Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/2143 E. 2022/421 K. 07.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2143
KARAR NO: 2022/421
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/03/2019
NUMARASI: 2015/920 E. – 2019/300 K.
DAVANIN KONUSU:Tazminat (Rekabet Yasağı Sözleşmesinden Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı, taraflarca istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekki1i şirketin ödeme kaydedici cihazların yazılım uygulamalarını geliştirdiğini, davalının 02.08.2013 ile 14.01.2015 tarihleri arasında müvekkili şirkette kurumsal satış genel müdür yardımcısı olarak çalıştığını, davalının çalıştığı pozisyon gereğince şirketin kurumsal müşterileri, fiyatlandırma listesi, ürünlerinin teknik özellikleri gibi ticari sırlarına vakıf olduğunu, davalının görevi süresince müvekkili şirketin müşterileri ile doğrudan iletişime geçtiğini, müşteri portföyü üzerinde hakimiyet kurduğunu, fiyat politikası ve ürün niteliği gibi müvekkili şirket bakımından hassasiyet arz eden konularda bilgi sahibi olduğunu, belirsiz süreli hizmet sözleşmesinin 9. maddesi ile işçinin, iş sözleşmesinin her ne sebeple olursa olsun sona ermesinden itibaren iki yıl süresince işçinin İstanbul ili sınırları içerisinde herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlendiğini, aksi halde işçinin, işverenin bu sebeple doğmuş herhangi bir zararının olup olmamasına bakılmaksızın işverene en son aldığı net ücretinin 12 aylık tutarını cezai şart olarak ödeyeceğini kabul ettiğini, davalının herhangi bir gerekçe bildirmeksizin istifa ederek aynı sektörde faaliyette bulunan … A.Ş. bünyesinde satış müdür yardımcısı olarak çalışmaya başladığını, davalının …’te çalıştığı sırada 21.01.2015 tarihinde müvekkilinin müşterisi …’ya e-mail attığı ve … marka … model yazarkasa POS cihazınm tanıtımını yaptığını, bu e-mailin davalının müvekkili şirket ticari sırlarını, müşteri çevresini kullandığına örnek olduğunu, Kartal … Noterliğinin 07.04.2015 tarihli ihtarıyla haksız rekabet teşkil eden, rekabet yasağı ve gizlilik yükümlüğünü ihlal eden davranışların sonlandırılmasının talep edildiğini, ancak davalının sözleşmede ön görülen iki yıllık süre dolmadan aynı il sınırları içinde ve aynı alanda faaliyet gösteren şirkette çalışmaya başlayarak sözleşmenin 9.maddesini ihlal ettiğini ileri sürerek şimdilik 5.000 TL’nin miktarının ödenmesini ve haksız rekabet teşkil eden eylemin men’ine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; müvekkili ile davacı arasında iş hukuku kurallarına tabi olan hizmet ilişkisi dışında ticari ilişki bulunmadığından mahkemenin görevsiz olduğunu, alacak miktarının belirli olması nedeniyle kısmi dava açılamayacağını, belirsiz süreli hizmet sözleşmesinde davacı şirketin imzasının bulunmaması nedeniyle rekabet yasağı şartının geçersiz olduğunu, cezai şartın işçi aleyhine ve tek taraflı olarak düzenlenmesi nedeniyle geçersiz olduğunu, cezai şartın geçerli olabilmesi için işçi ve işveren arasındaki iş sözleşmesinin belirli süreli olması gerektiğini, aksi halde belirsiz süreli sözleşmelerde sona erme tarihleri tespit edilemediğinden işçinin ekonomik özgürlüğünün orantısız şekilde kısıtlanması nedeniyle cezai şartın geçersiz olduğunu, müvekkilinin çalıştığı pozisyon itibariyle davacının ticari sırlarına vakıf olamayacağını, ticari sır olarak adlandırılan bilgilerin şirketçe internet ortamında yayınlandığını, cihazlara ilişkin bilgilerin aleni olduğunu, bu bilgilerin müvekkili tarafından kullanılsa dahi davacının önemli bir zararına sebep olacak nitelikte olmadığını, işçinin rakip bir şirkette çalışmasından dolayı işverenin önemli bir zarar gördüğünü kanıtlaması gerektiğini savunarak, davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Davacı tarafça rekabet yasağına aykırılık nedeni ile sözleşmede yer alan cezai şartın tahsili talep edilmiş, davalı taraf ise sözleşmede yer alan rekabet yasağının ve cezai şartın geçersiz olduğunu ileri sürerek davanın reddini savunduğu anlaşılmıştır. Öncelikle davalı tarafça mahkememizin görevi yönünden itirazda bulunulmuş ise de; davalı işçinin rekabet yasağını ihlal eden davranışının açık biçimde iş sözleşmesinin sona ermesinden sonraki döneme dair bulunduğu, bu davranışın iş sözleşmesinin sona ermesinden sonra gerçekleşen rekabet yasağına aykırılığı düzenleyen 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 444. ve devamı maddeleri kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, bu tip davaların ise, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1-3. maddesi gereğince mutlak ticarî dava niteliği taşıdığından mahkememizin görevli olduğu görülmekle; davalının göreve ilişkin itirazı dikkate alınmamıştır. Rekabet yasağının konusu davacı işyerinde yürütülen faaliyetler ve davalının bu işyerinde ifa ettiği ve bu itibarla işverenin teknik ve ticari sırlarına ve müşteri çevresine hakim olabileceği işlerdir. Özellikle müşteri çevresine ait bilgilerin davalı tarafından yeni işyerinde davacı aleyhine olacak biçimde kullanılması olanağı ve ihtimalinin mevcut olduğu, bu bilgilerin başkası tarafından kullanılmamasında davacı şirketin haklı menfaati vardır. Somut olayda sorun davalının, davacı şirkette görev yaptığı esnada edindiği davacıya ait bazı bilgileri (özellikle müşteri çevresine ait bilgileri) bir başka şirket lehine ve dolayısı ile davacı aleyhine olmak üzere kullanabilme olasılığıdır. Bu itibarla rekabet yasağının geçerliliğinde önemli olan husus somut bir zarar değil, önemli bir zarar olasılığıdır. Bu zarar olasılığını öngörüp önlemeyi amaçlayan sözleşmenin 9. Maddesi hükmü 2 yıl süre ve İstanbul ili ile sınırlı bir coğrafi alan içinde geçerli olmak üzere öngörüldüğünden davalının çalışma özgürlüğünü ve ekonomik varlığını tehlikeye düşüren nitelik taşımamaktadır. Davalının dosyada mübrez sözleşmeye göre bir iş tanımı yapılmamakla beraber, davalının imzaladığı ibranamede ünvanının ‘Satış Müdürü’ olarak belirtildiği, tanık beyanında da davalının kurumsal satış yöneticisi olduğunun ifade edildiği, bu itibarla, davalının pozisyonunun davacı şirketin satış strateji ve kaynakları, koşulları, kurumsal müşteriler ile var olan mutabakat içeriği, koşulları ve ayrıca müşteri çevresi gibi bilgilerine ulaşabilecek pozisyonda çalıştığı, bu bilgilerin kullanılmasının davacının önemli bir zararına sebep olma olasılığının yüksek olduğunun kabulünün gerektiği, davalının fesihten kısa bir süre sonra aynı işle iştigal eden başka bir şirkette göreve başlaması, davacının rekabet yasağını ihlal ettiğini gösteren somut olgular olup, bu durumda taraflar arasındaki sözleşmenin 9. Maddesinin davalı tarafından ihlal edildiğinin kabul edilmesi gerektiği, hizmet sözleşmesinde rekabet yasağına ilişkin olarak işveren bakımından karşı edim öngörülmemiş olmasının sözleşmenin 9. Maddesinin geçerliliğine etkisinin bulunmadığı, taraflar arasında imzalanan belirsiz süreli hizmet sözleşmesinin 9. maddesi uyarınca talep edilene 29.724,00 TL’nin davalı işçi açısından yüksek bir meblağ olduğu değerlendirilerek hesaplanan cezai şart miktarından B.K.’nun 161/son maddesi gereğince 1/3 oranında indirim yapılmasının hakkaniyete uygun olacağı kanaatiyle, dosya kapsamından tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda açıklandığı üzere Yasa ve Yargıtay İçtihatları gereğince ayrıntılı, detaylı inceleme yapılmış olup, yukarıda gerekçesi de yazılı olduğu üzere davanın bu gerekçe ile kısmen kabulüne…” gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile, taraflar arasında imzalanan hizmet sözleşmesinin 9.maddesi uyarınca davacı tarafça talep edilen 29.724,00 TL’den TBK’nun 182/son maddesi uyarınca 1/3 oranında indirim yapılarak belirlenen 19.816,00 TL’nin 12.05.2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Müvekkilinin TMSF’ye devir edilmesi nedeniyle harçtan muaf olduğunu, mahkemece müvekkiline ait iş yerinde elde edilen ticari sırların dava dışı şirkette kullanılarak rekabet yasağına aykırı davranıldığının belirlendiğini, mahkemece haksız rekabetin kabulüne rağmen tazminat miktarından indirim yapılmasının usulsüz olduğunu, müvekkilinin cezai şart alacağı yanı sıra davalının haksız rekabet teşkil eden eyleminin tespiti ile haksız rekabetin men’ine ilişkin talepte bulunulmasına rağmen mahkemece bu talepler hakkında bir karar verilmediğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Alacağın kısmi dava dışında kalan 22,724.00 TL’lik kısmının zamanaşımına uğradığını, rekabet yasağına ilişkini sözleşmenin TBK’nın 444 ve devamı maddelerine göre geçersiz olduğunu, cezai şartın geçerli olabilmesi için karşılıklı ceza hükümlerinin bulunması ve sözleşmenin belirli süreli olması gerektiğini, müvekkilinin dava dışı şirkette çalışmasının rekabet yasağına aykırı olmadığı gibi haksız rekabet de oluşturmadığını, rekabet yasağı kaydının ancak, hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerli olduğunu, müvekkilince kullanıldığı ileri sürülen bilgilerin davacı yanca ilan edilen bilgilerden olduğunu, sözlenin aşrı yararlanma ve genel işlem koşulları yönünden geçersiz olduğunu Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle, işçinin rekabet yasağını ihlal etmiş olması nedeniyle, sözleşmede yer alan ceza koşulu alacağının tahsili ve haksız rekabetin tespiti ve meni istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, taraf vekillerince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Taraflar arasında düzenlenen 02.08.2013 tarihli “Belirli Süreli İş Sözleşmesi”nin incelenmesinde; taraflarının davacı ile davalı olduğu, davalının davacıya ait iş yerinde 02.08.2013-14.01.2015 tarihleri arasında çalıştığı, sözleşmenin 9. maddesinde çalışma ilişkisinin her ne sebeple olursa olsun sona ermesinden itibaren iki yıl süresince İstanbul ili sınırları içerisinde işverenin faaliyetleri kapsamında benzer veya rakip olabilecek işlerde çalışmasının yasaklandığı, aksi halde işçinin bir zararın doğup doğmadığına bakmaksızın 12 aylık net ücret tutarında cezai şart ödeyeceği kabul edilmiştir. Mahkemece yapılan incelemede, davacının iş akdinin 14.01.2015 tarihinde sona erdirdikten sonra, aynı alanda faaliyet gösteren dava dışı şirkette çalışmaya başladığı ve yaptığı eylemlerle rekabet yasağına aykırı davrandığı belirlenmiştir. Mahkemece davacının cezai şart talebi ile ilgili değerlendirme yapılmasına rağmen, davacının talepleri arasında bulunan, davalının haksız rekabet oluşturan eylemlerinin tespiti ve önlenmesi hakkında hiçbir değerlendirme yapılmadığı gibi bu taleplere ilişkin hüküm de kurulmamıştır. HMK’nın 353/1.a.6.maddesinde, “Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması.” kararının kaldırılması nedeni olarak gösterilmiştir. Bu nedenle, mahkemece, davacının haksız rekabetin tespiti ve önlenmesi talebi ile ilgili inceleme yapılması ve her iki talebin sözleşme ve yasa hükümlerine göre değerlendirilerek bir karar verilmesi amacıyla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmiştir. Yukarıdaki gerekçeler doğrultusunda, HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, esasa ilişkin istinaf nedenleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, işin esası incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinaf konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyasının kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacı taraf harçtan muaf olduğundan bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, 4-Davalı tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, talep halinde, ilk derece mahkemesince iadesine, 5-Taraflarca yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair; HMK’nın 353/1.a. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.07.04.2022
KANUN YOLU: HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.