Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/2158 E. 2021/741 K. 10.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2158
KARAR NO : 2021/741
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ:İSTANBUL ANADOLU 7.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 04/07/2019
NUMARASI : 2018/1080 E. – 2019/870 K.
DAVANIN KONUSU:Şirketin İhyası
Taraflar arasında görülen şirketin ihyası davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair verilen hükme karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin, sigortalısı … iş kazasında yaralanması nedeniyle ödemek zorunda kaldığı masraf ve giderlerle ilgili olarak Karadeniz Ereğli 1. İş Mahkemesinin 2018/73 Esas sayılı dosyasında asıl işveren ile taşeron Tasfiye Halinde …Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’ne karşı dava açıldığını, mahkemece davanın kısmen kabul kararının temyiz edildiğini, Yargıtay incelemesinde … Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’nin ticaret sicilinden terkin edilmesi nedeniyle yeniden tescili için mahkeme hükmünün bozulduğunu, mahkemece ihya için davacıya süre verildiğini ileri sürerek, anılan şirketin ihyasına karar verilmesini istemiştir.Davalı Ticaret Sicil Müdürlüğü vekili cevap dilekçesinde özetle; şirketin ortaklar kurulu tarafından tasfiyesine karar verildiğini, davalı tasfiye memurunun tasfiyenin bittiğine dair beyanı üzerine tasfiyenin kapatılarak şirketin terkin edildiğini, hatalı bir terkin işlemi bulunmadığını, görülmekte olan bir dava nedeniyle şirketin ek tasfiyesine karar verilmesi halinde, yasal hasım konumunda olan müvekkilinin yargılama giderlerinden sorumlu tutulamayacağını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Davalı tasfiye memuru davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Türk Ticaret Kanununun geçici 7. Maddesinin ikinci fıkrası ile ‘Münfesih olmasına veya sayılmasına rağmen tasfiye edilmemiş Anonim ve Limited Şirketler ile kooperatiflerin tasfiyelerine ve ticaret sicil kayıtlarının silinmesine ilişkin’ tebliğ hükümleri gereğince; şirketin yeniden ihyasının gerektiği, devam eden derdest davanın davacısı tarafından ileriye sürüldüğünde terkinden itibaren 5 yıl içinde yapılan talebin kabulü gerekeceği; zira derdest davanın devamı halinde tasfiyeye gidilemeyeceği; bu hususun daha sonra açılan davalar içinde geçerli olduğu ve Ticaret Siciline kayıtlı olan şirket ve kooperatifler dışında şahıs firmaları yönünden de geçerli olduğu nazara alınarak davanın kabulüne karar verilmiş; şirketin zaten tasfiye kararı aldığı, iradesinin tasfiye yönünde olduğu, tasfiye memuru olarak da davalı … atamış olduğu nazara alınarak bu şahsa tebligat çıkartılmış; şahsın tasfiye memuru olmaya itiraz etmediği nazara alınarak; ek tasfiye yönünden de … tasfiye memuru olarak atanmıştır. Ancak davalı Ticaret Sicili aleyhine yargılama giderine hükmedilmemesi gerektiği, zira yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2015/7353 Esas – 2015/9186 Karar sayılı ve 14/09/2015 tarihli hükmü gereğince, Ticaret Sicilin yargılama giderlerine ve vekalet ücretine mahkum edilebilmesi için terkin işleminin 6102 sayılı TTK’nun geçici 7/2 maddesine aykırı olarak gerçekleştirildiğinin saptanması gerektiği; böyle bir hususun söz konusu olmadığı, gelen yazı cevabı ve evraklardan da davalının terkin işlemini gerçekleştirmeden önce firmanın kendisinin başvurarak terkin talebinde bulunduğu; bunun üzerine davalı ticaret sicilin yapacağı herhangi bir işlemin bulunmadığı nazara alınarak aleyhine yargılama giderine hükmedilmemiş; şirketin terkin işleminin 08/07/2009 tarihinde gerçekleştirildiği; İş Mahkemesindeki davanın 2011 yılında terkinden sonra açıldığı; bu nedenle tasfiye memurununda yargılama ve vekalet giderini gerektirecek kusurunun bulunmadığı; zira 2 sene sonra açılacak davanın tasfiye memuru tarafından bilinmesi ve tahmin edilmesinin, buna bağlı olarak da tasfiyeyi bekletmesinin beklenemeyeceği kabul edilerek…” gerekçesiyle; davanın kabulüne, 08.07.2009 tarihinde tasfiye sonunda sicilden terkin olan Tasfiye Halinde … Sanayi ve Ticaret Limited Şirketin’in, Karadeniz Ereğli 1. İş Mahkemesinin 2018/73 Esas sayılı (2011/4 esas) dosyasının yargılaması ve kararın infazı aşamasıyla sınırlı olmak üzere ihyasına, …’in ek tasfiye için görevlendirilmesine, yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, karar vermiştir.Bu karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle;Mahkemece, ihyası istenen şirketin sicilden terkinin 08.07.2009 tarihinde gerçekleşmesine rağmen iş mahkemesindeki davanın 2011 yılında açıldığı, tasfiyeden sonra açılan dava nedeniyle tasfiye memuruna kusur yükletilemeyeceği, tasfiye memurunun dava açılacağını öngörerek tasfiyenin bekletmesinin söz konusu olamayacağı gerekçesiyle yargılama giderlerinden müvekkilinin sorumlu tutulduğunu, ancak yargılamaya konu iş kazasının terkin öncesi 06.06.2007 tarihinde meydana geldiğini, kaza nedeniyle müvekkilince 2007 yılında ödeme yapıldığını, iş kazası ile ilgili Kurum müfettişlerince yapılan denetim sonucu düzenlenen 25.07.2007 tarihli raporda ihyası istenen şirketin %40 oranında kusurlu olduğunun belirlendiğini, iş kazasından ve teftiş raporundan haberdar olan şirketin yüklenen kusur nedeniyle rücuyu öngörerek, ödenen tazminattan kusura denk gelen kısmın belirlenerek tasfiye sırasında ayırması gerektiğini, tasfiye memurunun bu hususa dikkat etmeden tasfiyeyi tamamlaması nedeniyle kusurlu olduğunu belirterek, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının vekalet ücreti ve yargılama gideri yönünden düzeltilerek, yargılama giderlerinin davalı tasfiye memuruna tahmiline karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle, TTK’nın 547. maddesi uyarınca, şirket sicil kaydının ihyası istemine ilişkindir.İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın kabulüne, yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekili tarafından, yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Bir şirket veya kooperatifin ihyası davasında davacı taraf, şirket ortaklarından herhangi biri, şirket veya kooperatifin en son yetkilileri, o şirkette veya kooperatifte daha önce çalışmış bulunan herhangi bir işçi, şirket veya kooperatiften alacağı bulunan herhangi bir gerçek veya tüzel kişi alacaklı, özetle hukuki menfaati bulunan herhangi bir kişi olabilir. İhyası istenen şirketin, tasfiyenin sona erdiği hususu 08.07.2009 tarihinde tescil edildiğinden terkin edildiğine ilişkin İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü yazısı mevcuttur. Öte taraftan ticaret sicili müdürlükleri ihya davalarında yasal hasım konumunda olduğundan, sicilden terkin işlemlerini yasa ve tüzük hükümlerine uygun yapmış olan sicil müdürlüğü yargılama giderlerinden sorumlu tutulamaz. Yargıtayın emsal kararları bu yöndedir (Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 2005/13309 E.2007/837 K. Sayılı kararı; Yargıtay11.Hukuk Dairesinin 2016 / 2926 Esas 2016 / 3585 Karar ve 04.04.2016 tarihli kararı). Ancak davalı tasfiye memuru yasal hasım olmamakla yargılama giderlerinden kural olarak sorumlu tutulmalıdır. İlk derece mahkemesince, şirketin terkin işlemlerinin 08.07.2009 tarihinde tamamlanmasına rağmen iş mahkemesindeki rücu davasının terkinden iki yıl sonra 2011 yılında açılması nedeniyle tasfiye memurunun bu hususu öngörerek tasfiyeyi bekletmesinin mümkün olmaması nedeniyle yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmiştir. Dosyanın incelenmesinde, davacı tarafından 21.12.2010 tarihinde Karadeniz Ereğli 1. İş Mahkemesinin 2011/4 Esas sayılı dosyasında, 06.06.2007 tarihinde gemi inşası sırasında meydana gele iş kazası nedeniyle sigortalıya ödenen 19.919,00 TL’sının %60 kusura denk gelen kısmının asıl işveren … Ltd.Şti’nden, %40 kusura denk gelen kısmının ise ihyası istenen şirketten tahsili istemiyle dava açıldığı, yargılama sonucu verilen hükmün Yargıtay 10. Hukuk Dairesince şirketin ihyasının sağlanması amacıyla ilk derece mahkemesi kararı bozulmuş ve eldeki dava açılmıştır. Tasfiyenin tamamlanarak şirketin terkin edildiği tarihte rücu davasının henüz açılmadığı husus tartışmasızdır. HMK’nın 326. maddesi uyarınca, kanunda yazılı istisnalar dışında, yargılama giderlerinden, aleyhine hüküm verilen taraf sorumludur. Bu istisnalardan biri HMK’nın 312. Maddesinde düzenlenmiştir. Aynı Kanun’un 312.maddesinin 2. fıkrasında; ”Davalı davanın açılmasına kendi hal ve davranışlarıyla sebebiyet vermemiş ve yargılamanın ilk duruşmasında da davacının talep sonucunu kabul etmiş ise yargılama giderlerini ödemeye mahkum edilmez. ” şeklinde hüküm bulunmaktadır. Somut olaya bakıldığında, davalı tasfiye memuru vekili, davanın açılmasına sebebiyet vermediklerini savunmakla birlikte, iş kazasından haberdar olan tasfiye memurunun buna ilişkin ödemeyi ayırarak TTK’nın 541. maddesi kapsamında tevdi etmemesi nedeniyle kusurlu olduğu gibi, davayı kabul etiğine dair bir beyanda da bulunmamıştır. Davacının iş mahkemesindeki davasına devam edilebilmesi için ihya kararının verilmesi zorunludur. Davalı tasfiye memuru bu durumda, davayı ilk duruşmada kabul ederek HMK’nın 312/2. maddesindeki imkandan yararlanabilecekken, bu imkandan yararlanmamıştır. Bu durumda, HMK’nın 326. maddesindeki genel kural uyarınca, davalı tasfiye memurunun yargılama giderlerinden sorumlu tutulması gerekirken, aksine gerekçeyle yargılama giderlerinden davacının sorumlu tutulması usul ve yasaya aykırı bulunmuş ve davacı vekilinin istinaf başvurusu haklı bulunmuştur.Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının yargılama giderleri ve vekalet ücreti yönünden düzeltilmek üzere kaldırılarak, davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm kurulmasına dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, HMK’nın 353.b.1.2. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak, davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine, bu doğrultuda;1-Davanın kabulü ile İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünde 562408/0 sicil sayısında kayıtlı iken tasfiye sonucu terkin edilmiş olan TASFİYE HALİNDE … SANAYİ VE TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ’nin, Karadeniz Ereğli 1.İş Mahkemesinin 2018/73 Esas sayılı (öncesi 2011/4 Esas) dosyasındaki yargılama ve verilecek kararın infaz işlemleriyle sınırlı olmak üzere TTK’nın 547. maddesi uyarınca tüzel kişiliğinin İHYASINA, 2-Ek tasfiye için tasfiye memuru olarak eski tasfiye memuru davalı … atanmasına, tasfiye memuruna takdiren ücret tayinine mahal olmadığına,3-Karar kesinleştiğinde keyfiyetin ticaret sicilde tescil ve ilanına, ilan ve müzekkere masraflarının davacı tarafça karşılanmasına,4-59,30 TL başvuru harcı ile 59,30 TL karar harcının davalı … tahsili ile Hazineye gelir kaydına,5-Davalı İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü yasal hasım olup davanın açılmasına sebep olmadığından yargılama giderleri ve vekalet ücretinden muaf tutulmasına, 6-Davacı tarafından yapılan 401,00 TL yargılama giderinin davalı tasfiye memurundan alınıp davacıya verilmesine,7-AAÜT’ndeki esaslara göre belirlenen 3.400,00 TL maktu vekalet ücretinin davalı tasfiye memuru … alınarak davacıya verilmesine, 8-Artan gider avansı bulunması halinde, yatırmış olan tarafa iadesine,9-İstinaf aşamasında davacı tarafça harcanan 46,90 TL istinaf kanun yolu giderlerinin davalı tasfiye memuru …. alınarak davacıya verilmesine, 10-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine,11-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 10.06.2021 tarihinde, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.