Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2191
KARAR NO : 2019/1523
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI : 2019/284 Esas
KARAR TARİHİ: 11/06/2019
DAVA: Alacak
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sırasında ihtiyati tedbir talebinin reddine yönelik olarak verilen ara karara karşı, süresi içinde davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı …’in azledilene kadar davacı şirket müdürü olduğunu, diğer davalının ise eski eşi olduğunu, davalıların birlikte hareket ile haksız filleri sonucu davacıyı zarara uğrattıklarını, davalıların eylemleri nedeniyle TBK’nın 49,72 ve TTK’nın 553, 334/3 vd. maddeleri uyarınca müvekkili şirketi uğrattıkları zarardan sorumlu olduklarını, davlıların muvaazalı boşandıklarının düşünüldüğünü, mal varlıklarını kaçırmak için ciddi girişim içinde oldukları bilgisinin taraflarına ulaştığını, ekte sunmuş oldukları savcılık dosyası bilirkişi raporu ile bile üç ayda davalıların uhdelerine 334.391 euro’yu geçirdiklerinin sabit olduğunu, ayrıca özelikke davalı …’e ait 2015 yılından sonra edinilmiş çok sayıda gayrimenkul olduğu hususunun da dikkate alındığında, birlikte hareket eden davalılardan, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 200.000 TL’nin tahsiline, telafisi güç zararların önlenmesi için şüphelilere ait tüm araç ve gayrimenkuller üzerinde tedbir işlemi uygulanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesi, ihtiyati tedbir talebini değerlendirdiği 11/06/2019 tarihli ara kararla; “…HMK 389. vd maddeleri gereğince tedbir kararı verilmesini gerektirecek şekilde yaklaşık ispat yükümlülüğünün yerine getirilmediği ve tedbir talebinin konusunu teşkil eden talep konusu varlıkların uyuşmazlık konusu olmadığı …” gerekçesiyle, ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle: İlk derece mahkemesinin işbu kararın hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, zira dava konusu haksız fiillerin incelendiğinde müvekkili açısından tedbir kararının verilmemesi ileride telafisi imkansız zararların ortaya çıkmasına sebep olacağını, müvekkili şirket Yurtdışında İsviçre merkezli faaliyet gösteren …. bağlı olarak Türkiye’de 03.03.2015 yılında Ataşehir/İstanbul adresinde kurulduğunu, şirket uluslararası alanda faaliyet göstermekte olup Türkiye içinde Enerji sektöründe, güneş panelleri projeleri hazırlanması ve panel satımı, kurulumu, mühendisliği danışmanlığı vs. elektrik üretimi ve satımı alanlarında faaliyet göstermek üzere kurulduğunu, şirketin yurtdışındaki bağlı olduğu şirket yetkilileri 2015 yılı ocak ayı itibari ile Türkiye de faaliyet gösterme kararı almış ve bu konuda kendilerine Türkiye’deki kuracakları şirketi idare edecek ve şirketi temsile yetkili bir genel müdür aradıklarını ve çeşitli referanslar yoluyla davalı … ile irtibata geçtiklerini, ancak şirketin resmi olarak kurulması işlemlerinin 2015 yılı Mart ayını bulduğunu, …’in şirketi münferiden temsile yetkili şirket müdürü olarak atandığını, bu süreç içinde şirket işleri için yapılan işler için davalı …’nin yönlendirmesi ile o dönemde evli olduğu eşi diğer davalı … (…)’e ait … TR …. İBAN nolu EURO hesabına yurt dışından paraların gönderildiğini, mahkemece söz konusu hesabın 2015 yılı ocak başı itibari ile hesap hareketleri istendiğinde bu hesaba yurtdışından yatan bu paraların dökümünün görüleceğini, davalı …, şirketin resmi olarak kurulup faaliyete geçmesinden sonra eşi olan diğer davalı … (…)’i şirkete 11.03.2015 tarihinde personel müdürü sıfatı ile sigortalı olarak işe başlatttığını, ancak …’in hiçbir zaman şirkette fiili olarak çalışmadığını, … şirket temsilcisi olarak kendisini 1.000.00 EURO maaş ile gösterirken, şirkette hiçbir zaman fiili olarak çalışmayan … (…)’e aylık 3.000 EURO maaş bağlayıp her ay bu bedeli … hesabına şirket hesabından yatırdığını, yine davalı … 2015 yılı Temmuz ayında şirketin yurt dışındaki yetkililerine mevcut işin yürütülmesini kolaylaştırmak için işleri bölerek yürütmek gerektiği gerekçesi ile alt yüklenici yeni bir şirket kurmak gerektiği konusunda öneride bulunduğunu, bu konuda yetkilileri ikna ettiğini, bu suretle bu şirketin kurulması işleri ve masrafları için yine … (…) hesabına yurt dışından 14.07.2015 tarihinde 37.400.00 euro ekli dekontta görüleceği üzere gönderildiğini, bundan sonra 21.08.2015 tarihinde şüpheli … (…)’in kurucusu ve sahibi olduğu 50.000 TL sermayeli …. A.Ş. isimli şirketin kurulduğunu, şirketin kayıt ve hesapları incelendiğinde sonraki zamanlarda da davalıların müvekkili şirket hesabına gelen paraları bu şirket hesabına aktarmak suretiyle uhdelerine geçirdiklerini, davalı …, ahbabı olan … ile gayri resmi anlaşarak, şirketin yurtdışındaki yetkililerine … firmasının güçlü bir firma olduğunu ancak geçici olarak bir nakit sıkıntısı yaşadığını, kendileriyle çok karlı bir iş yapmak için projesinin olduğunu ve işin büyüklüğü ve karlılığı düşünüldüğünde işin kaçırılmaması gerektiği konusunda telkinde bulunduğunu, bu amaçla kredinin çıkabilmesi için …’a senet karşılığı 235.000.00 EURO kadar bir bedelin elden verilmesini, kredi çıktığında bu bedelin geri alınacağını beyan ettiğini, bunun üzerine diğer şüpheli … (…) hesabına gönderilen paralardan 235.000.00 EURO para nakit olarak çekilerek elden … verildiğini ve … alacaklı olduğu bir senet düzenlendiğini, daha sonraki süreçte …’un kredi işi olmadığını, ancak paranın da şirket hesabına geri ödenmediğini, şirketin olan bu alacağını haricen tahsil ettiklerini, Manisa ili Alaşehir ilçesi yeni mahalle mevkii 1088 ada 23 parselde bulunan 1290 metre karelik üzerinde soğuk hava deposu bulunduğu söylenen arsa 2018 yılı Mayıs- Haziran ayı içinde diğer … (…) adına devrinin yapıldığını, söz konusu taşınmazı … (…) adına tescil ettirerek kendi lehlerine ciddi bir menfaat sağladıklarını, davalı … tarafından 2015 yılı aralık ayı itibari ile İstanbul da faaliyet gösteren …. ile 5 megavatlık güneş enerji santrali işi için görüşmelere başlandığını, bu görüşme gereği Uşak’ta kurulacak toplam 5 megavat gücünde olacak güneş enerji santrallerinin projelendirilmesi, kurulumu vs konularında anlaşmaya varıldığını, işin büyüklüğünün toplamda 6 milyon euro civarında olup bu işin başından sonuna kadar tüm işlemlerini ve tahsilatlarını … tarafından organize edildiğini, buna göre yurt dışından alınarak gönderilen güneş panellerinin bu projede kullanıldığını, 2018 yılı şubat ayı itibari ile işin tamamlandığı halde şirket hesabında beklenen paralar olmayınca, yurt dışına beklenen miktarda bir para gelmeyince …’den durumun sorulduğunu, ancak yeterli ve sağlıklı cevaplar alınamadığını, bunun üzerine …’nin müdürlük görevine son verilerek şirketin yeni müdürü olan ve bir dönem şirket bünyesinde mühendis olarak çalışan … şirket müdürü olarak 18.06.2018 tarihinde atandığını, yeni şirket müdürünün kısa süre içersinde yapmış olduğu araştırmalar ve şirket banka hesap hareketlerinin incelendiğinde, … tarafından ödemelerin yapıldığının görüldüğünü, şirketin sadece ekte sunulu olan 2018 yılı hesap hareketlerine göre Halkbank şirket hesabına 22.12.2017 – 17.03.2018 tarihleri arasında toplamda 334.000.00 Euro para gönderildiğini, bu paranın Türk Lirasına çevrilerek yine şirketin … TL hesabına aktarıldığını, ancak sonrasında ise bu bedelin şüpheli … tarafından kurulan …. A.Ş.’nin … hesabına aktarıldığını, yani davalılar … ve … (…)’in sadece üç aylık bir süreçte şirkete ait yaklaşık 1.109.000. TL’nin davalıların ortağı ve sahibi oldukları şirkete aktarıldığını, oradan da kendi uhdelerine geçişini sağlayacak işlemler yapıldığını, davalıların 2017 yılı sonuna doğru muvazaalı olarak olaylı bir kurgu ile boşandıklarını, ancak halen birlikte yaşadıklarını, davalıların müşterek bebek beklediklerini, savcılık dosyasındaki bilirkişi raporu ile bile üç ayda davalıların uhdelerine 334.391 euro bedeli geçirdiklerinin tespit edildiğini, ayrıca özelikke davalı … (…) ait 2015 yılından sonra edinilmiş çok sayıda gayrimenkul olduğu hususu da dikkate alındığında tüm araç ve gayrimenkuller üzerinde tedbir işlemi uygulanmasına karar verilmesini talep ettiklerini, tüm bu hususların dikkate alındığında derdest davada ihtiyati tedbir kararı verilmesinin zorunlu olduğunu, davalıların işledikleri haksız fiiller neticesinde elde ettikleri haksız kazanç sebebi ile uğranılan zarar ve ziyanın büyüklüğü dava sonuçlanıncaya kadar telafi edilemez boyutlara ulaşacağını belirterek, ilk derece mahkemesinin istinafa konu ret ara kararının kaldırılmasına ve ihtiyati tedbir taleplerinin kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Talep, tazminat davası içinde, HMK’nın 389 vd. maddeleri uyarınca ihtiyati tedbir istemine ilişkindir.Davacı yanca, davalı şirket müdürü ve eski eşi diğer davalının davacıya karşı haksız eylemleri ile zarar verdikleri ileri sürülerek, şirkete verildiği iddia edilen zararın tahsili istemli tazminat davası açıldığı, davalılar adına kayıtlı gayrimenkuller ve araçlar üzerine ihtiyati tedbir konulmasının talep edildiği, mahkemece yazılı gerekçe ile tedbir talebinin reddine karar verildiği, bu ara karara karşı davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulduğu anlaşılmaktadır.İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.HMK’nın 389. maddesi uyarınca, “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyat tedbir kararı verilebilir. “Kanun hükmü, tedbirin sadece dava konusu olan şey hakkında verilebileceğini düzenlemiştir. Davanın konusu olmayan mal varlığı hakkında tedbir kararı verilemez. Para alacağı için açılan davada, mal varlığı üzerine tedbir konulamaz. Koşulları varsa, ihtiyati haciz hükümlerinden yararlanılabilir. Yargıtay’ın emsal içtihadında da durum bu yöndedir (Yargıtay 19. HD. 2012/16760 E-2013/3136 K.sayılı, 19/02/2013 tarihli kararı). Yine, Yargıtay 21.HD.’nin E. 2015/5842, K. 2015/8588 sayılı, 20.4.2015tarihli kararında belirtildiği üzere: “…Amaç bakımından ihtiyati tedbir, aynı uyuşmazlık konusu olan taşınır veya taşınmaz malların devrinin önlenmesi, dava sonuna kadar aynen muhafaza edilmesi veya bir tehlike yahut zararın önlenmesi amacıyla HUMK’nın 101 vd., HMK’nın 389 vd. maddelerinde öngörülen durumlarda başvurulan bir yol olduğu halde, ihtiyati haciz, bir alacağın tahsilini temine yarayan bir vasıtadır. İhtiyati hacizde, ihtiyaten haczedilen mal ve haklar, alacaklının açtığı veya yaptığı veya açmayı yahut yapmayı düşündüğü dava veya icra takibinin konusu değildir. Halbuki ihtiyati tedbirde, hakkında tedbir kararı alınan şey, esasen asıl davanın konusudur. “Somut olayda, davalı şirket müdürü ve eski eşinin birlikte hareket ederek şirkete verdikleri iddia edilen zararın tahsili istemli olarak alacak davası açılmıştır. Bu nedenle, ilk derece mahkemesince dava konusu olmayan davalılara ait gayrimenkuller ve araçlar üzerine ihtiyati tedbir konulması talebinin reddinde isabetsizlik bulunmadığından, davacı tarafın aksi yöndeki istinaf nedenleri yerinde olmayıp, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1. ve 391/3. maddeleri uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine,2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine,5-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 28/11/2019