Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/2194 E. 2022/985 K. 07.07.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2194
KARAR NO: 2022/985
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/07/2019
NUMARASI: 2014/964 E. / 2019/811 K.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Saklama Sözleşmesinden Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki alacak davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı, davacı ve davalı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davalıya ait emtianın 01.03.2013 tarihli antrepo beyannamesi ve 04.03.2013 tarihli antrepo beyannamesi ile müvekkiline ait antrepoda muhafaza edildiğini, ardiye ücretine ilişkin olarak gönderilen faturaların davalı tarafça iade edildiğini, antrepo beyannamesinin davalının nam ve hesabına hareket eden Bilge Gümrük Müşavirliği tarafından verilmesi nedeniyle ardiye ücretinden davalının sorumlu olduğunu, müvekkilinin ardiye ücreti talep hakkının BK’nın 574.maddesinden kaynaklandığını, buna göre kararlaştırılmış veya alışılmış ardiye ücreti ile saklamadan doğan bakım, gümrük ve taşıma giderlerinin istenebileceğini, yük sahibinin iradesi dışında yargı makamlarının kararı ile eşyanın saklanması halinde dahi ardiyecinin BK’nın 476.maddesi uyarınca kendi tarifesine göre ücrete hak kazanabileceğinin bir çok Yargıtay kararıyla benimsendiğini, davalı şirketin gümrük beyannamesi ve taşıma belgelerinde alıcı olarak görünmesi nedeniyle ardiye ücretinden sorumlu olduğunu ileri sürerek, şimdilik 10.000,00 TL alacağın ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; müvekkilinin, emtia kendi uhdesindeyken ardiye ücretini fazlasıyla ödediğini, sonrasında Tasfiye Yönetmeliği gereğince emtianın …’e geçtiğini, emtianın mülkiyetinin …’e geçtiği 30.10.2013 tarihinden sonrası için …’in sorumlu olduğunu, davaya konu oyuncakların kalite standartlarına uygun olmadığı gerekçesiyle 07.10.2013 tarihinde tasfiyelik hale getirildiğini, 30.10.2013 tarihinde emtianın mülkiyetinin kamuya geçtiğini, davacının tasfiye haline gelen eşya hakkında o tarihten itibaren 10 günlük süre içerisinde tasfiye listesi düzenleyip Gümrük Müdürlüğü’ne vermesi, sonrasında emtianın … tarafından alınarak tasfiye edilmesi gerektiğini, davaya konu emtianın … tarafından ihale ile devredilmesi nedeniyle müvekkilinin ilgisinin kalmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… davalı tarafından ithal edilen oyuncak niteliğindeki eşyanın antrepo işletmeciliği yapan davacıya ait antrepoda muhafaza edildiği, ithal edilen malların ithali yasak kapsamlı olması nedeniyle davacı tarafından tasfiyesinin talep edildiği, bu dilekçe üzerine Gümrük Müdürlüğü tarafından 30/10/2013 tarihinde tespit ve tahakkuk belgesi düzenlenerek malların tasfiye sürecine alındığı, … tarafından tasfiye işlemi yapılarak ihale yoluyla malların satıldığı, satış bedelinden ayrılan %15 oranında ardiye ücretinin davacıya ödenmiş olduğu, tasfiye süreci dikkate alındığında 30/10/2013 tarihinden sonraki dönem için sorumluluğun …’e ait olduğu, malların davacıya teslim edildiği 01/03/2013 ve 04/03/2013 tarihinden tasfiye sürecine alındığı 30/10/2013 tarihine kadar olan dönem için …’in sorumluluğu bulunmayıp mal sahibi olan davalının sorumlu olduğu, ancak 4458 sayılı yasanın 101.maddesi ile Gümrükler Genel Müdürlüğü’nün aynı konudaki genelgesine göre eşyanın antrepoda kaldığı sürenin 6 ayı geçmesi halinde antrepo işletmecisinin mal sahibine eşyanın antrepoda kalıp kalmayacağını sorması, aksi durumda 30 günlük süre içerisinde tasfiye sürecinin başlatılmasının gerektiği, ancak somut olayda davacı tarafından davalıya bu hususta herhangi bir bildirim yapılmadığından, eşyanın antrepoda daha uzun süre kalmasında davacının kusurlu olduğu, bu nedenle davacının ancak 6 aylık dönem için ardiye ücreti talep edebileceği, bilirkişi kurulu raporu ile de tespit edildiği üzere bu dönem için istenebilecek ardiye ücretinin ise 45.184,00 TL olduğu anlaşılmakla davanın kısmen kabulüne..” gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 45.184,00 TL alacağın, 10.000,00 TL’sinin dava tarihinden itibaren, 35.184,00 TL’sinin ıslah tarihi olan 30.12.2015 tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlarda avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davalı şirkete ait 01.03.2013 tarihli … antrepo beyanname numaralı ve 04.03.2013 tarihli … antrepo beyanname numaralı oyuncak cinsi eşyaların müvekkili şirketin antreposunda muhafaza edilmesi nedeniyle ücrete hak kazanıldığını, mahkemece 20.04.2016 tarihli bilirkişi raporu esas alınarak davanın kısmen kabulüne 45.184,00 TL alacağın tahsiline karar verildiğini, müvekkilinin TTK, Gümrük Kanunu ve sair mevzuata uygun bir şekilde davalıya hizmet vererek ardiye ücretine hak kazandığını, buna rağmen tamamen müvekkilin lehine olan 29.02.2019 tarihli bilirkişi raporununun hükme esas almamasının hatalı olduğunu, kararın dosya içeriğine ve serbest piyasa koşullarına göre antrepo hizmeti veren müvekkilinin, kendi ücret politikasını belirleme hakkına halel getirdiğini; müvekkilinin alacağının 29.02.2019 tarihli bilirkişi raporunda belirlendiği üzere dava tarihi itibariyle itibariyle 63.282,00 TL olduğunu, bilirkişi raporlarındaki hukuki ilişkinin tespiti, alacağın varlığı ve hesaplaması ile gümrük mevzuatı açısından değerlendirilmesinin yerinde olduğunu, ancak ardiye ücreti yönünden serbest piyasa koşullarına uygun hesaplama yapan 29.02.2019 tarihli bilirkişi raporunun esas alınması gerektiğini, müvekkilinin ticari defterlerinin süresinde onaylanmasına rağmen bilirkişi tarafından sehven defteri kebir’in kapanış tasdikinin bulunmadığını belirttiğini, davalının 29.02.2019 tarihli raporuna karşı süresinde bir itirazda bulunulmadığını, tarafların bilirkişi raporunun tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde itiraz etmemeleri halinde, itiraz etmeyen taraf yönünden raporun bağlayıcı hale geleceğini, bu raporda belirlenen ardiye ücretine ve rapora süresinde davalı tarafından itiraz edilmemesi nedeniyle davanın 63.282,00 TL üzerinden kabulü gerektiğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; İthalatı kapanmayan … çeşit ürün, … çeşit ürün ve … çeşit ürün antrepo nolu ürünlerin 19.12.2013 tarihine kadar tüm antrepo ücretleri olan … nolu 29.525 Euro’nun 20.12.2013 tarihinde davacıya ödendiğini; İthalat gerçekleştikten sonra 3 çeşit ürün kaldığı bu ürünlerin … antrepo nolu … ürününden, 1008 adet ve … ürününden, 5016 adet ile … antrepo nolu … ürününden 5040 adet olduğunun belirlendiğini, bu ürünlerin rakamlarının … ihale dosyasından da teyit edildiğini; Müvekkilinin bilirkişi raporunda bahsedildiği üzere, 07.10.2013 tarihinden itibaren antrepo ücretinden sorumlu tutulamayacağını, buna rağmen davalının düzenlediği … no’lu faturaya istinaden, davacıya duyulan güven nedeniyle 19.12.2013 tarihine kadarki antrepo ücretinin ödendiğini, mahkemece 30.10.2013 tarihine kadarki ardiye ücretinin ödenmesine rağmen 01.03.2013-04.03.2013 tarihinden, malların tasfiye sürecine alındığı 30.10.2013 tarihine kadar olan dönem için sorumlu olduğunun kabulünün yerinde olmadığını, eşyaların antrepoda kaldığından müvekkilinin haberinin bulunmadığını, ürünlerin 07.10.2013 tarihindeki dilekçeye istinaden Devlete devredilmesine rağmen, 19 Aralık tarihine kadar ödemelerin yapıldığını, bu konuda bildirim yapılmamasına rağmen 6 aylık dönem için ardiye ücretinin tahsiline karar verilmesinin hatalı olduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, saklama sözleşmesinden kaynaklanan alacağının tahsili istemine, ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda kısmen kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, taraf vekillerince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Davalı şirket tarafından, Bulgaristan’da yerleşik satıcıdan ithal edilen ve 3 adet antrepo beyannamesi kapsamında kayıt altına alınarak, gümrük işlemleri yapılan oyuncak emtiasının davacıya ait antrepoda saklandığı uyuşmazlık konusu değildir. Dosyada bulunan taşıma ve gümrük belgelerinden, alıcının davalı şirket olduğu ve davalı şirket nam ve hesabına dava dışı gümrük şirketi tarafından gümrükleme işlemi yapıldığı açıktır. Dava dilekçesinde 01.03.2013 ve 04.03.2013 tarihli antrepo beyannameleri kapsamında ödenmeyen bakiye ücret talep edilmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan bilirkişi incelemesinde 22.02.2013 günlü satış faturası muhtevası olan 105 kap 5040 adet oyuncak emtiasının 04.03.2013 günü davacının antreposuna alındığı ve gümrük müşaviri tarafından … nolu gümrük beyannamesinin işleme konulduğu, aynı şekilde 01.03.2013 günlü … nolu 22.02.2013 günlü satış faturasına konu 263 kap 11256 adet oyuncak emtiasının gümrük işlemlerinin yapıldığı, … nolu 04.03.2013 günlü gümrük beyannamesiyle 105 kap 5040 adet, 04.03.2013 günlü … nolu gümrük beyannamesiyle 236 kap ve 7344 adet oyuncak emtiasının davacıya ait antrepoya konulduğu anlaşılmıştır. Davalının10.10.2013 tarihli dilekçeyle Gümrük Müdürlüğüne müracaat ederek, antrepoda kalan eşya için terk talebinde bulunması nedeniyle Gümrük Kanunu’nun 177/1.i maddesi gereğince emtianın tasfiye işlemlerine tabi tutulduğu ve 30.10.2013 günlü 2245-2246-2247 sayılı tespit ve tahakkuk belgeleriyle Devlet Malı halini aldığı anlaşılmıştır. İlk derece mahkemesince oluşturulan bilirkişi kurulundan alınan 02.12.2015 tarihli raporda özetle; antrepoda bekleme süresi olan 252 günden, satış sonrası % 15 tutar olan 3.714,00 TL’nin Tasfiye İşleri Müdürlüğü tarafından 12.05.2014 tarihinde ödenmesi nedeniyle tasfiye ücreti olan 62.282 TL’den bu miktarın mahsubu sonrası kalan kısmın hüküm altına alınabileceğinin tespit edildiği anlaşılmıştır. Bilirkişi raporuna itiraz üzerine, mahkemece oluşturulan bilirkişi kurulundan alınan 20.04.2016 tarihi bilirkişi raporunda özetle; dava konusu emtia hakkında Gümrük Kanunu’nun 164.maddesi gereğince 10.10.2013 tarihinde davalı tarafından talepte bulunulduğu, ancak bu tarihten önce de eşyaların tasfiye işlemlerinin 2010-41 sayılı Genelge hükümlerine göre başlanabileceğinin, davacı tarafından davalıya bildirilmemesi nedeniyle, 6 ay süresince davacı antrepo işleticisinin dosyaya sunduğu tarife kriterlerinde düzenlediği tarife baz alınarak yapılan hesaplamaya göre, eşyanın antrepoya girdiği 01.04.2013 tarihinden 2010-41 sayılı Genelge hükümlerine göre 6 aylık süre için 45.184 TL ardiye ücreti bulunduğu, 30.10.2013 tarihinden sonra davalının ardiye ücretinden sorumlu olmayacağı, davalı tarafından sunulan cari hesap kayıtlarındaki ardiye ücretinin bu eşyalara ilişkin olup olmadığının anlaşılmaması nedeniyle, borç ve alacak mahsubundan dikkate alınamayacağı, tasfiye tarihi olan 30.10.2013 tarihi ile eşyaların antrepodan çıkarıldığı 08.07.2014 tarihleri arasındaki ardiye ücretinden Gümrük İdaresinin sorumlu olduğu ve satış bedelinden % 15 ardiye ücreti ödenerek idarece ardiye bedelinin ödendiğinin belirlendiği anlaşılmıştır. İtiraz üzerine mahkemece farklı bir bilirkişi kurulundan alınan 07.09.2016 tarihli bilirkişi raporunda özetle, eşyaların gümrüğe terki hususunda davalı tarafından talepte bulunulduğu tarih olan 10.10.2013 tarihinden önce 6 ay emtianın antrepoda kalması nedeniyle 2010-41 sayılı Genelge kapsamında tasfiye işlemlerinin başlanabileceğinin davalıya bildirilmemesi nedeniyle, davacının tarifesine göre 45.184 TL saklama alacağı bulunduğu, tasfiye tarihi olan 30.10.2013 tarihinden sonraki borçlardan idarenin sorumlu olduğu belirlenmiştir.Davacı vekili 29.12.2015 tarihli dilekçesi ile ilk bilirkişi raporuna karşı beyanda bulunarak, dava değerini 58.567,60 TL olarak ıslah etmiştir. 15.12.2015 havale tarihli bilirkişi raporunun tebliği üzerine, davalı tarafından 31.12.2015 tarihinde bilirkişi raporuna itiraz edilerek, tasfiye nedeniyle antrepo ücretinden Tasfiye İşleri Müdürlüğünün sorumlu olduğu belirtilmiştir. Davalının itirazı üzerine mahkemece yeniden bilirkişi incelemesi yapılmış ve saklama ücreti alacağı belirlenmiştir. 15.12.2015 havale tarihli bilirkişi raporunda antrepo alacağı 62.282 TL olarak belirlenip 3.714 TL’nin mahsubu gerektiği belirtilmesine rağmen bu raporda hesaplamanın neye göre yapıldığı açıklanmamıştır. Davalı tarafından yurt dışından ithal edilen emtiaların, çeşitli gümrük beyannameleriyle davalıya ait antrepoda saklandığı sabittir. Davacının saklama hizmeti nedeniyle taraflar arasında ücret belirlenmesine ilişkin bir sözleşme bulunmaması karşısında, davacının kendi tarifesine göre ücrete hak kazandığı anlaşılmıştır. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda da bu şekilde işlem yapılmış ve ücret davacı tarifesi ile daha önce düzenlenen faturalara göre belirlenmiştir. Bilirkişi raporunda gerekçesi ile belirtildiği üzere, emtianın 2010-41 sayılı Genelge kapsamında tasfiyesi gerektiğinden ve tasfiyenin davacı tarafından bildirilmemesi nedeniyle 6 aylık süre yönünden hesaplama yapılmasında usul yasaya aykırı bir yön bulunmamaktadır. Mahkemece hükme esas alınan rapor ve her iki rapor arasındaki çelişkiyi gideren 07.09.2016 tarihli rapor dikkate alındığında, saklama ücretinin davacı tarifesine uygun belirlenmiştir. Davacı tarafından belirtilen 29.02.2019 tarihli ek raporda, davacının defterlerinde bulunan alacak miktarı belirlenmiştir. Ancak, hükme esas alınan raporlarda davacının tarifesine uygun şekilde, davalı adına düzenlediği önceki faturalara göre davalının sorumlu olacağı ücret belirlenmiş olup, bu nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvuru nedenleri yerinde görülmemiştir. İlk derece mahkemesince, bilirkişi kurulu aracılığıyla tarafların ticari defter ve belgeleri incelenmiştir. 15.12.2015 havale tarihli raporda, 2013 yılı ticari defterleri arasında mutabakat bulunduğu, davalı defterlerinde davacı ile ilgili 2014 yılı için kayıt bulunmadığı, taraflar arasındaki farkın davacı defterlerinde bulunan 2014 yılına ilişkin kayıtların davalı defterlerinde bulunmamasından kaynaklandığı belirlenmiştir. Ödeme savunmasının değerlendirilmesi için alınan 01.03.2019 tarihli ek rapor incelemesi için davalının ticari defterlerini ibraz etmediği anlaşılmıştır. Ödeme bir itiraz olup yargılamanın her aşamasında ileri sürülebilir. Ancak davalı defterlerinde yapılan incelemede, taraf defterlerinin 2013 yılı sonu itibariyle mutabık olduğu ve davalı yanca ödeme makbuzu ibraz edilmediği, delil listesi ekinde ibraz edilen 2013 yılı cari hesap ekstresinde görülen ödemelere göre tarafların ticari defterlerinin mutabık olduğu ve davacının alacağının bu ödemeler dışındaki saklama faturalarından kaynaklandığı anlaşılmıştır. Davacı tarafından düzenlenen bu fatura borcunun ödendiği ise davalı tarafından usulüne uygun belgelerle kanıtlanmamıştır. Ödeme savunmasının, davalının ticari defter ve belgeleriyle doğrulanmadığı bilirkişi kurulu raporlarıyla belirlendiğinden davalı vekilinin istinaf başvuru nedenleri yerinde görülmemiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, her iki taraf vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca, her iki taraf vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine, 2-a)Davacı tarafından yatırılan istinaf harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 36,30 TL harcın davacıdan tahsiline, b)Davalı şirket harçtan muaf olduğundan bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, 3-Davacı ve davalı tarafın istinaf kanun yoluna başvuru için yaptığı masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına, 4- Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 5-Gerekçeli kararın, ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 07.07.2022
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.