müşterilerine uygulanan faiz oranıyla sorumlu olduğunu, bu nedenle 2014 yılında müşterilere uygulanan faiz oranı üzerinden hesaplama yapıldığını, dolandırıcılık olayının bulunmaması halinde bu paranın …bank A.Ş.’deki mevduat hesabında kaldığı varsayıldığında, ilgili paraya Devlet bankalarının en yüksek faiz oranın da işletilemeyeceğini, faiz oranının yanlış olduğu düşünülse dahi 259.219 USD ‘nin … ve eşinin hesabından davacının hesabına aktarılmasından sonra …’ın hesabında kalan 4.030 USD’nin bakiye karşı tarafın istediği tutarı karşılamadığını, müvekkilinin sadece …’ın hesabında kalan para ile sorumlu olduğunu, müvekkilinin adeta …’ın kefili gibi sorumlu tutulmasının hatalı olduğunu, 3095 sayılı Kanun’a göre yapılacak hesaplamada bileşik faizin uygulanamayacağını, Kanunun, mürekkep faiz başlıklı 3. maddesi gereğince kanuni faiz ve temerrüt faizi hesaplanırken mürekkep faiz yürütülemeyeceğini, ancak bilirkişinin bu hükme rağmen bileşik faiz uyguladığını, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davalının istinaf başvurusu ile karara karşı süresinde beyanda bulunulduğunu, davalının istinaf başvurusunda öncelikle davalı bankanın parayı mahkemenin kararı doğrultusunda muhafaza ve nemalandırma borcu altında olduğunu, 3095 sayılı Kanun’un 3. maddesindeki düzenlemenin 4. maddeyi kapsamadığını kanun tekniği açısından önceki iki maddeyi ilişkin olduğunu, maddede kanuni faiz ve temerrüt faizi borcunun yanı sıra yabancı para borcu ibaresinin yazılmamasının da bu durumu kanıtladığını, dava konusu paranın kömür alınması için ayrıldığını, uzun zaman kullanılmaması nedeniyle büyük miktarda gelirden mahrum kalındığını, buna rağmen mevduat olarak kabul edilerek stopaj uygulanmasının hatalı olduğunu, bankanın stopajsız %1,20 faiz oranı üzerinden ödeme yapmasına rağmen, tüm miktara stopaj uygulandığını, davadan önce alınan faiz üzerinden gelir beyanı yapılarak stopaj ödenmesi nedeniyle müvekkilinin zarara uğradığını, bilirkişi raporu üzerine belirsiz alacak davasında fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak, talepte bulunulmasına rağmen kararda fazlaya ilişkin hakların saklı tutulduğuna ilişkin bir ibare bulunmadığını, beş yıllık zamanaşımına uğramış stopajın mahsubu ve stopajın kim tarafından ne zaman nereye ödeneceğine ilişkin karar verilmemesinin hatalı olduğunu, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın bu iddiaları doğrultusunda yeniden yargılama yapılarak hesaplanacak alacak üzerinden kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, davacının hesabında bulunan paranın dolandırıcılık suretiyle davalı banka şubesindeki başka bir hesaba aktarılması sonucu oluşan faiz geliri kaybının tespiti ve yapılan kısmi ödemenin mahsubu ile bakiye faiz miktarının tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, taraf vekillerince, yasal süreleri içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı şirket hesabında bulunan 230.000 USD paranın şirketin eski ortakları … ve … tarafından internet bankacılığı aracılığıyla şirketin … bank Hopa şubesinde bulunan hesabından …’ün…bank Bakırköy Atrium şubesine şirketin bilgisi dahilinde 24.03.2004 tarihinde havale edildiği, davacının suç duyurusu üzerine havale eden kişiler hakkında Bakırköy 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 2004/304 Esas sayılı dosyasında kamu davası açıldığı, bu paradan …’ın HSBC bankası şubesinden eşinin hesabına aktarılan 230.000 USD’lik kısmının 14.09.2005 tarihinde ihtiyati tedbir konulduğu anlaşılmıştır.Bakırköy 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 2004/304 Esas sayılı dosyasında 14.09.2005 tarihlinde verilen tedbir kararı ile … hesabında bulunan paranın 230.000 USD’lik kısmı ve buna işlemiş ve işleyecek faizlerin hesap sahiplerine veya üçüncü kişilere ödenmemesine karar verildiği ve kararın 15.09.2005 tarihinde davalıya tebliğ edildiği anlaşılmıştır. Ceza mahkemesince yapılan yargılama sonucunda 26.11.2015 tarihli kararla 14.09.2005 tarihli duruşmada verilen tedbir kararının kaldırıldığı ve kararın kesinleşmesinden sonra 230.000 USD paranın işlemiş ve işleyecek olan yasal faiziyle birlikte katılan … Tic. Ltd. Şti.’ne iadesine karar verildiği görülmüştür. Kararın kesinleşmesi üzerine mahkemece bankaya yazı yazılarak ana para ile işlemiş ve işleyecek faizin katılana iadesi istenilmiş, müzekkerenin 11.08.2016 tarihinde bankaya tebliğ edildiği anlaşılmıştır. Davalı bankaca 09.09.2016 tarihinde, 230.000 USD ana para ile suç tarihi olan 23.04.2004 tarihinden ödeme gününe kadar 4546 gün üzerinden yıllık % 1,20 oranı üzerinden hesaplanan 29.219 USD faizinde davacıya ödendiği, anlaşılmıştır. Davacı tarafından keşide edilen Hopa Noterliğinin 12.08.2016 tarih ve .. yevmiye nolu ihtarıyla ceza mahkemesi kararının uygulanarak paranın hesaba aktarılması, 15.09.2005 tarihinden itibaren uygulanan faiz oranlarına ilişkin hesap dökümlerinin gönderilmesi istenilmiş, ihtar 18.08.2016 tarihinde tebliğ edilmiştir. Davacı ile davalı arasında mevduatın saklanması veya nemalandırılmasına ilişkin bir sözleşme ilişkisi bulunmamaktadır. Davalı bankada bulunan dava dışı …’a ait hesaba ceza mahkemesince tedbir konulmuş ve hesaptaki 230.000 USD ‘nin ve faizlerinin hesap sahiplerine veya üçüncü kişilere ödenmemesi konusunda ihtiyati tedbir kararı verilmiş, nihai kararla ana para ve işleyecek yasal faizin davacı şirkete ödenmesi istenmiştir. Mahkemece yapılan bilirkişi incelemesinde; kamu bankalarınca 3095 sayılı Kanun’un 4/a. maddesi gereğince uygulanan faiz oranları ortalaması esas alınarak ve stopaj mahsubu sonrası, her bir yıl için işlemiş faizin ana paraya eklenmesi suretiyle bileşik faiz şeklinde yapılan hesaplamaya göre, daha önce ödenen 29.219,00 USD’nin mahsubu ile davacının 69.469,29 USD faiz alacağının bulunduğu belirlenmiştir. Davacı vekilince belirsiz alacak davası olarak açılan davada 28.03.2019 tarihinde harç tamamlanarak fazlaya ilişkin hak saklı tutularak, 69.469,29 USD’nin yasal faiziyle birlikte tahsili talep edilmiş, mahkemece bu miktarın 3095 sayılı Kanun’un 4/a maddesi gereğince yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmiştir. Öncelikle Ağır Ceza Mahkemesinin 15.09.2005 tarihli ihtiyati tedbir kararında, hesaptaki paraya uygulanacak faizin niteliğine ilişkin bir belirleme bulunmamaktadır. İkinci olarak; davalı banka nezdindeki hesabın vadesiz hesap olduğu anlaşılmaktadır. Taraflar arasında mevduat sözleşme ilişkisi bulunmadığından, akdî faiz oranı uygulanması söz konusu değildir. Diğer taraftan, hesaptaki paranın davacıya ödenmemiş olmasının davalının kusurundan kaynaklanmadığı, davalının herhangi bir temerrüt durumunun bulunmadığı, dolayısıyla 3095 sayılı Kanun’un 4/a maddesindeki faiz oranına göre alacak hesabı yapılmasının hukuki bir dayanağının bulunmadığı anlaşılmaktadır. İlk derece mahkemesinin faizin oranına ilişkin uygulaması, dosya kapsamına ve hukuka aykırı olup, davalının bu yöne ilişkin istinaf nedeni haklı bulunmuş, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılması gerekmiştir. Davalı bankanın hesaptaki parayı kendiliğinden davacıya ödemesi mahkemenin tedbir kararı nedeniyle mümkün olmamakla birlikte, davalı bankanın özenli davranıp parayı değerlendirmesi, en azından vadeli hesaplara uyguladığı faiz oranını hesaba yansıtması beklenir. Aksi takdirde bankanın haksız zenginleşmesine sebebiyet verilmiş olur. Nitekim davalı banka da paranın hesapta kaldığı dönem için bir yıl vadeli hesaplara uyguladığını savunduğu yıllık 1,20 oranı üzerinden hesapladığı faizi ödediğini savunmuştur. Bu durumda, davalının savunması da dikkate alınarak, davalı bankanın bir yıl vadeli dolar hesaplarına fiilen uyguladığı faiz oranlarının belirlenmesi ve fiilen uygulanmış olan oranlar üzerinden bakiye alacak bulunup bulunmadığının belirlenmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.HMK’nın 356. maddesi uyarınca istinaf incelemesinin duruşmalı yapılmasına karar verilmiş, gerekli ara karar oluşturularak dosya, hesap bilirkişisine verilmiştir. Bilirkişinin 29.08.2022 tarihli raporu, mahkememizin istediği hesaplamayı içermediğinden, tekrar ara karar oluşturularak dosya bilirkişiye verilmiş ve 40.11.2022 tarihli birinci ek rapor alınmıştır. İtiraz üzerine 05.01.2023 tarihli ikinci ek rapor alınmıştır. İkinci ek raporda ilk seçenek olar yapılan hesaplamasının ara kararımıza ve dosya kapsamına uygun olduğu, davalı bankanın, paranın bankada kaldığı dönemde bir yıl vadeli hesaplara fiilen uyguladığı faiz oranları esas alınarak yapılan hesaplamanın hükme esas alınması gerektiği kanaatine varılmıştır. Çünkü, yukarıda açıklandığı üzere, davalı bankanın temerrütü söz konusu olmadığından 3095 sayılı Kanun’un 4/a maddesindeki yasal temerrüt faizi uygulanamayacağı gibi; davalı bankanın TCMB’ye bildirdiği ancak fiilen hiç uygulamadığı daha yüksek oranlar üzerinden yapılan hesaplamayla davalının sorumlu tutulmasının hukuka ve hakkaniyete uygun olmayacağı kanaatine varılmıştır. İkinci ek raporda hükme esas alınan hesaplama, bankanın fiilen uyguladığı dolar mevduatı yıllık faiz oranlarıdır. Davacı vekili hesaplamada hata bulunduğuna dair itirazları sonuca etkili görülmemiştir. Davalı vekilinin birleşik faiz uygulanamayacağına dair istinaf nedeni yerinde görülmemiştir. Çünkü, davalı banka, bu parayı vadeli hesapta işletirken dönem sonlarında faizi ana paraya eklemek durumunda olacaktı. Bu nedenle, benzer bir hesaplama yönteminin mahkememizce alınan raporda da yapılmış olması hukuka aykırı bulunmamış, bu yöndeki istinaf nedeni yerinde görülmemiştir. Bu açıklamalar doğrultusunda davalının istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak davanın esası hakkında, ikinci ek raporun birinci seçeneği doğrultusunda, yeniden hüküm kurulması gerekmiştir. Davacı vekilinin istinaf sebebi, ilk derece mahkemesince yapılan hesaplamaya ve gider vergisi stopajı uygulanmasına yöneliktir. Davanın tam kabulüne karar verilmiş ise de dacının bedel artırım dilekçesinde fazlaya dair haklarını saklı tutmuş olması nedeniyle, istinaf başvurusunda hukuki yararının bulunduğu kanaatine varılmıştır. Alacağın miktarı, mahkememizce alınan bilirkişi raporuyla yeniden belirlenmiştir. Davacı yararına hesaplanan faiz alacağı, banka mevduat faiz oranları dikkate alınarak hesaplanmıştır. Davacının hesabında bu faiz oranları uygulansaydı, gider vergisi tahakkuk ettirileceği tabii olup, gider vergisi kesintileri yapılarak alacağın hesaplanmasında hukuka aykırılık bulunmamaktadır. Bu nedenle davacı vekilinin aksi yöndeki istinaf nedeni yerinde görülmemiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 356. maddesi uyarınca duruşmalı olarak yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine ve neticede davanın, Dairemizce alınan ikinci ek rapordaki birinci hesaplama seçeneği doğrultusunda kısmen kabulüne dair aşağıdaki hüküm kurumluştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; Davacı vekilinin istinaf başvurusunun essatan reddine; davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile HMK’nın 356. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine, bu doğrultuda; 1-Davanın kısmen kabulü ile 12.060,38 USD alacağın, 09.09.2016 tarihinden itibaren işleyecek ve 3095 sayılı Kanun’un 4/a maddesi uyarınca hesaplanacak temerrüt faizi ile birlikte ve tahsil tarihindeki TCMB efektif satış kuru TL karşılığının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 2-Fazlaya ilişkin talebin reddine,3-Alınması gerekli 3.022,60 TL harcın, peşin olarak yatırılmış olan 6.401,40 TL (ıslah harcı dahil) harçtan mahsubu ile artan 3.378,80 TL harcın, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine, 4-Davacı tarafından sarf edilen 3.022,60 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 5-Davacı tarafından ilk derece yargılaması aşamasında sarf edilen 1.147,00 TL yargılama giderinin, davadaki haklılık oranlarına göre belirlenen 199,12 TL’lik bölümünün davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,6-Hüküm tarihinde yürürlükte olan AAÜT’ndeki esaslara göre belirlenen 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 7-Hüküm tarihinde yürürlükte olan AAÜT’ndeki esaslara göre belirlenen 32.487,86 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 8-İstinaf aşamasındaki harç ve yargılama giderleri yönünden; a-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına; 6.845,35 TL istinaf peşin karar harcının ilk derece mahkemesince davalıya iadesine, b-Davalı tarafından istinaf aşamasında sarf edilen 2.000,00 TL bilirkişi ücreti gideri ile 118,00 TL posta gideri olmak üzere, toplam 2.118,00 TL kanun yolu giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, c-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına; davacı tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,d-İstinaf incelemesi duruşmalı yapıldığından, AAÜT esaslara göre belirlenen 11.000,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, e-İstinaf incelemesi duruşmalı yapıldığından, AAÜT esaslara göre belirlenen 11.000,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesinef-İstinaf aşamasında yatırılmış olup artan gider avansı olması halinde, karar kesinleştikten sonra, yatıran tarafa iadesine,9-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair; Davacı vekilinin yokluğunda, davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açık olmak üzere, oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 15/02/2023
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.