Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/2175 E. 2019/1531 K. 28.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2175
KARAR NO : 2019/1531
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul 19. Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI : 2018/728 Esas
KARAR TARİHİ: 15/05/2019
DAVA: Kayyımlık (Ticari Şirkete Kayyım Atanması)
Taraflar arasındaki davalı müdürün yetkisinin kaldırılarak kayyım atanması istemli açılan davanın yapılan yargılaması sırasında ihtiyati tedbir talebinin reddine yönelik olarak verilen karara karşı süresi içinde davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili 30/04/2019 tarihli dilekçesinde özetle; Türk Ticaret Kanunu kapsamında her ortağın haklı sebeplerin varlığında, yöneticilerin yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin kaldırılmasını veya sınırlandırılmasını mahkemeden isteyebileceğini, haklı sebep kavramının kanunda “Yöneticinin, özen ve bağlılık yükümü ile diğer kanunlardan ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihlal etmesi veya şirketin iyi yönetimi için gerekli yeteneği kaybetmesi” olarak tanımlandığını, dolayısıyla müdürlük sıfatının ve yetkilerinin kullanılması şirket açısından çekilmez hale gelmiş ve somut koşullar müdürün değiştirilmesi ihtiyacını âdil gösterecek düzeye ulaşmışsa, haklı sebebin varlığı kabul edilmesi gerektiğini, şirket müdürünün kendisinin imzası taklit edilerek ortaklar kurulu kararı alınması sonucu işbu davayı açma gereği doğduğunu belirterek, tedbiren şirket müdürü …’nin davalı şirketteki temsil ve ilzam yetkilerinin kaldırılarak, şirkete kayyum atanmasını talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesi 15/05/2019 tarihli ara kararla; “…Davacının genel kurulda kendi adına imzanın sahte olduğu iddia ettiği imzanın sahteliği yönünde dosyaya delil ibraz edilmediği, Yöneticinin, özen ve bağlılık yükümü ile diğer kanunlardan ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihlal ettiği veya şirketin iyi yönetimi için gerekli yeteneği kaybettiğine ilişkin haklı nedene dayanılarak yöneticinin yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin kaldırılmasını veya sınırlandırılmasını için ihytiyati tedbir kararı verilebilmesi için yaklaşık ispat koşulunun oluşmadığı, davanın esasını çözer nitelikte ihtiyati tedbir kararı verilemeyeceği…” gerekçesiyle, davacının şirket müdürünün azli ve tedbiren kayyum atanması talebinin reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkilinin …San. Ve Tic. Ltd. Şti.’nde %50 hisse sahibi olduğunu, müvekkilinin 19.04.2018 tarihinde 28/12/2017 tarihli Ticaret Sicil Gazetesi’nde yönetim kurulu kararı ile İzmir’de bulunan şirketin merkezinin … Mh. … sk. No:… Kağıthane İstanbul adresine taşındığını öğrendiğini, Sicil Gazetesine dayanak ortaklar kurulu kararında bulunan imzanın müvekkili tarafından atılmadığını, hatta müvekkilinin bu kararın ne şekilde alındığı hususunda hiç bir bilgisinin bulunmadığını, zira karar tarihinde ortaklar kuruluna katılmış görünen müvekkilinin İzmir’de dahi olmadığını, bu sebeple 19.04.2018 tarihinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına, resmi evrakta sahtecilik suçundan, yetkili müdür … hakkında suç duyurusunda bulunulduğunu, 2018/78835 soruşturma sayılı dosyanın açıldığını, davalı müdürün azil ve kayyım atanması için mahkemeye başvurma gereği doğduğunu, tedbiren kayyım atanması taleplerinin yaklaşık ispat koşulunun oluşmadığı gerekçesi ile reddedildiğini, müvekkili … talebine rağmen şirket defterlerinin incelemek için kendisine verilmediğini, müvekkili şirketin merkezinin İstanbul’a taşındığını tesadüfen öğrendiğini, karar defterinde yer alan imzanın sahte olduğunu, bu hususta savcılık soruşturmasının devam ettiğini, yeni bir vergi incelemesi tebligatı sonucu belgeleri sunmaya gittiğinde … ve … ile alakalı olarak sahte imzalı çeklerinin kullanıldığını öğrendiğini, davalı şirkete kayyım atanması durumunda şirket açısından herhangi bir zarar doğmayacağını, atanmaması durumunda ise müvekkilin ağır risk altında olduğunu, müvekkili ile şirket yetkili müdürü arasında ticari anlaşmazlıklar bulunduğunu, dava sonuçlanıncaya kadar davalı … her türlü tasarrufu özgürce yapabileceğini, bu durumda müvekkilinin ticari hayatını dahi sonlandırabileceğini, şirkete mahkeme tarafından tedbiren tarafsız bir kayyım atanması durumunda ise şirketin herhangi bir zarara uğramayacağını aksine barışçı ve tarafsız bir yönetim sürecine geçireceğini, Yargıtay’ın yerleşik kararlarında yer alan yaklaşık ispat kuralında da “İhtiyati tedbir kararının kabul edilebilmesi bakımından HMK’nın 390/3. maddesi hükmünde ihtiyati tedbir isteyenin haklılığı konununda tam kanaat değil, kuvvetle muhtemel yaklaşık bir kanaatin yeterli olacağı öngörülmüş olduğunu, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu ret kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve tedbir talebinin kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Davacı tarafından, şirket müdürünün azli ile kayyım atanması talepli açılan dava içinde, HMK’nın 389 vd. maddeleri uyarınca tedbiren kayyım atanmasının talep edildiği, mahkemece yazılı gerekçe ile talebin reddine karar verildiği, bu karara karşı davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulduğu anlaşılmaktadır.
İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. İhtiyati tedbir kararı verilebilmesinin en önemli şartı bir ihtiyati tedbir sebebinin mevcut olmasıdır. Kanunda bu husus genel olarak düzenlenmiş, hâkime oldukça geniş bir takdir alanı bırakılmıştır(m. 389/1). Kanun, burada “mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından” söz etmektedir. Bu hüküm dikkate alındığında, mevcut durumun değişmesi halinde, hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşması, hakkın elde edilmesinin tamamen imkânsız hale gelmesi, gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğması tehlikesi varsa, ihtiyati tedbir sebebi var kabul edilecektir. Hâkim kararında somut sebep gösteremiyor, bunu en azından açıklayacak veya asgari ölçüde ikna edecek delil değerlendirmesi yapamıyor, yaklaşık ispat ölçüsünü yakalayamıyorsa tedbire karar vermemelidir. Ancak bu da hiçbir zaman tam bir ispat seviyesinde ispat şartına dönüşmemelidir.Kural olarak bir davada tarafların ileri sürdüğü iddia ve savunmaların ispatı için tahkikat yapılması ve delillerin toplanması gerekir. Hakim tüm delilleri inceleyip değerlendikten ve tam bir karara ulaştıktan sonra nihai kararını verir. Bu husus asıl davanın kabulü için geçerli olup, bu nedenle tam ispat aranır. İhtiyati tedbirlerde ise tam değil yaklaşık ispat yeterli olacağı HMK’nın 390/3. maddesinde düzenlenmiştir. Değişik ifadeyle, ihtiyati tedbire karar verebilmek için iddia olunan vakıanın subutu yönünde gerçeğe yakın bir ispatın başarılması yeterlidir.TTK’nın 630. maddesinin II. fıkrasında; “Her ortak, haklı sebeplerin varlığında, yöneticilerin yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin kaldırılmasını veya sınırlandırılmasını mahkemeden isteyebilir.” Aynı maddenin III. Fıkrasında ise; “Yöneticinin, özen ve bağlılık yükümü ile diğer kanunlardan ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihlal etmesi veya şirketin iyi yönetimi için gerekli yeteneği kaybetmesi haklı sebep olarak kabul olunur.” denilmektedir.Kayyım atanması geçici bir hukuki koruma tedbiri olup, somut olayda davacı ortak tarafından ileri sürülen iddialar ve dosya kapsamı gözönüne alındığında, yaklaşık ispat olgusunun dosyanın geldiği aşama itibariyle gerçekleşmediğinden, ilk derece mahkemesinin kararı ve gerekçesi yerindedir.Yukarıda açıklanan gerekçeler doğrultusunda HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine,2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,
3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine,5-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 28/11/2019