Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/2138 E. 2019/1614 K. 18.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2138
KARAR NO : 2019/1614
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/06/2019
NUMARASI : 2018/485- 2019/650 E.K
DAVANIN KONUSU: Alacak
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda, ilamda yazılı nedenlerle mahkemenin görevsizliğine yönelik olarak verilen karara karşı, süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ Davacı vekili, taraflar arasında 14/12/2011 tarihi itibariyle hasılat icarı sözleşmesi imzalandığını, sözleşmenin 13. maddesinde sözleşmenin gereklerinden en az biri yerine getirilmediğinde hak iddia eden tarafın karşı tarafa yazılı olarak bir ihtar çekeceği ve aksaklığın giderilmesi için 30 gün süre vereceği, bu süre zarfında aksaklık giderilmez ise durumun resmi olarak belgelenebilir olması halinde hak iddia eden tarafın başka bir ihtara gerek kalmaksızın sözleşmeyi tek taraflı olarak feshedebileceği ve cezai şart uygulamaya hak kazanacağı, 14. maddesinde de sözleşmeye aykırı durumlar için taraflarca belirlenmiş cezai şartın 1.000.000 TL olduğunun düzenlendiğini, davalı şirketin haksız şekilde sözleşmeyi feshettiğini, fesih amacının hasılat icari sözleşmesinde belirlenen hakediş cirosunu ödememek olduğunu, sözleşmenin haksız surette feshedilmesinden dolayı 1.000.000 TL’lik cezai şarta hak kazandıklarını ileri sürerek, 1.000.000 TL cezai şartın, haksız fesih tarihinden itibaren ticari temerrüt faizi ile birlikte, davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacı şirketin görevlendirdiği hekimlerin eylemlerinden dolayı müvekkili şirketin böbrek nakli merkezi faaliyetlerinin Sağlık Bakanlığı tarafında durdurulduğunu, müvekkilinin zarar gördüğünü, sözleşmenin ifasının çekilmez bir hal aldığını ve müvekkili şirketin çok ciddi bir şekilde kamuoyunda zor durumda kaldığını, cezai şart talebinin hukuka aykırı olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; taraflar arasında akdedilen 14/12/2011 tarihli hasılat icarı sözleşmesinin haksız surette feshedilmesinden dolayı davacının sözleşmenin 14. maddesi uyarınca cezai şart talebinde bulunduğu, Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 2014/10011 E, 2015/6144 sayılı 18/06/2015 tarihli ilamı uyarınca, taraflar arasında akdedilen 14/12/2011 tarihli hasılat icarı sözleşmesinin Borçlar Kanunu’nda düzenlenen hasılat kirası olduğu, taraflar arasındaki uyuşmazlığın kira ilişkisinden kaynaklandığı gerekçesiyle mahkemenin görevsizliğine, davanın görevsizlik nedeniyle usulden reddine, karar kesinleştiğinde ve yasal süre içinde talep halinde, dosyanın görevli İstanbul Sulh Hukuk Mahkemesine gönderilmesine, karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru delikçesinde özetle; her ne kadar taraflar arasında ” Hasılat İcarı” başlıklı bir sözleşme imzalanmış ise de sözleşme içeriği incelendiğinde, davalı nezdinde yürütülecek olan böbrek nakli ile ilgili tıbbi hizmetlerin davacı tarafından verilmesi ve tarafların bu hizmetlerden doğan karşılıklı hak ve sorumluluklarının tarif etmek üzere akdedildiğini, sırf sözleşmenin başlığında “hasılat icarı” yazmasının sonuca etkili olmayacağını belirterek, ilk derece mahkemesinin görevsizlik kararının kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE Dava, haksız fesih nedeniyle sözleşmeye dayalı cezai şart alacağın tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, yukarıda açıklanan gerekçe doğrultusuda, Sulh Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle, görevsizlik kararı verilmiştir. Bu karara karşı,yasal süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf başvuru nedenleriyle ve kalu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Somut olayda, taraflar arasında akdedilen sözleşmede, davalının işlettiği hastanede yürütülecek olan böbrek nakli ile ilgili tıbbi hizmetlerin davacı şirket tarafından verilmesi ve tarafların bu hizmetlerden doğan karşılıklı hak ve sorumluluklarının belirlendiği, buna göre, davalının böbrek nakli ruhsatı olan her hastanesi için davacı şirketin 2 (iki) cerrah, 1 (bir) nefrolog ve 1 (bir) koordinatör görevlendireceği ve hizmetlerin yürütülmesinden sorumlu olduğu, davalının da hizmetin gereğine uygun nitelik ve kapasitede yer, cihaz ve ekipmanın yanısıra gerekli görülen personeli tedarik etmekle yükümlü olduğu, hakedişe esas cironun % 21’inin ise davacı şirketin hakedişini oluşturduğu yazılıdır. İlk derece mahkemesince, bu sözleşme hasılat kira sözleşmesi olarak nitelendirilmiş ise de; hâsılat kirasında kiraya konu olan mal, bağ, bahçe, tarla gibi hâsılat veren bir taşınmaz mal yahut kara, deniz avı, su kaynağı işletmesi, kaplıca işletmesi, gibi bir haktır. Yine hasılat kirasında ücret, bir miktar para olabileceği gibi devşirilecek hasılatın, semerelerinin bir hissesi de olabilir. Kiranın bu şekline, iştirakli kira denir. TBK’nın 620. maddesinin birinci fıkrasına göre; adi ortaklık sözleşmesi, iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir. Diğer bir anlatımla, adi ortaklık; birbirini tanıyan, birbirlerinin kabiliyet ve şahsiyetlerine güvenen, eşit ve aynı durumda olan gerçek veya tüzelkişilerin, müşterek amacın gerçekleştirilmesini sağlayacak vasıtaları (sermaye paylarını veya emeklerini) ortaklığa getirme konusunda karşılıklı ve uygun irade beyanlarının birbirine ulaşmasıyla teşkil eden bir kişi topluluğudur. Bu durumda, yukarıda açıklanan taraflar arasındaki sözleşme, Türk Borçlar Kanunu’nun 620. maddesinde düzenlenen adi ortaklık sözleşmesi niteliğinde olup, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olduğu dosya kapsamıyla sabit olduğundan, uyuşmazlığa konu dava, ticari dava niteliğindedir (Emsal Bkz. Yargıtay 3 HD, 12.02.2019 tarih, 2017/13224-2019/970 E.K sayılı ilamı). Bu hukuki tespitlere göre, davaya bakma görevi Asliye Ticaret Mahkemesine ait olduğundan, ilk derece mahkemesinin görevsizlik kararı hukuka aykırı bulunmuştur. Bu nedenlerle, istinaf başvurusu haklı bulunduğundan; HMK’nın 353/1.a.3. maddesi uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, ilk derece mahkemesinin görevsizlik kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.a.3 maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin görevsizlik kararının KALDIRILMASINA,2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin harcının, ilk derece mahkemesi tarafından, talep halinde iadesine, 4-Davacı tarafından istinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin, esas hükümle birlikte, ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,5-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,6-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.a.3. maddesi uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 18/12/2019 tarihinde oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.