Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/2163 E. 2022/450 K. 14.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2163
KARAR NO: 2022/450
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/03/2019
NUMARASI: 2018/352 E. – 2019/331 K.
DAVANIN KONUSU:Tazminat
Taraflar arasındaki tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davalı şirket ile davacının turizm acentesi olarak faaliyet gösterdiklerini, müvekkilinin çeşitli tarihlerde davalı şirkete verdiği uçak bileti hizmet bedelinin ödememesi üzerine İstanbul …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasından takip başlatıldığını, borçlunun borca yeter mal varlığının bulunamadığını, borçlu şirketin tek ortağının diğer davalı olduğunu, TTK hükümleri gereğince şirket ortaklarının tüzel kişiliğin borçlarından kural olarak sorumlu olmadıklarını, bazı durumlarda şirket ortaklarının, şirketin borçlarının sorumlu olduğunun öğreti ve yüksek mahkeme kararlarıyla kabul edildiğini, ortağın sermaye yetersizliğini bildiği halde şirketi borçlandırması halinin bu duruma örnek olduğunu, bu durumda perdenin çapraz aralanarak şirket ortağının borçtan sorumlu tutulabileceğini, dava …’nin şirketin tüm paylarına sahip olmasına rağmen, şirket yönetimini oğluna bırakarak şirketi aşırı derecede borçlandırmasının ve borcun varlığını bilerek ödememesinin dürüstlük kurallarına aykırı olduğunu, davalı şirketin müvekkilinden 180.000,00 TL uçak bileti almasına rağmen bu miktarı ödeyecek mal varlığının bulunmadığını ileri sürerek, …’in de şirketle birlikte borçlarından sorumlu olduğunun tespiti ile 57.969 TL’nin takip tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini, talep ve dava etmiştir. Davalılar, davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… dava davacı alacaklı tarafından davalı borçlu aleyhine şirket perdesinin aralanması suretiyle davalı şirketin borcundan dolayı şirket ortağı olan diğer davalının borçtan sorumlu olduğunun tespitine ve borç miktarının davalı şirket ortağından tahsili talebinden ibarettir. Davacı taraf dava konusu 57.969 TL icra takibi tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalı şirket ortağından tahsilini talep etmiştir. Davalılara yapılan usulüne uygun tebligata rağmen davalılar davaya cevap vermeyerek ve duruşmaya katılmayarak davayı reddetmiştir. Dava konusu ihtilaf davacı tarafın alacağından davalı şirketin yanı sıra davalı şirket ortağı olan diğer davalının sorumlu olup olmadığından kaynaklanmaktadır. Türk Hukukunda ortaklar, limited şirketin borçlarından şahsen sorumlu değildirler. Ancak, sınırlı sorumluluk ilkesinin, dava tarihinde yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK’nın 532. maddesinde düzenlenen açığı kapama yükümlülüğü, 531. maddesinde hüküm altına alınan selef sıfatıyla sorumluluk gibi istisnaları da mevcuttur. Bu istisnalardan biri de kamu borçlarından dolayı sorumluluk halidir. 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkındaki Kanun’un 35. maddesinde, limited şirket ortaklarının, şirketten tahsil imkanı bulunmayan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olacağı ve bu kanunun hükmüne göre takibe tabi tutulacağı hükme bağlanmıştır. Ortağın anılan bu borcu, onun limited şirkete karşı taahhüt ettiği veya ödediği sermaye borcundan ayrı, bağımsız bir borçtur. Sorumluluk, sermaye payı oranıyla sınırlıdır. Dava konusu olayda, davacı şirketin davalı şirket ile arasındaki cari hesap ilişkisinden kaynaklanan alacağını takibe konu ettiği, icra takibinde davalı şirketi borçlu gösterdiği, davalı şirket ortağını borçlu göstermediği, yürütülen icra takibinin davalı şirket açısından kesinleştiği, ancak alacağın tahsil edilememesi nedeniyle davacı tarafın eldeki davayı açmak suretiyle davalı borçlu şirketin kesinleşen borcundan dolayı şirket ortağı olan diğer davalınında sorumlu olduğun bu nedenle dava konusu edilen takipte kesinleşen alacaktan davalı şirketle birlikte davalı şirket ortağının da sorumlu olduğuna ve alacağın davalı şirket ortağından tahsiline karar verilmiş ise de limited şirket ortaklarının şirket borcundan dolayı şahsen sorumluluklarının bulunmadığı, dava konusu alacağın amme alacağı olmaması nedeniyle istisnai duruma da girmediği açık olup, davacı tarafça davalı şirket ortağına yönelik açılan şirket borcundan kaynaklanan alacak talebinin reddine karar verilmiş, davada davalı şirkette taraf gösterilmiş ise de dava konusu alacağa ilişkin takibin kesinleşmiş olması ve davacı tarafın dava dilekçesi ile davalı şirket ortağının davalı şirket ile borçtan sorumlu olduğunun tespiti ile dava konusu alacağın davalı şirket ortağından tahsiline karar verilmesini talep etmesi davalı şirket yönünden herhangi bir talebinin bulunmaması nedeniyle davalı şirket hakkında herhangi bir karar verilmeyerek oluşan vicdani kanıya göre..” gerekçesiyle davanın reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Müvekkilinin davalı şirketten 57.969,00 TL alacaklı olmasına rağmen bu miktarın tahsil edilemediğini, şirketin tek ortağının davalı olmasına rağmen, davalının şahsi mal varlığından şirkete kaynak aktarılmadığını, şirket aktiflerinin ortağın hesaplarına kaydırılarak şirket perdesi arkasına saklanarak ödemeden kaçınıldığının tespiti ile borcun tahsilinin talep edildiğini, mahkemece davanın reddine ilişkin verilen kararın hatalı olduğunu, davalı …’in piyasadan mal ve hizmet satın alıp bunun parasını müşterilerinden tahsil etmesine rağmen, kendisinin borçlu olduğu firmalara ödeme yapmadığını, bu miktarları kendi mal varlığına geçirdiğini, dürüstlük kuralının hukukun temel ilkelerinden olduğunu, mahkemenin ortaklık hukukuna ilişkin gerekçelerinin TMK’nın 2 ve 3.maddelerinde düzenlenen dürüstlük kurallarına aykırı olduğunu, anılan maddeler uyarınca davalı ortağın da şahsi mal varlığı ile sorumlu olduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, davalı şirkete ait borcun perdenin çapraz aralanarak davalı ortaktan tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. TTK’nın 125. maddesine göre ticaret şirketleri tüzel kişiliğe haizdir. Ticaret şirketleri Türk Medeni Kanunu’nun 48. maddesi çerçevesinde bütün haklardan yararlanabilir ve borçları üstlenebilirler. Bu hususdaki kanuni istisnalar saklıdır. Ticari şirketleri tüzel kişiliğe sahip olduklarına göre ortaklık mal varlığının sahibi tüzel kişidir. Aktif ve pasif dava ehliyetine sahip olan tüzel kişidir. Kural olarak her tüzel kişi şirket kendi borçlarından ve sadece kendi mal varlığı ile sorumludur. Ancak, tüzel kişilik perdesinin kötüye kullanıldığı durumlarda, perdenin aralanması suretiyle gerçek sorumlulara da başvuru imkanı verilebilmektedir. Perdenin aralanması ilkesi genel olarak tüm modern hukuklarda öğretide ve içtihatlarda gittikçe netleşen ve ilkeleri hukuk kuralları haline dönüşen bir kuramın yerleşmesi sonucunu doğurmuştur. Bu kural perdeyi kaldırmak diğer bir ifadeyle hakkaniyet ve hükümlerin gaye ve ruhunun gerektirdiği anda perdenin arkasına sığınmış diğer bir tüzel kişiliğine giderek onun bu perdeden haksız yere faydalanmasını, sorumluluktan dolayısıyla takipten kurtulmasını önlemektir. Perdenin kaldırılmasında genel hukuki dayanak, tüzel kişiliğin kötüye kullanılması sebebi ile TMK’nın 2. maddesidir. Ancak, yasada belirlenen sorumluluktan ayrılmayı gerektiren bu ilkenin uygulanabilmesi için her somut olayın özelliklerine göre kanıt sunulması gerekir. Davacı yan, şirketin mal varlığının ortağa aktarıldığı iddiasıyla bu miktarın şirket ve ortağından tahsilini talep etmiştir. Mahkemece, takipte kesinleşen miktarın şirketten talep edilmesine rağmen kesin hüküm oluşturacak şekilde, şirkete yönelik bir talep bulunmadığı gerekçesiyle şirkete yönelik davanın reddine karar verilmesi yerinde görülmemiştir. Mahkemece, iddianın ileri sürülüş şekline göre her bir davalının hukuki durumunun ayrı ayrı değerlendirilerek karar verilmesi gerekmektedir. Belirtilen şekilde bir hükmün, yargılama yapılmadan şirket yönünden de alacağın bulunmadığı kabulü sonucunu doğurur. Bunun yanı sıra mahkemece, davacı tarafından sunulan delillerin değerlendirilmeden karar verildiği görülmüştür. Tüzel kişilik perdesinin çapraz aralanmasına ilişkin olarak ileri sürülen olguların özellikle davalı şirketin ticari defter ve belgeleri ile diğer delillerle birlikte değerlendirilerek bir karar verilmesi gerekirken, ortağın şirketin borçlarından sorumlu olmadığına ilişkin, somut olaya uygun olmayan gerekçe ile davanın reddine karar verilme si yerinde görülmemiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, esasa ilişkin hiç bir delil toplanmadan verilen ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, işin esası incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının KALDIRILMASINA, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyasının kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacı tarafça yatırılan istinaf peşin karar harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde, ilk derece mahkemesince iadesine, 4-Davacı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair; HMK’nın 353/1.a. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.14.04.2022
KANUN YOLU: HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.